2 3 Nisanın manası:
¿ 3
JLiiajz
Hakimiyet IVlilletindir
Türkiye Büyük Millet Meclisinin
18
yıllık muvaffak mesaisi, «köhne
ve harab Osmanlı imparatorluğunu
yıkarak yerine yeni ve kuvvetli
bir devlet kurmak» diye
hulâsa ve ifade edilebilir
(M 'I
İlk Büyük Millet Meclisinin açıldığı bina: Meclis, burada 23 nisan 1920 den 15 birinciteşrin
1920 yılı Türkiye istiklâl savaşının tarihinde, hatta Türk milletinin tarihinde en mühim sene olarak yaşıyacaktır.
18 sene evvel, bugün, 23 nisan 1920
de Ankarada, Türkiye Büyük millet
Meclisi açılmıştı. Cumhuriyetin bir mana sı da, bir milletin kendi kendini idare et mesi demek olduğuna göre, Türkiye
Cumhuriyetinin temeli o gün atılmış,
Cumhuriyet 23 nisan 1920 de başlamış tır; demekte hata yoktur. Onun içindir
1925 e kadar çalışmıştır
ki 23 nisan bayramı, Türkün en büyük ve kutlu bayramlarından biridir.
Büyük Millet Meclisi, eski tarihî bi - nasmda açılırken büyük Türk milleti ne haldeydi?
İstanbul tam bir işgal altındaydı. 16 mart günü, malûm kanlı ve feci işgal hâ disesi yapılmış, Meclisteki bazı meb’us- lar, Ingiliz polisleri tarafından alınarak diğer birçok Türk vatanperverde beraber M alta’ya sürülmüştü. Meb’usan ve Âyan
meclisleri kapatılmış, kapıları mühürle - mıştı; Yunanlıların daha cenuba sark - nerek içindeki memur ve hademeler bile nasma mâni olmak için Menderes hava-kapıdışarı edilmişti. (Buna rağmen mec
listeki fedakârlar, karşılarında yatan İn giliz harb gemilerinin burnunun dibinde Anadolu hesabına silâh kaçakçılığı yapı yorlardı.)
Zamanın padişahı Vahideddin hainde ahmak veziri ve eniştesi Damad Ferid, İstanbuldaki İngilizlerin tam manasile
uşağı olmuşlardı. Hani bazı gayretkeş
uşaklar vardır ki efendisine yaranmak için, onun dediğinden fazlasını yaparlar. İşte Vahideddin, Damad Ferid ve bun ların etrafında toplanan vatan hainleri, tam manasile gayretkeş uşak vaziyetinde, millî mücadele hareketini boğmağa uğ raşıyorlardı. Tarih, Damad Ferid kadar ebleh, Türklüğe bu kadar bigâne, milli yet, vatanperverlik ve istiklâl mefhumla rından bu derece gafil bir sadrıazam kay detmemiştir. Bu adam şeklep de, ruban da, kültür itibarile de, bir T \rk değil, bir tatlısu frengi bozuntusu id \ O korkunç buhranlı vaziyetleri değil, tn küçük me seleleri bile kavrıyacak bir iz’an ve id - rakten mahrumdu.
O zamanlar «Payifıhtı Saltanı Seniy- yei Osmaniye ve Makamı Muallâyı H i lâfeti îslâmiye» diye bir terkibler sürüsile anılan İstanbul işgal, tahakküm ve zu - lüm altında olduktan sonra, memleketin diğer taraflaninda vaziyetin nice olacağı kendiliğinden anlaşılır.
H5 «ıayıs 1919 dan itibaren Yunan- IiImt, Venizelosun uydurma bir vesikasile Loid Corc’un Türk düsmanl'Sı sayesin de, îzmire çıkmışlar ve tedricen memleket dahiline nüfuz için hazırlanmağa başla
mışlardı. Esasen Yunanlılar, 1917 de
kendilerine Anadoluda vadedilen arazi mükâfatlarına mukabil, itilâf devletleri nin şark ordusile beraber Makedonya harekâtına iştirak etmişlerdi.
Memleketin garbı Yunan istilâsı altı - na girerken şarkta, Kafkasya hududunun öte tarafında bir Ermeni devleti teşekkül etmiş, büyük Ermenistan hülyası peşin de, Akdeniz kıyılarına, cenub vilâyetle rine kadar bütün memleketi istilâya ha zırlanıyordu.
