• Sonuç bulunamadı

İsviçre Borçlar Kanunu’nun Kefalet Sözleşmesine İlişkin Hükümleri   (s. 267-277)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İsviçre Borçlar Kanunu’nun Kefalet Sözleşmesine İlişkin Hükümleri   (s. 267-277)"

Copied!
11
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İSVİÇRE BORÇLAR KANUNU’NUN

KEFALET SÖZLEŞMESİNE İLİŞKİN HÜKÜMLERİ

Çev: Doç.Dr. Nevzat KOÇ* Y i r m i n c i B ö l ü m

Kefalet1 A. Koşulları

I. Tanım Madde 492 –

1. Kefalet, bir kişinin (kefilin), alacaklıya karşı, borçlu tarafından yükümlenilen

borcun ödenmesi konusunda güvence vermeyi üstlendiği bir sözleşmedir.

2. Kefaletin varlığı; ancak geçerli bir borca dayanabilir. Hükümlerini doğurması

olasılığı göz önünde tutularak, ileride doğacak veya şarta bağlı bir borca kefil olunabilir.

3. Yanılma veya ehliyetsizlik sonucunda yapılmış bir sözleşmeden doğan borç

için güvence verdiğini açıklayan kişi, yükümlülük altına girdiği sırada sözleşmeyi sakatlayan eksikliği biliyorsa, kefalet konusunda uygulanabilecek esas ve ilkelere göre sorumlu olur. Aynı kural, borçlu yönünden zamanaşımına uğramış bir borcun ifası için güvence vermeyi üstlenen kişiye de uygulanır.

4. Kanundan, aksine bir sonuca varılmadıkça, kefil bu bölümde kendisine

tanınan haklardan önceden feragat edemez.

II. Şekil Madde 493 –

1. Kefaletin geçerliliği, kefilin yazılı açıklamasına ve aynı senette, sorumlu

olduğu toplam miktarın rakamla belirtilmesine bağlıdır.

2. Ayrıca kefil, bir gerçek kişi ise, kefalet açıklamasının, işlem yerinde

yürürlükte olan kurallara uygun olarak resmî şekilde yapılması zorunludur. Kefalet miktarı 2000 frangı aşmıyorsa, kefilin, aynı senette kendi el yazısıyla, sorumlu olduğu

* Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medenî Hukuk Anabilim Dalı Öğretim Üyesi

1 10 Aralık 1941 kabul tarihli olup, 1 Temmuz 1942 tarihinde yürürlüğe giren Federal Kanun’un (I) numaralı bölümün yeni metni (RO 58 279 290 646; FF 1939 II 857).

(2)

kefalet miktarını ve gerektiğinde, müteselsil kefil sıfatıyla yükümlülük altına girdiğini yazması yeterlidir.

3. Kamu hukukundan doğan borçlar nedeniyle, konfederasyona veya kamu

kurumlarına ya da bir kantona karşı, gümrük hakları, vergiler ve benzerleri ile taşıma kefaletleri için, kefilin yazılı açıklaması ve aynı senette, sorumlu olduğu toplam miktarın rakamla belirtilmesi yeterlidir.

4. Resmî şekilden kaçınmak amacıyla, güvence verilen miktar bölünürse,

öngörülen şekle, toplam miktar için uyulması zorunludur.

5. Kefalet miktarının artırılması ve âdi kefaletin müteselsil kefalete

dönüş-türülmesi hâriç olmak üzere, kefalet sözleşmesinde sonradan yapılacak değişiklikler için, yazılı şekle uyulması yeterlidir. Borç, bir üçüncü kişi tarafından üstlenildiği ve bu yüzden borçlu borcundan kurtulduğu takdirde, kefilin bu borç üstlenmesine yazılı rızası olmadıkça, kefalet sona erer.

6. Bir kişinin, alacaklıya veya borçluya ya da bir üçüncü kişiye, kendi adına

kefil olma konusunda özel yetki vermesi ile kefil olma vaadinde bulunması, kefaletin şekil koşullarına tâbidir. Taraflar, yazılı şekle uyarak, kefilin sorumluluğunu borcun ilk ödenecek bölümüyle sınırlandırmayı kararlaştırabilirler.

7. Federal Hükûmet, resmî şekil için ödenmesi zorunlu olan harç ve giderlerin

miktarını sınırlandırabilir.

