• Sonuç bulunamadı

Birçok piyanistimizin piyano tuşlarıyla tanıştıran, müziğe çocuklara güle oynaya sunan bir öğretmendi:müzik bahçesinde artık Rana Erksan yok

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Birçok piyanistimizin piyano tuşlarıyla tanıştıran, müziğe çocuklara güle oynaya sunan bir öğretmendi:müzik bahçesinde artık Rana Erksan yok"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Birçok piyanistimizi piyano tuşlarıyla tanıştıran, müziği çocuklara güle oynaya sunan bir öğretmendi

TV. > 2 .3 1 2 r

M üzik bahçesinde artık Rana Erksan yok

K

ana Hanım 'ın tuşlarından geçenler, bugünün ünlü

solistleri, ünlü öğretmenleri oldular. Gerek bu piyanistlerimizin müziğe ilk

adımlarını attırm akla, gerekse içinde yaşadığı Cumhuriyet devrimlerine

tanık olm akla, bir tarihi kişilikti R ana Erksan.

EVİN İLYASOĞLU____________

Rana Erksan. bugün üne kavuşmuş mce piyanistimizi ilk kez piyano tabure­ sine oturtup tuşlarla tanîştıran, müziği çocuklara güle oynaya sunan öğ­ retmendir.

Bir kocaman müzik bahçesidir Rana Hanım'ın müzik dünyası. Onun dün­ yasında müziğe başlayan çocuklar top oyalamakta, mıknatıslı küçük hayvancı­ klarla tuşlarda dolaşmakta özgürdürler.

Müziğe ilk adımın önemini bilen, bu karmaşık sanat dalma yaklaşımın yalın olması, sevecen olması gereğini savunan ve kendine özgü başlangıç yöntemleri geliştiren Rana Hanım, aslında bir piya­ no okulu yaratmak iddiasında değildi. Yetiştirdiği öğrencilerin her biri Avru­ pa'nın. Amerika'nın bir başka köşesine dağıldı, kendi yüksek müzik okullarında kendilerine özgü “ekoller"in yöntemini aldı. Ama sanırım tümü de Rana Hanım ile müziğe başladığı günlerin coşkusunu unutmadı.

Kimler yok ki piyanoya başlattıkları arasında: Verda Erman, Meral Güney-

man. Ersin Onay, Yfehveş Emeç, Gülse- ren Sadak, Pekineller, Hülya Tarcan. Be-naf Tannsever, Seher Tanrıyar, Y ıldız Kunutku, Hülya Ardıç, Ova Sünder, Zey­

nep Yamantürk, Suna Erel... Kimi biraz biliyormuş, kimi piyanoyu hiç tanımı- yomıuş. am a Rana Hanım’ın tuşları­ ndan geçmişler, bugünün ünlü solistleri, ünlü öğretmenleri olmuşlar.

Rana Erksan. gerek bu piya­ nistlerimizin müziğe ilk adımlarını attı­ rmakla, gerekse içinde yaşadığı Cum hu­ riyet devrimlerine tanık olmakla, bir ta­ rihi kişilikti.

Pek çok konserde İstanbullu müzikse­ verler onu en ön sırada, elli yıllık eşi ile birlikte, saçında hiç değişmeyen meçi ve pırıl pırıl yeşil gözleriyle, her yaştan in-1 sanın gelip elini öptüğü bir dinleyici ola­ rak anımsıyacakiar.

S910'da doğmuş. Pek çok söyleşi yapmışız Rana Hanımla. Özellikle ya­ şam çizgisine yön veren Cemal Reşid

Rey’i anlatmış, ona koşut olarak da ken­ di yaşamını.

"Babam oldukça tutucuydu. Harita su­ bayı idi. Annem ise şiir yazan, ut çalan, hayal dünyası geniş bir insandı. Eve gelen

bir Ermeni hoca ile ilk piyanoya başladım. Sonra Hege ile çalıştım, sonra da İstanbul Belediye Konservatuarında Cemal Reşid Rey ile. Ben galiba konser» atuvarm ilk pi­ yano bölümü mezunuyum. Cemal Reşid, hepimize yepyeni bir dünya sunmuştu. Yalnız piyano çalmak değil, tamamıyla Avrupai bir yaklaşım öğretmişti.”

Rana Hanım bu söyleşimizde. Cemal Reşid Rey için hazırlamakta olduğumuz

“Devlet Sanatçıları” başlıklı televizyon

programı için, kendi kuşağından diğer konservatiivar mezunlan ile bir ara­ daydı: M asum e Batu, Anjel Agopyan,

Vecihe Koray, Jülide Saygun. Her biri Cemal Reşid’in bir başka yönünü anlatıp, 1920'li yıllann ilk çoksesli müzik öğrencileri olmanın coşkusunu yaşıyor­ du. Tüm ü de alaturka müzikle büyü­ müş, büyük konakların, eski İstanbul’­ un çocuklarıydı.

