• Sonuç bulunamadı

1858 numaralı Trabzon şer'iyye sicilinin transkripsiyon ve değerlendirilmesi (H.1102-1104, m.1691-1693)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "1858 numaralı Trabzon şer'iyye sicilinin transkripsiyon ve değerlendirilmesi (H.1102-1104, m.1691-1693)"

Copied!
291
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TARİH ANABİLİM DALI

TEZLİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI

1858 NUMARALI TRABZON ŞER῾İYYE SİCİLİ’NİN TRANSKRİPSİYON VE

DEĞERLENDİRİLMESİ (H.1102-1104, M.1691-1693)

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Hatice YETİM

MAYIS - 2019

TRABZON

(2)

TARİH ANABİLİM DALI

TEZLİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI

1858 NUMARALI TRABZON ŞER῾İYYE SİCİLİ’NİN TRANSKRİPSİYON VE

DEĞERLENDİRİLMESİ (H.1102-1104, M.1691-1693)

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Hatice YETİM

Tez Danışmanı: Dr. Öğr. Üyesi Miraç TOSUN

MAYIS - 2019

TRABZON 

(3)
(4)

BİLDİRİM

Tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek

sunulduğunu, ayrıca KTÜ-Sosyal Bilimler Enstitüsü Tez Yazım Kılavuzu’na uygun olarak

hazırlanan bu çalışmada bana ait olmayan her türlü ifade ve bilginin kaynağına eksiksiz atıf

yapıldığını aksinin ortaya çıkması durumunda her tür yasal sonucu kabul ettiğimi beyan ediyorum.

Hatice YETİM

20.05.2019

(5)

ÖNSÖZ

Tarihin araştırılıp incelenmesinde en önemli kaynaklar birinci el kaynaklardır. Bu kaynaklar

aracılığıyla Osmanlı Devleti’nin tarihi araştırılarak gün yüzüne çıkarılmaktadır. Yapılan bu

araştırmalar genellikle siyasi açılardan değerlendirilmiş ve açıklanmıştır. Fakat son yıllarda yerel

tarihin araştırılması ve incelenmesinde dikkate değer bir artış yaşanmaya başlamıştır. Bilindiği

üzere tarih bir bütün halinde birbiriyle ilişkili haldedir. Bu nedenledir ki sadece siyasi tarihin değil

aynı zamanda yerel tarihin de incelenip öğrenilmesi gerekmektedir. Böylece Osmanlı Tarihi sosyal,

ekonomik ve kültürel açılardan incelenip meydana gelen olaylara farklı boyutlardan bakılmaya

çalışılmaktadır. Yerel tarihin incelenmesinde bize yardımcı olan kaynaklardan bir tanesi de şer῾iyye

sicilleridir. Osmanlı Devleti’nin yönetim ve işleyişi dönemin kadıları tarafından kayıt altına alınan

sicillerde görülmektedir. Bu kayıtlar yerel tarih çalışmak isteyenlerin birinci el kaynağı olarak

araştırılmayı beklemektedir. Araştırmacılar bir şehrin tarihini sosyal, ekonomik ve kültürel olarak

incelerken kadı sicillerinden yararlanmaktadır. Bu çalışmada yapılmış olan transkripsiyon ve

değerlendirme ile 17. yy sonlarında İmparatorluğun Kutsal İttifak Savaşlarıyla uğraştığı dönemde

Trabzon’da meydana gelen olaylar ve kayıt altına alınan davalar açıklanmıştır. Kayıtlar konularına

göre gruplandırılarak ve önemli görülen yerler tablolarla açıklanarak belirtilmiştir. Böylece bu

çalışmanın, dönemi araştırmak isteyenlere kaynak teşkil edeceği düşünülmektedir.

Çalışmam sırasında benden yardımlarını esirgemeyen ve fikirleriyle bana yön veren değerli

danışmanım Dr. Öğr. Üyesi Miraç TOSUN’a teşekkürü bir borç bilirim. Tez yazım sürecinde

desteklerini benden esirgemeyen kıymetli hocalarım Prof. Dr. Kenan İNAN’a, Prof. Dr. M.

Alaaddin YALÇINKAYA’ya şükranlarımı sunarım. Lisans ve yüksek lisans döneminde derslerini

aldığım ve bilgi dağarcığımın gelişmesinde bana katkıları olan Karadeniz Teknik Üniversitesi

Tarih Bölümü hocalarına müteşekkirim. Ayrıca çalışmam sırasında desteklerini esirgemeyen

arkadaşlarım Gülsüm MAMAŞ ve Kübra AFACAN’a teşekkürlerimi sunarım. Tez yazım

aşamasında birlikte hareket ettiğim ve bilgi alışverişinde bulunduğum sınıf arkadaşım Vildan

KARA’ya teşekkür ederim. Son olarak eğitim hayatım boyunca benden maddi ve manevi

desteklerini esirgemeyen, her anımda koruyucu bir melek gibi yanımda olan kıymetli annem,

babam ve kardeşime minnettarım.

(6)

İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ ... IV

İÇİNDEKİLER ... V

ÖZET ... VII

ABSTRACT ... VIII

TABLOLAR LİSTESİ ... IX

KISALTMALAR LİSTESİ ... X

GİRİŞ ... 1-12

BİRİNCİ BÖLÜM

1. TRABZON ŞER῾İYYE SİCİLLERİ ÜZERİNE YAPILAN ÇALIŞMALAR ... 13-26

İKİNCİ BÖLÜM

2. SİCİLDEKİ KAYITLARIN KONULARA GÖRE DAĞILIMI VE

DEĞERLENDİRİLMESİ ... 27-61

2.1. 1858 Numaralı Trabzon Şer῾iyye Sicilinin Genel Özellikleri ... 27

2.2. 1858 Numaralı Trabzon Şer῾iyye Sicilindeki Konu Türleri ... 28

2.2.1. Mülk Satışları ... 28

2.2.2. Vasi Tayini (Vesayet) ... 28

2.2.3. Miras Anlaşmazlığı ve Veraset ... 29

2.2.4. Borç-Alacak ... 29

2.2.5. Sulh ... 30

2.2.6. Asayiş (Eşkıyalık, Darp, Yaralama ve Öldürme) ... 31

2.2.7. Hibe ... 32

2.2.8. Has Gelirleri ... 32

2.2.9. Köle Azadı ve Anlaşmazlığı ... 32

2.2.10. Cizye Vergisi ... 33

2.2.11. Nikâh ... 34

2.2.12. Boşanma ... 44

(7)

2.2.16. Diğer Kayıtlar ... 47

2.3. 1858 Numaralı Defterde Geçen İdâri Birimler ... 51

2.3.1. Defterde Geçen Sancak, Kaza ve Nahiye Adları ... 51

2.3.2. Defterde Geçen Mahalle İsimleri ... 52

2.3.3. Defterde Geçen Önemli Şahıslar ve Görevleri... 54

2.3.4. Trabzon Şehrinin Fiziki Yapısını Oluşturan Mimari Eserler ve Vakıflar ... 57

2.3.5. Defterde Geçen Meslek Grupları ... 58

SONUÇ ... 62

YARARLANILAN KAYNAKLAR ... 65

EKLER ... 81

(8)

ÖZET

Bu çalışmada, 1858 Numaralı Trabzon Şer῾iyye Sicili’nin transkripsiyon ve değerlendirilmesi

yapılarak genelde Osmanlı Tarihi ve özelde Trabzon Tarihi çalışmalarına katkı sağlamak

amaçlanmıştır. Çalışmanın ana konusunu meydana getiren sicil defteri H. 1102-1104/ M.

1691-1693 yılları arasındaki kayıtlardan oluşmaktadır. Bu kayıtlar sosyal, ekonomik, kültürel, iktisadi ve

hukuki açılardan bilgiler vermektedir.

“1858 Numaralı Trabzon Şer῾iyye Sicili’nin Transkripsiyon ve Değerlendirilmesi (H.

1102-1104/ M. 1691-1693)” adlı bu çalışma iki bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde tezin amacı ve

yöntemi kısaca belirtilmiştir. Daha sonra Trabzon Tarihi ve defterin kayıt altına alındığı yıllardaki

Osmanlı Tarihi hakkında bilgi verilmiştir. Birinci bölümde Trabzon Şer῾iyye Sicili kullanılarak

yapılan çalışmaların detaylı bir listesi bulunmaktadır. Bu kısımda Trabzon kadı sicilleri

kullanılarak yazılan kitap, makale ve doktora tezlerinin isimleri ile yüksek lisans tez çalışmaları

belirtilmiştir. İkinci bölüm ise üç ana başlıktan oluşmaktadır. Öncelikle sicilin genel özellikleri

hakkında bilgi verilmiştir. Daha sonra defter içerisinde bulunan kayıtlar konularına göre tasnif

edilmiş ve tek tek değerlendirilmiştir. Son olarak defter içerisindeki idari taksimat, mesleklerin

analizi, kayıtlarda geçen önemli kişilerin isimleri ve şehirde bulunan önemli yapılar tek tek

belirtilmiştir. Çalışmanın ekler kısmında ise 1858 numaralı Trabzon Şer῾iyye Sicili’nin

transkripsiyon edilmiş kısmı bulunmaktadır.

(9)

ABSTRACT

In this study, it is aimed to contribute to the studies of Ottoman History in general and

Trabzon History in particular by transcription and evaluation of the Shari’a Registry of Trabzon

Numbered 1858. The main subject of the study consists of the records between H. 1102-1104/ M.

1691-1693. These records provide imformation on social, economic, cultural, economic and legal

aspects.

This study, titled as “Transcription and Evaluation of Shari’a Registry of Trabzon Numbered

1858 (H. 1102-1104/M. 1691-1693)” consists of two parts. The aim and method of the thesis are

briefly mentioned in the introduction. Later, a brief information is presented on Trabzon and the

Ottoman History in the years when the registry book was recorded. In the first part, a detailed list

of the studies which also used Shari’a Registry of Trabzon is given. In this section, the names of

the books, articles and doctoral and master’s thesis studies that are written by using Trabzon Kadi

registers are stated. The second section consists of three main topics. Firstly, the general

characteristics of the registry are given. Then the records in the registry book are classified

according to their subjects and evaluated particularly. Finally, the administrative partition in the

registry book, the analysis of occupations, the names of the important persons in the records, and

the important structures in the cities are indicated specifically. In the annexes of the study, a

transcribed text of the Shari’a Registry of Trabzon Numbered 1858 is presented.

