• Sonuç bulunamadı

2001-2002 yılları arasında Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi acil servisine başvuran zehirlenme olgularının incelenmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "2001-2002 yılları arasında Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi acil servisine başvuran zehirlenme olgularının incelenmesi"

Copied!
49
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

GİRİŞ ve AMAÇ

İnsanlık, varolduğundan bu yana doğada bulunan çeşitli zararlı maddelerin vücuduna girmesiyle sağlığının bozulduğunu bilmektedir. İnsan sağlığını bozan mineral, bitkisel, hayvansal ya da sentez kaynaklı, maddelere zehir ve bunlarla organizmanın geçici ya da sürekli bozulmasına da zehirlenme adı verilmektedir (1). Geniş anlamda herhangi bir yoldan nisbeten yüksek dozda bir ya da birçok kez ya da küçük dozlarda uzun süre organizmaya girdiğinde, anında ya da uzun dönemde geçici ya da kalıcı organizma bozuklukları oluşturan ve ölüme yol açabilen kimyasal maddelere zehir (toksik madde) adı verilir. XVI. yüzyılda Paracelsus kitabında “ Hiç bir madde zehir değildir, onu zehir yapan dozudur” diye yazmıştır (2). Gerçekten de düşük dozda terapötik etkiye sahip olan bir ilaç ya da madde yüksek dozlarda toksik etkiye (zehirlenme) neden olmaktadır.

İlaç ve ilaç dışı maddelerle oluşan zehirlenmeler günümüzde hala önemli bir sağlık sorunu oluşturmaktadır. Teknolojinin ilerlemesi ile orantılı olarak kimyasal maddelerin sayısının ve çeşitliliğinin artmasına bağlı olarak insanların bu maddelerle karşı karşıya kalmaları daha da sıklaşmakta ve bu maddelerle olan zehirlenmelerin sıklığı başta gelişmiş ülkeler olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde giderek artmaktadır. Örneğin Amerika Birleşik Devletlerinde her yıl 4-5 milyon zehirlenme olgusu görülmekte, bunların yaklaşık 2 milyonu zehirlenme merkezlerine bildirilmekte ve bu zehirlenmelerin yaklaşık 12000 tanesi ölümle sonuçlanmaktadır (3).

Ülkemizde zehirlenme ön tanısı ile acil servislere başvuran hastalar hakkında yeterli istatistiki veriler bulunmamaktadır. Bu tez çalışmasındaki amaç Edirne ve Trakya

(2)

bölgesindeki zehirlenmelere yönelik en ileri merkez konumundaki Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil servisine 2001-2002 yılları arasında zehirlenme ön tanısı ile başvuran hastaların yaş, cinsiyet, zehirlenme tipi ve diğer demografik özelliklerinin tespit edilerek yapılan diğer çalışmalarla karşılaştırmaktır.

(3)

GENEL BİLGİLER

TOKSİKOLOJİNİN TANIMI

Ağız, parenteral, inhalasyon ya da deri ve mukoza yoluyla vücuda girip biyolojik sistemlerde hasar ya da ölüm meydana getiren maddelere toksin ya da zehir, toksinlerin etkilerini inceleyen bilim dalına da Toksikoloji denir. Toksikoloji terimi yunanca ok zehiri anlamına gelen “toksikon” ile, bilim dalı anlamına gelen “logos” sözcüklerinin birleşmesiyle oluşmuştur (1, 4).

Toksikoloji özellikle subselüler düzeyde toksik etkilerin mekanizmasının incelenmesini derinleştirmek için fizyoloji, morfolojik analiz, biyokimya, hücre ve moleküler biyoloji tekniklerinden yararlanmaktadır. Bu nedenle toksikoloji multidisipliner bir alan olarak gelişimini sürdürmektedir. Toksikolojinin bazı alt dalları klinik toksikoloji, adli toksikoloji, endüstriyel toksikoloji, çevresel toksikoloji ve moleküler toksikoloji olarak sayılabilir.

Klinik Toksikoloji: Özellikle kaza ve intihar sonucu oluşan zehirlenmelerde, etkenin tanımlanması ve miktarının tayini, zehirlenen kişinin tanı ve tedavisi ile ilgilenen toksikoloji dalıdır.

Adli Toksikoloji: Adli ya da kriminal toksikoloji, toksik maddelerin yasa dışı kullanılmaları ve bulundurulmaları durumlarında analitik toksikoloji yöntemlerinden ve

(4)

otopsi araştırmalarından yararlanarak zehirlenme ve ölüm nedenlerinin ortaya çıkarılmasını inceler.

Endüstriyel Toksikoloji: İlaçlar, kozmetikler, pestisitler gibi endüstriyel maddelerin hayvanlar üzerindeki etkilerini değişik deneysel toksikoloji metodlarıyla araştıran toksikolojiye denir.

Çevresel Toksikoloji: Kimyasal maddelerin çevreye verdiği zararları ve sağlıklı yaşam üzerine olan etkilerini inceler.

ZEHİRLERİN VE ZEHİRLENMELERİN SINIFLANDIRILMASI

Zehirlerin tanımlanması ve sınıflandırılması çabaları Yunanlılar zamanına dayanmaktadır. Yunanlı Dioscorides Materia Medica adlı eserinde zehirleri kaynaklarına göre hayvan zehirleri, bitki zehirleri ve mineral zehirleri olarak sınıflandırmıştır. Bu sınıflandırma 16. yüzyıla kadar değişmeden kullanılmıştır. Günümüzde zehirler çeşitli özelliklerine göre sınıflandırılmaktadır (1, 5, 6).

Kaynaklarına Göre Zehirler

a-Bitkisel kaynaklı zehirler: Belladon, çeşitli alkaloidler ve kalp glikozidleri. b-Hayvansal kaynaklı zehirler: Yılan, akrep, örümcek zehirleri ve insülin. c- Mineral kaynaklı zehirler: Kurşun, civa, arsenik.

d- Sentez Kaynaklı Zehirler: DDT, paration, amfetamin vb. e- Fiziksel Kaynaklı Zehirler: Işık, radyasyon, ısı.

Etki Yerlerine Göre

a- Santral etkili zehirler: SSS depresanları, konvülsanlar, halüsünojenler. b- Periferik etkili zehirler: Ergot bileşikleri, pestisitler, fizostigmin.

c- Hematolojik zehirler: Karbonmonoksit, yılan zehirleri, anilin, kolsişin. d- Kas zehirleri: Baryum tuzları, papaverin, dijitaller.

(5)

Toksikolojik Analiz Yolundaki Yerlerine Göre

a- Uçucu zehirler

b- Uçucu olmayan zehirler c- Anorganik zehirler

d- Diğerler zehirler olarak ayrılır.

Ayrıca zehirlenmelerde oluş şekillerine göre üç grupta toplanabilirler (1, 7, 8).

Akut Zehirlenmeler

İlaçların ve kimyasal maddelerin toksik dozuna bir kere ya da kısa zaman (24 saat) içerisinde birçok kere maruz kalma sonucu zehirlenme belirtilerinin hemen görüldüğü, hastaya müdahale için kısıtlı zamanın olduğu klinik tablodur.

Subakut Zehirlenmeler

Kısa sürede ve sık ara ile (bir hafta) toksik miktarda kimyasal maddenin organizmaya girmesi sonucu görülür. Pestisit ve insektisitlerle bu tip zehirlenmelere rastlanabilir. Belirtiler akut zehirlenmeler ile aynıdır.

Kronik Zehirlenmeler

Uzun süreli olarak etkenin sürekli alınmasıyla meydana gelir. Özellikle sanayide çalışan işçilerde görülür. Kronik temas sonucu belirtiler genellikle uzun zaman sonra görülmekle beraber, bazen her maruz kalmadan sonra akut zehirlenme şeklinde de görülebilir. Akümülatör işçileri, kalaycı çırakları, baca temizleyicileri ve ayakkabı yapımcılarında bu tip zehirlenmeler sık görülür.

(6)

Kaza Zehirlenmeleri

Zehirli maddelerle kaza zehirlenmelerine özellikle çocuklarda sık rastlanılmaktadır. Kaza zehirlenmelerini; gerçek anlamda kaza zehirlenmeleri, tedavi zehirlenmeleri ve mesleki zehirlenmeler olmak üzere 3 gruba ayırmak mümkündür.

1-Gerçek anlamda kaza zehirlenmeleri: Dikkatsizlik, önemsizlik ya da bilinçsizlikten kaynaklanan zehirlenmelerdir. Çok çeşitli şekilde karşımıza çıkarlar özellikle çocuklarda en sık karşılaşılan gruptur.

2-Tedavi zehirlenmeleri: İlaçların yanlış dozda kullanılmaları, farmasötik şekillerinde meydana gelen değişiklikler ya da ilaç etkileşimleri akut zehirlenmelere neden olabilir. İlaçların bilinçsiz ve rastgele kullanımı ya da kendi kendini tedavi etmek için ilaçların reçetesiz olarak eczanelerden sağlanması, ayrıca hekimlerin recetelerine gereksiz yere fazla ilaç yazmaları evlerde ilaç depo edilmesine dolayısıyla bunların gereksiz yere kullanımı ile birçok kaza zehirlenmeleri görülmektedir. Ayrıca yazılan reçetelerin okunaksız olması nedeniyle de meydana gelmektedir.

3-Mesleki zehirlenmeler: Toksik maddelerle çalışan iş yerlerinde ya da tarımda kullanılan pestisid, gübrelerle çalışanlarda, sanayide kullanılan kurşun, arsenik, civa, solventler gibi maddelerle çalışanlarda akut ya da kronik zehirlenmelere rastlanabilir. Koruyucu elbiseler ve maskeler giyilmeden yapılan tarım ilaçlamalarında çalışan ya da toksik madde işleyen sanayi kuruluşlarında koruyucu önlemler almadan çalışan işçiler toksik maddeyi inhalasyon, temas ya da yiyeceklerle alabilmektedirler.

İntihar zehirlenmeleri

Son yüzyılda endüstrideki gelişmeyle birlikte kimyasal maddelerin yaygınlaşması ve bunların kolayca elde edilebilmesi ya da çabuk ve ani ölüm meydana getirmeleri sonucu zehirle intihar sayısında önemli artışlar meydana gelmiştir.

(7)

Kriminal zehirlenmeler

Tarihin ilk çağlarından beri zehirli maddeler gerek cinayet gerekse savaş aracı olarak düşmanları ortadan kaldırmak için ok, mızrak ve kılıç gibi silahların uçlarına sürülerek kullanılmışlardır. Öldürme aracı olarak kullanılan zehirin nitelik ve niceliklerinin belirlenip yargıya sunulması adli toksikolojinin alanına girmektedir. Kriminal amaçlı kullanılan zehir-lerin sayısı fazla değildir. Bunların başlıcaları; arsenik tuzları, civa tuzları, koroziv asitler, striknin, uyuşturucular, siyanür, barbitüratlar, organofosfatlı insektisitler ve diğer pestisitler, akonitin, fosfor, çinko sülfür ve radyoaktif maddelerdir.

