• Sonuç bulunamadı

Başlık: İSLAM'A GÖRE SES VE MUSİKİ SANATIYazar(lar):EN-NATÜR, Şahade Ali;KALENDER, Ruhi;AKIN, AdemCilt: 33 Sayı: 1 DOI: 10.1501/Ilhfak_0000000789 Yayın Tarihi: 1994 PDF

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başlık: İSLAM'A GÖRE SES VE MUSİKİ SANATIYazar(lar):EN-NATÜR, Şahade Ali;KALENDER, Ruhi;AKIN, AdemCilt: 33 Sayı: 1 DOI: 10.1501/Ilhfak_0000000789 Yayın Tarihi: 1994 PDF"

Copied!
15
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

tSLAM'A GÖRE SES VE MUStKt SANATı'"

Yazarı: Dr. Şahade Ali EN-NATÜR

Çevirenlt.>r: Yrd. Doç. Dr. Ruhi KALENDER

Arapça Ar. Gör. Dr. Adem AKIN

1- Cahiliye Dönemind(~ Cin;' ve Musiki.

G i n a,'~'" sanatı, fertlerin ve toplumlarııı hayatlılda ünem.li biı' rol oynamıştır. Gina lczzetlerin cn büyüklerinden olup, işiten ve dinleycn-lerin kalpdinleycn-lerine ncş'e ve sevinç verir. Dinleyenin organla •.ını titretir, nef-sini dinlcndirir, sinirlerini rahatlatır, kederlerini unutturul', zihnini açar

ve huyunu yumuşatırl. Çünkü musiki; hayatın sanata dönüşmüş hir

yankısı ,'c aynı zam.anda vicdanın türlü şekillerde kendiIni göstermesi-dir2• Nefis, müsikiyi i~ittiğinde, sevinç H' zevk duyar. Musiki onun ruh yapısına neş'e verir ve önündeki zorlukları da kolaylaştlTlr3.

Güzel ses, kaJlln damarlarda aktığı gibi ~Tücuda yayılır. Güzel sesle kan berraklaşır; nefis gclii;'ir; kalp dinlenir. Çünkü musiki ; vücut vc • Bu makale, H. 1105/:lI. 1984'de, Bağdat'ta çıkan "el-]vlavrid" Dergisinin XIII. cild, LV. _ayısının 3-12. ,ahifelerinden alJl1111lştır.Makaleni" orijinal ismi "el-Gi~ ve'l-Müsika Ha//ıl 1Vihiiyeti'l-Asri'I-EmeL'i"dir. "Başlangıcından Em~vilcriıı sonuna kadar Cina ve Musiki" şeklin-de lereüme edilebilecek olan bu makaleyi biz, "İslam'a Göre SP.' ve IIIilsiki Sanatı "başlığıyla ver. meyi uygun bulduk.

Makalenin yazarı Dr. Şahiide Ali en.Niitur'dul'. Yazar 1939 yılında Filistin'in EI-Abbasiye kasabasında doğmuştur. 1965 yılında Şam (;niversitC'i'nden tarih lisansı almış; 1972 yılında Lübn,ın Üniversitesin'de, Mastırını; 1982 yılında da cl Yesiliye Üniversitesi'nde doktorasını yap-mışUr. 1'156 yılından beri Birleşmiş Milletler'e bağlı Filistin!iler'e Yardım Ajancsı'nda eğitici olarak çalışması yamnda, cn-:\'iitı;r, 1980'den sonra Yermuk Üniversitesi'nde "'externe" öiiretim üyesi olarak da görev yapmaktadır. Yazarın, tarih alanında, "'AbduUa!ı WLL ez-Zübeyr ve 'I-Ll1li.

fadaıü's-Sevriyyefi A!ıdi Beni Umeyye" ve "Tarihu'd-VeIJlcıi'I-Arabiyyc Hatta Ni!ıiiyeıi'l-CazIJi'l -Moğoli" adlı eserleri bulunmaktadır (Çev.) .

•• "Ciııu," milsikili veya mıısikisiz söylenen vezinli siize denmektedir. Şarkı ve türkii söy. leme de Cina ile ifade edilmektedir.' (Çev.).

İlın Hurdiizbih, Kiıfib,,'I-l.ev!ıi l'e'I-Melii!ıi, s. 21 (Beyrut-1969. II. Baskı) 2 Nesibü'I.İhtiyiir, el-Fennü'/--Cinrii'ınde 'I-Arab., s. 7. Beyrut-1955 3 İbn Haldun, f'1 - ,'fuh"ddime, s. 258.

(2)

188 RUHİ KALENDER- ADEM AKDI

organları yormadan elde edilen hir lı~zzetlir4. Annenin ağlayan çocuğuna ninni söylediğinde çocuğun sesini kesmesi de; çobanın kavalını çaldığın-da koyunların hepsinin ota koşması da; sü~üeüniin söylediği güzel nağ. mclerle deveIerin hızlanması da bu musikinin etkisindendirs. Sava~ta, askerler de güzel musiki nağmeleriyle ölüme koı;;maktadır6•

Beste ve müsikinin yapılması, ierası insan duygusunun bir ifadesi olduğundan nefis musikiden gıdalanır, onunla neş'el(~nir, sevinir, canla-nır. Bundan dolayı nef;s musikiye ilgi duyar7•

Toplumda insan hayatının hir'yansıması olan musiki , sonsuza kadar giden hayatının gelişme dönemlerini de canlandırır. Aynı zamanda mu-sikı; maddı ve manevi olarak çeşitli yönleriyle, insan oğlunun yaşadığı ortam ve çağı canlı bir şekilde aktarır. Genel olarak şarkı ve türkü mfısikı-den ayrı düşünülıniyeceğine güre bu, Araplar'da da böyledir. Çünkü bunlardan ht~r biri, organik olarak, biri birine sıkıca bağlı olduğundan, biri birine etki etmekte ve bir birilerini de tamamlamaktadırB•

Arap ğina çeşitleri çok olduğundan, hestelerinin de çok olması gere-kir. Gelişme ve esneklik kabiliyetinin bir işareti olan bu durum arabın ruhi ve akll tabiatına uymakta; dinliyenler,i kolaylık ve rahatlıkla ken-disine doğru çekmektedir9•

Araplar, en eski çağlardan beri ğinayı bilmekte; cn-nash, cs-senild ve e1-hezec gibi üç türü onlar arasında yaygındırlO.

eıı-N ash: Binicilerin ğinası olup buna c1-muraı veya cI~-ğinaü'l-cemibi de denilmektedir "Hida*" da buradan gelmektedirı!.

,~ EI-Ebşihi; el-MusıaıraJ, ii /146.

5 İbn Haldun, d -Muhaddiııu', >.20,8; c1-Eb~ihi, d-Mıısınrraf

j116.

(, a.g. eserler aynı yerler. "Bahar ve ~içekleri, ud ve telleri kişiyi etkilemiyorsa, o kişinin' mizacı bozuktur ve tedavisi de ylıklur". denilmistil'. Ahmed Şelebi, ..I-Ila)'iirü'l-lçıimiiiyc, s.171.

7 EI-Mesudi. Murüeıı'z-Zelw!>, 1/:121.

il Farnı.r, Tiirihu'l-Mtlsika el-Ara!>i)'ye, s. 6.