Fransızlar, Kilikya dedikleri bütün A - dana havalisini işgal etmişlerdi. İtalyan ların gözü Antalyadan Menderes mmta- kasma kadar uzanıyordu. Bir zaman ken dilerine vadedilmiş olan İzmir havalisi nin Yunanlılara verilmesi onları kızdır
-sini işgale hazırlanıyorlardı.
Samsun havalisindeki Rumlar, orada r Pontüs hükümeti kurmak için silâhla-
-> dağlara çıkmışlardı. Zonguldak kö-
r havzası Fransızların işgalindeydi.
gazlara bilhassa İngilizler el atmışlar- Memleketin yer yer ecnebi işgali altın
da bulunması kâfi değilmiş gibi 1911
denberi sürüp giden harblerden ve mağ lûbiyetlerden millet de yorgun ve bez - gindi. Haricî ve bilhassa dahilî düşman lar, halkın usancından ve maneviyat kı
rıklığından istifade ederek müthiş bir
bozgunculuk propagandası yapıyorlardı. Kuvvetli düşmanlar karşısında mücade leden ümid kesenler çoktu. Iymansız mü-' nevverler arasında Ingiliz himayesi veya Amerika mandası dilencisi vatan hainle rinin kuyruğuna takılan sersemler ve za vallılar da az değildi.
H arb esnasında, Ittihad ve T erakki
ekseriyetinin hâkim olduğu Meb usan
meclisi feshedilip de yeni bir intihab ya pıldığı ve yeni meb’uslar Fındıklı sara -
ymda toplandığı zaman, Atatürk de
j
meb’us seçildiği halde, Istanbula gelme miş, Anadoluda kalmıştı. O vakit, A ta- j
türkün M eb’usan meclisine gelmeyişini
tenkid eden meb’uslar bile olmuştu. Is - tanbul, Ingiliz, Fransız, Italyan, Ameri kan hatta Yunan toplarının tehdidi altın
da iken Fındıklı sarayında toplanacak
meclisin, millî mücadele bakımından, hiç bir kıymet ve ehemmiyeti olmıyacağmı Atatürk, yüksek dehası ve derin görüşile çoktan anlamıştı. O , M eb’usan meclisi - nin müzakerelerine iştirak için Istanbula gelmiş olsaydı, asıl mücadele kuvvetleri- nin kaynağı olan Anadolu başsız kala - çaktı. 16 martta kaçıp Anadoluya git - meğe çalışacakları yerde, Ingiliz polisine teslim olan ve M alta’ya götürülen meb usların fedakârlığı nasıl manasız ve fay dasız kaldıysa, Atatürkün Istanbula, In- gilizlerin avcunun içine gelmesi de, on ların boş fedakârlığile kıyas kabul etmez bir felâketle neticelenebilirdi. îngilizle - rin o zaman Atatürkü de alıp M alta’ya götürmelerinin, memleket için, nasıl telâfi edilmez, müthiş bir felâket olacağını dü şünmek, bugün bile tüylerimizi ürpertme- ğe kâfi geliyor. Atatürk çok iyi düşündü-) ğünü ve istikbali çok iyi gördüğünü Is «j tanbula gelmemekle ispat AtaUfti. Ancak,,
onun Anadoluda kalması sayesindedir
mec-Büyük Şef Atatürk, mec-Büyük Millet Meclisinde, ikinciteşrin 1937 günü açılma nutkunu okurken
üslerinin kapıları İstanbul Merkez Ku mandanı Mustafa Natık Paşa tarafından sed ve bendedildikten bir ay sonra Anka- rada Büyük Millet Meclisinin açılması kabil olabilmişti.