Zehirlenmeye neden olan toksik maddeler organizmaya dört yolla alınır (1, 8-12).

1- Gastrointestinal Sistem: İlaçlar, kimyasal maddeler, ağır metaller. 2- Solunum Yolları: Karbonmonoksit, aseton, metil alkol, naftalin, civa. 3- Deri ve Mukoza: Organik fosfatlılar, borik asit, topikal antihistaminikler. 4- İntramüskuler ve İntravenöz Yol: Çeşitli ilaçlar.

ZEHİRLENMELERDE TANI

Zehirlenme şüphesi olan hastalarda öncelikle doğru tanı konması en önemli basamaktır. Bir zehirlenme olgusunda hekimi tanıya ulaştıracak en yararlı yaklaşım " sakın zehirlenmiş olmasın?” sorusunu aklına getirmektir. Zehirlenme semptomları değişkenlik gösterir ve genellikle nonspesifiktir. Herhangi bir hastada etyolojisi bilinmeyen birden fazla sistem tutulumuna ait bulgu varsa, aksi ispat edilene kadar zehirlenme kabul edilmelidir (12, 13). Hemen tanı konulamayan durumlarda hastanın kendisinden ya da yakınlarından alınacak bilgiler önem taşımaktadır. Ancak hasta mevcut olan psikolojisi içinde güvenilir bilgi vermeyebilir ya da öyküyü veremeyecek durumda olabilir. Bu nedenle hastayı acile getiren kişilerden, ailesinden hastanın kullandığı ilaçların, etrafında ya da evde bulunan ilaçların, işi ve iş çevresinde kullandığı kimyasalların doktoru tarafından sorgulanması gerekir (14, 15).

Kesin ve güvenilir bir sonuca hastadaki klinik belirti ve olguların değerlendirilmesi ve labaratuar araştırması ile varılabilir. Bazı fizik muayene bulguları bazı toksik maddeler için spesifiktir, alınan maddelerin kan düzeyleri ile klinik durum arasında bazı maddeler için korelasyon varken, birçok madde için korelasyon yoktur (16).

(8)

Zehirlenme olguları, bulantı, kusma, ishal, karın ağrısı, kardiyak disritmi, azalmış mental durum, respiratuar depresyon, havale gibi birçok değişik klinik belirtilerle acil servislere başvurabilirler (17). Zehirlenmeye neden olan maddelerin oluşturdukları belli başlı semptom ve belirtiler aşağıda sıralanmıştır (1, 8-11, 13, 16-22).

Genel Belirtiler ve Bulgular

• Taşikardi: Kokain, atropin, amfetamin, sempatomimetikler, teofilin, antihistaminik ilaçlar.

• Bradikardi: Dijitaller, beta blokerler, opiatlar, antikolinesteraz ilaçlar, kalsiyum kanal blokerleri, klonidin, etanol.

• Hipertansiyon: Sempatomimetikler, kortizon, kokain, tiroid hormonları, kafein, antikolinerjik ajanlar, amfetamin, nikotin, kurşun zehirlenmesi.

• Hipotansiyon: Antihipertansif ilaçlar, antidepresanlar, aminofilin, sedatif hipno-tikler, eroin, gıda zehirlenmeleri, organik fosfor zehirlenmeleri.

• Hipotermi: Karbonmonoksit, opiatlar, oral hipoglisemikler, insülin, sedatif hipno-tikler.

• Hipertermi: Atropin, antihistaminikler, antiepileptikler, salisilatlar, sempatomime-tikler, antikolinerjikler, antidepresanlar, borik asit.

• İştahsızlık: Trinitrotoluen zehirlenmesi.

• Nefeste koku: Siyanür, arsenik, organofosfat ve gazyağı.

• Halsizlik ve letarji: Kurşun, arsenik, civa, tiazid grubu diüretikler, organofosfatlar, nikotin, talyum, nitrat, florid, botulismus zehirlenmesi.

Santral Sinir Sistemi Belirtileri

• Başağrısı: Nitrat, nitrit, nitrogliserin, karbonmonoksit, organik fosfor, atropin, kurşun zehirlenmesi.

• Koma: Barbitürik asit, alkol, ağır metaller, salisilat, mantar zehirlenmesi, insektisit ve fare zehiri.

• Konvülziyon: Atropin, salisilat, siyanür, amfetamin, insektisit, insülin, izoniazid, fensiklidin, kurşun, lityum.

(9)

• Deliryum ve Hallusinasyon: Alkol, atropin, salisilat, aminofilin, kokain, anti-histaminik.

• Parastezi: Kurşun zehirlenmesi.

Dermal Bulgu ve Belirtiler

• Kızarıklık: Antikolinerjikler, karbonmonoksit, borik asit, antihistaminikler. • Kuruluk: Atropin, amfetamin, kokain, antihistaminikler.

• Terleme: Organik fosfor, mantar, civa, nikotin.

• Sarılık: Anilin boyaları, pamakin, nitrobenzen, fava zehirlenmesi. • Siyanoz: Anilin boyaları, nitrobenzen, fenasetin ve nitrat zehirlenmesi. • Döküntü: Sulfanomid, salisilat, bromür.

• Erozyon: Asit ve alkaliler.

• Saç Dökülmesi: Arsenik, selenyum. • Yanık: Asitler, hipoklorit.

• Solukluk: Kurşun, naftalin, florid zehirlenmesi.

Göz Belirtileri ve Bulguları

• Miyozis: Morfin, organik fosfor, fizostigmin, klonidin, opiatlar, fenotiazin, pilo-karpin, sedatif hipnotikler.

• Midriyazis: Antihistaminikler, antidepresanlar, kokain, atropin, nikotin. • Renkli Görme: Dijital zehirlenmesi.

• Bulanık Görme: Atropin, kokain, botulismus, fizostigmin, indometazin. • Strabismus: Botulismus.

• Ptozis: Botulismus.

• Lakrimasyon: Organofosfat, nikotin, mantar. • Pupilla Ödemi: Kurşun zehirlenmesi.

• Çift Görme: Alkol, nikotin, barbiturat.

Gastrointestinal Sistem Belirtileri ve Bulguları

(10)

• Ülser aktivasyonu: Salisilat, indometazin.

• Hematemez, melena: Korozif maddeler, kumarin, antikoagülanlar. • Ağız kuruluğu: Atropin, efedrin, antihistaminikler.

• Diş dökülmesi: Civa, kurşun, organik fosfor.

• Diş etlerinde çizgilenme: Kurşun, civa, arsenik, bizmut. • Tükrük salgısında artış: Mantar, organik fosfor, kurşun, civa.

Solunum Sistemi Bulguları ve Belirtileri

• Solunumda Hızlanma: Siyanür (düşük doz), atropin, kokain, karbonmonoksit, sali-silat, mantar, teofilin.

• Solunumda Yavaşlama: Siyanür (yüksek doz), alkol, barbituratlar (geç dönem), botulismus, narkotikler, organofosfor.

• Akciğer Ödemi: Antidepresanlar, etilen glikol, beta blokerler, kolinerjik maddeler, irritan gazlar.

• Wheezing: Organik fosfor zehirlenmesi, fizostigmin, mantar.

Kulak, Burun, Boğaz Belirtileri

• Çınlama: Kinin, salisilat, indometazin. • Sağırlık: Streptomisin, salisilat, kinin.

• Koku alamama: Krom, fenollü burun damlaları. • Kötü koku: Krom zehirlenmesi.

• Burun septumunda delinme: Kokain, krom.

Endokrin Sistem Belirtileri ve Bulguları

• Libido azalması: Ağır metaller, sempatik blokaj yapan ilaçlar. • Meme dokusunda büyüme: Östrojen alımı.

Kas ve Sinir Sistemi Belirtileri ve Bulguları

(11)

• Kas zayıflığı, paralizi: Kurşun, arsenik, talyum, botulismus zehirlenmesi. • Kas fasikülasyonları: Organik fosfor, nikotin hayvansal toksinler.

Üriner Sistem Belirtileri ve Bulguları

• İdrarda renk değişikliği: Kumarin, bakla, hepatotoksinler. • Anüri: Ağır metaller, organik fosfat ve sülfanomidler. • Myoglobinüri: Amfetamin, antikonvülsanlar.

• Proteinüri: Ağır metaller, organik fosfatlar, sülfanomidler.

Belirli Koku Oluşturan İlaçlar

• Sarımsak kokusu: Organofosfat, arsenik. • Gaz kokusu: Hidrokarbonlar.

• Keklik üzümü kokusu: Metil salisilat. • Armut kokusu: Kloral hidrat.

• Kokmuş meyve kokusu: İsopropranol.

ZEHİRLENMELERDE GENEL TEDAVİ PRENSİPLERİ

Akut zehirlenmelerde acil olarak girişimde bulunmak başarının anahtarıdır. Gecikme ile kaybedilecek her dakikanın hasta zararına olacağı akıldan çıkarılmamalıdır. Zehirlenmiş her hastada aktif tedaviden önce destek tedaviye ihtiyacı vardır. Akut zehirlenmelere primer yaklaşım, hastadan mümkün olduğu kadar zehiri toplamak ya da uzaklaştırmak yanında vital bulguların stabilizasyonu sağlanmalıdır (23).

Hastanın stabilizasyonu için öncelikle acil girişimler sıra ile yapılmalıdır. Hastaya düzgün bir hava yolu (airway) sağlanmalı, üst solunum yolundaki obstrüksiyonlar engellenmeli, koruyucu refleksleri olmayan ve aynı zamanda gastrik lavaj gereken hastalar entübe edilmelidir. Hastanın solunumu değerlendirilip gerekirse mekanik olarak solunuma yardım edilmelidir. Hastanın dolaşımı değerlendirilmeli, kan ve sıvı kaybı erken dönemde yerine konmalı, periferik perfüzyon değerlendirilmeli ve elektrokardiografi (EKG) çekilmeli ve hasta moniterizasyon ile izlenmelidir (3, 22).

(12)

Bilinmeyen bir nedenle acil servise komada başvuran olguların % 50’si zehirlenmedir (24). Bu yüzden hastaların stabilizasyonu yapılırken bilinç kaybı olan hastalara koma kokteyli yapılmalıdır. Koma kokteyli %50’lik dekstroz 50 ml, nalokson 2 mg ve 100 mg tiaminden oluşur (2). %50’lik dekstroz serebrovasküler hadisesi olan olgularda zararlı olabilir. Hipoglisemi ekarte edilebiliyorsa verilmeyebilir. Nalokson dozu bilinç kaybı olan hastalarda 2 mg’dır. Bazı narkotiklerin etkilerini geri çevirmek için daha yüksek dozda kullanılabilir. Tiamin, bilinç bulanıklığı olan her hastaya 100 mg yapılır. Kasılmaları olan hastada kasıl-maların kontrolü için diazepam verilebilir. Ancak intratrakeal yolla verildiğinde hayvanlarda kimyasal pnömoniye yol açabildiği gösterilmiştir (25).