III. Eşin Rızası Madde 494 –

1. Evli bir kişi, eşler hakkında mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça;

ancak eşinin yazılı rızasıyla, geçerli olarak kefil olabilir; bu rızanın, işlemin yapılmasından önce veya en geç işlemin yapıldığı anda verilmiş olması gerekir.

2. Kefalet, ticaret siciline kayıtlı bir kişi tarafından, bireysel bir işletmenin

sahibi; bir kollektif ortaklığın ortağı, bir komandit ortaklığın sınırsız sorumlu (komandite) ortağı; bir anonim ortaklığın yöneticisi veya müdürü; bir sermayesi paylara bölünmüş komandit ortaklığın müdürü veya bir limited ortaklığın yönetici ortağı sıfatıyla verilmişse, bu rıza aranmaz.

3. Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan değişiklikler için, kefaletin toplam

miktarı artırılmadıkça veya âdi kefalet, müteselsil kefalete dönüştürülmedikçe ya da değişiklikler, güvencelerin önemli ölçüde azaltılması sonucunu doğurmadıkça, eşin rızası gerekmez.

4. 2)

2 Medenî Kanun’u değiştiren, 5 Ekim 1984 tarihli Federal Kanun’un İkinci Bölümü’nün 2. maddesiyle (RO 1986 122; FF 1979 II 1179) yürürlükten kaldırılmıştır.

(3)

B. Konusu

I. Kefalet Türlerinin Özellikleri 1. Âdi kefalet

Madde 495 –

1. Yükümlülük altına girmesinden sonra, borçlunun iflâsı ilân olunmadıkça veya

borçlu bir konkordato öneli elde etmedikçe veya gerekli özeni gösteren alacaklının giriştiği takipler, borç ödemeden kesin bir güçsüzlük (aciz) belgesi verilmesiyle sonuçlanmadıkça veya borçlu, yerleşim yerini yabancı bir ülkeye nakledip, artık İsviçre’de takip edilmesi olanağı ortadan kalkmadıkça ya da yerleşim yerinin, yabancı bir devlete nakledilmesi nedeniyle, alacaklının (takip ve dâva) hakkını yeniden kullanması önemli ölçüde güçleşmiş olmadıkça, alacaklı âdi kefilden ödeme isteminde bulunamaz.

2. Alacak, rehinlerle de güvenceye bağlanmışsa âdi kefil, borçlu iflâs hâlinde

olmadıkça veya bir konkordato öneli elde etmedikçe, alacaklıdan, alacağını önce rehinlerden almasını isteyebilir.

3. Kefil, alacaklıya karşı, sadece onun uğradığı toplam zararı ödemeyi

üstlenmişse, borçlu aleyhinde elde edilmiş kesin bir borç ödemeden güçsüzlük belgesi olmadıkça veya borçlu, yerleşim yerini yabancı bir ülkeye nakletmedikçe veya yabancı ülkedeki yerleşim yerini değiştirmesi nedeniyle, alacaklının (takip ve dâva) hakkını yeniden kullanması, önemli ölçüde güçleşmiş olmadıkça, kefil takip edilemez. Konkordato yapıldığı takdirde, konkordatonun kesinleşmesinden sonra kefil, borcun üstlendiği bölümü için, doğrudan doğruya takip edilebilir.

4. Aksine anlaşmalar saklıdır. 2. Müteselsil kefalet

Madde 496 –

1. Kefil, borçluyla birlikte müteselsil kefil veya bununla eşdeğerli herhangi bir

sıfatla yükümlülük üstlenmişse, borçlunun borcunu ödemekte gecikme hâlinde olması ve borcun ödenmesi ihtarının sonuçsuz kalması ya da borç ödemedeki güçsüzlüğünün açıkça belli olması koşuluyla, alacaklı daha önce borçluyu takip etmeksizin ve taşınmaz rehinlerini paraya çevirmeksizin kefili takip edebilir.

2. Alacaklı, teslime bağlı taşınır rehni ve alacak rehinlerinin paraya çevrilme-sinden önce, hâkim tarafından, bu rehinlerin de borcu karşılamaya yetmediğine veya yetmeyebileceğine karar verilmiş olmadıkça veya borçlu iflâs hâlinde bulunmadıkça ya da bir konkordato öneli almadıkça, kefili takip edemez.

