• Sonuç bulunamadı

Yumurtacı Tavukların Beslenmesinde Son Gelişmeler

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Yumurtacı Tavukların Beslenmesinde Son Gelişmeler"

Copied!
37
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Yumurtacı Tavukların Beslenmesinde Son Gelişmeler

Hasan Rüştü Kutlu, Uğur Serbester, Ladine Çelik

Özet

Yumurta tavuklarının çok sayıda besin maddesine duydukları gereksinmelerin bir iki yemle karşılanmasının olanaksız olduğu, besleme olayında salt besin madde gereksinmelerini karşılamanın yeterli olmadığı, bunlar arasındaki oran veya dengelerin de mutlaka dikkate alınması gerektiği günümüzün tartışmasız bir gerçeğidir. Günümüz tavukçuluğunda elde edilen başarı tesadüf değil, genetik ilerleme yanında besleme, yem ve yem teknolojisindeki gelişme ile de yakından ilişkilidir. Ekonomik kriterler, sürdürülebilirlik ve ürün kalitesi ile ilişkili olarak özellikle yem, yem teknolojisi ve besleme çalışmaları son yıllarda (2005-2010) önemli aşamalar kaydetmiştir. Mevcut çalışma kapsamında, irdelenen konu başlıklarını; yem ve yem teknolojisi, mineral, vitamin ve amino asitler, yem katkı maddeleri (probiyotikler, prebiyotikler, organik asitler, antioksidanlar, sindirime yardımcı enzimler, bitkisel ekstraktlar, toksin bağlayıcılar), besleme-yumurta kalitesi, fonksiyonel yumurta üretimi, besleme-hayvan sağlığı, refahı, besleme-çevre sıcaklığı, gıda güvenliği ve izlenebilirlik oluşturmaktadır. Biyoetik ve yasal düzenlemeler de mevcut çalışmada incelenmiştir.

Anahtar kelimeler: yumurta tavukları, besleme, yem, son gelişmeler

Recent Advances in Layer Nutrition

Abstract

It is well known that laying hens require many nutrients to maintain their productivities. In fact, all those nutrients, which had to be provided in balance, could not be met by a few feedstuffs. Increased performance in layers is not a coincidence, it is related to the improvements in genetic merit of poultry and also developments in feed science, feed technology and animal nutrition. In particular, feeds and feed technology studies associated with sustainability, economical perspectives and product quality in recent years have made significant steps. In the present study, recent advances in feed and feed technology, minerals, vitamins and amino acids, feed additives (probiotics, prebiotics, organic acids, antioxidants, enzymes, plant extracts, toxin binders), egg quality and functional egg production, nutrition-animal health, nutrition-environmental temperature, feed and food safety-traceability were evaluated. Bioethics and legislation were also examined.

Keywords: laying hens, nutrition, feed, recent advances

Prof. Dr. Çukurova Üni. Ziraat Fakültesi, Zootekni Böl., Adana. 

Yrd. Doç. Dr. Niğde Üni. Bor Meslek Yüksekokulu, Niğde.  Doç. Dr. Çukurova Üni. Ziraat Fakültesi, Zootekni Böl., Adana.

(2)

1. Giriş

İnsanların sağlıklı yaşamalarının yolu, sağlıklı beslenmeden geçmektedir. Beslenme fiziksel olarak doyumun yanısıra, yaşam için gerekli olan besin maddelerinin dengeli tüketilmesini kapsar. Bu çerçevede dünya genelinde nicel açlıktan söz edilmese de hayvansal protein yönünden açlık sorunu vardır. Hayvansal protein ihtiyacının karşılanmasında, hayvansal üretim dalları içinde tavukçuluk önemli bir yer tutmaktadır. Bu olgu, tavuk yetiştiriciliğinin ve tavukçuluk ürünlerinin özelliklerinden kaynaklanmaktadır. Örneğin, tavuk yumurtası doğal olarak bulunan en mükemmel besinlerden biridir. Hayati önemi olan besin maddelerini dengelenmiş olarak bulundurur ve bu bakımdan diğer besinlerin karşılaştırılmasında kriter olarak kullanılır. Besin değerinin en belirgin göstergesi, yumurtadan 21 günlük sürede canlı bir civciv elde edilebilmesidir.

Tavuk yetiştiriciliğinde başarı, yüksek verimli hayvanların kullanılması, pazar şartlarının uygun olması, iyi işletme yönetim bilgisine sahip olunması, hastalık ve parazitlerden korunma gibi faktörlerin yanında ekonomik ve dengeli beslemeyle de yakından ilişkilidir. Nitekim, sürünün genetik potansiyeli ne kadar yüksek olursa olsun, çevre faktörlerini oluşturan bakım ve besleme koşulları uygun olmadıkça, beklenen verim düzeyine ulaşılması imkansızdır. Çevre faktörleri içerisinde incelenen besleme, üretimin karlı olması açısından ayrı bir önem taşımaktadır. Besleme ayrıca, gerek yumurta ve gerekse et kalitesini de önemli derecede etkileyen bir faktördür. Konuyla ilgili olarak yapılan çalışmalar, yemin miktar ve kalitesi ile canlı ağırlık artışı, yumurta ağırlığı, deri ve yumurta sarısı rengi, karkas besin madde bileşimi, yağ asitleri içeriği, yumurta iç ve dış kalitesi, kabuk direnci ve kalınlığı, yumurta vitamin düzeyi, yumurta lezzeti arasında yakın ilişkiler olduğunu ortaya koymuştur.

Tavukçuluk alanında elde edilen başarılarda besleme alanındaki gelişmelerin ve bunların yem endüstrisi ile pratiğe aktarılmasının payı büyüktür. Bu başarıda ayrıca kanatlı hayvanların sindirim fizyolojileri bakımından yakından tanınması, beslenme özelliklerinin dikkate alınarak yem formülasyonlarının uygulamaya aktarılmasının da önemli katkısı vardır. Mevcut bildiri ekonomik ve etkin bir yumurta üretimi için her geçen gün önemi daha da artan yem, yem teknolojisi ve yumurtacı tavukların beslenmesi alanında son yıllarda kaydedilen gelişmeleri, örnek uygulamaları ve potansiyel öneme sahip konuları irdelemek, tartışmaya açmak ve ülkemiz tavukçuluğuna bu anlamda katkı sağlamak amacıyla hazırlanmıştır.

Mevcut çalışma kapsamında son yıllarda, özellikle 2005 yılı ve sonrasında;

yem (yem hammaddeleri, yeni yem kaynakları) ve yem teknolojisi (partikül büyüklüğü),

mineraller (makro ve iz mineraller), vitaminler ve amino asitler, yem katkı maddeleri (sindirime yardımcı eksojen enzimler, bitkisel ekstraktlar, organik asitler, antioksidanlar, toksin bağlayıcılar ve diğer etkicil maddeler),

besleme-yumurta kalitesi ve fonksiyonel yumurta üretimi,

besleme-hayvan sağlığı ve refahı

besleme-çevre sıcaklığı,

(3)

alanlarındaki son gelişmeler, araştırma bulguları bağlamında incelenmiş, biyoetik, yem ve hayvancılıkla ilgili yasal düzenlemelerdeki son gelişmelere de yer verilmiştir. İncelenen konular başlıklar halinde aşağıda sunulmuştur.

2. Yem ve Yem Teknolojisi

2005 yılında 6.515 milyar olan dünya nüfusunun 2015 yılında 7.295 milyara çıkacağı tahmin edilirken (yaklaşık %12 büyüme), kişi başına yıllık yumurta tüketimi de 9.1 kg‘dan 9.8 kg‘a çıkması beklenmektedir. Böylesine hızlı gelişme trendi olan bir sektörün ihtiyaçlarını karşılamak üzere yeni yem kaynakları, besleme ve yemleme uygulamaları ve gelişen yem katkı maddeleri sektörü dinamik tutmaktadır. Gelecekte kanatlı sektörünün karşılaşmaya devam edeceği problemler; kuş gribi benzeri vakalar ile yem fiyatlarındaki yüksek maliyetler (biyo-enerji üretimindeki patlamadan dolayı) olacaktır. Ayrıca Avrupa Birliği direktiflerine göre (1999/74/EU) 2012 yılından itibaren konvansiyonel kafes sisteminin tamamıyla terk ediliyor olması (Almanya, Avusturya gibi bazı ülkelerde 2009 yılı başlarında kafes yasağı uygulamaya konmuştur) gibi alınan politik kararlar yumurta üretimini düşürecektir. Hayvan refahına ilişkin bu tip düzenlemeler üretim maliyetlerini yükseltecek, üçüncü dünya ülkelerinden ithalatı gündeme getirecektir. Bu üç önemli faktör (kuş gribi, yüksek yem fiyatları, yasal düzenlemeler) gelecekte yumurta üretiminin gelişimine yön verecektir (Windhorst, 2008).

Kanatlı yetiştiriciliğinde en büyük girdinin yem olduğu herkes tarafından bilinmektedir. Birçok yem hammaddesi için sürekli artan fiyatlar ve teminde yaşanan zorluklar alternatif kaynak arayışını zorunlu kılmaktadır. Protein içeriği yüksek olan Acı bakla (Lupinus spp.) metionin kaynakları ile birlikte kullanıldığında soya fasülyesi küspesi yerine ikame edilebilmektedir (Hammershøj ve Steenfeldt, 2005).

İkinci verim dönemindeki yumurtacı tavuklarının beslenmesinde 2850 kcal/kg metabolik enerji ve %16 ham protein içeren karma yemler performans ve yumurta kalitesi için yeterli olmaktadır (Junqueira ve ark., 2006).

Soya fasulyesi küspesi yerine ayçiçeği küspesinin kullanılmasının Haugh birimi hariç yumurta kalite özelliklerini etkilemediği, ayçiçeği küspesinin %20‘ye kadar soya fasulyesi küspesi yerine kullanılabileceği bildirilmiştir (Das ve ark., 2010). Alternatif yem kaynaklarının performans ve yumurta kalite özellikleri üzerindeki olumsuz etkilerinin giderilmesi için aminoasit, vitamin, mineral ilave/ilavelerinin yapılması gerekmektedir. Örneğin, bazal rasyondaki soya fasülyesi küspesinin adi fiğ (Vicia sativa) taneleri ile ikame edilmesi (%22) canlı ağırlık, yem tüketimi ve yumurta ağırlığında azalmaya neden olmaktadır. Metionin ve kolin ilaveleri bu parametrelerde kısmı iyileşmeler sağlamaktadır (Gül ve ark., 2005). Akdarının besinsel kompozisyonunun yüksek olması alternatif yem kaynakları arasında girmesini sağlamıştır. Karma yeme %10 dane akdarı ilavesi yem tüketimi ve yumurta verimi üzerinde olumsuz etki göstermemiştir (Garcia ve Dale, 2006). Akdarı, yumurtanın n-3 yağ asitlerince zenginleştirilmesi ve sarı renginin korunması amacıyla da yumurtacı tavuk rasyonlarında kullanılabilmektedir (Amini ve Ruiz-Feria, 2008). Protein ve protein kalitesi bakımından tahıllara oranla daha düşük değerlere sahip olan manyok kökü unu (tapioka), bitkinin yaprakları ile birlikte 56 hafta

(4)

yaştaki yumurtacı tavukların beslenmesinde kullanılabilmektedir (Agunbiade ve ark., 2007). İnsan beslenmesinde kullanılan fast food ürünlerin üretimi sırasında oluşan artıklar da mısıra alternatif olarak yumurtacı tavukların beslenmesinde kullanılabilmektedir (Eniolorunda ve ark., 2008).

