• Sonuç bulunamadı

Şehircilik ve mimarlıkta evrenselliğin simgesi:Mimar Sinan üzerine

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Şehircilik ve mimarlıkta evrenselliğin simgesi:Mimar Sinan üzerine"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TT ' ^ 8 / 8 ^ 6

ŞEHİRCİLİK VE MİMARLIKTA

EVRENSELLİĞİN SİMGESİ

MİMAR SİNAN ÜZERİNE

Prof. Dr. M etin Sözen

1

988’de, ölümünden 400yıl sonra dünyaca anıla­ cak olan Mimar Sinan'a, bu yıl boyunca değişik açılardan yaklaşan değer lendirmeler kuşkusuz yapılacaktır. Bu, verilerin elverdiği oranda,Mimar Sinan’ın kişiliğinden çalışma ortamı­ na, etkilendiği ve etkilediği çevrelere kadar uzanacaktır. Ortak kavramlar­ dan yola çıkıldığı ölçüde bu değer­ lendirmeler arasında yakınlaşmalar olacaktır. Ancak her yaklaşımda, her kavrayış çabasında gene de öznel kalacak noktalar bulunacaktır. Çün­ kü yaklaşım biçimi ne olursa olsun sonuçta Sinan da belli bir ortam içinde ortaya çıkmış bir kişidir. Aynı ortam ona, kendi eylem alanı içinde yararlanacağı olanaklar sağlamıştır. Bu olanakların bir bölümü, biramaca yönelmiş devlet düzeninin getirdikle­ rinden, başka bir bölümü de ilişkili uygarlıkların zaman içindeki birikim­ lerinden kaynaklanmaktadır. Bu sü­ reç sonunda ortaya çıkan ürün ise, ister istemez bir etkileşme zincirinin yeni halkası olacaktır.

Bir bakıma Sinan, Osmanlı impa­ ratorluğunun doruktaki bir dönemi­ nin sağladıklarıyla, çağının uzun süredir yoğurulan sınırlı malzeme ve teknoloji olanaklarını bir kez daha elden geçirmiş, yeni bireşim olanak­ larını azaltmış, geriye ancak işlevsel­ lik sınırları dışında kalanları bırakmış­ tır. Buna paralel olarak, O büyük bir yapım organizasyonunun da kuru-

2

“Mimar Sinan, bir bakıma

bütün geçm iş değerleri, bulun­

duğu çağın koşulları içinde

kullanarak, sürekli kendini

yenilemiş ve zengin denem e­

lerle varlığını, büyük ü n ün ü

simgeleştirmiştir.

cusu ye yürütücüsüdür. Bu nedenle, Mimar Sinan en azından elli yıllık bir yapım eyleminin ekseni olarak kabul edilmek zorundadır. Ayrıca Osmanlı imparatorluğu örgütlenme düzeni içinde kendiliğinden ya da bilinçli olarak eğitici bir görev de yüklenmiş- tir.Ondan sonra gelip yeni olmak iste yen, klasikleşen yapının bir bölümün den vazgeçmek.zorunda kalacaktır.

Bu ilişkiler içinde başkasının ürünü bile olsa dönemin herhangi bir yapısını, Sinan'dan bağımsız olarak ele almak olanaksız olduğu gibi, onun biçimlerinin yorumlanması da birer bakış, birer kavrayıştır. Bu kavrayışların- biçimlendiği temeldeki kalıpları araştırmak da başka bir çabadır. Bu anlamda, iki düzlemin, bir yanda insan, öte yanda olanak ve etkiler düzlemlerinin buluştukları noktada bir Sinan çağından sözet- mek mümkündür.