(10)

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo Nr.

Tablo Adı

Sayfa Nr.

1

Sulh Davalarının Dini Gruplar Arasındaki Dağılımı ... 31

2

1858 Nolu Deftere Göre Köle Milliyetleri ... 33

3

Defterdeki Nikâh Kayıtlarının Vekilli ve Vekilsiz Oluşu ... 35

4

Nikâh Kayıtlarındaki Kadının Medeni Durumu ... 35

5

Defterde Mevcut Nikâh Akdi Kayıtları ile Mehir Miktarları ... 36

6

Defterde Bulunan Boşanma ile İlgili Kayıtlar ... 45

7

1858 Nolu Defterdeki Konu Türlerinin Dağılımı ... 49

8

Defterde Geçen Diğer Kayıtlar ... 50

9

Sicil Defterinde Adı Geçen İdâri Birimler ... 52

10

Defterde Geçen Mahalle İsimleri ... 53

11

Trabzon’da Bulunan Ehl-i Örf ve Şer῾ ... 54

12

Trabzon Şehrinin Fiziki Yapısını Oluşturan Mimari Eserler ve Vakıflar ... 58

(11)

KISALTMALAR LİSTESİ

TŞS.

: Trabzon Şer῾iyye Sicili

OTAM

: Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi

İSAM

: İslam Araştırma Merkezi

KTÜ

: Karadeniz Teknik Üniversitesi

SBE

: Sosyal Bilimler Enstitüsü

a.g.e.

: adı geçen eser

bkz.

: bakınız

Ed.

: Editör

H.

: Hicri

M.

: Miladi

İA

: İslam Ansiklopedisi

DİA

: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

Haz.

: Hazırlayan

vd.

: ve diğerleri

vb.

: ve benzerleri

TTK

: Türk Tarih Kurumu

s.

: sayfa

Çev.

: çeviren

(12)

GİRİŞ

Osmanlı Devleti’nin Kutsal İttifak Savaşlarıyla uğraştığı bir dönemde Trabzon’da meydana

gelen olayların kayıt altına alınmış olduğu bu sicil defteri, dönemi daha iyi anlamak için

incelenmeye çalışılmıştır. Seçilmiş olan bu defterin transkripsiyonu yapılırken kelimelerin doğru

yazılışlarının bulunması için İstanbul Kadı Sicilleri’nden faydalanılmıştır.

1

Ayrıca okunamayan

kelimelerin bulunabilmesi için kadı sicillerinden taramalar yapılmıştır. Mümkün olduğunca aynı

kelimelerin standartizasyonuna dikkat edilmiştir. Sicilin okunmasında İstanbul Kadı Sicilleri’nden

faydalanıldığı gibi konuyla alakalı sözlüklerden, ansiklopedilerden de faydalanılmıştır.

Transkripsiyon edilen defterin sayfa numaraları belirlenmiş ve boş sayfalar ya da iptal edilen

kayıtlar tespit edilmiştir. Daha sonraki süreçte defter içerisindeki kayıtların içerikleri tek tek

belirlenmiş ve kategorilere ayrılmıştır.

Üzerinde çalıştığımız 1858 numaralı Trabzon Şer῾iyye Sicil defterinde yazılanlar en doğru

şekilde transkripsiyon edilmeye çalışılmıştır. Tabiki eksik kalan bazı yerler bulunmaktadır.

Genelde defterden kaynaklanan hatalardan dolayı kararmış ya da silik olan yerler okunamamıştır.

Ayrıca defterde geçen bazı yer isimleri ve özel isimler okunamamıştır. Defter transkripsiyon

edilirken bazı kurallar baz alınarak çalışılmıştır. “Ayn” harfi (῾), “hemze” işareti (’), kesme işareti

('), uzatma işareti (ˆ), okunamayan yerler (…), okunuşundan emin olunmayan kelimeler (?),

Arapça tabirler [Arapça], defterde metnin içinde boş olan yerler [boş], silik ve kararmış olan yerler

[silik] şeklinde yazılmıştır. Ayrıca transkripsiyon edilirken sayfa numaraları “a” ve “b” şeklinde

düzenlenerek verilmiştir.

Çalışılan tez iki ana bölümden oluşmaktadır. Giriş kısmında Trabzon Tarihi ve dönemin

Osmanlı Tarihi’nden bahsedilmiştir. Birinci bölümde Trabzon Şer῾iyye Sicilleri üzerine yapılan

çalışmalar; tezler, kitaplar ve konuyla alakalı makaleler şeklinde tasnif edilmiştir. İkinci bölümde

ise sicil defterinin genel özellikleri, sicildeki kayıtların konularına göre ayrılması ve analizi,

defterde geçen sancak, kaza ve nahiye adları, önemli şahıslar ve görevleri, Trabzon şehrinin fiziki

yapısını oluşturan mimari eserler hakkında bilgiler verilmiştir. Tezin ekler kısmında ise 1858

numaralı Trabzon Şer῾iyye Sicili’nin transkripsiyon edilmiş kısmı bulunmaktadır. Ayrıca bu

bölümde şahıs adları üzerinde çalışmalar yapılarak, nikâh akidlerini tek tek incelenip

değerlendirilmiştir. Şuhudül hallerde geçen isimler dâhil herkese mesleki grup yapılarak

açıklanmıştır.

1

(13)

karşımıza çıkan bu kayıtlar ile üzerinde çalışılan dönem; sosyal, ekonomik ve kültürel olarak

incelenmiştir. Ayrıca şehirde bulunan dini ve kültürel yapılar, halkın yaşamış olduğu evlerin

özellikleri ya da Trabzon halkının arasında sorun oluşturan olaylar tek tek tespit edilmiş ve kayıt

numaralarıyla açıklanmıştır. Üzerinde çalışılan 1858 Numaralı Trabzon Kadı Defteri’nin incelenip

yorumlanabilmesi için öncelikle o şehrin tarihinin bilinmesi gerekmektedir. Trabzon şehrinin

tarihine kısaca bakacak olursak;

Şehrin kuruluş tarihi tam olarak bilinmemekle birlikte, bu şehre dair önceki dönemlere ait

yalnızca efsanelerin var olduğu söylenmektedir. Ayrıca M.Ö. 756’da Milet kolonisinin de burada

bir süre bulunduğu ifade edilmektedir. Bu bilgiye göre şehir Sinop’a bağlı ve bu bölgeye vergi

ödemektedir. Ayrıca buraya “Trapezus”, “Trapeza” denilmekteydi ve bu şekilde değişerek

günümüze geldiği bilinmektedir.

2

Daha sonraki dönemde, Pers İmparatorluğu’nun çöküşüne doğru

Trabzon, Roma ile dostanî ilişkilere girmiş ve daha sonrasında Roma’ya bağlı kalmıştır. Justinyen

döneminde bu bölgenin Karadeniz Valiliği’nin bir şehri haline geldiği dile getirilmektedir. 705

yılında ise Müslüman Araplar Trabzon’a girmiş ve burada İslamiyet’i tanıtmışlardır. Fakat şehir

Arap etkisinden uzak kalmıştır.

3

1071 Malazgirt Zaferi ile Türklerin Anadolu'ya gelmeye

başlamıştır. Böylece Trabzon’a da bir yöneliş olmuş fakat şehrin kayalık ve engebeli arazilerle

çevrili olması durumu zorlaştırmıştır. Her ne kadar zor bir coğrafya olsa da Karadeniz kıyılarında

olan limanlar sayesinde Trabzon, Doğu ve Kafkaslarla irtibatın sağlanması açısından önemli

stratejik bir konuma sahip olmasından dolayı vazgeçilmez bir bölge olmuştur.

4

Bu dönemde

bölgeye karşı Selçukluların akınları olurken bir yandan da Gürcistan’ın saldırıları

gerçekleşmektedir. 1089 yılında tahta geçen Gürcistan Beyi David, bu dönemde güçlenerek

Trabzon’a kadar olan Karadeniz kıyılarını ele geçirmiştir.

5

12. yy’ın ilk çeyreğinde siyasi açıdan Bizans karışık bir vaziyette bulunmaktadır. 1182’de

çocuk olan Alexis ile birlikte bu karışıklıktan sağ kurtulan Andronicus, tahta geçerek kardeşinin

oğlunun ölüm emrini vermiştir. Fakat daha sonra yaşanan birtakım olaylar neticesinde Andronicus

da öldürülmüş ve var olan karışıklık üzerine bir Haçlı Seferi de meydana gelmiştir. Bizans tarihi

için bu durum bir dönüm noktası olmuştur. Andronicus’un katledilmesiyle Haçlılar İstanbul’u

yağmalamış ve buradan kaçanlar prenslikler kurmaya başlamışlardır. Böylece İstanbul’da bulunan

2

Heath W. Lowry ve Feridun M. Emecen, “Trabzon”, DİA, 41, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul, 2012, s. 296.

3

Şehabeddin Tekindağ, “Trabzon”, İslam Ansiklopedisi, 12/1, MEB Yayınları, İstanbul, 1979, s. 460.

4

Temel Öztürk, Osmanlıların Kuzey ve Doğu Seferlerinde Savaş ve Trabzon, Serander yayınları, Trabzon, 2011, s. 31.

5

Jakob Phillipp Fallmerayer, Trabzon İmparatorluğu’nun Tarihi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 2011, s. 17-19.

(14)

Türkler tarafından fethedilene kadar devam edecek olan Trabzon Rum imparatorluğu 1204

tarihinde kurulmuştur. Ayrıca Pontus adı da bu tarihten itibaren bu yeni kurulan devlet için

kullanılmaya başlanmıştır.