Akut zehirlenmelerde derhal ve etkin girişimde bulunmak esastır. Bu zehirlenmeler genellikle ilacın ağız yoluyla alınması ile meydana gelir (6). Tedaviye başlamada zehirlenme etkeninin teşhisi tedavi açısından önemlidir. Fakat zehirlerin az bir kısmı için spesifik antidot olduğundan genel tedavi yöntemleri ve belirtilere yönelik tedavi yöntemleri uygulanır.

Gatrointestinal kanaldan ilaç ya da toksinin emiliminin engellenmesi ya da azaltılması için uygulanan yöntemler gastrointestinal dekontaminasyon yöntemleri olarak bilinmektedir. Bu amaçla zehirlenmelerde kullanılan başlıca tedavi yöntemleri şunlardır (1, 13).

1- Emilimin Engellenmesi (Gastrointestinal Dekontaminasyon) 2-Toksik maddenin atılımının hızlandırılması

3- Antidot tedavi 4- Destekleyici tedavi

Emilimin Engellemesi

1- Oral yolla alınan zehirin emiliminin engellenmesi a- Kusturma

b- Mide yıkanması c-Aktif kömür

d- Katartik verilmesi e- Total barsak irrigasyonu 2- Cilt ve göz dekontaminasyonu

(13)

1-Kusturma: Toksik maddeleri alınmasını izleyen ilk 6-8 saat içerisinde uygu-landığında ağız yoluyla alınan zehrin uzaklaştırılması için kullanılan bir dekontaminasyon yöntemidir. Kusturma ile alınan toksik maddenin ancak % 8-30 kadarı çıkarılabilir. Aşağıdaki durumlarda kusturma sakıncalıdır (8, 12, 13, 26-28).

- Hastanın bilinci kapalıysa, - Öğürme refleksi kaybolmuşsa, - Hasta konvülziyon geçiriyorsa, - Altı aydan küçük bir bebekse,

- Zehirle birlikte keskin kenarlı ve sert cisimlerde yutulmuşsa, - Kostik-korozif madde içilmişse,

- Ağızdan antidot kullanımı durumlarında.

Kullanılan başlıca kusturma yöntemleri orogastrik mekanik irritasyon, bakır sülfat, tuzlu su, hardallı su, apomorfin ve diğer kusturucu ajanlardır.

2-Orogastrik mekanik irritasyon: Temiz parmak ya da kaşık sapı ile orofarenks uyarılarak kusturma sağlanabilir. Çoğu kez etkili bir kusma sağlamaz (8, 12, 28).

3-Tuzlu su: Çocuklarda hipernatremi, konvülziyon ve ölüm görüldüğü için kullanılmamalıdır.

4-İpeka şurubu: Ağız yoluyla verilen, kusmayı 15-39 dakika sonra başlatan bir ilaçtır. Gastrointestinal kanalda lokal irritan etki ve santral sistemde kemoreseptör triger zonu uyararak emetik etki yapar. Türkiye’de preparatı bulunmamaktadır. Bilinç kapalılığı, kostik madde alımı, trisiklik antidepresanlar, hematemez, kusmuş olanlar, 6 aydan küçük çocuklar, koma deliryum ya da stupor hali, santral sinir sistemini stimüle eden maddelerle olan zehirlenmeler, petrol ürünleriyle olan zehirlenmeler, öğürme refleksi kaybolanlar, pıhtılaşma bozuklukları olanlarda kusturma kontrendikedir.

İpeka şurubu, 6-12 ay için 10 ml, 1-12 yaş için 15 ml, 12 yaş üstü için 30-60 ml verilerek uygulanabilir (8, 12, 13, 19, 27, 29). İpeka şurubu verildikten 20 dakika sonra kusma olmazsa aynı doz bir kez daha tekrarlanır. Çocukların %93’ünde kusma oluşturur. Eğer kusma olmazsa şurup tekrarlanmaz ve gastrik lavaj yapılır, çünkü ipeka mide için çok irritan bir ajandır. Ayrıca kalp için myokardit gibi zararlı etkilere sahiptir.

(14)

5-Apomorfin: Apomorfin bir narkotik analoğudur. Kusmada ipeka şurubuna üstünlüğü etkisinin çabuk başlamasıdır. Santral etki ile kusmaya neden olur. Subkutan verilmelidir. 0.2 mg/kg ya da 3 mg/m² tek doz uygulanır. Çocuklarda ve adolesanlarda kontrendikedir. Santral sinir sistemi depresyonu, hipotansiyon, solunum depresyonu yapar. Antidotu naloksondur. 0.02 mg/kg kullanılır (8, 27, 30, 31).

6-Mide yıkanması: Gastrik lavaj yaşamı tehdit edici oranda ilaç alanlarda, morbiditesi yüksek ilaç alan ve 1-2 saat içerisinde başvuranlarda etkili olabilir (3, 32). Gastrik lavaj çok önemsiz miktarda alınan ilaçlar, korozif madde alımı, hidrokarbonlarla olan zehirlenmelerde ve zehirlenme üzerinden çok uzun süre geçmişse kullanılmaz. Yapılan çalışmalarda intoksikasyonlardan hemen sonra yapılan gastrik lavajın ipeka şurubundan daha etkili olduğu gösterilmiştir. Ancak lavaj ve kusturma arasında olaydan 1 saat sonra yapılan incelemelerde aralarında istatistiki bir fark bulunamamıştır (33). Mide yıkamasında en önemli komplikasyon yıkama tüpünün yanlışlıkla trakea ya da ana bronşlardan birine yerleştirilmesidir. Orofarenkste hasar, hipotermi, hiponatremi, su zehirlenmesi, kalp atım hızında artış ve ciddi EKG değişiklikleri, mide yıkanmasının klinik olarak önemli koplikasyonlarıdır (8,19, 27).

Gastrik lavajın en önemli üstünlüğü şuur kaybı olan ve komadaki hastada uygulanabilmesidir. Çocuklarda kilo başına 15 ml ile %0.9’luk serum fizyolojik ile erişkinde 200-400 cc sıvı ile mide temizleninceye kadar yıkanır. Total 2-4 litre sıvı kullanılmalıdır. İlk örnek toksikolojik araştırma için kullanılır. Son yıkama sıvısına aktif kömür ilave edilir.

7-Aktif kömür: Aktif kömür zehirlenme etkenini adsorbe etmek için kullanılan bitkisel kaynaklı bir ajandır. Aktif kömürün partikül çapı ne kadar küçük olursa kapsadığı alan o kadar büyük olur ve etkisi o kadar çabuk artar. Partikül çaplarına göre yüzey alanı 1000-3500 m²/gr arasında değişir. Tekrarlayan dozlarda verildiğinde enterohepatik dolaşımı engelleyerek trisiklik antidepresanları, teofilin ve fenobarbital gibi ilaçların eliminasyonunun artırır.

Günümüzde aktif kömürün, bilinmeyen bir madde nedeniyle acile başvuran kişilerde en etkili dekontaminasyon yöntemi olduğu kabul edilmektedir. Ancak, çok sayıda ilaç ve toksini bağlayabilmesine karşın demir, kurşun, arsenik, lityum, etanol, kostik maddeleri ve hidrokarbonları bağlayamaz. Ayrıca, barsak seslerinin azaldığı durumlarda, kısa barsak

(15)

sendromunun olduğu hastalarda dikkatli kullanılmalıdır (17). Kusturmadan önce kullanılma-malıdır (8, 19, 34). Zehirlenen hastalarda 1 gr/kg olacak şekilde ağız yoluyla ya da %70’lik sorbitol solüsyonu ile nazogastrik tüpten verilir. Aktif kömürün en önemli komplikasyonu pnömotraks ve ampiyemle sonuçlanan aspirasyondur.

8-Katartikler: Barsak içerisinde ozmotik olarak sıvı retansiyonuna neden olup barsak motilitesini artırırlar ve ilacın emilimini azaltıp, atılımını hızlandırırlar (35). Yüksek dozda ilaç almış hastalarda aktif kömürle beraber önerilirler. En sık kullanılan katartikler, mag-nezyum sülfat, magmag-nezyum sitrat, sodyum sülfat ve disodyum fosfat gibi tuzlar ile mannitol ve sorbitol gibi sakkaritlerdir. Katartikler özellikle çocuklar ve yaşlılarda sıvı elektrolit denge bozukluğuna neden olduklarından önerilmemektedir. Ancak aktif kömürün neden olduğu konstipasyonu azaltabilirler. Korozif madde alımı, barsak ameliyatları sonrası olan zehir-lenmeler, ileus ve ciddi elektrolit dengesizliklerinde kontrendikedir (32).

9-Total barsak irrigasyonu: Bu yol ile enteral olarak yüksek miktarda bir elekrolit solüsyonu verilip, alınan kimyasalın rektal olarak atılmasının artırılması ve toksik maddenin absobsiyonu önlenebilmektedir (36). Total barsak irrigasyonu yüksek molekül ağırlıklı polietilen glikol elektrolit-lavaj solüsyonu oral ya da nazogastrik sonda aracılığı ile 500 ml/saat olacak şekilde ve rektumdan temiz sıvı gelinceye kadar verilerek yapılır. Direkt barsak grafisinde radyoopasite gösteren ilaçların atılımında bu yol kullanılabilir. Örneğin, demir ve ağır metaller gibi çok miktarda içilen toksik maddeler, geç salınan ilaçlar, demir, lityum ve kurşun gibi aktif kömürün adsorbe edemediği toksinlerle zehirlenmelerde etkili olduğu bildirilmektedir.

Toksik Madde Atılımının Hızlandırılması

Zehirlenme sonucu alınan ilaçların atılımının hızlandırılması, metabolizmasının ve vücuttan atılımının artırılmasıyla olur. Ancak pek çok ilaç ve toksinin hızlı eliminasyonu çoğu zaman pratik ve güvenli değildir. Ayrıca, zehiri uygun bir şekilde elimine etmek için farmakokinetik ve toksikokinetik bilgisine sahip olmak gerekir. Zehirlenen hastanın durumu kötüye gidiyorsa, bilinci kapanmışsa, aldığı zehir miktarı ölümcül dozda ise kan konsantrasyonu ölümcül dozda ise normal atılım yolu yetersiz ise aşağıdaki yöntemlere başvurulur (6, 8, 19, 37, 38).

