• Sonuç bulunamadı

Ahmet Mithat’ın Kurmaca Yazarlığı Üzerine Muhtelif Notlar: “Karnaval” Romanı Örneği

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ahmet Mithat’ın Kurmaca Yazarlığı Üzerine Muhtelif Notlar: “Karnaval” Romanı Örneği"

Copied!
12
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Ahmet Duran Arslan

*

MISCELLANEOUS NOTES ON FICTION WRITING OF AHMET MİTHAT: THE SAMPLE OF KARNAVAL NOVEL

ÖZ: Tanzimat dönemi romancıları denince akla gelen ilk isimlerden biri muhakkak ki Ahmet Mithat’tır. Sanatta “sosyal fayda” prensibini gözeterek roman türünü geniş halk kitlelerinin eğitilmesi için işlevsel bir araç olarak kullanan yazar, sahip olduğu bu pragmatik/pedagojik endişeyle “hâce-i evvel” kimliğini kazanmıştır. Yazar, sade bir dille kaleme aldığı romanlarında meddah ve tahkiye geleneğini sürdürmekle birlikte, içinde bulunduğu dönemin hâkim sorunsalı olan Batılılaşma-nın etkisiyle bazı modern anlatım tekniklerini de denemiştir. SanatçıBatılılaşma-nın Henüz On Yedi Yaşında ile birlikle 1881’de yayımlanan iki romanından biri olan Karnaval da, bu bağlamda dikkat çekici metinlerden biridir. Metin, kurmacanın işlevsel bir bileşeni olarak tasarlanan “Mukaddime” bölümü ve bu bölümde başlayıp anlatı-nın geneline yayılan özgün “anlatıcı-muhatap ilişkisi”ne dair sunduğu bilgilerle ön plana çıkar. Romanda, yazarın yazma edimi süresince titizlikle yaklaştığı iki mesele olan “gerçeklik arayışı” ve “edep kaygısı” ile ilgili de kayda değer bilgiler vardır. Ayrıca, sanatçının –Doğu ve Batı’yı temsil eden iki karşıt tip üzerinden sunulan– Batılılaşma ile ilgili düşünceleri de dikkate değer noktalar arasındadır. Çalışmada, yazarın genel anlamda kurmaca yazarlığı hakkında önemli bilgiler sunan bu romanı, bahsi geçen konular çerçevesinde ayrıntılı bir incelemeye tabi tutulacaktır.

Anahtar Kelimeler: Tanzimat romanı, Ahmet Mithat, Karnaval, roman analizi,

kurmaca.

Yeni Türk Edebiyatı, Sayı 17, Nisan 2018, s. 99-110.

* Arş. Gör., Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü,

(2)

ABSTRACT: Ahmet Mithat is one of the first names that comes to mind in respect of Tanzimat period novelists. The author used the novel as a functional tool for the education of large masses with the principle of “social benefit” in art. By means of this pragmatic/pedagogical concern, he gained the identiy of “first teacher”. While maintaining to follow the traces of meddah (public storyteller) and tahkiye (conventional narration form) tradition in his novels, which he wrote with a simple language, he also tried some modern narrative techniques under the influence of Westernization that was a dominant matter in his time. In this context, Karnaval, one of the two novels published in 1881 with Henüz On Yedi Yaşında, is one of the most remarkable texts. The work comes to the forefront with the “preface” part designed as a functional component of fiction, and the given information on the genuine “relationship between the narrator and the collocutor” starting in this part and spreading throughout the narrative. In the novel, there are also significant information about “seeking of reality” and “concern of decency”, two issues that the author meticulously approached during the writing process. Besides, the author’s thoughts about Westernizati-on, presented through two opposing types representing the East and the West, are among considerable points in the novel. In the study, the novel that gives important data related to the author’s general fiction writing will be scrutinized in detail within the frame of mentioned matters.

Keywords: Tanzimat novel, Ahmet Mithat, Karnaval, novel analysis, fiction.

...

Giriş

1870-1910 yılları arasındaki kırk yıllık edebiyat hayatı boyunca, iki yüze yakın telif/tercüme eser kaleme almış velut bir isim olan Ahmet Mithat, Türk edebiyatında “ilklerin yazarı” olarak da bilinir. Nitekim Bahtiyarlık (1885) ile ilk köy, Esrar-ı Cinayat (1884) ile ilk polisiye, Fenni Bir Roman yahut Amerika Doktorları (1888) ile ilk bilimkurgu romanlarının örneklerini ve “Felâtun” ile alafranga züppe tipinin prototipini Türk edebiyatına kazandıran odur. Tam yirmi üç roman tercümesi bulunan yazar;1 monografi, anı, seyahatname gibi değişik türlerde eser vererek “poligraf bir

muharrir”2 kimliğini kazanmayı fazlasıyla hak etmiştir. Ayrıca, Letaif-i Rivayat

serisin-deki kısa/uzun hikâyeleri ile birlikte ellinin üzerinde hikâye ve romanın müellifi olan yazar, bu açıdan da dönemin diğer isimlerine kıyasla son derece üretken bir kalemdir.

1 Gökçek, “Ahmet Mithat Efendi’nin Çevirileri ve Çeviri Anlayışı”, Küllerinden Doğan Anka: Ahmet

Mithat Efendi Üzerine Yazılar, s. 197-199.