7

Fakat Trabzon İmparatorluğunun kurucusu I. Alexis öldükten sonra

Samsun, Sinop ve Ereğli toprakları kaybedilmiş ve imparatorluk Trabzon şehri ile sınırlı kalmıştır.

8

Ayrıca Oğuz boylarından biri olan Çepniler 1277 tarihinde Trabzon Rum İmparatorluğuyla

savaşarak bir deniz zaferi kazanmıştır. Karadeniz’in önemli liman şehri olan Sinop’un ele

geçirilmesine engel olmuşlardır.

9

Kösedağ Savaşı sonrasında güç kaybetmeye başlayan Selçuklu Devleti ve sonrasında kurulan

beylikler döneminde Osmanlı Devleti güçlenmeye başlamıştır. Özellikle Yıldırım Bayezid

dönemindeki fetihler ile birlikte, Trabzon İmparatorluğu ilk defa Selçuklu Devleti’nden başka

güçlü bir devletle karşılaşmıştır. Daha sonra 1402 yılında Timur Beyliğinin Ankara Savaşı’nda

bütün dengeleri değiştirmesi ile sıra Trabzon İmparatorluğu’na da gelerek 1404 yılında haraç

verme şartı ile kendi beyliğine bağlamıştır.

10

Bu dönemden sonra Osmanlı Devleti Çelebi Mehmed

ile yeniden kurulmuş ve güçlenmeye başlamıştır. II. Murad’ın saltanatı ile Trabzon’a dair ilk

harekât gerçekleşmiştir. Burada bir yağma ve hasar verme söz konusu olmuşsa da bu durum çok

etkili olamamıştır. Sonrasında Trabzon’a karşı yapılan en etkili girişim Fatih Sultan Mehmed

döneminde olmuştur. 1461 yılına gelindiğinde, bu yılın bahar aylarında yapılan hazırlıklar ile

birlikte herkes bu seferin ne tarafa olacağını endişe ile merak ederken, Sinop Beyi İsmail Bey

durumdan çekinerek Papa II Pius’a bir mektup yazarak bu seferin aslında Yunanistan’a olacağını

ve ittifak kurmak istediğini belirtmiştir. Bunun üzerine Fatih Sultan Mehmed Sinop Bey’ine bir

mektup göndererek, seferin Sinop üzerine olmadığını Trabzon üzerine olduğunu söylemiştir. Fakat

gerçekte öyle değildir ve Sinop Beyi’nin oğlu çeşitli hediyelerle sultanın yanına geldiğinde şehri

teslim etmesi istenmiştir. Fatih Sultan Mehmed önce Cenevizlilerin elinde olan Kastamonu ve

Sinop’u ele geçirmiştir.

11

Hiçbir müdahaleye gerek kalmadan alınan bu beylik ile birlikte, ordu

Amasya ve Sivas üzerinden ilerleyerek Erzincan’ı fetheder ve Trabzon topraklarına giriş yapmış

12

6

Fallmerayer, a.g.e., s.29-37; Lowry ve Emecen, a.g.m., s. 297; Dönem hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Murat Keçiş,

Trabzon Rum İmparatorluğu ve Türkler (1204-1404), Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2013.; Feridun

Emecen, “Trabzon Eyaletinin Batı Sınırları”, Trabzon Tarihi İlmi Toplantısı (6-8 Kasım 1998), Kemal Çiçek vd. (Haz.), Trabzon, 2000, s. 159-166.

7

Lowry ve Emecen, a.g.m., s. 297.

8

Emecen, “Trabzon Eyaletinin Batı Sınırları”, s. 159.

9

Kenan İnan, “Trabzon’un Fethi”, Mahmiye-i Trabzon Mahallatından Onyedinci Yüzyıl Ortalarında Trabzon’da

Sosyal ve İktisadi Hayat, Trabzon Belediyesi Kültür Yayınları, Trabzon, 2013, s. 16.

10

Fallmerayer, a.g.e., s. 206-217.

11

İnan, “Trabzon’un Fethi”, s. 20.

12

(15)

tarihçiler fethin asıl tarihinin 15 Ağustos 1461 olduğu üzerinde durmaktadırlar.

15

1461 tarihinde Trabzon fethedilince Gayrimüslim nüfus kaleden çıkarılıp yerine Müslüman

nüfus yerleştirilmiştir. Fetihten sonra kentin toplam nüfusu XV. yüzyılda beş bin, XVI. yüzyılda on

bin XVII-XVIII. Yüzyıllarda on beş bin kişidir.

16

1461 tarihinde Osmanlı egemenliğine giren

Trabzon ilk başlarda bağımsız yönetici ve kumandanlar, kale dizdarları, subaşılar, kadılar

tarafından yönetilmeye başlanmıştır.

17

Osmanlı hâkimiyetindeki Trabzon’un ilk yöneticisi Gelibolu

Sancak Beyi Donanma Komutanı Kasım Bey olmuştur.

18

Daha sonra 1465 yılına kadar birkaç

yönetici değişikliğinden sonra buradaki en önemli yöneticilerden biri olan Zağnos Paşa bölgeye

vali olmuştur. İstanbul’un Fethi esnasında da önemli bir isim olan Zağnos Paşa, önemli bir yer olan

Akçakale’yi almıştır. 1469 yılında görevinden ayrılmıştır. Bu dönemde Sofu Ali Bey, Mahmud

Paşa gibi önemli devlet adamlarının da bu bölgeye vali olarak atandıkları bilinmektedir. 1470 yılına

ise Trabzon artık Şehzade Sancağı haline gelmiştir. Aynı yıl, Fatih Sultan Mehmed’in Şehzade

Bayezid’den olma torunu Abdullah’a Trabzon valiliği verilmiştir. 1489 yılında Trabzon Valiliği

Şehzade Selim’dedir. Bu dönemde Trabzon’un bir şehir gibi değil de bir başkent gibi olduğu

söylenmektedir. Bu dönemde Doğu’da başlayan ve gelişen Şiilik, Şehzade Selim tarafından bir

tehlike olarak görülmektedir. Bu gerekçeyle Trabzon’da askerî birlikler kurularak, 1491 tarihinde

surlar onarılmıştır. 1494 tarihinde Şehzade Süleyman dünyaya gelmiş ve 15 yaşına kadar bu

şehirde yaşamıştır. 1512 yılında Yavuz Sultan Selim’in tahta geçmesi ile birlikte, Trabzon

Valiliği’ne İskender Paşa getirilmiştir. Bu dönemde doğuda Safevi Devleti kurulmuştur. Safevi

Devleti bir tehlike olarak görüldüğü için bu devletle sürekli bir savaş halinde idi. XVI. yüzyıldan

1639 yılına kadar Trabzon önemli bir askeri nokta haline geldi.

19

Ayrıca 1515 tarihli tahrir

defterinden edinilen bilgilere göre Trabzon Sancağı 1514 yılına kadar Rum eyaletine bağlı olarak

kalmıştır.

20

Kanuni Sultan Süleyman’ın saltanatına kadar birkaç vali değişikliği olmuştur. Zamanla

devletin genişlemesi ile idari taksimatta gidilmiş ve merkezi beş livadan oluşan Trabzon meydana

gelmiştir. 1535 yılına gelindiğinde ise Trabzon livası, Erzurum Eyaleti’ne bağlanmıştır. III.

13 Heath W. Lowry, Trabzon Şehrinin İslamlaşma ve Türkleşmesi, Boğaziçi Üniversitesi Yayınları No. 159, İstanbul,

1981, s. 5.

14

İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, 2, TTK Yayınları, Ankara, 2006, s. 55.

15

İnan, “Trabzon’un Fethi”, s. 24.

16

Necmettin Aygün, Onsekizinci Yüzyılda Trabzon’da Ticaret, Serander Yayınevi, İstanbul, 2005, s. 59.

17

Aygün, a.g.e., s. 20.

18

Melek Öksüz, Onsekizinci Yüzyılın İkinci Yarısında Trabzon, Serander Yayınları, Trabzon, 2006, s. 33.

19

Lowry ve Emecen, a.g.m., s. 297; Goloğlu, a.g.e., s. 34-49.

20

M. Hanefi Bostan, XV-XVI. Asırlarda Trabzon Sancağında Sosyal ve İktisadi Hayat, TTK Basımevi, Ankara, 2002, s. 19.

(16)

olduğu söylenmektedir.

21

1651 yılında Trabzon Valiliği’ne Köprülü Mehmed Paşa’nın atandığı

görülmektedir. 1654 yılında ise valiliğe Mir-i Miran Yusuf Paşa atanmış, fakat geçimsizlik

sebebiyle ile mahkemelere düşerek görevden azledilmiştir. Bu dönemde var olan Kazak saldırıları

nedeniyle, önemli bir nokta haline gelen Azak Muhafazası’na Trabzon valileri atanmıştır. 1659

yılında valiliğe Dilaver Paşa atanarak, saldırılara karşı dikkatli olunması emredilmiştir. Bu

dönemde valilerin sürekli değiştiği Azak Kalesi muhafazası etrafında bir savunma oluşturulduğu

görülmektedir.

22

Çünkü coğrafi konum gereği Azak’a Trabzon limanından asker ve cephane

gönderilmekteydi.

23

Trabzon, hem deniz yolu hem de kara yoluyla bağlantısı olan önemli bir şehir

idi. Ayrıca Doğu ile Batı’yı bağlayan İpek Yolu’nun denize açılan bölgesi konumundaydı.

24

1683 Viyana Bozgunu sonrasındaki savaş döneminde bu bölgeye özen gösterilmiştir. Rusya

ile olan savaş hali her ne kadar 1681 Edirne Antlaşması ile sona erse de, 1682’de Deli Petro’nun

Rus Çarı olması ile yeniden alevlenmiştir ve Azak Kalesi yeniden hedef haline gelmiştir.