(16)

1- Tekrarlanan dozda aktif kömür uygulaması (Gastrointestinal Diyaliz) 2- Renal yolla atılımın hızlandırılması

a- Zorlu diürez

b-İyonize diürez (asit, alkali)

3-Beden dışı yöntemler (Ekstrakorporal Teknikler) a- Hemodiyaliz

b-Periton diyaliz c- Hemoperfizyon 4- Kan değişimi 5 –Plazmaferez

6- BOS drenajı ve replasmanı

1-Gastrointestinal diyaliz: İlacın ve toksinin enterohepatik, enterogastrik ya da enteroenterik dolaşımını engelleyen bir yöntemdir. İlaç ya da toksin, aktif kömür tarafından iyi adsorbe ediliyorsa, yarılanma ömürleri uzunsa, toksik maddenin dağılım hacmi dar ve proteinlere %50’den az miktarda bağlanıyorsa uygulanabilir. Ayrıca paranteral zehirlenmelerde de kullanılabilir.

Bu yöntemin kullanılabilmesi için barsakta yeterli miktarda kan akımının ve barsak hareketlerinin olması gerekir. Orta ve hafif derecedeki zehirlenmelerde periton diyalizi kadar etkilidir. Fenobarbital, teofilin, salisilat, trisiklik antidepresan, karbamazepin ve digoksinle olan zehirlenmelerde yararlı sonuçlar alınır (8, 37-40). Ancak ishale neden olduğu için sıvı ve elektrolit kayıplarına yol açabilir.

2-Renal yolla atılımın hızlandırılması

a- Zorlu diürez: Böbrek yolu ile atılan maddelerle olan zehirlenmelerde diürez artırılarak toksik maddenin atılımı sağlanabilir. Bunun için hastaya günlük ihtiyacından fazla sıvı yüklenir ve idrar miktarı 3-8 ml/kg/saat olacak şekilde ayarlanır (41). Diürezle renal tübüler reabsobsiyon azaltılır. Bunun için ilacın büyük bölümünün böbreklerden değişmeden atılması, plazma proteinlerine az bağlanması gerekir (42). İdrar miktarını artırmak için diüretik verilebilir. Gerekirse dopamin eklenebilir. Sonuç alınamazsa tedavi kesilir.

(17)

b- İyonize diürez: İdrarın pH’sı değiştirilerek asit ya da alkali diürez sağlanabilir. Böylece toksik maddelerin iyonizasyonu sağlanarak böbreklerde reabsobsiyon azaltılır (41). Zayıf asit olan ilaçlar alkali diürezle, zayıf baz olan ilaçlar asit diürezle atılır (37).

Alkali diürezde, zayıf asit yapısındaki salisilat, fenobarbital ve herbisit zehirlenmelerinde olduğu gibi intravenöz yolla sodyum bikarbonat verilerek idrar pH’sı 8’de tutulur. Alkali diürez daha sık olarak kullanılan bir yöntemdir.

Asit diürezde amonyum klorür 15 mg/kg/doz 6 saat ara ile ve askorbik asit 1-2 gr 500 cc sıvı içinde 6 saat ara ile oral olarak verilir. İdrar pH’sı 5’in altında tutulur. Karaciğer ve böbrek yetmezliği varsa ciddi metabolik asidoza yol açar. Bu nedenle kullanılmamaktadır. Trisiklik antidepresanlar, amfetamin, striknin asit idrarla atılırlar (38, 39, 42). Diürez yapılırken hastaya çok ciddi monitorizasyon uygulanmalıdır. Hastanın almış olduğu ilaçların konstrasyonu, idrar pH’sı, santral venöz basıncı, elektrolitleri monitorize edilmelidir (36).

3-Vücut dışı yöntemler (Ekstrakorporal teknikler): Bu yöntemler salisilat, metanol, etilen glikol, lityum ve teofilin gibi maddelerle olan şiddetli zehirlenmelerde, destekleyici tedaviye rağmen iyileşme görülmeyen ve pnömoni gibi komplikasyonların eşlik ettiği uzun süren koma durumlarında ve kanda toksik madde konsantrasyonunun çok yüksek olduğu zehirlenmelerde yararlı olan yöntemlerdir (43). Esas olarak ilacın absobsiyonu, hepatik metabolizması, dağılım hacminin küçük olması, kan konsantrasyonunun çok yüksek olması ve idrar atılımı göz önüne alınarak bu tekniklerin kullanılmasına karar verilir (44, 45).

a-Periton diyaliz: Periton diyalizi zaman gerektirmesi, hemodiyaliz ve hemoperfizyondan daha az etkin olmasına karşın uygulama kolaylığı nedeniyle özellikle çocuklarda tercih edilmektedir (43, 44, 46). Bu yöntem klirensi en düşük yöntemdir (39). Etkinliği hemodiyalizin %10-25’i kadardır. Dağılım hacmi fazla olduğundan etkisi sınırlıdır. Elektrolit dengesizlikleri bu yöntemle düzeltilebilir. Bu yöntem peritonit, geçirilmiş batın ameliyatları, karın içi yapışıklıklar ve karın cildi enfeksiyonlarında kullanılamaz (12). Amfetamin, etanol, aminoglikozid, salisilat, barbitüratlar, sulfanomid, penisilin, teofilin zehirlenmelerinde etkili bir yöntemdir.

b-Hemodiyaliz: Toksik maddenin yarı geçirgen bir zardan diffüzyon yoluyla kandan uzaklaştırılmasıdır (47). Hemodiyaliz lityum, aminofilin, teofilin, etilen glikol, asetil salisilik asit, metanol ve etanol intoksikasyonları için önerilmektedir (17). Hemodiyalizin uygulanabilmesi toksik maddenin molekül ağırlığının 500 daltondan az olmasına, suda

(18)

erimesine, düşük oranda proteinlere (< %50) bağlanmasına yarı ömrünün uzun olmasına bağlıdır (39). Hemodiyaliz proteinlere bağlı ilaçları uzaklaştıramaz ve hemoperfüzyona göre daha yavaş temizler. Hastada, kardiyojenik şok ya da koagülopati varsa uygulanması sakıncalıdır (46).

c-Hemopefüzyon: Hemoperfüzyon, arteriovenöz basınç farkı ile ince bir membrandan diğer tarafa partiküllerin geçişi esasına dayanan bir sistemdir (48). İlk kez barbitürat zehirlenmesinde uygulanmıştır. Kan venöz kateterle beden dışına alınarak aktif kömür ya da reçine yapısında adsorbanlar içeren kartuşa pompalanır ve hastaya geri verilir (12). Bu sırada hastaya heparin verilir. Hemoperfüzyon daha etkin ve hızlı bir yöntemdir. 2 saatlik hemoperfüzyon 8 saatlik hemodiyalize eşdeğerdir (49). Proteinlere bağlanan ilaçlarda daha etkin bir yöntemdir. Hemoperfüzyonla suda az çözünen ve molekül ağırlığı fazla olan ilaçlar uzaklaştırılır. Trombositopeni, hipokalsemi, hipotansiyon, hipotermi, lökopeni ve kanamalar komplikasyonlarıdır (12, 39).

d- Hemofiltrasyon: Sıvılar, elektrolitler ve diğer düşük moleküllü proteinlere bağlı olmayan maddeler filtre edilirler (37). Molekül ağırlığı 10.000 daltonun altındaki maddeler, su, üre, kretinin ultrafiltrata geçer (37). Hemodiyalizle uzaklaştırılamayan 500 daltondan büyük olanlar uzaklaştırılır.

e- Kan değişimi: Özellikle yeni doğanlarda ve küçük çocuklarda kemik ve dokularda bağlanmayan ancak plazma proteinlerine bağlanarak dolaşıma katılan zehirlerin uzaklaştırılması için kanın değişimi gerekebilir. Transplasental geçen ilaçlar (diazepam, magnezyum) kloramfenikol, parasetamol, fenotiazin, propoksifen, mantar ve borik asit zehirlenmelerinde kullanılır (37).

f- Plazmaferez: Bu yöntemle kan selüloz asetat yapısında bir elyaf süzgeçle beden dışında plazma ve şekilli elemanlara ayrılır. Daha sonra plazma adsorban bir sütundan geçirilir ve toksik maddeler uzaklaştırılır. Proteinlere güçlü bağlanan ilaçların uzaklaştırılmasında yararlı olabilir. Seyrek olarak kullanılır (12, 39).

Antidot Uygulanması

Toksinlerin etkisini önleyen ya da ortadan kaldıran kimyasal ya da fizyolojik antagonistlere antidot denir. Spesifik antidotların kullanımı çok az sayıda ajan ile sınırlıdır. Sağaltımın ilk basamağında yer almazlar. Yerinde kullanıldığı zaman yaşam kurtarıcı olabilmektedirler. Çoğu ülkemizde bulunmamaktadır. Antidotların, özgünlükleri ve

(19)

etkinlikleri yüksek, yan etkileri az olmaktadır (39). Tablo 1’de sistemik antidotlar ve kullanıldığı zehirlenmeler gösterilmiştir (6, 13, 26, 29, 30, 37, 50).

Tablo 1. Zehirlenme tedavisinde kullanılan antidotlar Antidot Zehirlenme

Flumazenil Benzodiazepinler

Nalokson Opioidler N-Asetilsistein Parasetamol

Atropin Organofosforlu ve karbamatlı insektisitler Pralidoksim Organik fosforlu insktisitler

Etanol Etilen glikol, metanol

Glukagon Beta Bloker, kalsiyum kanal blokeri Metilen mavisi Methemoglobinemi

Dimerkaprol Arsenik, civa altın Fizostigmin Atropin, TCA

Penisilamin Bakır, altın, kurşun Sodyum klorür Brom, lityum

Desferoksamin Demir

Potasyum klorür Dijital glikozidleri %100’lük oksijen Karbonmonoksit Protamin Sülfat Heparin

K vitamini Oral antikoagülanlar Amilnitrit Siyanür Diazepam Klorokin

Askorbikasit Organik peroksitler Benzilpenisilin Amanitin

Pentetik Asit Radyoaktif metaller Prusya mavisi Talyum

Prenalterol Beta blokerler Sodyum nitroprussid Ergotizim

(20)

GEREÇ ve YÖNTEMLER

Bu çalışma, 01.01.2001-31.12.2002 tarihleri arasındaki 2 yıl içinde Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Acil Servisine zehirlenme tanısı ile başvuran 392 olguya ait acil servis hasta muayene kartlarının incelenmesi ile elde edilen demografik bilgilerden yararlanılarak gerçekleştirildi. Zehirlenme tanısı almış olan tüm hastalar çeşitli demografik özelliklerine göre retrospektif olarak incelendi. Bu özellikler:

1-Yaş.

2-Cinsiyet.

3-Başvurdukları ay.

4-Başvurdukları gün.

5-Başvurdukları saat.

6-Orijin: Kaza, intihar ve kriminal zehirlenmeler.