Öte yandan Sinan'ın mimarlık alanında nasıl yetiştiği ya da kendini nasıl yetiştirdiği konusuna birkaç yönden yaklaşılabilir. Bir kere çağın yaratıcı öğelerden yoksun yalın tasarımları, benzerlerinin tekrarı yo­ luyla oluşuyordu. Biçim ve boyutların tekdüzeliği içinde başarı derecesi de ancak ustaların yetenekleri oranında ortaya çıkıyordu. Oysa bu ortamda Sinan'ın, katıldığı seferlerle doğu ve batının değişik kentlerine gitmesi, ona görüşünü arttırma olanağı sağ­ lamıştır. Buralardaki örnekleri ince­ lemiş, gördüklerini deneyleriyle bir­ leştirmiş olmalıdır. Bu koşullar içinde Sinan'ın hızlı bir öğrenme dönemin­ den geçtiği, gözlemleri yoluyla sağ­ lam bir oran duygusu edindiği söylenebilir. Kaldıki öğrenme ve deneme isteğinin yaşamının sonuna kadar sönmemiş olduğu açıktır.

Sinan'ın bu bireşim ve yaratıcılık çabasını yoğun günlük çalışma ve sorunlardan uzak sürdürmediğini de

(2)

burada belirtmek yerinde olacaktır. O, yapıların tasarımının yanısıra, bunların gerçekleştirilmesi İçin ge­ rekli organizasyonu hazırlamak ve yürütmekle de yükümlüydü. Mimar- başının bunların ötesinde bütün bayındırlık işlerini yürüten bir örgü­ tün yöneticisi olduğunu da gözden uzak tutmamalıdır.* Kuruluş tarihi kesin olmamakla birlikte Hassa Mimarlar Ocağı'nın üst kademesin­ de su nazırı, ikinci mimar, kireççlbaşı ve tamiratbaşı gibi görevlilerin yer aldığı bilinmektedir. Bu duruma göre Sinan’ı, kendi sınırlı yaratma sorun­ larının dünyasına kapanmış bir kişi olmaktan çok, geniş yapım eylemle­ rinin baş sorumlusu olarak görmek yerinde olur. Ömrü boyunca sırasın­ da nitelikli işçilerin bulunması, bun­ ların ücretleri ve malzemenin

sağ-3. Edime Selimiye Camisi iç görünüşü.

Inlerior ol Selimiye Mosgue Edirne.

a Rüstem Pasha Mosque 16 Ih. century tiles. 4. Rüstem Paşa Camisi. 16. yüzyılın özgün çinileri

(3)

a Detail, entrance door of Süleymaniye Mosque 5. Süleymaniye Camisi taç kapısından ayrıntı.

lanmasıyla da ilgilenmek zorunda kalmıştır. Bir yandan yapılarını yaptı­ ğı kişilerin ayrıntılara inen isteklerini cevaplamış, öte yandan gene mi- marbaşının sorumluluğuna giren ön­ lemleri almıştır.

Mimar Sinan İstanbul'un büyük dertlerinden biri olan yangına karşı ev bacalarını gerektiği gibi yapan yetenekli ustaların bulunmasıyla da ilgilenmiştir. Kent nüfusunun, kamu­ nun kullandığı yapı sayısının artma­ sıyla büyüyen su sorunu onu sürekli olarak oyaiamıştır. Bu arada askerlik deneyimlerinin, böylesi karmaşık bir organizasyonu başarıyla yürütmek­ te katkısı olup olmadığı da düşünül­ melidir.

Bu sorularımıza daha açık cevap aramak için Sinan’ın yaşamının öğrenilmesinde yararlı olan belgeler arasında çağdaşı Mustafa Saî Çele- bi’nin onu ve yapılarını konu alan yapıtlarına başvurmak gerekmekte­ dir. Bunlara anonim yazmalar, kendi vakfiyesi ve mimarbaşı olduğu dö­ nemin resmi yazışmaları da eklen­ melidir. Mustafa Saî’nin yapıtları Tezkeret-ül Ebniye ve Tezkeret-ül Bünyan adlarını taşımaktadır. Tez­ keret-ül Ebniye’de bilgiler Sinan’ın ağzından verildiği için yapıtın onun tarafından yazıldığı ileri sürülmüştür, ancak içerdiği yanlışlar Sinan’ın ölümünden sonra Mustafa Saî’nin yazdığı kanısını uyandırmaktadır. Yazarın adı bilinmeyen ve gene

6. Süleymaniye Camisi iç görünüşü

Interior of Süleymaniye Mosque. *

Sinan’ın ağzından yazılmış olan Tuhfet-ül Mimarinin de Mustafa Saî’nin ya da Asarî’nin yapıtı olabile­ ceği ileri sürülmektedir. Ayrıca bu­ nun müsveddesi olan Risalet-ül Mimariye ve bir de Adsız Risale elde bulunmaktadır.