25

1686

yılında Trabzon Valiliği Mir-i Miran Mustafa Paşa’ya verilmiş ve Rusların Kırım’a seferi üzerine

vali Azak’a gitmiştir. Aynı dönemde İstanbul’da asker de ayaklanırken, 1687 yılında IV. Mehmed

tahttan indirilmiştir ve yerine II. Süleyman tahta geçmiştir. Bu dönemde savaşlar şiddetlenerek

devam ederken, valiler de değişmeye devam etmektedir. İnceleğimiz dönemde ise Trabzon

valisinin Derviş Ahmed Paşa olduğu bilinmektedir.

Trabzon Tarihi hakkında edinilen bilgi aracılığıyla üzerinde çalışılan defter daha verimli

şekilde incelenmektedir. Sadece Trabzon Tarihi değil aynı zamanda defterin kayıt altına alındığı

dönemde Osmanlı Devleti’nin de durumunun bilinmesi defteri incelerken faydalı olmaktadır.

Çünkü devletin merkezinde meydana gelen bir olay ya da reform diğer şehirleri etkilemektedir.

Defterde kayıt altına alınan davalar bu yönde bize bilgi sunmaktadır. Bu bilgilerin eksiksiz

anlaşılabilmesi için defterin tarihlendiği 1691-1693 yılları arasında Osmanlı Devleti’nin genel

durumu izah etmekte fayda vardır. 17. Yy’ın son çeyreğinde Osmanlı Tarihinde meydana gelen

olaylara bakacak olursak;

IV. Mehmed’in saltanatının ilk yıllarında büyük valide Mahpeyker Kösem Sultan ile valide

Turhan Sultan arasında güç anlaşmazlığı bulunmaktadır. Kösem Sultan ocak ağalarının desteğini

alarak IV. Mehmed’i tahtan indirip yerine Şehzade Süleyman’ı tahta geçirmeye çalışmıştır. Valide

21

Goloğlu, Trabzon Tarihi Fetihten Kurtuluşa Kadar, Serander Yayınları, 2. Baskı, Trabzon, 2013, s. 24-64.

22 Goloğlu, a.g.e., s. 84-85. 23 Öztürk, a.g.e., s. 22. 24 Bostan, a.g.e., s. 375. 25 Goloğlu, a.g.e., s. 83-88.

(17)

ve sonucunda meydana gelen bozgunlarla birçok devletle savaş vaziyetindedir. IV. Mehmed’in de

av düşkünü biri olarak göze batması saltanatının sarsılmasına sebep olmuştur. Osmanlı Devletinin

içinde bulunduğu bu karışıklık ortamından kurtulması için padişah değişikliği şart olarak

görülmektedir. Bu sebeplerle IV. Mehmed tahtan indirilip yerine II. Süleyman 8 Kasım 1687 (2

Muharrem 1099) tarihinde tahta çıkarılmıştır.

26

II. Süleyman tahta çıktığında cülus bahşişini ödemeye yetecek kadar devlet hazinesi yoktur.

Devletin sürekli savaş halinde olması ve gelirlerinin nispeten azalmaya başlamasıyla hazine

azalmıştır. Padişah değişikliğinde verilmesi gereken cülus bahşişini bile verecek durumda değildir.

II. Süleyman, cülusu peşin değil de taksit taksit ödemek istemiştir. Bu duruma karşı çıkan yeniçeri

ve sipahiler cülus bahşişi, terakki, gulamiye ve veledeşlerinin hemen ödenmesini istemişlerdir.

Çare olarak Enderun Hazinesi ve ıstabl-ı amiredeki değerli gümüş ve altın eşyalar darphanede

eritilmiştir. Bunlardan elde edilen meblağ da yeterli gelmemiştir.

27

Cülusun bahşişinin ödenmesi

için asker baskı yapmaya devam ederken, baskılardan kurtulmak isteyen devlet çareler aramaya

başlamıştır. Yapılacak sefer masraflarına harcanmak amacıyla varlıklı kimselerden “imdâdiye”

vergisi alınmaya başlanmıştır. Ancak bu da yetmeyince Enderun Hazinesi ve Mısır irsaliyesi gibi

birçok gelirle zor da olsa ödemeler tamamlanmıştır. Ancak içerdeki karışıklık, zorbaların baskıları

hala devam etmektedir. Baskılar sonucu Siyavuş Paşa azledilip yerine sadrazamlığa Sadaret

Kaymakamı Nişancı İsmail Paşa getirilmiştir. Ayrıca bu sırada birçok görev değişikliği ile zorbalar

bertaraf edilerek dört ay süren kargaşa ortamı sona erdirilmiştir.

28

Bu dönemde Avusturya karşısında büyük toprak kayıpları yaşanması devleti mukataat, cizye,

avarız ve nüzul gibi bazı vergilerden mahrum bırakmıştır.

29

Ayrıca sürekli savaş halinde olunması

hazinenin giderinin artmasına sebep olmuştur. Bu mali sıkıntı hem devletin içinde hem de

sınırlardaki kalelerde etkili olmaya başlayınca bazı kaleler kaybedilmiştir. Bu mali sorunların

çözüme kavuşturulması için Defterdar Fındık Mehmet Paşa “bedeliyye-i nefir-i âm”, “bedeliyye-i

beldâr-ı Anadolu”, “iştirâ-yı ganem”, “bedeliyye-i beldâr-ı zehâyir”, “bedeliyye-i fırın”, “sürsat”

gibi yeni vergiler koymuş ve bu vergiler alınmaya başlanmıştır. Bu durum halkı zor duruma

sokmuştur. Ayrıca mali durumu düzeltmek için çeşitli önlemler alınmıştır. “Mangır” adında

bakırdan para kesilmeye başlanmıştır. Bu paranın değerinin düşmesine sebep olmuştur. Bu durum

halkın hoşuna gitse de ticaret yapanların hoşuna gitmemiştir. Gümüş ve altın para karşısında bakır

26

Abdulkadir Özcan, İmparatorluk Çağının Osmanlı Sultanları III, İSAM Yayınları, Ankara, 2017, s. 65-67.

27

Mustafa Cezar, Mufassal Osmanlı Tarihi, IV, TTK Basımevi, Ankara, 2011, s. 2205.

28

Özcan, İmparatorluk Çağının Osmanlı Sultanları III, s. 69-71.

29

(18)

alınmaya başlanmıştır. Ancak çıkan isyanlar sonucu bunlar tekrar kaldırılmıştır.

II. Süleyman’ın saltanatı döneminde askeri zorbalar ortalığı karıştırmış vaziyettedir ve

padişah iç meselelerde bu zorbalara karşı mücadeleye girişmiştir. Zor da olsa asayişi sağlamıştır.

Fakat Osmanlı Devleti bu iç meselelerle uğraşırken Avusturya bu durumdan faydalanarak Tuna’yı

geçerek Eğri (1687), İstoni ve Belgrad Kalelerini (1688) ele geçirmiştir. Belgrad’ın düşmesi

Avrupalılara Balkanların yolunu açmıştır. Avusturyalılar Bosna Erdel ve Eflak’ı işgal etmişlerdir.

Avusturyalıların bu ilerleyişi karşısında Osmanlı Devleti karşı saldırıya geçerek 30 Ekim 1688

yılında Çelebi İbrahim Paşa Venedik’e karşı Eğriboz zaferini kazanmıştır.

31

1689 yılında ise Sultan

II. Süleyman Avusturya seferine çıkmıştır. 1689 yılında Avusturya’nın Belgrad’ı almasıyla ve

Niş’in de düşman eline geçmesiyle bazı devlet adamları bu durumun sona ermesi için çareler

aramaya başlamıştır. Böylece devlet erkânının ortak kararıyla deneyimli ve başarılı bir aileye

mensup olan Köprülü Fazıl Mustafa Paşa sadrazamlığa getirilmiştir.

32

Köprülü Fazıl Mustafa Paşa devletin içinde bulunduğu savaş ortamından başarılı bir şekilde

kurtulabilmesi için devletin mali durumunun iyi olması gerektiği üzerinde durarak bazı tedbirler

almaya başlamıştır. İlk olarak topraklarından ayrılan halkın, gelir sisteminde hatırı sayılır bir

ölçüde azalmaya sebep olduğunu tespit etmiştir. Bu sebeple vergi muafiyeti ve aflarla Sırbistan ve

Bosna’dan bazı reayaların geri dönmesini sağlayarak devletin gelirlerini artırmıştır. Topraklarından

ayrılan reaya tımar sisteminin çökmesine ve devlete bu yolla kazandırılan tımarlı sipahi sayısının

ve tarım gelirlerinin azalmasına sebep olmaktadır. Çıkarmış olduğu aflar ile vergi azaltması yoluna

giderek bölgesinden ayrılan reayanın geri dönmesi sağlayarak devletin gelirini artırmıştır.

33

1689 yılında sadrazam olan Köprülü Fazıl Mustafa Paşa ıslahat hareketlerine böylelikle

başlamıştır. İlk olarak Osmanlı Devleti’nin mali askeri işleri düzene sokmaya çalışmıştır.

Hazinenin doldurulması ve yeniçeri ocağının ıslah edilmesi için çalışmalara başlarken ve askerlik

vazifesini yerine getirmeyen askerleri vazifesini yapmaya davet etmiştir. II. Süleyman’ın

saltanatının ilk yıllarında boşalmış vaziyette olan hazine için Sultan’ın ek vergiler getirmesi halkın

tepkisine yol açmıştır. Çağdaş ve yenilikçi olarak tarihte büyük rol oynamış olan Fazıl Mustafa

Paşa halkın üzerinde aşırı yük olan avarız, nefir-i âm bedeli, nezil, sürsat ve iştirâ ve imdadiye

ismiyle her haneden alınan vergileri ve içki vergisi gibi olağanüstü vergileri ortadan kaldırmıştır.

34

30

Özcan, İmparatorluk Çağının Osmanlı Sultanları III, s. 73-75.

31

Cezar, a.g.e., s. 2213.

32

Cezar, a.g.e., s. 2225.

33

Kemal Beydilli, “Islahat”, DİA, 19, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul, 1999, s. 174.