9 Mnhammed Mahmud Sami Hafız, Tiirih el-Miisikn ı:e'I-Ciru1i'lambi)', s. 2.

10 İbn Ueşik, d-lfmde, II /31 :1-314: İbn Haldun, el-Mukaddimr, s. 427; c1.Ebşihi,

el-Mus-l<ııraf il /150; Abdıırrahim Mahmıııl, MeceUetü'l-iı1I1kıetaf A;ahk 1928, •. :186, (1'arihii'I-Cimii'l

-Arabiy)

• Hidil: Devenin adımlanna uygnn olarak siiylenen ğinil çeşidi,lir. İlk arap ğinasımn da huııdun doğduğu i1cri .iiriiliir (~:e\').

ı1 _~'eI-Ilid:ı'1ğiIHı~ını deve ayaklarının hareketine g:örc~ ilk söyliycnin ?\fudar h. :'\izar ol-duğu zikredilnıektedil'. Bu konuda bkz. İbn Reşik el-Umde,

ır

;:115: el.Ebşihi. el-Mııstatraf, IIi

146; el-IU"udi, ı11l1rı.cıı'z -Zelıcb, 1/321; Zeydan, el-Miice.:, Li Tiirihi Adabi'I-Lıigaıi'I--AraJ'bi)'yc, s. 50.

(3)

iSLAM'A GÖRE SES VE MUStKİ SANATı

es-Scnad: Nağmc ve ara seslcri çok olan "pest" hir ğinadır. 189

el-Hczee: Ağır haşlı insanı hile, defye mizrnarla (bir çeşit düdük) yürüten, dansettiren "tiz" hir ğinadır.

Çöller, nağmelerin fısıltılarıyla daIgalandığında, ovalar da beste-lerin verdiği ahenk ve hareketle dansettiğinde insan, beste ve nağmeleri devenin ayak seslerinin iıhenk ve uyumu ile, gecenin sakinliği ve karan-lığında, kendi derinliği:ııde cömertçe coşarak söylerl2

Arabın, )'~orgunıuktan sonra, SU)'"u bulduğunda, sevıncini ğinaya

dökmesi, hiç de hayret verici değildirl3• Aynı şekilde kabilelerin gönder-dikleri heyetlerin, Kabe'de huluştuklarındal4 veya "U' kaz'~ panayı-nnda karşılaştıklarında sevinçlerini ğina ile dile getirmeleri hiç de yadır-ganacak bir şey değildirl5.

Şairler tarafınan Arap kabileleri arasında meydana gelen mesele-lerin ğina ile dile getirilmesi de normal sayılmalıdırl6•

Arab'a göre ğina, aşk, macera ve hikrnetli sözlerin söylendiği önem-li işlerden biridirl7• Onun için, Nabatlılar, Gassfmller ve Hire Arap-ları normal hayatlarında ğina ile. uğraşmışlardır. Onların bu yaşantı-larına, özellikle bayram ve toplantılarına kadınlar da katıLruştır.18• Ancak ğina, hu dönemde gelişmiş değildir. Bilakis insanlrın basit olan hayatlarının bir görüntüsüdür. O dönemin ğinası düzenli bir ınırılıı olmakla be.raber besteleri vezinlidirl9• Bu musiki türü genellikle sadelik ve anında söylenmekle meşhurdur20• Söyleyen kişi bunu içinden geldiği şekilde söylemektedir. Kişinin şarkı ve türkiL söylerken ses tonu~daki değişiklik, tabiattaki kuşların cıvıltıları ve güvercinin ötüşüne benzerlik göstermektedir21•

M e n ol zir e' ve G a s s iin i Ara plan gece oturmalarında, yanlarıiıa seşleriyle canlılık katan kadınları da aln-Iardı. Bu da onlara Arap yan m-adasındaki arapları kendÜcrine çektiği gibi şairleri de şililerinde bu

ka-12 Neııibü'I.İhtiyar, el- Fennü'ı-Gincii, s. 5. 13 Nieholsoo, Lirerary Ilistory of ıhe Arabs, 9. 73.

B Faruk Hurşid, Meeelletii'd-DeL.ha, Aralık-I9i6, s. 60 1.5 Farrner, l'ôrihu'I-MiJsika, 9, 10.

16 Nesibü'I.İhliyir, el-Ferınü'l-Ginôi inde'l-Arabi, s. 19. 17 Niehol90o, a.g.e. s. 123-136.

18 Flirmer, Tôrihu'I-Musika, 9. 13-19 . . 19 Farrner, B.g.e.S.63.

20 Nesibii'l.İhtiyiir, el-Fennü'ı-Cincii ınde'l-Arabi, s. 23.

(4)

190 RUHt KALEl'\DER-A-DHI AKIl'\

dınları dile getirdiler22. Abdullah h. Ceda'nın yanında şarkı söyleyen "Ceradcti-:\.de"diye isimlendirilen iki kadm vardı23. Sonra bu şarkı söyleyen kadınların sayıları, Arap ileri gelenlerinin gece oturmalarına ve bu gceelerde kadınları dinlemek arzu tcınayülIcl'indcn dolayı, artmı:;-tır24,25. Duyguları hassas olan Arahın hayatında, bu ses sanatkarları önemli rol oynamıştı~'. Bu sanatkarlar, Arabm dünyasını aydınlatan yıldızları ve karanlık gecenin parlak gillüeükleridir. O, Arabın uzun yol-euIuğunda arzu ettiği azığıdır.' Onu dinleyen Arap, onunla neşelenir, gözleri dolar ve onunla mest olurdu. Ancak musikiyi İcra eden bu genç kızların toplum içinde yapmış oldukları sanata uygur! bİ!' yerleri varmı)'-dı? Hayret edilen şey cevabın olumsuz olnıasıdır26.

Hicaz'da Gassanilerle Hire Arapları yanında, Arap yarımadasında, ev hanımlarıyla musikiyi iera eden genç kızlar, ğinaya katkıda bulunmuş ve erkeklerin yanında yerlerini almışlardır. Görüldüğü gibi ğina yalnız bir gruba has değildir2?

Araplarda sesli okuma, rahat ve basit bir şekilde başlamıştır. Bu sesli okum.ayı tiiccarlar; gezici hedeviler, kasidenin beyitlerini, at ve deve tırnaklarının çıkardığı seslere uyumlu olarak terennüm etmeye başlamışlardır. Sonra davul ve tef aletlerini kullanarak geliştirmişler-dir. Bu geüşme, tanbur, ud, gitar kullanmakla son bulmuştuıs. Arap-larda ğinayı i}k geliştiren ve ınusikiyi kullanan en-Nadir İbnü'l-Haris olınuştur29. Mimİk ve hareketlerin yerine geçen ğinayı ilk geliştiren; içi boş deriden yapılmış udu da ilk kullanan 0'dur30.

22 Farrner, Tarihu'I-Mu.iklı, •. 20. (el Aş6. Kahve ile; Tuna, Lehid ve Ha"san da

('11-riyelerle şıırkı .öyledi)

23 EI.Mufııddal b. Selemt', eı-Od ve'l-Mdiihi (Gıızinolar) s. 42, yazma; ibn Vii"11e1-Hama,-i,

Teeridü'l-A,t'tiini. 111/964; .bn Habilı, el-Mulıabbar,. s. 138.

24 Abduh Bedevi, e,-Sı,d ve'I-Iladiiraıu'I-Arabiyye, s. 119. Bıı asırdaki şarkı "öyleyen kızlardan bilinenler binti Afzar, Zeynep, Hamame, Erneb Huleyde. Hureyre.

