Ü N Ü M Ü Z Ü N büyük basın kuruluşlarından b iri olan ve bugün kuruluşunun 35. y ıl dönüm ünü ku tla y ıp , 36. yayın y ılı na giren M İL L İY E T , l M ayıs 1950 günü sabahı, C ağaloğlu'nda k ira lık b ir m atbaada, günüm üz ölçülerine göre pek m ütevazı b ir kadro ile ve tek telefonlu b ir büroda bin zorlukla çık tı.
M atbaa, eski S ervet-i Fünun dergisinin yönetim yeri olan bina da kurulm uş N u ri A kça M atbaa- ■ ’yd ı. M atbaanın günün koşullarına göre yenice sayılabilecek b ir ro ta ti f i ve e ritilm iş kurşunla çalışan, en- te rtip d iz g i m a kin e le ri va rd ı. Başyazar, yazı iş le ri ve istih b a ra t b ö lü m le ri b ir oda ile b ir salona sı ğınm ıştı ve tek b ir telefon, gazete n in dış d ü n ya ile iliş k is in i sağlıyordu. İstihb ara t şefi De yazı iş le ri m üdürünün m asalarının yakı nın daki ceviz m o b ilya lı eski m odel ko ca m a n b ir ra d y o , A n a d o lu A ja n sı bü lte n le ri dışında y u rt dışı haberlerin dinlenip yazıldığı belli başlı haberleşme araçlarından b iriy d i. Y azarla r ve m u habirler, yazı ve h a berle rini elle yaza rlard ı. O sıra la r B abIali'ye d a ktilo m akineleri da ha yeni yeni g iriy o rd u .
G azetenin sahibi ve başyazarı, gazetecilerin kısaca ‘ B izim yokuş” deyip ge çtikle ri B a b Ia li'd e k ırk y ıl lık deneyim i ola n , M iB iye t’ i çıka rtm aya kadar pek çok gazete batırıp çıkarm ış A li N aci K aracan’ d ı.
AH N a d B ey, G alatasaray me zunu, gazeteciliğe çekirdekten g ir m iş, edebiyattan siyasete her alanda kalem oynatm ış, B irin ci Dünya Sa vaşı ve M ütareke yılla rın d a çeşitli gazetelerde yazı işle ri m üdürü, ya zar o la ra k çalışm ış, b ir ara A kşam gazetesinde Kâzım Ş inasi ve Nec- m eddin Sadak Ta o rta k sah ip lik yapm ış, ardından İkda m T büyük b ir tira j gazetesi olarak çıka rtıp ka patm ış, P o litik a gazetesini yayın dünyasına sokm uş, Lozan Barış Antlaşm ası günlerinde İsm et Paşa' y ı izleyen gazetecilerden b iri olm uş, sonra uzun y ılla r A nadolu A ja n s ı' m n B alkan ülkelerinde m u h a b irli ğ in i yapm ış, 1935’ te A ta tü rk 'ü n buyruğu ile önce M illiy e t adıyla ve İş BankasTnın finansm anıyla kuru- h ip, S iirt M ille tv e k illi olan M ahm ut (Soydan) B ey’ in başyazarlığı a ltın da çıkan, sonra dilde özleşme akı m ına uyarak adı T a n ’a çevrilen gazeteyi yönetm ek iç in geri çağ rıl m ıştı. 23 N isan 1935’ te Tan adım alan eski M ilfiy e t'i yepyeni b ir ga zete haline getiren A li N aci, birkaç y ıl sonra, İş Bankası gazeteyi satın ca, bu kez yeniden İkd a m , a r dından Gece Postası ve H a kika t ga zetelerini çıkardı. S onra, önce A r ja n tin , ardından İsviçre Basın A ta şesi o ld u .
1948’ lerde yeniden B a b ıa li’ye dönen A fi N a d , bu kez H a lil L ü tfi D ördüncü ile ortaklaşa yeniden Tan gazetesini çıka rd ı. Ne var k i, çok p a rtili dönem in başladığı o y ılla r da T a n, b ir tü rlü b e lin i doğrultu p tira j g ra fiğ in i yükseltem edi. Gaze tenin sahibi ik i ortak arasındaki an laşm azlıklar da giderilem ez hale gdince, A fi N aci, yeni b ir gazete çı karm a çabasına g ird i.
MİLLİYET İN İSİM BABALARI
A fi N a d B ey’ in yeni çıkaracağı gazetenin isim babalan, b ir süre ön ce A m e rika ’ dan m akine m ühendisi o la ra k dönm üş ve gazeteciliğe baş lam ış, T a n 'd a yazı işle ri m ü dürlü ğü yadm ış oğlu E rcüm ent K ara tan ile yazar B e d ii F a ik o ld u la r.
Başlangıçta A li N aci K aracan, M illiy e t adım çok benim sedi. Za ten bu ad im tiyaz olarak eski ve h ır çın gazetecilerden A r if O n ıç'd a id i. A m a oğul K a ra cın ile B edii F a ik, A fi N aci B ey’ ı ikna e ttile r. A rif O ruç ile b ir anlaşma ya p ıld ı. Geç m iş günlerin hırçın polem ikçi ve po litik a c ıs ı A r if O ru ç, yaşlanm ış ve parasal sıkıntılar içindeydi. İm tiyazı, yeni çıkacak gazetede A yhan mus- tear adıyla F a tih S ultan M ehm et rom anım da yayınlatm ak koşuluy la de vretti.
Bundan sonra, gazetenin başlık yazısının nasıl oluşacağı tartışm ası
Milhyet'm
Y ILI
gündeme geldi. B edii F a ik ve E r cüm ent Karacan, dönemin ünlü res sam - grafikerle rinde n İh a p H u lu si’ ye başvurdular.
