• Sonuç bulunamadı

Selim Nüzhet Gerçek

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Selim Nüzhet Gerçek"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

A K Ş A M

f p

_ ^

/ , *

Selim Nüzhet Gerçek

ölüm ünün ikinci yıldönüm ü — Merhum un hususi­

yetleri — İsviçre’deki hayatı — Eserleri

«İktibas hakkı mahfuzdur»

SEMİH M ÜM TAZ S.

B

u ayın 12 sinde, yani yarınki gününde idi, Derleme müdürü Selim Nüzhet, derlenmeden toplan­ madan alelacele ahiret diyarına inti­ kal etti gitti (1945); tek başına otur­ duğu evinde ve duş cihazının altında çırıl pıplak onu ölmüş gibi buldular. Duş yaparken mi yere serildi? Yoksa düştü de mi öldü? Kimse bilmedi. Fakat kendisinde ne var olduğunu bilmiş olacak ki kaç kere: «Selimcim yahu, ne oluyorsun? Nen var? Kendi­ ni neye sıkıyorsun?» dediğim zaman bir şey söylemez, yalnız, göreceksin, derdi.

İşin acıklı ciheti icabında hemen kullanacağı ilâçları tedarik ederek yatağının baş ucunda sakladığı hal­ de bu ilâcın vefatından çok sonra te­ sadüfen masasında görülüsü ve agoni devam ederken harıl hani aradığımız aynı ilâcın bütün İstanbulda buluna- mamasıydı. Ecelle uğraşılmıyor ves­ selam... İşte biçare Selim ruhunu böy le teslim etti ve öleli (yarın) tam iki sene bitmiş oluyor.

Merhumun hususiyetleri

Evvelâ terbiyeliydi. Âdabı münaza­ rayı ve münakaşayı pek iyi bilir; ten- kidlerinde mümkün değil hududu aş­ mazdı. Belki sevmediği, beğenmediği

şeyler çok vardı; fakat faz’a ketûm olduğu İçin zamirini İfşa etmez. He­ le Alinin veya Velinin aleyhinde bu lunduğu asla duyulmazdı. Bütün emeli şu arzettiğim çerçeve içinde yaşama­ sı; namerde değil, merde de muhatc olmamasıydı. İntizamı çok severdi. Mazbut olmıyanları sevmezdi. Çok (correct) yani doğru hareket etmeği ziyade sever; randevularına hürmet eder; daima öğle yemeğinde misafiri bulunmazsa âdeta mahzun olurdu. Fıkaraperverdi de!.. Gönül almağı bir borç vermek gibi telâkki’ eder; şuuu bunu sevindirirdi. Ana tarafından Tepedelenli Ali paşanın; baba cihe­ tinden Şehremini Hüsameddin efen­ dinin hafidi olmasına; yani paşaza­ deler fasilesinden bulunmasına rağ­ men, asaletin borcunu fartı nezaket­ le öder, mutlak surette halktan kaç­

mazdı.

Hiç de vazifesi olmadığı halde şu­ nun bunun işini gör m ek.e haz duyar­ dı. Güzel de bir ihtiyar olacaktı bi­ çare! ¡.Saçları ağarmış ve bu kıranta­ lık ona yakışmıştı. Babası ve ağabeyi gibi orta boylu değil, anası gibi boylu bosluydu. Yalnız kendisine «manyak» dedirtecek kadar, bazı ehemmiyetsiz meselelerde kızarırdı. Şu kadar var ki bu fiiller âhara tecavüz etmezdi. Hem ona bu da yakışırdı. Sinirlilikleri tatlı bir eda taşırdı. Ancak ona ölüm ya­ kışmadı; hele üfulü nagebanîsi büs- bütün acı bir şey oldu.

Merhuımm yaptıkları

Evvelâ iyi bir tahsil gördü. (Mek­

tebi Sultani) de (Galatasaray lisesi) okudu ve iyi okudu. Fransızcayı ada­ makıllı bu mektepte öğrendi. Türkçe yazılarında (bilmem haberi var mıy­ dı?) babasını taklidetti. Kendine de söylerdim ya! O kolay yazardı, ben güç anlardım. Cümie içinde cümleleri çok severdi. Fransızcada da bunu ya­ pardı. Şu kadar ki cebirle değil, sü- huletle yapardı.