Rana Hanım. “ Benim babam öyle he­

men açılıp saçılmaya izin vermemişti. Önce sıkma başla giderdim konservatu- vara, sonra tülgürek sardık başımıza, son­ ra açıldık. Aslında hepimiz piyano çal­ mayı biliyorduk, ama genel kültürü Ce­ mal Reşid'den aldık. Analiz Müzikal derslerinde bir operayı 3-4 saat baştan sona sahnedeki bütün karakterleriyle oy­ nar, piyanoda çalar ve açıklardı. O za­ man teyp filan yok ki, ne çaldıysa aklımı­ zda tutardık, kulağımızda saklardık.”

Ve Rana Hanım konservatuvardar. mezun olunca, Cemal Reşid ona solistlik yerine piyano öğretmeni olmasını tavsi­ ye etmiş, konservatuvardaki deftere:

“Fevkalade bir pedagog olma istidadı var, onu kaçırmayalım” diye yazmış, böylece mezun olur olmaz, Rana Hanım da öğ­ retmenliğe başlamış. İlk gün Cemal Bey,

“Seni buraya hoca yapıyoruz, ama para yok” demiş. Rana Hanım da şöyle an­ latıyor:

“ Boynuna sarılmaya utandım, ellerine sarıldım, öylesine sevindim. Sonra neler geldi geçti, pahalılıklar, savaş sıkıntısı... Ama dünyamızdan müzik hiç eksilme­ di, hiç durmadı.”

Rana Hanım'ın mezun olduğu yıl J.S.

Bach’m D ört Piyano İçin Konçerto’- sunu çalmak üzere onu da çağırmışlar. Diğer piyanistler ise, Cemal Reşid Rey,

Ferdi Ştatzer ve Ömer Refik Yaltkaya imiş. Bu yapıtın ilk kez çalınması için İstanbul’un çeşitli semtlerini dolaşmı­ şlar, dört tane tınısı birbirine uyan piya­ no bulmuşlar. Ve Tepcbaşı Tiyatrosu'- nda, salkım gibi localardan sarkan dinle­ yici önünde büyük beğeni kazanmışlar.

“ Dört piyanodan biri olup onlarla bir­ liktelik sağlamak konusunda hiç telaşlan­ madım doğrusu. Çünkü o güne kadar eş­ lik etmeyi, dinlemeyi öğrenmiştim, sahne­ ye de alışmıştım. Ama konser günü gelip çatınca, siz benim kalbime sorun!”

Birkaç yıl sonra t. Galip Arcan’ı an­ mak için bir programda yine bu konçer­ to seslendirilmiş; bu kez Cemal Reşid'in yerini Ergican Saydam almış. “ Dört pi­

yano deyince konsere rağbet arttığından ileri gelenlerden biri, belediye parasız kaldıkça size bu eseri çaldırıp para kazan- f malı demişti.”

Rana Erksan hep anılarını canlı tutup, müziğe başlattığı öğrencilerinin sonraki başarılarını izleyip, yaşama pırıl pırı! ba- kabilmişti. “Bugün dünyadaki bunca

mükemmel piyanist arasına katılabilen ünlülerimizin olması büyük aşama. Ama dinleyicimiz onları çok daha takdir etme­ li, daha çok ve candan alkışlamak. Kolay iş mi bunca çaba?” diyordu. İki ay önce bir mide kanaması ile hastaneye yatana kadar, hala tek tük çocukları vardı Rana Hanım'ın. Seksek oynayıp, renkli harf­ lerle piyanonun tuşlarında ilk gezintileri­ ni yapan çocuklar. f i . A j

Referanslar

Benzer Belgeler

We present a case report of a woman 20 weeks pregnant with massive bilateral Krukenberg

Proje koordinatörü Susan Denham’ın, başlangıçta ekibiyle birlikte ortaya attıkları uçuk bir fikir olarak nitelediği yaklaşım, bugün yeni doğan bebeklere müzik

Saffet paşanın sadarette bu­ lunduğu zaman içinde ikinci Sultan Hamit kadınlara mahsus olmak üzere üç dereceli şefkat nişanı hümayunu ihdas etmişti. Ve

Yaşlı hastalarda yapı- lacak dental cerrahi işlem için genel anestezi tercih edilecekse oluşabilecek komplikasyonları azaltmak için; bu yaş grubunun fizyolojisi,

sayan güzergâh boyunca, duvarlarda, çeşitli telefon ku­ lübeleriyle otobüs barınaklarında Yılmaz Giiney’in, siyasal sloganlı portrelerinin yapıştırılmış olduğu

Sema

SERÇİYE K A T IL A N L A R AKSOY NÜKHET AR SABlHA CANGÖKÇE YILDIZ ÇETİNER LAMİA ERKUT YALÇIN FİDAN FATOŞ GÖKÇAY REZZAN GÜZELSOY MÜRVET SAYINSOY AYDAN OKAY

Çalgı çalmaya ve konsere gitmeye yönelik olumsuz tutumlar alt boyutunda; kız öğrencilerin erkek öğrencilere oranla müziğe yönelik ilgilerinin daha fazla