(19)

bazı zaruri vergiler koymuştur. Yani vergi sistemindeki adaletsizliği ortadan kaldırarak düşük

ayarlı sikke (madeni para) kesiminin önüne geçmiştir. Yolsuz kazançlarla elde edilmiş servetleri

alarak ordu ve devlet örgütünde etkili değişiklikler yapmıştır. Bununla da kalmayarak Köprülü

ailesine ait saraydaki altın ve gümüş eşyayı darphaneye göndererek sikke kestirtmiş ve bu sikkeleri

devlete bağışlayarak, padişahın da böyle davranmasını sağlamıştır. II. Süleyman döneminde

“kuruş” adı verilen 40 mm. çapında ve 20 gram ağırlığında büyük gümüş sikkeler piyasaya

sürülmüştür. Yani sikkelerin kalitesini düzenlemek için birçok yenilik yapmak zorunda kalmıştır bu

da onlardan bir tanesidir.

36

Ayrıca Osmanlı Devleti’nde ileri gelenlerin bayramlarda padişaha

hediye verilmesi geleneğini ortadan kaldırmıştır. Ayrıca taşra örgütlerinin etkin ve verimli

çalışmasını sağlayıcı yönde tedbirler almış ve kanunlar çıkarmıştır. Hristiyan reayanın cizye işlerini

düzene koyucu tedbirler almıştır. Uygulamaya çalıştığı bu tedbirler ile Hristiyan devletlerle işbirliği

yapılmasını engellemeye çalışmıştır.

Sadrazam Köprülü Fazıl Mustafa Paşa daha sonra Hıristiyan halkın ödemekle yükümlü

olduğu cizye vergisinde yeni düzenlemeye girişmiştir. Reayanın ekonomik durumuna göre cizye

vergisini alâ, evsat ve edna diye üç kısma ayırmıştır.

37

Alâ, evsat ve edna adıyla üç guruba ayrılan

bu vergi kanuna göre, alâ gurubuna dâhil olanlar dört şerefi altın, evsat gurubuna ait olanlar iki

şerefi altın ve son gurup olan edna gurubuna dâhil olanlar bir şerefi altın ya da bu meblağa denk

gelecek halis altın ve gümüş vermekle yüklü olmuştur. Cizye vergisini ödeme şekli ilk defa bu

şekilde üçe ayrılmamıştır. Daha önce de böyle bir uygulama İstanbul için yapılmıştır. Fakat Fazıl

Mustafa Paşa bunu ülke geneline yaymıştır.

38

“Cizye Muhasebesi” 1691 reformundan sonra cizye

ile ilgili her türlü gelir işine bakan en büyük gelir kalemi olmuştur.

39

Fethedilen topraklarda cizye vermekle yükümlü olan kişiler, kadı tarafından “defter-i cizye-i

gebrân” adı verilen bir deftere kaydedilirdi.

40

Bu defter iki nüsha şeklinde hazırlanarak biri

beylerbeyilik merkezinde dururken biri hazineye gönderilirdi. Yapılan tahrirler zaman geçince

yenilenmek zorundaydı. Fakat bu tahrirler uzun süre yenilenmeyince meydana gelen ölüm, göç,

doğum gibi değişiklikler tespit edilememiştir. Bu durum devlete maddi zararlar getirmiştir. Fatih

35

Özcan, İmparatorluk Çağının Osmanlı Sultanları III, s. 83.

36

Oğuz Tekin, “Sikke”, DİA, 37, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul, 2009, s. 180. Ayrıca ayrıntılı bilgi için bkz. Şevket Pamuk, Osmanlı İmparatorluğu’nda Paranın Tarihi, 4. baskı, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 2007.

37

Bilal Eryılmaz, Osmanlı Devletinde Gayrimüslim Tebaanın Yönetimi, Risale Yayınları, İstanbul, 1996, s. 51.

38

Cezar, a.g.e., s. 2230-2231.

39

Sevda Danık, “H.1102-1103 (M.1691-1692) Tarihli Harput Kazası Cizye Defterinin Tanıtımı ve Tahlili”, Fırat

Üniversiteleri Harput Araştırmaları Dergisi, IV(I), Elazığ, 2017, s. 25.

40

Yavuz Kısa, “H.1102 (M.1691-1692) Tarihli Harput Kazası Cizye Defterinin Tanıtımı ve Tahlili”, Fırat

(20)

başlamasıyla kaçan cizye sahiplerinin borçları köy halkının üzerinde kalmıştır. 17. yüzyılda bu

durum daha çok artmış ve reayanın zorluk yaşamasına sebep olmuştur.

41

1691 Cizye Reformu ile

bu soruna çözüm getirilmştir. Bu tarihten sonra herkesin kendi vergisini ödemekle yükümlü olması

kararlaştırılmıştır. Yani hane halkından değilde her erkek kendi vergisini ödemekle yükümlü hale

getirilmiştir. Kendi vergilerini belgelemek için vergi ödemekle yükümlülerin ellerine “kâğıt” veya

“varak” denilen bir belge verilmiştir. Kaçan cizye yükümlülerini geri getirmek için cizye

vergisinde indirim yapılacağı şeklinde ödüller de verilmiştir.

42

Ayrıca daha önce cizye vergisi

ödemekle yükümlü olmayan rahiplerin cizye vergisi ödemesini zorunlu kılınmıştır.

43

Rahip ve

keşişlerin ilk dönemlerde cizyeden muaf oldukları anlaşılmaktadır.

44

Mustafa Paşa bunlara ek

olarak kilise görevlilerinin de vergi mükellefi olması kanununu getirmiştir. Ayrıca

Gayrimüslimlerin kilise tamirlerine izin verilmiştir. Tahlilini yapmış olduğumuz 1858 Numaralı

Trabzon Şer῾iyye Sicilinde kiliselerin tamir edilmesine izin verildiği görülmektedir. Kayıta göre

eskisinden büyük olmamak şartı ile kilisenin tamirinin yapıldığı görülmektedir.

45

Bunlara ek olarak

Gayrimüslimlerden alınan bazı olağanüstü vergiler kaldırılmıştır. Bunlara karşılık gümrük ve tütün

vergileri artırılmıştır.

46

Köprülü Fazıl Mustafa Paşa Defterdar Kirli İsmail Efendi ile devlet maliyesinde bir takım

düzenlemeler meydana getirmiştir. Bu düzenlemeler şu şekildedir:

1. Narh kaldırılarak serbest ticaret teşvik edilmiştir. Serbest ticaret sonucunda bazı malların

fiyatları artarken bazı mallar da karaborsaya düşmüştür. Böylece dini gerekçelerle yapılan

bu uygulama halkın tepkisine neden olmuştur.

2. Mali durumu kötü olan devlet hazinesini rahatlatmak amacıyla 1688 yılında piyasaya

sürülen mangır denilen bakır para, devlet hazinesini geçici olarak rahatlatsa da büyük

sorunlara yol açmıştır. Bu dönemde halkın elinde bulunan mangırı kullanırken altın ve

gümüşü kullanmaması Mustafa Paşa’nın bazı tedbirler almasına yol açmıştır. Ayrıca

kalpazanlık faaliyetleri de artmaya başlayınca bu problemlerin ortadan kalkması için bu

mangırların tedavülde kalacağına dair ferman çıkarılmıştır.

41

Zülfiye Koçak, “1691 Tarihli Cizye Defterine Göre Pertek, Mazgirt, Çemişgezek ve Sağman Kazaları”, OTAM, Bahar 2017, s. 196.

42

Halil İnalcık, “Cizye”, DİA, 8, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul, 1993, s. 46.

43

Abdulkadir Özcan, “Köprülüzade Fazıl Mustafa Paşa”, DİA, 26, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 2002, s. 264. 44 İnalcık, “Cizye”, s. 47. 45 (TŞS), Defter no. 1858 (1102-1104/1691-1693), ss. 42b/1. 46

(21)

sağlanmıştır. Ayrıca ordu ve yönetimde bazı görevlere yeni kişiler atanmıştır. Tımar

sisteminin düzeltilmesi için çalışmalara başlanmıştır. İskân faaliyetleriyle boş olan

arazilere yeni kişiler yerleştirilerek toprakların kullanılmasını sağlanmıştır. Yeniçeri

Ocağı’nda yoklama yaptırıp sayılarını azaltınca hazineye önemli gelir sağlamıştır.

47

Cizye “karşılığını vermek, ödemek” manasına gelen ceza kökünden türemiştir.

48

Sağlıklı,

belli bir yaşa gelmiş, çalışabilecek güce sahip Gayrimüslim erkeklerden savaşa katılmamaları

karşılığında alınan bir vergi türüdür. Köle ve dilenciler bu vergiyi ödemekle yükümlü değildir.

14-75 yaş aralığında olan hür ve sağlıklı erkeklerden alınmaktadır. Vergi ekonomik durumlara göre alâ

(zengin), evsat (orta halli) ve ednâ (çalışma gücüne sahip fakir) şeklinde üç guruba ayrılmaktadır.

49

Sakat, kör, kadın ve fakirlerden bu vergi alınmazdı. Rahip ve keşişler, 1691 yılında çıkarılan yeni

kanuna kadar cizye vergisi ödemekle yükümlü değildir.

50

1691 Cizye Kanununa göre cizye vergisi

yeni esaslara bağlanmış ve bu kanunlar Osmanlı Devlet’inin eyaletlerinde uygulanmaya

başlanmıştır. 1858 numaralı Trabzon Şeriyye Sicili tam bu kanunun çıkmış olduğu yılda tutulmuş

olduğu için bu defter içerisinde yeni cizye reformuna uygun olarak alınmaya başlanan cizyelerle

ilgili birçok kayıt bulunmaktadır. 1858 Numaraları Trabzon Şeriyye Sicilinde bu konuya bir örnek

olarak karşımıza çıkmaktadır.