Zorlamalı tüy dökümü programlarında uygulanan yem, su, ışık kısıtlamaları veya aç bırakma zaman zaman hayvan refahına aykırı görülebilmektedir. Bu nedenle, son yıllarda araştırıcılar yem kıstlaması olmayan programlar üzerinde çalışmaya başlamıştır. Yapılan araştırmalar düşük enerji içeriğine sahip karma yemlerin tüy dökümü programları için önerilebileceğine işaret etmektedir (Soe ve ark., 2007a). Protein ve enerji içeriği seyreltilmiş karma yemin (yumurtacı tavuk yemi enerji düzeyinin %79‘i, protein düzeyinin %80‘i) kullanıldığı zorlamalı tüy dökümü uygulamasında ikinci verim yılında elde edilen yumurtaların daha ağır olduğu bildirilmiştir (Soe ve ark., 2007b). Yumurtlama başlangıcında enerjice seyreltilmiş rasyonlarla beslenen yumurtacıların yem tüketimleri düşmüş, rasyondaki insoluable NSP‘ce zengin hammaddeler yeme süresini uzattığı ve tüy dökme davranışını geciktirdiği için etkili rasyon metodu olarak bildirilmektedir (Van Krimpen ve ark., 2007). Zorlamalı tüy dökümü programları, üreme sisteminde patojenlerin sayısını artırarak kontamine yumurta ve civciv üretimine neden olmaktadır. Tüy dökümü dönemlerinde bağışıklık fonksiyonları önemli düzeyde azalmaktadır. Pelet yonca tüy dökümünü etkili bir şekilde gerçekleştirmekte ve Salmonella enteridise karşı koruma sağlamaktadır. Aynı zamanda yonca heterofil sayısını artırarak daha fonksiyonel bir bağışıklık sisteminin oluşmasını sağlamaktadır (McReynolds ve ark., 2009). %30, 60 ve 90 burçak (bitter vetch seed) içeren rasyonla 10 gün süre ile beslenen 78 haftalık yumurtacıların tüy dökümüne girişte etkili ve bazı yumurta kalite parametrelerinin rasyonda %90 burçak kullanımı ile iyileştiği gözlenmiştir (Mohammadi ve Sadeghi, 2009). Acı bakla tohumları ile besleme diğer bir zorlamalı tüy döküm uygulaması olarak önerilmektedir. Acı bakla daneleri ile besleme tüy dökümü sonrası yumurta verimi ve yumurta iç kalite özelliklerini artırmaktadır (Sadeghi ve Mohammadi, 2009). Zorlamalı tüy dökümü programlarında rasyonun metabolik enerji ve protein düzeyi yumurtadan kesilme süresini, 2. verim döneminde performans ve yumurta özelliklerini etkilemektedir. Düşük enerji içeriğine (1.6 Mcal/kg ME) sahip rasyonlarla ad libutum beslenen tavuklar 4 hafta içerisinde tüylerini değiştirmiş ve 2. verim döneminde yumurta verimlerini artırmıştır. Öte yandan, rasyon ham protein düzeyinin yumurtadan kesilme süresi üzerine etkisini inceleyen çalışmalara gerek duyulmaktadır (Soe ve ark., 2008).

Yumurtacı tavuk rasyonlarında konjuge linoleik asit (KLA; 0, 1 and 2 g/kg) ve yüksek oleik asitli ayçiçeği yağı (10, 20 and 30 g/kg) kullanımı da araştırma konusu olmuştur. Yumurta üretimi rasyon muamelelerinden etkilenmezken, rasyona KLA ilave edilmesi yumurta sarısı lipid içeriğini ve tekli doymamış yağ asitlerini düşürmüş, rasyona yüksek oleik asitli ayçiçeği yağı ilavesi ile tekli doymamış yağ asit konsantrasyonu artmıştır (Alvarez ve ark., 2005). Soya yağı ve kuyruk yağı gibi farklı yağ kaynaklarının yumurta iç ve dış kalite özelliklerini etkilemeksizin yumurta sarısı kolesterol düzeyini etkilediği bildirilmiştir (Çalışlar ve Kirik, 2009). Karma yeme %2 düzeyinde korunmuş yağ ilavesi (doymamış yağ asitlerinin Ca tuzu) yem tüketimini azaltmış ve yumurta ağırlığını artırmıştır (Heydari ve ark., 2009). 40-51 hafta yaşlı yumurtacı tavuklarda rasyon enerji düzeyinin artırılması (2864 kcal/kg) yem dönüşüm etkinliği, yumurta sarısı ve ak yüzdelerini artırmıştır (Yuan ve ark., 2009).

(5)

Omega-6 yağ asitlerince zengin soyaya ve omega-3 yağ asitlerince zengin keten tohumuna dayalı rasyonların yağlı karaciğer hemorajisi üzerine etkileri araştırılmıştır. Plazmadaki omega-6 ve omega-3 yağ asitlerinin konsantrasyonu pıhtılaşma aktivitesini etkilemektedir; ancak karaciğer hemorajisi ve plazma yağ asitlerinin komposizyonu arasında ilişki belirlenememiştir (Yeh ve ark., 2009). Karma yeme %10 keten tohumu ilavesi karaciğer ve plazma çoklu doymamış yağ asit konsantrasyonlarını artırmış, tekli doymamış ve doymuş yağ asit konsantrasyonlarını düşürmüştür (Cherian ve Hayat, 2009). Karma yeme %10‘dan fazla kanola tohumu ilavesi performans ve yumurta kalite özelliklerinde ciddi düşüşlere neden olurken (Agah ve ark., 2010), karma yeme %10 düzeyinde keten tohumu ilavesinin yumurta verimi, yumurta kalitesi ve kolesterol düzeyini değiştirmediği saptanmıştır (Hayat ve ark., 2009). Karma yeme tavuk yağı ilavesi ile enerji düzeyinin yükseltilmesi ikinci verim dönemindeki yumurtacı tavuklarda yem tüketiminin azalması ve yumurta sarısı renginin koyulaşmasına neden olmuştur (Gunawardana ve ark., 2009). Kenevir tohumu küspesi 307 g/kg HP, 164 g/kg eter ekstrakt (60 g/kg linoleik asit, 120 g/kg -linolenik asit, 160 g/kg oleik asit, düşük miktarlarda palmitik, stearik, and -linolenik asitler) içermektedir. Yumurtacı tavuk rasyonlarında 0, 50, 100 or 200 g/kg kullanımı yumurta üretimi, yem tüketimi, yemden yararlanma oranı, canlı ağırlık ve yumurta kalitesinde bir değişime neden olmaksızın, rasyonda kenevir tohumu küspesinin artışına bağlı olarak yumurtanın palmitik asit konsantrasyonu düşmüş, linoleik ve linolenik asit konsantrasyonları artmıştır (Silversides ve Lefrançois, 2005). Konjuge linoleik asit yumurta sarısı doymuş yağ asit konsantrasyonunun artmasına ve yağ asit kompozisyonunun değişimine neden olarak yumurta kalitesini olumsuz etkilemektedir. Karma yeme %5 ya da %10 kanola yağı ilave edilmesi yumurta sarısında konjuge linoleik asit ilişkili renk ve pH değişimini önlemektedir. Ayrıca, bu tür besleme stratejileri yumurtanın hem konjuge linoleik asit hem de n-3 yağ asitlerince zenginleşmesini sağlamaktadır (Aydın, 2005). Öte yandan, bitkisel kaynaklar kullanılarak omega-3‘ce zenginleştirilen yumurtaların insan sağlığı üzerine önemli bir fonksiyonu bulunmamaktadır. İnsan sağlığı üzerine fonksiyonel özellik taşıyan omega-3 grubu bu yağ asitleri DHA ve EPA olup, alfa linolenik asitin etkice çok sınırlı olduğu kabul edilmektedir (Leibman, 2007).

Pirinç kepeği B vitaminlerince zengindir. Pirinç kepeğinin besin madde yoğunluğu, aminoasit profili ve doymamış yağ asit içeriğinin yüksek olması ve diğer enerji kaynaklarına oranla ucuz fiyatı, yumurtacı tavuklar için alternatif hammadde kaynağı olarak kullanılmasını sağlamaktadır. Bu amaçla yapılan bir çalışmada karma yeme %7.5 düzeyinde pirinç kepeği ilavesinin performans ve yumurta kalitesini olumsuz etkilemediğini göstermektedir (Nobakht, 2007).

Yumurtacı tavuk yemlerinde tam yağlı soya %22 düzeyinde kullanılabilmektedir. Bu düzey performans üzerinde olumsuz etki göstermemekte ve yumurta ağırlığı ile yem dönüşüm oranını iyileştirmektedir (Senköylü ve ark., 2005). Karma yemde %3 balık unu kullanılması yumurta verimini artırmış, yumurta kolesterol düzeyini etkilememiştir (Rowghani ve ark., 2007). Bazı çalışmalarda ise balık ununun bağışıklık sistemini olumlu etkilediği ve özellikle enfeksiyonlar açısından yararlı olabileceği bildirilmiştir (Babu, 2005). Karma yeme tüy unu ya da kanatlı kesimhane artıklarının ilavesi yem dönüşüm oranı ile yumurtanın bazı iç kalite özellikleri ve ağırlığını olumsuz etkilemektedir (Şenköylü ve ark., 2005).

(6)

Karma yemde %10 kurutulmuş domates posası kullanılmasının performans ve yumurta kalitesinde olumsuz etkiye neden olmadığı görülmüştür (Nobakht ve Safamehr, 2007; Jafari ve ark., 2006). Bir başka çalışmada kurutulmuş domates posasının yumurta iç ve dış kalite özelliklerini önemli düzeyde etkilediği ve yumurta tavuğu yemlerine %20‘ ye kadar ilave edilebileceği saptanmıştır (Çalışlar ve Uygur, 2010).