(21)

8-Hastanın hangi tür zehir ile zehirlendiği: İlaç, besin, mantar, karbonmonoksit, etil ve metil alkol, korozif maddeler, insektisitler ve diğer olmak üzere zehirler gruplara ayrıldı.

9-Hastanın hangi tür ilaçlarla zehirlendiği: Analjezik, antibiyotik, antidepresan, anksiyolitik, kolinerjikler, antiepileptikler, antikolinerjikler, nöroleptikler, antihipertansifler, antiast-matikler, vitaminler, antipsikotikler, antianjinaller, nöroleptikler, hormonal ilaçlar, isim belirtilmemiş ilaçlar, birden fazla çeşit ilaç alanlar multidrug ilaç olarak gruplandırıldı. Ayrıca son olarak yukarıdaki gruplara dahil olmayan ilaçlar diğer bir grup olarak gruplandırıldı.

10-Multidrug ilaç grubu da kendi içinde gruplara ayrıldı.

11-Hastaya hangi tedavilerin uygulandığı: Acil gözlem, gastrik lavaj, gastrik lavaj+aktif kömür, yoğun bakım ünitesi gözetimi olmak üzere gruplandı.

12-Hastanın yaşam tehlikesi geçirip geçirmediği.

13-Hastanın prognozu: Acilden taburcu, hastaneye yatış, başka yere sevk, acilde eksitus ve yattığı serviste eksitus olarak gruplandırıldı.

14-Hastanın zehirlendiği preparat sayısı.

15-Hastanın nereden geldiği: İl merkezi, ilçe merkezi, köy olarak gruplandırıldı.

16-Hastaya yapılan konsültasyonlar.

17- Psikiyatrik konsültasyon sonucu aldığı: Major depresyon, madde bağımlılığı, post travmatik stres bozukluğu, akut stres bozukluğu ve şizofreni olarak gruplandırıldı.

Sonuçların istatistiksel değerlendirilmesi Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanlığı Bilgi İşlem Merkezi’nin Minitab paket programı (50064 MinitabRelease 13) (Lisans no: wcp:1331.00197) kullanılarak yapılmıştır.

(22)

BULGULAR

Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Acil servisine 2001-2002 yılları arasında toplam 37460 hasta başvurdu. Bu hastaların 392’si (%1.04) zehirlenme tanısı aldı. 392 hastanın 193’ü (%49.2) kadın, 199’u (%50.8) erkek idi. Olguların tümünün yaş ortalaması 18.90±14.212 olarak bulunmuştur. Kadınların yaş ortalaması 18.66±13.653, erkeklerin yaş ortalaması 19.14±14.748 idi. Yaş grupları incelendiğinde 0-10 yaş grubunun %32.7 ile birinci sırada olduğu, ikinci sırada 21-30 yaş grubu olduğu görülmektedir (Şekil 1).

>50 41-50 31-40 21-30 11-20 0-10 80 60 40 20 0 Cinsiyet erkek kadın

(23)

Tablo 2. Zehirlenme ogularının yaş gruplarına göre dağılımı

Kadın Erkek Toplam Yaş

Grupları Olgu

sayısı % Olgu sayısı % Olgu sayısı %

0-10 58 14.8 70 17.9 128 32.7 11-20 55 14.0 29 7, 4 84 21.4 21-30 55 14.0 62 15.8 117 29.8 31-40 10 2.6 19 4.8 29 7.4 41-50 8 2.0 12 3.1 20 5.1 >50 7 1.8 7 1.8 14 3.6 Toplam 193 49.2 199 50.8 392 100

Çalışmamızda cinsiyetlere göre zehirlenmelerin dağılımı göz önüne alındığında erkeklerde 0-10 yaş grubunun özellikle 5 yaşından küçük çocuklarda, kadınlarda ise 0-10 ve 21-30 yaş gruplarında özellikle 5 yaşından küçüklerde ve 20 yaş civarındaki kadınlarda en yüksektir (Tablo 2).

Çalışmamızda aylara göre dağılım incelendiğinde nisan ve mart aylarında zehirlenme olgularının sayısında bir artış görülmektedir (Şekil 2). Nisan ayında olguların %12.0’ı mart ayında ise %11.5’i başvurdu.

0 5 10 15 20 25 30 35 40 45 50 ocak şubat mart nisa n mayıs haziran temmu z ağus tos eylül ekim kasım aralık

(24)

0 10 20 30 40 50 60 70 Olgu sayısı 52 53 66 61 54 45 61

Pazartesi Salı Çarşamba Perşembe Cuma Cumartesi Pazar

Şekil 3. Günlere göre olgu dağılımı

Çalışmamızda günlere göre dağılım incelendiğinde %16.8 ile çarşamba ve %15.6 ile perşembe ve pazar günlerinde zehirlenme olguları daha fazla bulunmuştur (Şekil 3).

Zehirlenme olgularının acil servise başvuru saatleri incelendiğinde 40 olgu ile saat 22.00 civarı birinci sırada yer almaktadır (Şekil 4).

Çalışmamızda zehirlenmeye neden olan ajanların başında 249 olgu (%63.5) ile ilaçlar ilk sırada yer almakta bunu 59 olgu (% 15.1) ile korozif maddeler izlemektedir (Tablo 3).

0 5 10 15 20 25 30 35 40 45 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24

(25)

Tablo 3. Zehirlenme Etkenleri

Zehirlenme etkeni Olgu sayısı Kadın Erkek Toplam % İlaç 146 103 249 63.5 Besin 3 2 5 1.3 Mantar 1 5 6 1.5 Karbonmonoksit 7 2 9 2.3

Etil ve metil alkol 3 33 36 9.2

Pestisitler 5 12 17 4.3

Korozif maddeler 34 25 59 15.1

Diğer 3 8 11 2.8

Toplam 193 199 392 100

Zehirlenme olgularının etkenlerinin orijine göre dağılımı incelendiğinde intihar amaçlı zehirlenmelerde en çok tercih edilenler; ilaçlar (% 84.2), korozif maddeler (%7.4), ve pestisitlerdir (%4.4) (Şekil 5). Kazaların başında ilaçlarla olan kazalar ilk sırayı almaktadır (% 41.3). Bunu sırasıyla korozif maddeler (% 23.3) metil alkol ve etil alkol zehirlenmeleri (%17.5) izlemektedir. 0 50 100 150 200 kaza intihar kaza 78 5 6 9 33 8 44 6 intihar 171 3 9 15 5

ilaç besin mantar CO Etil-metil

alkol insektisit

korozif

madde diğer

(26)

Tablo 4. Yaş Guruplarına göre zehirlenme etkenleri Yaş grupları Zehirlenme etkeni 0-10 11-20 21-30 31-40 41-50 >50 Toplam % İlaç 69 62 83 16 15 4 249 63.5 Besin 3 1 1 5 1.3 Mantar 4 2 6 1.5 Karbonmonoksit 3 2 1 1 2 9 2.3 Etil ve metil alkol 1 6 17 8 1 3 36 9.2 Pestisitler 6 3 3 1 2 2 17 4.3 Korozif maddeler 40 5 8 2 1 3 59 15.1 Diğer 5 2 3 1 11 2.8 Toplam 128 84 117 29 20 14 392 100

Zehirlenme olgularının yaş gruplarına göre dağılımı incelendiğinde 21-30 yaş grubunda ilaçların en fazla görüldüğü, 0-10 yaş gurubunda ise korozif maddelerin ve ilaçların daha sık görüldüğü ortaya çıktı (Tablo 4).

Zehirlenmeye neden olan ilaçlar incelendiğinde %24.0’ünü antidepresanlar, %15.6’sını analjezikler, %1.6’sını antibiyotikler, %4.4’ünü anksiyolitikler oluşturmaktaydı. %24.0’ünde birden fazla türde ilaç kullanılmıştı (Tablo 5).

Birden fazla ilaç alınan zehirlenme olgularının % 64.9’u analjezik ile beraber başka bir grup ilaç alınan gruptu. Bunu %15.8 ile antidepresan ve diğer ilaçların alındığı grup izledi.

(27)

Tablo 5. Zehirlenmelerde kullanılan ilaçlar

Zehirlenme olgularının 234’ü (%59.7) il merkezlerinden 100’ü (%25.5) ilçe merkezlerinden ve 58’i (%14.8) çevre köylerden acil servise başvurdu (Tablo 6).

Tablo 6. Olguların başvurduğu yerler

Kullanılan İlaçların Türü Olgu Sayısı Olgu Yüzdesi (%)

Analjezikler 39 15.6 Antidepresanlar 60 24.0 Antibiyotikler 4 1.6 Anksiyolitikler 11 4.4 Antikolinerjikler 2 0.8 Nöroleptikler 1 0.4 Vitaminler 4 1.6 Antiastmatikler 3 1.2 Antiepileptikler 10 4.0 Antipsikotikler 5 2.0 Antihipertansif 12 4.8 İsim belirtilmemişler 18 7.2 Diğerleri 20 8.0

Birden Fazla Türde İlaç Alımı 60 24.0

Toplam 250 100

Başvuru yeri Olgu sayısı %

İl 234 59.7

İlçe 100 25.5

Köy 58 14.8

(28)

Tablo 7. Yaş gruplarına göre orijin dağılımları

Kaza İntihar Toplam

Yaş Grupları Olgu sayısı % Olgu sayısı % Olgu sayısı % 0-10 125 31.9 3 0.8 128 32.7 11-20 17 4.3 67 17.1 84 21.4 21-30 27 6.9 90 23.0 117 29.8 31-40 10 2.6 19 4.8 29 7.4 41-50 5 1.3 15 3.8 20 5.1 >50 5 1.3 9 2.3 14 3.6 Toplam 189 48.2 203 51.8 392 100

Zehirlenme olguları orijin açısından incelendiğinde 189’sı (%48.2) kaza, 203’ü (%51.8) intihardı. Yaş gruplarına göre orijin dağılımı incelendiğinde kazaların % 66.1’i 0-10 yaşlarında görüldü, intiharların ise %44.3’ü 21-30 yaşlarında %33.0’ı 11-20 yaşlarında görüldü. 0-10 yaş grubundaki zehirlenme olgularının %97.7’si kaza % 2.3’ü intihar;11-20 yaş grubunda olguların % 79.8’i intihar, % 20.8’i kaza; 21-30 yaş grubunda % 76.9’u intihar, %23.1’i kaza; 31-40 yaş grubunda % 65.5’u intihar, % 34.5’i kaza; 41-50 yaş grubunda %75.0’ı intihar %25.0’ı kaza; 50 yaşından büyüklerde % 64.3’ü intihar %35.7’si kaza olarak bulundu (Tablo 7). Yaş gruplarına göre orijin açısından ileri düzeyde anlamlı fark gösterdi. (p<0.001)

Zehirlenme olgularını meydana getiren ajan sayılarını incelediğimizde 323 (% 82, 4) olgu bir ajanla, 268 (%6.6) olgu iki ajanla, 21 (% 5.4) olgu üç ajanla meydana geldi. Bir olgu 7 ayrı ilaç içerek acil servise başvurmuşdu.