İha p H u lu si, bundan 35 y ıl ön ce yayınlanan M illiy e t’in gotik harf- lerİe ilk başlığın] çizdi. A ynca gazete için spor ba şlıkla rı, B edii F a ik ’ in küçük fık ra la rı için “ B ir D am la” sütununun başlığım ha zırladı.
Eski Tan gazetesinin — daha da eskisi M illiy e t— yerine çıkacak M İL L İY E T için yeni kadro ku ru l du. Sahip ve Başyazar A li N ad Ka- racan'dı. B edii F aik, küçük fıkra la r yazacaktı. A yhan im zasıyla A r if O ru ç’ un b ir rom anı yayınlanacak tı. F a ruk D em irtaş Yazı İş le ri M ü dü rü , T a svir ve Son Saat'ten trans fer edilen S acit Öget T eknik Sekre te r, Fatin Fuat Tözer, Necdet Bay- to k sekreterler, gazeteye m uhabir olarak girm iş N ureddin D e m irko l İdare M üdürü, K adri K ayabal, H a l il K ıvanç, A li İhsan G öğüş, Y ıl maz Ç e tin e r m u h a b ir, Doğan Tanver de A nkara m uhabiri olarak çalışacaktı.
2 M ayıs 1950 günü gecesi, N u ri A kça M atbaası nda sabahın ilk sa atlerine kadar süren aralıksız b ir ça lışm adan sonra ro ta tif sortisinden çıkan kırm ızı b a şlıklı, g o tik h a rfli ilk M ilfiy e t’i eline alan A li N a d , et ra fında kile re:
— "M o n ş e r, bayağı güzel o l m uş... H azırlıksız gazele çıkarm ak galiba daha iy i!” diyo rd u .
Bu yeni M illiy e t, çok dar im kân la rla çıkarılm ıştı. A deta cepteki son ku ru şla r bile harcanm ıştı. B ir ara, A li N ad, S erm ürettip San A hm et’e (B ü yü kfıra t), karşılarında dönen ve durm adan yeni yeni gazeteler basan ro ta tife bakarak, şöyle dedi:
— “ Param olsaydı, çocu kla rın hepsine bu gece m ü ke lle f b ir ziya fe t çe ke rd im ... A m a yo k. A la ca k la rı o ls u n ... İlk fırs a tta davet edeceğim h e p s in i!..”
8 sayfa ve 10 kuruş fiy a tlı olan M illiy e t, o gün T ü rkiye ölçü le riyle ha ya lle ri bile zorlayan b ir tira j ta -, vanına ulaştı. Ne var k i, bu tira j er tesi günlerde düştü, düştü ve tira jı günlük 8 - 10 bin arasında o tu rdu , ka ld ı.
MİLLİYET TE YENİ BİR SES,
YENİ BİR NEFES
K adro sürekli değişiyordu. Be d ii F a ik a yrılm ıştı, sekreterlerin b i ri g e liyo r, b iri g id iyo rd u . İşte tam o günlerde ortaya T u rh a n A y tu l ç ık tı.
M ahm ut E rhan, Yazı İşleri M ü dürü F a ruk D em irtaş'a önerm işti T u rha n A y tu l’ u. Şöyle dem işti:
— “ G aze tecilik ha stası... Fev kalade ç iz g ile ri var. Tüm sayfalan ç iz e b ilir... A lacağı para da önem li değil. A n ka ra ’ da C a vit O ra l'ın ga zetesinde çalışıyordu. İllâ da İsta n b u l'a gelm ek is tiy o r...”
T u rb a n A y .u l, zayıf, çelim siz, gö zlü klü , elm acık kem ikle ri ç ıkık, durm ak oturm ak bilm ez, gözüne uyku girm ez, b ir çalışkan adam dı. M illiy e t e biçim olarak b ir yeni can
lılık g e tird i, ama tira j b ir tü rlü tır- m anam ıyordu. A fi N aci Karacan da, bu sırada kıvra n ıyo rd u . M illi ye t’ in çıkm asından sadece 11 gün sonra, 14 Mayıs 1950’ de, ik tid a r de ğişm işti. 27 y ıllık C H P ik tid a rı b it m iş, yerine DP ik tid a r olm uştu. A fi N aci yeni ik tid a rı olanca gücü ile destekliyordu.
Bu arada, gazetenin yazarlar kadrosundan N izam ettin N azif, Ta n k Bağra, R efik H afid gibi nice ün lü yaza rlar da gelip geçiyor, ama gazete tira jı b ir tü rlü kıpırdam ıyor du.
D erken, aranan s ih irli fo rm ü l bulundu.
B u, b ir te frik a id i... A ta tü rk 'ü n yakın arkadaşların dan K ılıç A fi, büyük b ir reklam kam panyasının ardından, an ıların ı M ilH yet’te yayınlam aya başladı. 8-10 binlerdeki tira j b ir anda 35 bine yükseldi. M illiy e t, a rtık T ü rkiye ’ nin en çok satan gazetelerinden b i riy d i.
Ancak bu tira j patlam ası da sü re k liliğ in i koruyam adı. 1954 seçim le ri gelip geçtiğinde, D em okrat P a rti, karşısındaki C um h uriye t H a lk P a rtis i ve İn ö n ü m uhalefeti ni adeta s ilip geçerken, M illiy e t b ir denge gazetesi olm a çabalan arasın da, sürekli tira j y itird i. İşte o gün lerd edir k i, M illiy e t yeni b ir hamle çabasına g iriş ti. Bu kez, yapılacak ya tırım çok yan lı olacaktı.