2 Parla, “Rakım Efendi’den Nurullah Bey’e, Cemaatçi Osmanlılıktan Cemiyetçi Türk Milliyetçiliğine

(3)

Beş romanı olan “Fatma Aliye’nin dışındaki diğer tüm Tanzimat dönemi romancıları (Şemseddin Sami, Namık Kemal, Recaizade Mahmut Ekrem, Nabizade Nazım ve Mizancı Mehmet Murat) bir ya da iki roman kaleme almışlardır”.3 Yazarın Karnaval

(1881) adlı eseri de, tematik ve biçimsel özellikleri itibarıyla diğer romanları arasında ön plana çıkmaktadır. Bu çalışmada söz konusu roman, dört temel mesele üzerinden analiz edilmeye çalışılacaktır: “Mukaddime” bölümünün işlevi, anlatıcı-muhatap ilişkisi, edeplilik ve gerçeklik kavramlarına yapılan vurgu, Doğu-Batı’yı temsil eden muhtelif ikili karşıtlıklar.

“Mukaddime” Bölümünün İşlevi

Ahmet Mithat, eserlerinde önsözlere geniş yer verip onlara muhtelif görevler yük-ler. Yazar bu önsözlerde, yeri gelir önceki çalışmalarının reklamını yapıp kendini över, yeri gelir kendisine yöneltilen eleştirilere cevap verir, yeri gelir anlatacağı hikâyenin kaynağını ve oluşma serüvenini anlatır veya Karnaval’da olduğu gibi, okuruna ya-bancı gelebileceğini düşündüğü mekânlar ve âdetler konusunda zemin bilgisi vererek hikâyenin temelini hazırlar. Gérard Genette, Paratexts: Thresholds of Interpretation adlı kitabında önsözlerin, bir uyarı niteliği taşıyarak metnin “nasıl” okunması gerektiği hakkında tanıtıcı bilgiye sahip olduğunu, böylece yazarın anlaşılma amacına hizmet ettiğini belirtir.4 Bu bağlamda Deniz Aktan Küçük de, Ahmet Mithat’ın,

mukaddimele-rine geniş yer ayırdığını ve bunun, anlaşılma kaygısının bir güvence ile hafifletilmeye çalışılması olarak okunabileceğini savunur.5 Yazar, Karnaval romanının önsözünde,

okurun bilmediği için garipseyebileceği ya da anlayamayabileceğini düşündüğü “kar-naval ve balolar” hakkında bilgi vererek olası anlaşıl(a)mama sorununu aşmaya çalışır:

Maksuda şüru etmezden evvel karnaval ve balolar hakkında karilerimiz ile birkaç lâkırdı etmek isteriz. Vakıa bazı âsârımızda balolar hakkındaki nazariyatımızın bir kısmını ser-deylemiş isek de Karnaval serlevhalı bir romanın en başlıca zemini balolar olacağından

o babta biraz daha vâsi malûmat itasına lüzum görmekteyiz.6

Görüldüğü üzere daha ilk cümleden itibaren anlatıcı, okuru temsil eden muhatapla iletişime geçerek ona karnavalın tarihçesi, Batılı balo ve raks çeşitleri gibi konularda samimi ve didaktik bir üslupla bilgiler sunar. Burada benimsenen üslupla, –Ahmet Mithat’ın birçok eserinde yeğlediği– “lezzet ve ibretin bir arada sunulma tekniği”nden

3 Esen, “Ahmet Mithat Efendi’yi Hatırlamak”, Modern Türk Edebiyatı Üzerine Okumalar, s. 13.

4 Genette, Paratexts: Thresholds of Interpretation, s. 196-197.

5 Küçük, “‘Kariîn ile Hasbihâl’: Mukaddimelerinin Işığında Ahmet Mithat Üzerine Bir Deneme”, s. 605.

(4)

çeşitli izlere rastlanır. Çünkü Karnaval’daki “Yazar Ahmet Mithat” rolüne bürünen anlatıcı, muhatabını hem eğlendirmek hem de eğitmek amacıyla yola çıktığını haber verir. “Yazar Ahmet Mithat rolündeki anlatıcı” ifadesinin kullanılma sebebi, romandaki anlatıcının, Ahmet Mithat’ın kimi eserlerinden7 kendi eseriymiş gibi bahsederek

ba-bacan bir tavırla okura yol göstermeye çalışmasıdır. Ayrıca, anlatıcının “Yazar Ahmet Mithat” kılığına girmesinin, dönemin “güvenilir bir sesi” olan yazarın nüfuzundan yararlanarak anlatının gerçeklik ve inanılırlık seviyesini artırmak ve böylece okura verilmek istenen mesajı güçlendirmek anlamında işlevsel bir amaca hizmet ettiği söy-lenebilir. Bununla birlikte “yazarı temsil eden anlatıcı, okuru temsil eden muhatabıyla kurmaca sırasında da konuştuğu için, roman önsözleri kurmacanın bir parçası olarak değerlendirilebilir.”8 Buna göre Karnaval’ın önsözü, metnin önemli bir bileşenidir ve

içerisinde birçok hikâye kesiti barındırır. Örneğin, Paris’teki Rigulbouche ismindeki bir kadının ya da balonun birine sarhoş gelip polisler tarafından tutuklanan bir adamın hikâyesinin bu önsöze iliştirildiği görülür. Bu müstakil hikâye parçacıklarının yanı sıra, kurmacaya içerik anlamında bir zemin teşkil eden “Mukaddime” bölümü, aynı zamanda eserin biçimsel özellikleri hakkında da çeşitli bilgiler sunar. Örneğin roma-nın “karnaval öncesi”, “karnaval sırası” ve “karnaval sonrası” olmak üzere üç kısma bölünerek anlatılma yoluna gidildiği, önsözün sonunda okura haber verilir. Bütün bu özellikleri itibarıyla eserdeki önsözün, kurmacanın işlevsel parçalarından biri hâline geldiğini söylemek mümkündür.