Acil servise başvuran olguların 239’u (%61.0) acil servisten taburcu edildi. 138’i (%35.2) hastaneye yatırılarak tedavi edildi. 9’u (%2.3) başka bir merkeze sevk edildi. 3 (%0.8) olgu acil serviste, 3 olgu ise yattığı serviste ölmüştü (Tablo 8).

(29)

Tablo 8. Acil servise başvuran hastaların prognozları

Prognoz Olgu sayısı %

Acil servisten taburcu 239 61.0

Hastaneye yatış 138 35.2

Başka yere sevk 9 2.3

Acilde ölüm 3 0.8

Yattığı serviste ölüm 3 0.8

Zehirlenmeye neden olan ajanların vücuda giriş yolları incelendiğinde 375’inin (% 95.7) oral yolla zehirlendiği, 15’inin (%3.8) inhalasyon yoluyla zehirlendiği, 1’er (%0.3) tanesinin deri ve intravenöz yolla zehirlendiği bulundu (Tablo 9).

Acil servise başvuran zehirlenme olgularına uygulanan tedaviler incelendiğinde, 113’ü acil serviste gözlem altında tutuldu. 66’sına gastrik lavaj uygulandı. 190’ına gastrik lavaj ve aktif kömür beraber uygulandı. 23’ü yoğun bakım ünitesinde tedavi edildi (Tablo 10).

Tablo 9. Zehirlenme yolları

Zehirlenme yolları Olgu sayıları %

Oral 375 95.7 İntravenöz ve intramusküler 1 0.3 İnhalasyon 15 3.8 Deri 1 0.3 Total 392 100

(30)

Tablo 10. Acil servise başvuran hastalara uygulanan tedaviler.

Uygulanan tedavi Olgu sayısı %

Acil serviste gözlem 113 28.8

Gastrik lavaj 66 16.8

Gastrik lavaj+ Aktif kömür 190 48.5

Yoğun Bakım Ünitesi 23 5.9

Toplam 392 100

Acil servise başvuran zehirlenme olgularına yapılan konsültasyonlar incelendiğinde 117 olguya psikiyatri, 115 olgu için anestezi konsültasyonu istendi. 96 olgu için zehir danışma merkezi arandı. 64 olgu için konsültasyon yapılmadı.

Psikiyatri konsültasyonu yapılan olguların %90.9’u major depresyon, % 5.1’i madde bağımlılığı, % 2’si şizofreni, % 2’si post travmatik stres bozukluğu tanısı almıştı.

Acil servise başvuran hastaların 102’sinde (%26.0) hayati tehlike vardı. 286’sında (% 73.0) hayati tehlike yoktu. 4 olguda ise hayati tehlike belirtilmemişti (Tablo 11).

İlaçla olan zehirlenme olguları incelendiğinde intiharların %84.2’sinin ilaçlarla olduğu görüldü. Kazalarda ise ilaçların neden olduğu olguların oranı %41.3’tü. Kazalarda korozif maddeler %23.3 ile ikinci sırayı, etil ve metil alkol zehirlenmeleri %17.5’le üçüncü sırayı almaktaydı (Tablo 12).

Tablo 11. Zehirlenme olgularının hayati tehlike dağılımları

Hayati tehlike Olgu sayısı %

Hayati tehlike var 102 26.0 Hayati tehlike yok 256 73.0

Hayati tehlike belirtilmemiş 4 1.0

(31)

Tablo 12. Orijinlerine göre zehirlenme etkenlerinin dağılımı Kaza İntihar Zehirlenme etkeni Olgu sayısı % Olgu sayısı % Toplam % İlaç 78 41.3 171 84.2 249 63.5 Besin 5 2.3 5 1.3 Mantar 6 3.2 6 1.5 Karbonmonoksit 9 4.8 9 2.3

Etil ve metil alkol 33 17.5 3 1.5 36 9.2

Pestisitler 8 4.2 9 4.4 17 4.3

Korozif maddeler 44 23.3 15 7.4 59 15.1

Diğer 6 3.2 5 2.5 11 2.8

Toplam 189 100 203 100 392 100

Acil servise başvuran zehirlenme olguları içerisinde intiharların yaş gruplarına ve etkenlere göre dağılımı incelendiğinde toplam 203 olgunun 171’i ilaçla intihar etmişti. 21-30 yaş grubu %45.6 ile ilaçla intihar edenler arasında birinci sırayı almıştı. 11-20 yaş grubu %33.3 ile ikinci sırayı almıştı (Tablo 13).

Tablo 13. İntihar eden olguların yaş gruplarına ve etkenlere göre dağılımı

Yaş grupları Zehirlenme

etkeni 0-10 11-20 21-30 31-40 41-50 >50

Toplam %

İlaç 2 57 78 16 14 4 171 84.2

Etil ve metil alkol 2 1 3 1.5

Pestisitler 3 3 1 2 9 4.4

Korozif maddeler 1 5 5 1 3 15 7.4

Diğer 2 2 1 5 2.5

(32)

Tablo 14. İntihar olgularında kullanılan ilaçların cinsiyete göre dağılımı

İntihar olgularının 123’ü (%60.6) kadın, 80’i (% 39.4) erkek idi. İntihar amacıyla kullanılan ilaçların cinsiyete göre dağılımları incelendiğinde kadınların (% 28.8) ve erkeklerin (% 36.7) en sık multidrug ile intihar ettikleri ortaya çıkmıştı. Bunu kadınlarda (%27.0) ve erkeklerde (%18.3) antidepresanlar izlemekteydi (Tablo 14).

Cinsiyet Kullanılan İlaçların Türü Kadın Erkek Toplam % Analjezikler 14 8 22 12.9 Antidepresanlar 30 11 41 24.0 Antibiyotikler 1 2 3 1.8 Anksiyolitikler 6 4 10 5.8 Antikolinerjikler 1 1 0.6 Nöroleptikler 1 1 0.6 Antiastmatikler 1 1 0.6 Antiepileptikler 4 1 5 2.9 Antipsikotikler 1 2 3 1.8 Antihipertansif 4 1 5 2.9 İsim belirtilmemişler 12 3 15 8.8 Hormon 1 1 0.6 Birden fazla 32 22 54 31.6 Diğerleri 4 5 9 5.3 Toplam 111 60 171 100

(33)

TARTIŞMA

İlaç ve ilaç dışı maddelerle oluşan zehirlenmeler günümüzde hala önemli bir sağlık sorunu oluşturmaktadır. Ülkemizde zehirlenmelerin etiyolojisi hakkında yapılan çalışmalar oldukça kısıtlıdır. Hastane kayıtlarının yeterince kapsamlı ve düzenli tutulmaması ve zehir danışma merkezlerinin yeni kurulmaya başlanması nedeniyle zehirlenmelerin bilimsel boyutlarını belirlemek ve değerlendirebilmek için gerekli veriler yetersiz kalmaktadır. Zehir danışma merkezlerinin oluşturulmaya başlamasından sonra olgulara yaklaşım daha da kolaylaşmıştır.

Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Acil Servisine başvuran, takip ve tedavisi yapılan zehirlenme olguları ile ilgili sonuçları değerlendirmek ve literatürle karşılaştırmak amacı ile gerçekleştirilen bu çalışmada; 2001-2002 yılları arasında 2 yıllık sürede acil servis polikliniğine toplam 37460 hasta başvurmuş ve bunların 392’si (%1.04) intoksikasyon tanısı almıştı. Aynı dönemde hastanemize başvuran adli nitelikli olgular içerisinde zehirlenmelerin oranı %13.7 di. Bu oran Altun ve ark.’nın (51) 1992-1995 yılları arasında yaptığı çalışmadaki oranın (%5.7) yaklaşık iki buçuk katıdı. Bu da bize zehirlenme olgularında önemli bir artış olduğunu göstermektedir.

Değişik merkezlerde yapılan çalışmalarda, acil servise başvuran olgular içinde intoksikasyon olgularının oranlarında farklılıklar görülmektedir. Örneğin İngiltere ve Amerika’da yapılan çalışmalarda %1, (52) %8, (53) %1.7, (54) % 29.7 (55) gibi oldukça farklı oranlar bildirilmiştir. Bu oranların farklılığı hastanelerin kuruluş bölgelerine ve kuruluş amaçlarının farklılığına bağlıdır.

(34)

Türkiye’deki çalışmalara baktığımızda acil servise başvuran zehirlenme olgularının oranları; Özköse ve ark.’nın (56) Ankara’da çalışmada %0.7, Göksu ve ark.’nın (57) Gazi-antep’te yaptığı çalışmada % 0.7, Yavuz ve ark.’nın (58) Isparta’da yaptığı çalışmada %1.2, Erdamar ve ark.’nın (59) Hacettepe Üniversitesinde yaptıkları çalışmada %0.8, Bursa’da ya-pılan bir çalışmada (60) %1.5 olarak bulunmuştur.

Çalışmamızda intoksikasyon tanısı alan toplam 392 olgunun 193’ü (%49.2) kadın 199’u (%50.8) erkek olarak bulunmuştur. Kadın erkek oranı 0.96/1 idi. Koçak ve ark.’nın Adana’da yaptığı çalışmada (61) kadın erkek oranı 1.6/1 olarak bulunmuştu.

Çalışmamızda acil servise başvuran zehirlenme olgularının yaş ortalaması 18.90±14.21 olarak bulundu. Kadınların yaş ortalaması 18.66±13.653 erkeklerin yaş orta-laması 19.14±14.748 idi. Koçak ve ark.’nın Adana’da yaptığı çalışmada (61) kadınların yaş ortalaması 20, erkeklerin yaş ortalaması 29 idi. Olguları yaş gruplarına göre incelediğimizde 0-10 yaş grubunun %32.7 ile birinci sırada olduğu 21-30 yaş grubunun %29.8 oranla ikinci sırada olduğu bulundu. Özellikle 0-6 yaş grubunda görülen zehirlenme olgularının sıklığı bu yaştaki çocukların hareketli, meraklı, araştırmacı ve her yeni maddeyi ağzı ile tanıma eğiliminde olmalarındandır. Bu da bu yaş grubundaki zehirlenmelerin çoğunun kaza sonucu oluştuğunu göstermektedir (%97.5). Ege Üniversitesi’nde yapılan bir çalışmada (62) ise 11-20 ve 0-10 yaş gruplarında daha sık görülmektedir. Isparta’da Yavuz ve ark.’nın (58) yaptığı çalışmada en yoğun olarak 0-10 yaş grubu %28.5 oranında olduğu, Trabzon’da yapılan bir çalışmada (63) 0-10 yaş grubu zehirlenlerin %40.45 oranında olduğu bulunmuştur. Yeni Zelanda’da yapılan bir çalışmada (64) en büyük grubun 0-4 yaş arası olduğu görülmektedir. Bu da bize gelişmekte olan ülkelerde çocukluk çağındaki zehirlenme oranlarının çok yüksek olduğunu göstermektedir.