(4)

3. Birlikte kefalet Madde 497 –

1. Birden çok kişi, bölünebilir bir borç için birlikte güvence verdikleri takdirde,

her biri, kendi payı için âdi kefil gibi, diğerlerinin payı için ise, kefile kefil gibi sorumlu olur.

2. Gerek borçluyla birlikte ve gerekse kendi aralarında müteselsil kefil olarak,

yükümlülük altına giren kefillerden her biri, borcun tamamından sorumlu olur. Bununla birlikte, bir kefil, kendisiyle birlikte müteselsilen yükümlülük altına giren ve İsviçre’de takip edilebilen bütün kefillere karşı, daha önce veya aynı zamanda takibe girişilmiş olmadıkça, kendi payından fazlasını ödemekten kaçınabilir. Bir kefil, diğer kefiller, kendi paylarını ödedikleri veya aynî güvence sağladıkları sürece, bu hakkı kullanabilir. Aksine anlaşmalar saklı kalmak kaydıyla, borcu ödeyen kefil, diğer kefillere karşı, her birinin, kendi payını daha önce ödememiş olması ölçüsünde, rücu hakkına sahiptir. Bu hak, borçluya rücudan önce de kullanılabilir.

3. Kefil, aynı alacak (borç) için başka kefiller tarafından da güvence verildiğini

alacaklının bildiğini veya bilebildiğini varsayarak kefil olmuşsa, bu varsayımın gerçekleşmemesi veya sonradan, kefillerden birinin, alacaklı tarafından borcundan kurtarılması ya da onun taahhüdünün hükümsüz olduğuna mahkemece karar verilmesi hâlinde, kefil borcundan kurtulur. Kefilin taahhüdünün hükümsüz olduğuna mahkemece karar verilmişse hâkim, hakkaniyet gerektiriyorsa, kefilin sorumluluğunu uygun bir tarzda azaltmakla yetinebilir.

4. Birbirlerinden bağımsız olarak, aynı borç için kefil olanlardan her biri, borcun

tamamından sorumlu olur. Bununla birlikte, aksine anlaşma saklı kalmak kaydıyla, borcu ödeyen kefil, diğerlerine payları oranında rücu hakkına sahiptir.

4. Kefile kefil ve rücua kefil Madde 498 –

1. Kefilin taahhüdünü ifa edeceği konusunda, alacaklıya güvence veren kefile

kefil, (asıl) kefille birlikte, borçlunun âdi kefili gibi sorumludur.

2. Rücua kefil, borcu ödemiş olan kefile, onun borçluya rücu hakkı için güvence

(5)

II. Ortak Hükümler

1. Kefil İle Alacaklı Arasındaki İlişkiler A. Sorumluluğun Kapsamı

Madde 499 –

1. Kefil, her zaman, kefalet senedinde belirtilen toplam miktara kadar

sorumludur.

2. Aksi sözleşmede kararlaştırılmadıkça kefil, bu sınır içinde olmak üzere,

aşağıdakilerden sorumludur:

1. Asıl borç ile borçlunun kusur veya direniminin yasal sonuçları. Bununla birlikte, kefil, sözleşmenin hükümsüzlüğünden doğan zarardan ve açıkça kararlaştırılmadıkça, cezaî şarttan sorumlu olmaz.

2. Alacaklının, kefile, onun, borcu ödeyerek yapılmalarını önleyebileceği uygun bir zaman önce bildirmesi kaydıyla, borçluya karşı yönelttiği takip ve dâvaların giderleri ile, gerektiğinde rehinlerin kefile tesliminin ve rehin haklarının devrinin sebep olduğu giderler.

3. İşlemiş bir yıllık ve işlemekte olan yıla ait sözleşme faizleri ile gerektiğinde tahvil karşılığında ödünç verilen anaparanın işlemiş bir yıllık ve işlemekte olan yıla ait faizleri.

3. Sözleşmeden veya durumun gereklerinden, aksine bir sonuca varılmadıkça,

kefil, borçlunun, sadece kefalet sözleşmesinin kurulmasından sonraki borçlarından sorumludur.

b. Güvencenin, yasa gereği azalması Madde 500 –

1. Kefil, gerçek kişi olduğu takdirde, onun sorumlu olduğu toplam miktar,

sözleşmenin yapıldığı anda veya sonradan aksi kararlaştırılmadıkça, her yıl % 3 oranında ve alacak bir taşınmaz rehniyle güvenceye bağlanmışsa, % 1 oranında azalır. Her hâlde, gerçek kişinin sorumlu olduğu miktar, en azından, borçla aynı oranda azalır.