2.1. Yeni Yem Kaynakları

Biyoyakıt endüstrisinde etanol üretimi amacıyla kullanılan mısır başta olmak üzere tahıllar, şeker pancarı ve şeker kamışından yan ve/veya son ürün olarak açığa çıkan damıtma atıkları-posaları pek çok araştırmaya konu olmuş ve yem sanayinde sıklıkla kullanılmaya başlanmıştır. Kurutulmuş damıtma çözünürlü danelerinin (DDGS) yumurtacı tavuk rasyonlarında %15‘e kadar performansta ve yumurta kalitesinde değişime neden olmaksızın güvenle kullanılabileceği bildirilmektedir (Świątkiewicz ve Koreleski, 2006). Bir başka çalışmada verim döneminin başlangıcında (22 haftalık yaş) olan yumurtacı tavukların karma yemlerinde DDGS‘in maksimum %10-12 düzeyinde kullanılması önerilmektedir (Lumpkins ve ark., 2005). Pik dönemindeki yumurtacı tavukların karma yemlerinde ise %12‘ye kadar kullanılabilmektedir (Jung ve Batal, 2009). İkinci verim döneminde olan yumurtacı tavuklarda rasyonda %30 düzeyinde DDGS kullanımı verim ve yumurta karakteristiklerini olumsuz etkilememiştir (Loar ve ark., 2010).

Biodizel üretimi sırasında elde edilen gliserol de, çiftlik hayvanlarının beslenmesinde enerji kaynağı olarak kullanılabilmektedir. Karma yeme %5-7.5 oranında gliserol ilavesinin yumurta sarısında kolesterol düzeyini artırdığı (%34) ve tekli doymamış yağ asit düzeyini azalttığı (%4) saptanmıştır (Yalçın ve ark., 2010).

Fermente sıvı yemler ile yapılan çalışmalar son 10 yıldır domuzlarda ağırlık kazanırken, yumurtacı tavuklarda bu konu ile yürütülen araştırmalar ise henüz çok yenidir. Fermente ıslak yem yumurtacılarda sağlık ve besleme üzerine yararlar sağlarken, uygulama döneminde yer değişikliği, yeni yem formuna alıştırmaya bağlı streslerden kaçınılmalıdır (Engberg ve ark., 2009). Yumurta tavuklarına %6 düzeyinde fermente ürün (kireç, melas, pirinç kepeği, sirke ve starter kültür) verilmesi sonucu yumurta ağırlığının artabileceği, sindirim sistemi mikroflorasının optimal bir dengeye doğru taşınabileceği belirtilmektedir (Loh ve ark., 2007).

Günümüzde en sık tartışılan konulardan biri olan genetiği değiştirilmiş yem kaynakları, yumurtacı tavuklar üzerinde yapılan araştırmalara da konu olmuştur. Karma yemde transgenik ve geleneksel mısır kullanımı yarkaların canlı ağırlık, yumurta üretimi ve kalitesi ve yem dönüşüm etkinliği üzerinde benzer etkiye sahiptir (Jacobs ve ark., 2008). Aynı şekilde karma yemde transgenik ya da konvansiyonel mısır kullanımıyla elde edilen yumurta verim ve kalite kriterlerinin benzer olduğu, konvansiyonel mısırın kullanıldığı karma yemleri tüketen tavukların yumurtalarında Haugh birimi ve sarı rengin daha yüksek olduğu saptanmıştır (Scheideler ve ark., 2008b). Diğer tartışılan konu ise transgenik ürünlerin içerdiği proteinlerin vücut dokularında birikim düzeyidir. Scheideler ve ark. (2008a) yaptıkları çalışmada

(7)

transgenik mısır çeşidinin yem tüketimi, yumurta verimi ve canlı ağırlığı etkilemediğini, bu mısır türünün içerdiği proteinin rasyondaki diğer proteinlere benzer şekilde sindirildiği ve karaciğer ile kas dokuda tespit edilemediğini bildirmiştir.

2.2. Yem Teknolojisi

Yem içerisindeki büyük partiküllerin seçimi yumurta kalitesi, canlı ağırlığı etkilemektedir. Ayrıca, küçük partiküllerin efektif bir şekilde kullanımını sınırlamaktadır. Yemleme sistemleri, yemi sürekli olarak karıştıracak şekilde dizayn edilmeli ve bu şekilde yem seçiminin önüne geçilmelidir. Yem endüstrisi yoğun yemler içindeki küçük partikül oranını azaltmalıdır. Yoğun yemlere düşük miktarda su ya da yağ katılması yem seçimini azaltabilecektir. Ancak, yoğun yemlere yapılacak sıvı ilavesi yemin akışında olumsuz yaratmayacak şekilde dengelenmelidir (Tang ve ark., 2006).

3. Mineraller, Vitaminler ve Amino Asitler 3.1. Mineraller

Son yıllarda kemik kalitesi ve besleme ilişkisi değişik araştırmalara konu olmuştur. Yerde ve kafeste yetiştirilen, düşük ve yüksek kemik gücüne sahip yumurtacı tavukların rasyonlarına toz ve granül formda verilen kireçtaşı 7 generasyon araştırılmıştır. Yerde yetişen ve kireçtaşı alan tavukların kemiklerinin daha güçlü olduğu görülmüştür. Genetik, çevre ve beslemenin etkisi kemik gelişimini birbirinden bağımsız olarak etkilemekle birlikte, oransal etkinlik sırası genetik>çevre>besleme şeklinde sıralanmaktadır (Fleming ve ark., 2006).

56 haftalık yumurtacı tavukların rasyonlarındaki kalsiyum kaynağının 2/3‘lük kısmı büyük partiküller halinde karşılandığında kabuk kalitesi iyileşmektedir (Lichovnikova, 2007). Yaşlı yumurtacı tavukların rasyonlarına Ca ilavesi performans parametrelerini etkilemezken yumurta kabuk kalitesini artırmıştır (Celebi ve Bölükbaşı, 2006).Yumurtacıların yaşına bağlı olarak dışkının komposizyonu ve alınan kalsiyum miktarı rasyon fitat içeriğinden etkilenmektedir (Marounek ve ark., 2008).

Körbağırsakları alınmış yumurtacıların farklı fosfor düzeyine sahip rasyonlarına ilave edilen fitaz, myo-inositol (1,2,3,4,5,6) hexakisphosphatı yıkması sonucu amino asit sindirilebilirliği ve enerji metabolizabilitesini iyileştirmiştir. Rasyonun fosfor içeriği düşük olduğunda amino asitlerin sindirilebilirliğinin azalabileceği görülmüştür (Agbede ve ark., 2009). Adsorban olarak hayvan beslemede kullanılan zeolit üzerine yumurta tavuklarında Ca ve P‘un kullanımı ve metabolizması üzerine yapılan yoğun araştırmaların yanı sıra, zeolitin yapısında bulunan Al, Si, Zn, Na ve K‘un mineral metabolizması ve elektrolit dengesi üzerindeki etkileri de değişik araştırmalara konu olmuştur. Utlu ve ark. (2007), yüksek dozlardaki doğal zeolitin yapısındaki minerallerin yumurta kabuğunun oluşumunu olumsuz etkileyebileceğini bildirmişlerdir.

(8)

Selenit ve selenyum-maya kompleksinin kan ve dokulardaki antioksidan ve selenyum düzeyi üzerine etkisinin karşılaştırıldığı bir çalışmada, selenyum-maya kompleksinin antioksidan ve selenyum birikimi üzerine daha etkili olduğu belirlenmiştir (Petrovič ve ark., 2006). Benzer bir çalışmada selenyum-maya kompleksinin selenitten daha etkili olduğu ve selenyumun yumurtada bazı mikro ve makro elementlerin düzeyini de etkilediği bildirilmektedir (Arpášová ve ark., 2009).

Organik minerallerin yumurta tavuklarının beslenmesinde kullanımına ilişkin şu ana kadar yapılan çalışmalar irdelendiğinde NRC‘nin tavsiyeleri dikkate alındığı görülmektedir. Günümüzde kullanılanlarla karşılaştırıldığında yemdeki inoganik oksitler ve sülfatlar, modası geçmiş rasyon formulasyonları, farklı kalite ve tipteki hammaddeler NRC‘nin standartlarının çok eskidiğini göstermektedir. Günümüzde minerallerin inorganik olanlara kıyasla organik formları tercih edilmekte, bunların bağırsaklardan daha iyi emildiği ve dokularda depolandığı bildirilmektedir. 2003 yılından itibaren organik formdaki minerallerin daha düşük kullanım dozlarında yüksek performans, çevre kirliliğinde azalma gibi olumlu etkilere sahip olduğunu gösterilmişti (Pierce ve ark., 2009).

Besleme çalışmalarında mineraller rasyona ilave olarak verilmektedir. İçme suyunda erimiş olarak bulunan tuzlar pek dikkate alınmamaktadır. Yapılan son çalışmalar incelendiğinde diğer kaynaklarda bulunan miktarlara benzer konsantrasyonlardaki mineraller, içme suyunda da bulunduğundan bazı minerallerin performansı olumsuz yönde etkilediği belirtilmektedir. İçme suyundaki tuz yumurtacıların performansını negatif olarak etkilemektedir. Özellikle içme suyunun kaynağı kuyu suyu olması durumunda su, yüksek düzeyde Na ve Cl içereceğinden su kalitesi periyodik olarak 6-12 ayda bir incelenmelidir (Abbas ve ark., 2009).

30-46 haftalık yumurtacılarda, mısır ve soyaya dayalı rasyonda var olan 16 mg/kg Mn‘a ilave olarak 20 mg/kg organik veya inorganik manganın randıman, üreme özellikleri ve ekonomik etkinlik için yeterli olduğu, öte yandan rasyona fitaz ilavesi yapıldığında gerekli Mn düzeyinin 10 mg/kg olması gerektiği belirtilmiştir (Attia ve ark., 2010). Basal rasyonları 13.86 mg/kg mangan içeren 22-42 haftalık yaştaki yumurtacı tavukların ilave mangana gereksinim duymadıkları bildirilmiştir (Yıldız ve ark., 2010).

İnsanlarda önemli bir metabolik rahatsızlık olana demir eksikliği yada anemi problemini fonksiyonel gıdalarla önlemek amacıyla yumurtanın demir içeriğinin artırılması için çalışmalar yürütülmektedir. Bu amaçla yapılan bir çalışmada (Revell ve ark., 2009) kan unu (1.22 mg Fe/yumurta) ve fitoöstrojenler (1.25 mg Fe/yumurta) ile yumurta sarısındaki demir konsantrasyonu %15 düzeyinde artmış; ancak istatistiksel anlamda önemli bulunmamış, demirce zengin kaynaklar ve organik formların kullanımı ile daha farklı araştırmaların yapılması gerektiği önerilmiştir. Bazal rasyona inorganik formda Zn, Fe ve Cu ilavesinin (sırasıyla 80 mg/kg, 120 mg/kg ve 25 mg/kg) yumurta bileşenlerinde birikim düzeyleri incelenmiştir. Yumurta sarısında Zn birikimi Cu ilavesi ile azalmıştır. Bazal rasyona Fe ilavesi yumurta sarısı ve akında Fe konsantrasyonunu sırasıyla %6.3 ve %2.2 oranında artırmıştır. Bazal rasyona üç elementin kombine olarak ilave edilmesi durumunda ise yumurta sarısı ve akında Fe konsantrasyonunun %37 ve %35 oranında arttığı, diğer elementler için artışın marjinal olduğu bildirilmiştir (Skřivan ve ark., 2005).

