• Sonuç bulunamadı

Sakallı Celal

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sakallı Celal"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

m* m*

\

UIUÍ18C

Canlar c

i l

Yazan:

HALDUN

TANER

B

u g ü n ü n çoiuğu çocuğu hep sakallı. Sakal, çünkü, tozpembe yanaklarına sözüm ona erkeksi bir gölge katıyor kuruntusundalar. Kişilik yanakta değil, gözlerdedir, ba­ kıştadır. Sakal onu olgunlaştıramaz ki.

Çok önceleri sakal ve bıyığın revaçta olduğu bir dönemden geçmedik değil. Osmanlı İmparatorluğumda bıyıksız er­ kek, sakalsız yaşlı ya da orta yaşlı, aykırı bulunurdu. (Matruş) biri görüldü mü herhalde ecnebidir diye kestirilir atılırdı.

Matruşluk, bugünkü deyimi ile, sakatsızlık, bıyıksızlık bizde Cumhuri­ yetle başlamış, bir çeşit batılılık ve uygarlık simgesi sayılmıştı. Atatürk sarı bıyıklarını kestiğinden bu yana, devlet adamlarının çoğu onu örnek aldılar. Sade devlet adamları mı? Memurlar, askerler, öğretmenler, B ıy ı­ ğını kesmeyen bir azınlık kaldı ise bile, sakal dipten kazınmıştı.

Özgürlük şarkısı

İşte Sakallı Celâl’in ayrıcalığı böyle bir döneme rastladığından daha da bir vurgulanıyordu. Her ayrıcalık hevesinin kökeninde — aıanırsa—• bir kompleks, bir göstermecüik duygusu y a ttığı görü­ lür. Bundan ötürü rahmetliyi suçlamak aklımın köşesinden geçmez. Alçak gö ­ nüllü değerlerin güme gittiği bir ortam­ da herkesin “ ben de varım ” diye bar bar bağırması, kişilikte ya da görünümde — bazen ikisinde birden— abartıya varması doğal karşılanmalıdır. Kaldı ki Sakallı Celâl sakalı dışında iddiacı bir adam da değildi. İy i mevkiler alacak yetenek ve kültürde olmasına, arkadaş­ larının nüfuzlu yerlerde bulunmasına karşın o hep kenarda kalmayı yeğledi. Kimsenin uyruğuna girmeyen küçük, iddiasız, ama özgür bir yaşantıyla yetindi. “ Sakalı dışında iddiacı değildi” - den neyi kastettiğim i anlamışsınızdır. Sakal onun bir çeşit özgürlük, doğallık, kimseyi takmazlık ve filozofluk bayrağı idi. Bektaşi kalenderliği ile filozof saygınlığını birleştiren bu sakal, onun ince yaratılışının söz haline getirmediği bir şeyi dile getirir gibiydi. “ Ben doğal bir insanım” der gibiydi. “ İhtirasım yok. Paraya önem vermem. M evkileri takmam. Bunlar için sîzlerin katlandığı­ nız nice maskaralıklardan uzağım.Sizin burjuva kalıplarınıza metelik vermem. Hepinize de içimden kıs kıs gülerim.” E vet ağzı ile değilse de, sakalı ile böyle der, kendine için için böyle bir üstünlük böbürü yaratırdı. Onu bunca keyifli ve kendine güvenli yapan da bu olmalı idi.

Sakal deyip geçmeyelim

E vet, sakal deyip geçmeyelim. Saka­ lın çeşidi var. Keçi sakal var, didon sakal var, kıvırcık sakal var, top sakal var, burma sakal var, çatal sakal var, tahta sakal var, yanak sakalı var, favorinin azmam, Francois Josef’inki gibi, boyun sakalı var, Rabelais'ninki gibi ya da çok daha sonra Soljenitizn’in moda edeceği türdeki... Celal B ey’i sakal bırakma yo ­ lunda kim, hangi örnek özendirdi diye çok düşünm üşüm dür. Y a r a t ılış bakımından onunla kolay özdeşleşebil­ diğim ve hele cnun geçtiği yollardan,ay­ ni liseden, aynı kültürden, aynı birikimden geçtiğim için tahminlerim biraz daha kolaylaşıyor, Anatol France ilk aklıma gelenidir. İlk yapıtları ile abartılı değer­ lendirilen sonra Maurassismele anarşizm arasında kararveremeyenbu yazar, sanı­ rım, Fransız edebiyatmdaki saygm yeri­ ni daha çok kendine çok yaraşan o beyaz sakalı ile sağlamıştır. H azır cevaplık spritüellik alamnda Celal B ey’le çok or­ tak yanları olan oyun yazarı Tristan Bernard’m uzun ve sevimli sakalı da bu benzeşmeden ötürü Celal B ey’e çekici gelmiş olabilirdi. Nitekim dostlarından birkaçı da rahmetliyi esersiz bir Tristan Bernard s a y a rla rd ı. A m a sade sakallarından ötürü değil, dünya görüş­ lerinden dolayı da kendilerine öbür ör­ neklerden fazla benzemek isteyeceği iki kişi daha vardı ki, bunlardan biri Karl Marx öbürü de Fransızların baba­ can sosyalist lideri Jean Jaures’ti.