2. Konfederasyona veya kamu kurumlarına veya bir kantona karşı, gümrük

hakları, vergiler ve benzerleri gibi kamu hukuku borçlarına kefalet ile taşıma kefaletleri; resmî memurlara ve işçilere kefaletler, câri hesaplar ve art arda teslimli satış sözleşmeleri ile periyodik edimler gibi değişken miktarlı kefaletler, bundan müstesnadır.

(6)

c. Kefilin takibi Madde 501 –

1. Borçlunun iflâsı yüzünden (asıl) borç, daha önce muaccel hâle gelmiş olsa

bile, kefil, borcun ödenmesi için belirlenen vadeden önce, borcu ödemeye zorlanamaz.

2. Bütün kefalet türlerinde, kefil, aynî güvence karşılığında, hâkimden, mevcut

rehinler paraya çevrilinceye ve borçluya karşı, kesin bir ödeme güçsüzlüğü (aciz) belgesi elde edilinceye ya da bir konkordato yapılıncaya kadar, kendisine karşı yöneltilen takibin durdurulmasını isteyebilir.

3. Borcun muaccel olması, alacaklı veya borçlu tarafından, önceden bir bildirim

yapılmasına bağlanmışsa, kefil için süre, (bu) bildirimin kendisine yapıldığı günde işlemeye başlar.

4. Borçlunun yerleşim yeri, yabancı bir ülkede olup da, takas düzeninin işleyişi

veya döviz transferi yasağı gibi nedenlerle, yabancı ülke kanunu hükümleri gereğince, borcun ödenmesi olanağı yoksa veya borcun ödenmesi sınırlandırılmışsa, yerleşim yeri İsviçre’de olan kefil, bundan vazgeçmiş olmadıkça, bu yabancı ülke kanununu ileri sürebilir.

d. Defiler Madde 502 –

1. Kefil, borçluya veya mirasçılarına ait olan ve borçlunun borç ödeme

güçsüzlüğünden doğmayan bütün defileri, alacaklıya karşı ileri sürme hakkına sahip olduğu gibi, bununla da yükümlüdür. Yanılma veya sözleşme yapma ehliyetsizliği ya da zamanaşımına uğramış bir borç nedeniyle borçlunun yükümlü olmadığı bir borcun varlığı durumu, bu hükmün dışındadır.

2. Borçlu, kendisine ait olan bir defiden vazgeçmiş olsa bile kefil, yine de bu

def’i alacaklıya karşı ileri sürebilir.

3. Borçluya ait defileri ileri sürmeyi savsaklayan kefil, kendi kusuru olmaksızın

bunları bilmediğini ispat edemezse, bu defilerin borcun ödemesinden kurtarması ölçüsünde, rücu hakkını kaybeder.

4. Kumar veya bahisten doğan bir borç için güvence vermeyi kabul eden kefil,

borcun bu niteliğini bilmiş olsa bile, borçlunun sahip olduğu defileri ileri sürebilir.

e. Alacaklının özen borcu, rehin ve borç senetlerinin teslimi Madde 503 –

1. Alacaklı, kefilin zararına olarak, kefalet sırasında var olan veya sonradan,

(7)

ve rüçhan haklarını azaltırsa, zararın daha az olduğu ispat edilmedikçe, kefilin sorumluluğu da, buna uygun düşen bir miktarda azalır. Kefilin, fazladan ödediği miktarın geri verilmesine ilişkin dâva hakkı saklıdır.

2. Ayrıca alacaklı, çalışan üzerinde, yükümlü olduğu gözetimi veya kendisinden

beklenebilen özeni yerine getirmeyi savsaklarsa ve borç bu nedenlerle doğmuş ya da bu özeni göstermesi hâlinde ulaşamayacağı oranlarda artmış olursa, resmî memurların ve işçilerin kefiline karşı sorumludur3.