51

Devletin iç politikasında böyle kanunlar çıkarılırken, Köprülü Fazıl Mustafa Paşa

komutasındaki yenilenmiş ordu 8 Temmuz 1690 tarihinde Gladova ve Orsova’yı geri almayı

başarmıştır. Devlet 11 Temmuz 1690 tarihinde Kanije’yi kaybetse de 8 Ekim 1690 tarihinde

Belgrad’ı geri almıştır. Böylece Tuna hattı tekrar sağlanmıştır. Mora serdarı Koca Halil Paşa da

Venediklilerin elinde bulunan Avlonya’yı 31 günlük bir muhasaradan sonra ele geçirmiştir. Fazıl

Mustafa Paşa 1101 senesinde (13 Temmuz 1690) Sancak-ı Şerif alarak, Avusturya Seferi’ne

çıkmıştır.

52

Kısa sürede Avusturya kumandanı mağlup edilmiş ve Niş üzerine harekete geçilmiştir.

Kırım kuvvetlerinin de Osmanlıya yardıma geldiğini duyan Avusturya ordusu Semendire, Belgrad

ve Sirem taraflarına doğru geri çekilmeye başlamıştır ve 9 Eylül 1690 tarihinde Nişi teslim etmek

zorunda kalmışlardır.

53

Belgrad üzerine yürümeden önce Semendire ve Hisarcık gibi önemli kaleler

47

Özcan, “Köprülüzade Fazıl Mustafa Paşa”, s. 264.

48

Mehmet Erkal, “Cizye”, DİA, 8, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul, 1993, s. 42.

49

Mübahat Kütükoğlu, “Osmanlı Maliyesi”, Osmanlı Devleti Tarihi, 2, Ekmeleddin İhsanoğlu (Ed.), İstanbul, 1999, s. 533-534.

50

Galip Eken, Hanife Şen, “Tanzimat Dönemi Cizye Defterlerine Göre Tokat’ta Gayrimüslimler”, Selçuk Üniversitesi

Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 36, 2016, s. 162.

51

(TŞS), Defter no. 1858 (1102-1104/1691-1693), ss. 22b/2.

52

Özcan, “II. Süleyman”, s. 75-80.

53

(22)

görevlendirmiştir. Süleyman paşa Lipve Kalesi’ni ele geçirmiş fakat Erdel’i zapt edememiştir.

56

II. Süleyman dört yıl kadar kısa bir süre tahta kalarak 23 Haziran 1691 (26 Ramazan 1102)

tarihinde Edirne’de vefat etmiştir.

57

Cenazesi İstanbul’a getirilerek Kanuni Sultan Süleyman

türbesine defnedilmiştir. Kafes hayatında yetişen şehzadelerin çocuk yapmalarına izin verilmediği

için II. Süleyman geriye bir varis bırakamamıştır. Kendisinden sonra 21. Padişah olarak tahta

kardeşi II. Ahmed 23 Haziran 1691 tarihinde geçmiştir. Hazinenin durumu ise hala cülus bahşişi

verecek kadar iyi değildir.

58

Viyana Kuşatması sonrasında başlayan çok cepheli savaş durumu Sultan II. Ahmed’in

cülusunda da devam etmektedir. Sadrazam olarak görevine devam etmesini istediği Köprülü Fazıl

Mustafa Paşa Budin’i almak için Avusturya üzerine seferdeyken II. Süleyman’ın vefat haberini

duymuştur ve II. Ahmed tarafından görevine devam etmesi emrini almıştır. Düşman kuvvetleriyle

başarılı şekilde savaşan sadrazam düşmanın geri çekilmesi üzerine karşı saldırıya geçmiş ve

düşmanın üzerine yürümüştür. Başarılı şekilde devam eden savaşta Türkmen ve Kürt kuvvetlerinin

bozulması ile kapıkulu kuvvetlerinin kaçması Slankamen bölgesinin boşalmasına sebep olmuştur.

Düşman bu bölgeden merkeze girmeye çalışmıştır. Duruma müdahale ederken Mustafa Paşa

alnından vurularak şehit olmuştur. Bu haber yayılınca ordu dağılmıştır ve Sancak-ı Şerif dışında

ordugâh düşman eline geçmiştir.

59

Osmanlı ordusu Belgrad’a geri çekilmek zorunda kalmıştır.

Alınan bu yenilgiyle Osmanlı Devleti’nin batı sınırı Tuna gerisinde kalmıştır. Avusturya

cephesindeki ilerleyiş böylece sona ermiştir. Ortam karışık vaziyette olduğu için sadrazamın naaşı

bulunamamıştır.

60

Daha sonra Avusturya ordusu Varadin, Segedin ve Tımışvar taraflarına gidip

Lipova Kalesini almıştır.

61

Köprülü Fazıl Mustafa Paşa’nın yapmaya çalıştığı ıslahat hareketlerinden o öldükten sonra

vazgeçilmiştir. Köprülü Fazıl Mustafa Paşa’nın yerine Arabacı Hoca Ali Paşa sadrazam olmuştur.

Hazine azlığı ve askerin dağılmasını bahane eden sadrazam sefere çıkmak istememiştir. Macaristan

54

Kemal Çiçek, “II. Viyana Kuşatması ve Avrupadan Dönüş (1683-1703)”, Türkler, 9, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 2002, s. 746-764.

55

Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, s. 524-527.

56

Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, s. 530.

57

Cezar, a.g.e., s. 2233.

58

Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, s. 533.

59

M. Cavid Baysun, “Ahmed II”, İslam Ansiklopedisi, 1, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, Eskişehir, 1997, s. 104.

60

Özcan, İmparatorluk Çağının Osmanlı Sultanları III, s. 98-99.

61

(23)

serdar Halil Paşa’nın o bölgeye gitmesi kararlaştırılmıştır. Aynı anda Timişvar Kalesi’ne erzak,

muhafız ve askeri mühimmat gönderilmiştir. Bu durum karşısında Avusturyalılar Varat

Kalesi’nden çekilmiştir ve böylece Osmanlı ordusu Belgrad’a geri dönmüştür.

63

27 Mart 1692

tarihinde sadrazam Ali Paşa’nın yerine Hacı lakaplı Çalık Ali Paşa sadrazam olmuştur.

64

Bundan

sonra 27 Mart 1693 tarihinde yerine Bozoklu Mustafa Paşa sadrazam olmuştur. Avusturyalılar

Erdel üzerinden Eflak, Boğdan ve Bucak’ı istila planları yaptığı duyulunca 1693 tarihinde Kırım

Hanı Selim Giray’ın çağırması üzerine Erdel’e sefere çıkmıştır. Ancak Avusturyalılar Belgrad’ı

ağır toplarla kuşatmıştır. Bu haber üzerine Orta Macar kralı Tököli İmre ve Kırım Hanı Giray

kuvvetleriyle orduya katılmıştır. Avusturya kumandanı Duc de Croy ağır bir yenilgiye

uğratılmıştır. Avusturya kumandanı, Koca Cafer Paşa tarafından savunulan Belgrad’tan 12 Eylül

1693 yılında geri çekilmek zorunda kalmıştır.

65

Bu sırada 6 Ocak 1693 tarihinde IV. Mehmed Edirne’de vefat etmiştir ve İstanbul’a

getirilerek annesi Hatice Turhan Sultan’ın Bahçekapı’daki türbesine defnedilmiştir.

66

14 Mart 1694

tarihinde Sadrazam Mustafa Paşa’nın yerine Sürmeli Ali Paşa getirilmiştir. Ali Paşa’nın

sadrazamlığı sırasında Venedikliler Dalmaçya’da Gabela Kalesini ele geçirmiştir.

67

Avusturyalılar

tarafından 12 Eylül 1691 tarihinde Lipva ve 6 Haziran 1692 tariihinde Varad ele geçirilmiştir.

68

Sonraki yıl Sadrazam Ali Paşa Varadin’i geri almaya uğraşmıştır. Fakat başarılı olamamış ve 2

Ekim 1694 tarihinde Begrad’a geri çekilmiştir. 6 Şubat 1695 tarihinde Sultan II. Ahmed Sakız

adasının geri alınması müjdesini duymayı çok istemesine rağmen öğrenemeden vefat etmiştir.

69

II. Ahmed kendi döneminde bir takım idari düzenlemeler yapmıştır. Divan-ı Hümayun’un

işlerinin artması üzerine eskiden olduğu gibi divan toplantıları Sultan Süleyman Kanunnamesine

uygun olarak haftada iki günden dört güne çıkarılmıştır. Kendisi de bizzat divan toplantılarına

katılmış ve dinlemiştir. Çok merak ettiği Sakız Adası başarısını göremeden 6 Şubat 1695’te

Edirne'de vefat etmiş ve Kanuni Sultan Süleyman türbesine defnedilmiştir.

70

62

M. Cavid Baysun, a.g.e., s. 104.

63

Özcan, İmparatorluk Çağının Osmanlı Sultanları III, s. 101.

64

M. Cavid Baysun, a.g.e., s. 104.

65

Mücteba İlgürel, “II. Ahmed”, DİA, 2, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 2002, s. 33.

66

Özcan, İmparatorluk Çağının Osmanlı Sultanları III, s. 107.

67

M. Cavid Baysun, a.g.e., s. 104.

68

Nicolae Jorga, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, Nilüfer Epçeli (Çev.), 4, Yeditepe yayınları, İstanbul, 2005, s. 218.

69

Özcan, a.g.e., s. 109.

70

(24)

BİRİNCİ BÖLÜM

1. TRABZON ŞER῾İYYE SİCİLLERİ ÜZERİNE YAPILAN ÇALIŞMALAR

Osmanlı Tarihi’nin arşiv kaynakları arasında önemli bir yere sahip olan şer῾iyye sicilleri

Osmanlı Devleti’nin kuruluş yıllarından itibaren kadılar

71

tarafından tutulmaya başlanmıştır. Bu

şer῾iyye sicilleri “kadı defteri”, “kadı sicilleri”, “şer῾iyye sicil defterleri” ve “zabt-ı vekâyi” gibi

çeşitli isimlerle anılmışlardır.

