• Sonuç bulunamadı

SantralSensitizasyon

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "SantralSensitizasyon"

Copied!
48
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SANTRAL SENSİTİZASYON

ve PREEMPTİF ANALJEZİ

(2)

SANTRAL SENSİTİZASYON ve

PREEMPTİF ANALJEZİ - Tarihçe

1913, Crile

Periferik reseptörlerin sensitizasyonu.

Cilt hiperaljezisinin nosiseptör

sensitizasyon sahasının dışına yayıldığını

destekleyen çalışmalar santral

(3)

SANTRAL SENSİTİZASYON ve

PREEMPTİF ANALJEZİ - Tarihçe

Woolf, 1983, deneysel çalışmalar:

Hiperaljezide santral mekanizmaların

varlığını kanıtlamıştır.

C liflerinin elektriksel uyarılması öncesi

verilen sistemik opioidler & uyarılma

sonrası verilen sistemik opioidler.

Wall’ın 1988, “postoperatif ağrının

(4)

Ağrı Terminolojisi, Anatomisi ve

Fizyolojisi

Uluslararası ağrı araştırmaları derneği

(IASP) tarafından ağrı;

– Var olan veya olası doku hasarına eşlik eden veya bu hasar ile tanımlanabilen, hoşa

(5)

Ağrı Terminolojisi, Anatomisi ve

Fizyolojisi

İnsan sinir sistemi ağrılı stimulusları sezen

ve cevap veren mekanizmalar içerir.

Bu sistemler; stimulusu tanıyan reseptörler,

bunları üst merkezlere iletmek için gerekli

yollar, bir santral mekanizma ve bir cevap

mekanizması içerir.

(6)

Ağrı Terminolojisi, Anatomisi ve

Fizyolojisi

Noksius uyaranın ağrı olarak algılanması dört

aşamalı bir yol izler:

Transdüksiyon: Aksiyon potansiyeli oluşumuTransmisyon: Miyelinli A delta ve miyelinsiz C

liflerince iletim.

Modülasyon: Medulla spinalis düzeyinde nöral

etkenlerle değişim.

Persepsiyon: Uyarının üst merkezlere iletilip, öznel

(7)

Ağrı Terminolojisi, Anatomisi ve

Fizyolojisi

Ağrı reseptörleri, vucudun hemen tüm

dokularında yer alan çıplak sinir uçlarıdır.

Bu reseptörler yüksek şiddetteki mekanik, termal, kimyasal stimuluslara karşı hassastır.

Reseptörün fonksiyonu; mekanik, termal ve kimyasal enerjiyi elektriksel sinyaller haline dönüştürmek ve uyarının primer afferent lifler yoluyla medulla spinalise iletilmesini

(8)

Ağrı Terminolojisi, Anatomisi ve

Fizyolojisi

Ayrıca endojen algojenler: K iyonları,

bradikinin, histamin, hidrojen, substance P

ve diğer peptidler, prostaglandinler,

lökotrienler, kininler ve bunlarla ilişkili

bileşikler, seratonin gibi maddeler de

nosiseptörlerin aktive olmasında ve primer

hiperaljezide rol oynar.

(9)

Ağrı Terminolojisi, Anatomisi ve

Fizyolojisi

(10)

Ağrı Terminolojisi, Anatomisi ve

Fizyolojisi

Üst merkezlere çıkan yolların birinci

nöronlarını iki tip afferent sinir oluşturur.

Mekanoreseptörlerden orjin alan, miyelinli,

kalın lifler: A-alfa ve A-beta lifleri

Serbest sinir uçlarındaki spesifik ağrı

reseptörlerinden orjin alan, ince, miyelinli

A-delta ve miyelinsiz C lifleri.

(11)

Ağrı Terminolojisi, Anatomisi ve

Fizyolojisi

(12)

Ağrı Terminolojisi, Anatomisi ve

Fizyolojisi

A-alfa afferent lifleri: Geniş çaplı, iletim hızı yüksek, ağrı oluşturmayan stimulusları iletir.