! İsviçrede tahsilde iken (Birinci Harbi umumîde) bir de tiyatro mera- i kına tutuldu. Cenevredeki komedide sahne âmirliğine varıncıya kadar ça- j lışmıştı. Artistlerin bohem hayatına

karışmıştı.

Bir de ofomobilciği vardı. Beresini başına giyer, volana sarılır, dağ dağ dolaşırdı.

Vatanına avdetinden sonra da va­ tanından ayrılmazdan evvel yaptığı gibi tiyatro merakını bırakmamıştı. 1933 ten 1945 sonuna kadar Derleme müdürlüğünü kemali dirayet ve vu­ kufla idare ederken bile, tiyatro has- j tahğmdan kurtulamamış: tiyatro mü nekkidliğini adamakıllı geniş bir vu- | kufla hüsnü ifa, hattâ ilâ etmiştir,

i Müeyyidelerden birini arzetmek için

şunu da bildireyim kf Şehir Tiyatro- ' sunda (Dram) işgal ettiği (1) numa­

ralı koltuğu — birbirlerini yercesine polemilerine rağmen, Ertuğrul Muh­ sin yeni verilen oyunların birinci ge­ celerinde — boş bıraktırmış, kadirşi- ı nasiık göstermişti™

Selimin bir hayli eseri vardı: Ti­ yatro Bilgisi; Tiyatro Tarihi; Türk Gazeteciliği; Türk Matbuatı; Türk Taş basmacılığı; Türk Temaşası; Atalar Sözü; Salıncak Safası; Çifte Nikâh; Armanak isimli kiaplar onun­

da. Bir de gayrimatbu bir piyesi (ter­ cüme) vardı ve Şehir Tiyatrosunda oynanmıştı. Bir araîık Şehir Tiyatro­ sunda verilen tarihî matineleri dahi ı tertibeden gene o idi. (Daha bir eseri vardı : Hokka (!) Masasındaki i hokkasının kırık kapağı ısrarımıza rağmen yerine kondurulamamıştı. En ço k sevdiği şey bu olmuş olacak ki onu baba gibi seven mesai arkadaş- ı iarının ser halifesi ve bugün onu bi- | hakkin istihlâf eden L ânia hanım b! j le, bu nadide hokkaya bugüne kadar j dokunmamış; durduğu yerden kal- ; durmamıştır)... Cenabı Hak garikı j rahmet eylesin ve var ise taksiratını i da affü mağfiret buyursun. Zavallı Selimin daha ziyade yaşamamasına çok yazık oldu.

i S. M. S.

NOT: Ankaradan aldığım mektup­ ta bir türlü imzasını okuyamadığım zata, iltifatlı sözlerinden dolayı te­ şekkürden sonra arzedeyim ki, Paris­ te gördüğüm siyasî mücadelelere mü­ teallik hikâyelerden de bahsedeceğim.

Sem ih

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Reon, çoğunlukla otomobil klimalarında kullanılan Peltier adı verilen bir madde sayesinde fazla enerji tüketmeden ısıtıp soğutabiliyor.. 85 gram ağırlıktaki ve 54 x 20 x 116

İçine kapalı, dünyaya karşı çekingen bir Balkan ülkesi ya da bir Orta Doğu toplumu, artık Türkiye için seçilebilecek model değildir.. însanla- n yurt dışına

Sonuç olarak, sunduğumuz olguda olduğu gibi herpes zoster’in sakral dermatom ve genital bölge tutulumu şeklinde atipik lokalizasyon gösterebileceği ve herpes genitalis’le

• Yazar adına metin içerisinde gönderme yapılması durumunda, kaynak gös- terilirken, parantez içerisine yazarın adı tekrar yazılmayıp; yayının yılı ve

Yûsuf Hemedânî’nin bıraktığı halifelerden olan Ahmed Yesevi, Türkistan’da İslâmiyet’i yaymak ve halkı irşad etmek için Buhara’dan ayrılınca buradaki

As to the question, ‘Regarding the levels of EFL learners (Pre-intermediate, Intermediate and Upper-intermediate), how does mother tongue interference affect the use

Aziz müzede meş­ gul olurken kendisini ziyaret eden bir yazıcımıza yapılacak işleri ma­ hallinde göstererek izahat ver • iniştir.. Bu kı­ sımda, kaideler

yüzyılın başlarında, Türk şiirinin ‘dil’ini bula­ rak ona özlediği ‘ses’i ka­ zandıran, böylece de çağ­ daş Türk şiirini başlatan şair değil; aynı zamanda,