Anlatıcı-Muhatap İlişkisine Dair

Önsözde olduğu gibi, romanın da daha ilk sayfalarından itibaren anlatıcı, “Zekâyi Bey diye beyne’l-akrân mümtaz olan bir genci belki tanırsınız. Tanımayanlara bir haber verelim.”9 diyerek karşısına/yanına muhatabını konumlandırır. Romandaki bu

anlatıcı-muhatap ilişkisi, genellikle samimiyet üzerine kurulmuş olup ikili arasında belirgin bir tahakküm endişesi gözlenmez. Bununla birlikte bazen “bilgili ve tecrübeli” kişiliğiyle anlatıcı, “acemi ve aceleci” gördüğü muhatabını uyarır, ona yol gösterip nasihat eder. Örneğin, muhatabının “Nasıl Madame Küpeliyan muharrir efendi! Kurşunî domino Madam Hamparson’da değil miydi ya?”10 sorusuna, “Balo entrikalarının pek

acemisi gibi lâkırdı söylüyorsunuz. Elbette kurşunî domino Madam Hamparson’un arkasında idi.”11 şeklinde cevap verir. Yine benzer şekilde, romandaki muhatap, “Zaten

7 (Örneğin Zeybekler adlı tiyatro oyunu), age., s. 153.

8 Esen, “Ahmet Mithat’ta Anlatıcı ve Muhatabı”, Modern Türk Edebiyatı Üzerine Okumalar, s. 32.

9 Ahmet Mithat Efendi, age., s. 18.

10 age., s. 157. 11 age., s. 157.

(5)

aşk böyle böyle başlar değil mi muharrir efendi, böyle böyle terakki eder.”12 diyerek

âdeta anlatı düzleminde anlatıcı-yazarla sohbeti koyulaştıran bir görünüm sunar. Bazen de muhatabın sadece sesi değil mimikleri, anlatılan olaylara ilişkin fiziksel tepkileri verilir. Anlatıcının muhatabına hitaben söylediği “Ne o? Galiba imrendiniz!”13 ifadesi

bu bağlamda önemli örneklerden biridir. Anlatıcının bu ve benzer diyaloglardaki sesi, genellikle babacan ve samimidir; her ne kadar ona zaman zaman çıkışsa da, muhatabını her daim yanında/yöresinde görmek istediği aşikârdır.

Anlatıcı ile muhatabı arasındaki bu yakın ilişkinin kökenlerini, tahkiye geleneğinde ve özellikle de meddah anlatılarında aramak gerekir. Nitekim Boratav, Ahmet Mithat’ta sık rastlanan “okuyucuyla konuşmak, ona sual sormak vs. gibi özellikler[in] sözlü gelenekteki hikâye anlatma tekniğinin devamı”14 niteliğinde sayılabileceğini belirtir. Boratav, yine

başka bir kitabında Ahmet Mithat’ın tıpkı meddahlar gibi okuyucularıyla konuştuğunu, onların fikirlerini sorup söylediklerine katılıp katılmadıklarını kolladığını ve onların muh-temel sorularına cevap verdiğini ifade eder.15 Gürsel Aytaç ise Ahmet Mithat’ın anlatım

tekniğinde dikkat çeken bu müdahil konumun, romantik ironiyi çağrıştırdığını belirtir. Romantik ironide bulunan; roman yazarının, anlatı illüzyonunu zaman zaman kırarak ortaya çıkması, nasıl anlattığı hakkında bilgi vermesi, okuyucuya sorular yöneltmesi, onun fikrini almak istemesi ve yazarlığının sırlarını onunla paylaşması gibi özelliklere, Ahmet Mithat’ın kurmacalarında da sıkça rastlanılmaktadır.16 Ayrıca, muhataba atfedilen

bu özellikler de, aslında Ahmet Mithat’ın nasıl bir okur kitlesi oluşturma çabası içinde olduğunu gösterir. Romanda muhatap, anlatıcının anlattıklarını uslu uslu dinleyen, sessiz ve pasif bir karakterde çizilmez. Karnaval’ın muhatabı merak eden, soru soran, itiraz eden, karşı çıkan bir hüviyettedir. Jale Parla, yazarın bu “itirazcı muhatap” çiziminin muhataba ve dolayısıyla okura bir şahsiyet kazandırdığını, bunun da “birey” anlatıları-nın filizlenmesinde bir etkisi olduğunu ifade eder.17 Muhatabın pasif ve dinleyici olarak

değil, aktif ve katılımcı bir çizgide kurgulanmasının, okurun anlam üretilme sürecindeki rolünü olumlu anlamda beslediğini söylemek mümkündür.

Romandaki anlatıcı-muhatap ilişkisine dair değinilecek son nokta, anlatılan düzlem ile anlatı düzleminin kesiştirilme meselesidir. Ahmet Mithat, birçok eserinde karakterlerin ve olayların yer aldığı anlatılan düzlem ile anlatıcı ve muhatabın yer aldığı anlatı düzle-mini birbiri ile çakıştırır.18 Anlatıcının, gerçekleşen olayları ya da karakterler arasındaki

12 age., s. 258. 13 age., s. 8.