Bütün finansman im kânlan zor lanarak C ağaloğlu, M o lla fena ri So- kak’ ta eski b ir konak, 200 bin liraya satın a lın dı ve y ık tırılıp yerine m o dern b ir bina y a p tırıld ı.
B ir ro ta tif ve dizgi m akineleri a lın d ı.
B ina ve makine işi tam am landık tan sonra sıra, kadronun yeniden oluşturulm asına geldi. Gazetenin ye n i biçim in in sorum luluğunu bu kez, oğul E rcüm ent K aracan yüklene ce kti. A li N a d K aracan, Başyazar olarak kalacaktı. Gazetenin f iili yö ne ticiliğ i için — daha o zam anlar ga zetelerde genel yayın m üdürlüğü ya da yayın yönetm enliği nitelem esi yo ktu — b ir isim aranm aya başlan dığında ilk akla gelen, K ılıç AH’ nin oğlu A lte m u r K ıhç old u . Ne var k i, K ıb ç, o sıra A m erika B irle şik Dev- le tle ri’ne basın ataşesi olarak gitm eyi yeğliyordu. O da, A b d i İp e k ç i’y i önerdi.
A b d i İp e kçi o günlerde, K ore’ de tam am ladığı yedek subaylık gö revinden dönm üştü. B a b ıa li’ de b ir çığ ır açmış olan M ith a t P e rin ’in Akşam gazetesi İsta n b u l Ekspres’ te sekreterli1:, yazı iş le ri m ü dürlü ğü yapmış ve göz dolduran genç b ir yetenek olarak dikka ti çekm işti. Ga lata saraylI id i, ik i yabana d il b ili yordu. Çok iy i b ir sekreter, spordan çok iy i anlayan, gerektiğinde k a ri ka tü r de çizen kom ple b ir gazete c iy d i.
A b d i İp e k ç i, M illiy e t’ in başına geçmesi ön erildiğinde önce tereddüt e tti. Sonra "e v e t” dedi. 1 E kim I954’ te yeni b ir hamle yapılacaktı.
Başyazar A fi N aci’ nin yanı
sı-başlayan Milliyet
,
çok dar
imkânlarla çıkarılmıştı. Adeta
cepteki son kuruşlar bile
harcanmıştı. Ali Naci Karacan,
gazeteyi basan rotatife ve işçilere
bakarak, “Param olsaydı,
çocukların hepsine bu gece
mükellef bir ziyafet çekerdim.
Ama, alacaktan olsun” dedi
Yeni binaya ilk harç
M illiye tin , bugün bu-
lunduÇu binasının temeline ilk harcı, gazetemizin sahibi E r
c iim e n t K aracan 'm annesi H id a y e t K aracan koydu. 2 7 Ş ubat
19€4’te yapılan temel atma törenine,yüzlerce davetli katıldı.
, <-£»«<■
^
¿A—
/ S <l4 4 U t. f r ^ ' \ • ^ Ua â. A /u— j ii
1
SSa. - 3<n. V#*. . ¿59.^ Sâ6 . 3SV /50 J S 9 1 SV / ı c % j y o cilk maaş bortlrosu
M illiye t’in ilk maaş bord
rosundan, 12 kişi maaş aldı. BabIali’ye yeni bir soluk, ye
ni bir anlayış getiren M illiy e t, bordroda görüldüğü gibi kısıtlı
olanaklarla işe başladı. M illiyet’ten bugün maaş alanların sa
yısı ise, 800. 35 yılda M illiye t’le birlikle kadrolarda büyüdü...
"Milliyet kurmay heyetr
'Y ıl 1958. Yer, Başyazarımız A b d i Ip e k ç i’nin oda
sı. Fotoğrafın arkasına düşülen not ise şöyle: " M illiy e t k urm ay h e y e ti, ‘ Yılın Adamı’ ve ‘Yılın
H adisesi’ni se ç iy o r. K urm ay h e y e ti (soldan sağa) S am i K ohen, İzzet S ed es, A b d i İp ekçi,
llt K ıvanç, H a ş a n Y ılm a e r ve N a m ık S e v lk ..." Bugün İçin anlamlı b ir anı bu fotoğraf...
Ha
Milliyet Mürettiphanesi:
Yıl 1966. Yer; Mollafenari Sokak’taki Milliyet Mü
rettiphanesi. Sayfalar, kurşun kalıplarla blnbir güçlüklerle hazırlanıyor. Ama, yüzler mutlu,
sevdikleri, sevildikleri bir işyerinde çalışıyorlar. Soldan - sağa O ben G üre (oturan), E ro l Taş-
lid e re , M e h m e t O ğuz, M e te İs m e t, (ön planda), E rol Gillta n , A li R ıza B aykal, C e v d e t E lb irla r,
B ayram Yeni (ortadakiler), H ik m e t G illd e re n , L iltfl İld e n iz, M e h m e t A d a lı, O rhan B eşe, Ülkü-
t a n D ü v e n c i g i l . E r s o y
A yb alkan , İb ra h im Ö zkan (arkada soldan - sağa) C e la l ö zk a y a (arkada).
ra , Peyam i Safa “ O b je k tif” U lu - nay da, “ Takvim den B ir Y aprak” sütunlarında yazacaklardı. R efik
H afid K aray, Ercüm ent E krem Ta- lu , Reşat Ekrem K oça, iy i b ir ma gazinci olan C em il C a h it Cem ,
ka rik a tü ris t B edri K o n m a n , bu kam panyanın ağır to p la rıyd ı.
A b d i İp e k ç i’ nin yanı sıra, T u r han A y tu l, Haşan Yılm aer, H ikm et G nlderen, Haşan P u ln r yazı işle ri kadrosunu o lu ştu ru yo rla rd ı. İs tih baratta; İb ra h im ö n , Ü m it D eniz, B edirban Ç ınar, V asfiye özko ça k, A nkara m u habirliğinde de Levent Esm er görev alıyo rdu.