25 Ahmetlü'ş.Şaıni, fiTiirihi'I-Arabi re'ı-Isliim, s. 47. 26 NesiLü'l-ıhıi~'ar, el-Fennü'ı-Giniii inde'I~Arab, s. 13.

27 Yusuf Gavanme, Mecelletü'I-Efkilr, Fennü'I-Müs\ka ve'ı-Gina inde'I-Arab, sayı: 48,

s. 134. •

" 28 Sami Muhammed Ali, MecelIetü's-Sakiifetü'I-Arabibiyyc:

ı.

yı), Bayı: 8, s. 105. 29 En-l\"adır ibnü'I-Hı1ris. Alkııma b. Kildc b. Abdumenılf'ın oğludur. Udu ilk çalandır. "Kureyş'jn Heni Abduddar kolundandır. 0, Kureyş Kabilesinin kahram,mlıınndadndır. Bedir savaşmda müşriklerin sancakt:ırlığını yapmıştır. EI-Hari. Peygamberimizin teyze"inin oğlu olmakla bera"ber, ona en çok eziyet edenlerdendir. nedir .avaşmda Kureyşlilerin yanında harbe kutılınış, müslümanlar tarafından esir edilip öldürülmüştür. EI-Klimil, II /26; el. Kııyra vani, Zehratü'I-Adiib, III/33-34 Yakôı, Mucemü'l--Buldiin. J;I 12; ez Zirikli, el-A'lalim. VIII

i

33.

(5)

fSLAM'A GORE SES VE MusfKt SANATI 191

Ihnü'l-Hi'ıris, musikiye ihtiyaçlarından dolayı değer verİp törenlerİn-de kullanan yiieelten ve kendil.~rintörenlerİn-den sanat bakımından ileri olan, Hire Araplarıyla Gassani ve Nabatlı kardeşlerinden almıştır3l.

Cezil'e Arapları musiki aletleri ilc ğinayı iera etmişlerdir. ,Kadınlar bile mezlıc!', cl-kıran, el-mevtır, ed-def, el-eelileil, en -nakus~ı el-mi'zafe (uzun danıl) çalımı~lar ve bunların eşliğinde eserler okumuş-lardır33.

Bu musiki aleıleri sınırlı olarak bilinmekteydi. Bunlar eskiden beri dünya'da rebahi kullanmakla tannımışlardır34•

Bunrlnn, Cezil'e Araplarınnı ğinayı bildiği ve basit musiki aletlerini kendi sosyal ve kültiird hayatlanna uygun olarak kullandıkları anlaşıl •. makL:ıdll'. Bir sonraki bölümde ele alacağımız üzere, bu sanatın icrası ye bestesi, Emey:ler düneminde, Mevillilerinde katkısıyla hissedilir derecede bir gelişme güstermiştir .35

B- İSLAMıN DOGUŞUNPA

GtNA VE MüsİKİ

İsI[1ll1hukukçuları, ğina ve musikinin helal ve haram olması konu-sunda giirüş, ayrılığına düşmüşıcrdir. Onlardan her biri kendi görüşünü destekler mahiyette delil ve isbatlar ileri sürmüş ve büyük kitaplar telif etmişlerdir. E~er musiki , harbe katılan askerleri çoşturarak onlara güç vermek için ise ınüstehaptır. Bu alanda, yatanın savunmasına askerleri sevketmek gayesiyle eoşttırucu marşıarın söylenmesinin de iyi olacağı kaııaatına varınışlardır. Peygamberiınizin de güzel sesi kabul ettiğini, ıneşhur sahabilerden Ebu Muse cl-Eşari'ye şu sözüyle belirtimiştir: "Sana, Allah Davud aleyhi>:sel[ıma vcrdiği çalgı aletlerinden birini ihsan. etmiştir"36. Peygamberimizin bu hususdaki diğer hadisi de sşöyledir: "Kuı.'an.-ı Kerim'i güzel okumayan (güzel ses ve makamla) bizden değil-dir"37. Mina günlerinden bir gün, Hz. Muhammed'in elbiseleri ile örtülü bulunduğu bir sırada, Hz. Ebubekir Sıddık'ın Aişe validemizin yanına girdiğinde iki cariyenin tef çalıp eğlence yaptıklarını gördü. O iki

cari-ycye kızd~. Bunun üzerine Hz. Muhammed yüzünü açıp, Ebubekir

Sıd-31 Fiinner, Ttirihu'[-Mıı .•iku d-ArubijJ'e, ,. 13 (Stra1>o'dan naklen)

3~ Bkz. Divanü'I.Aşa, 5.92.120; Fanner, Ttirilıü'l-Mıisi/;a. s. 12

33 t'zıııı davııl yemenliler ıarafından da klıJlanılmışbr. (Fiinner, Ttirihu'lr-Masika, s. 9) 3! Nesibü'I.İhliyar, rl-Feıınii'[-Giııtif inde"l-Arab, s. 17

35 Abdurrahnıan el.Ceziri, cl- Fı/;hıı alii el- Meztihibi'[-Erbaa, V 155-56, Be,'raı-Dtirü'ı-Tiirüs ya},nlan (t.y.).

36 cl.Ebşihi, el-;l-lustatraf, 11/116.

(6)

192 RUHİ KALENDER-ADEM AKti'\

dık'a; "ey Ebubekir! Sen onları bırak çünkü Im günler bayram

günleri-dir"38 dediği rivayet edilmektedir. ' .

Rivayet edildiğine göre Hz. Muhammed; Hassan İbn Sabit'in cari-yesi Siri'nin mizheri ile birlikte şarkı söylerken yanına gelmiş; onu bu çalgıdan yasaklamadığı gibi, dur diye emir de vermemiştir. Bu cariye-nin böyle eğlendiğim zaman bir sakınca varmıdır? sorusuna Hz. l\'Iuham-med gülümsiyerek "inşaailah sakınca yoktur"39 cevabını vermiştlr.

Tarihçilerin aktardığı başka kıssalar da vardır40• Bu kıssalarda,' Hz. Muhammed'in şarkı, türkü söylemeye ve tef çalmaya iz.in verdiği vurgulanmaktadrr. Bundan ses, nağme, tef, yerfı(, kamış, ud ve tanbul' gibi aletlerin dinlenebileceğinin hel al olduğu çıkarılmaktadır. Ancak Hz. Muhammed'ten "Bu ses sanatkarı bayanların satılması ve satın alın-ması haram olduğu gibi, onları dinlemek de haramdır" 41 dediği rivayet edilmektedir.

38 el.Mufaddal b. Seleme, eI-Odu ve Meli\lıi, s. 5 (yazma) Dürü'I-Kütübi'l Mısrıyye. Güzel Sanatlar Böliiınünde533 numarada kayıtlırlır.