(9)

Çift değerli katyonlar (örneğin Fe, Cu, Zn) arasında güçlü interaksiyonlar bulunmaktadır. Organik Fe içeren yem katkıları yumurta sarısının Fe ve Zn içeriğini artırdığı, Cu düzeyini ise etkilemediği bildirilmiştir (Paik ve ark., 2009).

İleri yaştaki yumurtacıların mineral metabolizmasını (Ca ve P mekanizmalarını) olumlu yönde etkileyen borik asitin yumurta kalitesini iyileştirmede rasyonda 100 mg/kg‘a kadar kullanılabileceği önerilmiştir (Yeşilbağ ve Eren, 2008). Öte yandan, ikinci verim dönemindeki yumurtacı tavukların karma yemlerine bor ilave edilmesi (100 mg/kg, mg/kg ve 300 mg/kg) yem tüketimi ve yumurta ağırlığını olumsuz etkilemiştir. Yem tüketimi ve karma yemin Ca düzeyinin yeterli olması durumunda bor ilavesine gereksinim duyulmadığı bildirilmiştir (Olgun ve ark., 2009).

Organik krom ilavesinin yem dönüşüm etkinliğini arttırdığı ve yumurta sarısı kolesterol düzeyini azalttığı bildirilmiştir (Eseceli ve ark., 2010).

3.2. Vitaminler

Vitaminler, kanatlılarda ve yumurtalarında antioksidan korumayı sağlamak için önemli rollere sahiptir. Bu anlamda vitamin E antioksidan, embriyonik dokunun ve yumurta sarısı lipidlerinin korunması için önemli pay sahibidir. Genellikle yumurtacı tavuk rasyonlarında pratikte kullanılan düzey 10 mg/kg vitamin E iken, yürütülen denemelerde kullanılan düzey (genellikle 200 mg/kg vitamin E) çok daha yüksektir. Bu yüzden ekonomik faktörler antioksidan olarak kullanımında sınırlayıcıdır (Rocha ve ark., 2010). Karma yeme 100 IU tokoferol ilavesi karaciğer yağ infiltrasyonunu, toplam yağ ve trigiserid düzeyini etkilememiştir (Cherian ve Hayat, 2009). Vitamin E‘ nin yumurta sarısı lipid peroksidasyonu önlemede bitkisel ekstraklardan daha etkili olduğu bildirilmiştir (Florou-Paneri ve ark., 2006). Keten tohumu içeren karma yemlere vitamin E ilave edilmesi yumurtanın n-3 yağ asitlerince zenginleşmesini sağlamıştır. Hayat ve ark. (2009) %10 keten tohumu + 150 IU vitamin E ilave karma yemlerle beslenen yumurtacı tavuklarlardan alınan iki büyük yumurta ile 11 mg vitamin E ve 500 mg‘dan daha fazla miktarda n-3 yağ asiti sağlayabileceğini belirtmiştir.

Diğer vitaminlerle yapılan çalışmalar incelendiğinde, yumurtlama döneminin sonunda olan tavukların karma yemine ilave edilen Vitamin D3 (5000 IU/ kg yem)‘ün performans parametrelerini etkilemediği; ancak kabuk kalınlığını ve kırılma direncini artırdığı bildirilmiştir (Bölükbaşı ve ark., 2006). Pik verim döneminde olan yumurtacı tavuklarda, bazal rasyona askorbik asit (200 mg/kg) ve folik asit (5 mg/kg ve 10 mg/kg) ilave edilmesi canlı ağırlığı, yem tüketimini ve kabuk kalınlığını artırmıştır (Abas ve ark., 2008). Karma yemin vitamin A içeriğinin yükseltilmesi yumurta sarısı yağ asit kompozisyonunu değiştirmemektedir (Ahmad ve ark., 2010). Karma yeme folik asit ve B12 vitamini ilavesi yapıldığında metionin düzeyinin azaltılabileceği ileri sürülmüştür (El-Husseiny ve ark., 2008). Karma yeme folik asit ilavesi (4 mg/kg yem) yumurta folik asit düzeyini artırmıştır (Dickson ve ark., 2010). Ak kalitesinin artması yumurta tazeliği için önemli bir kriterdir. Vitamin benzeri madde olarak anılan karnitinin yumurtacı tavuk yemlerine ilavesi ile yumurta ağırlığı, sarı ağırlığı ve ak yüksekliğini önemli düzeyde artırmıştır (Kita ve ark., 2005).

(10)

3.3. Amino Asitler

Zorlamalı tüy döküm programları sonrası başlayan 2. verim döneminde elde edilen yumurtaların birinci verim yılında elde edilenlere nazaran daha ağır oldukları kabuk dayanıklılığı yani kırılma mukavemetinde bir artış olduğu, yumurta iç kalitesinde ve özellikle Haugh birimi değerinde bir iyileşme görüldüğü bir çok araştırmacı tarafından belirtilmekte, fakat ikinci yıl yumurta veriminin adet olarak birinci yıl verimine nazaran daha düşük olduğu kaydedilmektedir. Yumurta büyüklüğünün artması besin madde ve özellikle proteine olan gereksinimin yükselmesi ile sonuçlanır. Son yıllarda yapılan çalışmalarda yumurta verimi ve canlı ağırlığı etkilemeksizin yumurta büyüklüğünün azaltılması üzerinde durulmaktadır. Rasyon esansiyel aminoasit düzeyinin düşürülmesi yumurta büyüklüğünü etkileyebilmektedir. Metionin bu konuda üzerinde durulan aminoasitlerden biridir. Ancak, Gomez ve Angeles (2009), rasyon metionin (gereksinimin %32‘si) ve tirozin düzeylerinin (gereksinimin %48‘i) düşürülmesi durumunda performans parametrelerinin olumsuz etkilendiğini ve bu uygulamanın yumurta büyüklüğünü azaltmak için iyi bir alternatif olmadığını bildirmiştir.

4. Yem Katkı Maddeleri

Yumurta tavukları için hazırlanan karma yemlerde kullanılan yem katkı maddeleri içinde en önemlileri, probiyotikler, prebiyotikler, organik asitler, antioksidanlar, bitkisel ekstraklar, bitki esans yağları, enzimler ve toksin bağlayıcılar çok önemli yer tutmaktadır. Bu kaynaklar yemde koruyucu, sindirilebilirliği iyileştirici, hayvan sağlığını destekleyici özellikleri ile öne çıkmaktadır.

4.1. Probiyotikler

Probiyotikler, bağırsak mikrobiyal dengesini geliştirerek konakçı hayvanda yararlı etkiler oluşturan canlı mikrobiyal yem katkı maddeleridir. Hayvan beslemede antibiyotiklerin büyüme uyarıcı olarak kullanımının yasaklanması probiyotikler üzerinde yapılan çalışmaları hızlandırmıştır. Probiyotikler, başlıca Lactobacilli, Streptococci ve Bacillus türlerinden oluşan yararlı mikroorganizma preparatlarıdır (Mutuş ve ark., 2006). Probiyotikler, insan ve hayvanlarda sistemik bağışıklığı ve bağırsak mikrobiotasını etkileyebilmektedir. Probiyotiklerin polisakkaritlerle birlikte kullanılmasının sinerjik etki doğurabileceği ileri sürülmektedir (Li ve ark., 2009).

Probiyotik içeren ticari ürün (Saccharomyces cerevisia ve Bacillus licheniformis ile B. subtilis) ve düzeylerinin yumurta tavuklarında performans ve verim parametrelerini etkilemediği bildirilmiştir (Bageridizaj ve ark., 2006). Probiyotiklerin yumurta sarısı kolesterol düzeyi etkilemediği (Mahdavi ve ark., 2005a) ya da artırdığını (Mahdavi ve ark., 2005b) bildiren literatürler mevcuttur. Probiyotik kaynağı olarak yeme canlı maya (cassava içinde kültüre alınmış S.cerevisia) ilavesi yumurta ağırlığını ve kabuk kalınlığını artırmış; ancak yumurta verimini düşürmüştür (Chumpawasee ve ark., 2009). İzolösin dışındaki esansiyel aminoasitlerce yetersiz rasyonlara laktobasil esaslı probiyotik ilavesi performans parametrelerinde görülen düşüşü önleyememiştir (Applegate ve ark., 2009).

(11)

Oligosakkaritler olarak da bilinen prebiyotikler 3 ila 8 (6-10) monosakkarit molekülünün bir araya gelmesi ile oluşmuş karbonhidrat molekülleridir. Değişik tipleri olmakla birlikte bitkilerde en yaygın olan formu rafinoz serisi oligosakkaritlerdir. Sindirilebilirlik açısından olumsuz etkileri olmakla birlikte oligosakkaritlerin hayvan sağlığı ve bağışıklık sistemi üzerine olumlu etkilere sahip oldukları, özellikle bağırsak ortamında laktik asit oluşumunu artırarak pH'yı düşürdüğü, patojen mikroorganizmaların bağırsak ortamında kolonizasyonunu engellediği bilinmektedir. Hayvan sağlığı üzerine olumlu etkileri ve aktivite yüksekliği nedeniyle mannan oligosakkaritler daha çok araştırmaya konu olmuş ve maya hücre zarından elde edilerek ticari olarak üretilmeye başlanmıştır (Kutlu ve Çelik, 2005). Mannan oligosakkaritler tek mideli hayvanlarda enzim salgılayan mikroorganizmalar (örneğin laktik asit bakterileri) tarafından sindirilirler. Mannan oligosakkaritler, ayrıca, patojenik bakterilerin incebağırsak mukozasına yapışmaları ve burada çoğalmalarını önlerler (Çabuk ve ark., 2006). Kanatlı sindirim sisteminde fermantasyonun büyük bir kısmı körbağırsaklarda gerçekleşmektedir. Körbağırsaklar

Bifidobacterium, Eubacterium ve Propinibacterium gibi türe özgü bakteriler için daha stabil bir çevre

sağlamaktadır. Körbağırsaklarda sindirilmemiş bitkisel polisakkaritler mikroflora tarafından fermantasyona uğratılarak kısa zincirli yağ asitleri veya uçucu yağ asitleri, amonyak, CO2, metan ve hidrojen üretilmesi sağlanır. Yumurta tavukların kör bağırsağından sağlanan bakterilerle yapılan in vitro çalışmada, fruktooligosakkarit ilavesi substrat olarak kullanılan yonca ve yoğun yemin fermantasyonunu artmıştır (Donalson ve ark., 2008a). Rasyonda 2000 mg/kg FOS kullanımı ile yumurta üretimi, yem tüketimi ve yemden yararlanma oranı iyileşirken, kabuk kalınlığı, sarı rengi ve Haugh birimi artmış, yumurta kolesterol düzeyi azalmıştır. Ayrıca FOS‘un aşırı dozları (4000 ve 6000 mg/kg) performansı olumsuz etkilemiştir (Li ve ark., 2007). Zorlamalı tüy dökümü programlarında yonca içeren (%90) rasyonlara fruktooligosakkarit ilave edilmesi (%0.375) karaciğer ve ovaryumlarda Salmonella enteritidis koloni sayısını azaltmıştır (Donalson ve ark., 2008b). Fruktoz polimeri olan inulin, yer elması (Helianthus

tuberosus L.) yumrusunda %15.80 (kuru madde bazında) oranında bulunmaktadır. Yer elması içeren

karma yemler bağırsak pH‘sını etkilemezken karaciğer enzim düzeylerinde değişime neden olmuştur (Yıldız ve ark., 2008). Soya fasulyesi ya da ayçiçeği çekirdeği küspesi içeren karma yemlere maya kültürü ilavesi (2 g/kg yem) canlı ağırlık ve yumurta ağırlığını artırmış, yumurta sarısı kolesterol düzeyini azaltmıştır (Yalçın ve ark., 2008).