14 Boratav, Halk Hikâyeleri ve Halk Hikâyeciliği, s. 73. 15 Boratav, Folklor ve Edebiyat I, s. 310.

16 Aktaran Yavuz Demir, İlk Dönem Hikâyelerinde Anlatıcılar Tipolojisi, s. 49.

17 Parla, age., s. 29.

(6)

diyalogları, muhatabıyla aynı anda görüyormuş ya da duyuyormuş gibi anlatması sonucu, metindeki anlatılan ve anlatı düzlemleri kesişerek birbiri içine geçer. Bu düzlem kesişmesi, Genette’in metalepsis adını verdiği kavram eşliğinde açıklanabilir. Genette, metalepsisi, gerçek ile kurmaca arasındaki çizgiyi kasıtlı olarak belirsizleştirmek için anlatı düzeyleri arasındaki sınırın ihlal edildiği bir süreç olarak değerlendirir ve bunun gülünç, gerçekdışı bir tuhaflık etkisi yaratabileceği gibi, bir yanılsama etkisine de yol açabileceğini belir-tir.19 Anlatıcının muhatabına söylediği şu ifade, romandaki anlatı düzlemlerinin ihlâline

yönelik önemli bir örnektir: “Bahusus ki yukarıki faslın nihayetini Hasna’nın Resmî’ye ‘Resmîciğim!’ diye hitap etmeye başladığını da Madame Küpeliyan gördüğü sırada siz dahi işittiniz.”20 Burada görülen, anlatıcının muhatabını da yanına alıp, anlatı düzleminin

sınırlarını aşarak Hasna, Resmî ve Madame Küpeliyan’ın bulunduğu anlatılan düzleme geçişi ve âdeta bu iki düzlem arasındaki sınırları yok edişidir. Muhatap, anlatıcıyla yan yana düzlemlerarası bir yolculukta gezinmektedir. Okuru temsil eden muhatabın bu denli el üstünde tutulması ve ona bir şahsiyet kazandırılmasından da anlaşılacağı üzere Ahmet Mithat için “okur”, âdeta bir “velinimet” pozisyonundadır.

Vraisemblance & Bienseance yahut Gerçeklik Arayışı & Edep Kaygısı

Karnaval’daki anlatıcı-muhatap ilişkisinden sonra, romanda öne çıkan diğer me-seleler olan “gerçeklik arayışı” ve “edep kaygısı” üzerinde durmak yerinde olacaktır. Bu bağlamda, Lennard J. Davis’in Factual Fictions: The Origins of the English Novel başlıklı kitabında romansların en önemli iki özelliği olarak belirttiği vraisemblance21

(“gerçeğe benzerlik”) ile bienseance22 (“edeplilik”) kavramlarından yararlanılarak

an-latının derin yapısı çözümlenecektir. Nitekim Nüket Esen de, Ahmet Mithat’ın romans olarak adlandırılabilecek olan romanlarında bu iki özelliğin çok belirgin olduğunu ifade eder.23 Genel olarak sanatta “sosyal fayda” prensibini gözeterek okuru “eğlendirerek

eğitme” ve ona okuma alışkanlığı kazandırma peşinde olan yazarın, eserlerinde hep bir gerçeklik izlenimi yaratma çabası içinde olduğu gözlenir. Pragmatik ve pedagojik bir endişeyle, “inanılır ve güvenilir” bir yazar portresi çizmeye çalışan yazar; çoğu ese-rinde, yazdıklarının gerçeklere dayandığını ve onların ibret verici muhtelif deneyimler sonucu ortaya çıkmış kimi nasihatler içerdiğini vurgular. Ahmet Mithat, karakterlerin tamamen hayal ürünü olduğunu belirttiği eserlerinde dahi, tarih ve coğrafyaya dair kimi

19 Aktaran Bahar Dervişcemaoğlu, Anlatıbilime Giriş, s. 85-86.

20 Ahmet Midhat Efendi, age., s. 252.

21 Davis, Factual Fictions: The Origins of the English Novel, s. 28. 22 age., 32.

(7)

ansiklopedik bilgiler verdiği için yazdıklarının yine bir yanıyla “gerçeklik”e bağlı bulun-duğunu, hiçbir zaman ondan tamamıyla kopmadığını savunur. Çünkü yazar, “roman ve hikâyeyi öncelikle hitap ettiği kitlenin ahlâkî ve insanî bakımdan olgunlaşmasına hizmet eden bir araç olarak görmektedir.”24 Bu bilgiler eşliğinde Karnaval’a bakılacak olursa,

yazarın burada da gerçeklik izlenimi yaratma endişesi taşıdığı söylenebilir. Resmî’den Zekâyi’ye, Hasna’dan Şehnaz’a, hizmetçi Mademoiselle Sofi’den mürebbiye Madame Mirsak’a kadar tüm kişiler ve bu kişiler arasındaki ilişkiler tamamen kurgusal olmasına rağmen, romanın Tophane’den Taksim’e uzanan mekânsal boyutu detaylı ve realist bir tonda betimlenir. Anlatıcının, olayların akışına müdahil olarak okura bazı ansiklopedik bilgiler verdiği pasajlarda da, bahsi geçen gerçeklik arayışıyla karşılaşılır. Örneğin anlatıcı, karnavalın kökeni ve zaman içindeki gelişiminden “bal champetre ve bal cos-tume” gibi balo çeşitlerine, yine balolardaki “cotillon, lancier, cadril, polka” gibi raks çeşitlerinden resmî ve serbest balolar arasındaki farklılıklara kadar uzanan konularda sunduğu ayrıntılı bilgilerle anlatıdaki gerçeklik izlenimini kuvvetlendirmeye çalışır. Ayrıca, balolarda özellikle kadınların giydiği kıyafetler ile bazı para hesaplarının titiz anlatımı da bu bağlamda ele alınabilir.25