-39 el.Ebşibi, e!-Mustatraf, 11/147; en.Nuveyri, Nihayetü'I-Ereb, LV 1139; ibn Seleme, s. 9 40 a- Hivayet edildiğine göre, cariyelerden biri Uz. Muhammed gazvesinden salimen dön-düğünde tef çahp şarkı söylemeyi adamıştır. Hz. Muhammed döndüğünde, cariye ona sormuş o da "adadıysan çal" demiş ve cariye de tef çalmağa başlamıştır. Du sırada odaya Hz. Elıubekir, sonra Hz. Ali, sonra Hz. Osman ve daha sonra da lIz. Ömer ginli. Cariyc tefi aUp iizcrine oturmuş-tur. Bkz. İbnü'I.Ga~.arani, es-Sema,ii" s. 55 (bu cariyenin admın Sinn olduuğ belirtilmektedir); eş-Şevk3ni, Neylü'l-Et'ıar, VI1I/27l

b- Ensardan bir cariyenin gelin olarak kocasına ğinasız teslim edildi~indc, Hz. Muhammed' in Hz. Aişeye şöyle söylediği rivayet edilmektedir: kocasına hediye ettiniz mi? Hz. Aişe "evet" dedi. Hz. Muhammed, kendisi ile birlikte ğin,; söyleyeni de gönderdiniz mi? Hz. Aişe "hayır .yapmadık" dedi. Hz. Muhammed, sen bilmiyorınusun ki, Ensar, söylemeden hoşlanan bir kavimdi~. Kes~ke oua okuyan birini gönderebilseydiniz" Size geldik, size geldik, selümlayın bizi, selamhyahm sizi" .... esmer tane olmasaydı, biz dcrenize inmezdik. Hz. Muhammed devamla ... el-Eb~ihi, cl-Musıaıraj, II /l.lı; İbnuü'I.Gaysarnoi, es-Semaa'", s. 55.: en.Nuveyri, :\'ihayeıii'l-Ereb,

IV /139.

c- Peygamber'in zamanında üç müzisyenin bulunduğu, onun önünde çaldıklan ve söyle-dikleri belirtilmektedir. Onlarılan ilki Amr b. Cmeyye el-Sahridir ki, bu müzisyen Hz. Ali ile Hz. Fatmaum düğününde çalIDışli. tkincisi, Hamza b. Yetim olup, bu da müzisyenlerin başkanı, yine Hz. Ali ilc Hz. Fatmanın evlenmesinde Biliil ile hirlikte okumuştu. Üçüncüsü ise, Hz. Mu-hammerl'in. savaşlarında Kiıs (uzun davul) ~'alarılı. Kendisi Hintli olup adı Baba Sündik'tir. (Bkz. Sami Muhamme! Ali, Meeellelü's-Saakafeıü'l-Arabiyye, i. yıL., sayı: 28, Haziran 1974:, s.

ıos;

Evliya (elebi'den naklen Farrner, Arap Musikisi Tarihi, s. 151.

d- Ifz. Ebubekir, Hz ..Muhammede şarkılar esnasında dil uazntnn iki l\fuğanniyenin dıHlak-lanmn soyulmasını emreui. Bkz. Taberi Tarihi, 111/321, 342; eI.Helazuri, Fulı1hıı'I-Buldiin, s. 142.

41 İboü'I.(;aysariini, e~-Semii', s. 84-85; eo.Nuveyri, lViMyeıü'I-Ereb, IV 1151; Hz. Aişe-den de buna benzer rivayetin bulunduğu, Bkz. en - Nuveyri, a.g.e. s. 134.

(7)

iSLAM'A GÖRE SES VE MusİKİ SANATı 193

Her ne kadar önceki müslümanlar, gınanın hel al olup olmadığı

konusunda görüş ayrılığına düşmüşlerse de, hiç şiipheEiz islam; ğinada şahsiyet zayıflığı, kadımı davranışlar ve cahiliye adetleri bulunduğun-dan,42 ğina ilc uğraşanın içki içmesinden, çoğu zaman eğlence ve boş şeylerle meşgulolmasından dolayı, mÜElüınanları~ bunlarla zaafiyet göstermelerini önlemek amacıyla bu mesleği teş"ik etmemiştir. Diğer bir sebep de o gün bu sanatı icra eden kadınlara "el-Kine" adı verilmek-te ve buisinı de Arapça'da kötü kadın anlamına gelmektedir43.

Ginaııın kütü görülmesine kadınsı davranışta bulunan sanatkar-ların durumu da ilave edilebilir.

Ginfının durumu Hz. Peygamber ve kendisinden sonraki halifele-rinin döneminde, sadece Kur'an-ı Kerimi ve ezanı kurallarına uygun ola-rak okumak ve şİir söylemekten ibarettir44• Bu, sınırlı da olsa, sade ve basit şekliyle ğinanın olmadığını gösterır.ez. Kaval, telli aletler ile mfısi-kinin mübahlığı konusunda hize bir şey ulaşm.am.ıştır Ancak önceki müslümanlar islamda , musikinin dinlenm.esini haram kılan her hangi bir şey bulunmadığı için helal saynıışlardır45. Bununla beraber onlar, kıralın kabalığını ve heybetini küçümsemek amacıyla davul ve borozan çalmaktan kaçınmışlaı-dır46.

c-

EMEVİ DÖNEMİNDE

GİNA VE MÜsİKİ

Em.eviler, fetihler sonucu binlerce kül e ve cari yeyi hilafet merkezi olan Hicaz'a çekti. Bu köle ve cariyeler de medeniyet ve kültür malze-mesi olarak bilinen bütün musiki aletlerini; ud , tanbur, çalgı ve düdük-lerini beraberinde götürdüler47• Bunlar direkt ve en direkt olarak, Eme-. vi toplumunda bu sanatın gelişmesine etki etmişlerdir. Böylece Hicaz, , Şam ve diğer yerlerde48 daha önce görülmeyen yeni bir sanat anlayışı ortaya çıkmıştır. Biz bu bölgelerde kadınlardan ve erkeklerden sanatkar yetiştiren Teknik Okul ve Enstitü benzeri merkezler görmekteyiz.

Bu-42 YUsuf Dervi~ G''''iinme, ılfecelletü'I-Ejkar, "Fennu'I-Mılsika ve'ı-Gina", sayı. 48, s. 135.

43 Fanner, Tarihü;l-lIfu.sika el Ara},;yye, s. 59; el Feyri'ızabiid, el-KaamlJ..u'I-Muhit,

ı,r

j

264 dc "cl Kine", şarkı söyleyen cariye; "et-Takayyun" ise süslenmek anlamaında kullanılmış-tır. el-ı\fu'cemrı el-Vasit, llj776'da cariyc ve şarkı söyleyen kadın anlamında kullanılmıştır.

4..1 YUsuf Gavanime, Meeell.ıii'l-Efkar, ••Fen7li'l-Mitsika ı;e'I..G17Ia", sayı 48, s. 135.

46 İbn Haldfm, el Afrıkadılime. S. 259.

47 İbn Ra~il" el'Umde, Ilj314; el.:\lufaddal ibn Selerne, el-Od ve'l-Melahi, s. 23, 26, 28, 30 (yazma)

(8)

194 RUHI KALENDER-ADEl\l AKli\'

ralarda yetişen sanatkarlar da 'mesleklerine, bağlı kalm.ışlanlır. Hicaz'-da ğina ve musiki akademik bir seviyeye ulaşmış; diğer yerdekilere üs-tünlük sağlamıştır. Emevi halifelerinin saraylarında mlısik, icra edenlerin kaynağı da bu merkezdir.

Hicazda bu sanatm seviyesi, Şa~n ve Irak için örnek olmu~, onlara' hakim duruma gelmiştir. Şam ve lrak'ın I1icaz'a akademik ve uygulama

yönünden yetişmesi mümkün değildir.