YENİ BİR BAŞLIK, YENİ
BİR MİLLİYET
30 E y lü l’ ü 1 E kim ’e bağlayan gece, M o lla fe n a ri Sokak’ta k i ye n i binasında yeni b ir biçim de çık maya başlayan M illiy e t, bu arada İh a p H u lu s i'n in çizdiği go tik h a rf le riyle yazılm ış başlığını da değiş tirm iş ti.
H er şeyle inceden in a y e ilg ile nen A bdi ip e kçi, yeni b ir başlık tas lağı için İsviçre'deki grafikerlere bile eskizler yap tırtm ış, ne var k i, bun lardan h iç b iri göz doldurm am ıştı. İşte tam o günlerde, eski ^erm üret- tiplerden İrfa n Başar, çekingen b ir ta vırla geldi ve elindeki taslağı gös te rd i. Bu başlık, ilk görüldüğünde
beğenildi ve o gün bugündür gaze tenin tepesindeki y e rin i a ld ı.
A b d i İp e k ç i, günün koşullan içinde dev b ir kadro oluşturm uştu. A ncak, hemen tüm gazetelerin 15 kuruşa çıktığı b ir sırada 12 sayfa 10 kuruş fiyatta kalan yeni M flfiye t, bu yeni yayın kam panyasında, ilk gü nü görüntüsüyle düş kırıldığı yaranı. Baştan sona A b d i İp e kçi eliyle çizilm iş gazete, ro ta tifin “ s o rti” sin- den akm aya başladığında, ilk sayı yı alan A b d i İp e k ç i’ nin e lleri titriy o rd u . Gerisinde Turhan A y tu l. Haşan Y ılm aer F aruk D em irtaş üzgündüler. A z geride AH N ad Ka racan, Ercüm ent Karacan ted irgin d ile r. Hemen herkes suskundu...
Yeni çıkan gazeteye şövle b ir göz gezdiren Bedri K onm an, başını sal layıp acı acı konuştu:
— “ Zaten bu gazeteden ü m itli d e ğ ild im ... Ş im ıfi U ç üm idim ka
l-Ne var k i, ilk günkü pek iç açı cı olm ayan bu gazete, daha sonra- \ k i günlerde giderek to p arlan dı. İlk gün 117 b in adet basılm ıştı. İlk üç
aylık ortalam a sonucunda ise 53 bin 999’ Iuk b ir tira ja otu rd u . Y ılla rın gazetecisi A l N ad K ancan m utluy du. M illiy e t rayına g irm iş ti. G erçi zaman zaman genç Yazı İş le ri M ü dürü A b d i İp e kçi ile anlayış aykı rılık la rı yüzünden ta rtışıyo rla rd ı am a, kendi oğlu bile A b d i’ den ya naydı.
Bu arada M illiy e t, hamle üstü ne ham le yapmaya başladı. Spor sayfasına N am ık Sevik bakıyordu. O da dev b ir spor kadrosu yarat- m ıştı. N ecini Tanyolaç, H a fit K ı vanç, B abür A rdahan, Kahram an Bapçum , B abIa li’ de b ir fırtın a gib i estiler. Spor dünyasının ünlü yıldız la n , kulüp fa rk ı gözetmeden M illi yet spor sayfasında yer a ld ıla r: G ündüz KıfaçTar, Ş ükrü G ülesin’ le r, Çan’la r, Eşfak A yknç’ Iar, T u r- gay’ la r, spor alanlarındaki ün le rini, M ilfiy e t’ te ki yazıla rıyla da sürdür düler.
Ö yle k i, spor sayfasında yapı lan bu büyük a tılım , b ir uzun süre M illiy e t’ i “ gerisinden o k u n u r gazete” olarak ta n ıttı. Çok kez,
spor sayfasını da A b d i İp e kçi ken disi çiziyord u. N am ık Sevik en ya kın yardım asıydı.
Gazete iyiye g idiyo rdu gitm esi ne am a, müessese içinde, dönem i nin b ir ünlü yazan, Peyam i Safa, A b d i İp e k ç i’ y i sevm iyordu. Ona, “ K üçük D a h i” adını takm ıştı. Sü re k li olarak İp e k ç i’y i iğ n e liyo r;
— “ T ürkçe b ilm iy o r, yanbş başlık a tıy o r!..”
diyerek onu AH N aci’ye şikâyet eni yordu.
Ne var k i, bu eleştirilere pek ku la k asan olm adı. Tersine, A li N a c i, A b d i İp e k ç i’ y i,
— “ Ekselans, sen niçin b ir şey le r yazm ıyorsun?”
diyerek yazmaya zorladı. Sonunda A b d i İpe kçi, ilk olarak, Kore’ de as k e rliğ in i yaparken gördüğü, fotoğ- ra fladığ ı Japonya rö p o rta jla n n ı kaleme a lıp yayınladı. D iz i, büyük b ir ilg i gördü.
Gazetenin b e lli b ir tira ja o tu r ması, borç ta ksitle rin in zamanında tık ır tık ır ödenmesiyle, ham leler ham leleri kovaladı, A li N aci Bey, tam , “ rahata erd im ” dediği b ir sı rada, 6 Temmuz 1955’ te öldü. Oğlu Ercüm ent K aracan, a rtık 35 yaşın da genç b ir patrondu, yönetim in da ha a ğ ırlık lı olarak A b d i İp e k ç i’nin üstüne yıkılm asına razı oldu, ipekçi de M illiy e t’ i daha m odern, daha in a n ılır ve gü venilir b ir gazete ya pabilm ek için gecesini gündüzüne kattı. İpekçi, genellikle habere önem verdi. D oğru haber, tekzip edilm e yecek haber, herkesi din le yip , b ir haberi kesinlikle birkaç kanaldan denetleyip vermek, yorum dan uzak haber vermek g ib i sonradan BabI a li’ de gelenekselleşecek bazı ku ra l la rın yeleşmesine yo l açtı.