Lennard J. Davis’in romanslara atfettiği bir diğer kavram olan bienseance ise Karnaval’ın anlatıcısının “edeplilik” kaygısını kavramak açısından işlevseldir. Bi-enseance, Latincedeki decorum kelimesinin karşılığı olup “uygun, yakışık davranış” anlamına gelir. Edebiyattaki karşılığı ise anlatıda “edepli” olanın, yani aslında olanın değil olması gerekenin, “ideal”in anlatılmasıdır ve buna göre, “ahlâklılık/erdemlilik”in daima ödüllendirilmesi gerekir. Karnaval’ın da bu kavramın temsil ettiklerine çok yakın bir tarzda kurgulandığını ifade etmek mümkündür. Romanda iki ideal karakter kurgulanmıştır: Resmî ve Hasna. Hasna, Resmî’nin validesinin ölmeden önce yanına aldığı bir besleme kızdır. Babasını çok küçük yaşta kaybeden Resmî’nin –yirmi yaşında annesini de kaybedince– Hasna’dan başka kimsesi kalmaz. Roman boyunca bu ikili, birçok zorlukla ve türlü entrikalarla karşılaşır ancak tüm bu güçlüklere rağmen “ahlâk ve erdeminden” ödün vermeyen ikili, evlendirilip refaha kavuşturularak ödüllendirilir.

“Edep kaygısı” bağlamında ele alınabilecek bir diğer nokta da, anlatıcının Batılı karnaval ve balolara karşı takındığı olumsuz tutumdur. Romanın önsözünde her ne kadar karnaval ve baloların renkli karakterinden ve onlardaki “hürriyet-i mütesavi” (eşit özgürlük) fikrinden bahsedilse de, romanın kurgusunda ön plana çıkarılan, bu eğlencelerin “ahlâk, edep ve düzen bozan” yönüdür. Jale Parla da, karnavalın romanda “toplumsal yozlaşmanın bireysel bunalımla buluştuğu bir motif”26 olarak

kurgulan-dığını ifade eder. Nitekim karnaval ve balolar hakkında anlatıcı-yazar şunları söyler:

24 Gökçek, “Ahmet Mithat Efendi’nin Hikâye ve Roman Anlayışı”, Küllerinden Doğan Anka, s. 53-54.

25 Konuyla ilgili ayrıntılı bilgi için bakınız: Ahmet Midhat Efendi, age., s. 5-13. 26 Parla, age., s. 36.

(8)

... oralarda takdim ve takaddüme hacet olmadığı gibi istediğiniz kadın ile oynayabilmek için cotillon’a filana da hacet yoktur. Oraya gelen her kadın her erkek ile oynamaya gelmiştir. Hangisinin beline sarılacak olsanız memnunen kollarını sizin omuzlarınıza atar. Meğer ki o gece balodan sonra souper edecek ve geceyi de beraber geçirecek olan müşterisini evvelden hazırlamış olsun.27

Görüldüğü üzere, eserde daha kurmacaya geçilmeden önce, Batılı karnaval ve balolara ilişkin ağır ifadelere yer verilmiştir. Bu mekânlar, âdeta “erotik alanlar” olarak betimlenip bir yandan okurun gözünde “ahlâksızlık yuvaları” olarak aşağılanmaya çalışılırken bir yandan da “egzotik mekânlar” olarak sunularak okurun iştahını ve merakını cezbetmenin aracı olarak kullanılırlar. Benzer şekilde anlatıcının, olay akışına müdahale ederek yaşananlara ilişkin bazı yorumlar yaptığı sahnelerden biri olan şu pasaj da, edep kaygısı taşıyan anlatıcının Batılı âdetler hakkındaki olumsuz düşünce-lerini yansıtır: “[...] öyle birtakım genç erbâb-ı sefâhatın rezalet mahalli demek olan balolara bunların devamı her hâlde tayip olunabilir”.28 Bu bağlamda Enginün, Ahmet

Mithat’ın meddahlar gibi, okuyucunun dikkatinin eksilmemesine önem verdiğini, öte-den beri var olan hikâye anlatma geleneği içinde, her anlatısından bir hisse çıkarılması doğrultusunda anlatacaklarını düzenlediğini belirtir.29 Buna göre romanda da, “edepsiz”

bulduğu karnaval ve balolara karşı olumsuz bir tutum içinde olan anlatıcının, okuruna bu Batılı âdetlerden uzak durmaları konusunda çeşitli telkinlerde bulunduğu görülür. Dolayısıyla Ahmet Mithat’ın Karnaval’da da, “gerçeklik” iddiasından ve “edeplilik” şartından ya da Davis’in tabirleriyle söylenecek olursa moral verisimilitude’dan30

(ahlâkî bir gerçeğe benzerlik) vazgeç(e)mediği söylenebilir.