Bir,taraftan da islam bütün incelikleriyle, zülıt, takva derecesine ka-dar uygulanır, Islam Hukuku ve Hadis ilmiyle uğraşılırken, diğeı' taraf-tan da oyun, eğlence ve şarabın kullanıldığı bir başka hayat yaşanmakta-dır. BÖylece birbirine zıt iki ayrı hayat tarzı bir arada bulunmaktadE., Mekke, Medine ve civarları, erkek ve kadın sanatkırlarla dolup ta7mak. ta;bu sanatkarlar kafileleriyle hacılara eşlik ctmekte ve onlara ğinu sanatını icra ettikleri gösteriler yapmaktaydılar49. Peygambe!-"lik di-yarında, Emeviler döneminde, ğina ve mlıf;:ikinin niçin bu derece geli~-tiği sorusu akla gelmektedir. Şüphesiz, bunda siyasi, iktisaadi ve içti-maı faktörler roloynamıştır. Bu sebepleri şöyle açıklıyabiliriz:

1- Siyasi sebepler: Emeviler Kureyşin ileri gelenlerin chcl' hangi bir fırsat vermiyerek ve önlerini kapatarak, siyasi iktidarı kendi aile-lerinde toplamışlardırso. Bu dumm; kendilerine fazla yük getirmeiye-cek içki ve eğlence gibi kolay şeylere yönelmelerine sebep olmuştur. Bu da, devletin Kureyşlilerin ileri gelenlerini siyasi ve idari işlerde ayırma planını gerçekleştirmeyi sağlamıştırsı.

2.

Hicazlılar'ın ellerinde bol kaynak bulunması: Bu da

yapılan fetihler ve devlı::tin onlara bol miktarda yardım etmesinden dolayıdır. Bu durumda Hicaz!ılar arasında ze~gin \'C rahat bir tabaka ortaya çıkmıştır. Onlar bu varlık sonucu, eğlence, şenlik ve boş ~eylerle uğraşmışlai: bu zenginlik, ncfislerini terbiye edip, geliştirınelerinden daha çok fesada uğralT'.asına sehep olmuştur.s2

3. En iyi cariye ve kölelerin mevcudiyeti: Bu cariyeler

terbiye bakımından çok iyi oldukları gibi Jlcscb bakımından da iistün vasıflara sahiptirler; çoğu kıral ve prensIerin evlerinde eğitim görerek yetişmişlerdi. Böylece medeni bir terbiye ilc eğitilmi~ bulunuyorlardı,

49 ıbn Va.ı1 el Hamavi, 1'ecridül'-AMni, 1/280.

50 İbrahim Beydôn, Meliimih,,'I-1'aY'y,iriiıi c.-Siyasiyyc, s. 156 51 Bint ~-Şıiti, binı el-Hüseyn, s. 127

52 Muhammed Cemil Beyhem, ei-1Haa'lü.ri Uad"tJ",li r.l-Arııbi, ;. G3, Diırii'ıı- :\c~ir

(9)

İSLAM'A GÖRE SES VE MusİKİ SABNATI 195

İşte onlaı:ın öncmleri buradan kaynaklanmaktadır. Bunlar erkek ve

kadm olm'ak hildikleri bütün şeyelere Arap karakterini de ilave ederek yeni ortama aktarmı~lardıL53.

4. Mekke ve Medine'nin nüfuzuna Eon vermek için,

Emeviler'in Hicaz'da eğlenceyi teşvik ve refahı te'min et.

meleri54•

;;. B e d e vil er, medenileşip rahat hayat şartlarını buldukları za-man, fakirlikten zenginliğe erişen kimseleI'in yaptığı gibi, eğlencede aşı. rılığa kaçtılar55• Belki de musiki sanatının Hicaz bölgc5inde gelişmesin-de, uygun ortamın hazırlanmasında yukanda geçen sebepleri n önemli rolü olmuştm. Öyle ki Hiea~, sanatın esas kaynat~ı ve temeli olarak kal. dığı gibi, Abbasi devrine kadar aydınlatıcı bil' merkez durumunu koru-muştur.56

Arap olmayanlar (Mevali'ler) Emeviler döneminde musikı sanatın-da yeni metotlar geliştirmişler ve daha bilinmiyen musıkı aletlerini kullanmışlardır57• Bu sanatkarlar başlangıçta özel meclislerinde, kendi dilleri ve m.usikileriyle şarkılar söyleyerek, musikıyi cn iyi tarzda iera ederek, kendilerini dinleyenleri mest etmişlerdirS8•

Saib Hasir, fıtrat ve tabiata dayalı Arap musıkısine yeni esas-lar getirerek geliştirmiş, yabancı besteleri de adeta araplaştırmıştır. au çabası musiki sanatının icrasına sağlam bir üslup getirdiği gibi, kendisine diğer musikı şinasIardan önde gelme vasfını kazandırmıştır. Tuveys de, klasik metottan kurtularak, dinleyenlerin zevki;ıe uyum sağlayacak şe-kilde kendini göstermeyi başarmıştır. Sonuç olarak bu sanatkfır musikı sanatında kendine has bir metot ortaya çıkarmıştır. Tuveys, önce Defi kullanarak ilk defa yeni bir metot ortaya koymuş, sonra da Hezee ve Remel uswünü icad etmiştir59• İbn Müseeeah da ~anat çizgisine Kabe'. nin inşaatında çalışan yabancıların bestelerini Arap musikisine aktar-makla başlar. Ruhunda musıkıde ge~iş bilgi sahibi olmak arzusu doğan

53 Ahmed Emin, F,<crii'ı-lsırını, s. 179

54 Ahmed Emİn, Siimi Muhammed Ali, es-Sekafeıü'I-Arabiyye Meenıüası.

ı.

yıl, Bay. 28, Hn7.iran-1979, ,. ı05

55 Cebroiil Cobur, Ümer b. ebi Ra/Jiia binI el-Hüseyn, s. 128 56 Beydun;, ed-Devlcıü'l-Emeviyye ve'l-Muiirada, s.66.

57 Nesibü'l.İhtiyiir, el-Fenııü'I-Cınaiii'ınde'I-Ariib, s. 14

58 el-Isfahiini, Trcric1ü'l-Ağiirıi, 1/85, eıı-Nuveyri, Nihiiyetü'l-Ereb, TV/25. 59 en.Nnveyri, a.g.c. IV /231).

(10)

1,96 RUHi KALENDER-ADEl\-1 AKli\i

bu sanatkiir, en güzel Bizans bestelerini almak üzere Şaın'a kadar git-nıiştir60• Daha sonra Hiea'za dönen ibn Müseccalı, eski Arap musikisi ekolünün jik temel taşlarını koyar. Böylece Arap musikisinde yenibir teori geliştiren İbn Müseccah, Mekkedeki bir çok şarkıcı ve sanatkarların da üstadı olmuştur. İbn Müseccah gibi, ibn Muhrız de .alıntı yapmak vc sanat taklidi metodu üzerinde yürüyerek, cn iyi besteleri alıp, güzel bir . sentez yaparak, bunlara kcndi zevk ve sanat duygusunu da ilave etmiş ve bu yeni besteleri daha önee benzeri duyulmamış bir m.usiki türü üret-miştir61• Bu husus ibn Muhriz'e diğerleri üzerinde bir öneelik kazandır-mıştır. Bu konuda, sesinin güzelliği ve iyi icra yapması kl'ndisine yardım-eı olmuştur. Nitekim bu çalışmaları ile Araplar'ın en' büyük ünlü musik: üstadı ünvanını almıştır.62 Şürdek. çHt nağmelerin ieadı üstünlüğü de İbn Muhriz'e aittir. İbn Süreyc ise yeni bir şey sunmamış olup, kendisin-den öncekilerin yolunu, izlemiş; Arap musikisi ile uyum gösteren yabancı nağ-melerin güzellerini almıştır. Ancak ibn Süreyc musikiyi yüksek bir meslek olarak telakki etmiş ~e şiirin çeşitli kısımları, vezinler ile bestc ve kompoze kurallarına uyması gerektiğini söylemiştir.63

el-Garid de, papazlarlIl64 hüzünlü besteleri ile etkilenerek yeni bir tür sunmuştur. Bu tür ağıt ve mersiyelere dayanır ve matem hava-sını ihtiva eder65• İşte bu şahıslar bu dönemde Arap musikisinin çekirdeği ğini meydana getiren öncülerdir. Daha sonra gel~n yeni hir nesil: onların metodunu takip ederek, eski ile yeniyi mczc etmişlerdir. İzzct el-Mila gibi daha sonra gelenler Arap musikisini geliştinnişlerdir.66

Musiki ve bestelerde yeni bir tarz Saib Hasir ile ortaya çıkar.67 Bu zat ndu yapmış ve ilk defa onunla şarkı söylemiş ve ri tm adı ,"crilen68 usulü (ika') icad ctmiştir. Arap sanat müsikisİnde buna sakll (pest) dc-nır.

