1
T.C.
FIRA T ÜNiVERSiTESi
SOSYAL BiLiMLER
ENSTİTÜS(J
SOSYOLOJİ
ANABiLiM DALI
D
İNİN EKONOMİK
ÖRGÜTLENMEYE
ETKİSİ
(YÜKSEK LiSANS TEZi)
DANIŞMAN
Doç.Dr. Mahmut ATAY
Fırat Üniversitesi Merkez Kütüphanesi 1 llllll 11111 U
lll
11111111111111111111lll\
\U\ *0069985* 255.07.02.03.00.00/08/0069985 S YL/12ELAZIG-1995
HAZlRLAYAN
Süleyman
İLHAN
İÇİNDEKİLER
()NSÖZ
I.
GİRİŞ
...
ı
A.
Araştıonanın
Konusu,
Amacı
ve Özellikleri... 1
B.
Araştinnada Kullanılan BazıTemel Kavramlar ...
7
l. Din ...
~... 7
2.
Ekonomi ...
8
3.
Sekülarizasyon ... -...
8
4.
Modernleşme...
8
5.
İktisadi
Zihniyet ... 9
C.
Metodol~ji... -... _
...
9
H.
ProtestanlığınTarihsel
Gelişimi... lO
HI.
Webeıyen
Tezin Temel Özellikleri ... 13
IV. W eber'de
Protestan
Ahlikıve Kapitalizm ... 24
V. W
eber
açısınd?n İslim.
... 33
VI. Weberci
Anlayış Dışındaki İslam
ve
İslam
Iktisat
Düşüncesi
... 37
1
VII.
lslaın
ve
Kapitalizın
... _
... 49
VUI. Weberyen Teze
Eleştirel
Bir
Yaklaşım
... : ... 55
IX. Islam,
Protestanlık
ve Kapitalizm
Açısından·
Sekülarizasyon ...
63
· X. Japon
Modernleşmesi...
~... 70
XI.
Sonuç ...
77
ÖNSÖZ
Max W eber, "Protestan
Ahlakıve Kapitalizmin Ruhu"
adlıünlü
eserinde
din ve ekonomik örgütlenme biçimi
arasındanedensel bir
ilişki kunnaktadır.Bu
ilişkide
dini motifterin ekonomik unsurlan
etkilediğiniortaya
koymaktadır.Weber, bu
çalışmasında, Protestanlı~ çağdaşrasyonel
Batıkapitalizminin
gelişmesinde
önemli
rol
oynadığını,
buna
karşılık başta İslimiyet.
olmak üzere
Doğu
dinlerinin böyle bir verim üretemedikleri
düşüncesini savunmaktadır.Bu
çalışmadadin
ve ekonomik örgütlenme biçimi
arasındaki ilişkilerüzerinde
durulmaktadır.
öte yandan
ekonominin
ulusal
bir
sorun
olduğu
ülkemizde,
1sl8ınm
iktisadi zihniyet ve
ahl8kınm
ekonomik
gelişmeyi teşvik
edici
potansiyel imkanianna dikkat çekilmektedir.
Bu
araştıonanınher
aşamasında yakınilgisini
gördüğüm, kıymetlifoorlerinden ve
rehberliğinden yararlandıAtmtez
damşmarumve
değerlihocam
Doç.Dr.Mahmut Atay'a ve
de~rli düşüncelerinden yararlandığtmDoç.Dr.
H. Musa
Taşdelen'e teşekkürübir
borç
bilirim.
T.
GİRİŞ
A.
AraştinnanınKonusu,
Aınacıve özellikleri
Bu
araştınnanDinin
Ekonomik örgütütlemneye Etkisi
:ıni konu edinen
kuraınsal
bir
çahşınadır.Bu
araştırmada dinleriıı.
özellikle
İshlm
ve
Hristiyanlığın
kendi
karakterlerine göre ekonomik süreci
nasıl şekiHendirdilderi, gelişiınve
degişiıninihangi
açıdanetkiledilderi, kapitalizmin
Protestanlığı nasılkendi yönelimleri
doğrultusunda
sekülarize
ettiği, İslamın
da
sanayileşmeyi sağlayabilecek
bir
iktisadi ahlak ve zihniyetinin bulunup
bulunmadığı
ve
İsl8miyet'le Protestanlık
arasmda
nasıloir
karşılaştırma yapılabileceğigibi konular
tarbşılmıştır.Din, dünün ve bugünün biiinen
tüm
toplumlannda bireysel ve toplumsal
hayatla iç içe varhguu sürdüre
gehnişevrensel bir fenomendir. Tarilise
i
süreç
içinde bütün toplumlar kendilerini
aşankutsal bir gücün
bulunduğunainanmışlardır. İnsanlar
kendileri
açısından sır
olan olaylar
karşısında kor~
üzüntü,
saygı,sevgi, zevk v.B. Duygulann bir veya daha
fazlasınıiçeren bir tutum
içine
ginnişlerdir.Bu tutum, pek çok sosyal antropolog
tarafındanda
belirtildiğigibi,
insanlarıntoplumsal eylemlerine de
yansımıştır.Arkaik toplumlarda iktisadi
faaliyetin büyüyle iç içe
gerçekleştiği,sosyal antropologlarca ortaya
konulmuştur.Ancak ontolojik
açıdandin,
o~jektifbir
gerçekliğesahip
olmasına rağmen,bireysel
ve toplumsal
açıdan algılaruşbiçimi
farklı olmuştur.Buna göre, bireysel
açıdandin,
kabul etme, ilgisiz kalma, reddetme veya
karşı çıkmagibi
tavırladakarşılanabHmiştir.
Ancak toplumsal
açıdan bakıldığındahiçbir toplumun tUmden
dinsiz
olduğu görülmemiştir. Dolayısıyladin ve toplwn birbirinden
ayrıDinin tarihsel süreç içinde aile, siyaset, san'at,
eğitim,ekonomi v.B.
Toplumsal kurumlan ve
çeşitlitipteki toplumsal
ilişkileriönemli ölçüde
etkilemişolması,
yeri bir
başkatoplumsal kururnca doldurulamayacak toplumsal
yapıyıoluşturan
tema kurumlardan biri
olduğunugöstennektedir.
İnsanın doğal
güçlerle olan
amansız
mücadelesinde en önemli dayanak olan
din,
bu
mücadele sürecinde bireyi
çeşitligerginliklerden ve
sıkıntılardanuzaklaştıan
önemli bir teselli
kaynağıolmaktan, ekonomik üretim sürecinde etkili
bir motivasyon
kaynağıolmaya kadar pek çok
imkmu
kapsamınaalan
genişbir
alanda
varlığım hissettinniştir.
Özellilde
farklı
dinlerin mü'minlerinin hayatm
çeşitli
alanlanndaki
başanya da
başarısızlıklannınnedeni, dinlerin
sayılanbu
özellikleriyle
ilişkileri bağlamındaele ahnmah ve incelenmelidir.
Din, klasik sosyolojide birçok
Batılısosyologun ilgisini
çekmişve
öneınleüzerinde
durolmuşkonulardan biridir. A. Comte, ünlü üç hal kanununda pozitif
aşamayla
birlikte dinin öneminin
azalacağını
iddia
etmiştir.
Öte yandan,
paradoksal olarak, toplumun
yaşadığıçok ciddi
bunalımınkendisinin
kurduğuve
rasyonel esaslara
dayalı olduğunuiddia
ettiği "insanlıkdini
"yle
aşılabileceğinidüşünmüştür.
Bizim
açımızdanbu
düşünceninen önemli
yanı,toplumsal düzenin
ve
istikrann
sağlanmasıve
konınupsürdürülmesi yolunda-bir insan
ürünü
de
olsa-dine
yapılanönemli
atıftır.Comte,
dini
toplumsal
yapınıntemel
öğelerindenbiri olarak kabul
etmiş,özellikle toplwnsal entegrasyon
açısındanönemine dikkat çekerek onun
insanlığınilerlemesinde en önemli faktör
olduğunukabul
etmiştir.Durkheim,dinle ilgilenen bir
başkasosyologdur. Ona göre, din
diğertüm
toplumsal kurum1ann
asıl kaynağıdır.
Durkheim, "Dinsel
Yaşamın İlksel
Biçimleri"
adlıeserinde,
dinin
özü
dünyanınkutsal ve kutsal olmayan
o
lgulara
bölünmesidir.