Bu arada, D em okrat P a rti İk tid a rı ile İn ö n ü m uhalefeti arasın daki hava giderek gerginleşiyordu. T artışm aların merkezi de, İsta nbul’ dan A n ka ra ’ ya kaym ıştı. Ö teki ga zetelere de öncülük edecek b ir b i çimde M illiy e t, çok uzun y ılla r A nkara’ dan b ir ya da ik i m uhabir le idare edilen A nkara istih b a ra tı n ı, te le k s i, te le fo to s u , fo to m u h a b irle ri, spor m uhabirleri ve m u habirleri olan b ir büro ile izle me yolunu açtı. İsta n b u l’ daki eski yazı m üdürlerinden Faruk D em ir- 'a ş. A n ka ra ’ da böyle b ir kadro oluşturm ak ve büro kurm akla gö re v le n d irild i.
Siyasi haberlerin giderek yoğun lu k kazandığı o günlerde, A nkara B ürosu'nun ağırlığı da sürekli a rtı yordu.
Peyam i S aîa’nm ayrılm asıyla boşalan köşesinde Ç etin A lta n ’ ın yazmaya başladığı gün, A nkara Bü- rosu’ nun başına da İlh a m i Soysal g e tirild i.
S onraki yıllarda, A nkara B üro- sn 'n u , İz m ir, Adana olm ak üzere ö te k i büyük şehirlerde açılan bü ro la r izle d i ve böyle böyle M illiy e t istih b a ra tı bü tün yurda yayıld ı.
İMZASIZ BAŞYAZILAR
1959’ da, siyasi havanın y u rt ça pında giderek gerginleştiği günlerde, A b d i İpe kçi, M ilfiy e t'te yeni b ir uy gulam aya g iriş ti:
A fi N aci K aracan’ m ölüm ü ile gazetenin başyazı sütunu boş ka l m ıştı. Bu boşluğu dışardan ith a l edi lecek ünlü b ir başyazarla d o ld u r m ak, M illiy e t’ in havasını zedeleye- b ilird i.
Bunun için İp e kçi, çevresinde çeşitli konularda b ir uzm anlar kad rosu oluşturdu. İstihbarat kadrola rında da, uzmanlığa önem vermeye başladı. Dış p o litik a konularında Sami K ohen, N ilü fe r Y alçın, M eh met A li Kışlah, ekonomi konuların
Abdi ipekçi, yalnız Milliyet in- d e p , Türk
basınının da bir sembol adı idi. Milliyet
ve T ürk basım O ’nun kişiliğinde
demokrasi ve barış yolunda bir de şehit
vermiş olm anın yüce katm a erişti.
ABDİ İPEKÇİ'nin
özgeçm işi
r i - ı STANBUL’da 9 Ağustos 1929|da doğdu. Galatasaray Lisesi’ni bitirdik-
1
ten sonra bir süre İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne devam
etti. 1943-1948 yılları arasında “ Kırmızı Beyaz" ve “ Şut" adlı spor
dergilerinde yazı ve karikatürleri yayımlanan İpekçi, 1948-1949 yıllarında “ Ye
ni Sabah", 1950’de de “ Yeni İstanbul" gazetelerinde muhabir ve yazı işle
ri sekreteri, 1951’de ise “ İstanbul Ekspres" gazetesinde yazı işleri müdürü
olarak çalıştı.
Askerliğini Kore’de yapan Abdi İpekçi, askerden döndükten sonra 1954
yılında Milliyet gazetesinde “ Genel Yönetmen" olarak görev aldı. “ Durum"
başlığı altında gazetenin başmakalelerini de yazan İpekçi, ayrıca “ Her Hafta
Bir Sohbet" başlıklı konuşmalarını kaleme alırdı.
Doğruya ve demokrasiye bağlı
Abdi ipekçi, 25 yıl s üreyle M illi■
siye yürekten gönül vermiş bir gazeteciydi. Öldürülmesinin üzerinden şu kadar yıl geç
yet gazetesinde Yazı İşleri Müdürü, Genel Yayın Müdürü ve Başyazar olarak Türk kamuo*
tikten-sonra rahatlıkla söylenebilir ki, Abdi İpekçi, salt M illiye t gazetesi için yeri kolay
yunun oluşmasına katkıda bulunmuş, herkese söz hakkı tanıyan, her konunun
doldurulamayacak bir büyük kayıp olmuştur. M illiye t'in ve Türk basınının unutulmaz adı
tartışılmasına ve ancak bu tartışmalardan doğrunun ortaya çıkacağına inanan, demokra■
Abdi İpekçi’nin demokrasi ve barış yolunda verdiği onurlu mücadele her zaman anılacak.
Abdi ipekçi, 1959’da Gazeteciler Sendikası’nda başkanlık ve 19G0’ta
Ba-sın Şeref Divam’nda sekreterlik yaptı. 1961-1970 araBa-sında radyo ve televiz
yonda “ açıkoturum" programları düzenledi. 1964’te Uluslararası Basın
Enstitüsü (İPİ) yönetim kurulu üyeliğinde bulundu. İstanbul Üniversitesi İk
tisat Fakültesi Gazetecilik Enstitüsü’nde uzun yıllar öğretim üyeliği yaptı.