Zıt Tiplerin Çatışması ve İkili Karşıtlıklar

Ahmet Mithat’ın romanları, “Batı medeniyetine ait kavramların Osmanlı toplu-mundaki yansımalarını ve Türk toplumuna ait değerlerin Batı medeniyeti algısıyla nasıl değiştiğini göstermesi bakımından önem taşı[rlar.]”31 Karnaval romanı da, Doğu ve Batı

olmak üzere iki farklı kültürü sembolize eden iki karşıt karakter üzerine inşa edilmiş bir metin olarak dikkat çeker. Aslında aralarında kişilik ve dünya görüşü olarak karşıtlık bulunan karakterler üzerine kurulan metinler, Ahmet Mithat’ın külliyatında geniş yer

27 Ahmet Mithat Efendi, age., s. 7-8. (Vurgular, makale yazarına aittir.) 28 age., s. 178. (Vurgu, makale yazarına aittir.)

29 Enginün, Yeni Türk Edebiyatı: Tanzimat’tan Cumhuriyet’e (1839-1923), s. 194.

30 Davis, age., s. 32.

31 Özdemir ve Yegen, “Ahmet Mithat Efendi’nin Karnaval, Henüz 17 Yaşında ve Vah Romanlarında Batı

(9)

kaplar. Felatun Bey ile Rakım Efendi (1875), Vah! (1882), Bahtiyarlık (1885), Para (1887) ve “Emanetçi Sıtkı” (1893) gibi eserleri, bu bağlamda anmak mümkündür. Karnaval’da ise Resmî, yerli ve ideal karakter olarak öne çıkarken; Zekâyi, yozlaşmış bir kimliğin taşıyıcısı ya da başka bir ifadeyle alafranga züppe tipinin temsilcisi olarak göze çarpar. Orhan Okay, bu romanda Ahmet Mithat’ın Felâtun ve Râkım tiplerini yeniden yaşatmak istediğini, Zekâyi Bey’in Felâtun’u, Resmî’nin ise Râkım’ı canlandırdığını ifade eder.32

“Ahlâk-ı âliyye erbabından”33 olan Resmî, iyi eğitim almış, çalışkan ve dürüst bir kişi

olarak sunulurken; Zekâyi, herhangi bir iş yapmayıp babasının parasını son damlasına kadar tüketerek kendini de en sonunda yok eden, “miskin ve korkak”34 bir mirasyedi

olarak çizilir. İkili için kullanılan sıfatlardan da anlaşılacağı üzere, romanda taraflı bir anlatıcı bulunmaktadır. Bu anlatıcı, ideal tip olarak kurgulanan Resmî’nin yanında, alaf-ranga Zekâyi’nin ise karşısındadır. Resmî ile Zekâyi’nin karşılaştırmalı olarak sunulduğu aşağıdaki sahne, anlatıcının taraflı tutumunu net şekilde yansıtır:

İşte bizim Baba Resmî’nin birisi Beyoğlu’nda ve diğeri İstanbul’da olarak iki evim var diye ikisini de mümkün mertebede arzularını ifa edebilecek derecelerde hüsn-i idâre için himmet kolunu sığayarak çalışmakta bulunduğu esnada Zekâyi Bey dahi Paris’in vur patlasın çal oynasın âlemlerinde Benli Helena’sı ile zevk ve safada idi.35

Anlatıcı, bu iki karşıt tipin eylemlerini sorgulamakta ve onların davranışlarıyla ilgili çeşitli yorumlarda bulunmaktadır. Buna göre Resmî’nin “sorumluluk sahibi, yar-dımsever ve çalışkan” yönü övülürken, Zekâyi’nin “vurdumduymaz, bencil ve sefahat hayatına meyleden” yönü sert bir şekilde eleştirilir. Bu bağlamda Berna Moran, Batı’da, 19. yüzyıl sonlarına kadar romancıların kendilerini biraz ahlâkçı, az buçuk da filozof saydıklarını; onun için de hikâyelerini anlatırken araya girerek karakterler hakkındaki düşüncelerini açıklamayı ve onların davranışlarını ahlâk açısından değerlendirmeyi bir görev bildiklerini ifade eder.36 Karnaval’da da, Moran’ın bahsettiği bu “ahlâkçı”

anlatıcı-yazar ile karşılaşılır. Romanın muktedir ve tanrısal anlatıcısı, birçok yerde olay akışına müdahale ederek, bu iki tip hakkındaki duygu ve düşüncelerini bildirip onların davranışlarını ahlâkî açıdan sorgular. Bu “ahlâk testi”nden geçen Resmî, roman sonunda kazananlar/ödüllendirilenler arasında yer alır; testi geçemeyen Zekâyi ise tüm parasını ve mutluluğunu kaybederek kendi kendini tüketen bir kişi olarak kalır. Ancak şunu da belirtmek gerekir ki her ne kadar anlatıcı-yazar, Resmî’yi romanın ideal karakteri olarak kurgulamışsa da, onun tamamıyla “ahlâk-ı âliyye erbabından” olduğunu

söy-32 Okay, Batı Medeniyeti Karşısında Ahmed Midhat Efendi, s. 385.

33 Ahmet Midhat Efendi, age., s. 54.

34 age., s. 247.

35 age., s. 278. (Vurgular, makale yazarına aittir.) 36 Moran, Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış I, s. 60.