1 Görüşünüortaya
koymaktadır.Ekonomide
insanlıkkadar eski olan ve pek çok yönden
diğertoplumsal
kurumlan etkileyen ve onlardan etkilenen, insan ve toplumun
bulunduğuher yerde
ve her zamanda var
olagelmişevrensel bir sosyal kurumdur.Ekonomi ile
diğertoplumsal kurumlar
arasındaki ilişkilerleilgili
açıklamalanntarihi çok gerilere
gitmektedir.
Konftiçyüs, toplumsal çözülme ve
anlaşmazlıklan yoksulluğa bağlarken,Aristo, ekonomi
~erinde,özellilde toplumsal
sınıflar açısından dunnuşve orta
sınıflaşmanın
toplwnsal düzen ve istikrann temel
şartı olduğunu vurgulamıştır.
öte
yandan Eflatun da "Devlet"
adlıeserinde toplumsal tabakalar
arası aşınekonomik
farklılıkların
toplumsal gerginliklere yol
açtığını,ekonomideki
bozulmalarıntoplumsal düzeni de olumsuz yönde
etkilediğinedukkat
çekmiştir.Benzer
şekildeRoma'lı düşünürlerin
de konuyla ilgili
görüşlerileri sürdüideri bilinmektedir.
İbn-i
Haldun, iktisadi faaliyette
bulunmanın Allah'ın
bir emri,
dini
bir görev
olduğuna işaret
etmektedir. Bu noktada onun kendinden önceki,
çağındakive daha
sonra
kısme.r~fizyokratlar ve klasikler'e kadar devam eden
geleneğeuygun bir
şekilde,
din'le iktisat'
ıiç içe ele
aldığıgörülmektedir.
ıEkonomi 18.
Yüzyılda
bir bilim haline
gelmiştir. İlk
defa A. Smith ve
Ricardo ekonomik sistemin rasyonel
kanunlarınıbulmaya
çalışmışlardır.19.
Yüzyıla gelindiğinde
ise ekonomiye
ilişkin geniş açıklamalar yapılmıştır.Ekonomi, bir sosyal bilim
olmasından dolayıgeleneklerin, tüm manevi
hayatın
ve toplumsal hayatm
diğeryönleriyle ilgili kanuruann içinde yer
aldığıaynı
zamanda
insanıninsanla, tabiatla, toplumla ve Allah
He
ilişkisinden doğantüm alanlan içine alan genel sisteme göre
şekillenenbir bilimdir. Ekonomi ·
sözkonusu sistem içinde belli bir konuma sahip
olduğundanekonomiyi,
diğertoplumsal kurumlan detennine eden bir kurum olarak
değil, diğertoplumsal
kuruınlarla,
özellikle de din ile olan
karşılıklı ilişkileri açısından
ele
~~~r~~t.
l::;
:~~ ··x~"·
';
~;:~,'~\w."~,~.
2,
i.
Erol Kozak, İbn-i Haldun'da İnsan, Toplum ve İktisat, istanbul ı 984., s.34-3St
5f
.,
~~':.~ ~~; ''" ~·~
3
J?
Bir toplumun kendine has iktisadi üslubu, endüstrisinin
gelişmesive
ekonomisinin
yayılmakapasitesi
bakımındançok önemlidir. Bu yüzden özellikle
gelişmekte
olan ülkelerin iktisat
politikası açısındançözümü güç olan
dunımlan·için, din ve ekonomi
arasındakimünasebetin bilinmesi çok büyük öneme sahiptir.
3Zira zenginlik ile toplumun etikal
değerleri arasındasürekli bir uyum
4bulunmaktadır.
Sözkonusu bu iki
varlık alanıve
bunlarınbirbirleriyle olan
ilişkileri1
konusuyla bilimsel
açıdanilgilenmek, sistematik anlamda sosyolojinin kendine
özgü bir
adı,konusu,
kavramları,kurarnlan ve
araştırmayöntemleri bulunan bir
bilim olarak
gelişmesinintarihinin
henüz yeni
olduğu düşünüldüğündeonun bir alt
disiplini olan din sosyolQjisinin dünkü ve bugünkü konumunun çok iyi bilinmesini
de gerektinnektedir. Gerek klasik
sosyologlarındine
ilişkin görüşlerininsosyolojik
çerçevede
ayıklanması,gerekse
çağdaş sosyologlarındinle ilgili
çalışmalımdanhareketle,
a::,lındadin sosyolojisinin sistematik bir çerçeveye
oturtutmasımsağlayan
ilk
kişininünlü
Alınansosyolog Max W eber
olduğusöylenebilir.
Weber, ekonomiyle din
arasındaki ilişkiüzerinde çok özgün
çalışmalaryapmış
önemli bir din soslologudur.
Dinindiğerkültürel ve sosyal alanlarla
ilişkisi·
~•,din sosyolojisi literatüründe oldukça popüler hale
gelmişve çok
genişbir
araştırmaalanı oluştunnuştur.
Ekonomi ve din
arasındaki ilişkiyiincelemek isteyen bilim
adamlan Weberin dünya
çapındailgi
uyandırmışolan tezi üzerinde önemle
dunnaktadırlar.
Rönesans ile
birlikte dinin
geri
plana
itildiği Batı'da,
sanayileşmeninbaşlattığı şehirleşmeye bağlı
olarak geleneksel kurumlarda
yaşanan hızlı
çözülmenin ve toplumsal
ilişkilerörgüsUndeki
parçalanmanın Batı'lıbilim
adamıve
düşünUrleri sanayileşmesürecinin
getirdiğiolumsuzluklar üzerinde
düşünmayaJ. Gnnter Kehre~ Din Sosyolojisi. Çev.Semahat Yüksel, lstanhnl l992,s.92.
4. Orhan
TUrkdogan.
"İslami Kapitalizm mi?", İslami Arş.Dergisi, S:2, l994,s.l 10 4zorladığı
görülmektedir. Bu süreç içinde dinin toplumsal konumu yeniden
kavranmaya
başlanmıştır.Böylece
Batı'lılarbir yandan kendi toplumsal
bunalımlaoru aşma,
toplumsal
bütünleşmeiirini sağlama çabalannınbir sonucu
olarak, öte yandan da
Batı dışıtoplumlan tahlil etme
amacıyladin ve onun
toplumsal fonksiyonlan üzerinde ciddi biçimde
durmuşlardır.Bu
bağlamdadin ve
toplumsal
gelişme arasındaki ilişkileride inceleme konusu
yapmışlardır.Bu
çalışmalar
iki
farklıyönde kendini
göstermiştir.Bunlardan biri dine materyalist
yorumlar çerçevesinde yer verirken, digeri de idealist
açıdan yaklaşmıştır.Birinci
yaklaşımın.entellektüel ve ideolojik
bağlamdakitemsilcisi olan
K.Marx,
dini
hakim
toplumsal
sınıfınkendi
egemenliğinikoruyup sürdürme
yolunda etki
t ·~bir araç olarak
kullandığımve bu noktada dinin ki teleri uyu
şturan
bir afyonn
~lduğunu savunmuştur.Bir
başkaifadeyle,
Marx,
dini sömürücil
burjuvanın,
kendi
çıkarlarına meşruiyet sağlayanbir araç olarak
düşUnmüştür.Bu
noktada, toplumsal
hayatınbütün alanianna her yönüyle nüfuz eden kapitalizmi de
proleteryanın
sömürüsü ve maddi üretim
şartlannın kaçırulınazsonucu olarak
gönnüştür.
Din toplumsal
gelişme arasındaki ilişkiyiinceleme faaliyetinde ikinci
yaklaşımın
temsilcisi de
Max
Weber ve onun izleyicileridir. Max Weber
çağdaşrasyonel kapitalizmin
gelişmesinde Protestanlığınve Protestan
iş ahUikmınrolünü
tespit etmeye
çalışmıştır.Aydınlanma düşüncesinin insanlığa
en önemli mesajlanndan biri de dinin
bilimsel
gelişmeler karşısında zayıflayacağı
yönündeki
kehan~tidi_r.
·Ancak, ·. ·
bilimsel
gelişmelerin doruğa ulaştığı
2
ı. Yüzyılın eşiğinde
bir kez ..
dah~
doğrulandığı
gibi din toplum
hayatında
güclü bir mesekkin olarak önemini
korumaya devam etmektedir.