Ga-lp<
zetecilik alanında çeşitli başarı ödülleri de kazanan İpekçi, evli, biri kız biri
erkek iki çocuk babası idi.
1 Şubat 1979 günü evine giderken bir suikast sonucu öldürülen İpekçi’
nin yayınlanan eserlerinin adları şöyle:
"A frik a", “ İhtilalin İçyüzü", “ İnönü, Atatürk’ü Anlatıyor", “ Liderler
Diyor k i" , “ Dünyanın Dört Bucağından", “ Barış, Demokrasi, Özgürlük",
“ Anayasa, Yasalar, Devlet” .
Abdi İpekçi Olnvı
Abdi İpekçi
,
çağdaşlaşma ve
Ali Gevgilili
demokratikleşme sürecindeki
T
ÜRKİYE basınının ve daha genelde bütün
Türkiye kamuoyunun gündeminde 1980’li
--- yıllarda bir “ Abdi ipekçi Olayı” var.
Nedir bu olay?
Neler yatıyor sorunun köklerinde?..
Eğer “ sorun” salt bir İnsanın fiziksel varlığının
ortadan kaldırılmasından ibaret bulunsaydı, belki
bu kadar çok önem taşımayabilirdi. Ama, Milliyet’-
in 1 Şubat 1979’da katledilen Başyazar ve Genel
Yayın Müdürü olarak Abdi ipekçi, Türkiye'nin mo- <
dern sosyal ve siyasal yapısına ilişkin sayısız et
kenle de ayrılmaz bağlar içindedir, insanlar, gök
lerin bilinmeyen katlarından inm iyorlar yeryüzü
ne... Onların kişilik yapılarını belirleyen, arasında
yaşadıkları çağların tüm iç ve dış etkileşim ler ağı
dır. Bu ağlar, insanoğlunun yazgısını en derinler
den örüyorlar.
Abdi Ipekçi’ nin ilk “ kim lik” özelliği de burada
gün ışığına çıkıyor:
O, Türkiye’nin dün’le yarın’ ın gerçekleri arasın
da oluşturulacak yepyeni sentezler ve bambaşka
yapılanışlarla aradığı kurtuluşa kavuşacağına inan
mışlar zincirindendi.
Bir yenilikçi ve hiç kuşkusuz bir ilerici'ydi.
★ ★ ★--- OĞU’nun tarihsel despotluk dünyasında
yenilikçi ve ilerici olanın yazgısı çok kez tra-
jik ’tir. Çünkü, o ne tümüyle doğulu ve ne
Abdi ipekçi, bu anlamda, çağdaşlaşma ve de
mokratikleşme sürecindeki Türkiye'nin öncü in
sanlarından birisiydi. Gazetecilik, O’nda, bu büyük
süreci soluk alıp verircesine izlemesini sağlayan
bir katalizör rolünü oynamaktaydı. Gerçekler ço
ğu kez açık seçik, besbelli biçimlerde sahneye çık
mazlar. Hatta gerçekliğin baş özelliği, kendisini sa
yısız dış görüntülerin altında saklamasıdır. Tarih
boyunca bütün büyük gazeteciler, o sis perdesi-’
nin altındaki kolay erişilmez boyutlara uzanabilmiş
kişilerdir.
Abdi ipekçi, yalnız kişisel olmakla kalmayan,
aynı zamanda olağanüstü toplumsal özelliklerde
taşıyan yaşamında, o geniş açılara yükselebildiği
içindir ki, arkasında böylesine doldurulmaz bir boş
luk bırakmış bulunuyor. Çünkü, o, oluşum sürecin
deki yeni bir Türkiye gerçekliğiyle özdeşleşebilme
çabasını göze alabilen sayılı başyazarlardandı.
O’nu anlamak ve anlatabilmek için biraz daha
gerilere doğru uzanmak gerekiyor.
^
★ ★ ★NA sorun, doğrudan doğruya Türkiye’yle il
gilidir. Yaklaşık on bin yılı aşkın süredir
dünya yuvarlağının en kendisine özgü yer
leşim noktalarından birisi olarak Anadolu toprak
ları sayısız uygarlıklara, kültürlere kaynaklık edi
yor. Doğu’dan Batı’ya doğru — neredeyse— hiç
bir büyük tarihsel akış yok ki, tam ortasında Ana
dolu yer almasın. Bunların sonucu, Türkiye’nin Do
ğu ve Batı etkileşimlerinin bir kavşak noktasına dö
nüşmüş bulunmasıdır. Selçuklu ve OsmanlI dev
letleriyle açılan kesitler, bu birikimlerden en ge
niş ölçüde yararlanmışlardır. Türkiye’nin on altın
cı yüzyılla birlikte başlayan duraklama ve gerile
me dönemleri bile dünyaya yön veren etkenlerde
ki değişimlerle etle tırnak gibi bağlıdırlar. Tarih
sel Asya ticaret ve karayolu ulaştırmacılığının ar
ka plana düşmesiyle — üçlü bir denizciliğe oara-
lel biçimde— A tlantik uygarlık çevresinin sahne
ye çıkması, Anadolu'ya besleyen ekonomik kan
damarlarını adeta köklerinden kesmişti. Türkiye,
başka bir deyişle, kendisini yüzyıllarca canlı tutan
dış kaynaklardan giderek yoksun kalıyor ve iç dü
zeni tek başına toplumsal gerekleri karşılamaya
yetmiyordu.
de tümüyle batılıdır. Tarihsel konumu, onu, bu ikisi
de olamayacak kadar değişik aşamalara götürür.
Hatta bazen onu Batı’da doğulu, Doğu’da batılı o l
mak çelişkilerine sürükler. Giderek, bazı yüzeysel
batılaşmacılarda bu süreç acı bir toplumsal yaban
cılaşma ve şizofreni olayına bile dönüşebilir.