Mekanoreseptörlerin stimülasyonuna cevap verir. Beyin, dokunma, ısı, pozisyon ve lokalizasyon

hakkında ayrı ayrı bilgi sahibi olur.

Bu sistemle taşınan uyarılar ağrı uyandırmaz. Ağrılı stimulus tarafından aktive edilen küçük liflerden gelen uyarının modifiye edilmesi için bilgi verir.

(13)

Ağrı Terminolojisi, Anatomisi ve

Fizyolojisi

İki tip ince sinir lifi, primer olarak noksious stimülusun santral merkezlere iletiminden sorumludur.

Bunlar miyelinli A-delta ve miyelinsiz C lifleridir.

Kalın miyelinli liflerden daha düşük ileti hızına sahip bu lifler termal, mekanik ve kimyasal

uyarılara duyarlı olmaları nedeniyle multimodal özellik taşırlar.

(14)

Ağrı Terminolojisi, Anatomisi ve

Fizyolojisi

İnce afferent lifler paleospinotalamik

sistemin orjinini oluşturur.

İnce lif- reseptör üniteleri (A-delta ve C

lifleri) birinci nörondur.

Hücre gövdeleri dorsal kök ganglionunda

bulunur.

Arka boynuza girdikten sonra dallara

ayrılarak ikinci nöron sinaps yaparlar.

(15)

Ağrı Terminolojisi, Anatomisi ve

Fizyolojisi

Bir çok sinapstan sonra ikinci nöronun lifleri bir

kısmı ipsilateral, bir kısmı da kontrlateral olarak ilerler ve ventrolateral kolonda yukarı doğru

çıkarak bulbus, orta beyin ve talamus ventrobazal nükleusuna ulaşır.

A-delta liflerinin aktivasyonu, keskin, lokalize bir

ağrı oluştururken, C liflerinin tekrarlayan ağrılı stimuluslarla aktivasyonu, lokalize edilemeyen, dayanılmaz, şiddetli ağrıya neden olur.

(16)

Ağrı Terminolojisi, Anatomisi ve

Fizyolojisi

(17)

Ağrı Terminolojisi, Anatomisi ve

Fizyolojisi

Medulla spinalisin arka boynuzu hücre tiplerine, afferent bağlantılara ve histokimyasal özelliklerine göre laminalara ayrılır.

Arka boynuz gri maddesi, birinci nöronların çoğunun sinaps yaptığı bölgedir.

Rexed, arka boynuzu 10 laminaya ayırmıştır ve bu laminalarda spesifik reseptör-sinir lifi ünitelerini tanımlamıştır.

(18)

Ağrı Terminolojisi, Anatomisi ve

Fizyolojisi

Ağrı lifleri ile sinaps yapan nöronlar lamina I, II

ve V’de yer alır.

Bunlardan lamina II ağrı modülasyonunda önemli

rol oynayan substantia gelatinosa (SG)’yı oluşturur.

Ağrı yollarının ikinci nöronunu lamina I’de yer

alan nosiseptif spesifik nöronlar ve lamina V’de yoğun olarak bulunan ve dorsal boynuzdaki en yaygın hücre tipi olan wide dynamic range (WDR) nöronlar oluşturur.

(19)

Ağrı Terminolojisi, Anatomisi ve

Fizyolojisi

(20)

Ağrı Terminolojisi, Anatomisi ve

Fizyolojisi

(21)

Ağrı Terminolojisi, Anatomisi ve

Fizyolojisi

2. nöron aksonlarının büyük bir bölümü comissura

alba anteriorda çaprazlaşarak kontrlateral ön

boynuzunda beyaz cevher içerisinde anterolateral olarak yukarı uzanan spinotalamik traktüsü

oluştururlar.