Büyük Millet Meclisi açılmadan bir gün evvel, 22 nisan 1920 de, İtilâf dev letleri, Osmanlı padişahının hükümetini Parisfe tonlanacak olan sulh konferansı-' | na davet etmişlerdi. Ankarada açılmak
üzere olduğunu haber aldıkları Büyük Millet Meclisini akıllarınca hiçe indirmek istiyorlardı. Fakat, Almanlara, Avustur- [ yalılara, Macarlara ve Bulgarlara dikte ederek kabul ettirdikleri sulh muahedele rde sarhoş olan Loyid Corc, 20 nisanda, Avam kamarasında irad ettiği nutukta, Osmanlı İmparatorluğuna dikte edilecek
sulh şartlarının bir hulâsasını söylemekle
padişah hükümetinin aciz ve meskenet
politikasının da, memleketi kurtaramıya- cağmı ispat etmişti. Loyid Corc hulâsaten şöyle diyordu:
«Boğazları biz muhafaza edece -
ğiz. Filistin, Musul ve Irak da bizim o- lacaktır. Fransızlar Kiükyayı, İtalyanlar Antalyayı, Yunanlılar İzmir havalisini alacaklardır.» Loyid Corc aşağı yukarı mahud Sevr muahedesinin ana hatlarını çizmişti.
* * *
İşte Büyük Millet Meclisi, 23 nisan 1920 de böyle vahim ve buhranlı bir za man ve vaziyette açılmıştı; Türkiyenin
tarihinde hiçbir zaman görülmemiş bir
her taraftan düşman çizmelerile çiğnen - mekte olduğu gibi, padişah da hükûmeti- Ie beraber haricî düşmanlarla elele ver mişti. Dolmabahçe ve Yıldız sarayların da hükümran olabilmek içim bütün mem leketin taksim ve esir edilmesine razı olu yordu. Düşününüz ki bu kapkara zillete Habeş imparatoru bile razı olmadı.
23 nisan 1920 de açılan Büyük Mil - let Meclisinin, Büyük Şefin direktiflerde yürüyerek neler yaptığı, dışarıda ve içe ride ne büyük zaferler kazandığı malûm dur. Yapılan işlerin bir fihristini olsun yazmağa kalkışsak sütunlar doldurmak lâzım gelir. Bu yakın tarihi zaten hepi miz biliyoruz. Fakat, ilk Büyük Millet Meclisinin 18 inci yıldönümünde, onun ilk faaliyetlerini anlatmağı ve ne gibi güç lüklerle çarpışarak bunları nasıl yendiği ni hatırlatmağı bir vazife addediyoruz:
Büyük Millet Meclisi açıldıktan ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümeti kurulduktan sonra, millî hükümet, İtilâf devletleri tarafından 24 nisanda padişah hükümetine yapılmış olan sulh konferansı davetine bir mukabelede bulundu. 30 ni san günü, Büyük Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemal Paşa, Türkiye Büyük
Millet Meclisi hükümeti adını taşıyan
yeni bir Türk devletinin teşekkül ettiğini Avrupa Hariciye Nezaretlerine bildirdi. Bu tamim, hududu İstanbul surlarile çi zilmiş olan ve bu surlar dahilinde bile hükümranlık haklarını kullanamıyan Os- manlı împaratorluğile yapılacak bir sul hun Türk milleti tarafından kabul edil - miyeceğini ima ediyordu. Fakat devlet ler, yeni millî bir devletin kuruluşunu bildiren bu vesikayı boş lâf addedip al -
dırmadılar. i
Yeni teşekkül eden Vekiller Heyeti, memleketin her taraftan düşmanlarla sa rılmış olduğunu görerek bir istinadgâh a- ramağa başlamıştı. Sokak kavgasında bi le, birkaç kişinin birden hücumuna uğrı- yan adam, evvelâ kendisine arkasını da-
j
yıyacak bir yer arar. Bir insan için lü -
j
zumlu olan bu mesned, bir millet için de j lüzumludur. Taarruza geçecek bir ordu da, «base stratégique» denilen bir sev -
kulceyşî kaide ve mesnede dayanarak
ileri atılır. Tıpkı koşuya başlıyacak bir atletin hızla fırlamak için ayaklarının al
tında sağlam bir zemin araması gibi.
H er yandan düşmanlarla çevrilmiş ve ha yat memat kavgasına atılmış olan bir mil let, hiç olmazsa bir taraftan arkasını em niyete almazsa muvaffak olamaz. Onun için ilk Heyeti Vekile, bu mesnedi aradı ve şarkta, Sovyet Rusyada buldu. 5 ma yıs 1918 de yapılan ilk toplantıda, Sov yet Rusya ile temas kararı verildi. 11
mayıs 1920 de ilk temas heyeti, Sovyet lerle dostluk muahedeleri yapmak üzere
Ankaradan Moskova’ya hareket etti.