İnsanları bu yüzeysel batılaşmacılarla gerçek
yenileşmeci ve ilericiler olarak ikiye ayıran sınır,
sorunları bir toplumsal yapı değerlendirmesi için
de algılayabilme güçleridir. Düzenler sürekli ola
rak yeniden kurulurlar. Sağlıklı bir toplumsal ye
niden üretimin tek gerçek yasası bu... Toplumu,
geçmişin hasta yapısını aşarak, gürbüz yaşama kö
kenlerine kavuşturabilmek için, her şeyden önce,
yine kendi maddi yapısındaki tüm iç ve dış etkile
şimler ağıyla bir arada, bambaşka bir dinamik olu
şuma yerleştirmek gerekir. Orada dün de, bugün
de vardır elbet. Yine de ortaya çıkan sentez, bü
tün bunlardan çok ötelerdeki, çok aşkın bir çözüm
lemedir.
Doğu’nun tarihsel despotizmi önünde demok
ratikleşme özlemlerinin çıldırtıcı bunalımları da bu
radan kaynaklanmıyor mu zaten?
Demokratikleşme, uygulamada kendisini yara
tacak olan toplumsal güçlerin, yeni sosyal dünya
görüşleri ve uğraşların sonunda oluşur. Demokra
tikleşme, başka bir deyişle, toplumun ana doku
sunun ötesindeki b iranka kuşu değildir.
Doğu ve Batı'da ileri sanayi toplumlarının bü
yük dünya sistemleri yarattıkları bir dönemde, eski
yapının pek çok alışkanlık ve eğilimleri, demokra-
tikleşm e’ye uzanan sivil ve siyasal toplum düzen
lerinde yoğun fırtınalar yaratır. Eskiyi aşmak iste
yen güçler, burada, daha özgür gelişmelere kapı
ları aralayan bir sivil toplum yapısını etkin kılma
ya çalışırlar. Çeşitli güçlü mekanizmaları elinde tu
tan siyasal toplum, alt demediği zaman bu yeni
güçleri açıkça yok etme deneyimlerine başvurur
giderek...
Bundan ötesi, çok yanlı bir terör’dür.
Abdi ipekçi’nin ikinci özelliği, sivil toplum ara
yışlarında bir liberal olarak yer alması, toplumun
tüm güçlerini anlayış ve hoşgörü’yle tanıma ve an
lama gereğini yürekten savunmasıydı.
★ ★ ★
ERÇEKTEN de, sosyal bilim ler açısından
özellikle 1960/1980 kesitinin M illiye t’i için
yapılabilecek en uygun tanımlama, onun,
Türkiye'nin, öncü
insanlarından biriydi.
Gazetecilik
,
O’nda, bu büyük
süreci soluk alıp verircesine
izlemesini sağlayan bir
katalizör rolünü oynamaktaydı
Abdi İpekçi, bir yenilikçi ve
hiç kuşkusuz bir ilerici’ydi
O’nun ikinci özelliği, sivil
toplum arayışlarında bir
liberal olarak yer alması,
toplumun tüm güçlerini,
anlayış ve hoşgörüyle tanıma
ve anlama gereğini yürekten
savunmasıydı
Ondokuzuncu yüzyılda “ Avrupa’nın hasta
adamı” diye tanımlanan çöküş dönemindeki Os
manlI, böyle bir ortamda uluslararası tartışma or
tamına yükseldi.
“ Kurtuluş yolu nerede?..” sorusu tâ o gün bu
gündür sorulup duruluyor.
Bir öbek insan, eski gelenek ve göreneklerin
de etkisiyle, çözümün ancak ve ancak “ eski” ye,
ilk özgün köklere dönmekle bulunabileceğine
inandılar. Kuşkusuz, o inancın kendince haklı yan
ları yok değildi.
Ama, Türkiye’de ikinci tez, dün’ ün dün’de kal
ması gerektiğini gördü ve yarın’ın, dün’ün en haklı
ve güzel yanlarını bağrında taşımakla birlikte, yal
nız yepyeni bir toplumsal kuruluş’a ulaşmakla ger
çekleştirilebileceğine inandı.
yenilikçi, ilerici, sivil toplum yanlısı, liberal ve hoş
görülü bir günlük gazete olduğudur.
1961 Anayasası sonrasında Türkiye, uluslara
rası yumuşamanın da katılmasıyla hızlı bir kent
leşme, sanayileşme ve demokratikleşmeyi, başar
maya çalışırken, M iliİyet de varolan koşullar için
de bu dönüşümün yeni dünya görüşlerine —ken
dinden biçim de— bazen aracılık, bazen de sözcü
lük etmiştir. Cumhuriyet Türkiyesi’nin, en azından
yüz elli yıllık bir yol arayışları aşamasından sonra
geldiği o noktada, önceleri çok sade bir yığın ga
zetesi görünümünü taşıyan M illiyet’in giderek top
lumun tüm aydın ve halk kesimlerinin ortaklaşa en
çok beğendiği yayın organı niteliğini alabilm esi
nin bütün sırları, üstlendiği bu tarihsel işlevdedir.
Milliyet, toplumsal tabanı genişleyen demokratik-
leşme’ nin maddi yapısı güçlendiği ölçüde yükse
liyor, yükseliyor, yükseliyordu.