60 eo.Nuveyri, aynı eser, 6. 240, Tecridü'l-Ağani, 1/322, İbo Hallikan, Vejiıyaı cl-Ayan.

III1506.

61 eo.Nuveyri, NiJuiyeıü'I-Ereb, IV 1287

62 en.Nuveyri, aynı yer, IV 1287; l'e.ridii'I-A,ijani, 1/131

63 eo • Nuveyri, Nihayeıü'l-Ereb, s. 256; Teeridü'l-Ağani, s. 95 M Ne.ihü'I.İhtiyıir, el-Fennü'ı-C"uii, s. 26

65 Teeridü'l-Ağüni, 1/287; Nesibü'l-lhtiy£ır, Fennü'ı-Cinüi, s. 40

66 Bunların eo meşhurları; ~Iabed, İbn Ayşe, Yunus el-Katib, Atrat, el Ebeer, Buuey., el-C az!!, Neem b. Tanbiır. Kadın sanatkarlardan ise; Cmnile, Selame, Bababe, Selame ez-Zer-ka, Rabihe, Sa'de ve Sıl ad gibi.

67 el-Lırabiini". Tecridü'l-Ağani. I1I/962 68 Fıirmer, l'iirihu'I-Mr ••ika, el-Arabiyye, s. 69.

69 eI.Lırabini, Tecridü'I-Ağ{ini, 1/95.; en.Nuveyri, Nilıayeıü'l-Ereb, TV /25 70 Muhammed !Ilahmüd Siilim

lıarlZ,

Tarilıü'I ..Mıısikn ve'l. Gina cl Arabi, s. 41.

(11)

İSLAM'A GÖRE SES VE ~lUsİKİ SA!\iATI 197

ıbn Süreye, Mekke'de69 Arap musikisinde uHu ilk kullanan

şa-IU8iır. O, ymuş ve vezinlerdeki çe~itliliği getirmiş, aynı zamanda nağ-mcleriıı uzatılmasıyla da ilgilenmiştir70•

Hezec ve Remcl usülünün İslam Tarihinde ilk defa7! kullanılması şerefi Tuveys'e aittir. Ondan sonra ilm Muhriz iki Inısrah arapça ~ürdı: nağmeyi icad et.miştir72•

H uneyn ise, ilk defa besteyi e1-IIezec'den Senna'dı: aktararak gcliştirmiştir. Bu da, bir şarkı parçasının, yeni usül ve sanat kurallarına bağlanmasıııı sağlamıştır 73.

İzzetü'I-MiHı, güzcl besteler yapmış. olup ilk etkileyici şarkı söyleyen kadınlardandır. Bu kadın sanatkiır, mizher, ud Ye kanim gibi bir çok musiki aletlerini de cn iyi hir şekilde iera etmiştir74.

Milsikide sanatkar şahsiyetinin ortaya çıkarılmasında Cemilenin büyük rolü olmuştur. Cemile, müzisyen ve sanatkoırIarl yüee amaçlı bir sanat yarışması için bir araya getirmiş7S, burada sunulan çalışma ve İcralan da sanat yönleriyle tenkit etmiştir 76.

e i-

G

ari d ise, ieradan çok bestenin kederli olmasına önem verınış. tiı.77• Bu dönemde çalınan milsikı illetleri ise üç türlüdür: telli, nefesli, vurmaı!. TelIi aletlerin e~ önemlileri şunlardı,':

Re b a b: Bu alet islamiyetteıı önce arabm dostu, şairlerin de arka-daşı ohnuştur 78.

R il b ii b: Asıl itihariyle Araplara ait değildir; rebabdan farkı çalım-şı özelüğiyledir. Bu alet me şe ve kemik parçası ile çahııır79•

Mizher de, uda henzeyip Bezka £Iletiııe daha yakındır. Bu illeti Hassan b. Sahit'in cariyesi Sirin çalmış olup, İzzetü'I-MiHl da üstün ba-şarı ile İcra etmiştir80.

7l cı-Isfahıini, Teı:ridü'I-AIi<ini, 1/322. en-!\'uvcyri, iVihliJ'et;i'l-Ereb, ,. 204, 246, ibn HaIli-kiin, V"f,ıylitül'-Aytin, ııl/506

72 Mahmf:d Hiif,z, Tiirihü'I-Miısikave'ı-Ciııii C/-Arabi, ,. SB, 593

73 Fanner, Tarihü'l-;\f,isi"a el-Arabiyye, s. 71

74 İbn Hurdiizbih. ı:l-J,,,hdi.ve'[-]' •.feliihi. s. 37; el-'l1aı;rid, ,ay'. 4, c. 13 19tn 75 eı.ı.fahiini., Tecridü'I-AiJiini, 1/280

76 İhn Hunl:izbih, el-Lehvü ve'I-Melahi, ,. 17

77 Hasan ibraahim Hasan, Tti,ihü'ı-lsliim,

ı

j535

78 Muhammed Mahmfıd HliflZ, T,irihü'l-Miısika lIe'l-Ciniii'I-Arabiyyi, s. 22. 79 a.g.e. ,. 24

(12)

198 RUHI KALP,DER ADEM AKIN

ü

cl:

bu dönemde yayılmıştır; mizJıer aletiniu yerini alarak bir çok

sauatkur tarafındau kullanılmıştır81. •

Tan bIIr ise, nağmeiCl'in ycriliııi hakımlıldan ı1da heıızeyip sapı daha uzundur8Z. Bu aleti islam.iyetten önee şairler ve medhiyeciler kul-larım.ışlardI!83. Rey halkı bu tanıml'U diğerlerine ıer~ih ctmiştir84.

Yer lı u t:

Ü

da benzeyen bil' aıettiı< Gassaniler ve Menazircler85 eğ-lence meclislerinde Lu aleti kullamdardı.

S a rı e: Parmaklarla çalman hiı' alet olup,calıiliye döneminin şiir-lerinde geçmektedir86.

Cenk: İlk yapılan kanunlara benzer. Arapların bıırieindeki mil-letler bunu mahat'etle kullanmışlardır87•

Meşhur olan nefcsli çalgı aletleri üç talıedir:

N ay, Mizrnar (bir çeşit düdük) w Zammaratü'l-Karab (deriden

yapılmış bir düdiik) gibi çalgılardır.

Vurmalı £ıletlcrin cn önemlileri şunlardır:

Na y: Aslen araplara ait değildir. Araplar sadece jnıııa n£ıy dem.ekle yetinmişlerdir. Hei' ne kadar "Kusabe" diye adlandırmışlarsa da, cksc-riyctle nay kelimesi;:ii kullana ışlardır. Bu dönemden önce Ernevi şair-ler vc övgüeüşair-ler bu aleti kullandıkları gihi88, Hac mecli<;lerindc de yokca

çalınmıştır89. \

Mizmar: Ney'e lıcll7:cyen biı' alet 01up,90 sesleri parmaklarm delik. ler (perdeler) üze~'inde gidip gelmesiyle meyd~na gelir. Bu ses, ağır bir sestİr9l.