72

Gerek merkez ile yapılan resmi yazışmalar gerekse halkın şikâyet

ve dileklerini çözüme kavuşturan hükümler ve ait olduğu mahallin sosyal, ekonomik, kültürel,

iktisadi ve hukuki hayatını yansıtan mahkeme kararlarını içeren bu siciller, Osmanlı tarihinin

aydınlatılmasında büyük yarar sağlamaktadır. Osmanlı tarihi açısından bu derece önemli olan

şer῾iyye sicilleri incelenmeden devletin sosyal, ekonomik, siyasi tarihini eksiksiz izah etmek

mümkün değildir.

73

Çünkü bu sicillerden ekonomik olarak halkın yiyecek, giyecek ve oturdukları

emlakların fiyatları, ödedikleri vergiler, kültürel olarak yöre halkının günlük hayatı, örf ve adetleri,

kıyafetleri, camileri, vakıfları, çarşıları hukuki olarak ise yaşadıkları sorunlar ve davaların ne yönde

olduğu hakkında çeşitli bilgileri öğrenmekteyiz.

74

Osmanlı tarihini en doğru açıdan araştırmak için tarihçilere katkı sağlayan şer῾iyye

sicillerinde bulunan belgeler şöyledir;

1.

Merkezden gönderilen ferman, berat ve evraklar.

2.

Mahalli yöneticilerin göndermiş olduğu buyruldular.

3.

Kadıların farklı konularda merkeze göndermiş olduğu ilamlar ve şehrin yönetiminde

meydana gelen anlaşmazlıkların çözümü için verilen hüccetler.

71

Kadı, Arapça “kaf” ve “dad” harflerinden oluşan “kada” kelimesinen oluşur ve “hâkim” anlamına gelmektedir. İlber Ortaylı, Hukuk ve İdare Adamı Olarak Osmanlı Devletinde Kadı, Kültür Bakanlığı Yayınları, İstanbul, 2016, s. 11.; Osmanlı Devleti’nde çok geniş kapsamlı yetkileri bulunan ve şer’iye mahkemelerinde yargı görevini üstlenen kişilere kadı denilmektedir. Mehmed Zeki Pakalın, Osmalı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, Milli Eğitim Basımevi, 2, İstanbul, 1993, s. 430.; Kadı, çok geniş yetkileri üstlenen yargıçtır. Halil Cin ve Ahmet Akgündüz, Türk Hukuk Tarihi, I, İstanbul, Osav Yayınları, 1995, s. 270.; Osmanlı’da kadı ile ilgili daha fazla bilgi için bkz. İsmail Hakkı Uzunçarşılı,

İlmiye Teşkilâtı, TTK Yayınları, Ankara, 1963.; Zekeriya Bülbül, Osmanlı Müesseseleri ve Medeniyeti Tarihi, Nobel

Yayın Dağıtım, Ankara, 2000; İlber Ortaylı, “Kadı”, DİA, 24, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul, 2001, s. 69-73.

72

Fethi Gedikli, “Osmanlı Hukuk Tarihi Kaynağı Olarak Şer῾iyye Sicilleri”, Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, III(V), 2007, s. 187.

73

Ahmet Akgündüz, Şer‘iyye Sicilleri Mâhiyeti, Toplu Kataloğu ve Seçme Hükümler, I, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yayınları: 52, İstanbul, 1988, s. 12.

74

(25)

5.

Şehrin nüfusunun ırk ve dine göre ayrımı ve bu nüfusun ara sıra maruz kaldığı

hastalıklar, doğal afetler ve kıtlık.

76

6.

Evlenme-Boşanma, mehir miktarları, alım-satım, mukavele ve kefalet senetleri,

hırsızlık, darp ve öldürme ile ilgili çeşitli kayıtlar.

7.

Şehirdeki esnaf gurupları ve ürettikleri mallar, çarşı-pazarlarda satılan malların narh

listeleri ve çeşitli meslek gruplarının yevmiyeleri.

8.

Şehir halkından toplanan vergi miktarları ve bu vergilerin toplanmasında kullanılan

avarız hanelerin listeleri.

9.

Altın ve para meselelerini çözmek için çeşitli eşyaların fiyatlarının listesi.

10. Ölen kişilere ait tereke kayıtları.

Osmanlı tarihi açısından bakıldığında birincil kaynaklar arasında sayılan şer῾iyye sicilleri

şuanda elimizde 20.000 adet civarındadır.

77

Bunların yarıya yakını İstanbul mahkemelerine aittir.

78

Geriye kalan kısım ise diğer bölgelerde tutulan kayıtlardan oluşmaktadır. Elimizde var olan

kaynaklara göre Osmanlı Devleti’nde tutulan en eski sicil defteri 1455 tarihli Bursa sicil

defterleridir.

79

Şer῾iyye sicilleri bünyesinde barındırmış olduğu devletin merkezi ile yapılan resmi

yazışmalar, ferman ve hükümler, halkın şikâyet ve dilekleri, yerel idare ile ilgili düzenlemeler gibi

birçok konu hakkında bilgiler içermesi münasebetiyle Osmanlı Devleti’nin sosyal, ekonomik,

siyasi ve idari hayatını yansıtmaktadır. İçeriğinde bu denli çeşitli konuları aydınlatacak bilgilere

sahip olması sebebiyle vazgeçilmez birer kaynak haline gelmişlerdir.

80

Özellikle son zamanlarda

üzerinde daha çok durulan şehir tarihçiliğinin birinci el kaynağı olarak şer῾iyye sicilleri karşımıza

çıkmaktadır. Bir şehrin geçmişi ile ilgili yapılan çalışmalarda şer῾iyye sicilleri incelenip

araştırmaya katılmadıkça o şehrin tarihi eksik kalacaktır.

81

Bu nedenle sicillerin içerisinde bulunan

miras, tereke, narh, mülk alım-satım, evlenme-boşanma, sulh, hüccet, asayiş sorunları, vergi ve

75

Rıfat Özdemir, “Şeriye Sicillerinin Toplu Kataloğuna Doğru”, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 1(1), 1987, s. 192-193.

76

İlber Ortaylı, Hukuk ve İdare Adamı Olarak Osmanlı Devletinde Kadı, s. 57.

77

Ahmet Akgündüz, Şer‘iyye Sicilleri Mâhiyeti, Toplu Kataloğu ve Seçme Hükümler, s. 11.

78

Hüseyin Çınar, “Türkiye'de Üniversitelerde Şer‘iye Sicillerine Dayalı Olarak Yapılan Çalışmalar”, Cumhuriyet

Döneminde Türkiye'de Tarihçilik ve Tarih Yayıncılığı Sempozyumu (Ankara 18-20 Mart 2010) Bildiriler, Mehmet

Öz (Ed.), TTK Yayınları, Ankara, 2011, s. 359.

79

Yunus Uğur, “Şer῾iyye Sicilleri”, DİA, 39, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul, 2010, s. 9.

80

M. Hanefi Bostan, XV-XVI. Asırda Trabzon Sancağında Sosyal ve İktisadi Hayat, TTK Basımevi, Ankara, 2002, s. 34.

81

(26)

Kadı sicilleri, idari teşkilatın bütün yönleriyle anlaşılmasına katkı sağlayan önemli

belgelerdir. Özellikle kaza, sancak, eyalet taksimatı ve beylerbeyi, sancakbeyi, kethüdalık, kadılık,

naiblik, mübaşirlik, subaşılık gibi adli ve idari görevlileri bu kayıtlardan çıkarabiliriz. Ayrıca vakıf,

gedik ve narh gibi önemli müesseselerin işleyişini de kadı sicillerinden çıkarmamız mümkündür.

Bunlara ek olarak Osmanlı aile yapısı, Müslim-Gayrimüslim ilişkileri hakkında çeşitli bilgileri

bulabileceğimiz önemli kaynaklardır.

83

Askeri araştırmalar açısından baktığımızda ise savaşı

meşruh kılan şeyhülislam fetvâlarına da bu sicillerden ulaşmaktayız. Böylece harp tarihimizi

aydınlatacak önemli bilgiler siciller okunarak tespit edilmektedir.

84

Anadolu’nun kuzeydoğusunda, Avrupa ile Asya’nın İpek Yolu üzerindeki en önemli irtibat

noktasında bulunan Trabzon, 1461 tarihinde fethedildikten sonra herhangi bir eyalete bağlı

olmadan idare edilmiştir. Zaman zaman devletin merkezinden gönderilen idarecilerle yönetimine

katkıda bulunulduğu da görülmektedir. Şehzade Selim’in Trabzon’a gönderilmesiyle merkezi

idarenin artık dikkatini çektiğini göstermektedir. Bu dönemlerde Trabzon halkının çoğunluğu

Gayrimüslimden oluşmaktaydı ve bu sebeple şehrin Türk islam kimliğine ulaşması için belli bir

zaman gerekliydi. Türk islam kimliğinin geç dönemlerde başlaması, Trabzon’a ait arşiv

kaynaklarımızın daha geç dönemde başlamasına sebep olmuştur. Fetihten yaklaşık 90 yıl sonra

tutulmaya başlayan ilk sicil M.1855/H.963-965 yılına aittir. Bu sicil 1815 Numaralı Şer῾iyye

Sicili’dir. Arşivlerimizde Trabzon’a ait 297 tane sicil bulunmaktadır.

85

Trabzon Şer῾iyye

Sicillerinde ilk defterden itibaren ara ara boşluklar olsa da düzenli bir şekilde tutulmaya devam

edilmiştir. Tarih itibariyle son tutulan Trabzon Şeriye Sicili ise H.1332-1334 yıllarını kapsayan

2110 numaralı defterdir.

Trabzon Şer῾iyye Sicili üzerine yapılmış birçok çalışma mevcuttur. Son yıllarda bu çalışmalar

artarak devam etmektedir. Ülkemizde siciller kullanılarak yüksek lisans ve doktora tezleri

yazılmaktadır. Şer῾iyye sicilleri üzerine yapılan tezler, metin çevirilerinin yapılması veya sicillere

dayalı olarak yapılan konu çalışmaları olarak iki şekilde vardır.

86

Ayrıca siciller kullanılarak

yazılan kitaplar ve makaleler de karşımıza çıkmaktadır.