Celal B ey’in sakal bırakma hevesine, bu aklıma gelenler dışında elbet kendi ailesi ve büyükleri içinde etken olan ör­ nekler de bulunabilir. Mesela (Hacey-i evvel) Ahm et M ithat Efendi’nin çatal sakak gibi. C elalB ey’le hiç benzeşmeyen muhteris, atılgan, çok çelişkili, Rıza T evfik ’in sakalının bile salt biçimsel ve estetik yönden Celal B e y ’in sakakna belli bir ilham verdiği olasılığı da yabana atılmamalıdır. Bütün bunlar benim tah­ minlerim. Zaten önemh olan da bu değil­ dir. Sakalın CelalB ey’eyakışıp yakışma­ dığın Onu tanımayanlara hemen söyle­ meliyim ki, elhak yakışırdı.

Resmine bir bakmanız yeter. Ben o- nun gençliğini, sakalsız hafini bilecek yaşta değildim. Kendisini tanıdığımda kırkının ortalarında idi. Ve sakalını yıllardır taşıyordu. Sakalsız yüzünü ta­ hayyül dahi edemezdiniz. Sakal yüzü­ nün öylesine ayrılmaz bir parçası olmuş­ tu. Alnına dökülen kıvırcık saçları, kişi­ lik sahibi uzun ve güçlü burnu, çocuksu bir parlaklık ve sıcaklıkla bakan neşek gözleri gür sakalının çevrelediği yüzüyle hem çelişkik, hem uyumlu bir bileşim yaratıyordu.

Bir övüncü sakak ve sakalının tuttur duğu özgürlük şarkısı ise, bir başka ö vüncü de sıhhati, fizik gücü idi. Taşıt a raçlarma hiç binmez, yaz kış asker pos takarı ile kilometrelerce yolu yaya yü rürdü. Sım f arkadaşı matematik profe sörü rahmetk A k Y a r ’la yine sınıf arka daşı Prof. İbrahim Hakkı A k y o l’u birer ek ile tutup havaya kaldırdığına tanık olmuştum. Yurdun iki büyük bilginini birer eliyle havada tutabilmek Sakalk Celal’e çok keyif vermişti. Bir keresinde de, kısa memurluk dönemi sırasında,

SAKALLI

CELAL

Sakallı Celâl sakalı dışında iddiacı bir adam

değildi. îy i mevkiler alacak yetenek ve kültürde

olmasma, arkadaşlarının nüfuzlu yerlerde bulunm a­

sına karşın o hep kenarda kalmayı yeğledi. Kimsenin

uyruğuna girmeyen küçük, iddiasız, ama özgür bir

yaşanktıyla yetindi. Sakal onun bir çeşit özgürlük,

doğallık, kimseyi takmazlık ve filozofluk bayrağı idi.

A ydm ’da bir okul müdürü iken okulun ek inşaatında hamallarla birlikte çakş- mış, onları hayrette bırakarak onlarm taşıyamayacağı ağırlıkları sırtlamış ol­ duğunu duymuştum. Celal Bey, Bahriye Mekteb Nazırı Hüseyin Hüsnü Paşa’ - mn oğlu ve Mekteb-iSultanîfmezunu ol­ duğunu sık sık unutup ve unutturup, herhangi bir sokaktaki adam kişihğine bürünmekten çok zevk alırdı. Ankara vapurunun ünlü süvarisi Şefik Kaptan bana ön güvertede halatları saran sakalk bir çımacının kendisine Lam artin’in L e Lac şiirini ezbere okuduğunu anlatmıştı. Bu kadar güzel Fransızca bilen bu çıma­ cıyı o güne kadar hiç görm ediği için baş çarkçıya sormuş, o da bu sakallı zatm İstanbul’dan İzm ir’e biletsiz gitm ek için boğaz tokluğuna çımacıkk istediğini an­ latmıştı. Celal B ey’in istese bu kadarcık parayı dostlarından borç alması işten değldi. Am a öyle esmiş, öyle yapmıştı. Böyle oyunlara bayılırdı.