3. Alacaklı, borcu ödeyen kefile, haklarını kullanmasına yarayabilen borç

senetlerini teslim etmek ve gerekli bilgileri vermekle yükümlüdür. Alacaklı, kefalet sırasında var olan veya sonradan borçlu tarafından, alacak için özel olarak sağlanan rehinleri ve diğer güvenceleri de kefile teslim etmek veya bunların devri için gerekli işlemleri yapmakla yükümlüdür. Diğer alacakları nedeniyle alacaklıya ait olan rehin ve hapis hakları, kefilin haklarından önce geldikleri ölçüde saklıdır.

4. Alacaklı, haklı bir sebep olmaksızın yükümlülüklerini ifadan kaçınırsa veya

iyiniyetli olmaksızın veya ağır ihmaliyle, mevcut ispat araçlarını veya rehinleri ya da sorumlu olduğu diğer güvenceleri elinden çıkarırsa, kefil borcundan kurtulur. Bu durumda kefil, ödediğinin geri verilmesini ve ek zararının giderilmesini isteyebilir.

f. Ödemeyi kabule zorlama hakkı Madde 504 –

1. Borçlunun iflâsı yüzünden olsa da, borcun muaccel olduğu anda kefil, her

zaman, alacaklıdan ödemeyi kabul etmesini isteyebilir. Borç için birden çok kişi tarafından güvence verilmişse, alacaklı kefillerden biri tarafından yapılacak kısmî bir ödemeyi, bunun en az o kefile düşen kısmı oluşturması kaydıyla, kabul etmekle de yükümlüdür.

2. Alacaklı, haklı bir sebep olmaksızın ödemeyi kabul etmekten kaçınırsa, kefil,

borcundan kurtulur. Bu durumda, müteselsil kefillerin sorumluluğu, kendi payları oranında azalır.

3. Alacaklının rızası varsa, kefil, borcun muaccel olmasından önce de borcu

ödeyebilir. Bununla birlikte, bu durumda kefil, borçluya karşı rücu hakkını borcun muaccel olmasından önce kullanamaz.

3 25 Haziran 1971 kabul ve 1 Ocak 1972 yürürlük tarihli Federal Kanun’un Onikinci Bölüm, (II) numaralı alt bölümünün 1. maddesinin yeni metni.

(8)

g. Alacaklının bildirimi ve borçlunun iflâsı ile konkordatoya müdahalesi Madde 505 –

1. Borçlu, ana paranın veya yarım yıllık bir döneme ait faizin ya da tahvil

karşılığında ödünç aldığı ana paranın yıllık geri ödemesinde altı ay gecikirse, alacaklı, durumu kefile bildirmekle yükümlüdür. İstek hâlinde alacaklı, her zaman, borcun durumu hakkında, kefile bilgi vermek zorundadır.

2. Borçlunun iflâsına karar verilmişse veya borçlu konkordato istemişse,

alacaklı, alacağını kaydettirmek ve haklarının korunması için kendisinden beklene-bilen her şeyi yapmakla yükümlüdür. Alacaklı, iflâsı ve konkordato önelini, bunları öğrendiği anda kefile bildirmekle yükümlüdür.

3. Alacaklı, bu gereklerden birini savsaklarsa, bu yüzden uğradığı zarar miktarı

için, kefile karşı rücu hakkını kaybeder.

2. Kefil ile borçlu arasındaki ilişkiler

a. Güvence verilmesini ve borçtan kurtarılmasını isteme hakkı Madde 506 –

Kefil, aşağıdaki durumlarda borçludan, güvence vermesini ve borç muaccel olmuşsa, kendisini borçtan kurtarmasını isteyebilir:

1. Borçlu, kefile karşı üstlendiği yükümlülüklere, özellikle belli bir süre içinde, kendisini borçtan kurtarma vaadine aykırı davranırsa.

2. Borçlu direnime düşerse veya yerleşim yerini, başka bir devlete naklettiği için, takip edilebilmesi önemli ölçüde güçleşirse,

3. Güvencelerin kötüleşmesi veya değerinin azalması ya da borçlunun kusuru yüzünden, kefil, yükümlülük üstlendiği zamana göre, önemli ölçüde daha büyük tehlikelerle karşı karşıya kalırsa.

a. Kefilin rücu hakkı aa. Genel olarak Madde 507 –

1. Kefil, alacaklıya ödediği miktara kadar, onun haklarına halef (ardıl) olur.

Kefil, borç muaccel olunca, rücu hakkını kullanabilir.