(10)

lemek güçtür. Örneğin, hizmetçi Sofi’nin eğildiğinde göğüslerini gören Resmî, kendi kendine “Vay canına yandığım yosma şey! Sanki taam takdim etmiyor! Güya gerden takdim ediyor!”37 der. Romanda “[h]üsn-i ahlâk ve ulüvv-i cenab erbabından”38 biri

olarak çizilmeye çalışılan Resmî’nin kadınlara yönelik bu dikizleyici bakışı, aslında onun da çok “masum” bir karakter olmadığını gösterir.

Resmî ve Zekâyi temelinde kurulmuş olan bu karşıt tipler aracılığıyla anlatıya yerli kültür-yabancı kültür çatışmasının da dâhil edildiğini söylemek mümkündür. Tanzimat döneminde sıkça karşılaşılan Batılılaşma sorunsalı, Karnaval’a da sirayet etmiştir. Bu sorun, dönemin çoğu romanında olduğu gibi genelde mekânlar ve zıt tip-ler aracılığıyla yansıtılır. Buna göre, romanın ana mekânı Beyoğlu’dur. Tophane’den Taksim’e uzanan Beyoğlu semti, Osmanlı’da Batılılaşmanın ilk yaşandığı yer, âdeta Batılılaşmanın merkezi konumundadır. Örneğin, alafranga kimlikleri daima vurgulanan Ermeni Hamparsonların evi Beyoğlu’ndadır. “Gezmiş tozmuş alafranga bir adam”39

olarak tanıtılan Mösyö Hamparson’un eşi Madam Hamparson da Batılı bir okul olan Soeurs de Charité’den mezun olmuş, yani Batılı bir eğitim almıştır. Cezayirli Bahtiyar Paşa da, “Cezayirli olmak ve orada Fransız lisan ve ahlâkını hemen tamamıyla tahsil etmiş bulunmak hasebiyle gayet alafranga bir adam”40dır. Bunun dışında metinde daha

birçok Batılı(laşmış) kişi bulunur. Bahtiyar Paşa’nın emrinde çalışan İngiliz daire müdürü Kutsuş, Fransız arabacı Victor Hague, mürebbiye Madame Mirsak, müzik ve dans muallimesi Madame Gabat, hizmetçi Mademoiselle Sofi ve Hamparsonların evinde çalışan Ermeni Madame Küpeliyan bunlardan bazılarıdır.

Buna karşılık romanda asıl yoğunlaşılan nokta, Batılı ya da Batılılaşmış karak-terlerden ziyade, Batılılaşmayı “becerememiş” ve âdeta Batılıların “kötü bir taklidi” olarak kalmış karakterlerdir. Bu karakterleri temsil için ise daha önce ifade edildiği üzere Zekâyi seçilmiştir. Kendine Batılı bir kimlik inşa etmek isteyen Zekâyi, günlük konuşmalarının arasına birçok Fransızca kelime katar. Batılı tarzda kıyafet seçimleriyle dikkat çeker ve fırsat buldukça da Marsilya’ya gitmenin planlarını yapar. Zekâyi, her ne kadar söylem ve görünüşünü Batılı ölçütlere uydurmaya çalışırsa da, onun romanda “yapmacıklık ve taklit” duvarlarını aşmasına izin verilmez. Zekâyi’nin, babası Uzleti Efendi’nin mezar taşıyla ilgili sarf ettiği şu sözler, onun “yabancılaşmış kimliği”nin vurgulanması açısından işlevseldir: “Efendim! aux sculpture’lük (mermer tıraşlık) beaux arts (sanâyi-i nefîse) kısmındandır. Bizim eşek heriflerin sanâyi-i nefîsece ne kadar costeau’ları olabilir. Pederime bir chef-d’oeuvre (enfes-i âsâr) yaptırmalıyım!”41

37 Ahmet Midhat Efendi, age., s. 50.

38 age., s. 53. 39 age., s. 31. 40 age., s. 48. 41 age., s. 276.

(11)

Türkçe ve Fransızca kelime ve kelime gruplarının birbirine karıştığı bu melez dilin, metnin “olumsuz” olarak kurgulanan karakteri Zekâyi’ye atfedilmesinin elbette bilinçli bir nedeni vardır. Batılılaşmak uğruna kendi tarihî ve sosyo-kültürel değerlerinden uzaklaşarak yok oluşa sürüklenen Zekâyi karakteri aracılığıyla, okura “yanlış Batılı-laşma örneği” konusunda muhtelif uyarı ve nasihatlerde bulunulur.

Sonuç

Karnaval (1881) romanı, Ahmet Mithat’ın kurmaca yazarlığına ilişkin muhtelif bilgiler sunan, dikkate değer bir eserdir. Romanda, anlatının işlevsel figürlerinden biri olarak kurgulanan “Mukaddime” bölümü ve muktedir/tanrısal anlatıcının muhatabıyla kurduğu özgün ilişki, göze ilk çarpan hususlardandır. Bununla birlikte metinde iki nokta daha ön plana çıkar: “gerçeklik arayışı” ve “edep kaygısı”. Çalışmada, Ahmet Mithat’ın kurmacalarının temel dayanak noktalarından olan bu “gerçeklik ve edeplilik” meselelerinin çözümlenmesinde, Lennard J. Davis’in vraisemblance ve bienseance kavramlarından yararlanılmıştır. “Sosyal fayda” ilkesine bağlı olarak sanatı ve dola-yısıyla romanı, geniş halk kitlelerinin eğitiminde etkili bir araç olarak gören yazar, edebî metinlerde “lezzet ve ibret”in bir arada sunulmasından yanadır. Üstlendiği bu pedagojik görev nedeniyle de, kaleme aldığı metinlerde okura muhakkak belirli bir ders, mesaj veya nasihat verme endişesi taşır. Özellikle bu endişede, Şark anlatı gele-neğinin izleri net şekilde fark edilir. Romanda göze çarpan bir diğer önemli husus da Resmî ve Zekâyi özelinde kurgulanan iki karşıt tip aracılığıyla değinilen Batılılaşma sorunsalıdır. Doğu ve Batı’yı sembolize eden bu iki tip üzerinden kültür düalizmine, değerler karmaşasına ve elbette kimlik meselesine ilişkin çeşitli görüşler paylaşılır. Bütün bu bilgiler ışığında Karnaval romanını, Tanzimat döneminin dikkat çekici kurmaca metinleri arasında konumlandırmak mümkündür.

KAYNAKLAR

Ahmet Mithat Efendi, Karnaval, haz. Kazım Yetiş, Ankara: TDK Yayınları, 2000. Boratav, N. Pertev, Folklor ve Edebiyat I, İstanbul: Adam Yayınları, 1982. , Halk Hikâyeleri ve Halk Hikâyeciliği, İstanbul: Tarih Vakfı, 2014.

Davis, J. Lennard, Factual Fictions: The Origins of the English Novel, Philadelphia: University of Pennsylvania Press, 1996.

Demir, Yavuz, İlk Dönem Hikâyelerinde Anlatıcılar Tipolojisi, İstanbul: Dergâh Yayınları, 2002. Dervişcemaloğlu, Bahar, Anlatıbilime Giriş, İstanbul: Dergâh Yayınları, 2014.

(12)

Enginün, İnci, Yeni Türk Edebiyatı: Tanzimat’tan Cumhuriyet’e (1839-1923), İstanbul: Dergâh Yayınları, 2014.

Esen, Nüket, “Ahmet Mithat Efendi’yi Hatırlamak”, Modern Türk Edebiyatı Üzerine Okumalar, İstanbul: İletişim Yayınları, 2012a.

, “Ahmet Mithat’ta Anlatıcı ve Muhatabı”, Modern Türk Edebiyatı Üzerine Okumalar, İstanbul: İletişim Yayınları, 2012b.

, Hikâye Anlatan Adam: Ahmet Mithat, haz. Belce Ünüvar, İstanbul: İletişim Yayınları, 2014.

Genette, Gérard, Paratexts: Thresholds of Interpretation, Cambridge: Cambridge University Press, 1997.

Gökçek, Fazıl, Küllerinden Doğan Anka: Ahmet Mithat Efendi Üzerine Yazılar, İstanbul: Dergâh Yayınları, 2012.

Küçük Aktan, Deniz, “‘Kariîn ile Hasbihâl’: Mukaddimelerinin Işığında Ahmet Mithat Üzerine Bir Deneme”, Turkish Studies, 5/2, 2010, s. 603-620.

Moran, Berna, Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış I, İstanbul: İletişim Yayınları, 2002. Okay, Orhan, Batı Medeniyeti Karşısında Ahmed Mithat Efendi, Ankara: Baylan Matbaası, 1975. Özdemir, Mehmet ve Yegen, Ümit, “Ahmet Mithat Efendi’nin Karnaval, Henüz 17 Yaşında ve

Vah Romanlarında Batı Medeniyeti Eleştirisi”, Teke, 5/1, 2016, s. 324-350.

Parla, Jale, “Rakım Efendi’den Nurullah Bey’e, Cemaatçi Osmanlılıktan Cemiyetçi Türk Mil-liyetçiliğine Ahmet Mithat’ın Romancılığı”, Merhaba Ey Muharrir! Ahmet Mithat Üzerine Eleştirel Yazılar, İstanbul: Boğaziçi Üniversitesi Yayınları, 2006.

Referanslar

Benzer Belgeler

Redhouse’un bu notu, kitaba kendisi için mi yoksa Gibb’in dikkatini bu anektoda çekmek için mi eklediğini tespit etmek mümkün değildir. Ancak bu not, taraflar arasındaki bilgi

Madde metninde sadece sigortalı mallarda meydana gelen “fiziksel zıya ve hasarların” teminat dışında kaldığı belirtilmektedir. Bununla birlikte, hatalı plan veya

584/II’de ise “Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumlu olacağı miktarın artmasına veya adi kefaletin müteselsil kefalete dönüşmesine ya da kefil

Modernleşme sürecinde elde edilen modernlik durumlarında kadınların çalışma hayatına girişlerindeki artış, eğitim alanında, okullarda, üniversitelerde öğrenci

This is the first study to show significant increase in serum BDNF levels after one-week alcohol withdrawal in patients with alcohol dependence, and a significant positive correla-

In this study, we explored the changes of serum BDNF levels in alcoholic patients at baseline and after one-week alcohol withdrawal. Methods: Twenty-five alcoholic patients

Bazı öğretim elemanları, öğrencilerinin yalnızca topluluk önünde çalarken değil, yanlarında tek bir kişi dahi olsa heyecanlandıklarını dile getirmişlerdir. Bu durumu

Three 24‐hour dietary recalls by telephone