Cumhuriyet Türkiyesi’nin, en
azından yüzelli yıllık bir yol
arayışları aşamasından sonra
geldiği o noktada, önceleri çok
sade bir (<
yığın gazetesi”
görünümünü taşıyan
Milliyet’in, giderek toplumun
tüm aydın ve halk
kesimlerinin ortaklaşa en çok
beğendiği yayın organı niteliğini
alabilmesinin bütün sırrı,
üstlendiği tarihsel işlevdedir
Komple gazeteci
A bdi ipekçi,
m u h-yet’in sadece Genel Yayın Müdürü değildi. Adeta bir
parçasıydı. Gazetenin salt baş yazılarını yazmak, ge
nel politikasını çizmekle kalmazdı. Gazetenin A'sın-
dan, Z’sine kadar en ufak ayrıntıları ile de uğraşırdı.
Bir habere başlık mı atılacak, b ir yazıya vinyet mi
yapılacak, m ontaj masasında bir terslik m i olmuş,
bir haberin g iriş i istenen bizimde olmamış mı, bir
fotoğrafın renk ayarı mı kaymış. Abdi ipekçi, sorum
luluğunu yüklendiği gazetede hemen her alanda var
olan yeteneğini ortaya koyar, sorunu anında gözer
di. O kadar ki, bir ara, arkadaşlarıyla birlikte, dağı
tım da orta fa çıkan bir aksaklığı, koltuğunun altına
aldığı gazeteleri, "M illiye t, M illiy e t!.." diye bağıra
rak satma işin i'b ile üstlenm işti. Spor dalında da bit
otorite olan ve bu fotoğrafta m ontaj masasının ba
şında görülen Abdi İpekçi, atlet komple denildiği g i
bi, “ Gazeteci Kom ple” bir insandı.
Gazetede Kutlanan doğum
Bu yükseliş, ekonom i’de olduğu kadar, b ilim ’-
de, kültür’de, politaka’da, toplumun her alanında
anlaşılmışın ötesine uzanan değişim özlemlerine
eşlik edecekti. Bu da, modern toplum dinam ikle
rinin bir başka zorunlu yasasıydı.
Yükselen, aslında,. Türkiye'ydi. Türkiye’nin yüz
yıllardır acılar, yokluklar, çileler içinde kıvranmış
tüm halk kesimleriydi.
Abdi İpekçi, Batı sistemi içinde yer almakla bir
likte Türkiye’nin dünyanın her kesimiyle barış ve
dostluk ilişkileri içinde bulunmasını, soğuk savaş
ortamları yerine karşılıklı anlayış ve işbirliği ola
naklarından elden geldiği ölçüde yararlanmasını
içtenlikle dile getiriyordu. En önemlisi de,
tabu-g u n u Abdi ipekçi, çalışma yaşamındaki cid
diyetinin yanı sıra özel yaşamında çok neşeli bir
insandı. Birlikte çalıştığı arkadaşları üzerindeki
otoritesi, korkudan değil, sevgiden doğma bir oto
riteydi. Her zaman, kabul edilen en büyük hatala
rı bile bağışlamaya hazır, ama samimiyetsizliğe ve
riyaya tahammülsüz kişiliğiyle ipekçi, çevresinde
kilerin en kara günlerinde yanlarında olduğu gibi,
kendisinin yaş günü g ib i m utlu günlerinde arka
daşlarıyla ve gazetesiyle birlikte olmaktan hoşla
n ır ve çok kere doğum gününü gazetede
arkadaşlarıyla birlikte kutlardı.
sözleri, Abdi ipekçi’ nin yansıttığı bildirileri belki
en açık biçimde anlatmaktaydı:
“ Demokratik düzenin gerçek muhtevasına ka
vuşabilmesi için, biz öteden beri, düşüncelerin el
den gelen genişlik ve serbestlik içinde ortaya kon
masından yanayız. Sık sık b e lirttiğ im iz gibi, kor
kulması gereken düşünceler değil, düşüncelerin
açıkça ifade edilememesi d u ru m u d u r”
İpekçi, uluslararası dalgaların bir geri çekiliş
ortamına girdiği 1970’ler sonlarında, Türkiye terör
ve anarşi dalgalarıyla bir daha kana bulanırken,
“ kom ünist” ve “ fa şist” çığlıkları arasında katıldı
ğı son açık konuşmasında da, bu ana inancını ke
sin bir tutum la savunmuş ve Türkiye dem okratik
leşmesinin ancak ve ancak siyasal yasaklar ve ta
bulara son vermekle sağlam bir toprağa oturabi
leceğini haykırmıştı.
Bu çizgi, O'nun, yarım yüzyıllık bir yaşam de
neyimi sonunda ulaştığı geniş hoşgörünün ve top
lumcu dünya görüşünün de en somut senteziydi.
★ ★ ★
U
LUSLARARASI düzen, dünya yaşamının bir
başka aşaması için 1980'lere ağır tedirgin
lik ve iç çekişmelerle girmek üzereyken,
te-ların daha demokratik bir yaşama geçilmesinde bi
rer engel olarak kullanılabilmesine karşı çıkıyor
du. Anayasa, Yasalar, Devlet adıyla bir araya geti
rilen bir bölüm başyazısının kapağında yer alan şu
rör’ün kanlı eli Abdi Ipekçi’yi bir gece içinde yok
etti.
Türkiye’de siyasal toplum ’la sivil toplum ara
sındaki sonsuz sürtüşmeler de bir başka olağanüs
tülükler zincirini çekeceklerdi artık... Kıyılan, salt
Abdi İpekçi olmayacaktı. Türkiye’nin dem okratik
leşmesi de giderek belli bir süre boyunca kana
yıp duracaktı.
Ne var ki, bütün bunlar “ Abdi İpekçi Olayı” nı
kapatmıyor. Kapatmak kimsenin elinde de değil...
Çünkü, O şimdiden tarih ana’yla kucaklaşmış ve
toplumun “ ölümsüz” değişim sürecindeki gerçek
yerini almış bulunuyor.
Taha Toros Arşivi