MûzlK
^ Çoksesli müziğimizin babasını ^ yitirdik. Bir anıttı Saygun. Bir za man dilimi idi. Türkiye Cumhuri- yet'inin bir simgesi idi. Yalnız ardın da bıraktığı 78 yapıta bakarak bir besteci olarak değil, bir bilim adamı, bir kültür adamı ve bir pedagog ola rak değerlendirilmesi gerekir. Eser leriyle, opera'dan, oratoryoya, kon çertodan sonata, korodan kantata her çeşit müzik biçimine örnek ver miş, batının gelişmiş tekniği içinde Türk özünü kullanmasını bilmiştir. Bütün ileriye dönük çabalarda Türk özünden, aslından kopmadan hare ket etmenin ilk koşul olduğunu, an cak körü körüne geleneğe bağlılığın da ileri atılımları köstekleyeceğini belirtmişti.
Çoksesli müziğin ülkemizde geç mişi yetmiş yıla dayanıyorsa, bu
sü-AHMET
açmıştır. Ankara ve İstanbul'da yap tığı idari görevler ve öğretmenlikleri nin yanısıra Ses ve Tel Birliği adında bir dernek kurarak Türk Kültür haya tına katkılarda bulunmuştur.
Köklü bir Atatürkçü olan Saygun, müzikte halktan kopuk olanı kabul etmediği gibi, halk için adı altında yapılan yozlaştırmalara şiddetle kar şı çıkmış, zaman zaman TRT'ye sert eleştiriler yöneltmişir. Atatürk'ün mü zik anlayışındaki yenilikçiliğini çeke meyenlerle uğraşmış, gerçek ve bi limselliğe dayalı savunmalar yap mıştır. Yunus Emre Oratoryosu ile halk ezgilerini, ilahileri, makamsal yapıyı ve çokseslilik tekniğini bağ daştırarak, örnek bir yirminci yüzyıl Türk eseri ortaya çıkarmıştır. Yunus Emre, Saygun'u yurt dışında üne ka vuşturan ilk yapıttır. 1946'daki yurt içinde ilk çalmışından sonra, Paris, Amerika, Almanya, Avusturya, Ma caristan ve dünyanın başka sanat merkezlerinde de yorumlanmış, öv güler toplamıştır.
ADNAN SAYGUN'UN
ARDINDAN...
" S a y g u n : 'H a lk için* a d ı
a ltın d a y a p ıla n
y o z la ş tırm a la ra k a r ş ıy d ı"
sonrada da onu öz babası kadar sevdiğini anlatır durur. Başında be
renin altmış yılı içinde durup dinlen meden ve düzenli aralıklar içinde eser üretmiş bir bestecimizdir Say gun. Türk halk müziğini, Asya müzik lerini, pentatonik bünyedeki diğer halk müziklerini incelemiş, bizim mü ziğimizin hangi yönde gelişebilece ğini bilimsel temellere oturtarak ince lemiştir. Bela Bartok İle 1937 yılında Adana yöresinde yaptıkları incele meler, Saygun'a yeni boyutlar ka zandırmış, çağın bu ünlü bestecisi ile uzun süre mektuplaşarak, ortak çalışmalar yapmışlardır.
İstanbullu müzikseverler, Say gun'u ve zarif eşi Nilüfer hanımı kon serlerde görmeye alışık olanlar, çok arayacaklar bu tabloyu. Önce çok sert ve uzak bir imaj çizen, ulaşılmaz bir dağ gibi kendini gösteren, sonra da tanıdıkça insana yakınlaşan bir kişiliği vardır Saygunun. Gürer Aykal onun derslerini nasıl İzleyeceğini bilmediğini, önceleri arkaya oturma izni alıp sonraları sınıfta önlere doğru kayma cesareti gösterip ona nasıl yaklaştığını başlarda tir tir titrediğini,
resi, elinde filesi ile yakın zamana ka dar İstanbul Levent çarşısında rasta- layabllirdiniz Saygun'a.
Ahmet Adnan Saygun, 1907 yı lında matematik öğretmeni Celal Be yin oğlu olarak İzmir’de dünyaya ge lir. İlk müzik eğitimini keşfeden solfej öğretmeni İsmail Zühtü Bey olur. Onüç yaşında Rosati'den piyano dersi almaya başlar. Armoni ve kont- rpuan bilgisini kendi kendine gelişti rir. Zaten Saygun okullar'dan ziyade kendi kendini yetiştirmiştir. Dil bakı mından da, önce kendi kendine Fransızca müzik ansiklopedileri ter cüme etmiş, sonra Fransa'daki eğiti miyle bu dili pekiştirmiş; İngilizce'yi kusursuz konuşacak kadar kendi kendine öğrenmiş ve Macarcayı da eşi ile geliştirmiş. Bestecinin her üç dilde de müzikbillmsel incelemeler yazacak kadar geniş bir terminolojisi vardır.
Saygun'un Fransa'da çağın önemli bestecilerinden Vincent
D'İndy ile çalışmış olması ona yir
minci yüzyıl besteciliğinin kapılarını
Adnan Saygun uluslararası mü zik otoriteleri ile sürekli haberleşip, dünyada müziğin gelişmesini izle yen bir sanatçımızdı. aynı zamanda ölümüne kadar aldığı ödüller (Fran
sa, İngilte re , Finlandiya, İtalya, Macaristan) bestecinin uluslararası
değerini ortaya koyar. 1971'de ilk Devlet Sanatçısı ünvanını almış, Fah ri doktoraları yanısıra 1981'de Ata
türk Sanat A rm ağanı, 1984'de Kül tür Bakanlığı Büyük Ödülü, ve Os man Hamdi Belgesi ile onurlandırıl
mıştır. Bu yıl Sevda Cenap And Vak- fı'nın ödülü verilmek üzereydi kendi sine. Üstelik Yunus Emre yılı olarak ilan edilen bir yılda, 1991'de, Say gun'u kaybettik. Çok sesli müziğimiz babasını, Cumhuriyet tarihimiz bir bi lim adamını kaybetti. Ve müzik dost ları bundan böyle onun yapıtlarını çalıp dinledikçe onu biraz daha tanı yacaklar, ölümsüzgünü kanıtlaya caklar.
Evin İLYASOĞLU