2. nöronun lifleri bir kısmıysa ipsilateral olarak

dorsal kolonda ilerler.

Spinotalamik traktüs lateral (neospinotalamik) ve mediyal spinotalamik (paleospinotalamik) traktüs olarak ikiye ayrılır.

(22)

Ağrı Terminolojisi, Anatomisi ve

Fizyolojisi

Lifler antero medial bir sıralama gösterir.

Spinotalamik traktüs hipotalamus ve retiküler aktive edici sistem ve tegmentuma ulaşan

kollateraller ile genel bir uyanıklık ve dikkat hali sağlar .

Spinotalamik traktüs 3. nöronlar ile talamus posterolateral ventral nucleus, retiküler

formasyon, periakuaduktal gri madde ve nukleus raphe magnusta sinapslar yapar.

(23)

Ağrı Terminolojisi, Anatomisi ve

Fizyolojisi

Talamusun posterolateral ventral nükleuslarından

paryetal korteksin postsantral girusundaki I ve II. somatosensoriyal alanlar ile sylvian fissürün üst duvarına giden lifler burada 4. nöronlar ile sinaps yaparak ağrının algılanmasını ve lokalizasyonunu sağlar

Talamusun intralaminer ve mediyal nükleuslarından

anterior cyngulate girusa giden lifler de ağrının emosyonel komponentine aracılık eder.

(24)

Ağrı Terminolojisi, Anatomisi ve

Fizyolojisi

(25)

Ağrı Terminolojisi, Anatomisi ve

Fizyolojisi

(26)

AĞRININ MODÜLASYON

MEKANİZMASI

Doku hasarına cevap: Kan akımı artması, doku

ödemi, nosiseptör sensitizasyonu.

Ağrının modülasyonu periferde nosiseptörlerde,

santral olarak da spinal kordda ve ya supraspinal yapılarda gerçekleşir.

Hiperaljezi: Duyarlılıkta artış ve algılama alanının

genişlemesi.

Yetersiz ağrı kontrolünün bir bulgusudur.

Ağrı eşiği düşer, eşik üstü uyarılara yanıt artar ve

(27)

AĞRININ MODÜLASYON

MEKANİZMASI

(28)

AĞRININ MODÜLASYON

MEKANİZMASI

(29)

AĞRININ MODÜLASYON

MEKANİZMASI

(30)

Ağrı Terminolojisi, Anatomisi ve

Fizyolojisi

(31)

AĞRININ MODÜLASYON MEKANİZMASI SANTRAL SENSİTİZASYON

A- ve C lifleri uyarılmasıyla P maddesi ve

nörokinin A gibi taşikininler ile glutamat salınır ve yavaş sinaptik potansiyeller oluşur.

Normalde primer duysal liflerin taşıdığı

uyarıların çok az bir kısmı spinal nöronlarda aksiyon potansiyeli oluşturabilir.

Ancak düşük frekanslı ve tekrarlayan türde nosiseptif uyarılar mevcutsa, oluşan yavaş potansiyellerin sumasyonu söz konusudur.

(32)

AĞRININ MODÜLASYON MEKANİZMASI SANTRAL SENSİTİZASYON

Dorsal boynuz nöronlarında, özellikle lamina V’de yer

alan WDR nöronlarında, C lifi uyarısı kesildikten sonra bile devam eden uzun süreli, progressif olarak artan

depolarizasyon ortaya çıkar (Wind-up fenomeni).

Dorsal boynuz nöronlarındaki artmış spontan

aktivite: reseptif saha çapında genişleme,

eşik üstü stimuluslara verilen cevap büyüklüğü ve süresinde artış, uyarı eşiğinde azalma,

mekanoreseptörlere alışılmışın dışında cevap vermeye şeklinde eksitabilite artışı oluşur.