w

Bir sohbet ustası

Ben onu aile dostumuz H akt Birsan Hoca’nm evinde tanımıştım. Oraya sık sık gelirdi. Ahm et Haşim, A li Y a r, İb- , rahim Hakkı A k yo l da sınıf arkadaşları olurdu. İbrahim Alaettin ve H aki Ni- had’la da yakın dosttu. Bekâr ve bakım­ sız hak bu dostlardan evk olanların ha­ nımlarını rikkate getirir ve onu sık sık yemeğe çağırırlardı. Sakalk Celâl’in geleceği günler, yaşk, genç tüm ev hal­ kınca bir sevinç arifesi yaşanırdı. Çünkü Celal Bey gerçekten çok iyi bir konuşucu idi. Zeki idi. Spritüel idi. H er konuya kolayca girer çıkardı. Y a y gın bir kültürü ve her çeşit inşam kavrayacak bir sunuş tarzı vardı. Bir indirgeme ustası idi. En soyut konuları çok çarpıcı somut örnek­ lerle herkesin anlayacağı bir yalınlığa getirirdi. Konuşmalarını etkin yapan ö- ğelerin başmda da içtenkği gekrdi. îç- tenkği bir, neşe ve sağlık taşan ışınımı i- ki. Güç beğenen Ahm ed H aşim ’e bile, “ Celal’i dinlemek zevklerin en tatbsı ve hazların en mutenasıdır!’ dedirten de buydu. R ’leri g ’ye çeviren bir teaffzu vardı, k i onu bu da ayrıca sevimli yapar­ dı. Bu telaffuz bütün Clochard görü­ nüm hevesine karşın bir yerde onun da- dılı, matmazelk geçmiş çocukluğunun izlerini de faş ederdi.

“J

.,-Hem derbeder, hem titiz

Steinbeck’in Fareler ve insanlar piyesindeki.sevecen Lenni’si gibi, Celal Bey de fareleri severdi. Bunlara odasın­ da ayrı bir köşe ayırdığı, inip çıkacakları merdivenler yaptığı, boş vakitlerde on­ larla oyalandığı söylenirdi. Herkes mu­ habbet kuşu, kanarya, kedi, köpek bes­ lemez ya. O da fare besliyordu. Bu özel- hği anıldıkta hanımlar tiksinti ve korku mimikleri yaparlardı. Yaşam ları dişi sırtlan gibi acımasız kadın arkadaşları, aç kurt gibi vahşi erkek dostları arasın­ da g e ç tiğ halde bunlardan korkmayıp da bir fare görünce korkan kadınlara herhalde Sakalk Celal de pek akıl erdire- memiş olmalı idi. Bir başına yaşayan er­ keklerin yüzde ellisi gibi, temizkğe pek özen gösterdiği savunulamazdı. Çamaşır ve gömleklerini giyebildiği kadar giydf- ğ , artık giyilemeyecek kadar kirlenince çıkarıp attığı söylenirdi. Bütün bunlara karşın çağrılı bulunduğu en temiz ve t i­ tiz sofralarda bile ev sahiplerine sezdir­ meden cebinden bir alkol ve pamuk çı­ karıp gümüş çatal bıçakları onunla ovar yemeğe öyle başlardı. E v sahipleri de o- ' nun bu evhamını bildiklerinden gizk te- mizhğini görmezden gelir, bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu gibilerden onun çe- Mşkisine için için gülerlerdi.

Sakallı Celal denince, onun hiç yanından ayırmadığı büçük valizini anmamaya olanak var mı? Bu küçük valizde sefertası bulunurdu, Fransızca günlük gazeteler bulunurdu, yeni çıkmış Fransızca bir-iki kitap bulunurdu, ve ölüm kalım parası olarak da Sakallı Ce- lal’in belki tüm birikmiş parası olan dört bin lirası bulunduğu söylenirdi.