öte
yandan~
modem bilimsel
gelişmelerin
teknolojik ileriemelerin
gidere~
artan kitle
haberleşmesi telmiklerinin ve ulaşım kolaylıklaıınffi~~:~.·ilisö:nlığa
'·~~- ' -·'. .::, -. -:,
~-~·:· <N:\
kazandırdığı avant~jlarla
ekonomi alanmda da daha önceki devirlerde
yaşayanlarıntahayyül bile edemeyecekleri
başanlarelde
edilmiştir.Bu
başanlarave
dolayısıylaortaya
çıkanbu görece
iyimserliğe rağmen insanlıkbirçokyönden yeni bir
takımproblemlerle
karşılaşmışve yeni çözüm
yollarınıda yine bilimsel yollarla bulmaya
gayret
göstermiştirve hala da göstermektedir. Bu nedenle din ve ekonomi gibi
toplum
hayatı açısındançok önemli olan iki kurumun
araştınlması, anlaşılmasıve
açıklanabilmesi
için teorik düzeyde de olsa
yapılacakpek çok
araştırmanınkatkılanna
ihtiyaç
duyulmaktadır.Bu
araştırmasözkonusu alanlarda bir yenilik
getinne gibi çok büyük bir iddia
taşımamaktadır.Ancak,
sosyol~ji alanındaaraştırma
yapanlara
yardımcıolma gibi bir fonksiyonu icra etmesi bile
azımsanamayacak
bir
katkıolarak kabul edilebilir.
Din ve ekonomi tüm
toplumlarıntarih
sahnesindeki yerini , onlann gücünü,
gelişim
ve
değişimlerini doğrudanilgilendiren
iki
önemli toplumsal kurumdur.
İnsanlık
tarihi
bu
iki
kurumun
karşılıklı ilişki
ve
etkileşimlerinden doğan
pek çok
değişimin
örnekleriyle doludur günümüz toplumlannda ise, bu iki kurumun önemi
daha önce hiçbir zaman
hissedilmediğikadar büyük ölçüde hissedilmektedir. Bu
nedenle bu
iki
kurumun özelliklerinin,
karşılıklı etkileşimlerinintoplumlar
üzerindeki
bf'"~irleyicirol ve
fonksiyonlannın araştınlması,özellikle toplum bilim
açısından canlılığını
ve göz
alıcılığınıkoruyan konulardan biridir.
Bu
araştınnadaW eber'in
geliştirdiğive kapitalizmle
Protestanlık arasındakiilişkiyi
formüle eden
meşhur yaklaşımın
ötesinde,
Islam
ile
kapitalimı arasında
karşılıklı
herhangi bir
etkileşiminolup
olmadığınısorgulayan
araştırmalara yorumlayıcıyönde
açıklamalar getirilmiştir. Batı dışındakalan toplumlann din ve
ekonomi
kurumlarına ilişkinözgün
sayılabilecek görüşve uygulamalan ele
alınarak,
bem konunun
farklıtoplumlar çerçevesinde
değerlendirilebilmesinehem
de zengin örneklerle
tartışılmasınagayret
edilmiştir.Bu
bağlamda,Kuzey Afrika
toplumlanndan Mozabitler
örneği
ile japon Tokugawa dini
mensup.J.affil~'~~Q!
/V
'~i. }}a " ;j:·<
'~{~:~ıgerek tarihi toplumsal
yapılardave gerekse
günümüzün
toplumlannda
karşılaşılanilginç
sayılabilecekuygulamalarla
araştinnanınhem derinlik hem de
genişlikyönünden
tartışılmasına çalışılmıştır.Bu
araştırmaon bir bölümden
oluşmaktadır. Girişbölümünde
araştırmanınkonusu,
amacıve özellikleri belirtilmekte,
araştırmada kullanılan bazıtemel
kavramlar
açıklanmakta
ve
araştırmanın
yöntemi üzerinde
durulmaktadır. İkinci
böltirnde
Protestanlığıntarihsel
gelişimi,üçüncü bölümde W eberyen tezin temel
özellikleri, dördüncü bölümde Weberde Protestan
ahlakıve kapitalizm,
beşincibölümde W eber
açısından isi~ altıncı
bölümde Weber'ci
anlayış dışındaki İslam
ve
İslam
iktisat
düşüncesi,
yedinci bölümde
İslam
ve kapitalizm, sekizinci bölümde
W eberyen teze
eleştirel
bir
yaklaşım,
dokuzuncu bölümde
İslam, Protestanlık
ve
kapitalizm
açısındansekülarizasyon onuncu bölümde Japon
modemleşmesiele
alınmaktadır.
Sonuç bölümünde ise genel bir
değerlendirme yapılmaktadır.B.
Araştınnada KUllanılan BazıTemel Kavramlar
l.Din
Din, sosyal bilimciler tarafindan
farklıbiçimlerde
tanımlanmaktadır.J.M.
Yinger'e göre, din, bir grup
insanınhayatm
sırtanna ulaşmayıarzu
ettikleri ümitler
ve inançlar sistemidir.
5G. Mensching'e
göre,
insanınkendi tecrübesiyle
mukaddese
ulaşmasıdır.6Dutkheim'a göre de mukaddes
şeyler,yani
atılanve
yasaklanan
şeylerkonusunda inanç ve fiil
arasındaki dayamşmayıesas alan bir
sistemdir.
7uurkheim'in bir
başka tanımmagöre ise, din, toplumun
minyatürleşmiş. modelini veren bir kurumdur.
85.
Kehrer. a.g.e .• s.
lO.6. Kehrer. a.g.e .. s.l
ı.7.Kehrer. a.g.e .• s.23.
R. Şerif MArdin, Din ve ideoloji, istanbul 1990, s.37
Din, genel olarak
beşetive
seınaviolmak üzere ikiye
aynlmaktadır. Beşeridinin ilkeleri insanlar
tarafından, seınavidinin ilkeleri de vahiy yoluyla
peyganıber tarafındaninsanlara iletilmektedir.
J.
Wach'a göre, teoride toplum
hayatın1düzenleyici nonnlar koyan din,
uygulamada ise öteden beri varolan toplumun içine nüfuz
etıneksuretiyle onu bir
. dereceye kadar yeniden düzenler.
9Çok
sayıdadin
tanımıdikkate ahnarak genel bir din
tanımıyapmak
gerekirse; din, belli
düşünce,inanç, ilke ve
değerlerbütününe
dayalıbir
yaşam biçiınidirder bilir.
2. Ekonomi
İnsanlar, yaşamlannı
sürdürebilmek
için birçok
mal ve hizmete
ihtiyaç
duymaktadırlar.
Bu
ihtiyaçlannıgidennek için de bir faaliyet içine girmektedirler.
İşte
bu faaliyete ekonomik faaliyet bu faaliyeti inceletne konusu yapar sosyal
bilirne de
ekonoınidenir.
Ekonomi bilimi,
insanların nıtin iş hayatından,mal ve hizmetlerin üretimi,
dağılımı
ve tüketimine kadar pek çok süreci
kapsamaktadır.· · 3. Sekülarizasyon
Bir
düşünmeve
yaşamabiçimi oarak, dini, tüm yönleriyle bireysel ve
toplumsal hayattan
dışiayarakyerine insan
aklının ürettiği değerleri koymayı aınaçlayan dünyevileşmesürecidir. Bu süreç
insanınkendi kendine yeterli
olduğu düşüncesindenhareketle insanla kutsal olan
herşey arasındakitüm
bağiannkopan
lması gerektiğini vurgulamaktadır.Diğer
bir
anlamıylasekülatizasyon , dini bireysel vicdan çerçevesinde
değerlendirme
süreci olarak da
tanımlanabilir.4.
Modernleşme9. Jonchim Wach, Din Sosyolojisine G1riş, Çev. BattaJ inandı, Ankara l9R7. s.7.
Modernleşme kavramı
da sosyal biliciler
tarafından farklı yaklaşnnlarlaele
alınarak farklıbiçimlerde
tanımlanıp yorumlanmıştır.Modc:-rnleşme~
toplumsal hareketlilik,
halkınsiyasal
katılımının artışı, eğitiminönem
kazanması,kitle
iletişim araçlannın yoğunbir biçimde
kullanılışı, endüstrileşenbir. toplurnuh taleplerine cevap verebilme gibi nedenlerle toplumda
bir yandan
çatışmanınbir yandan da
bütünleşmenin doğmasını sağlayanolumlu ve
olumsuz yönleri bulunan bir sosyo-kültürel ve ekonomik
değişmesüreci dir.
Bazı
sosyologlar
modemleşmeyigeri
kalmışya da
gelişmekteolan ülkelerin
baştaABD olmak üzere
gelişmiş Batı toplumlannın ulaşmışolduklan
gelişmeseviyesine
erişmek amacıyla yapı,kurum,
değerve sistemlerde
düzenleıneleryapma süreci olarak da
tanımlaınaktadırlar.Ekonomik
modemleşıneylekapitalist
üretiınbiçimi
algılruımaktadır.5.