Bu yapıtların listeleri karşılaştırıl­ dığında aralarında farklar olduğu, aynı yapıtın değişik yazmalarının birbirini tutmadığı görülmektedir. Bi­ rinde gösterilen bir yapı, ötekinde geçmemekte, başka bir yerde gös­ terilmekte ya da başka bir adla verilmektedir. Adsız Risale’de yalnız hamamlar listesi vardır. Bunlardan Sinan’ın yaptığı yapılar konusunda kabaca bir bilgi edinilmekte, güven verici bir kesinlik bulunamamaktadır.

Eldeki belgelere göre Sinan’ın yapılarının sayısı dörtyüz dolayında­ dır. Bunlar camiler, mescitler, türbe­ ler, medreseler, darülkurralar, mek­ tepler, imaretler, darüşşifalar, su kemerleri, köprüler, kervansaraylar, saraylar, köşkler, mahzenler ve hamamlar olarak gruplandırılmakta- dır. Hepsi elli yılı biraz aşan bir süre içinde yapılmıştır. Bunların iki yüz seksenden fazlası İstanbul’un yakın çevresi ve Trakya'da bulunmaktadır. Ancak aralarında Halep ve Hicaz’da bulunanlar da vardır. İstanbul ve yakınında bulunan yapıların genel­ likle Sinan’ın denetimi altında yapıl­ dığı kabul edilebilir. Uzak bölgelerde yapılanların hepsinin başında bu­ lunduğu ise kolayca öne sürülebile­ cek bir görüş değildir. Kaldıki aynı yıllarda birkaç yapının birbirinden oldukça uzak yerlerde yapıldığı ve günün ulaşım koşulları gözönünde bulundurulursa bu olanaksızdır, ö r ­ neğin üzerindeki yazıttan 1562/ 1563 yılında bitirildiği anlaşılan Erzu­ rum Lala Mustafa Paşa Camisi'nin yapımının sürmüş olabileceği 1560- 1562 arasında Sinan İstanbul’da Rüstem Paşa Odabaşı, Ferruh Ket­ hüda camilerini, Semiz Ali Paşa'nın Edirne’deki arasta ve kervansarayı­ nı, Babaeski'de cami ve medresesi­ ni de yapıyordu. 1567-68 dolayların­ da Van’da Hüsrev Paşa Camisi’nin yapımı sürdürülürken, Büyükçek- mece’de Sultan Süleyman Kervan­ sarayı ve Köprüsü’nü bitirmek için

(4)
(5)

^ 8. Süteymaniye Camisi avlusu Court of Süteymaniye Mosque.

a Detail, tughra of Suleiman the Magnificent

7. Kanuni Sultan Süleyman'ın tuğrasından bir ayrıntı.

uğraşıyordu. Benzer örnekler çoğal­ tılabilir.

Bütün bu yapıları Sinan'a bağla­ mak isteyince, İstanbul’da tasarlan­ dıklarını, yerine gönderilen ya da orada bulunan mimar ve ustalar tarafından uygulandıklarını kabul et­ mek gerekmektedir. Çağın belgele­ rinde yapıların resimlerinin yapıldı­ ğından sözedilmekteyse de, elde örnek bulunmamaktadır. Bunların çok gelişmiş, ayrıntılı planlar oldu­ ğuna inanmak da zordur. Ayrıntıların yapının gelişmesi sırasında karar­ laştırıldığı ileri sürülebilir. Sinan'ın İstanbul dışındaki yapılarının çoğu­ nun da, bunları gerçekleştiren mi­ marların bilgi ve ustalıklarına göre biçimlendiği söylenebilir. Örneğin yukarıda adı geçen Erzurum Lala Mustafa Paşa Camisi’nin yerleşmiş planıyla üçüncü boyuttaki aksaklık­ lar karşılaştırıldığında bu açıkça görülür. Başka yerlerde, bu tür ölçü ve uyum aksaklıklarından, konstrük- siyon özelliklerinden, bölgesel öğe­ lerden, yerel ustaların ellerinin varlığı sezilmektedir. Sinan'ın gözetimi al­ tında yapıldığı kesinlikle söylenebi­ lecek yapılarda benzer olgulara rastlanmamaktadır.

