• Sonuç bulunamadı

Himmet Biray Ülkü Gürsoy

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Himmet Biray Ülkü Gürsoy"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

*

e serler ortaya koymuş, alm ış b u n ları Ha­ kan'ın huzuruna çıkmış. Nadide çam ürünle- . rini -belki de karşılığında verilecek büyük m ükafatı düşünerek, hakana Aunmüş, içi dolu dolu, başı dik, beklemeye başlamış.

Bu ,hediyeler karşısında Cengiz Han'ın gözleri h ak ik ate n parlam ış, bu muazzam ürünleri seyretmeye koyulmuş, fakat ani bir hareketle kılıcını çekip bütün cam eserleri tuz-buz etmiş'. Bu durum karşısında herkes şaşkın herkes suskun...

Bu sükûtu camcı ustası bozmuş: "Sulta* nm , suçumuz ne ola ki, hediyemiz katınızda m akbule geçmedi?" demiş. Bunun üzerine Cengiz H an’dan şu tarihi cevabı a^mış: "Ha­ yır, bilakis Çok beğendim, ancak düşündüm ki bunlar teker tek er kırılacak ve ben h er biri kırıldığında ayrı ayrı üzüleceğim. Yüreğimi dağladım ve bu kahredici m anzaraya katlan­ mamak için hepsini bir anda yok ettim".

Cçngiz Han, kahredici m anzaraya taham ­ mül etmemek için çok değer verm esine rağ­ men bu güzelim eserleri to p ta n yok etm ekte buldu kolayı. Ya biz ne yapalım?

İki ay Önce, değerli dostumuz İsmet, Çe­ tin in eşi Güİseren Hanımefendiyi hiç b e z e n ­ medik bir anda kaybetmenin şokunu yaşadık, kahrolduk, İnşallah Allahu ta âlâ başka acı­ lar vermez, dedik. Bu elim kaybın şokunu he­ nüz atlatam am tşken 3.11.1995 gününün sa­ bahında bir vurgun daha yedik. Himmet Be­ yimizi, Türkmen Çeyimizi kaybettik. Kaybet­ tik demeye dilim varmıyor, gözünü kapayan, çenesini bağlayan olmasam, inanasım da gel­

miyor. Hayal gibi... ,

O meş'um sabahın gecesinde saat 22'ye kadar M uharrem Dördüncü'nün evinde dost­ ları Musa ,Çiftçi, H. Feridun Güven, Ahmet Oğuz’la birlikte muhabbet etmiş, her biri kıv­ rak bir zekânın ürünü olan takılm alarına m a­ ruz Çalmıştık. Günün konusu.olan erken ge­ nel seçimlerinden, halk müziğine k ad a r pek çok husustan konuşmuştuk. Onun halk müzi­ ğine olan tutkusunu bütün dostlan bilir. Ku­ lağımızda kalan son sözü de GÜlşen Kutlu- 'nun son kasetiyle ilgiliydi. Koçhisar’dan der­ leme olduğunu sandığım bir t ülküden bahset­ mişti. H atta bir dörtlüğünü de terennüm et- , inişti. Akabinde, m utlâka dinleyin,,çok güzel değerlendirmesinde bulunmuştu. Severdi tü r­ küleri, T ü rk ’ü sevm ek tü rk ü le ri sevmekle olur derdi. Türküleri sevdirdi öğrencilerine. 1993-1994 öğretim yılından beri derslerini yürüttüğü fakültemiz Türk Dili Ve Edebiyatı Bölümü öğrencilerini tü rk ü h astası yaptı.-Ve yinç onlann sessiz türküleri eşliğinde Doma- niç-M uhacirler köyüne, doğduğu topraklara döndü.

Sevmezdi çrösterişi, kendisi için kimse ra­

hatsız olsun istemezdi. Şahsına karşı yapılan her davranışa m utlaka bir teşekkürle karşılık verirdi. Öyle inanıyorum ki, yerinden kalkıp bir şeyler söyleme imkanı bulsaydt, ebedî isti- rahatgahm a uğurlam ak için Ankara, Ç anak­ kale, Afyon’dan gelen dostlarına "Teşekkür ederim, zahm et etmişsiniz, ne gerek vardı.,. “ cinsinden birkaç söz söyleyecekti.

Bu tevazu onun y aratılışın d a vardı, O makam ve mevkiisi ne olursa olsun herkese karşı m ütevazi ve saygılı idi. Nitekim, ara­ mızdan ayrıldığı günün bir öncesi günde, per­ şembe günü dersini tam am layıp bizim odaya çıktı. Koltuğa oturup, bir ayağını da özür’ di­ leyerek bir sandalye üzerine uzattı. Rahatsız olduğu belliydi. Sol omuzundaki ağrıdan bah­ setti, Çay söyledik. Hizmetli, çayını verdiğin­ de, uzattığı ayağını kasdederek "Affedersiniz, rahatsızlığım dan dolayı uzattım , .saygısızlık olarak niteleme" deme gereğini duydu. Kendi­ sini "Pek de kibarsın” cinsinden takıldığımız­ da "yahu'adam yanlış anlar" derken, dolaylı .da olsa, statü sü ne olursa olsun insana saygı gerektiğini hatırlatıyordu. H akikaten kibardı, insana değer verirdi.