İktisadi
Zihniyet
Zihniyet;
insanın dünyayı,evreni
zamanıve
eşyay• algılayışbiçimi ve bu
algılama
biçimini
içselleştirerek davranışianna yansıttığı değerlerin karmaşıkbir
bütünüdür.
İktisadi
zihniyet ise, iktisadi faaliyeti belirleyen
düşünceler
bütünüdür.
Bir
başkaifadeyle, iktisadi faaliyet sürecinde belirlenen amaçlar ve uyular nonnlar
toplamıdır.C. Metedoloji
Bilimsel
araştırma,en genel
anlamıyla,uygun
yönteınve teknikler
kullanılarak
bilimsel bilgi
üretıne işidir.10Buna göre;
yapılanbir
araştımıadabilimsel bir sonucun elde edilebilmesi için sözkonusu
araştırmanınbilimsel bir
yöntetne
dayanması gerekınektedir.Konunun
açıklıkkazanabilmesi için
bazıterimierin
tanımlanmasıgerekir.
10. Mn?affer Sencer, Toplum bilimlerinde Yöntem, İstanbul 1989, s.20.
Yöntem: Belirli bir amaca
ulaşınadakullamlan yoUann tümüdür.
11Bu genel
tanuna göre, özel
anlaınıylabilimsel
yönteın, gerçeğe ulaşınak aınacıylaizlenen
sistematik
b~~ ~~iedinme yolu olarak
tanımlanabilir.Metodoloji ise,
ulaşılınasıistenen amaç yönünde hangi araç ve
yönteınlerin kullanılması gerektiğikonusunda
geliştirilenbilgilerin
mantıksalçerçevede düzenli
olarak ifade
edildiğigenel
yaklaşımveya strateji olarak
tanımlanabilir.Bu kuramsal
araştırınanın metodol~jik amacı,dinin
ekonoınikörgütlenmeye
olan etkisini, din ve ekonominin birbirleriyle olan
ilişkilerini,toplutndaki rol ve
fonksiyonlarını
sosyolojik
bağlamdaortaya
koyınaktır.H-PROTESTANLlGlN
TARİHSEL GELiŞiMi.
Hz.
İsa'nın
tevhid
esasına dayalı
olarak
tebliğ ettiği
Hristiyanhk. ilk etapta
tek tek fertlere hitabederek bireysel
kurtuluşuön pHina
almışve
ağırlıklıolarak
ahiret
hayatını vurgulamıştır.Roma
imparatorluğununresmi dini olduktan sonra
bir yandan reel toplumsal evrende
kunnnsallaşınış,bu
kununlaştnaçerçevesinde
etrafına topladığı mü'ıninlere
"biz" duygusunu
aştiayarak ceınaatçibir
yapıya bürünmüş,bir yandan da içinde
yaşamakta olduğutoplumun sosyal
şartlannınetki
alanına
girerek bu etkiler
doğrultusunda şekillenmiştir. İncil'in
tahrif
edilmiş
olması
da dini, toplumsal
şartlarınetki
alanınaginneye
elverişlipasif bir
dunıma getinniştir.Böylece
Hristiyanlığıntemel
değerleri oı:jinalolma
vasıflannı kaybetınişlerdir.Ortaçağ başında Hristiyanhğın
güçlü bir
şekilde örgütlenınişbiçimi olan
kilise, skolastik
eğitim anlayışıyoluyla alt tabaka
mensuplarınıkendi
çıkarlandoğrultusunda
istismara
açıkhale
getirmiştir.Bu dönemde kilise, otoritesini,
meşruiyet
l:
'\ynağııudinden
aldığınıtelkin
ettiği engızısyon mahkeınelerive
·.,.
afarozla
desteklemiştir.Böylece Hristiyanhk bütün kurumlaoyla kilise
babalannın amansız baskılannınen etkili
aracı olmuştur.Ortaçağ sonlarına doğru
kilisenin, giderek canlanmakta olan
buıjuvazininte-melde kendi zirai üretimiyle
bağdaşmayankazanç biçimlerini onaylamayan
o-lumsuz
tavrıdünyevi verim elde etmeye yönelik tüm iktisadi faaliyetler için geçerli
olmuştur.
Ekonomik
ilişkilerdefaiz
yasağıda bu dönemin bir
başka özelliğidir.Bununla birlikte,
değişen şartlar karşısındaiktisadi faaliyete tophnn
nezdinde
ıneşruiyet kazandınnakisteyen din adamlan da yok
değildi.Ticaret ve
diğer
ekonomik kazanç
yollarını meşrulaştınnaya çalışanThomas Aquinas, bu
girişimini
dinsel kurallarla
desteklemiştir.O, dinin belli kuraHanna
bağlıkalan
iş adamınıniyi bir Hristiyan
olacağınıtelkin
etmiştir.Hatta dürtist olarak
çalışılması dunıınundafaizin bile
ıneşru olacağını söyleıniştir.· Esasen
Batı'daköklü bir toplumsal
dönüşümciddi anlamda Rönesansla
başlaınıştır.
Rönesans ulusal bilinci
doğurarak papahğınve yerel dinsel
örgütlenınebirimleri(kilise )'nin doruk
noktasına ulaşmışbulunan ve kraHann dünyevi
otoritelerini tehdit eden dinsel otoritelerine
başkaldıniçin uygun
zemınıhazırlamıştır.
Rönesansla metodik
düşünce gelişmiş,deist bir
anlayışkendini
göstenniştir.
Bu
anlayışuıözü,
Tann'nınciizlerle
uğraşmayacağı,böyle bir
uğraşıninsana özgü
olduğu, aslında insanında küçük
çaplıbir
yaratıcı olduğu,buna
bağlıolarak eser
verebileceği, değerlerortaya
koyabileceği, akıl yürtitebileceği kısacadini nasslar
karşısındapasif
olmadıgJdır.Bu
anlayış şiir,edebiyat ve özellikle
felsefe alan,nda kendini
göstermiştir. Konuınuz açısındanüzerinde önen1le
dundması
gereken nominalist felsefedir. Nominalizm,
cematçı ortaçağtoplum
düzeninin tersine
aslındatoplumsal grubun kendi
başınaobjektif reel bir
varlıkdeğil,
sadece belli bir bireyler
topluluğunuifade etmek
aınacıyla kullanılan boşbir
terim
olduğunu, asıl
gerçek
varlıklann
tek tek bireyler
olduğ~~~~rak
bireyciliğin gelişmesine katkıda bulunmuştur.
/"
..
i •. , ~·~~~ i:.ıı, :,y;, '~t;~;~ı ı ! ~ ~~:.i :;:, \'t
l
.t:~'j[ " .::f:'" ,,,.:;r.Noıninalist akım
temel özel1ikleriyle ekonomik
varlık alanındada etkili
olmuştur.
Nominalist okulun temsilcileri
gelişnüşkapitalist ticaret biçimlerini
kaçınılmaz
görurlerdi ve
haklıgöstermeye
çalışırlardı,özeHikle de ticaretin gerekli
olduğunu
göstermeye
çalışıriardıve bunun içinde
gelişen"endüstri"yi yasal kazanç
kaynağı
olarak kabul ederler ve bu ahlaki olarak da kabul
görürdü~arada çelişkilere rastlanırdı-faKatyönlendinci
öğreti,kapitalist
kazancın "nıhu"nuturpituda(alçakhk,kötülük)
olduğuiçin
reddetmiştirya da ahlaki, olarak hiç
ohnazsa
oluıniu bir biçimde
değerlendiımeıniştir.12Protestanhk, ismini Roma kilisesinin Katolik doktrinine ve onun
İncil'in
nıhuna
tamamen
aykınusUllerine
karşı çıkanrefonncu Luther (
1 483- l 546
)'nın151 ?'de bu kiliseye
karşı,taraftarlaoyla
neşrettikleribir protestodan
alır.13Protestanhk, Hristiyanhk bünyesi içinde ve
16.
Yüzyılın başındaLuther, Calvin,
Zwingli ve Knox'un
önderliğindeileri sütiilen bir dini harekettir. Esasta
Protestanlık Roına
kiJiscsinin otoritesi yerine
inci1'in
otoritesini ve
papazınaracıhğı olmaksızın ınanınn
(mü'minin)
bağınısızhğını ikaıne etınişrir.14Protestanlığın vurguladığı asıl
nokta da
burasıdır.Yani
Tanrıile kul
arasınabir
üçüncü
kişiveya kurumun
ginneınesi,tersine. Hristiyan
inanırınkendi rahibi
ohnası gerektiğine yapılan
kuvvetli vurgu.