2. Bununla birlikte, aksine anlaşma yoksa kefil, rehin hakları ile aynı alacak için

sağlanmış diğer güvencelerden; ancak kefalet ânında var olan veya bizzat borçlu tarafından, sonradan, özellikle bu alacak için verilmiş bulunanları elde edebilir. Borcu kısmen ödeyen kefil; ancak rehin hakkının bir kısmına halef olur. Alacaklının, kefilin payından geriye kalan kısım üzerindeki alacak hakkı ön sırada gelir.

(9)

3. Bununla birlikte, kefil ile borçlu arasındaki hukukî ilişkilerden doğan dâva ve

defiler saklıdır.

4. Bir alacağın güvencesini oluşturan rehin paraya çevrildiği veya borç, rehin

veren malik tarafından iradî olarak ödendiği takdirde malik; ancak kefil ile kendisi arasında böyle bir anlaşma varsa ya da rehin hakkı, sonradan, bir üçüncü kişi tarafından sağlanmışsa, kefile karşı rücu hakkını kullanabilir.

5. Kefilin rücu hakkının zamanaşımı süresi, borcu alacaklıya ödediği anda

işlemeye başlar.

6. Kefil, hiçbir dâva hakkı vermeyen veya yanılma ya da sözleşme yapma

ehliyetsizliği yüzünden borçluyu bağlamayan bir borcu ödediği takdirde, borçluya karşı rücu hakkına sahip değildir. Bununla birlikte kefil, zamanaşımına uğramış bir borç için, borçlunun vekili sıfatıyla güvence vermişse borçlu, ona karşı, vekâlete ilişkin kurallara göre sorumlu olur.

bb. Kefil tarafından yapılan ödemenin bildirilmesi Madde 508 –

1. Borcu kısmen veya tamamen ödeyen kefil, bunu borçluya bildirmek

zorun-dadır.

2. Kefil, bu bildirimi yapmayı savsaklar ve borçlu da, ödemeyi bilmediği ve(ya)

bilemediği için, borcu ikinci kez ödemiş olursa, rücu hakkını kaybeder.

3. Kefilin, alacaklının sebepsiz zenginleşmesinden doğan dâva hakkı saklıdır. C. Kefaletin Sona Ermesi

1. Yasa Gereğince Madde 509 –

1. Hangi sebeple olursa olsun, asıl borç sona erince, kefil de borcundan kurtulur. 2. Borçlu ve kefil sıfatı aynı kişide birleşmiş olursa, alacaklı için, kefaletten

doğan özel yararlar saklı kalır.

3. Bir gerçek kişi tarafından verilmiş olan bütün kefaletler, verilmelerinden

başlayarak, yirmi yılın geçmesiyle sona erer. Konfederasyona veya kamu kurumlarına ya da bir kantona karşı, gümrük hakları, vergiler ve benzerleri gibi kamu hukuku borçlarına kefalet, taşıma kefaletleri, resmî memurlara ve işçilere kefaletler ile dönemsel edimler için kefaletler, bundan müstesnadır.

4. Kefalet süresi, daha önce uzatılmış veya yeni bir kefalet verilmiş olmadıkça,

kefil, daha uzun bir süre için yükümlülük altına girmiş olsa bile, yirmi yıllık sürenin sonuncu yılı içinde (de) takip edilebilir.

(10)

5. Kefalet süresi, kefilin yazılı açıklamasıyla, en çok on yıllık yeni bir dönem

için uzatılabilir. Fakat, bu açıklamanın en erken, kefaletin sona ermesinden bir yıl önce yapılması zorunludur.

6. Borç, kefaletin sona ermesinden iki yıldan daha az bir süre önce muaccel olup

da, alacaklı alacağını bu süreden önce alamamışsa kefil, bütün kefalet türlerinde, borçludan ayrı olarak veya öncelikle rehinler göz önünde tutulmaksızın takip edile-bilir. Buna karşılık kefil, borçluya karşı rücu hakkını, borcun muaccel olmasından önce kullanabilir.

II. Belirli Bir Zaman İçin Kefalet ve Kefaletten Dönme Madde 510 –

1. İleride doğacak bir borç için güvence veren kefil, borçlunun malî durumu,

yükümlülük altına girdiği günden beri, önemli ölçüde bozulmuş veya sonradan, malî durumunun, iyiniyetle varsaydığından epeyce kötü olduğu ortaya çıkmış olursa, borç doğmadığı sürece, alacaklıya yapacağı yazılı bir açıklamayla, kefalet sözleşmesinden dönebilir. Resmî memurlara veya işçilere kefalette, atama veya hizmete alma gerçekleşmişse, kefalet sözleşmesinden dönülemez.