Bu ağrısını hafife aldı, belki de bize ra ­ hatsızlık vermek istemedi. Neticede dostları­ nı kahredici bir m anzara ile başbaşa bırakıp gitti.. Bir eş, dünya ta tlısı bir kız çocuğu ve onlarca dostunu mahzun, boynu bükük bıra­ kıp Hakk'a.vasıl oldu.

Biz Cengiz H an'ın şansına sahip değiliz, Yıkım teker teker gelecek. Dün Gülşeren H a­ nım, bugün Türkmen Beyimiz y a n h kimbilir, bilmem kim?

B unu b ilir, b u n u b ek leriz. A llah u Taâlâ'nm "İrci’î" emrine kimin uyacağını bile­ meyiz. Türkm en Beyi'miz bu em re üydu, Hakk'a yürüdü. Ruhu şad, mekânı Cennet ol­ sun.

(Âli TORUN)

h im m e t

b ir a y

Son günlerde sohbetlerimizin ortak konu­ su Himmet Biray.oldu. Bölümümüzde çalışır­ ken kendisi ile sohbet ettiğimiz Himmet, soh­ betlerim ize konu-olan bir insan oldu, artık. Sohbetlerimizde O'nun.hakkm da bir yazı yaz­ mam istendi. Ne yazılabilirdi? On üç yıllık a r­ kadaşlıktan sonra ani gelen ayrılık hiç biri­ mizde yazı yazma ta k a ti bırakm am ıştı. H er­ kes yazam am aktan, H im m et için yazam a- m aktan şikayetçi idi. Hem ani b ir ayrılış, hem ayrılığın acısının ta z e olması, hem de sı- radışı bir insan hakkında yazı yazabilmek.

(2)

Sıradışı insanlar1 hakkında neler yazılabilir­ di? Necip Fazıl'ın ben i ön plana çıkaran yapı- , sı H immet'te yoktu. O, ben'den sıynlmış, biz'i ön plana alm ış bir insandı. Zaman zaman biz'i de bırakıp, kendini tecrit ederek siz de­ mesi H im m etçe bir söyleyiş olmuştu. Siz, si­ zinkiler... Siz şöylesiniz, siz böyle yapıyorsu­ nuz, sizinkiler bunlan yaptı... Hep Himmet'çe söyleyişti. Hele biz'den bir h a ta sadır olunca, Himmet i o hataların içinde bulmak, h a ta ya­ p a n la ra m ensup olduğunu kabul ettirm ek m üm kün değildi. Ama O’nun gözünde en iyi, en güzel Biz olurdu. O biz öyle büyüktü, öyle yüie, Öyle kutsaldı ki, küçücük bir m erkez­ den. dünyaları aydınlatan, dünyaları nûra garkeden bir ışıktı biz. Biz’de m ensubu ol­ makla gurur duyduğu Türklük, »mân etmekle şeref duyduğu İslam iyet vardı. Zaten bu iki­ sinde iyinin dışında birşey aram ak mümkün değlidi. Himmet'e göre.

Öğrenciler, biz’di. Biz den kötü olmayaca­ ğına göre, bütün Öğrenciler iyi çocuklardı ve onlara 'bir yandan hocalık yaparken bir yan­ dan da ağabeylik yapm ak gerekirdi. Hele öğ­ rencilerinden başarı haberleri aldığında bi­ zimle öğünürdü. Çünkü, bize ancak bu yakı­ lırdı.

Himmet, Serdengeçti'ye de benzemezdi. I>f'i»viş ruhlu, gani gönüllü bir insandı, am a h ayata sıkı sıkıya bağlı, planlı, düzenli ve kendine m ahsus ölçüleri olan bir insandı. Serdengeçti'nin pekmeze olan tutkusu, Him­ m e tte kolaya dönüşmüştü, O'nun jipi, Him- , m et’te Seri kanarya olmuştu, S a n kanaryayı ntusıl yakıştırdı? F ener Bahçe takım ını tu ta r­ dı. Otomobili de sarıydı ve herkes ona Sanka- narya derdi. Evde yeğenlerim söylemişti. 1b- m et le sadece takım tutm akta anlaşam azlar­ mış. O'nun takım tutm a şöhreti bizim eve ka­ d ar gelmişti.