Luther'e göre, Hz.
İsa~
hem insan hem
Tann'dır.
0:-
zat
bakımından
Tann ile
birdir~ işte
insan sadece buna
inandığıiçin saadete
erişebilir.Vaftizde asli suç
insanda
kalır,
insan yeniden
doğar~
bu suç da
bağışlanır.
Luther
İncil'e
büyük
eheınmiyet venniş
ve
Hz.İsa'yı İncil'in muhtevası saymıştır.O, Katolik
kilisesindeki yedi ayini ikiye
indinniştir: Vaftiz ve Evharastiya (Kutsal
yeınekayini)
15-~-~~ax W~~;;otes;an
Ahlakt ve Kapitalizmin Ruhu. Çev. ZeynepAnıoh.'l. ist~~jljtft~~;~~~:ı~f.5~;:~~'
l3. Süleyman Hayri Bo lay. Felsefi Doktrinler Sö7Jüğii. Ankara 1987. S.220.
.,!(
,i~ ~~~: n~;-f:;~"zy, "-,,~tYi.14 Orh:m TOrkdoğan. Mtix Weher: Günlimiizde ve Türkiye'de Webcr'd <Törüşler.Jstnnbul:+9~5. s 6l \\
15. Bolay. a.g.c <.>.221. : . .·~
Protestanizmin önce İncil'
e
dayanması.papa otoritesini kabul
etmemesi~onu
sübjektif bir telakkiye
götürmüşttir.Luther'in
subjektiviznıi,bu durumda
sıyısızbirçokyeni cemaat ve mezheplerin ortaya
çıkınasınasebep
olmuştur.16Bunlardan
Kalvinizın,
Radikal
özelliğiyleen etkili
olanı dır.Calvin
(ı509-1 564)
teıneldeLuther'e muhalif
olmasına rağmen çakıştıklan düşünceleride
bulunınaktadır.Kalvinizm de günahlardan
arınmanınyolu olarak özel biçimde
yorumladıklanlncil'e
ınüracaatı
kabul etmekle
tıpkı
Luther'de
olduğu
gibi Tann ile mü'min
arasına
hiçbir
aracuııngirmemesi
noktasındahassasiyet
göstermiştir.Bununla birlikte
ileride de üzerinde
dunı1acağıgibi Kalvinizm
Tanrısal buynık karşısındainsan
iradesine özgürlük
tanımamış(ır.Protestanlığın
iyi
işlergörmeyi
kurtuluşunsebebi olarak
değil,sonucu
olarak ortaya
koyınası
.. Luther ve Calvin'in yeniden
yorumladıklan İncil'in
ahlaki
prensiplerine
uygun
olarak
gerçekleşmesihalinde
çalışmaylaibadeti
özdeşleştinneleri
ve
özellikle Ka1vinizmin
geliştirdiğiöze1 iktisadi
ahlak
bi\~iıni Batı kalkınmasınınve kapitalist
ekononıik örgüt]ennıe biç.iıninin gelişınesindeönemli itici güç
olmuştur. Çağdaş Batı uygarlığıüzerinde
çalışmışolan
düşünürve
bilim
adamlarınınözellikle Max Weber'in ekonomik
geliştneyledinsel dünya
arasındaki yakın ilişkiye
dikkat
çekıneleribu
bakımdanson derece
anlamlıdır.111-WEBERYEN
TEZİN
TEMEL
ÖZELLİKLERİ
Max Weber,
çağdaş Batı kapitalizıninin oluşup gelişmesiyleilgili
çözüınlemesinde
Protestan
iş ahlakını düşüncesininmerkezine
yerleştirerek tüınaçıklamalının Protestanlığın
özellikle
Kalvin'ci
kolu
çevresinde
yoğunlaştınnaktadır.
Hiç
kuşkusuzsosyolojik anlamda böyle bir çaba özellikle
Marxist yorumun aksine
ekonoıniyitemel alan bir taknn
düşünselsüreçlerle izah
oluşup gelişınesinde Protestanhğı
tek neden olarak gönnez
aınaiktisadi
sisteıne, iktisat-dışıfaktör1er1e (meta iktisat/exogen) bir
yakhtşnnıbelirleyen "Protestan
iş ahlakı"W eber'in tezinin esas ilkelerini
teşkileder.
17Weber, Protestanhkla kapitalist örgütlenme biçimi
arasındakinedensel
ilişkiyi
kendi sosyolojik
bakış açısıve metodotojik
yak1aşınııçerçevesinde
inceleıniştir.
Bu
ineeieınedegenel olarak kendi sosyoloji
kuraınına bağlı kahınşve
özelJikle
karşılaştırmayöntemine
başvunnuştur.Kapitalizm olgusunu
Batı dünyasıçerçevesinde ele
alırkenbu ekonomik
örgütlenıne biçiıni açısındanProtestanhkla
diğer
Hristiyan
ınezheplerini karşılaştırarak Protestanlığın ayıncıhususiyetlerini
tesbit etmeye
çalışmıştır.Ona göre, mezhepler
bakunından karışıkbir
bileşimiolan
bir ülkenin mesleki istatistiklerine göz
atddığında, çarpıcıbir
sıkhklabirçokkereler
Katolik
basınındave edebiyatanda ve
Alınanya'nınKatolik kongrelerinde
canlıtartışmalara
yol açan
şöylebir
görünüşortaya
çıkar: Scnnaye sahipleri ve
işverenler, hiıi.ta işçi sınıfının eğitİnı gönnüş
yüksek
tabakası,özellikle
çağdaş iş kollarındayüksek düzeyde teknik ya da ticari
eğitim görmüşpersonel,
Protestaıtlığın
bir
takımözelliklerine sahiptir. Bu
yalnızca DoğuAlmanya'da
Alm~lar
ve Polonya'hlar
arasında olduğugibi mezhep
farklarıile milJiyet
farklannın
ve buna
bağlıolarak kültürel
gelişıneJerin çakıştığı dunım]ariçin geçer1i
olmayıp, gelişme
dönemindeki kapitalizmin, nUfusun
gereksiniın1erinegöre
toplumsal ve mesleki
tabakataşmayıdüzenlemek için serbest
ge.1işınedöneminde
ulaşabildiği
her yerde söz konusudur; Serbestlik ne denli güçlüyse, dini
istatistiklerdeki bu
sayısal göıiinüşde kendini iyice belli eder. Protestanlann, bütün
nüfus içinde sennayeden büyük ölçade pay almalan, büyük
çağdaşendüstriyel ve
ticari
işalanlanndaki
işletınelerinüst
hasatnaklarındave
yöneticiliğindebulunmaları, kısnıen
tarihi
teınellere bağlanabilir.En zenginlerin
büylik
çoğun1uğu1iınparatorluğun doğal
kaynaklar
bakıtnındanya da
ilişki ağları17. Türkdoğa n., a.g.a .. s.4.
uygun ve ekonomik olarak en
gelişmiş alanları,özellikle de zengin kentlerin
çoğu,16.
Yüzyılda Protestanlığıkabul
etmiştir.t8Bazı
sosyal bilimcilerin
Batılıolmayan toplumlan da
Batıtipi rasyonel bir
kapitalizm tiretip tiretemetne
noktasında Batı'nın ayıncı kitnliğininet bir
şekildeortaya
koyı.:akamac1yla daha
genişbir platfonnda
karşılaştıonayöntemine
başvurduklan görülmüştür.
Hiç
kuşkusuzWeber
karşılaştıonayöntemini
çağdaşBatl
uygarlığınıinceletnek
aınacıyla ku11anınıştır.O,
çağdaş Batı uygarliğının kavranıpanlaşılabilmesi
için
diğer uygarlıklada karşdaştınbnası gerektiğini düşünmüştür.Bu
karşılaştınnadatemel dayanak olar ak "ideal tip"
kavramını geliştinniştir. İşteçağdaş
kapitalist tophnnun
teıne1özelliklerini
ve
çağdaş Batı kapitalizıniyleProtestanlık arasındaki
nedensel
ilişkiyi araştınp
anlan1aya
çalışırken
bu
"İdeal
tip"
anlayışına bağlı kahnıştır.
Weber ortaya
koyduğutezi tarihsel kaynaklardan
sağladığı
bulgularla
desteklemiştir.