Ayni günde, Pariste, Damad Ferid hü kümetinin Tevfik Paşa riyasetindeki he yetine de, Sevr idam kararı teslim edil
mişti.
Kilikyayı ele geçirmek istiyen Fransa, buralarda cereyan edegelen çarpışmalar dan işin ciddiyetini anlamıştı. Ankara hükümetinin İstanbul hükümetine benze mediği ve Türk topraklarını dişile tıriıa- ğile müdafaa edeceği görülüyordu. 1920
mayıs sonlarında buralarda faaliyette
bulunan Fransızlar, Türkiye Büyük Mil let Meclisi hükûmetile ilk teması yaptı lar, 20 günlük bir mütareke akdedildi. Gerçi başka bir netice çıkmadı ama, o zaman henüz itilâf devletlerinin tanıma dığı Büyük Millet Meclisi hükûmetile yapılan bu temasın ve mütarekenin siya sî ve manevî kıymeti büyüktü. Bu, İs tanbul hükümetine karşı indirilmiş bir darbe idi.
Damad Ferid, sulh müzakerelerini biz zat idare etmek üzere 1920 haziranında Parise gitmişti. Sersem Sadrıazam, mağ rur ve zafer sarhoşu itilâf devletlerile
sulh şartlarını müzakere edebileceğini
sanıyordu. Halbuki itilâf devletleri, ken di şartlarını ona dikte etmek niyetinde i- diler. Onun için Venizelos’un «Anadolu- da intizamın temini» bahanesile ileri sü rüp durduğu taarruzî harekâta başlama sına (22 haziran) müsaade ettikleri gibi, 25 haziranda Damad Feridin, itilâf dev letleri sulh konferansile karşılaştığı gün de, îngilizler Mudanya ve Bandırmaya asker çıkardılar.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, D a mad Feridin Parise gittiğini görünce, 18 haziran celsesinde Misakı Millî üzerine and içerek Türk topraklarının parçalan masına müsaade etmiyeceğini bütün dün yaya ilân etti. Damad Ferid heyeti, iti lâf devletlerile müzakere edeceğini ümid ederken haşin politika kaplanı Klemanso
tarafından hakaret gördü. Fransızlar,
Damad Ferid heyetine, adeta bir hırsız
çetesi gibi muamele etmişler, Pariste
kimse ile temas ettirmemişler, hatta so kakta gezmelerine bile mâni olmuşlar, Sevr muahedenamesini imzalamaktan baş ka çare olmadığını dürüşt ve kaba bir li sanla bildirdikten sonra, amiyane, fakat yerinde tâbirile Paristen sepetlemişler- di. Damad Ferid ahmağı, süt dökmüş kedi gibi Paristen döndü. Yıldız sara - ymda bir saltanat şûrası toplıyarak sulh şartlarını anlattı ve bunları kendisinin de, padişahın da kabulden başka çare bula madıklarını söyledi. Zayıf iradeli salta nat ricalinden mürekkeb olan bu şûrada
Büyük Millet Meclisinin ikinci binası bir açılma gününde,: 1925 birinci teşrininin yansından itibaren Meclis bu binada toplanmaktadır bazı hatibler söz söylediler. Kabahati
ît-tihad ve Terakkiye yükliyerek şartların kabulünü ve düveli muazzamanın adale tine iltica edilmesini ileri sürdüler. Top çu feriki merhum Rıza Paşadan başka, herkes muahedeyi kabul etti. Damad Fe- rid de, Parise yeni bir heyet göndererek 15 ağustos 1920 de Sevr idam kararını imzalattı. Fakat bu muahede, bir Sevr vazosundan daha çürüktü. Nitekim
Ata--muahedeleri müzakerelerini hayli ilerlet mişti. Sovyetlerle devam eden dostluk müzakereleri de iyi bir muahede ile neti celenmişti. (16 mart 1921). Fransızlar da 1920 yılı sonlarında yavaş yavaş T ü r kiye Büyük Millet Meclisi hükümetine mütemayil bir siyaset takibine başlamış lardı.