Sakallı Celal, paşa babasmm evinde matmazelden başladığı Fransız casmı Mekteb-i Sultani’de ilerletmişti. Fransız edebiyatım çok iyi bilirdi. S evdiği şairle­ rin şiirlerini öğrencilik zamanının coşku­ su ile ezbere okurdu, salt Fransız edebiyatı mı? Türk edebiyatı, tarih, fel­ sefe, sosyoloji, metafizik, güzel sanatlar üzerine konuşurdu. Konuşmasmm şura­ sına burasına, doğmaca espriler serpiş­ tirerek, size nefis bir konuşma şöleni çe­ kerdi. İy i bir aile eğitim i almış görgülü bir insan olarak, herkesin onurunu sakınan bir dikkati de vardı. A teşk tartışmalara girdiği zaman bile ölçüyü kaçırmazdı. B ir ahbabı ona Sakalk Celâl değil, Celalli Sakal adım koymuştu. Bu celalli haknde bile durmadan inip kalkan o koca sakak, hiçbir zaman babacanlığım yitirm ezdi. Celal Bey, sosyalizmin adım dahi anmanın tabu oîduğıı bir dönemden bu yana ilk sosyalistlerimizdendi. Başka türlüsünün insanım diye insana yakışmayacağına inanarak, bunu bir böbür sorunu yapm a­ dan, hiçbir gün gösterişe, tafrafuruşluğa kalkmadan, hiçbir örgüte bağk olma­ dan, ama inancmda hep aynı kalarak, hiçbir ödün vermeden. Bir gün Sovyet Rusya’da düşünce özgürlüğüne karşı aknan bazı önlemlerden söz edilirken dayanamamış:

Bu ülke dünyaya karşı koca biğ sos yal savaş veriyoğ arkadaşlağ demişti.” Oğada sefeğbeğlik bitmedi ki sıkıyöne­ tim kalksın.

Sakallı Celâl’in tadına doyum olmaz söyleşileri uçup gitti. N e yazık ki, yeteneğinin kâğıt üzerine saptanmış bir belgesi kalmadı. O şimdi, kulaktan kula­ ğa aktarılan anekdotları, nefis ve veciz esprileri ile anılageliyor. Onu hiç tanımâ- mış kuşaklar da Sakalk Celâl’i bu espri­ lerden öteye hiç bilm iyor. Bu esprileri burada yineleyecek değilim. Türk aydın­ larını “ dümeni bozulmuş, karaya otur­ mak üzere kıyıya doğru giden bir gemide arkaya doğru koşup batıya gidiyoruz kuruntusuna kapılan yolculara” benzet­ mesi bunların en unutulmayanlardan biridir. Ulusal bahtsızlığımızı şu beş kelimeye sığdırması da başka bir söz ve fikir ustalığıdır: “ Bizde ilgililer bilgisiz, bilgililer de ilgisizdir.”

Boşuna akan pınar

Sakallı Celâl B e y ’i ben hep sarp dağlar, gür ormanlar ve bozkırlar orta­ sında boşuna akıp giden bir pınara ben- zetmişimdir. Vurgulamayı lütfen boşuna sözü üzerine yapınız. Bence ziyan olmuş, eski deyimi ile heder olmuş bir değerdir. O, yurda yararlı olmanın yolunu zorla­ mamış, yurt da ondan yararlanmanın yolunu bulamamış, bilememiş, hatta teşebbüs bile etmemiştir.

Bundan ötürü, varlığı ve değeri, yalnız onunla karşılaşabilen, onu tanıya- bilen az sayıda insan tarafından bilindi, anlaşıldı.

Bunlardan biri olabildiğim için kendi kendimi hep şansk saymışımdır.

Haftaya ABDüLHAK ŞiNASi

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Çok sayıda farklı büyüme faktörü içeren kokteyllerin saç köküne mikro enjeksiyonlarla kür halinde yapıldığı Growth Factor tedavisi, özellikle zayıf saç tellerine

• Bu ürünü teslim aldıktan sonra ilk 6 ay içerisinde herhangi bir sorun oluşursa ve bu sorunun üretimden kaynaklanan bir arıza olması halinde, tüketici kendi takdirine

 Makas ucunu çok geniş açmadan dikkatle destek olan işaret parmağı üzerinden kulak kıvrımına doğru kenar kesimini yapınız4. Şekil 3.13: Kulağın üst

Ense tıraşı saç tıraşını tamamlayan en önemli unsurdur. Ense hattının boyun şeklini dikkate alarak belirlenmesi gerekir. Düzgün olmayan, eğri çizilen ense hattı

Elektrikli tıraş makinesi kullanımı için aşağıdakilerden hangisi doğru değildir.. A-Tarağı makine ucuna düzgün takma B-Makine ucunu aynı yere gerektiğinden

2012 yılında hazırlanan değerleme raporlarında K2 örnek ala- nındaki inşaat alanı m² birim fiyatlarının 542 TL ile 1574 TL arasında olduğu, 2019 yılı

A-Süre kısalır B-Cilt kuru olmalıdır C- Elektrikli tıraş makinesi kullanılır D-Ustura kullanılır 85.Tıraş sonrası kullanılan kozmetiklerin kullanım

Davulun üst k›sm›nda hastan›n düflmanlar›n› temsil eden dört ya da alt› demir kanca tuttu- ruludur.. Demir sopaya kam›n kudretini simgeleyen bez parçalar›