ÖzeHikle
Protestanlığın
KaJvinist kolunun
dinsel
inancınınuygun bir zihniyet
yapısıve ahlak
anlayışı geliştirdiğindenhareketle bunlann ekonon1ik hayata
yansımalarıüzerinde önemle
dunnuştur.Max Weber'in
kullandığıProtestan
ahlakı kavraını,esas olarak Calvin'ci bir
anlayıştır
ve
ı64 7 Westminster Bildirisi metninden esinlenerek
beşnoktada
özetlenebilir :
-Dünyayı
yaratan ve yöneten,
aınainsaniann
sınırlı akıllannın kavrayaına yacağımutlak, yüce bir
Tanrı vardır.-Bu mutlak güçlü ve esrarh Tann, herbirimizin
kurtuluşunuya da
lanetlenmesini önceden
belirlemiştir~ çabalaı·ımız.Jaönceden
alınmışbu kutsal
kararı değiştiremeyiz.
-Tann ,
dünyayıkendi ünü için
yaratmıştır.-
Kurtuhnasıya da lanetlenmesi gereken
insanınödevi,
Tanrı'nınünti
l\~inçallşınak
ve yeryüzünde
Tann'nın krallığını kınınaktır.-Dlinyevi
şeyler,insan
doğası,beden günah ve ölüme aittir;
ınsan ıçın kuı1uluşsadece Tann'sal rnerharnetlc
ınüınkündür.Max Weber'e göre, bütün bu
öğeler başkadinlerde
dağınıkolarak
vardır, aınabu
öğelerin bileşiıniözgündür ve tektir, sonuçlan da
öneınlidir. 19Max Weber, Kalvinizmi asketik
Protestanitğın taşıyıcılanndanbiri olarak
kabul etmektedir. Çünkü ona göre, asketik
Protestanitğınbelli
başlıdört tarihi
taşıyıcısı vardır
:
1.
Batı Avrupa'nınana
bölgelerinde~özellik1e 1
7.yüzyı1boyunca
sahip
olduğubiçimiyle
Kalvinizın:2.
Pietiznı:3.
f\t1ethodiztn~4. Baptist
hareketinde•;
doğantari katlar. Bu hareketlerden hiçbiri birbirinden
ınut1akbir
biçiındc ayrılmaınıştır
ve birbirine
karşıt değildirve
ayrıcaasketik özellik
taşunayan
refonn kiJiselerin de de çok kesin
ayınınlanyoktur.
20W eber'in
Protestan zihniyetinde kader doktrini,
Çağn(tnes1ek)
kavraınt, Asketiznı(zahitlik)
ve Rasyone1 Asketik
Kutsaınadoktrini oldukç.a be1irgin bir
şekildedikkati
çektnektedir.
2ıCalvin için iki tür insan
vardıKurtanlanlar ve sonsuz Janete
layıkgörülenler. Bu
yazgıonlar
doğtnadanönce
behrlendiğive
yaşanılannda yapacaklarıya da yapmayacaklan herhangi bir
şeylebunu
değiştiremeyecekleriıçın insanlığın eşitliği
kural olarak
reddedihniştir. İnsanlar eşlt
olarak
yaratılmaını ştır. ı2
Tann
insanı yaratmışve onun kaderini ezelden tayin
etmiştir.insana
düşen
bunu
sorgulaınaınaktır.
Caluin'e
göre~
biz kendi kendimizin sahibi
değiliz.
Bu
yüzden~
ne
usunıuzun
ne de kendiinizin sahibiyiz. Öyleyse bizi için
uygun olan
şeyinne
olduğunu araınay1 kendiınizebir erek olarak
koyınayalnn.19. Aron. a.g.e .. s.372. 20. Wcber. a.g.e .. s.75.
21. H. F.zher Bodur, "Modern Kapitalizmin Doğmasında Dini n Rolü ",Atlltnrk Ün iv.
l99L 395.
22. F.ricih Frcmm, (}z.giirH,ktcn Kaçtş, çev. Selçuk Bnchtk, Ank;:mı 1994, s~~
Kendimizi ve bize ait olan
herşeyi olabildiğince unutalım.Biz kendimize
değilTann'ya aitiz. Bu nedenle Onun için
yaşayalımve ölelim. Çonkü, insanlan
kınpgeçiren en korkunç belalardan biri
onlarınkendi
başiannahareket etmeleri
olduğuhalde, biricik
kurtuluş sığınağıda kendi kendine biçbir
şeyi bilıneyeya da istemeye
çalışmamak, yalnızca
bize yol gösteren
Tann'nın önderJiğinikabul etmektir.
23 Görüldüğügibi Calvinizm bireyi, Otoriter bir Tann
tarafından()nceden
belirlenmiş
ilahi
yazgı doğrultusundateslimiyete itmekted_ir. Ancak Weber'e göre,
insanlar eninde . sonunda
seçilmişolup
olmadıklarınıve
seçilmişlikten nasılemin
olacaklanru sorgulayacaklar ve
kurtulmuşluğun işaretlerini arayacaklardır.Gerçi
seçilmiş
olup olmama meselesi Calvin'in kendisi için bir sorun
değildi.O,
kendisini
"aracı"olarak görüyorrlu ve kendi
kurtuluşundanemindi. Buna
bağlıolarak bireylerin
seçilmişliklerinden nasılemin olabilecekleri sorusuna, te_melde
yalmz
şu yanıtıverir: Tannnm
buyruğununbilgisi ve hakiki
inancınsonucu olarak
lsa'ya duyulan
kalıcı
güven ile yetinmek
zonındayız.
24Tek
bildiğimiz,insaniann bir
kısmının kurtulacağı, diğerlerinin belalanmışolarak
kalacağıdır.
Insani hüner ya
da
suçun bu kaderi belirlemede
payı olduğunu
farzetmek, Tann'run ebediyetten bu yana
değişmeyen ınutlaközgür
buyruğununinsani etkile! ile
değişikliğe uğradığınıvarsaymak olur:
Olanaksızbir
düşünce...
Tanrının buyruğu değişmez olduğuna
göre inayeri de lutfetlikleri için vazgeçilmez,
inkar ettikleri için de
erişilmezdif.23Bu
öğretiningayri
insaniliği karşısındayüce sonuçlanna kendini adayan bir
neslin ruh hali üzerinde
şöylebir sonucu
olmuştur:Tek bireylerin
duyulmamışbir
iç
yalnızlığı.Refonn döneminde, insaniann
yaşamlanndakien
öneınli şeyebedi
kurtuluş
idi.
İnsanlar
ebediyetten
belirlenmiş
kaderlerini
karşılamak
için. kendi
yollannı·
tek
başiannakatetmek
zorundaydılar. Kiınseonlara
yardımedemezdi.
2~. Ench Fromm. Kendini Sa·\1ınan İnsan, Çev. necla Arat lstanbull994. s.122-121. 24. Weber. a.g.e., s.87
25. A.g.e .. s.82.
Hiçbir
vaiz
de. hiçbir kutsal ayin
de~
hiçbir kilise
de~ hiçbirTandıda
:Çünkü
İsa'da
.
yalnızca. seçilmişleriçin
ölmüştörve Tann onlar
iç~onun
şehadetiniebediyetten
buyunnuştur.26
Ancak
Calvincilik
dinmek
bilmeyen
insan
çabasmm
gerekliliğinivurgular.
İnsan değişmez
bir
şekilde,.
Tann'nm
buyruğuna
göre
yaşamaya çalışmalı
ve
bu
çabasından
asla
sapmamalıdır.Bu
ö~tiinsan
çabasının insanın kurtuluşu.
bağiamındSıhiçbir
yaran
olmadığı öğretisininbir
çelişkisigibi gözükür.
n
Görüldügti gibi kader
doktrlıriKalvinizmde merkezi bir konumda
)
.·-bulunmaktadır.
Bununla birlikte daha
ılımlıbir
yaklaşımla insanındünyadaki
· ..
başanları seçilmişliğinin
bir
işareti sayılarak birazcık
olsun
insanın
kaderine
.
m~daheledeaktif olmasma
kapı aralanmıştır.Böylece birey nezdinde dinsel
şüphelerden uzaklaşmak
ve
kutsanmışlıkdurumunun bir güvencesi
olarak
meslek
kavramı
tizminde önemle
durulmuştur. Aynızamanda
bireyin
içinde
bulunduğubelirsizligi
aşmasındameslek
en
uygun bir
araç
olarak ön plana
çıkmıştır.webete
göre
Almanca'daki
"meslek"
sözctlAfindet
ayru
şekilde belki
daha
açık
bir biçimde
İngilizce'deki
"calling"
sözc~de
dini bir tasanm
olduğu;
yanlışlığa
yer vermeyecek kadar
açıktır:-Tann
tarafındanverilen
bir
ödev-en
azından
böyle
bir
şeyi çagrıştınrve
somut
bir
durumda sözcük
ne
kadar güçlü
wrgulamrsa,
bu
tasanıno denli hissedilir hale gelir.