* * *
1920 yılının bir de askerî harekâtına türkün Türkiyesi bunu bir tekmede par- göz atalım:
ça parça etti. Büyük Millet Meclisi açıldıktan sonra,
Bu arada, Büyük Millet Meclisi hü- Pariste başlıyan sulh müzakereleri esna -
kûmeti Hariciye Vekaleti, 7 temmuz smda Yunanlıların Anadolu içerisine doğ-
1920 de Kafkasyadaki Ermenilere bir ru taarruza geçtiklerini yazmıştık. O za ültimatom verdi. Burada Türk toprak
larına yapılan kanlı taarruzlardan vazgeç melerini istedi. Fakat Taşnak hüküme
ti şımarmıştı; câniyane taarruzlarından
vazgeçmedi. Sark ordumuz, taarruza ge çerek Ermeni ordusunu tepeledi ve on - lan sulh istemeğe mecbur etti. 3 birinci- kânun 1920 de Ermenilerle Gümrü mu ahedesi imzalandı. Böylece Türkiye Bü yük Millet Meclisi hükümeti, ilk mua hedesini akdetmişti. Gümrü muahedesile Taşnaklar büyük Ermenistan hülyasın dan vazgeçtikleri gibi, Kars ve havalisi
nin Türk olduğunu da kabul ve tas
dik etmişlerdi.
Ermenilerden sonra Gürcülere sıra
gelmişti. Brest Litovsk muahedesile bi ze verilen Batum ve havalisini evvelâ în- gilizler işgal etmiş, sonra Gürcülere ver mişlerdi. 1920 yılı sonlarında Gürcüler le de müzakereler yapıldıktan sonra, Ba tum müstesna Ardahan ve Artvini bize ia de eden bir muahede imzalandı. (13 teş rinievvel 1921).
Türkiye Büyük Millet Meclisi hükü meti, bir taraftan İran ve Efganistanla da samimî temaslara girişmiş, muhadenet
man millî hükümetin muntazam bir ordu su yoktu. H er tarafta gayrımuntazam mil lî kuvvetler ve Osmanlı ordusunun ba - kiyesi olan zayıf mevcudlu askerî kıt’a - lar, bu taarruzu kahramanca karşılamış - lardı. Fakat, bu zayıf kuvvetlerle Yunan ordusu durdurulamamış ve düşman, mem leket içerisinde ilerliyerek Bursa ve U - şaka girmişti.
1920 senesi başlarında Yunanlılar,
2,400 subay 62,800 muharib, 200 top ve 22,285 hayvandan mürekkeb bir ordu ile harbediyorlardı. Karşılarındaki kuv - vetlere karşı sayı bakımından Yunanlı - larm üstünlüğü çok büyüktü, muharib er nisbeti 4 misli, topçu 5 misli, ağır maki - nelitüfek 44 misli fazla idi. Yunanlıla - nn cepanesi bol, Türkleıinki mahduddu. Yunanlılarda bol bol mevcud olan hafif makinelitüfek, bomba topu ve diğer fennî vasıtalar Türkleıde hiç yoktu.
Yunan ordusu Anadolu içerisinde ta arruza başladığı zaman takviye edilmiş ve taarruzdan evvel 4 misli olan muharib er nibeti taarruzdan sonra 40 misline ka dar çıkmıştı, yani 1 tek Türk neferi 40 Yunan neferile çarpışıyordu.
Yunan ordusunun ilerlemesi, düşmanı
önce durdurmak ve sonra yenmek için
mutlaka muntazam orduya lüzum oldu - ğunu, çetelere ve milislere güvenenlere isbat etmişti. Bundan sonra, Türkiye Bü
yük Millet Meclisi hükümeti, yeni bir
ordu kurmağa karar verdi ve hemen işe başladı. Yeni Türk ordusu, ilk zaferini 1921 yılının ilk günlerinde kazandı. Bi rinci İnönü muharebesi (10 ikincikânun
1921) hem Yunanlılara, hem de asi E- teme karşı kazanılmış çifte bir zaferdir. Millî ordu, bu tarihten kısa bir müddet sonra, ikinci İnönü zaferini de kazandı (31 mart 1921) ye böylece Cumhuriyet ordusu harb içinde zaferler üstüne kuru - lan kahraman bir ordu oldu. Bir buçuk sene sonra, büyük taarruzu yaparak bü yük zaferi kazanan millî ordunun temeli,
Türkiye Büyük Millet Meclisi hükû -
meti tarafından 1920 de kurulmuştu. 1920 yılında Ermeniîere karşı kaza »
nıldığını yukarıda söylediğimiz zafer,
orduya sağlam olarak büyük ve küçük çaplı 300 den fazla top, istifade edilemi- yecek bir halde diğer 340 top, bol mik - tarda topçu ve piyade cepanesi temin et mişti. Ermeni ordusundan iğtinam edilen silâhların büyük bir kısmı, müteakıb mu harebelerde, Yunan ordusuna karşı kul lanılmak suretile şark cephesinde kaza «• nılan ilk zafer, garb cephesinde kazanılan son zaferde de âmil olmuştur.