2. Kefil, alacaklının kefalete güvenmesi nedeniyle uğradığı zararı gidermekle

yükümlüdür.

3. Belirli bir süre için yükümlülük altına giren kefil, alacaklı, bu sürenin sona

ermesini izleyen dört hafta içinde, hukukî yollara başvurarak haklarını kullanmazsa ve takiplerini önemli bir ara vermeksizin sürdürmezse, borcundan kurtulur.

4. Bu süre esnasında borç muaccel olmamışsa, kefil; ancak aynî güvence

karşı-lığında, borcundan kurtulabilir.

5. Kefil, bu aynî güvenceyi vermezse, kefaletin âzami süresine ilişkin hükümler

saklı kalmak kaydıyla, borcun muaccel olduğu âna kadar geçerliliği kararlaş-tırılmışçasına, taahhüdüyle bağlı olmaya devam eder.

III. Belirli Olmayan Bir Süreli Kefalet Madde 511 –

1. Kefalet, belirli olmayan bir süre için verilmişse, kefil, ancak bu koşullarla

takip edilebildikçe, borcun vadesi gelince, alacaklıdan, dört hafta içinde, hukukî yollara başvurarak, haklarını kullanmasını, varsa rehinlerin paraya çevrilmesi yoluyla takibe girişmesini ve önemli bir ara vermeksizin, takipleri sürdürmesini isteyebilir.

2. Alacaklının yapacağı bir muacceliyet bildirimiyle muaccel olabilen bir borç

(11)

bildirimi yapmasını ve borç muaccel olunca, yukarıdaki fıkrada öngörüldüğü gibi, hukukî yollara başvurarak haklarını kullanmasını isteyebilir.

3. Alacaklı, bu ihtarın gereğini yerine getirmezse, kefil borcundan kurtulur. IV. Resmî Memur ve İşçilere Kefalet

Madde 512 –

1. Bir resmî memura, belirli olmayan bir süre için kefil olunmuşsa, her atama

döneminin sonu için, bir yıl önce fesih bildiriminde bulunulabilir.

2. Belirli bir dönem için verilmiş olmayan bir kamu görevi söz konusu ise,

göre-ve giriş tarihinden başlayarak hesaplanacak her dört yıllık dönem sonu için bir yıl önce, fesih bildiriminde bulunulabilir.

3. İşçilere, belirli olmayan bir süre için verilmiş kefalette kefil, resmî memurlar

bakımından söz konusu olan fesih bildirimi hakkına sahiptir.

Referanslar

Benzer Belgeler

Kanun kapsamında kefil, asıl borçlu durumda olan müşteri gibi sorumlu olmadığından bu çalışmada kefaletin kendi özellikleri çerçevesinde banka genel kredi

Ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapıl- ması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak

Tam mülkiyet, bir kişinin (şahıs) bir nesne üzerinde hem aynî mülkiyete hem de menfaat mülkiyetine sahip olması durumudur.. kurum ve kuruluşları içeren tüzel

Cerrahi hastalarının ameliyata alınış şekline göre (acil, planlı, günübirlik) ameliyat öncesi anksiyete düzeylerini inceleyen bu çalışmada, acil ve günübirlik cerrahi

Son olarak 2017 yılında kayıt dışı ücretli çalışanlar arasında sadece 327 bin kişi asgari ücret kadar, 635 bin kişi asgari ücretten daha fazla, 1 milyon 325 bin kişi

Bu noktada tartışılması gereken önemli hu- suslardan biri de, işverenin tüm Türkiye’de faali- yette bulunduğu durumlarda rekabet yasağının ülkenin

Ön ödeme kavramı; Ön Ödemeli Konut Satışları Hakkında Yönetmelik’te (ÖÖKSHY) düzenlenmiş olup, konutun tesliminden önce tüketici tarafından ödenen

Bu tartışmanın pratik önemi, özellikle bir alacak rehini türü olan mevduat rehninde, hem rehin alacaklısı hem de rehne konu alacağın borçlusu sıfatını haiz olan