28böylece
mesleğin kutsallığımü'min
_açısından ştlpheye
_ yer
bırakmayan
bir
gerçektir. Öyleyse
birey,
çaArtldıAtna inandı~
meslekte rasyonel metodik bir
şekildedurup
dinlenmeden
büyük
bir gayret ve özveriyle
çalışmalıdır.Çalışmanm zorunluluğu seçilmişlanetlenmiş
ve zengin-fakir herkes için geçerlidir. Özellilde insaniann bir
kısmının
..
kurtulmuşluğubir
kısmınında
lanetlenmişligiyolundaki ilahi
takdire olan inanem
insanlan
ikiye bölmesi
çalışmayaengel
değildir.Zengin ve
fakirierin
reel
26. Ag.e .• s.82-83
27. Fromm,
Ölgürlükten Kaçış,S.89
toplumsal
h:ıtvattakitabakalanmalan da
çalışma açısından ayrıcalığınsebebi
değildir.
Aziz Paül'ün
"Çalışmayanyememelidir"
yaklaşımıherkes için geçerlidir.
İşe karşı
negatif bir tutum içine ginnek
kutsanmışlık
halinin
eksikliğinin
belirtisidir. Böylece meslek
çatısı altında, çalışmanınmutlak
geçerliliği açısındaninsanlar
arasıbütün
eşitsizlikler aşılmış olmaktadır.Fakat Kalvinist, Tann'ya içe dönük "mürakebe" yoluyla
ulaşıp varlığınıonun
varlığındaeritme
peşindeve
iddiasında değildir.Bir
bakımahikmetine
akıl sırennez_olan takdirin ruh ve
manası.nainmeyi kendi boyunu
aşanbir iddia
sayıpsadece
"çağrıldığma inandığı iş'de(meslekte) Tann
buynığunuicra etmekten öte
kutsal misyon
tanımayanbir
işve aksiyon
adamıile
karşı karşıyayız. 29Weber, Kalvinizmde meslek
değiştirmenin aslında düşüncesizhareket
edilmemişse
ve T
ann'nın hoş göreceğibiçimde daha
faydalıbir meslek elde etme
amacına
yönelik ise itiraz edilecek bir durum olarak
görtilmeyeceğinisöylemektedir.
Asketik
yaşambiçiminin özü ise, bireyin tüm
yaşantısınıTannsal
buynıklarçerçevesinde düzenlemesidir.
İktisadi
faaliyetin biçimlenmesi de Tann'sal irade
doğrultusunda gerçekleşir.
Buna göre,
inanır.Sadece
Tann'nın şanıylaona
lütfedilen mallanR mütemedidir.
İncil'in
hizmetkan gibi o da kendisine emanet
edilen her
kuruşun hesahımvermek
zorundadırve bir
kısmını Tann'nın şanıiçin
kullanacağı
yerde, kendizevkiiçin
kullanması,en
azındantehlikelidir. Gözü
açıkolan hangi insan bu
görüştintemsilcileriyle, bu güne kadar
karşılaşmamıştır?
İnsanın
ya hizmet eden bir mUtemet ya da "kazanç makinesi" olarak boyun
eğdiği
kendisine emanet
edilmişmülküne
karşıödev
düşüncesi,buz gibi
ağırhğıylayaşamın
üstüne çöker. Mülk
arttıkça,-asketik
yaşambiçimi
sınavıkazanırsa-.
Tann'nın şamiçin kaybolmadan tutmak ve durmadan
çalışarak çoğaltmakyükümlülüğü
de artar.
Çağdaşkapitalist ruhut birçok bölümleri gibi, bu
biçiminin
kaynağıda birkaç kök halinde
ortaçağa uzanır,fakat en önemli ahlaki
temellerini asketik Protestan
ahlakındabulur. Kapitalizmin
gelişmesindeki anlamıçok
açıktır. 30Radik~l
Kalvinizmin
Tanrı inançıylageleneksel
Hristiyanlığın Tanrı inancı arasındakiönemli fark asketik
yaşamabiçimiyle
yakındani1gilid.ir. Geleneksel
Hristiyan için T ann affedici ve
şefkatlibir baba pozisyonunda
bulunduğundanHristiyan mü'min
hayatıgünah
işlemeve
ardındangünah
çıkartmave tekrar
günaha dönme biçiminde döngüsel bir süreçten ibaretken, Kalv1nist için böyle bir
tolerans yoktur. O,.
hayatınıtümüyle Tannsal istek
doğnıltusunda,Kalvinist
inançlar çerçevesinde tanzim etmekle mükel1eftir. O nedenle bir Ka1vinist için
hayatın anlamı Tann'nın şanını
yticeJtmek ve böylece merhametini
kazanmaktır. Dolayısıylahayatta
olduğusürece
zamanınınher
anına gösterişe bulaşmadan hakkınıvennek nefsin kötü isteklerinden uzak dunnak ve
kendisini tüm
kapasitesiyle
işineadamak
zorundadır.O üzerine
düşeniyapmadan
Tanrı'danmerhamet beklemez.
Çünk~
Calvin'in
Allah'ı artık İncil'in şefkatli "babası"
değildir; erişilmesi imkansız
bir
ınesafeninötelerinde hikmetine
akıl sır eımezolan, kula
yalnızve
yalnızazarnet ve
şanınıanma ve
yüceltıneyiemreden hakim,
mütehakkim
Tann'dır.31Temelde dünyevi asketik
Protestanlıkmülk sahibi
olmanın verdiği doğalzevke vargücüyle
karşı çıkmış,tüketimi, özellikle lüks tüketimini
sınırlandınnıştır.
Buna
karşılık,mal
kazancıru,Psikolojik olarak geleneksel
ahlakınyasaklanndan
kurtarmış,kazanç
uğraşısınınzincirlerini kopanp bunu
yalnızyasal
hale getionekle
kalmamış,aynca
(tartışılananlamda)
doğrudan doğnıya Tann'nınisteği
olarak
görmüştür.Bedensel zevklere ve dünyevi mallara olan
bağlılığa karşısavaş
Püritenler'den
başkabüyük quaker
apologİstBarclay'in de
açıkça doğruladığı30. Ü1gener, a.g.e., s.4 ı.
gibi, ussal kazanca
karşıbir
savaşım olmayıp,mülkün us
dışı kullanımına karşıbir
savaşımdır. 32
Rasyonel tak di s doktrini de, T ann
tarafından verildiğine inanılangörevde
başanh
olabilmek için rasyonel-metodik bir
çalışma bayatının inkişafıiçin gerekli
motivasyonu
sağlamıştır.Buna göre,
işletmeninbürokratik örgütlenmesinde en az
"girdi" ile en çok
"çıktı"nın alınması
hedeflenmektedir.
İşin
rasyonel örgütlenmesi
yanında
rasyonel bir muhasebe de
bulunmaktadır.Weber genel olarak dinler üzerinde dururken dinlerin
teol~jikyönünü
değil,
ahlôki
yönünü önemli gönnektedir. Ona göre dinlerin teolojik
ahlakıbelli
koşullarda
ne kadar önemli olursa olsun bilgi gereçleri olmaktan öteye gidemezler.
"İktisadi
ahlak" terimi, dinlerin Psikolojik ve pragmatik temelierindeki eylem
içgüdüsüne
işaareteder. Bir iktisadi ahlak sistemi, bir ekonomik örgütlenme
biçiminin basit bir
"işlev"i değildir;hatta tersi, yani iktisadi ahlak ilkeleri hiç de
belirsiz olmayan bir biçimde ekonomik örgütlenmenin
yapısınıda
etkilediğipek
doğru değildif.J3
Hiçbir iktisadi
ahlak
sistemini
yalnızdin
belirlemiştir... dinin
belirlediği yaşam
biçimi de, belli
çoğrafi,politik, sosyal ve ulusal
sınırlariçinde
geçerli olan ekonomik ve politik faktörlerden
fazlasıylaetkilenir.
