• Sonuç bulunamadı

Sesleniş...

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sesleniş..."

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

24 OCAK 1994 PAZARTESİ

POLİTİKA YE ÖTESİ

MEHMET) KEMAL______________

Sesleniş«.

Demokrasi ve özgürlük uğruna can verenlere... Ölülerimiz ve şehitlerimiz yan yana, sırt sırta yatıyor­ lar. Ya canilerimiz, katillerimiz nerede? Ellerini kollarını sallayarak dolaşıyorlar.

Caniler ve katiller ortalıkta dolaştığı sürece acımız, öcümüz olacaktır. Hiçbir zaman dinmeyecek, hiçbir za­ man eksilmeyecektir.

Anıları Anımsama...

Kocaeli’nin Gebze ilçesi avukatlarından Ender Kamil Boyacı, bundan bir süre önce yazdığım “Nâzım Hikmet” yazım üstünde titizlikle duruyor, eleştiriyor, düzeltiyor, yeni bilgiler veriyor. Benim dayandığım konulardan ço­ ğu sözlüdür, Yahya Kemal döneminde yaşamış, onunla dostluk etmiş kişilerden duyduklarımdır. Bunların içinde ölenler öldü, kalan sağlar bizimdir. Salim Rıza’yı, Ha- şim Nezlhi’yi, Cahit Tanyol’u sayabilirim. Yaşıyor olup da unuttuklarım da vardır. Ben de Park Otel’de, Ankara’­ da Karpiç'te birkaç kez sofrasında bulundum. Herkes kendi kesesinden içtiğine göre sofrada diyebilirim.

Ender Kamil Boyacı düzeltilerinin içinde ilginç bir nok­ taya da değiniyor, şöyle diyor:

"...1930’larda Nâzım'ın her eyleminden korkulur, her eylemine bir anlam verilirdi. Ama 1938’deki Harp Okulu ve Donanma Davaları onun şahsı ile ilg ili değildir. Bu davalar, ordu içindeki solcu unsurları temizlemek için

tezgâhlanmıştır. 2. Dünya Savaşı'nın yaklaştığı 1938 yı­ lında, ordu içindeki Hitlerci unsurlar, günün birinde Almanya 'nm yanında savaşa girecekleri hülyası ile ken­ dilerine engel gördükleri ordu içindeki solcuları sindir­ mek, ellerine geçenleri hapse tıkmak için 1938’deki davaları hazırlamışlar, Nâzım Hikmet’i bu davalara kat­ mışlardır. "

Üstadın-"6u davalar” dediği Harp Okulu ve Donanma Davalarıdır. Acaba bunlar, gene üstadın söylediği gibi ordu içinde belirgin ve korkulacak sayıda solcu unsurlar mıydı? Sanmıyorum, ama kimi sakınca ve tertiplerin bu­ lunduğu, bu davaların açılmasından anlaşılıyor.

Nâzım için açılan davaların hemen hepsi yapay, he­ men hepsi “ delilyetersizliği"y\e doludur.

Falih Rıfkı Atay anlatır. Nâzım'ın mahkemeye verildiği günlerde düşmanlan Meclis'in merdiven altında konu­ şurlar:

“Delil yetersizliği imiş ha, delil yetersizliği!.. Biz onu bir ’Divân- 1 Harb’e verelim de görsünler, deliller yeterli

miymiş, yetersiz miymiş..."

Gerçekten Atatürk'ün hastalığına denk gelen günler­ de Nâzım mahkepıeye verilmiş, askeri mahkeme tara­ fından delil melil aranmamıştır.

Nâzım’ın annesi ressam Celile Hanım için bazı notlar var; Falih Rıfkı'dan aktaralım:

“Hepsi ölüp gitmiştir. Sır yok artık. Sırlarında da bir çirkinlik yok. Nâzım Hikmet’in babası Hikmet’/' ben Dahi­ liye Nazırı Talat Bey'in özel kaleminde iken matbuat müdürü olarak tanımıştım. Celal Nuri bir yazısında Ab-

dülhak HâmitY tenkit ettiği için, büyük denen şairin şikâ­

yeti üzerine Sadrazam Mısırlı Salt Halim Paşa'nın yanı­ na çağırarak:

- Ne haddi imiş bir gazetecinin, Ayan azay-ı kiramın- dan bir zâtı tenkit etmek, diye yazar; hesabına payladığı matbuat müdürü odur. Nâzım Hikmet’in anası Yahya

Kemal 'in büyük aşkı idi. Bir gün bana:

- Bilmezsin ne hoş hanımdır, seninle Celile Hanım’a gidelim, dedi. İlk defa Nâzım Hikmet’i orada beyaz deniz öğrencisi üniformasıyla gördüm. Yüzü, gönlü açık, ha­ valı, kendine hemen ısındıran bir delikanlı idi. Yahya Kemal’in sık sık eve gitmesinin bahanesi de, Nâzım Hik­ m ete şiir dersi vermektir. Eski şiirin son büyük şairiyle yeni çığırın ilk büyük şairi, gençlik pırıltısı, biri aşk ve şevk coşkunluğu içinde şimdi ikisine de uzak, geçmişin sisleri arasından dokunacakmışım gibi yaklaşıyorum."

Falih Ftıfkı'nın Nâzım üstüne şu notunu da buraya al­ madan geçemeyeceğim: “Bir gün Ankara’da 'Hakimi- yet-i M illiye’dek/ odamda çalışıyordum. Bir telgraf getir­

diler. Baktım, imza: Nâzım Hikmet! ‘Vatanıma geldim,

bana kalmak izni alır mısınız?' yollu bir telgraf. Sanırım

Ordu’dan. Nâzım’ın Rusya’dan Türkiye’ye döndüğü za­ man hatırladığı ben olmuştum. ”

Anılar birbirini çağrıştırıyor. Yaşamak, sırası geldiğin­ de biraz anı değil midir? Anıları anımsıyoruz...

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu arada Almanya’nın, Fransa ve Belçika’ya da savaş açması üzerine, İngiltere, Almanya’ya savaş ilan etmiş ve Birinci Dünya Savaşı başlamıştır.. Bu

Anadolu’da işgal karşıtı süreç İstanbul ve Ankara hükümetleri Kurtuluş

ı 1968 yılında kurulmuş olan "ÇETİN- AY ALBAY Mühendislik Bürosu" ile SEY Mimarlık Bürosu, o yıldan itiba- ren mühendislik projelerinde işbirliği yapmışlar ve

Ayhan Aytöre, 21 Kasım 1975 gü- nü aramızdan ayrılmıştır. 1925 yılında İstanbulda doğdu. 1943 yılında İstanbul Erkek Lisesini, 1948 yı- lında da Güzel San'atlar

Bu yaz döneminde Alman toplumu, lider olarak Almanya Şansölyesi Angela Merkel yerine, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Cumhurbaşkanı Recep

ABD ve Batılı devletler tarafından SSCB önderliğinde oluşturulan Doğu Bloku’na karşı 1949 yılında NATO (Kuzey Atlantik Savunma Paktı) kurulmuştur. Truman Doktrini

Sistemsel Etkilerin Odağında Alman Genelkurmay Başkanlığı Fransa-Prusya Savaşı’nın ardından imzalanan 1871 Frankfurt Antlaşması’yla birlikte Avrupa’daki güç

A) 1789 Fransız İhtilali ile yayılan milliyetçilik akımının etkisi. B) Sanayi İnkılabı’nın sonucunda ham madde ve pazar arayışının artması ve sömürgecilik yarışı.