Az görülen, az konuşan, çok düşünen, çok gayret eden bir insandı Himmet. Sohbetlerin sonunda bilgece bir eda ile konüyu bağlardı. Bilgece tavrından dolayı, ağır başlı davranış- lan n d an dolayı arkadaşları O’na Ağa derler­ di. Himmet Ağa...

Feodal yem eklerle alay eder, yine feodal yem ekler yerdi Himmet. Doyur'un telefonu- nunu herkes O'ndan alırdı. Y aşar U sta'nın lahm acunlarını da severdi. Yemek yemeye karşı tu tk u su biraz kilo alm asına Bebep ol­ m uştu. Diyet listesi verdik Himmet'e. Meğer, kaçak yemek yemiş Himmet. Gizlermiş

arka-daşlanndan. Tıpkı Afyon'da gizlice gittiği gi­ bi, gizlice yemekler yermiş meğer.

3 Kasım 1996 Cuma sabahı, Nergis'i alıp Afyon'a h are k et ettik. Nergis Ölümü H im ­ met'e yakıştıram adı. Biz de yakıştıram adık. Hiç kimse yakıştıram adı. Meğer Himmet yeni dostlar edinmek, ayrıldığı dostlarına kavuş­ mak, yeni sohbet meclisleri kurm ak için dost diyarına buyur edilm iş

Sevgili Himmet Biray arkadaşım ız şimdi yeni dostlan, yeni sohbetleri ile kim bilir ne­ ler yapm akta, neler konuşm akta. O'nun h u ­ zurlu olduğundan, Dost yanına gitm ekten- m em nun olduğundan şüphemiz yok. T anrı em anetini' aldı 0 kadar. R ahm et Him m et'in üzerine olsun. . /

(Ülkü GÜRSOY)

Temel ile D ursun, İstanbul'da karşılaş­ mışlar. Temel İstanbul'a yeni gelmiş, Dursun hayli zam andır gurbette... K âra gitmiş, geçim derdinde... Hoştan beşten sonra, Dursun sor­ muş: "Memlekette ne var ne yok?" Temel ce­ vap vermiş: T aram az birşey yok da, herkes iyi. Yalnız geçenlerde sizin ev yandı.” Dursun ile Temel arasında bundan Bonra şöyle bir ko­ nuşm a geçmiş:

Duriun: Uy bizim ev rai yandı, ne zaman yandı.

Temel: Ananın ölümünden bir hafta-son­ ra....

Dursun: Uy anam mı öldü, ne zaman öl­ dü?

Temel: Babanın Ölümüne dayanam adı ka­ dıncağız...

Dursun: Uy babam da mı öldü, ne zaman öldü?

Temel: Ağabeyinin m ezanna yığıldı kaldı zavallı...

Dursun: Uy ağabeyim de mi öldü? Desene ki bana, ocağınız söndü.

Himmet! Bugün 3 Aralık 1995. Sen gideli bir ay oldu. Sen annemden 25 gün önce gittin. Gülseren H anım 'dan iki ay sonra. Bu arada D ursun Bey'in annesini yolcu ettik, Babası geçenlerde şükür komadan çıkmış...

Senin için bir yazı yazmam gerekiyor d6j*- gide... Gerekmese yazmayacağım. Ama senin

FIKRA GİBİ.

Referanslar

Benzer Belgeler

Ölen adam dirilmez, çıhan can girü gelmez.”(Ergin, 1989: 73) Mukaddime- de geçen bu sözler, yani Oğuzların ha- yat-ölüm hakkındaki telakkileri, Dede Korkut tarafından

Bu ni- telikleri taşıyan dil, tarih, etnik köken (soy), tarihi bir toprak, ülke ya da yurt gibi ortak kültürel unsurlar, kültürel kimliği ya da hemen hemen aynı anla-

Çocuk sahibi olamadığı için küçük düşürülen Dirse Han, bir an önce bu soruna çare arar ve çarey- le birlikte sorun çözümlenir; Kazan Bey oğlu Uruz, Uşun

Maddi miras alanın- da uzun bir geçmişe ve belleğe sahip olan UNESCO’nun somut olmayan kültürel miras alanında oluşturduğu bu yeni bel- lek son on yılda; koruma,

In this study, we give a characterization of all torsion units which are in the unit group of ZS 3 integral group ring of symmetric group S 3 , and classify conjugate classes

Mikrodalga ışınlama kaynağı olarak 2.45 GHz’ lik frekansta çalışan ev tipi mikrodalga fırın kullanılmıştır.. 750 W güç ayarında çalışılmış, reaksiyon

morceau d’aliment pris dans la bouche jusqu’à qu’il puisse passer dans les cellules ? ».. Cet intitulé, formulé sous la forme d’une question, donne des premières indications

“Geleneksel köy romanı” şeklinde de anılan bu ro- man tarzının, Türk romancılığı üzerinde bir dönem kurmuş olduğu tahakkümün kırılması, Sevgili Arsız