34W eber,
Protestaniılda çağdaşrasyonel kapitalizm
arasında kurduğunedensel
ilişkide
geleneksel
Hristiyanlığınteolojik boyutu üzerinde
değil,özellikle
Protestanlığın ürettiği
özel iktisat
ahlikıüzerinde önemle
durmaktadır,iktisadi
faaliyet
açısındapüriten
ahlak
Weber'ci tezin odak
noktasım oluştunnaktadır.Bu
ahiakın
da e.u önemli
özelliğirasyonel bir
içeriğinin bulunmasıdır.Weber
rasyonaliteyi · kuvvetli bir
şekildemiltemadiyen
vurgulaımştır.Çünkü, nerede
yaşam
biçiminin yönü rasyonalize
edilmişse,bu kesinlikle rasyonalizayonun
yöneldiği
yüksek
değerlerineseri
olmuştur.O halde,
değer yargılannıve tutumlan
32. Weber. a.g.e .. s.137.
33. Max Weber, Sosyoloji Yanlan. çev. Taha Parla, istanbul )987,s.227-228.
34. Ag.e .. s.228.
belirleyen dindir. Tam bir kesinlik bulunmasa da dinsel
yargılar,ahlaki bir
rasyonalizasyon
yapılabildiğisürece etkili olurlar ve çok kare de kesin sonuç
verirler.
35Weber'e göre
dünyanınher yerinde tarih boyunca rastlandabilecek küçük
akılcı
mezhepleri saymazsak, mistik bir çerçeveden rasyonel .. bir ahlak
anlayışı çıkannakyahnz
Batılıve Asketik
Protestanlığın(Kalvinist, Methodist v.B. Gibi)
kilise ve tarikat örgütleri
tarafından başanlımştır.Gerçi bunda
Hristiyanlığonkendi
temel dayanaklan kadar, böylesi yeni bir yoru ortaya
çıkannayı elverişlibir
kültürel birikimin rolü büyük
olmuştur.O,
dünyayı reddetmediğigibi eski
çağdakiKatolildik'likteki
insanlığınölümsüz
"dünyasının olumlanması"yolundaki safiyan e
düşünceler
konusunda dikkatli
davrandı. Dünyayıkutsal olan, kutsal olmayan
(din-dünya, dini-laik gibi yapay)
ayırırnlarabölmeye gitmedi. Ahlaki
olanı akılcıbir
yolla
nesı,elolan dünyevi
hayatıniçinde
gösterıneyi başardı.36Weber'e göre dini etik ve dünyevi verim
arasındakigerilim kendini daha çok
ekonomi ve siyaset
alanındagösterir.
Şüphesizkendi içinde nesnel bir
gelişmekaydedecek bir ekonomi ile inanca
dayalıbir ahlak sistemi bütünüyle
uzlaşmayacaktır. Protestanlık
ekonomik çerçevedeki bütün etkinlikleri, Tann
nzasını
kazanmaya yönelik bir eylem olarak
düşünmüşve
kutsamışama zamanla
özdeki
"kurtuluş"ve ilahi
yardım inancı anlamınıgittikçe
yitirmiştir. 37W eber
açısundan
Kalvinist
ahiRkınen verimli yaru salt
yanısalt dinsel konutann aksine,
bireysel
davraruşınPüriten ahiakla
özdeşleşmesinden kaynaklarunaktadır.Çok
çalışma, kazandığını
israf etmeme tutumu kutsala
dayandınlmaktadır.Görüldüğü
gibi Weber ahlak
kavramınıkendi içinde bir
ayınmatabi tutar.
Mesela bir organik/toplwnsal ahlak ile bir püriten ahlak
farklı şeylerdir.Birincisi
katılaşmanın mekanizmasını oluşturur;
bir rasyonaliteye sahip olan, püriten
35. A.g.e .. s.245. . ~~~,·-"~:·;~~<7>.
36. Mustafa Aydın, Dinin Dünyevileşme Sorunu:Protestanlık ve İslam, Bilgi ve Hikmet Derg. s:f.>;'~{~~~(.
.. ·:·,--.
s.45. <i; ·~·'-·' h·~ .,.,~.,.:-.,
ahlaktır.
Bu da
Protestanlıkdini
eğilimine bağlıolarak ortaya
çıkmış, dünyevileşmeninen somut
alanıolan ekonomide kendini
göstennişve son
yüzyılların
en önemli ekonomik-sosyal/kültürel olgusu olan kapitalizmi
doğunnuştur. 38
Max Weber Luthereilikle
Kalvinciliği birçokaçıdan karşılaştırmıştır.Ona
göre, Luthercilikte bireyler, ilke olarak
Tann'nın onlarıbir kez
yerleştirdiğimesleklerinde ve yerlerinde
kalmalıdırlarve dünyevi
işlerle uğraşılan,bu
verilmiş sınırh yaşamdurumu içinde
kalmahdır.39Fakat Luther için,
ıneslek kavaraınıgeleneksel
bağlantılariçinde
kaldı.Meslek,
insanınkendini uydunnak zorunda
olduğuveTann buyruğu
olarak kabul
ettiği şeydir.Bu
anlayış,varolan
başkabir
düşünceyi
de
bastırdı,o da
şuydu:Meslek
uğraşısıTann'run
verdiğibir ödev ya da
daha
do~sutek ödevdir ve ortadox
Lutherciliğinin gelişmesibu
eğilimidaha da
artırdı.
Fakat olumsuz olan bir yön
vardı: dünyevi ödevlerin asketik ödev
tarafından aşılmasının dışanda bırakılması
ve önceden
verilmiş yaşam koşullaniçinde otoriteye ve Tann'ya boyun
eğmenin öğretilmesiburadaki tek
ahlaki
sonuç
'd'
40ı ı.
Hangi
açıdan değerlendirillise değerlendirilsinkesin olan bir
şeyvar o da
şu:
Püriten
iş ahlakıbireyin rasyonel-metodik bir
çalışmaya yönelınesindeönemli
bir motivasyon
sağlamış,bireyi
yoğunbir
çalışmafaaliyetine
sokmuştur.Bir
yandan da onu tutmlu olmaya
çağınnışve bu
çağnyıda dini bir görev olarak ilahi
kaynağa dayandınruştır:
Sonuçta durup dinlenmeden
yaratılanservetin-israfa ve
gösterişegiden yol
kapalı
olunca-önünde
boş bulduğutek yöne (tekrar
yatınmve üretime)
kanallanışıve sonunda belki
mutaassıpKalvinistin bayalinden
geçinnediğive asla
hoşgönneyeceği
ölçüde madde birikimi: Kapital ve
iştekapitalizm!
4138. Ag.m .• s.46.
39. Weber. Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu. s.68.
40. Ag.e .. s.69.
41. Ülgener, a.g.e., s.4J.
IV-WEBER'DE PROTESTAN
AHLAKI
VE
KAPİTALİZM
Yukanda da
açıklandığıgibi Weber, genelde din ile ekonomik örgütlenme
biçimi
arasında,özelde ise Protestanhkla
çağdaşrasyonel
Batıkapitalizmi
arasındanedensel bir
ilişki kunnaktadır.Bu
ilişkiyisistematik ve özgün olarak inceleyen ilk
kişi·
yine ünlü Alman sosyolog Max W eber' dir.
W
eber'in bu anlamda, hareket
noktası ç.ağdaş
rasyonel kapitalizmle Protestanhk, özellikle de Kalvinizm
arasındakurduğu
nedensel
ilişkidir.Bu
ilişki,ekonomik örgütlenmeyi, özellikle
çağdaş Batıkapitalizminin
gelişmesindemüessir olan din
dışındakipek çok
değişkeninetki
payının bulunduğu gerçeği
kabul edilse de esasen Kalvin'ci Püriten
ahiakın çağdaşkapitalizmin
gelişmesinde doğrudanbelirleyicibir etkisinin
bulunduğubiçiminde-dir.
Kalvinizın'in çalışınayı
dine
dayandırarak kutsaması, çalışıpkazanmakla
elde edilen
başarılanebedi
kurtuluşunbir
işareti saymasıve bu çerçevede
oluşturduğu
özel püriten
iş ahlakınınKalvinist mü'minin
davranışlanmŞekillendirerek
onu asketik bir hayat
anlayışınagötünnesi ve buna
bağlıolarak da
lüks tüketime ve dünya zevklerine
karşıbireyi negatif bir
tutum
ve
davranışaiterek
israfa giden yolu
kapatması,tersine onu rasyonel-metodik bir
anlayışlamaddi
üretime yönlendirmesi ve bu süreç sonunda elde edilen gelirin sürekli yannma
kaydınlarak
yeniden üretime
dönüştürülmesisonucu biriken sermayenin
çağdaşrasyonel kapitalizmi ortaya
çıkardığıyolundaki
iddiasım düşüncelerininmerkezine
koymuştur.