82

Yunus Uğur, “Mahkeme Kayıtları (Şer῾iyye Sicilleri): Literatür Değerlendirmesi ve Bibliyoğrafya”, Türkiye

Araştırmaları Literatür Dergisi, 1(1), 2003, s. 305-344.

83

Akgündüz, Şer‘iyye Sicilleri Mâhiyeti, Toplu Kataloğu ve Seçme Hükümler, s. 15.

84

Kenan İnan, “Trabzon Kadı Sicillerinde Girit Seferi Hakkında Kayıtlar (1648-1669)”, Uluslararası Osmanlı

Sempozyumu Bildirileri, İzmir, 2000, s. 295-309.

85

Akgündüz, Şer‘iyye Sicilleri Mâhiyeti, Toplu Kataloğu ve Seçme Hükümler, s. 213-214.

86

(27)

doktora tezini Kayseri Şer῾iyye Sicilleri üzerine yapmış olsa da daha sonra Trabzon sicillerini

kullanarak kitap ve makaleler yazmıştır. Christians and Müslims in Ottoman Cyprus and the

Mediterranean adlı kitâbını sicillerden faydalanarak yazmıştır. Ayrıca Trabzon Şeriyye Sicillerini

kullanarak “Urban Population in Anatolia in the 16th Century: A Study of Kayseri, Karaman,

Amasya, Trabzon and Erzurum”, “The Society and Economy of Maçuka in the Ottoman Judicial

Registers of Trabzon 1560-1640” gibi yazmış olduğu birçok makalesi mevcuttur.

87

Yine Trabzon şer῾iyye sicilleri üzerine Kenan İnan’ın birçok çalışması mevcuttur. Mahmiye-i

Trabzon Mahallatından Onyedinci Yüzyıl Ortalarında Trabzon’da Sosyal ve İktisadi Hayat

88

isimli

kitâbı 14 makalenin bir araya getirilmesiyle meydana gelmiş bir kitaptır. Bu kitâbının içerisinde

çeşitli konular hakkında yazmış olduğu makaleleri mevcuttur. Bunlardan hariç çeşitli sempozyum,

kongrelerde sunmuş olduğu makaleleri de vardır. “17. Yüzyılda Trabzon’da Yeniçeri Zabitleri:

Berberzâdeler ve Berberzâde Mustafa Çavuş” isimli makalesi CIEPO 22’de yayınlanmıştır.

89

VII.

Milletlerarası Türkoloji Kongresi’nde ve IXth International Congress of Economic and Social

87

Ronald C. Jennings, “The Society and Economy of Maçuka in the Ottoman Judicial Registers of Trabzon 1560-1640”,

Continuity and Change in Late Byzantine and Early Ottoman Society, Ed. H. Lowry, A. A. Bryer, Birmingham,

1986, s. 129-154.; “Limitation of the Judicial Powers of the Kadi in 17th Century Ottoman Kayseri”, Studies on

Ottoman Social History in the Sixteenth and Seventeenth Centuries, İsis Yayınları, İstanbul, 1999, s. 247-276.;

“Kayseriyya”, Eİ, New edition, 4, 1978, s. 842-846.; “Kadi, Court, and Legal Procedure in 17th Century Ottoman Kayseri”, Studia Islamica, 48, 1978, s. 133-172.; “The Legal Position of Women in Kayseri, a Large Ottoman City, 1590-1630”, International Journal of Women's Studies, 3, 1980, s. 559-582.; “Pious Foundation in the Sociaty and Economy of Ottoman Trabzon, 1565-1640”, JESHO, 33, 1990, s. 271-336.; Plague in Trabzon and Reactions to it

according to Local Judicial Registers, Hümanist and Scholar: essays in Hanor of Andreas Tietze, H. Lowry ve D.

Quataert (Ed.), İstanbul, 1993, s. 27-36.

88

Kenan İnan, “Trabzon’un Fethi”, Trabzon Tarihi Sempozyumu 6-8 Kasım 1998 Bildiriler, Trabzon Belediyesi Kültür yayınları: 75, Trabzon, 1999, s. 141-151.; “Kadı Sicillerine Göre Trabzon Şehrinin Fiziki Yapısı (1643-1656)”,

Osmanlı Araştırmaları, Halil İnalcık, N. Göyünç, H. Lowry, İ. Erünsal, K. Kreiser, A. Şentürk (Ed.), İstanbul, 1998, s.

161-186.; “Kadı Sicillerine Göre XVII. Yüzyıl Ortalarında Trabzon Esnafları ve Faaliyetleri”, Osmanlı Öncesi İle

Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemlerinde Esnaf Ve Ekonomi Semineri, 9-10 Mayıs 2002 Bildiriler, 2, İstanbul, 2003, s.

257-277.; “17. Yüzyıl Ortalarında Trabzon’da Ahiler ve Faaliyetleri”, Karadeniz Tarihi Sempozyumu (25-26 Mayıs

2005), 1, K. İnan, H. Öksüz, M. Okur, V. Usta (Haz.), Trabzon 2007, s. 203-213.; “Bedestenlerin Türk Ticari

Mimarisindeki Yeri ve Trabzon Bedesteni”, Trabzon Kent Mirası Yer-Yapı-Hafıza, Ö. İskender Tuluk-H. İbrahim Düzenli (Ed.), İstanbul 2010, s. 153-172.; “Trabzon Şer῾iye Sicillerine Göre 17. Yüzyıl Ortalarında Borç-Alacak İlişkileri”, İslâmiyât, 2(4), 1999, s. 91-109.; “1831 Nolu Şer῾iye Siciline Göre 17. Yüzyıl Ortalarında Trabzon’da Mülk Satışları”, Türk Dünyası Araştırmaları, (120), Haziran, 1999, s. 103-124.; “Kadı Sicillerine Göre Akçaabat’ta Mülk Satışları (1648-1658)”, Akçaabat Yazıları I, Fethi Gedikli (Haz.), İstanbul, 2004, s. 105-115.; “Trabzon’da Yönetici-Yönetilen İlişkileri (1643-1656)”, Osmanlı Araştırmaları XXIII-The Journal of Ottoman Studies XXIII, Prof. Dr. Nejat Göyünç’e Armağan-2, H. İnalcık, H. Lowry, İ. Erünsal, K. Kreiser, F. Emecen (Ed.), İstanbul 2004, s. 23-60.; “Kadı Sicillerine Göre Trabzon’da Beşlü Taifesi (1648-1658), XIV. Türk Tarih Kongresi, 9-13 Eylül 2002 Kongreye

Sunulan Bildiriler, II, I. Kısım, Ankara, 2005, s.397-411.; “Taşrada Bir Yeniçeri Zabiti: Ebubekir Çavuş”, CIEPO Osmanlı Öncesi ve Osmanlı Araştırmaları Komitesi XVII. Sempozyumu Bildirileri, K. İnan, Y. Dursun (Haz.),

Trabzon, 2011, s. 351-364.; “Trabzon Kadı Sicillerinde Girit Seferi Hakkında Kayıtlar (1648-1669)”, Uluslar Arası

Osmanlı Tarihi Sempozyumu Bildirileri, İzmir, 2000, s. 295-09.; “Trabzon’da İhtida Olayları (1648-1656)”, Trabzon Tarihi Sempozyumu, 6-8 Kasım 1998 Bildiriler, Trabzon Belediyesi Kültür Yayınları: 75, Trabzon, 1999, s. 245-252.;

“17. Yüzyıl Ortalarında Osmanlı Taşrasında Hayat 'seni üç güne değin bu vilayetten çıkarmazsam avratım üç talak boş olsun'”, Mahmiye-i Trabzon Mahallatından Onyedinci Yüzyıl Ortalarında Trabzon’da Sosyal ve İktisadi Hayat, Trabzon Belediyesi Kültür Yayınları, Trabzon, 2013, s. 307-350.

89

Kenan İnan, “17. Yüzyılda Trabzon’da Yeniçeri Zabitleri: Berberzâdeler ve Berberzâde Mustafa Çavuş”, CIEPO 22, I, Kenan İnan, Miraç Tosun, Deniz Çolak (Ed.), Trabzon, 2018, s. 145-174.

Referanslar

Benzer Belgeler

Develü Kazası’nın nefsi Develü mahallâtından Yedek Mahallesi’nde sakin zatı Everek Kasabası mahallâtından Cami-i Cedid Mahallesi ahalisinden Mehmed Efendi ibn Ömer Efendi

Memâlik-i mahrûsemde vâki‛ ehl-i zimmetden Yehûd ve Nasârâ ve ânın şer‛an ruûslarına madrûb olan cezâları beytü’l-mâl-ı müslimînin emvâl-i

takımında iken vefât ettiği veresesi tarafından verilen arzuhalde ifade olunan Aşir oğlu Mehmed bin Osman bin Mehmed’in ber-vech-i âtî vârisi olduklarını iddia iden

Medîne-i Kayseriyye'de Hasbek Mahallesi sükkânından iken bundan akdem fevt olan Ali bin İbrahim’in verâseti zevce-i metrûkesi Rukiye binti el-Hac İsmail ile sulbî

Medine-i Kayseriyye’de Kalenderhane Mahallesi sükkânından iken bundan akdem fevt olan el-Hâc Mustafa ibn-i Ali nâm kimesnenin veraseti zevce-i metrûkesi Şerife Ayşe

‘avâtifu’l-melikü’l-âlâ Karaman valisi vezirim paşa -edâme’llâhu teâlâ iclâlühû- ve akzâ kuzâtu’l-müslimîn evlâ vülâtü’l-muvahhidîn ma’denü’l-fazl ve’l-yakîn

tahammülü olduğu sûretde tahammülü mikdârı bedel-i iltizâmına zam ile irsâline bezl ve sa‘y ve makderet eylemek fermânım olmağın zabtını hâvî işbu emr-i

mefahir-il kuzat vel hükkam meadin-ül fezail-ül vel kelam anadolunun orta kolu nihayetine değin vaki’ kazaların kadıları ve naibleri zidet fazlühüm ve