Uygulamaların başkaları tarafın­ dan yürütülebildiği belgelerden de anlaşılmaktadır. 1586-87’de bitirilen Manisa Muradiye Külliyesi yapımı­ nın önce Mahmut Ağa, onun ölümü üzerine de Mehmet Ağa tarafından yürütüldüğü öğrenilmektedir. Baş­ kent ve yakınındaki ikinci derecede önemli yapılar için de bu yargıların geçerli olduğu söylenebilir. Böylece Sinan’ın çevresinde geniş bir yar­ dımcılar topluluğu oluşturduğunu kabul etmek gerekmektedir.

Yapım tarihleri gözönüne alındı­ ğında kaynak yapıtların listelerinde, Sinan’a ait olmaları olanaksız görülen yapılara da rastlanmaktadır. Bunları ya yazarların dikkatsizliklerine bağ­ lamak veya başka nedenler aramak gerekmektedir. Adı geçen yapılar içinde, yapım tarihlerinin erkenliği yüzünden Sinan’ın tasarlamış oldu­ ğuna marnlamayacak olanlar da vardır. Bir bölümü ise onun ölümün­ den sonra bitirilmiştir.

Bütün bu kısa sorular ve açıkla­ malar, değişik açılardan değerlendir­ meye konu olacak niteliktedir. Onal- tıncı yüzyıl yoğun mimarlık eylemleri­ ne tanık olmuş, bir bakıma Osmanlı

İmparatorluğu en belirgin çıkışını mimarlık alanında göstermiştir. Bu çağda mimarlık evrensel boyutlara ulaşmış, heryönden devletin gücü ve bozulmamış yapısı mimarlığa yansı­ mıştır. Çok zengin bir mimarlık geçmişi yaşamış topraklar üzerinde, bölgesel sınırları da aşarak ortak bir mimarlık ortamı yaratılabilmiştir. Bu büyük olguda, uzun geçmişin getir­ diği değerlerin payı geniş olmuştur.

Mimar Sinan, bir bakıma bütün geçmiş değerleri, bulunduğu çağın koşulları içinde kullanarak, sürekli kendini yenilemiş ve zengin dene­ melerle varlığını, büyük ününü sim- geleştlrmiştir.

¡nan the Architect will be

S

commemorated all over the world in 1988, after 400 years following his death; no doubt there will be various approaches from different points of view to his place. The subject matter will range from his personality to his working con­ ditions, and to the environment influencing him and that was influenced by him, as far as data is available. To the extent that concepts forming the basis of these approaches are agreed upon, there will be conformity between the evaluations. However, each appro­ ach and each conceptualization effort will be laden with subjectice evaluations because, wtahever the approach, Sinan is an individual brought up in a certain context. The same context has prepared oppor­ tunities for his field of activity. Some of these opportunities stem from a stately order directed to a certain goal, while others are rooted in the. accumulation of associated civili­ zations. The product of this process is invariably a new chain in the chain of interactions.

(6)

In a way Sinan has reviewed the characteristics of a peak period of the Ottoman Empire with the limited material and technological facilities of his period, reducing new synthesis possibilities, except for the areas outside the functional. In parallel, he is the founder and executer of a great building organization.

Therefore, Sinan the Architect must ve viewed asthefocal point of at least 50 years of building activity. Moreover he has functioned as an educator either spontaneously or consciously within the organization of the Ottoman Empire. Those that followed had to abandon part of the classicized building to contribute something new.