(33)

AĞRININ MODÜLASYON MEKANİZMASI SANTRAL SENSİTİZASYON

Artmış depolarizasyon glutamat ve aspartatın N metil

D aspartik asid (NMDA) reseptörlerini; P maddesi ve nörokinin A gibi taşikininlerin ise taşikinin

reseptörlerini uyarmasıyla oluşur.

Reseptörlerin aktivasyonyla hücreye kalsiyum girişi,

guanidin tri fosfat bağlayan proteinlerin aktivasyonu oluşur ve spinal korddaki ikinci haberci düzeyleri değişir.

İkinci haberciler protein kinaz aktivitesini değiştirerek

arka boynuz nöronlarındaki bazı proteinlerin fonksiyonlarını etkiler.

(34)

AĞRININ MODÜLASYON MEKANİZMASI SANTRAL SENSİTİZASYON

Protein kinaz aktivitesinin değişmesi NMDA reseptörlerinin uyarılmasını kolaylaştırır ve hiperaljezi oluşumuna katkıda bulunur.

NMDA ve taşikinin reseptör antagonistlerinin santral sensitizasyonun gelişimini önledikleri deneysel olarak gösterilmiştir.

İkinci haberciler ayrıca dinorfin, enkefalin gibi bazı endojen peptidlerin düzeylerini de,

(35)

AĞRININ MODÜLASYON MEKANİZMASI SANTRAL SENSİTİZASYON

(36)

AĞRININ MODÜLASYON MEKANİZMASI SANTRAL SENSİTİZASYON

(37)

AĞRININ MODÜLASYON MEKANİZMASI SANTRAL SENSİTİZASYON

(38)

AĞRININ MODÜLASYON MEKANİZMASI SANTRAL SENSİTİZASYON

Santral sensitizasyonun süresi farklı tipteki

uyarılarla farklıdır.

Cerrahi sırasında olduğu gibi, doku hasarında

durum daha karışıktır ve santral stimulasyonun süresini tahmin etmek kolay değildir.

Çünkü afferent uyaran geçici değildir ve periferik

sensitizasyon da işin içine girmektedir.

Santral sensitizasyon oluştuktan sonra yapılan ağrı

tedavilerinin santral değişiklikleri hemen elemine etmesi beklenemez.

(39)

PREEMPTİF ANALJEZİ

Postoperatif dönemde sağlanacak iyi bir analjezi,

komplikasyonları azaltmakla kalmayıp hızlı iyileşmeyi de sağlar.

Perioperatif dönemde oluşan ağrılı uyar postoperatif

ağrı oluşumunu arttırabilir.

Günümüz anestezi uygulamalarında postoperatif ağrının

kontrol altına alınmasına yönelik girişimlere preoperatif dönemden başlanması öngörülmektedir.

Preemptif analjezi: santral hipersensitivitenin

(40)

PREEMPTİF ANALJEZİ

Nonsteroid antiinflamatuvar (NSAİİ) ilaçlar

Sistemik Opioid

Cerrahi insizyon yerine yapılan lokal anestezi

Santral Bloklar ve Sinir Blokları

NMDA Antagonistleri

Diğer antinosiseptif ilaçlar

(41)

PREEMPTİF ANALJEZİ

Klinik Çalışmalar

Mc Quay ve ark. 1988: opioid premedikasyonu

ve/veya operasyon öncesi lokal anesteziklerle

yapılan sinir blokları: İlk analjezik talep etme süresi opioid alan yada sinir bloğu uygulanan hastalarda, tedavi almayan gruba göre anlamlı olarak uzun.

Kiss ve Lilian 1992: LDH öncesi opioid kullanımı

analjezik tüketimini azaltır, ilk analjezik talep etme süresini uzatır.

NSAİİ, opiatlar, lokal anesteziklerle sinir blokları

(42)

PREEMPTİF ANALJEZİ

Klinik Çalışmalar

Postinsizyonel/ postop. tedavi grubu İntraoperatif ya da postop. faktör ayırt

edilemez.