Çalışmamızda zehirlenmelerin bahar aylarında özellikle nisan ve mart aylarında artığı görülmektedir. Bunun nedeni bahar aylarında artan tarımsal faliyetler ve iklimsel değişikliklerdir. Wang ve ark.’nın 1986-1991 yıllarında yaptığı çalışmada intihar olgularının özellikle atmosfer basıncının ve sıcaklığın yüksek oldugu günlerde artığını göstermişlerdir (65). Yavuz ve ark.’nın Isparta’da yaptığı (58) çalışmada zehirlenmelerin yaz aylarında arttığı, Serinkent ve ark.’nın (66) İzmir’de yaptığı bir çalışmada ekim ayının %12.8’le en sık zehirlenmelerin meydana geldiği görülmektedir. Adana’da yapılan bir çalışmada (67) zehirlenmelerin ilkbahar olduğu görülmektedir. Ankara’da yapılan bir çalışmada (59)

(35)

çocuklarda yaz aylarında zehirlenmelerin arttığı görülmektedir. Finlandiya’da yapılan bir çalışmada (68) erkeklerin nisan ve temmuz ayları arasında, kadınlarda mayıs ve kasım aylarında intihar sayısında iki ayrı pik izlendiği bildirilmiştir. Zehirlenmelerdeki mevsimsel farklılıklar ülkelere, bölgelere, ülkelerin gelişmişlik derecesine ve geleneklerine göre büyük farklılıklar göstermektedir. Ülkemizde bu konuda psikyatrik araştırmaların yapılmasına ihtiyaç vardır.

Çalışmamızda günlere göre dağılım incelendiğinde çarşamba günü %16.8’le birinci sırada yer almaktadır. Acil servise başvuru saatleri incelendiğinde akşam saatlerinde özellikle 40 olgu ile (%10.2) 22.00 saatlerinde bir artış görülmektedir. Benzer olarak Serinkent ve ark.’nın (66) İzmir’de yaptığı çalışmada da olguların %23’ünün 20.00-22.00 saatleri arasında başvurduğu görülmüştür.

Zehirlenme olguları orijinlerine göre incelendiğinde %48.2’si kaza, %51.8’i intihardı. Kaza sonucu meydana gelen zehirlenmelerin 78’i (%41.3) ilaçlara bağlı zehirlenmelerdir. İkinci sırada 44 olgu (%23.3) ile korozif maddeler, üçüncü sırada 33 (%17.5) olgu ile etil ve metil alkol zehirlenmeleri yer almaktadır. İntihar olgularının 171’i (%84.2) ilaçla, 15’i (%7.4) korozif maddelerle, 9’u (%4.4) pestisitlerle intihar etmiştir. Yavuz ve ark.’nın (58) Isparta’da yaptığı çalışmada intiharların %80.1’i ilaçla, %13.5’i insektisitlerle %1.8’i etil ve metil alkolle oluştuğu; kazaların %26.4’ünün ilaçlarla, %27.8’inin korozif maddelerle, %11.4’ünün insektisitlerle olduğu, Serinkent ve ark.’nın (66) İzmir’de yaptığı çalışmada intiharların %93.3’ünün ilaçlarla olduğu, Demirer ve ark.’nın (69) Ankara’da yaptığı çalışmada ilaç zehirlenmelerinin %83.6’sının intihar orijinli olduğu, %16.4’ünün kaza orijinli olduğu, Özköse ve ark.’nın (56) Ankara’da yaptığı bir çalışmada zehirlenmelerin %75.9’unun ilaçla olduğu, Akköse’nin (60) Bursa’da yaptığı bir çalışmada zehirlenmelerin %59.6’sının ilaçlarla olduğu gösterilmiştir. Bizim yaptığımız çalışmada ilaçlarla olan zehirlenmelerin oranı %63.5’dir.

Çalışmamızda ilaçla olan zehirlenmelerin %24’ü antidepresanlarla %15.6’sı analjeziklerle ve %24’ü çoklu ilaçlarla meydana gelmiştir. Birden fazla ilaç alınan zehirlenme olgularının %64.9’u analjezik ile beraber başka bir grup ilaç alınan gruptu. Bu nedenle en sık ilaç zehirlenmeleri analjeziklerle olan zehirlenmelerdir. Antidepresanlar içinde en sık kullanılan amitriptilin hidroklorürdür (Laroxyl). Koçak ve ark.’nın (61) yaptığı çalışmada intihar amaçlı en sık kullanılan ilaçlar antidepresanlar ve sedatiflerdir. İkinci sırada analjezik

(36)

ilaçlar gelmektedir. Ondan sonra en büyük grup organik fosforlu zehirlenmelerdir. Yeni Zelanda’da yapılan bir çalışmada (64) kaza sonucu meydana gelen zehirlenmelerin %43’ü ilaçlarla meydana gelmiştir. Bu zehirlenmelerin %18’i analjezik ilaçlarla meydana gelmiştir. Demirer ve ark.’nın (69) yaptığı bir çalışmada hastaneye başvuran zehirlenmelerin %41.8’i analjezikler, %21.3’ü antidepresanlar, %16’sının antibiyotikler oluşturmaktadır. Yavuz ve ark.’nın (58) yaptığı çalışmada zehirlenmeye neden olan ilaçların dağılımı incelendiğinde %43’ünü psikoaktif ilaçlar, %23’ünü analjezik ve antipiretik ilaçlar, %7’sini antibiyotikler oluşturmaktadır. Karcıoğlu ve ark.’nın (70) ilaç zehirlenmelerinin en sık analjeziklerle meydana geldiğini belirtmişlerdi.

Analjezikler, ilaç zehirlenmelerinin büyük çoğunluğunu oluşturmaktadır. Hawton ve ark. (71) intihar olgularında parasetamol kullanımında bir artış olduğunu belirtmişlerdir. Benzer şekilde Thomas ve ark. (72) parasetamolün İngiltere ve çevresinde en sık rastlanan zehirlenme etkeni olduğunu belirtmişlerdir. Yaptığımız çalışmayla uyumlu olan bu çalışmalar yanında Serinkent ve ark. (66) intihar amaçlı kullanılan ilaçlar içerisinde en sık benzodiazepinlerin ve antipsikotiklerin olduğunu, Weir ve ark. (73) antidepresanları, Verstraete ve ark. (74) benzodiazepinleri en sık zehirlenme etkeni olarak tespit etmişlerdir.

Çalışmamızda zehirlenme olgularının %61.0’i acilden taburcu edildi, %35.2’si yatırıldı, %2.3’ü sevk edildi, %1.6’sı öldü. Serinkent ve ark.’nın (66) yaptığı çalışmada %87.6’sı taburcu, %5.1’yatırılan, %2.3’ü sevk, % 0.03’ölü olarak bulunmuştur. Göksu ve ark.’nın (57) Gaziantep’te yaptığı çalışmada zehirlenme olgularının %2.8’inin öldüğü anlaşılmıştır. Çalışmamızda ölüm oranı %1.6’dır (6 olgu). Koçak ve ark.’nın (61) yaptığı çalışmada %2.5’dir. Cobo Valla ve ark.’nın (75) 557 zehirlenme olgusunu inceledikleri çalışmada ölüm oranı %1.6 olarak bildirilmiştir. Jacobsen’in (76) yaptığı çalışmada ölüm oranı %6.0 olarak saptanmıştır. Trabzon’da yapılan bir çalışmada (63) ölüm oranı %0.6 olarak bulunmuştur. Çalışmamızda mortalite oranının (ölüm oranı) düşük olması özellikle intihar olgularında sekonder kazanç denilen kendini öldürmeye yönelik değil de daha çok olumsuz bir durum karşısında çıkar elde etme ya da olumsuz durumdan kurtulma şeklinde olduğu düşünülebilir.

Çalışmamızda zehirlenme olgularının %73’ünün hayati tehlikesinin olmadığı, %26’sının hayati tehlikesinin saptandığı, %1’inde hayati tehlikesi belirtilmemiştir. Demirel

(37)

ve ark.’nın (69) Ankara’da yaptığı çalışmada olguların %74.6’sının hayati tehlikesinin olmadığı, %16.4’sında hayati tehlike saptandığı, % 9’unda belirtilmediği anlaşılmıştır.

Acil servise başvuran zehirlenme olgularının %95.7’si oral, %3.8’i inhalasyon, %0.3’ü deri ve %0.1’i intravenöz ve intramusküler yolla zehirlenmişlerdir. Demirel ve ark.’nın (69) yaptığı çalışmada %98.4’ü oral %0.8’i intramusküler, %0.8’i intravenöz yolla olduğu görüldü.

Zehirlenme olgularının %28.8’i acil serviste gözlenmiştir. %16.8’ine gastrik lavaj, %48.5’ine gastrik lavaj ve aktif kömür uygulanmış, %5.9’u yoğun bakım ünitesinde tedavi edilmiştir. Demirel ve ark.’nın (69) yaptığı çalışmada, zehirlenme olgularının %46.7’sine acil gözlem %18’ne aktif kömür ve gastrik lavaj, %4.9’una yoğun bakım ünitesi takibi uygulandığı, %23’üne herhangi bir tedavi uygulanmadığı anlaşılmıştır.

Zehirlenme olgularına uygulanan konsültasyonlar incelendiğinde, %24.4’ü için zehir danışma merkezi aranmıştır. %29.8’i için psikiyatri, %29.3’ü için anestezi, %16.3’ü için konsültasyon istenmemiştir. Psikiyatri konsültasyonu istenen olguların %90.9’u major depresyon %5.1’i madde bağımlılığı, %2’si şizofreni tanısı aldı. Demirel ve ark.’nın (69) yaptığı çalışmada, %4.9’u için zehir danışma merkezi aranmış, %20.5’i için anestezi %4.1’i için psikiyatri konsültasyonu istenmiştir.

İntihar olgularının %60.6’sı kadın, %39.4’ü erkekti. İntihar eden kadınların % 28.8’i ve erkeklerin % 36.7’sı multidrug ile intihar ettikleri ortaya çıkmaktadır. Dökmeci ve ark.’nın (77) 1977-1981 yılları arasında Adli Tıp Kurumu’nda yaptıkları çalışmada, genç kızların yanısıra 40 yaş civarı kadınlarda intihar olgularının daha sık olduğu, erkeklerdeki intihar olgularının belirli yaş gruplarında eşit dağılım gösterdiği, en sık tarım ilaçlarına bağlı kimyasal madde ölümlerinin görüldüğü belirtilmektedir. Sarıkayalar ve ark.’nın (8) yaptıkları çalışmada genelde intihar olgularında yüksek doz ve birden fazla ilaç alımının göze çarptığı, Goldfrank’a (32) göre ise yetişkin zehirlenmelerinin %50’sinin birden çok ajanla olduğu belirtilmektedir.