Within the network of these relations, it is impossible to view any building of the era independently of Sinan’s existence and the inter­ pretation of his forms are approac­ hes and conceptualizations on their own. Research on the forms un­ derlying these conceptualizations is another effort. -In this sense, it is possible to talk of a Sinan period, at the point where two levels, namely those of the human being and those of the possibilities and influences coincide.

Docum ents on the life o f

Sinan, such as the studies on the

architect a n d his buildings by

his contemporary Mustafa Sai

Çelebi, may be consulted fo r

m ore detailed responses to our

questions.

On the other hand, it is possible to approach the problem of Sinan’s education or self-education in the field of architecture from a number of view-points. First of all, the bare designs of the era, deprived of creative elements, were constituted by the repetition of similar designs. Within the monotony of forms and dimensions, success was defined in terms of the skill of the masters. In this

8

Man and architecture. 9. insan ve mimari.

context, Sinan participated in various sieges, seeing various cities of the east and the west and expanding his horizons. He must have examined what he had seen and combined what he had seen with his ex­ periments.

Under these circumstances, it may be said that Sinan underwent a fast learning period, developing a sound sense of proportions through his observations. Moreover, the drive for learning and experimenting, obviously, never died within him.

It must here be observed that Sinan was not isolated from daily work and problems in his syntheses and creativity. He was responsible

not only for the design of the buildings, but also for preparing and implementing the necessary or­ ganization for their realization. It must also be borne in mind that the master architect was the manager of an organization of all construction work. Although the date of establishment is not known exactly, it is well known that there were functions such as “ inspector of water” , “ second arc­ hitect” , “ inspector of lime", “ ins­ pector of repairs", on the higher levels of the Royal Society of Architects. Within this context, Sinan must be regarded as the person in charge of a very wide construction activity rather than a person devoted to the world of limited creation

problems. He was also responsible for the procurement of qualified workmanship, and the payment of their wages and the procurement of materials. On the other hand, he had to answer the detailed requirements of the clients, taking the necessary precautions as the master architect.

i

Sinan also devoted efforts to finding qualified chimney builders against one of the major problems of Istanbul, that is, fire. The problem of water procurement, aggravated by

*. population increase and the inc­ rease in the number of public buildings, was another matter that | occupied him. One must also

, —

-experience in the successful imp­ lementation of such a complex organization.

Documents on the life of Sinan, such as the studies on the architect and his buildings by his contem­ porary Mustafa Sai Çelebi, may be consulted for more detailed res­ ponses to our questions. Other documents include anonymous ma­ nuscripts, and official correspon­ dence of the period when he served as the master architect and his own deed of trust. The works by Mustafa Sai are called Tezkeret-ül-Ebniye and Tezkeret-ül Bünyan. The in­ formation in Tezkeret-ül-Ebniye is narrated by Sinan; this has led to the conviction that this work was written

If we are to ascribe these

buildings to Sinan, we have to

assume that they were designed

in Istanbid a n d executed by

architects a n d masters sent to

the site or employed on location.

by Sinan himself; however, the mistakes detected lead to the impression that Tezkeret-ül-Ebniye was written by Mustafa Sai after Sinan's death. Tuhfet-ül Mimarin, which is an anonymous work, also narrated by Sinan, is ascribed to Mustafa Sai or Aşarî. Other works that deserve mention are Risalet-ül Mimariye, a draft of Tuhfet-ül Mima­ rin and Adsız Risale.

When lists of these works are compared, It will be observed that there are differences between them and that different manuscripts of the same work are not consistent with each other. A building indicated in one, is not indicated in another or indicated under another name. Adsız Risale contains a list of baths. This gives only a vague idea of baths built by Sinan and is not very dependable.