(43)

PREEMPTİF ANALJEZİ

Klinik Çalışmalar

1992 Dierking ve ark lokal anestezikler inguinal herni

tamiri önce/sonra: gruplar arasında fark yok

1992 Dahl ve ark. epidural bupivakain ve morfin

infüzyonu: cerrahi öncesi/cerrahi sonrası: Gruplar arasında fark yok

1992 Ejlerson ve ark. preinsizyonel grupta daha az ek

(44)

PREEMPTİF ANALJEZİ

Klinikte preemptif analjezi çalışmalarında çelişkili

sonuçların elde edilmesi:

– Preemptif analjezi öncesi başlayan ağrılarda, uygulama öncesi santral sensitizasyon gelişir.

– Preemptif analjezinin başarılı olmasında operasyonun türü ile preemptif yöntemin uyumu da önemlidir.

– Düşük yoğunluktaki uyaranlar santral sensitizasyona neden olmayabilirler.

– Opioidlerin preemptif etkileri vardır ancak santral hipereksitabiliteye engel olan dozları ?

(45)

PREEMPTİF ANALJEZİ

Klinikte preemptif analjezi çalışmalarında çelişkili

sonuçların elde edilmesi:

– Azot protoksit’in de preemptif analjezik etkileri deneysel olarak gösterilmiştir. Ancak diğer inhalasyon anesteziklerinin preemptif etkileri ?

– Preoperatif, peroperatif ve erken postoperatif dönemde kontrol grubunda antinosiseptif tedavi uygulanması preemptif etkinin değerlendirilmesini zorlaştırır.

– HKA kullanımında analjezik tüketimi ağrı yoğunluğu dışında bir çok faktörden etkilenir.

(46)

PREEMPTİF ANALJEZİ

Lokal anestezikler, opioidler, NSAİİ’ın preemptif

etkile üretebileceği hakkında kanıtlar bulunmaktadır.

Preemptif analjezi konusunda henüz sınırlı ve

birbirleriyle çelişen çalışmalar bulunsa da,

gelecekte uzun süreli genişletilmiş klinik çalışma sonuçları ile preemptif analjezinin önemi daha belirgin olarak ortaya konabilecektir.

Preemptif tedavi: Santral hipereksitabilite

(47)
(48)

Referanslar

Benzer Belgeler

Sotıuç: Laparo skopik cerrahid e CO2 insu flasyonu ve azot protoksit kullanımının serbes t 02 radikallerinin daha fazla oluşması ve daha fazla doku yıkımına..

pılan laparoskopik cerrahinin anestezisinde azot protoksit kullamJdığında asidozun daha derin olarak geliştiğini kanıtlamakla birlikte PSO değerini büyüttüğünü

Çalışma sonucunda adenoidektomi ve tonsillektomi operasyonu planlanan pediatrik yaş grubuna cerrahi öncesi ve sonrası oral tramadol uygulamasının

Sonuç olarak, minör jinekolojik cerrahi işlem geçirecek olan hastalara preemptif analjezik olarak uygulanan diflunizalin etkin ve uzun süreli postop­. eratif analjezi sağladığı

Bu çalışmada meme küçültme operasyonu uygulanan hastalarda preemptif oral gabapentin tramadol kombinasyonu, parasetamol tramadol kombinasyonu ve tek başına

Bizim çalışmamızda postoperatif sıfırıncı saat VAS skorları preemptif tenoksikam grubu ile cerrahi bitiminde tenoksikam uygulanan grup benzer, plasebo grubun- dan

Sonuç: Bu çalışmada, inguinal herni onarımlarında postoperatif analjezi amacıyla preemptif olarak transversus abdominis plan bloğu, lokal anestezik ilaç infiltrasyonu veya

Sonuç olarak, Supratentoryal tümör cerrahi- sinde, plasebo ile karşılaştırıldığında preope- ratif oral 600 mg gabapentin uygulanması- nın peroperatif