4.3. Organik Asitler

Antimikrobial aktiviteye sahip olan organik asitler sindirim sistemindeki mikroorganizma populasyonuna etki ederek protein ve enerji sindirebilirliğini artırabilmekte ve endojen azot kaybını azaltabilmektedir. Bu etkileri, subklinik enfeksiyonların azalmasını ve daha az bağışıklık sistemi salgısına gerek duyulmasını da sağlamaktadır (Wang ve ark., 2009). Patojen mikroorganizmaların kontrolünde ve yararlı mikroorganizmaların mikrofloradaki sayısını artırmak amacıyla antibiyotiklere alternatif olarak kullanılan organik asit ve tuzlarının yumurta üretimi ve protein metabolizması üzerine yararlı etkilere sahip olduğu ortaya koyulmuştur (Yeşilbağ ve Çolpan, 2006).

Sitrik asit ve mikrobiyal fitazın birlikte kullanılması ile oluşan sinerjik etki broiler civcivlerinin fitat‘a bağlı fosfordan yararlanmalarını artırmakta iken aynı etki yumurtacı tavuklarda görülmemektedir.

(12)

Yumurta tavuğu karma yemlerinde Ca düzeyinin yüksek olması nedeniyle sitrik asitin fitaz aktivitesini artıramadığı düşünülmektedir (Ebrahim-Nezhad ve ark., 2007, 2008a). Organik asitler mide pH‘sını düşürebilir. Düşük mide pH‘sı pepsinojenin pepsine dönüşümünü hızlandırarak protein, aminoasit ve minerallerin emilimini artırmaktadır (Park ve ark., 2009). Organik asit olan fenil laktik asit ilavesi (%0.1, %0.2 ve %0.3) yumurta veriminde artış sağlamıştır. Karma yeme %0.3 fenil laktik asit ilavesi ile yumurta kırılma direnci ve Haugh birimini önemli düzeyde artış sağlandığı bildirilmiştir (Wang ve ark., 2009).

4.4. Antioksidanlar

Bitkisel ekstraklar, yapılarında bulunan antioksidan bileşikleri yumurta sarısına geçirebilmekte ve yumurtanın antioksidan özelliğini artırabilmektedirler (Botsoglou, 2005).

Bitki esaslı basit fenolikler, biyolojik aktiviteye sahip olabilen, doğal antimikrobiyal ve antioksidant bileşiklerdir. Kanola küspesinde bulunan sinapik asit (4-Hidroksi-3, 5-Dimetoksi-Sinnamik Asit) basit fenolikler için bir örnektir. Sinapik asit bağırsak mikrobiotasını değiştirebilir. Karma yeme %0.5 düzeyinde sinapik asit ilavesinin metabolik enerji ve protein sindirilebilirliliğini artırdığı; ancak yumurta verimini etkilemediği görülmüştür (Johnson ve ark., 2008).

4.5. Bitkisel Ektraktlar - Bitki Esans Yağları

Bakteriyel enfeksiyonlara karşı kullanılan antibiyotikler dirençli patojenlerin gelişimine sebep olabilmektedir. Bu problem alternatif tedavilerin geliştirilmesi yönünde yapılan çalışmalara ivme kazandırmıştır. Bu kapsamda, insanlar tarafından yüzyıllardır tedavi ya da sağlık koruma amaçlı kullanılan bitkisel ekstraktlar çiftlik hayvanlarında yapılan birçok araştırmanın konusunu oluşturmuştur. Bitkisel ekstraklarla ilgili olarak yapılan çalışmaların büyük bir kısmı in vitro koşullarda yürütülmüştür.

Mısırın biyoyakıt üretimi için yoğun kullanımının ardından yerel yeni yem kaynaklarının hayvan beslemede kullanım olanakları araştırılmaya başlanmıştır. Tropikal kuşakta kıyı ve bataklıklarda yetişen mangrov yaprakları da (50 g/kg) yumurta sarısının lipid ve kolesterol düzeyini düşürmekte, rengini iyileştirmektedir. Mangraov yapraklarından (0, 50 and 100 g/kg) oluşan rasyona 2 g kakule, kimyon, acı biber ve karabiber (1:1:1:1)/kg baharat karışımı ilave edildiğinde ise yumurta sarısı lipidleri düşerken, yumurta verimi, haugh birimi ve sarı rengi iyileşmektedir (Al-Harthi ve ark., 2009). Soğuk algınlığı ve diğer enfeksiyoz hastalıkların tedavisinde kullanılan Ekinezya (Koni çiçeği; Eshinacea purpurea) bağışıklık sistemini uyarıcı etkiye sahiptir. Yumurta tavuk rasyonlarında bu bitki suyunun kısa süreli (2 gün) kullanımı performans parametrelerini etkilemezken lenfosit sayısını artırmış, fagositoz oranını ise azaltmıştır (Böhmer ve ark., 2009). Safranın yumurta sarısındaki lipid oksidasyonunu azalttığı bildirilmektedir (Botsoglou ve ark., 2005). Boğa Dikeni (Silybum marianum) karaciğeri koruyucu özelliğe sahiptir. Ancak bu bitkiden elde edilen ekstraktın (silymarin) yem katkısı olarak kullanılması ile gossipolün zararlı etkisini önlememiştir (Blevins ve ark., 2010). Yumurtacı tavuk karma yemlerinde %10

Garcinia kola kullanılması performans ve yumurta kalitesini olumsuz yönde etkilememiştir (Adedeji ve

ark., 2008). Bergomat yağı ile yapılan çalışmada yumurta kabuk direnci ve yumurta sarısı EPA, DHA ve n-3 konsantrasyonunun arttığı bildirilmiştir (Bölükbaşı ve ark., 2010).

(13)

Depolanan yumurtalarda gerçekleşen CO2 kaybı yumurta akının pH‘sını yükseltir. Bu yumurtaların lipid oksidasyonuna hassas olmaları yeni besleme stratejilerinin araştırılmasını gerekli kılmıştır. Bitkisel ekstraklar yumurtanın lipid peroksidasyonu geciktirebilmektedir. Biberiye ekstraktı ile yapılan çalışmada sıvı yumurta sarısında lipid peroksidasyonun azaldığını saptanmıştır (Florou-Paneri ve ark., 2006).

Bitkisel ekstraklardan faydanılan diğer bir alan ise yumurta sarısında istenen rengin sağlanmasıdır (Akande ve ark., 2008). Yumurta sarısındaki pigmentasyon karetenoid pigmentlerince, özellikle ksantofillerce sağlanmaktadır. Yumurta tavuğu yemlerinde sentetik pigmentlerin kullanılması yem maliyetini artırmasının yanı sıra tüketiciler tarafından kabul görmemektedir. Ksantofillerce zengin olan kadife çiçeğinin karma yeme ilavesi (40 mg/kg yem) yumurta sarısı renk skorunu önemli düzeyde artırmıştır (Chowdhurry ve ark., 2008).

Sıcaklık stresinin yumurtacı tavuklarda oluşturduğu olumsuz etkilerin azaltılmasında da bitkisel ekstraklar kullanılabilmektedir (Minka ve ark., 2007). Karma yeme eugonal (karanfil yağında bulunan etkicil madde) ilavesi Salmonella enfeksiyonunun kontrolünde kullanılabilmektedir (Ordónez ve ark., 2008).

4.6. Enzimler

Enzimlerin yem katkı maddesi olarak kullanımının 20 yıldan daha az bir geçmişi vardır. Uygun enzim kullanımı ile besin maddelerinin sindirimi artmakta, dışkı ile besin madde kaybı azalmakta, besleme maliyeti düşmekte, gübrenin çevreye verdiği olumsuz etki azalmaktadır. Araştırmalar, özellikle, nişasta tabiatında olmayan çözünebilir polisakkaritleri parçalayan ve fitatlardan P‘u serbestleştiren enzimler üzerinde yoğunlaşmıştır (Silversides ve ark., 2006; Hughes ve ark., 2008). Enzimler başlangıçta besinlerin sindirilebilirliğini artırmak için kullanılırken, daha sonra sorgum, darı gibi viskoz yapıya sahip olmayan hammaddelere dayanan kanatlı rasyonlarına enzim ilavesi gündeme gelmiştir. Dünyanın bazı bölgelerinde bu dikkate alınmamasına rağmen yem teknolojisi endüstrileri viskoz yapıda olmayan tahıllarda etkili enzim nasıl kullanılır konusunu araştırmaktadırlar. Bir sonraki aşama rasyonun viskoz yapıya sahip olmayan tahıllarında enzim kullanımı çalışmalarıdır. Bitkisel protein kaynakları genellikle yüksek NSP içermektedir. Soya fasulyesindeki NSP‘nin yapısını değiştirmek için bir takım genetik uygulamalar yapılmaktadır. Ancak mevcut endüstriyel koşullarda ticari olarak bitkisel proteinlerin sindirilebilirliğini artırma konusunda henüz yeterli başarı sağlanamamıştır. Son olarak yemdeki antibiyotiklere alternatif olarak glikanazların rolü üzerinde çalışılmaktadır (Choct, 2006).