According to the documents available, Sinan is supposed to have

built about 400 buildings. Among them are mosques, small mosques, mausoleums, madrassahs, koran schools, schools, chary-houses, hospitals, aqueducts, bridges cara­ vansérails, palaces, mansions, dun­ geons and baths. All of these were built in a period just over 50 years. More than 280 of these buildings are located around Istanbul and in the region of Thrace. Some buildings are iocated in Aleppo and Hejaz. It may be assumed that the buildings in and around Istanbul were built under Sinan's control. It is not easy to argue that he personally supervised the construction of all buildings located elsewhere. As a matter of fact, some of the buildings were built si­ multaneously and communications of that time were not good. For example, according to the inscrip­ tion, Erzurum Lala Mustafa Paşa Mosque, was completed in the year 1562-1563. Construction was most probably ongoing between 1560- 1562, and between these years Sinan was working on Rüstem Paşa, Odabaşı, Ferruh Kethüda mosques in Istanbul, the bazaar and caravan­ sérail of Semiz Ali Paşa in Edirne and the mosque and madrassah in Babaeski. While the construction of Hüsrev Paşa Mosque in Van was going on around 1567-68, Sinan was working on Sultan Süleiman Cara­ vansérail and Bridge in Büyükçek- mece. Similar Cases may be cited.

If we are to ascribe these buildings to Sinan, we have to assume that they were designed in Istanbul and executed by architects and masters sent to the site or employed on location. Documents indicate that drawings of the buildings existed; none are available today. It is not possible to believe in the existence of well developed and detailed plans. It may be argued that details were designed during the development of construction work. It may also be argued that most of the buildings by Sinan outside Istanbul were formed under the knowledge and mastery of architects executing them. This is obviously seen in comparing the well developed plan of Erzurum Lala Mustafa Paşa

(7)

a Dome o l Süleymaniye Mosque and elemenels of transition. 10. Süleymaniye Camisinin ana kubbesi ve geçiş elemanları.

Mosque with the problems inthe third dimension. One can feel the pre­ sence of local masters in di­ mensional and harmonic problems, construction characteristics and re­ gional elements. Other buildings known to be executed under the personal supervision of Sinan do not exhibit such characteristics.

Documents’ indicate that execu­ tion could be undertaken by others. It is known that the construction of Manisa Muradiye Complex (comp­ leted in 1586-87) was first under­ taken by Mahmut Ağa, and sub­ sequently by Mehmet AQa upon his death. These arguments also are valid for the buildings of secondary importance in and around Istanbul. It must be assumed that Sinan created

10

a large group of assistants.

The lists of buildings include buildings which may not have possibly been built by sinan considering the dates of construc­ tion. The inclusion of these buildings in the lists must be ascribed to the carelessness of writers or other reasons. Among these are buildings that may not possibly have been designed by Sinan, considering the dates of construction. Some have been completed after Sinan's death.

All these brief questions and explanations may be evaluated from different perspectives. The sixteenth century has witnessed an intense architectural activity; in a sense, the Ottoman Empire has shown an

outstanding performance in the field of architecture. Architecture reac­ hed universal dimensions in this period, reflecting the power and the unspoiled structure of the state in every aspect. A common archi­ tectural medium was created surpassing regional limitations on a land that witnessed a very rich architectural heritage. This extra­ ordinary situation was achieved owing to the values inherited from the past.

Sinan the Architect has, in a way, utilized the values inherited from the past within the context of his own era, continually renewing himself and creating a symbol out of his existence and fame by rich experimentation.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Twenty residential buildings from each of the British Periods were chosen and analyzed based on the characteristics of the façade in terms of their elements (form and shape,

The stairs outside, the main entrance and in the domes made it almost impossible for people with restricted mobility to enter the museum, so one of the key aims of the

Furthermore, the results of this research show that sustainable skyscrapers, which are benefited from solar energy design, can be more energy efficient related to use

This study aims to emphasize the role of shading element in direct solar energy gain and find out which type of shading devices and how they effect on user's in case of

For the case study, a total of sixteen corner buildings were selected from the Walled City of Nicosia which are located on the Kyrenia Avenue, the main distributor in the Walled

The study further based its scopes on single family postmodern residential buildings in the Northeast and Northwest region with emphasis on architecture, which comprises

Table 5.26: Tucson Mountain Retreat„s analysis of adobe (rammed earth) masonry wall from ontological point of view Category Stone Brick Adobe 6 DUST. Tucson

Such problems can be discussed for each particular structure. However the general reason for not removing columns and beams from a structure is the rule, which forms