HI İzze! c1-~ila ve Hubabc gibi (İbn Hurdizbilı. el-De/ıı:ü vc'l-Mel<ıhi, s. 21,37. 40) 82 el-1Hev .•iiaıü'I-1IJiire .•.•eraıü. s. 116, Kalıire Diirü'I-Kalem-1965. Bkz. udun isimlerine s. 26 (el-Üd re'I-1Hewlıi)

83 l\luluıınmed Mahmud

uar.z.

1'urillıı'I-MIı .•ika i!c i-(;i,,,; cl-AraM, s. 26 84 İlın Hurdiizbih, el--Lel",i, "e'I-Melcilıi, S. 17.

85 Muhammed :\.falunfııl Hiifız, Tıirilıu'l-Mu.siku ve'ı-Gina eI--Arabi. s. 18 (4Rkz. udıın

isimlerine. ri'l-ı;d ve 'l-jylel<ihi. s. 26

86 el--ı\1P.l!slıalü'l-Müye .•.<eraıii. s. 6S0 ll? el.EsCah:'ini. Tecridü'I-AG~Ii"i. II

ını

HP. Muhauıın"..t l\lalıınf ••1 HÖCIz,Tarihu'l- :Uıisih." ,:c'ı-Ginlii cl-Arabi, s. 28 89 İbn Kuleylıe. el-Imameıii ve's--Siytiseıü, il /28

90 d-l\19v .•uaıü'I-J1üye.<scraıii, S. 1691

(13)

İSLAyI'A C(iRE SES VE MU'lİKİ SABXATI I~9

• Zaınmaratü'l-Karah: Arapları/! dı~ıııdaki yabaııcıİar, bu sazı Ni'ıy-i Enbfıb adıyla tanınmı~lal', geııç şarkıcı kadın sanatkarlar Im sa?ı yan-larından ayırmamışlardp'. Bu .uleıi Ga~si'ınileı' ve Menazireler d(~ kul-lanmışlardıl'92.

Davul: Düdiikçünün eşliğinde bulunurdu. Araplar, Hac kafileler i-nm yanında çaI.nak üzere, devenin her iki y~nmda birer davul bulun-dururIardı93.

D e f ve y a H.ak: Nağmelel'i~ı c~liğinde kullanılan CiL mc~hur usul aletlerinden biridir. Bu £Ileti çalan Lir çok sanatkaı iin kazanmıştır94•

C cl

a

c i

i:

Dans hn]'ekı~ıleri eşliğinde çalİnan aletlerden hiridir95. Böylece musikı aletlerinin sanatkfırların elinde çe~itli ve çok sayıda . toplu veya tck-tek çalındıklarını görüyoruz. Bu musiki aletlerinin bir

çoğunun, daha önce de bilinmiş olmasına rağmcn, ancak bU: döncmde, kullanılııılarmııı yayguı]aşmış olması, hazılarının da geliştirilmiş ve güzel-lı~ştirilmiş bulunmaları önem taşımaktadır. Hcl' ne kadar araplar isla-miyetten önce, hcl' yerde ve çeşitli münasebetle söyleınişl~rse de, bu dönemde yeni bil' görünüm ortaya çıkmıştır. O da, p'ofesyonel olarak musikiyi ;era edenlerin araplaıın dışındaki kimselcı' (Mevaliler) olmasıy-<l196. Gina ve musikı sanatı, bu alanda çalışanların ve onıarlabi~likte olanlann daha düzenli olmalarını sağlamış ve kendisine meslek edinmiş kimseIcI'in kalplerini.ve akıllarını bu sahaya iyice bağlamıştır. Bu da on-lara; uzmanlaşm.ış sanatkarların yönelcceği bir ocak kazandırmıştırtır97.

Sanat arzusu .vc mcrakıııı uyandırmak ve musiki sanatını yiinlcn-dil'mck için, bazı sanatkfırlar bugünkü KonscrvatuvarIara benzeycn merkezler kurmuşlardır. Bu merkezlere devam edenler en güzel tarzda eğitilnıiı;;lerdir. Saraylarda sanat icra eden kadın çalgıcılarııı büyük bir kısnu buradan mezun olmuşlardır; öyle ki her sarayda bir kadın çalgıcı hulunmuş ve o da bu mcrkczlerden mezun olmuştur98.

Daha öncc de söylediğimiz gibi, A-rap dünyasındaki musiki öğre-nimi çoğu zaman, rivayetle ve ağızdan ağıza duymakla gerçckleşiyordu.

?2 a.g.e.s., 32.

93 el-Mecsiıaıü'l-.Wüycsseratü, 5. 1154.

94 İbn Hurdlizbih. e1-Lehvü ve'l-Melahi. 5. 3 i; Tıneys (Hasan İbrahim Hasan. Tarihrıl-ls/am, ı{53ı) Hükmü'I-Vadi (en-Nuveyri. Niluiyctü'l-J-:rcb. TV {305)

'15 Muhammed !Ilahmüd Hafız. Tiirihu'l-Musika t'e'l-Gin<iiü'l-Arabi, s. 96 9G Tarmer: T,lrih,,'I-lI1l;sika, el-Arabiyyc, s. 82

97 Ali İbrahim Hasan. eı..-Tarilrıı'/-ls/ami. s. 55.1 98 F,lrUler. Tiirillıı'I-:"ll;sika el-Arabiyye, s. 83.

(14)

200 RUHİ KALE:\DER -ADE:\1 AKIN

Her ne kadar Arap alfabesinden alınan rumuzlardan yararlanarak, mu-sikiyi yaZUl.açalışmaları olmuşsa da, musikinin nota ile yazılması bilin-ıniyordu. Çünkü Araplar'ın şarkıları, musikideki ince sanatla süslenmiş bestelerden ibaretti99•

Müzisyenler, musikinilI Sll1ıl'lanm (ebatlarını) bilmiyodardı. Fakat nd ii7.erinde aralıkların yerlerini tesbit etmişlerdi. Onlar serbest teli baş-parmak, liahadet orta, yüzük ve serçe parmaklarının yerlerini bilmek-teydilerl,.OO.TalIini (tam ses) yerine "secah" ve "sıyah" sözlerini kul-lanmışlardı101• Arap müsikisi kolay ve rahat başlamış olm.asına rağmen yolcuların söylemili olduğu şarkılar (el-Hıda)102 ister ınırıldanma (te-rcnnüm) ister ğina olsun, içten geldiği gibi söylenmekteydi103• Ancak musikinin gelişmesinde yabancı etkisi açıkca görülmekteydi. Bu dönemde usuller çeşitlenmiştir. Bu usullerden birinci ve ikinci hafif (p'est); birinci ve ikinci ağır (tiz); Remcl ve Hafif ve Hezeç'tir104. Bu usuller, şiir vcz-nindcn bağımsız olarak uyumlu bir. usulle yeni metoda dayanarak, dü-zenli bir nağm.cnin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Ses sanatçısı escri bir veya daha (.'ok çalgı eşliğindı~ okusa bile, musiki beste bakımından bir-birine benzerlik göstermektedycli. Ancak sonunda, şiihilne bir beste'su-nabilmek için, bcstelerin tam hakkını veren, nefesleri dolduran, ve-zinleri düzelten, sözleri toklaştinin ve uzun nağmenin nüans güzelliğini veren, kısa nağmclerin cümlelerini güzelleştireıı, usullerin türlerini iyi ayarlayabilen, perde yerlerini falsosuz bulan ve vuruşların hakkını yc-ren, ilm Süreye gibil05 usta bestekar sanatkara ihtiyaç vardıl06

99 3.g.e"s.?