Zehirlenme olgularının %59.7’si il merkezlerinden, %25.5’i ilçelerden, %14.8’i köylerden acil servise başvurmuştur. Trabzon’da yapılan bir çalışmada (63) zehirlenmelerin %68.8’i il merkezlerinden, %30.6’si ilçelerden, %0.6 köylerden başvurmuşlardır. Bu oranlar

(38)

incelendiğinde zehirlenme nedeni olan maddelerin özellikle ilaçların şehir merkezlerinde hemen hemen her evde rahatlıkla bulunması nedeniyle ilaçla zehirlenme olgularının çoğunlukla şehirlerde çıkması ihtimali artmaktadır. Ayrıca kırsal bölgelerde hafif zehirlenmelerin yöresel yöntemlerle tedavi edildiği bir gerçektir.

(39)

SONUÇ

Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Acil Servisi’ne başvuran zehirlenme olguları ile ilgili demografik sonuçları değerlendirmek ve literatürle karşılaştırmak amacıyla yapılan bu çalışmada 2001-2002 yılları arasında zehirlenme tanısıyla başvuran 392 olgu değerlendirildi.

1- Acil servise başvuran adli olgular içerisinde zehirlenme olgularının oranında bir artış vardır.

2- Olguların 193’ü (%49.2) kadın, 199’u (%50.8) erkekti. Cinsiyetler arasında istatistiksel açıdan önemli bir fark bulunamadı.

3- Acil servise başvuran zehirlenme olgularının yaş ortalaması 18.9±14.2 olarak bulundu. En sık 0-10 yaş grubunun %32.7 ile birinci sırada olduğu, 21-30 yaş grubunun %29.8 oranla ikinci olduğu bulundu.

4- Zehirlenmelerin bahar aylarında arttığı, özellikle nisan ve mart aylarında sıklaştığı görüldü.

5- Zehirlenmeler en sık çarşamba günü meydana gelmekteydi.

(40)

7-Zehirlenme olguları orijin açısından incelendiğinde 189’sı (%48.2) kaza 203’ü (%51.8) intihardı.

8- En sık zehirlenmeye neden olan ajan %63.5’le ilaçlardı. İkinci sırayı %15.1’le korozif maddeler aldı.

9- İlaçlarla olan zehirlenmelerin %24.0’ı çoklu ilaçlarla, %24.0’ı antidepresanlarla, %15.6’sı analjeziklerle meydana geldi.

10- Çoklu ilaç zehirlenmelerinin %64.9’u analjezik ile beraber başka bir ilaç alınan gruptu. Bu nedenle en sık ilaç zehirlenmeleri analjeziklerle olan zehirlenmelerdir.

11- Antidepresanlar içerisinde en sık kullanılan ilaç amitriptilin hidroklörürdü.

12- Etil ve metil alkol zehirlenmeleri %9.2 ile üçüncü sırada yer almaktadır. Bu oran literatürle karşılaştırıldığında yüksek bir orandır.

13- Acil servise başvuran hastaların 102’sinde (%26.0) hayati tehlike vardı. 286’sında (% 73.0) hayati tehlike yoktu.

Sonuç olarak; tüm zehirlenme olgularının bir merkezde değerlendirilerek Türkiye çapında bir envanterin hazırlanması gerekmektedir. Henüz klinik bir toksikoloğun, detaylı bir toksikoloji merkezinin ve gelişmiş bir toksikoloji laboratuarının olmadığı ülkemizde tıbbın bu alanına daha çok eğilinmesi gereklidir. Ayrıca zehirlenmelerin en aza indirilmesi için, zehirlenmeler yönünden aile ve toplumun eğitilmesi, reçetesiz ilaç satılmaması, tarım ilaçlarının ve kimyasalların bilinçsiz olarak evlerde bulundurulmaması, temizlik maddelerinin ve insektisitlerin açıkta bırakılmaması gerekmektedir.

(41)

ÖZET

Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Acil Servisine başvuran zehirlenme olguları ile ilgili sonuçları değerlendirmek ve literatürle karşılaştırmalar yapmak amacı ile yapılan bu çalışmada, 2001-2002 yılları arasında toplam 37460 hasta içerisinden zehirlenme tanısı alan 392 (% 1.04) olgu yaş, cinsiyet, alınan madde tipi, ilaç tipi, geliş saati, geliş ayı gibi demografik özellikleri yönünden değerlendirildi.

392 olgunun 193’ü (%49.2) kadın, 199’u (%50.8) erkekti. En sık 0-10 yaş grubunun %32.7 ile birinci sırada olduğu, 21-30 yaş grubunun %29.8 ile ikinci sırada olduğu bulundu. Zehirlenmelerin bahar aylarında arttığı görüldü. Zehirlenmeler en sık Çarşamba günü meydana gelmekte idi. Olguların en sık 20.00-22.00 saatleri arasında acil servise başvurdukları görüldü. En sık zehirlenme etkeni %63.5 ile ilaçlardı. Olguların %51.8’i intihar, %48.2’si kazaydı. İntihar olgularının %84.2’si ilaçlarla, %7.4’ü koroziv maddelerle intihar etti. Kazaların %41.3’ü ilaçlarla meydana geldi. İntiharların %60.6’sı kadın, %39.4’ü erkekti.

Sonuç olarak zehirlenmelerin en aza indirilmesi için, zehirlenmeler yönünden aile ve toplum bireylerinin eğitilmesi, reçetesiz ilaç satılmaması, tarım ilaçlarının ve kimyasal maddelerin bilinçsiz olarak kullanılmaması, temizlik maddeleri ve insektisitlerin açıkta bırakılmaması gerekmektedir.

(42)

EVALUATION OF INTOXICATION CASES ADMITTED TO TRAKYA

UNIVERSITY MEDICAL FACULTY EMERGENCY DEPARTMENT

BETWEEN 2001-2002

SUMMARY

In this study, it is aimed to specify intoxication cases and compare them with literature, 392 (1.04%) intoxication cases in 37460 patients which admitted to Trakya University Faculty of Medicine Emergercy Service between 2001-2002 were evaluated in demographic characteristics like age, sex, toxic material or medicine, admittance time and month

For 392 cases, 193 (49.2%) were female and 199 (50.8 %) were male. Most of the cases were in 0-10 year of age group with 32.7%, and in 21-30 year of age group with 29.8%. It was found that, intoxication cases increased in spring months and occured mostly in Wednesday. Patients mostly admitted to hospital between 8.00-10.00 p.m. o’clock. They mostly intoxicated with medicines with 63.5%. 51.8% of them were suicidal and 48.2 % of them were accidental cases. For suicidal cases, they mostly used medicines (84.5%) and corozive materials (7.4 %). For accidents, medicines were used for 41.3%. 60.6 % of suicidal cases were female, and 39.1% were male.

As a result, for decreasing the intoxication rate, education of society and families, prevention of medicine sales without prescription and, usage of farming chemicals with ignorance and keeping cleaning materials and insectisides in safe boxes are necessary.

(43)

KAYNAKLAR

1. Dökmeci İ. Toksikoloji: Zehirlenmelerde tanı ve tedavi. 3. Baskı. İstanbul: Nobel Tıp Kitapevi, 2001: 1-52.

2. Gallo MA. History and scope of toxicology. In: Klaassen CD, ed: Casarett and Dull’s Toxicology. The Basic Science of Poisons, 6th ed. New York: McGraw Hill, 2001: 3-10.

3. Ellenhorn MJ. Ellenhorn’s Medical Toxicology: Diagnosis and Treatment of Human Poisoning. 2nd ed. USA: Williams and Wilkins, 1996: 1-148.

4. Tunçok Y. Toksikoloji tanımı ve tarihçesi. T Klin J Pharmacol 2003; 1: 1-5.

5. Eaton DL, Klaassen CD. Principles of toxicology. In: Klaassen CD, ed: Casarett and Dull’s Toxicology. The Basic Science of Poisons, 6th ed. New York:

McGraw-Hill, 2001: p.14.

6. Kayaalp O. Akut zehirlenme tedavisinde genel ilkeler. Kayaalp O (editör). Tıbbi Farmakoloji. 5. Baskı. Ankara: Hacettepe TAŞ, 1989:p. 391-410.

7. Vural N. Toksikoloji. Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Yayınları. Ankara:1984.

8. Sarıkaya F. Çocukluk çağında zehirlenmeler. Katkı Ped Derg 1990; 11(3): 201. 9. Aksoy E, Polat O. Çocukluk çağı zehirlenmeleri. Sendrom Derg 1994; 6(6):68-74. 10. Metintaş S, Sarıboyacı MA. Kurşun ve çocuk sağlığı. Sendrom Derg 1995; 7(5):34-41.

11. Scherger DL, Wruk KM, Kuliqa KW, Rumack BH. Ingestion of substances in

childhood such as cologne, perfume and after-shave that contain ethyl alcohol. AJDC 1988; 142:630-2.

Referanslar

Benzer Belgeler

sınıf su (çok kirlenmiş su) kalitesine sahip olduğu gözlenmiştir (KOI&gt;70 mg/l, BOI&gt;20 mg/l).Ton/yıl bazında kirlilik yükleri değerlendirildiğinde Akçalar

Bölge ülkelerinin birbirleriyle olan anlaşmazlıklardan yararlanmak isteyen ya da bölgedeki siyasi belirsizliğin kendi enerji güvenliğine etki etmemesini isteyen küresel

Doğu ve Batı Enerji Koridoru’nun en mühim bileşenini teşekkül eden ve dünyandaki en uzun ikinci boru hattı olan (1760 kilometre ile), Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) Ham

(23) yapmış oldukları çalışmada yaşları 10-12 yıl olan erkek öğrencilerin sağlık topu fırlatma ortalamalarını denek grubu için 5,07±0,92 m ve kontrol grubu

İç çevre faktörlerinin lojistik dış kaynaklama uygulamalarıyla ilgili kararlara olan etkisini araştırmak için oluşturulan Önerme 3’e göre; “İç çevre faktörleri

Congenital ab- sence of the inferior vena cava: a rare risk factor for idiopathic deep- vein thrombosis. Lamparello BM, Erickson CR, Kulthia A, Virparia V,

Birinci boyuttaki yumurta toplama saatleri bakımından değişkenlik incelendiğinde saat 13:00’da toplama için açıklama gücünün %52,8 olduğu ikinci boyutta ise

Çocuk acil servise zehirlenme nedeniyle başvuruların zehirlenme türü/ajanına göre dağılımı incelendiğinde; ilaç ile zehirlenmelerin (%44,5) ilk sırada yer aldığı,