Fitaz enzimleri türetildikleri kaynağa göre farklılık göstermektedir. Bu enzimler, optimum pH, termostabilite ve sindirim sistemindeki hidrolize dirençleri açısından farklılık gösterebilmektedir. Bu karakteristikler açısından farklılıklar fitazlardan beklenen faydayı etkilemektedir (Onyango ve ark., 2005). Bu nedenle, diğer yem katkı maddelerinde olduğu gibi fitaz enzimlerinin de pazardaki yerlerini almadan önce in vivo çalışmalarda test edilmesi gerekmektedir (Hughes ve ark., 2008). Yumurta tavuk rasyonlarında fitaz kullanımı ile ilgili araştırma sayısı broilerlere oranla daha az sayıdadır (Hughes ve ark., 2008). Fitaz ilavesi Ca ve P‘ ca yetersiz karma yemlerin olumsuz etkisini önleyebileceği bildirilmektedir (Ziaei ve ark., 2009). Karma yemde mikrobiyal fitaz kullanımı ile ilgili olarak yapılan araştırmaların

(14)

sonuçları birbiri ile çelişmektedir. Bu çelişki, temel olarak, mermer tozu kaynaklı Ca düzeyi ile ilişkilidir. İncebağırsaklarda, polianyonik fitat molekülü katyonlarla şelat oluşturmakta ve çözünmez Ca-fitat bileşikleri ortaya çıkmaktadır. Bir molekül fitat‘ın 5‘den fazla Ca atomunu bağlaması, rasyon Ca‘unun yaklaşık 1/3‘ünün yararlanılamaz forma dönüşmesine neden olmaktadır. Kalsiyum ve fitat arasındaki etkileşimin asidik koşullarda gerçekleştiğini bildiren çalışmalar bulunmaktadır. Mermer tozunun asit bağlama kapasitesinin yüksek olması Ca-fitat etkileşiminin artmasını sağlayacaktır. Diğer yandan protein-fitat bileşikleri ise protein/aminoasit sindirilebilirliğini olumsuz etkileyebilmekte; ancak, rasyon Ca düzeyinin artırılması protein-fitat bileşikleri oluşumunu azaltabilmektedir (Selle ve ark., 2009). Yumurta tavuk karma yemlerinde mikrobiyal fitaz (Esherichia coli 6-fitaz) rasyonda inorganik fosfor kullanımını azaltabilmektedir (Hughes ve ark., 2008). Rasyona fitaz ilave edildiğinde ileumdan fosfor emilimi iyileşmekte, emilim rasyondaki fitaz düzeyinin artışına bağlı olarak artmakta, ayrıca emilim rasyonun hammaddelerinden etkilenmekte, mısıra dayalı rasyona oranla arpaya dayalı rasyondaki fosfor emilimi daha yüksek olmaktadır (Francesch ve ark., 2005).

Yumurtacı tavuklarda inorganik fosfor yerine mayadan eksprese edilen Escherichia coli fitazın (150, 300, or 10,000 phytase units (FTU)/kg) aşırı dozları kullanıldığında dahi inorganik fosfor yerine ikame edilebileceği belirtilmektedir (Augspurger ve ark., 2007).

32-48 haftalar arasındaki yumurtacı rasyonlarına ilave edilen 500 FTU mikrobiyal fitazın yumurta üretimini etkilemeksizin, azot ve fosfor boşaltımında azalmaya neden olduğu bildirilmektedir (Panda ve ark., 2005). Mikrobiyal fitaz aktivitesi esas olarak kursakta gerçekleşmektedir (Al-Sharafat ve ark., 2009). Mısır-soya ağırlıklı karma yemlere mikrobiyal fitaz ilavesi (300 FTU/kg yem ) serum Cu ve Ca ile tibia kemik külündeki P konsantrasyonlarını artırmıştır (Ebrahim-Nezhad ve ark., 2008a,b). Fitaz ilavesi tibia kemiğinin Ca içeriğini artırmıştır (Al-Sharafat ve ark., 2009). Mikrobiyal fitaz ilavesinin yem tüketimi ve canlı ağırlık değişimini artırdığı; ancak yumurta verimi ile ağırlığına etki etmediği bildirilmiştir (Picón-Rubio ve ark., 2009). Yararlanılabilir fosfor düzeyi düşük olan rasyonlara mikrobiyal fitaz ilavesi yumurta kabuk ağırlığı ve kabuk kalınlığını artırmıştır (Ebrahim-Nezhad ve Kandi, 2008). Fitaz, P dışında diğer besin maddelerinin, özellikle enerji ve proteinin serbestleşmesinde yararlı olabileceği belirtilmiştir (Silversides ve Hruby, 2009). Fitaz, fitik asite bağlı P‘dan yararlanmayı artırması karma yemlere katılan inorganik fosfor düzeyinin azaltılmasını sağlamaktadır. Sonuç olarak, kanatlı endüstrisinin çevreye olan olumsuz etkisinin azaltılması yönünde ilerleme aşikardır (Silversides ve Hruby, 2009).

β-mannanaz, antinutrisyonel selüloz olan β-mannanı hidrolize edebilmektedir. Soya fasülyesi

küspesi β-mannan ve türevlerini içermektedir. Kanatlı karma yemlerine β-mannanaz ilavesi soya fasülyesi küspesinin kullanımını iyileştirebilmektedir. Mısır-soya fasülyesi küspesi ağırlıklı karma yemlere β-mannanaz ilavesi enerji kullanımını iyileştirmiş ve β-mannan içeren yemlerin maliyetini azaltma potansiyeline sahip olduğu bildirilmiştir (Wu ve ark., 2005).

Mısır-soya fasülyesi temeline dayalı karma yeme enzim karışımı (α-amilaz/proteaz/ksilanaz) ilavesi performans parametrelerinde değişime neden olmamıştır (Novak ve ark., 2008). Ksilanaz, proteaz ve amilaz içeren enzim karışımının yem tüketimi ve yumurta verimini etkilemediği bildirilmiştir (Jalal ve ark., 2007). Arpa, buğday ve tritikale temeline dayalı yumurtacı tavuk rasyonlarına ilave edilen ticari

(15)

enzimler yumurta üretimi ve kalitesi üzerine etkileri incelenmiş, arpaya dayalı rasyon alan yumurtacıların yumurta kırılma direnci, kabuk ağırlığı ve kalınlığını artırdığı belirlenmiştir (Roberts ve Choct, 2006). Doğal enzim karışımlarının enerji, aminoasit ya da her iki besin maddesinin kullanımını düşük düzeyde artırdığı bildirilmiştir (Gunawardana ve ark., 2009).

Yumurtacı tavuk karma yemlerinde yonca unu kullanılması yumurta sarısı rengi için tercih edilen bir uygulamadır. Ayrıca, yoncada bulunan saponinler yumurta sarısı kolesterol düzeyini azaltabilir. β-Glukanaz ve β-1,4-ksilanaz enzimleri yonca içeren (%15.1) karma yemlerin besinsel değerini artırmada etkili olmamıştır. Ancak, yapılan çalışmalarda yonca unu ilavesi‘nin yumurta sarısı kolesterol düzeyini azaltmadığı, canlı ağırlık ve toplam yumurta kütlesinde düşüşlere neden olduğu saptanmıştır (Mourão ve ark., 2006).

Yüksek düzeyde keten tohumu içeren karma yemler yumurta verimi ve kabuk kalitesi üzerinde olumsuz etkiye sahiptir. Enzim ilavesi yem dönüşüm etkinliğini artırabilmekte ve yumurtanın omega-3 içeriğinin artmasını sağlayabilmektedir (Jia ve ark., 2008). Keten tohumunun yapısında bulunan nişasta tabiatında olmayan polisakkaritlerin parçalanması için karbonhidraz enzimlerin (selülaz, ksilanaz, glukanaz, pektinaz, mannaz) kullanımı in vivo çalışmalar dışında in vitro koşullarda yürütülen araştırmalara da konu olmuştur. Slominski ve ark. (2006) tek bir karbonhidraz enzimi yerine enzim karışımı kullanılmasıyla nişasta tabiatında olmayan polisakkaritlerin yıkımının %35 arttığını bildirmiştir. Yağ içeriği yüksek tam yağlı (full-fat) keten tohumu gibi hücre duvarı ya da nişasta tabiatında olmayan polisakkarritlerce zengin karmalarda birden fazla fonksiyona sahip enzim karışımlarının kullanımı yemden sağlanacak enerji miktarını artırabilecektir.

4.7. Toksin Bağlayıcılar

Küfler; tahıllar, diğer yem hammaddeleri ve karma yemler üzerinde çoğalıp üreyip geliştikleri gibi bunları tüketen hayvanlarda sağlığın bozulmasına, performans ve ürün kalitesinin düşmesine neden olurlar. Mikotoksinler, mantarların sekonder metabolizma ürünleri olup küf zehiri olarak da bilinirler. Mikotoksinlerle bulaşık yemlerle beslenen çiftlik hayvanlarında ciddi sağlık sorunları ve ekonomik kayıplar görülür. Mikotoksinlerin oluşumu büyük ölçüde çevre sıcaklığı, oransal nem, böcek istilası ve hasat sırasındaki mekanik kayıplara bağlıdır. Yem hammaddeleri ve tahılların elverişsiz koşullarda depolanması da mikotoksin üretimine imkan sağlayan bir başka faktördür. Mikotoksinlerle bulaşık tahıl taneleri hayvancılık endüstrisine ciddi zararlar vermektedir. Mikotoksinler bağırsakta özellikle duodenum ve jejenumda kısa ve ince villilere neden olarak besin maddelerinin emilimini azaltmakta ve yem dönüşüm etkinliğini düşürmektedir. Küf gelişimi ve mikotoksin oluşumunu engellemek için organik asitler (propiyonik, sorbik, benzoik ve asetik asitler), organik asit tuzları (kalsiyum propiyonat ve potasyum sorbat gibi), organik boyalar ve bakır sülfat (göztaşı) ve amonyak gibi kimyasal bileşikler kullanılmaktadır. Mikotoksinlerle bulaşık yemlerin değerlendirilmesinde yem katkı maddesi olarak adsorbant maddeler de hayvan sağlığı, verimi ve ürün kalitesi açısından güvenle kullanılabilecek maddelerdir. Bu maddeler emici ve bağlayıcı özellikleri sayesinde mikotoksin metabolitlerinin bağısaklardan emilimlerini önlemektedirler. Polivinilpolipirollidon polimerleri, alüminyum silikat bileşikleri, aktif kömür, kömür, hydrated sodyum kalsiyum alüminosilikat, bentonit, perlit, diatoma

(16)

toprağı ve zeolit (Shariatmadari, 2008) gibi adsorbant maddeler kanatlı yemlerinde adsorbant madde olarak kullanılmakta ve bunlar belirli ölçülerde mikotoksinlerin neden olacağı sağlık sorunlarını önleyerek verim kayıplarını engelleyebilmekte veya verimi artırabilmektedir (Pasha ve ark., 2008; Prvulovic ve ark., 2008). Bu konuda son yıllarda yürütülen çalışmalarda maya hücre duvarı, bentonit-montmorillionite ve timol+karvakrol gibi etken maddelerin bir arada kullanılması ile sinerjik etki yaratıldığı ve mikotoksin bağlayıcı olarak etkili sonuç alınabileceği bildirilmiştir (Yücelt, 2009).

Yem hammaddelerinde yaygın olarak bulunan deoxynivalenol (DON) mikotoksininin bağırsaklarda glukoz emilimini azalttığı tespit edilmiştir (Awad ve ark., 2007). Ayrıca, aminoasit kotransporter aktivitesinin deoxynivalenol‘a karşı hassas olduğu bildirilmiştir (Awad ve ark., 2005).

Kanatlı altlıkları ruminant hayvanların beslenmesinde de kullanılabilmektedir. Mikotoksinlerle bulaşık yemleri tüketen kanatlı hayvanların altlıkları da bu toksik maddelerce kontamine olacaktır. Aflatoksin B1‘le bulaşık olan kanatlı altlıklarının ruminant hayvanlarda yem sindirilebilirliğini %67 azalttığı ileri sürülmüştür (Cortés ve ark., 2010).

Aflatoksinler, Aspergillus flavus ve Aspergillus parasiticus tarafından üretilen bir grup mikotoksindir. Aspergillus flavus ve Aspergillus niger mikotoksinlerinin yumurta tavuklarında hayati organlarda ciddi lezyonlara neden olacağı, hayvan yemlerindeki olası bulaşıklıkların önüne geçilmesinin performansın iyileştirilmesinde etkili olacağı bildirilmektedir (Dhanasekaran ve ark., 2009). Aflatoksinler özellikle böbrek fonksiyonlarını etkilemektedir. Yumurta tavuklarda aflatoksinlerin Ca++

, PO4-3 ve Na+ kaybını artırdığı bildirilmiştir (Martínez-de-Anda ve ark., 2010).

Yemlerde bulunan aflatoksin düzeyinin azaltılması için çeşitli muameleler ve rasyon stratejileri kullanılmaktadır. Mannanoligosakkaritler (MOS) maya hücre duvarından üretilen ve yapısındaki mannan ve glukan bileşikleri nedeniyle yüksek derecede antikor özelliği sergileyen bileşiklerdir. Mannanoligosakkaritler sindirim sistemindeki birçok patojeni bağlayarak patojenlerin kolanizasyonunu engellemektedir. Zaghini ve ark. (2005) MOS‘ların aflatoksin B1‘i adsorbe ve sindirim yeteneğine sahip olduklarını bildirmiştir.

Mikotoksin adsorbantlarından biri de glukomannandır. Polimerik yapıda olan glukomannan maya hücre duvarından ekstrakte edilmektedir. Fusarium miktoksinleri ile kontamine tahılların kullanıldığı rasyonlara %0.2 glukomannan ilavesi beyin seratonin düzeyini azaltmış, periferal kandaki toplam B lenfosit sayısı ve safra immunoglobulin A düzeylerindeki azalmayı önlemiştir (Yegani ve ark., 2006; Chowdhury ve ark., 2005). Mikotoksinlerle kontamine yemler, seratonin düzeyini artırarak beyinde iştah ve yem tüketimini kontrol eden merkez üzerinde etkili olmaktadır. İmmunoglobulin A ise bağırsak yüzeyini enfeksiyonlara karşı koyarak Salmonella, Vibrio cholerae, Neisseria gonorrhoeae gibi bakterilerin ve çeşitli virüslerin bağırsak lümenine geçişine engel olmaktadır (Yegani ve ark., 2006; Chowdhury ve ark., 2005).

Mikotoksin bağlayıcı olarak kullanılan maddelerden biri de zeolittir. Zeolitlerin rolü kanatlı hayvanların beslenmesinde kapsamlı şekilde araştırılmıştır. Büyüme uyarıcı olarak kullanılan klinoptilolitlerin (%1, 2 ve 3) alkalin fosfataz ve laktat dehidrojenazın aktivitelerindeki artışa işaret

(17)

edilerek bu enzimlerin dolaşım sistemindeki düzeylerinin yükselmesi sonucu karaciğerin zarar gördüğünü ve rasyona klinoptilolit ilavesinin yumurta tavukları için zararlı olabileceğine dikkat çekilmektedir (Çelebi ve ark., 2009).

4.8. Diğer Etkicil Maddeler

Rasyon elektrolit dengeleyicileri ([Na+] + [K+] - [Cl-]) ve ([Na+] + [K+] ) / [Cl-]), doku proteinlerinin sentezi, hücre içi ve arası dengenin kurulması, osmotik basınç ve asit-baz dengesinin sağlanması için gereklidir. Kafeste yetiştirilen yumurta tavuklarının asit-baz dengesi, Na+

ve K+ ve Cl- konsantrasyonlarının artışına bağlı olarak etkilenmektedir. Bilindiği gibi Na+

ve K+ ‘un artışı metabolik asidozise, Cl- konsantrasyonunun artışı asidozise neden olmaktadır. Kanatlı hayvanlar Na+, K+ ve Cl- ‗a minimum düzeyde gereksinim duymakla birlikte asid-baz dengesinin oluşturulması ve performansın iyileştirilmesinde önemli role sahiptir. Gezen ve ark. (2005) yumurta tavuklarında 256 mEq/kg (%0.70 NaHCO3) elektrolit dengeleyicisinin yumurta kabuk kalitesinin iyileştirilebileceğini belirtmişlerdir. Diğer taraftan, yumurtlama döneminin başlangıcı veya sonunda olan yumurtacı tavukların rasyon elektrolit dengesinin 360 mEq/kg‘a yükseltilmesi yumurta kalitesini artırabilmektedir (Nobakht ve ark., 2006, 2007). Tek değerli mineraller (Na+, K+, Cl-, vb.) dokusal proteinlerin sentezi, hücre içi ve hücre dışı elektrolit dengesinin sağlanması, hücre zarlarının elektrik potansiyelinin oluşması gibi birçok konuda esansiyel öneme sahiptir. Kanatlı hayvanların tek değerli minerallere olan gereksinimleri düşük olmasına rağmen rasyon elektrolit dengesinin sağlanması yumurta kabuğu kalite özellikleri için önem arz etmektedir (Gezen ve ark., 2005).

Bir başka etkicil madde olan leptin (protein hormon), iştahı azaltmakta, yem tüketimini düşürmekte, metabolizmayı hızlandırarak, enerji kullanımını stimüle etmektedir. Yumurtacı tavuklara leptin verildiğinde plazma T3 konsantrasyonu ve yem tüketimi azalırken, canlı ağırlık artmıştır. Buna karşılık yumurtlama oranında düşme ve abdominal yağ miktarında artış gözlenmiştir (Shi ve ark., 2006).

5. Besleme - Yumurta Kalitesi ve Fonksiyonel Yumurta Üretimi

Toplumlarda sağlıklı beslenme bilincinin oluşumuyla yumurtanın besin madde komposizyonunun iyileştirilmesi ve sağlığa yararlı ya da tedavi amaçlı ürünlerin üretimi yaygınlaşmaya başlamıştır. Bu amaçla, organik, kolesterolü düşük, mineraller ve vitaminlerce zenginleştirilmiş, yağ asidi komposizyonu istenilen yönde değiştirilmiş yumurta üretimi üzerinde çalışmalar yoğunlaşmıştır.

Avrupa Birliği Ülkelerinde (15) son on yıldaki yumurta üretimi %12.2 artarak 96.4 milyara çıkmıştır. Organik yumurta üretimi de marketlerde yüksek paya sahip olmamakla birlikte son on yılda artış göstermiştir. Dağılım birlik üyesi ülkelerde farlılık göstermekle birlikte Danimarka en büyük paya sahiptir. Avrupa Birliği‘ndeki üretim miktarındaki artışa rağmen geleneksel yolla üretilen organik yumurtalar hala önemsiz miktardadır (Windhorst, 2005).

(18)

Tüketicilerin hayvansal ürünlerin besinsel değerine olan ilgisinin artması, araştırmacıları et ve yumurtanın besin madde kompozisyonu artıracak ya da değiştirecek besleme uygulamalarına yöneltmiştir. Yumurtanın temel besin madde kompozisyonu içerisinde yalnızca lipid bileşimi besleme manipulasyonları ile kolaylıkla değiştirilebilmektedir (Paik ve ark., 2009).

Yumurtacı tavuk rasyonlarına ilave edilecek %3 fındık veya %1.5 fındık yağı +%1.5 ayçiçek yağı karışımları ile yumurtadaki doymamış yağ ve oleik asit miktarının artırılabileceği ve oleik asit miktarının artması ile elde edilen ürünlerin raf ömrünün uzayabileceği bildirilmiştir Çetingül ve İnal (2009).

Camelina küspesi enerji, protein, n-3 ve n-6 yağ asit kaynağı olarak kanatlı hayvanların rasyonlarında

kullanılabilir. Ancak, kullanım düzeyinin %10‘dan fazla olması yumurta yağ kalitesini olumsuz etkilemektedir (Cherian ve ark., 2009).

Trimetilaminin prekürsörü olan kolin (4000 mg/kg) farklı genetik orijinli tavuk hatlarında yumurtada lekelenmeye yol açarken, kolza küspesinin yumurtada balığımsı kokuya neden olmaksızın bazı tavuk hatlarının rasyonlarında kullanılabileceği bildirilmektedir (Kretzschmar ve ark., 2009). Yumurta tavuklarında maksimum performans için en azından 1500 mg/kg kolinin rasyonda bulunması gerektiği, rasyonda yetersiz metiyonin bulunması durumunda eksikliğin kolin ile dengelenemeyeceği ve rasyondaki de-gumme yada rafine kolza yağının yumurta trimetilamin içeriğini etkilemeyeceği bildirilmiştir (ven Dänicke ve ark., 2006).

Turunçgil ve greyfurt kabuklarından ekstrakte edilen bazı flavonoidlerin (hesperetin, naringenin and pektin) yumurta kolesterolünü azaltmada araç olarak kullanılabileceği, naringenin alan yumurta tavuklarında total antioksidan kapasitenin artırılabileceği belirtilmektedir (Lien ve ark., 2008).

Karma yeme %2 veya %3 çörek otu (Nigella sativa L.) ilavesinin yumurta verimi, yumurta ağırlığı ve kabuk kalitesini artırdığı, yumurta sarısı kolesterol düzeyini azalttığı saptanmıştır. Yumurta sarısı kolesterol düzeyinin azalması karaciğerde kolesterol sentezinin azalması ile açıklanmıştır (Aydın ve ark., 2008).

Yumurta tavuklarının 5 hafta süre ile konjuge linoleik asit içeren rasyonlarla beslenmesi yumurta sarısı kolesterol düzeyinin azalması, sarı tekstürünün değişmesi ve kırmızımsı sarı oluşumu sağlanmıştır (Hur ve ark., 2007).

Havuç ve mısır silajının da yumurta sarısı rengini iyileştirebileceği bildirilmiştir (Hammershøj ve Steenfeldt, 2005).

Yumurta kabuk kalitesinin değerlendirilmesinde dinamik sertlik ölçümü (kabuk direnci) ticari olarak kullanılmaktadır. Kabuğun mekanik özelliklerinin anlaşılması ile yeni değerlendirme yöntemleri geliştirilecektir. Kabuktaki matriks proteinlerinin ölçümü ve kristalografik yapı gibi ultrayapısal analizleri içeren ölçümler kabuğun materyal özelliklerinden etkilenmekte; daha da önemlisi çok zor ve pahalıdır. Gelecekte kalite kontrol programlarına bu tip ölçüm metodlarının dahil edilmesi seleksiyonda yardımcı markırlar olacaktır (Bain, 2005).

(19)

Yumurta kabuk direnci yaşa bağlı olarak azalmaktadır. Bu özellik tüketici ve damızlık yetiştiricileri açısından önemdir. Yumurtacı damızlık tavukların karma yemine kısa zincirli yağ asiti (örneğin bütirat) ilavesi kabuk direncini artırmış, kirli, kırık, ve şekil bozukluğu olan yumurta sayısını azaltmıştır (Şengör ve ark., 2007).

5.2. Fonksiyonel Yumurta Üretimi

Yumurtanın kolesterol içeriğini düşürmeye yönelik genetik ve beslemeye (doğal ürünler, besin olmayan faktörler veya farmakolojik ajanlar) dayalı çalışmalar son 40 yıldır yürütülmektedir (Elkin, 2006).

Yumurta sarısının yağ asidi profili rasyon komposizyonundan etkilenmektedir. Omega-3 yağ asitlerince zengin kaynak olan dietteki balık (%1.5) ve keten tohumu (%5) yağları ile ticari olarak kabul edilen EPA ve DHA düzeylerinin sağlanabileceği belirtilmektedir (Laca ve ark., 2009). Karma yeme 100 g/kg keten tohumu ilavesinin yumurta α-linolenik (18:3n-3), eikosapentaenoik (20:5n-3) ve docosahekzaenoik (22:6n-3) asit konsantrasyonlarını artırdığı ve araşidonik (20:4n-6) ve toplam n-6:n-3 oranını azalttığı bildirilmiştir (Hayat ve ark., 2010). Cachaldora ve ark. (2006) rasyona farklı düzeylerde ilave edilen balık yağının (15‘ten 60 g/kg‘a kadar) yumurtanın omega-3 yağ asidi komposizyonunu yükselttiğini gözlemişlerdir.

Omega-3‘ce zenginleştirilmiş yumurta üretimi için keten tohumu yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Keten tohumu %48-50 oranında omega-3 yağ asitlerini içermektedir. Yumurta tavuk rasyonlarında keten tohumu kullanım oranının %1 artırılması yumurtaların omega-3 yağ asit düzeyinin 40 mg artmasını sağlamıştır (Leeson ve Summers, 2005). Daha güncel çalışmalarda ise rasyonda %15 düzeyinde keten tohumu kullanılması omega-3 yağ asit düzeyini %68 oranında artırmıştır. Ancak, yüksek düzeyde keten tohumu içeren rasyonlarla uzun süreli besleme yumurta üretimi ve yumurta kabuk kalitesi üzerinde olumsuz etkiye sahip olmaktadır (Jia ve ark., 2008). Bu etki, keten tohumunun içerdiği musilaj, siyanojenik glikozidler veya tripsin inhibitöre bağlanmaktadır.

Yumurta tavuk rasyonlarında mısırın akdarı (pearl millet) ile ikame edilebileceği ve keten tohumu ile birlikte kullanıldığında rasyonda keten tohumunun kullanım miktarının azaltılabileceği bildirilmiştir. Çünkü pearl millet mısırdan çok daha fazla miktarda omega-3 yağ asitlerini içermekte ve böylece yumurtanın omega-3 yağ asitlerince zenginleştirilmesi söz konusu olmakta, ayrıca rasyonda daha düşük düzeyde keten tohumu kullanımıyla keten tohumu kaynaklı sorunların (hemarojik karaciğer, yumurtada koku oluşumu) azaltılması mümkün olmaktadır (Amini ve Ruiz-Feria, 2007).

Karma yeme KLA ve balık unu ilavesi (sırasıyla %0.25, %0.25) yumurtanın n-3 yağ asitleri ve KLA‘ ca zenginleşmesini sağlamıştır. Yumurtaların KLA düzeyinin (4.2 mg/g yağ veya 21 mg/yumurta) ruminant ürünlerinden fazla (3 mg/g yağ) olduğu bildirilmiştir. Ayrıca 2 büyük yumurtanın tüketilmesinin 70 mg KLA ve 225 mg n-3 yağ asiti sağlanacağı belirtilmiştir (Cherian ve ark., 2007). Konjuge linoleik asit yumurta sarısı yağ asit kompozisyonunu önemli düzeyde değiştirmektedir. Bu değişim, özellikle,

(20)

düşük sıcaklıkta (4 °C ve 15 °C) depolanan yumurtalarda gözlenen kalite kaybı ile ilişkilidir. Konjuge linoleik asit, düşük sıcaklıkta depolama sırasında vitellin zarının geçirgenliğini etkileyerek albumin mineralleri ve suyun yumurta sarısına geçmesine neden olmaktadır (Aydın, 2006a,b).

Karma yeme kanola yağı ilavesi yumurta sarısı n-3 doymamış yağ asit konsantrasyonunu artırmaktadır (Ahmad ve ark., 2010).

Yumurta sarısının vitamin E içeriğini, rasyona ilave edilecek organik selenyum ile artırmak mümkündür (Skřivan ve ark., 2008). Böylece insan tüketimine sunulan yumurtanın besinsel değerliliğinde (vitamin E ve selenyum) iyileştirme yapılabilir.

Selenyumun insan sağlığı ve hastalık üzerindeki olumlu etkileri bilinmektedir. Selenyum bakımından fakir topraklar global bir problem olarak karşımıza çıkmakta ve acil çözüm beklemektedir. Bundan 100-200 yıl önce free-range sisteminde barındırılan ve dengesi bozulmamış topraklarda yetiştirilen doğal yem kaynakları ile beslenen yumurtacı tavukların yumurtalarının selenyum konsantrasyonları bugünkünden çok daha fazlaydı. Günümüzde selenyumca zenginleştirilmiş yumurtalar insanların ihtiyacı olan bu iz elemente olan gereksinimlerini karşılamada önemli paya sahiptir. Selenyumun organik formunun geliştirilmesi ve ticarileşmesi selenyumca zenginleştirilmiş ürünlerin yarayışlılığında yeni bir çığır açmıştır. Bir yumurtacı tavuğun rasyonuna ilave edilecek 0.3-0.5 ppm organik Se ile yetişkin bir insanın günlük gereksiniminin yarısını karşılamak mümkündür. Bugün İngiltere, İrlanda, Malezya, Avustralya, Türkiye, Rusya ve Ukrayna‘nın da aralarında bulunduğu pek çok ülkede selenyumca zenginleştirilmiş yumurta üretimi gerçekleştirilmektedir (Fisinin ve ark., 2008). Karma yeme inorganik (sodyum selenit) ya da organik Se (Se‘ca zenginleştirilmiş maya) ilavesi (0.15, 0.30, 0.60 veya 3 ppm) yumurta Se düzeyini artırmıştır. Ayrıca organik Se içeren rasyonları tüketen tavukların yumurtalarının ağırlığı ve Se konsantrasyonlarının daha yüksek olduğu bildirilmiştir. Yumurta Se içeriğindeki bu farklılık Se‘ca zenginleştirilmiş maya‘nın selenometionin olmasına bağlanmıştır. Selanometioninler, metionin kadar etkili şekilde yumurta bileşimine geçmektedir. Organik Se kaynakları aktif olarak emilmekte ve doğrudan proteinlere bağlanabilmektedir. İnorganik Se kaynakları ise pasif olarak emilmekte ve selenosistein sentezinde gerek duyulmaktadır (Payne ve ark., 2005). Organik Se kaynakları yumurta, karaciğer ve göğüs kasında daha fazla miktarda Se depolanmasını sağlamaktadır. Organik Se kaynakları içeren yemlerle beslenen kanatlı hayvanlarda glutatyon peroksidaz aktivitesi azalmaktadır. Bu bulgu iyileşen oksidatif stabilitenin göstergesi olarak yorumlanmıştır.

Karaya ağacının kökünden elde edilen karaya saponini ve fotosentetik bakteri olan Rhodobacter

capsulatus düşük kolesterollü yumurta üretiminde etkili olmuştur. Muhtemelen karaya saponini ve R.capsulatus erimez kompleks oluşturarak ve safra asitlerinin boşaltımını artırarak kolesterolün emilimini

azaltmaktadır. Ayrıca yumurta sarısı trigliserid konsatrasyonu da karaya saponini ve R.capsulatus kombinasyonunda %21 düzeyinde azalmıştır (Afrose ve ark., 2010).

Metabolizmada B vitamini folik asitin fonksiyon yapabilmesi 5-metiltetrahidrofolat‘a indirgenmesi koşuluna bağlıdır (Fuller ve ark., 2004). Bu dönüşüm, aynı zamanda, yumurtada folik asit birkimini de sağlamaktadır (Tactacan ve ark., 2010). Yumurta tavuklarında karma yeme folik asit (bazal

Referanslar

Benzer Belgeler

Kendisini şahsan bir kerıe, üstadımız F u a d K ö p r ü l ü nün, hücrei mesaisinde ve onun fransızcaya tercüme edeceği bir makalesini dikkatli ve titiz

Bir GalatasaraylI tahsilini her hangi Darülfünunda ikmal ederse etsin, ihtisası ne olursa olsun, herşeyden evvel ve ölünciye kadar GalatasaraylIdır.. Mektebin bu

Araştırmada her ne kadar bazı hizmet kalemlerinde memnuniyetsizlikler ortaya çıksa da; istatiksel olarak genel ortalamaya bakıldığında, vatandaşın belediye

Bu çalışmada siyasi, sosyal ve ekonomik bağlamda Ankara’nın geçirmiş olduğu dönüşümler zemininde gerçekleşen kentsel dönüşüm çalışmalarının kent

Dünya sağlık örgütüne göre inme; vasküler nedenler dışında kanıtlanabilir nedenler olmaksızın, fokal bazende global serebral fonksiyon bozukluğuna ait

Savunma yarasını meydana getiren etken sıklıkla, kesici-delici aletlerdir (1).Daha nadir olarak künt travma, kesici, delici, kesici-ezici alet veya ateşli silahlara bağlı

High prevalence of bipolar disorder comorbidity in adolescents and young adults with high-functioning autism spec- trum disorder: A preliminary study of 44 outpatients, Journal of

Asi Havzası yıllık toplam buharlaşma değerleri için istasyon bazlı gerçekleştirilen Mann Kendall eğilim analizi sonuçları.. Tablo