100 cl-:l1l1tlak: serbesllel. cs-,.-bbiibc: birinci parmak, e!-vııstii: İkinci parmak, cl-bınstr:

üı;üncü parmak, cl.111Ils,r: dördüncü parmak

101 Farmer. Tarihu'l-!I1usf.1ro el-Arabibiyyc, s. 66-67.

102 İbn Haldün, e/-,'YIukaddime, s, 2sli; cl-Rbşihi, el-."1'usratraf, II/146.

103 l\luhaınnıed Malımı,d Hilfız'- Tiirilı,,'l-Musika' re'l.-Ginai'l-Arabi, s. 4 en - naslı: hı. damn (mınııının) düzenli mıısikisi, eski şiiriu zaruretine binacn yapılan güzelleştirme ve \.ezne uygun Iıale getirilmiş olma.ındandır ki. bu da rezeç veznindeııılir. el-Ginliü el Mürleci: bıı da çöl-deki bedevi kabileleriilin gelişıirdiği yolcu mınltılarıdır. Bu da yine rezec vezninden olup, şarkı söylemede bir eğitim görmemiş ve çalışmamışlara 'ait olup, ilkelliği bakımından çöldeki bedevi kabilelerinin canlı tuttıığU ve güzelleştirdii(i yolcu tcrennümüdür,

101 Usul (ika') vezinleri: ilk pe,t, lIlef£ıil mefaıliin, ikinci pest: fa'lün fa'lün fa'lün, ilk tiz: mefu'liin mef meft1ilün rtıef. ikinci tiz: m~rıiliin mefii.'mefiiilün nı"f. Remel: lıoroz ötüşüne benzer: ki kilci kiki Failii!urı Fiiil.

- Hafif Remel: Miilefiiiletürı Müteftiiletü".

-- Hezcc: Mefailun Mefailurı.

10.1 Muhammed Mahmı.d Hıifız. Tarih,,'l-M,;sika rc'l Girıtii'l-Arabi, s. -II 106 Farrner. Tliiihu'l-lI1,isika el - Arabiyye, >, 88-H9

(15)

iSLt\\1'I\ GÖRE SES VE MUSİKİ S'\B:\ATJ

2nı

Yerli yerinde çaldıkları nağmeler ve ölçülü usuııerle sunduklari ese/"-lerle , sanat sevenleri ve sanat a~ıklarını memnun eden müzisyenler, kendilerini dinleyenleri mest ederek takdirlerini kazanmı~lardır.

Hicaz bölgesi besteleri, diğer bölgelere yayılmıştır. Miizisyenler de, bu bölgenin bestelerinin düzcnli, usulünün uyumlu olduğunu göstcrerek bu musikinin sanat gücü itibariyle'örnek al.ınaeak ve kendisine uyulacak bir musiki olduğunu sergilemişlcl'dir. Bu besteler halife ve emirlerin tak-dirini kazanmış, sahipleri de değerli m.ükilfatlar almışlardır. Onun için Hicaz bölgesi, Emni yönetimi süresince, dalga -dalga' sanatkarlar ye-tiştiren bir Sanat Enstitüsü olarak kalmıştır i07, Halbuki Şam Ye Irak, Huneyn cI-Hiri'yi10S• Şamda eba Kamil el-Giizü'i çıkarmıştır. Bu iki sanatkar, Hicaz sanatkarlarının yükseldiği sanat dahiliğine ulaşama-mışlardıl09,

Yeni etkilerne, çeşitli alanlara dağılmıştır,

İbn 31üseccalı ile ibn Muhriz'ini 10 ortaya k'oyduğu musiki sanatı, Arap Devletinin de gelişmesiyle etkilenmiş ve çeşitli dallara ayrılarak yenilik göstermiştir. Bu dönemde musiki ilmi bu iki kişiye atfedilmi~-tir!ll. Daha sonra Araplar'ın şarkı vc türkülrlcrini toplama çabasma g~erek, müellif ve bestekarların tarihini yazan vc musiki ile ses sanatını uyumlu şekilde birleştirme yolunda hüyük adım atarak, yenilik getircn Yunus el-Kaıib gibilerini de görmekteyiz! 12. Bu yazarın kitapları şu ana kadar bulunmamış ise de, İshak Musu1i ile İbn Mehdi ve el-Isfahani'nin yazmış oldukları eserlerde ondan geniş ölçüde faydalanmış ,oldnklarını bilmekteyiz 113.

107 Hatti. Tiirihıı Sııri)'e ve Lübnan re Filis/in, II 1121' Beyrııt Dilrü'".SakUfc-1959 ,108 EI-Esfehiini el. Ağiini, c. I, 345.

109 İbn Abdi Rabbih, d-Ikdıı el-Ferldu, 1/28 110 f.ebriiil Cubôr, Asr ibn ebi Rabia, 1/53. III Fiirmer, Tiiri1ıl£'l--Musilw el-Arabi:)'ye, s. 6

112 İb,n en Nedim, el-Fihris/, s. 207, D'arü'l-Matirij' Beyrut--1978. Yunus c1-Katib için

J'Walırnild Yunus, el-Kıytin, <'II-Nağam adlı üç kitap olduğu zikrcdilmiştir. (Yakuti, Mu'cem

el-Udebti, IV /182). "cn-Nağam, cı-ha'" adlı kitap yine belirtilmekted'ir. (Broekelman, Ttirihü' Edebi el-Arabi, 1/197, Kahire-.})arii'I-Manrif-1959)

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu Heraklit'in çok önce gördüğü ve ün­ lü düsturuyla ifade eylediği üzere, baba ile kralın herşey üzerinde­ ki kavgası, yani toplumsal hayatın yaratıcı ve

79 Taşbaş, Fevzi, Memurin Muhakematı Hakkındaki Kanun ve Tatbikatı, İdare Dergisi, Kasım-Aralık 1946, sayı 138, s : 65. 30 Sorgu Yargıçlarının yetkileri için bakz Erem

in der zweiten Hâlfte des Jahres 1941, als es nur noch eine Frage von wenigen VVochen schien, wann die Sovvjetunion endgül- tig zerschlagen sei und sich daher der scheidende spanische

Yeni Adalet yılı­ na girerken geçen yıl içinde sonsuzluğa göçen feragat sembolü hâ­ kimlerimize, Savcılarımıza, Hak ve Adalet hizmetinde yer almış meslektaşlara,

A) Mükellefiyet bir gayenin gerçekleştirilmesine hizmet eder: İvazsız bir tevcihte bulunan kimse, bu arada bir gayesinin ger­ çekleştirilmesini de arzu edebilir. Meselâ

KİTAP İNCELEMESİ 349 Her iki derleme sadece Alman devletler hususi hukuku üze­ rinde bilimsel çalışma yapacaklar için değil, genellikle devletler özel hukuku ile meşgul

darı olarak iştirak eder. Tasarruf nisabı vasiyet edilmemiş ise, mahfuz hisseli mirasçıya intikal eyler. Keyfiyet vazıh olduğundan misale lüzum görülmemiştir. 3 —

Eğer Anayasamız bu konu­ da görevler ayrılığı ilkesine bir istisna getirmek isteseydi, bunu açıkça yapması gerekirdi...» (14) Nitekim, Anayasa Mahkemesi de,