KAYBETTİĞİMİZ KIYMETLER :
Hal» Fahri OZANSOY
23 Şubat 1971 Salı sabahı hayata gözlerini yuman Üstad Halit Fahri Özansoy’un aramızdan ebediyen ay rılışının ikinci yıl dönümündeyiz.
10 şiir kitabı, 7 manzum, 7 adap te, 4 tercüme, 3 çocuk piyesi, «İtal yan Edebiyatı», «Viktor Hugo hayat ve eserleri», «G oth e’nin aşkları ve Aşk Şiirleri», «Yunan Tiyatrosu», «Fransız Edebiyatı ve Edebî Okul lar», «İncelemeli Batı Edebiyatı Ö r nekleri» ayrıca 2 telif 20 tercüme romanıyla Edebiyat Tarihimizde bü yük bir yer alan Ha|lt Fahri, denebi- lirki, şairliği ve edipliği babası Pro fesör Dr. Mehmed Fahri Paşa’dan miras olarak almıştır.
Şahabettin Süleyman bir kitapta Ondan bahsederken şöyle diyor:
«H alit Garbı değil, eski Şarkı bi ze terennüm etmiş, uzun maziler arasında ölü kalan masalları vezin ve ahenkle, taze bir lisan ile bize nakletmiştir.
Tahsili Galata Sultanisinde olup maatteessüf maraziyeti şiiriye se bebi y b mezkûr mektebi terke mec bur olmuştur. Lâkin fıtratın verdi ğine karşı mektep sıraları ne vere bilir? Halit Şair ve büyük doğdu ve yine öyle ölecektir. Bu benim en metin bir itikadımdır.»
Üstad, şiir ve edebiyat kadar Ti yatroyu da seviyordu. 1964 de ya yınladığı «Darülbedayi Devrinin Es ki Günlerinde» isimli kitabında: «E l li yıl... bu, sahneye müellif ve mü tercim sıfatıyla intisabımın tarihi.» diyor. Vefatına kadar geçen yedi seneyi de eklersek, yılı elli yediye çıkar.
1964 yılında Halit Fahri beyle aramızda geçen bir hâdiseyi buraya alarak hem o günleri tekrar yaşa mak hem de aziz okurlarıma duyur mak istiyorum:
Çok sevdiğim ve saydığım Üs tad Halit Fahri bey yukarıda adını verdiğim kitabı «İstanbul Şehir Ti- yatrosu»nun 50. yıldönümü
müna-Halit Fahri OZANSOY
sebetiyle çıkarmıştı. Hatırlanacağı gibi «Darülb-edayi»in devamı olan «İstanbul Şehir Tiyatrosu için 1964 yılı 50. sene olarak ilân edilmiş ve törenlerle kutlanmıştı. Fakat ben bu kanaatta değildim. Çünkü, 1914 de kurulan «Darülbedayi» Tiyatro ve Musiki bölümleriyle Konserva tuar halinde faaliyete geçmişti. «D a rülbedayi»» isimli tiyatronun Hüse yin Suat beyin Emile Fabre'den adapte ettiği «Ç ürük Tem el» piye siyle perdesini açtığı tarih 20 Ocak 1916 dır. İlk temsile ait pasajı yir?e Halit Fahri beyin kitabından okuya lım:
«Nihayet 20 Ocak 1916... Temsil gecesi İlk perde açılıyor. Halk, nefesini tutmuş, doğacak hârikayı bekliyor. Zaten Tepebaşı kışlık ti yatrosunu dolduran bu halk, ne za mandır böyle bir san'at heyecanıy la coşup taşmağa hazırdır...»
Hem ellinci yıl hem de bu kitap münasebetiyle, ya «Yeni İstanbul» veya «H e r gün» gazetesinde bir yazı yayınladım, «Ş ehir Tiyatrosu» nun 50 değil 48 yaşında olduğunu
Hafi Kadri ALPMAN
vesikalara dayanarak açıkladım. Çok ince, çok hassas ve okadar da alıngan olan Üstad, beni telefon dan bularak bu konu üzerinde ko nuşmak istediğini söyledi ve ertesi günü de buluştuk.
Halit Fahri bey çok sinirli idi. Ba na:
— Nereden çıkardın bu kırk se kizi?
Sorusunu bir şamar gibi yöneltti. — Üstadım, «Darülbedayi» 1914 yılında Konservatuar olarak kurul du. Birinci Dünya Savaşının başla ması üzerine Antoine’nin memle ketine dönmesiyle de faaliyetini durdurdu. 50. yıl münasebetiyle ya yınladığınız kitapta da bunlar aynen var. Kanaatımca başlama, hizmete girme, perdelerini açmakla olur. 20 Ocak 1916 gecesi ilk temsil veril diğine göre «Darülbadayi»in ve o- nun devamı olan «İstanbul Şehir Tiyatrosu»nun ellinci yılı 1966 se nesinin 20 Ocağında tamamlanır. Eğer siz ve arkadaşlarınızın düşün düğü gibi olsaydı. Taksimdeki Ope- ra’yı da temel atma tarihinden he saplamamız gerekirdi.
Diye karşılık verdim. Düşündü, gülümsedi ve ;
— Tefsire gidersek sen de hak lısın biz de haklıyız.
Cevabıyla işi tatlıya bağladı am ma, ikram ettiğim kahveyi içmeden kalktı gitti.
Şöhreti memleketimizin dışına taşmış Üstad, saygıdeğer bir zâtı sebepsiz yere incittiğimden dolayı çektiğim üzüntüyü tasavvur ede mezsiniz. Zaten çıkan yazının da bir etkisi olmamıştı. Onlar bildik lerini okudular ve 48. yıl 50. yıl ola rak kutlandı.
Halit Fahri beyin gönlünü tekrar kazanmak pek kolay olmadı. Muh sin Ertuğrul'un Şehir Tiyatrosundan ayrılmasına kadar sürdü. Artık ne diyeyim Nûr içinde yatsın.