1920 yılında Türkiye Büyük Millejj Meclisi hükümeti kuvvetleri, cenub cep hesine Urfa, Maraş Anteb, Adana ve
civarında Fransızlar ve Ermenilerle
çok şiddetli ve çok kahramanca muhare * beler yapmışlardı. Daha şimalde Elcezire cephesinde, Fırat nehrinin doğusunda dai Fransızlara ve iç düşmanlara karşı har- bedilmişti. Bu muharebelerde gösterilen' şiddetli mukavemetler, nihayet Fransız •# lan yola getirmiş ve 1921 senesi sonbaha-
! rmda, Franklen Buyyon ile Ankarada1
imzalanan Türk - Fransız itilâfnamesinin' akdinde âmil olmuştur.
Fransızlarla Ereğli ve Zonguldakta da’ muharebeler yapılmıştır.
Millî ordu, 1920 senesinde bir taraf tan haricî düşmanlarla çarpışırken diğer tarafından da iç düşmanlarla uğraşıyor du. Padişahçılar, halifeciler, inzıbatçı- larla mücadele, Bolu isyanı, Gerede is - yanı, Beypazan isyanı, Anzavurun dör düncü isyanı, orta Anadoluda halifecile-
rin harekâtı, Yenihan isyanı, Yozgad
isyanı, Milli aşiretinin isyanlan, Bitlis ve Muş havalisindeki isyanlar, ikinci Konya isyanı, Demirci Mehmed Efe ve Çerkeş Etem isyanı, Pontusçularla mücadele, hep Türkiye Büyük millet Meclisi hü
-kûmetinin ve kuvvetlerinin zaferile neti celenmiş, bütün bu isyanlar tepelenmiştir. îşte, Türk tarihine en mühim bir yıl olarak gireceğini söylediğimiz 1920 sene si, Türkiye Büyük Millet Meclisinin a- çılması üzerine, ateş ve kan içinde, yeni bir devletin kuruluş ye yeni bir ordunun doğuş yılı olmuştur. İstanbuldaki P ad i - şah hükümetinin zâf ve meskeneti yerine Ankaradaki millî hükümet fevkalâde bir enerji, emsalsiz bir azim ve iman göster miş, teslimiyet yerine mücadeleyi, döğüşü ikame eden gene millî hükümet, ilk faa liyet yılında bir hayli zaferler kazanmış tı. Muvaffak olamadığı zamanlarda ve yerlerde de başa çıkması güç, çetin bir kuvvet olduğunu düşmanlara tasdik et - tirmiş ve bu maddî muvaffakiyetsizlikleri bile manevî zaferler temin etmiştir. Bu manevî zaferler, ertesi yıllarda tesirini göstererek maddî muvaffakiyetler kaza - nılmasma yardım etmiştir.
* * *
Büyük Millet Meclisinin 1920 den bu güne kadar yaptığı büyük işleri hulâsa edecek değiliz; yukarıda söylediğimiz gi bi, bunların yalnız bir fihristini yapmak istesek sütunlar doldurmak lâzımgelir.
Büyük Millet Meclisi, Büyük Şefin
direktifleri dairesinde çalışarak memle - kette büyük zaferi temin etmiş, büyük Türk inkılâbını yapan kanunları hazır - lamıştır.
Büyük Millet Meclisinin 18 yıllık mu vaffakiyetler ve zaferlerle dolu mesaisini «köhne ve harab Osmanlı İmparatorlu ğunu yıkarak yerine yeni ve kuvvetli bir devlet kurmak» diye hulâsa ve ifade ede biliriz. Bütün bunlar, Atatürkün kurdu ğu «hâkimiyet bilâkayd ve şart milletin dir» prensipi ile temin edilmiştir.
ABİDİN DAVER
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi