• Sonuç bulunamadı

DOĞU VE BATI ARASINDA İBN RÜŞD

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "DOĞU VE BATI ARASINDA İBN RÜŞD"

Copied!
483
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)VII. BÖLÜM / PART VII. DİNİ NASLARIN TEVİLİ. THE INTERPRETATION OF RELIGIOUS TEXT (HERMENEUTICS). Editör: İsmail Çalışkan.

(2) 2 / Doğu Batı İlişkisinin Entelektüel Boyutu.

(3) Mukayeseli İslâm Hukuku Bağlamında İbn Rüşd’ün Hadisçiliğine Genel Bir Bakış. Interpretation Context The Interpr etation of Hadith by Ibn Rüşd -in The Conte xt of Approaching to Juridical Hadith and Hanafi School of Jurisprudence Enbiya Yıldırım İslâm dünyasının batıyla yüzleştiği en uç bölgede birkaç bilim dalında birden kendisini yetiştirerek İslâm medeniyetini çeşitli veçhelerden insanlığa sunma başarısını göstermiş olan İbn Rüşd, pek çok açıdan incelenmeyi fazlasıyla hak etmektedir. Biz bu tebliğimizde onun Bidâyetü’l-Müctehid bağlamında hadisleri ele alışı ve bunları yorumlamasını ana hatlarıyla sunacağız. Ancak onun söz konusu alandaki konumuna geçmeden önce, işe ailesiyle başlamak en uygunu olacaktır. Bu bilgiler İbn Rüşd’ün hadis alanındaki birikimi ve yorumlarını daha iyi anlamamızı sağlayacak, içinden geldiği ailenin yetişmesi ve bakış açısındaki etkisi daha iyi kavranacaktır. İbn Rüşd’ün dedesi “Şeyhu’l-Mâlikiyye”1 Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd el-Mâlikî’dir (405-520). Fıkıh, usul ve ferâiz konularında son derece birikimli bir insan olduğu zikredilmektedir. Kadılık yapmış ve pek çok eser telif etmiştir. 18 ciltlik el-Beyân ve’t-Tahsîl onun birikimini anlamak için yeterlidir. Tahâvî’nin müşkil rivayetler üzerindeki eserlerine tehzîb çalışmaları yapmış olması, hem hadis alanının en problemli konularından birisi olan ihtilâfu’l-hadîs bahsine olan ilgisini hem de kadı olması hasebiyle özellikle ahkâm bahislerindeki ihtilafların kaynağında yer alan hadislere olan vukûfiyetini göstermektedir. Ayrıca Malikî mezhebinde belli bir seviyede bulunan herkesin iyi bir Muvatta’ hafızı olduğunu göz önünde bulundurmamız gerekmektedir. Dolayısıyla İbn Rüşd’ün dedesinin hadis alanında çaba sarf etmiş donanımlı bir kişi olduğunu söylemek mümkündür.2 İbn Rüşd’ün babası Ahmed b. Ebi’l-Velîd b. Rüşd’e (487-563) gelince, o da babası gibi kadılık yapmıştır. Nesâî’nin Sunen’ine son derece dolu bir şerh yazdığı zikredilmektedir. Ayrıca o da babası gibi Muvatta’ hafızı olmalıdır. Zira aşağıda geleceği üzere İbn Rüşd Muvatta’ı kendisine ezberden arz etmiştir. Bu da onun mezkûr eseri ezberlediğini göstermektedir. Söz konusu durum, baba ile oğulun İslâm hukukunun meselelerine derinlemesine vukûfiyetleri yanında. 1 2. Muhammed b. Ahmed ez-Zehebî, Tezkiretu'l-Huffâz, Ebû Abdillah Muhammed, Beyrut-Tsz., IV/1271. İbn İzârî el-Merrakûşî, el-Beyânu'l-Muğrib fî Ahbâri'l-Endelus ve'l-Mağrib, hzr. İhsan Abbas, Beyrut-1983, IV/74; Ahmed b. Muhammed b. Sıddîk el-Ğumârî, el-Hidâye fî Tahrîci Ehâdîsi’l-Bidâye, hzr. Yusuf Abdurrahman elMar’aşlî, Adnan Ali Şellâf, Beyrut-1987, I/22; İbn Ferhûn, İbrahim b. Nûruddin, ed-Dîbâcu’l-Muhezzeb fî Ma’rifeti A’yâni Ulemâi’l-Mezheb, hzr. Me’mûn b. Yahya el-Cennân, Beyrut-1996, s. 278..

(4) 4 / Doğu Batı İlişkisinin Entelektüel Boyutu ahkâm hadisleri alanındaki donanımlarını göstermektedir.3 Buna bakarak, İbn Rüşd’ün yetiştiği geleneğin Kur’an dolayısıyla tefsir yanında mukayeseli hukuk ve hadis alanında güçlü bir çizgiyi temsil ettiği ifade edilebilir. İbn Rüşd’e (520-595) gelince, hayatını ilme vakfetmiş bir insandı. Anlatıldığına göre, aklı ermeğe başladıktan sonra sadece babasının vefat ettiği gece ile gerdek gecesi tetkik ve okuma işini yapamadı.4 60’dan fazla eseriyle5 câmiu’l-ulûm bir mütefekkir olarak kelam, felsefe, fıkıh ve tıp yanında hadise de eğildi. Hadis meclislerine katılarak hocalardan hadis dinledi.6 Muvatta’ı ezberledi ve babası Ebu’l-Kasım’a arz etti.7 Ancak onun “dirayet yönü rivayet yönünden baskın idi.”8 Bu tarafı eserlerinde kendisini gösterir. Kadılık yapan kuşağın bir ferdi olarak o da kadılık yaptı. Elimizdeki bu sınırlı bilgilere bakarak, geldiği kuşağın geleneğini devam ettirdiği ve hadisin özellikle ahkâm alanında kendisini belli bir düzeyde yetiştirdiğini söylemek mümkündür. I-İbn Rüşd’ün Hadis Birikimini Yansıtan Bidâyetü Tanıtımı: Bidâyetü’l’l-Muctehid’in Kısa Bir Tanıtımı: İbn Rüşd’ün hadis alanındaki birikimi ve bu birikimin yansıması, Muhtasar Mukayeseli İslâm Hukuk Ansiklopedisi olarak kabul edilebilecek Bidâyetü’l-Müctehid’de9 görülür. Bu nedenle onun söz konusu yönünü bu eser üzerinden değerlendirmek gerekir. Adı geçen esere bakıldığında, felsefî yönüyle meşhur olan İbn Rüşd’ün -kadılık yapmış olması hasebiyle- mukayeseli hukuk alanında oldukça üst düzeyde bir birikime sahip olduğu rahatlıkla söylenebilir. Özellikle kendi mezhebi olan Malikî mezhebinin delilleri ile diğer mezheplerin dayanaklarını çok yalın ve özlü bir şekilde ortaya koymuş olması vukufiyet yanında özümsenen bilginin hulasasının takdimi açısından da önem arz etmektedir. Mezheplerarası ihtilafları görme açısından önemli bir müracaat kaynağı olan bu eser, bir anlamda hilâfiyyât çalışması olduğundan ihtilafların kökeninde yer alan hadisleri tanıma ve bunların nasıl yorumlandığını öğrenme açısından da son derece önem arz etmektedir. Bir açıdan, İbn Kuteybe’nin Tevilu Muhtelifi’l-Hadîs’i ile İbn Fûrek ve Tahâvî’nin çalışmalarının ahkâm hadislerine ayrılmış bir versiyonu olarak kabul edilebilir. Aralarındaki tek fark, ihtilafların çoğunlukla giderilmemiş olması, tarafların delillerinin sunulmasıyla yetinilmiş olmasıdır. Bu itibarla, Beyhakî’nin Hanefî mezhebi ile Şafiî mezhebi. 3. Muhammed b. Muhammed Mahlûf, Şeceretu’n-Nûri’z-Zekiyye fî Tabakâti’l-Mâlikiyye, Beyrut-Tsz., s. 146; Gumârî, a.g.e., I/21. İbn Ferhûn, a.g.e., s. 379; Mahlûf, a.g.e., s. 146. 5 İbn Ferhûn, a.g.e., s. 379; Mahlûf, a.g.e., s. 147. 6 İbnu'l-İmâd, Abdulhay b. Ahmed, Şezerâtu'z-Zeheb fî Ahbâri men Zeheb, hzr. Abdulkadir el-Arnavut, Mahmud el-Arnavut, Beyrut-1986, VI/522. 7 Salâhuddin Halil es-Safedî, Kitâbu'l-Vâfî bi'l-Vefeyât, hzr. Heyet, Beyrut-1991, II/114; İbn Ferhûn, a.g.e., s. 378-9. 8 İbn Ferhûn, a.g.e., s. 379; Mahlûf, a.g.e., s. 146. 9 Eser Bidayetü’l-Müctehid adıyla Ahmet Meylânî tarafından mükemmel sayılabilecek bir şekilde Türkçeye kazandırılmıştır. I-IV, İstanbul-1991. Biz bu tebliğimizde, Halid el-Attâr tahkikiyle (I-II, Dâru’l-Fikr, Beyrut-Tsz.) basılan nüshayı esas alan el-Mektebetu’ş-Şâmile programı II. sürümü kullandık. 4.

(5) İbn Rüşd’ü Yeniden Düşünmek / 5 arasındaki farkları incelediği Hilâfiyyât’a benzer. Ondan ayrılan yönü tarafsız oluşudur. Genel yapısı bu olan Bidâyetü’l-Müctehid’in en önemli yanlarından birisi, İslâm hukukunun ana meselelerini karşılaştırmalı olarak verme söz konusu konularla ilgili olarak okuyucuyu orta düzeyde bilgilendirmeyi hedefleyen bir çalışma olmasıdır. Zaten adı da kitabın amacını ortaya koymaktadır: Bidâyetü’lMüctehid ve Nihayetu’l-Muktesid (Çalışanın Başlama Noktası, Orta Düzeydekinin Varacağı Son Merhale). Dolayısıyla bu eser, konuları karşılaştırmalı olarak delileriyle ama fazla detaya inmeden öğrenmek isteyenler düşünülerek hazırlanmıştır. Bu eseri okuyan kişi, mezhepler arasındaki ihtilafların ana sebeplerini, ittifak ettikleri hususları, konuyla ilgili ayet ve hadisler yanında bunların yorumlarını ve yapılan kıyasları ana hatlarıyla öğrenme ve belli bir düzeye ulaşma imkânına sahip olabilecektir. Zaten İbn Rüşd’ün kendisi de yer yer çalışmasının muhtasar bir çalışma olduğuna vurgu yapar ve mufassal çalışmalar gibi meseleleri uzatmaz. Nitekim imamlığın şartlarına dair bilginlerin ihtilaf ettiği hususları o konularda nas olmadığı için ele almadığını söylerken10, kira akdiyle ilgili bir babta “Bu babın konuları çoktur ancak bizim amacımız teferruata girmek değildir”11 der. Fıkıh babları tertibince hazırlanan çalışmaya mevzuların ele alınış tarzı açısından baktığımızda, konuların girişinde genellikle o konunun temelini oluşturan ayet ve hadisler ile bilginlerin ittifak ettikleri hususu zikrettiğini görürüz. Dolayısıyla konunun alt yapısını girişte hazırlamış olur. Guslü gerektiren şeyler bahsine meninin inzali ve hayza dair ayetler ve hadislerle başlayarak bilginlerin bunlarda ittifak ettiklerini söylemesi12, başka bir yerde hayız ve istihazeye dair ayet ve icma edilen hususları zikretmesi13, taharet bahsi girişinde konunun temelini oluşturan ayet ve hadisler yanında âlimlerin necasetten taharetin şeriatta emredilen bir husus olduğunda ittifak ettiklerini aktarması14 ile namazın sahih olma şartları konusuna başlarken konuşmamak gerektiği hususunu ayet ve hadis ışığında ele alması15 böyledir. İbn Rüşd’ün bu eserde kullandığı dil, son derece yumuşak bir üslûptur. Okuyucu Mâlikî olmasına rağmen kendi mezhebinin tarafgirliğini yapmayan, bilmediği yerde bilmediğini rahatlıkla ifade eden bu mütevazı söylem karşısında etkilenir. Örneğin, çocukların zekât verip vermeyeceği bahsinde, topraktan çıkanlarla çıkmayanlar arasında ayırım yapanların neye dayandıkları hususunda bir bilgisi olmadığını söyler.16 Başka bir yerde de “Bu konunun dayandığı bir. 10. Bidâye, I/118. Bidâye, II/182, 224. Keza başka bir yerde “Bu konunun icma edilen keza ihtilaf edilen meşhur meseleleri. 11. bunlardır.” der, mevzunun diğer detaylarına girmez. I/36. 12. Bidâye, I/41. 13 Bidâye, I/48-9. 14 Bidâye, I/64. 15 Bidâye, I/98. 16 Bidâye, I/196..

(6) 6 / Doğu Batı İlişkisinin Entelektüel Boyutu delil bilmiyorum.” der.17 Mezhep imamlarına karşı kullandığı ifadeler de onun bu nezaketini teyit eder mahiyettedir. “Her halde Mâlik ile Şafiî bu hadisi sahih bulmamışlardır.” demesi gibi.18 Onun bu nezaketi bazen konular çerçevesinde ahlakî öğüt vermeye kadar gider. Bunu, hem hukuk alanında yetişecek olanlara bir nasihat hem de önlerine gelecek meselelerde insanları irşad etmelerine yardımcı olmak amacıyla yaptığı düşünülebilir. Örneğin, hibeden dönen kimseyle ilgili hukukî tartışmaları ve Hz. Peygamber’in hibesini geri isteyeni ağır şekilde eleştiren hadislerini zikrettikten sonra söylediği şu söz böyledir: “Yapılan hibeden dönmek iyi bir davranış değildir. Ayrıca şeriat sahibi (a.s.) ahlakî güzellikleri tamamlamak için gönderilmiştir.”19 IIII-İbn Rüşd’ün Hadisçiliği: Hadisçiliği: Bu kısımda İbn Rüşd’ün Bidâyetü’l-Müctehid’deki hadisçiliğini, açıklama ve uygulamalarından yola çıkarak, birkaç açıdan ele alacağız. A-Hz. Peygamber’in Peygamber’in teşri açısından konumu: Eserinin başında temel usul konularına çok kısa bir şekilde değinen İbn Rüşd, Hz. Peygamber’in konumuyla ilgili olarak da özet bilgi verir, yaklaşımını ortaya koyar. Kur’an yanında teşri sahibi olarak Hz. Peygamber’i kabul eder ve ondan ahkâm alma yollarının üç tane olduğunu belirtir: Lafız, fiil ve ikrar.20 Hz. Peygamberin ifadelerinin teşrideki yeri hususunda genel anlamda bir ihtilaf olmadığı için bu hususa fazla girmeyen İbn Rüşd, Hz. Peygamber’in fiillerinin, ulemanın çoğunluğuna göre, şer’î hükümlerin öğrenildiği yollardan birisi olduğunu belirtir. Bazılarıysa, sözlü anlatım içermediği için fiillerin hüküm ifade etmediğini söylemişlerdir. Hüküm ifade ettiğini söyleyenler de ne tür bir hüküm ifade ettiği hususunda ihtilaf etmişlerdir. Bazıları vucûb, bazıları mendubluk ifade eder demişlerdir. İbn Rüşd, muhakkikler nezdinde makbul olan yaklaşımın şu olduğunu söyler: Eğer vacip olan bir mücmeli açıklıyorsa vücuba, mendub olan bir mücmeli açıklıyorsa mendubiyete işaret eder. Eğer bir mücmeli açıklamıyor ve Allah’a yakınlık türünden bir şeyi ortaya koyuyorsa onun mendubluğunu, mubahlık türünden bir şeyi ortaya koyuyorsa onun mübahlığını gösterir.21 Görüldüğü üzere İbn Rüşd, Hz. Peygamberin eylemlerini kategorize ederek değerlendirmekte ve eylem türüne göre bir konum belirlemektedir. İbn Rüşd aynı yerde ikrarın da, o şeyin caiz olduğunu gösterdiğini belirtir.22. 17. Bidâye, I/54. Bidâye, II/302. Bidâye, II/271. Toplum bireylerine yönelik ahlakî tavsiyeleri için de bkz. II/388. 20 Bidâye, I/5. 21 Bidâye, I/7. 18 19. 22. Yaşamın insanın karşısına çıkardığı meseleler sonsuz olmakla birlikte, Kur’an ve hadislerde hükümleri ortaya konulan hususlar sınırlıdır. Bu nedenle, yeni problemlerin cevaplarının ayetlere ve hadislere müracaatla aranmasında kıyas yoluna başvurmak elzem olmaktadır. Bu nedenle İbn Rüşd, Zahirîlerin kıyas yapmanın batıl olduğunu söylemelerine karşın kıyasın gerekliliğini savunmak için şöyle söyler: “Aklî delil kıyasın varlığına şahitlik etmektedir. Şöyle ki, insanlar arasında yaşanan olaylar sonsuzdur. Oysa naslar, fiiller ve ikrarlar sınırlıdır. Bu nedenle, sınırsız olanı sınırlı olanla karşılamak imkânsızdır.” Bidâye, I/5..

(7) İbn Rüşd’ü Yeniden Düşünmek / 7. B-Özel ıstılahları: İbn Rüşd’ün çalışmasının en dikkat çekici yönlerinden bir tanesi kendine özgü ıstılahlarıdır. Bunlarla neyi kastettiği bilinmezse yanlış anlama ve yorumlar söz konusu olabilir. Bu tehlikeden dolayı, yer yer okuyucuyu özel kullanımları hususunda uyarır: 1-Sâbit: İbn Rüşd bu ifadeyi Sahîhayn’ın veya ikisinden birinin rivayet ettiği hadisler için kullanmaktadır. Bir yerde şöyle demektedir: “Ben bir hadis için ‘sabittir’ dediğim zaman, Buhârî’nin veya Muslim’in veyahutta ikisinin birden rivayet ettikleri hadisleri kastetmekteyim.”23 2-Eser: İbn Rüşd eserinde hadisleri “eser” diye de isimlendirir. Bilindiği gibi bu tarz bir kullanım hadisçilerin genel kullanımı değildir. Zira eser daha ziyade hadis dışı rivayetler için kullanılan bir ifadedir. Örneğin birkaç yerde şöyle der: “Hz. Peygamber’in nasıl abdest aldığını belirten sahih eserlerin ( ‫ار‬ ‫ )ا ح‬hiçbirinde sakal ovmak geçmez.”24 “Hz. Peygamber’den ‘Müdebber köle sahibinin (ana malından değil) terekesinin üçte birinden çıkar.’ hadisi rivayet edilmiştir ancak bu eser hadisçiler nezdinde zayıftır.”25 “Bu konudaki ihtilafın sebebi eserlerin çelişik olmasıdır.”26 3-Cumhûr: Bu ifade için de şöyle söyler: “Ben ‘cumhur’ dediğim zaman üç fakih yani Malik, Şafiî ve Ebû Hanife bunun içindedir.”27 C-İbn Rüşd’ün yararlandığı temel kaynaklar: İbn Rüşd, mezheplerin bakış açılarını ve konuyla ilgili mutenâkız hadislere yaklaşımlarını ele alırken yararlandığı üç şahsiyet ön plana çıkmaktadır. Hadislerin sıhhat durumlarıyla ve mezheplerin yaklaşımıyla ilgili olarak İbn Abdilber temel referansıdır. Hatta Bidâyetü’l-Müctehid’in İstizkâr başta olmak üzere İbn Abdilber’in çalışmalarını temel başvuru kaynağı olarak kullanan bir eser olduğunu söylemek mümkündür. Zaten İbn Rüşd’ün kendisi de kitabında naklettiği görüşlerin çoğunu İstizkâr’dan aldığını söylemektedir.28 Tahâvî’nin çalışmalarını da, konuların merkezinde bulunan muhtelif hadisleri görmek ve bunların yorumlanışını aktarmak amacıyla çok kullanır.29 İbn Hazm’dan da gerek fıkhî yaklaşımlar ve gerekse hadislerin sıhhatleri hususunda yararlanır.30. 23. Bidâye, I/42. Bidâye, I/13. Bidâye, II/317. 26 Bidâye, II/270, 271, 300. Keza bkz. I/17, 36, 38, 171, 205; II/182, 317. 27 Bidâye, I/60. 28 Bidâye, I/75. Ayrıca bkz. I/102, 107, 191 (Muhaddislerden biri der), 269, 272, 275, 314, 341, 376; II/273, 274, 24 25. 29 30. 277, 292, 321, 325, 336, 348, 369. Bkz. Bidâye, I/21, 178, 189, 204, 233, 249, 349, 381; II/113, 182, 263, 288, 291. Örneğin bir yerde şöyle der: “Saffân b. Assâl hadisini her ne kadar Buhârî ile Muslim rivayet etmemiş olsa da hadis bilginlerinden bir gurup ve Ebû Muhammed b. Hazm onu sahih kabul etmişlerdir.” Bidâye, I/21 Keza bkz. I/24, 48, 52..

(8) 8 / Doğu Batı İlişkisinin Entelektüel Boyutu D-İbn Rüşd ve hadislerin kaynaklarına atfı sorunu: İbn Rüşd, eserinde zikrettiği hadislerin kaynaklarını belirtmeye önem verir ve çoğu kez bunları zikreder. Bu kaynaklar içinde, İslâm dünyasında çok saygın yeri olan Buhârî ve Muslim özel bir yere sahiptir. Zikrettiği hadis Sahîhayn tarafından rivayet edilmişse mutlaka belirtir.31 Hadis Sunen’lerde geçiyorsa bunu da belirtmeye dikkat eder. Ancak bütün bir çalışma boyunca İbn Mâce’ye hiç atıfta bulunmaz. Bunun İbn Mâce’nin hadis kitapları içerisinde diğerleri kadar bir şöhret ve itibar seviyesine ulaşamamış olmasının etkisi olduğu söylenebilir. İbn Rüşd, zikrettiği hadislerin kaynaklarını belirtmeye önem verir ancak pek çok yerde zikrettiği hadislerle verdiği kaynaklar arasında uyumsuzluk söz konusudur. Bu hususu aşağıdaki başlıklarda ele alabiliriz: 1-Buhârî ve Muslim’e atfetmediği hadisin bu iki eserden birisinde bulunuyor olması: İbn Rüşd zikrettiği hadisin Buhârî ve Muslim’de bulunuyor olmasına son derece önem vermesine rağmen bazen bu eserlerde geçen hadise kaynak olarak başka eserleri verebilmektedir. a) Hz. Peygamberin Uhud şehitlerini elbiseyle defnettirdiğine dair hadisi Ebû Davud’un rivayet ettiğini32 söyler.33 Oysa bu hadis Buhârî’de de vardır.34 b) İbn Abbas’dan gelen “Hz. Peygamber yırtıcı dişleri olan vahşi hayvanlar ile pençeli kuşların etinin yenmesini yasakladı.” hadisi için “Bu hadisi Şeyhayn rivayet etmemiştir. Ebû Davud35 rivayet etmiştir.” der.36 Oysa bunu Muslim rivayet etmiştir.37 c) Mâlik’in rivayetine göre, Ebû Leylâ > Sehl b. Ebî Hamse tarikiyle gelen hadiste Hz. Peygamber, Yahudi bölgesinde öldürülen Müslümanın diyetini isteyen akrabalarına “Yemin ederseniz adamınızın kanına sahip olursunuz.” buyurur.38 Yine Mâlik’in Buşeyr b. Yesâr’dan rivayet ettiği mursel hadiste, Hz. Peygamber’in “Adamınızın kan hakkına sahip olmak için elliniz yemin eder mi?” dediği geçmektedir.39 İbn Rüşd bununla ilgili olarak şöyle söyler: “Buşeyr b. Yesâr’ın hadisinin isnadında ihtilaf edilmiştir. Malik mursel olarak rivayet ederken başkaları musned olarak rivayet etmiştir. Bu illet. 31. Bkz. Bidâye, I/89, 171, 185, 355; II/268, 359, 383. Ebû Davud, Cenâiz (15), bâbun fi’ş-şehîd yuğsel (31), rakam: 3138. 33 Bidâye, I/192. 34 Buhârî, Cenâiz (23), bâbu men yukaddem… (75), rakam: 1347. Kaldı ki İbn Rüşd’ün yararlandığı İbn Abdilber bunu Buhârî’nin de rivayet ettiğini belirtir. Bkz. İstizkâr, V/117 (el-Mektebetu’ş-Şâmile programı I. sürüm). 35 Ebû Davud, Et’ime (21), bâbu’n-nehyi an ekli’s-sibâ’ (33), rakam: 3803. 36 Bidâye, I/378. Hadis için bkz. İstizkâr, V/509; Temhîd, XV/178-9 (el-Mektebetu’ş-Şâmile programı I. sürüm). 37 Muslim, Sayd (34), bâbu tahrîmi ekli… (3), rakam: 16. 38 Muvatta, Kasâme (44), bâbu tebdieti ehli’d-dem fi’l-kasâme (1), rakam: 1. 39 Muvatta, Kasâme (44), bâbu tebdieti ehli’d-dem fi’l-kasâme (1), rakam: 2. 32.

(9) İbn Rüşd’ü Yeniden Düşünmek / 9. Buhârî’nin bu iki hadisi rivayet etmemiş olmasının sebebi olmuş olabilir.”40 Oysa Şeyhayn her iki hadisi de rivayet etmiştir.41 d) Nesâî’nin rivayet ettiğini42 söylediği43 Abdurrahman et-Teymî’den gelen, ihramlıyken hediye edilen kuşun veya ceylanın etinin yenebileceğine dair hadisi Muslim de rivayet etmiştir.44 e) Câbir’in rivayet ettiği, hedy sahibinin mecbur kaldığında hedyine binebileceğine dair hadisi Ebû Davud’un rivayet ettiğini45 söyler.46 Oysa bunu Muslim de rivayet etmiştir.47 f) Muslim’e göre önceliği olan Buhârî’yi zikretmeyerek sadece Muslim’e atıfta bulunması da bu çerçevede zikredilebilir. Örneğin, Ebû Hureyre’den gelen “Sizden biri, birgün öncesini veya birgün sonrasını da tutması hariç, cuma günü oruç tutmasın.” hadisini Muslim’in rivayet ettiğini48 söyler.49 Oysa Buhârî de bunu rivayet etmiştir.50 2-Zikrettiği kaynakta hadisin bulunmayışı: Bazen atıfta bulunduğu hadis söz konusu eserde bulunmamakta veya farklı şekilde yer almaktadır: a) Abdurrahman b. Zeyd b. el-Hattâb’ın şek günü hakkında insanlara hutbe irad ettiğine dair hadisi Ebû Davud’un rivayet ettiğini söyler.51 Oysa metni farklı Ebû Davud’daki hadiste, bu kişinin el-Hâris b. Hâtib olduğu geçer.52 Ayrıca bahsettiği rivayet başka eserlerde geçmektedir.53 b) İbn Rüşd, Ebû Burde’den gelen rivayette, boynuzu veya kulağı kesik hayvan kurban etmek istememesi karşısında Hz. Peygamber’in ona “Hoşlanmadığını kurban etme ancak başkalarına da bunları haram etme.” buyurduğunu nakleder ve bunun Nesâî’de geçtiğini söyler.54 Oysa Nesâî’de bu hadis Berâ b. Âzib’den gelmektedir. Ayrıca boynuzu veya kulağı kesik hayvan. 40 41. Bidâye, II/351.. Ebû Leylâ rivayeti: Buhârî, Edeb (78), bâbu ikrâmi’l-kebîr… (89), rakam: 6142-3; Muslim, Kasâme (28), bâbu’lkasâme (1), rakam: 6. Buşeyr b. Yesâr rivayeti: Buhârî, Cizye (58), bâbu’l-muvâdaa… (12), rakam: 3173; Muslim, Kasâme (28), bâbu’l-kasâme (1), rakam: 1-5. Her iki rivayet için de bkz. İbn Abdilber, Temhîd, XXIII/198-202; İstizkâr, VIII/193-211. 42 Nesâî, Hac (24), bâbu mâ yecûzu li’l-muhrim… (78), rakam: 2816. 43 Bidâye, I/265. 44 Muslim, Hac (15), bâbu tahrîmi’s-saydi li’l-muhrim (8), rakam: 65. Hadis için bkz. Ebû Ca'fer Ahmed b. Muhammed et-Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, II/171 (el-Mektebetu’ş-Şâmile programı I. sürüm); İbn Abdilber, Temhîd, XXI/153; İstizkâr, IV/123. 45 Ebû Davud, Menâsik (5), bâbun fî rukûbi’l-budun (18), rakam: 1761. 46 Bidâye, I/303. Ebû Davud’un rivayet ettiğini söylediği Sahîhayn rivayeti (I/316), Ebû Davud’un rivayet ettiğini söylediği Muslim rivayeti (I/319) diğer örneklerdir. 47 Muslim, Hac (15), bâbu cevâzi rukûb… (65), rakam: 375; Temhîd, XVIII/298; İstizkâr, IV/241. 48 Muslim, Sıyâm (13), bâbu keraheti sıyâmi… (24), rakam: 147. 49 Ğumârî, Hidâye, I/248. 50 Buhârî, Savm (30), bâbu savmi yevmi’l-cumua… (63), rakam: 1985; İstizkâr, III/382. Benzer örnekler için bkz. Bidâye, II/353; V/229; VI/94, 158. Keza Ebû Davud’da dediği hadisin Muslim’de de geçiyor olması İbn Rüşd açısından eksikliktir. Bidâye, II/271; Muslim, Sıyâm (13), bâbu kadâi’s-sıyâm… (27), rakam: 157. 51 Bidâye, I/230. 52 Ebû Davud, Sıyâm (8), bâbu şehâdeti raculeyn… (15), rakam: 2338. 53 Musned, IV/321. Ayrıca bkz. Ğumârî, Hidâye, V/133-4. 54 Bidâye, I/347..

(10) 10 / Doğu Batı İlişkisinin Entelektüel Boyutu kurban etmek istemediğini söyleyen kişi hadisin ravisi Ubeyd b. Feyrûz’dur. Hz. Peygamber’e nispet ettiği sözü söyleyen de Berâ’dır.55 c) İbn Ebî Evfâ’dan naklettiği, savaşta bal ve üzüm gibi şeyleri yediklerine ve bunları toplanan ganimet arasına koymadıklarına dair hadisi Buhârî’nin rivayet ettiğini söyler.56 Oysa Buhârî’nin rivayet ettiği söz konusu hadis Abdullah b. Ömer’den gelmektedir.57 İbn Ebî Evfâ’nın hadisini ise Ebû Davud rivayet etmiştir.58 d) Hafsa’nın Rasûlullah’tan rivayet ettiği, “Geceden niyet etmeyenin orucu yoktur.” hadisinin Buhârî’de rivayet edildiğini söyler.59 Oysa bu hadis Buhârî’de yoktur.60 e) Çocuğu için hac var mı diye soran bayana Rasûlullah’ın “Evet, senin için de sevap vardır.” buyurmasını Buhârî ile Muslim’in rivayet ettiğini söyler.61 Oysa hadis sadece Muslim’de yer almaktadır.62 f) “Buhârî ile Tirmizî İbn Mes’ûd’dan Hz. Peygamberin şöyle dediğini nakletmişlerdir: ‘Yanlışlıkla öldürmenin diyeti, sütten kesilmemiş 20 dişi deve yavrusu; sütten kesilmemiş 20 erkek deve yavrusu; 20, bir yaşında, 20, iki yaşında, 20, üç yaşında deve yavrusudur.’ Ebû Ömer, Huneyf b. Malik vasıtasıyla İbn Mes’ûd’dan rivayet edildiğinden dolayı bu hadisi illetli bulmuştur.”63 İbn Rüşd böyle demektedir ancak hadisi Buhârî rivayet etmemiştir. Etmiş olsaydı İbn Abdilber (büyük ihtimalle) bunu illetli saymazdı.64 g) Avını üç gün sonra bulan kişiye Hz. Peygamber’in “Kokmamışsa yiyebilirsin.” buyurduğu hadisi Tirmizî’nin de rivayet ettiğini söyler.65 Oysa Tirmizî bunu rivayet etmemiştir.66 3-İki hadisi tek hadis olarak vermesi: Bazan iki hadisi “Hz. Peygamberin kavli” diyerek tek hadis olarak verir. Örneğin “Ümmetimden, yanlışlıkla ve unutarak işledikleri şeyler ile içlerinden. 55. Nesâî, Dahâyâ (4), el-Arcâ (6), rakam: 4382. Tahâvî (Şerhu Meâni’l-Âsâr, IV/168) ve İbn Abdilber (Temhîd, XX/165; İstizkâr, V/215) hadisi doğru haliyle vermektedir. Bidâye, I/317. 57 Buhârî, Fardu’l-Humus (57), bâbu mâ yusîbu mine’t-taâm… (20), rakam: 3154. İbn Abdilber de bu şekilde verir. Bkz. Temhîd, II/20. 58 Ebû Davud, Cihâd (9), bâbun fi’n-nehy ani’n-nuhbâ… (128), rakam: 2704. 59 Bidâye, I/235. Hadisi veren İbn Abdilber Buharî’ye nispet etmez. Bkz. İstizkâr, III/286. Ayrıca bkz. Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, II/54. 60 Hadis için bkz. Nesâî, Sıyâm (39), zikru ihtilâfi’n-nâkilin… (68), rakam: 2330. Keza Muslim’in rivayet ettiğini söylediği hadisi de esasında Muslim rivayet etmemiştir. Bkz. Bidâye, II/358; Ğumârî, Hidâye, VIII/551. Ebû Davud’un rivayet ettiğini söylediği (Bidâye, II/15) rivayeti esasında Tirmizî’nin rivayet ediyor oluşu da böyledir. Benzer bir durum, Ebû Davud rivayet ediyor dediği (II/45) başka bir hadiste söz konusudur. 61 Bidâye, I/256. Hadis için bkz. İbn Abdilber, Temhîd, I/94, 96-8, 100-1, 103; İstizkâr, IV/397. 62 Muslim, Hac (15), bâbu sıhhati hacci’s-sabiyyi… (72), rakam: 409. Benzer bir örnek için bkz. II/50. Sahîhayn’ın rivayet etmiştir dediği ancak sadece Buhârî’nin rivayet ettiği hadis için de bkz. I/355. 63 Bidâye, II/336. 64 Hadis için bkz. Tirmizî, Diyât (14), bâbu’d-diye kem hiye mine’l-ibil (1), rakam: 1386. Ayrıca bkz. İbn Abdilber, İstizkâr, VIII/54-6; Temhîd, XVII/350-4; Ğumârî, Hidâye, VIII/459. 65 Bidâye, I/371. 66 Rivayet için bkz. Muslim, Sayd (34), bâbub izâ ğâbe anh… (2), rakam: 10. Ayrıca bkz. İbn Abdilber, Temhîd, XXIII/14, 346; İstizkâr, IV/130, V/272, VIII/374. 56.

(11) İbn Rüşd’ü Yeniden Düşünmek / 11 geçen şeylerin sorumluluğu kaldırılmıştır”67 hadisinde geçen ‘içlerinden geçen şeylerden sorumlu olmadıkları’ kısmı farklı bir hadisin parçasıdır.68 4-Rivayette takdim tehir yapması: Manayla rivayet ettiği hadiste takdim tehir söz konusu olabilmektedir. Örneğin “Hz. Peygamberin İbn Ömer’in 14 yaşında Hendek savaşına katılmasına müsaade etmediği, 15 yaşındayken Uhud savaşına katılmasına müsaade ettiği hadis”69 diyerek verdiği bilgide takdim tehir söz konusudur. Zira Uhud Hendek’ten öncedir.70 5-İsim yanlışlıkları: İbn Rüşd’ün zikrettiği ravi isimleri, bahsini ettiği hadisin bulunduğu kaynakta farklılık arz edebilmektedir: a) Enes b. Mâlik’in cenazenin neresinde durarak namazını kıldığına dair hadisi Ebû Davud’un Hemmâm b. Ğâlib’den rivayet ettiğini söyler.71 Oysa Ebû Davud bunu Ebû Ğâlib’den rivayet etmiştir.72 b) Bir yerde “Kûfeliler Ebû Leyla hadisiyle amel etmişlerdir.” der.73 Aslında bu “(Abdurrahman) b. Ebî Leyla”dır.74 Gerçi çalışmasının diğer yerlerinde ismi doğru zikrederek “İbn Ebî Leylâ” der.75 6-Bilgi yanlışlıkları: Bazen verdiği bilgi rivayetlerde farklı şekilde yer alabilmektedir. Örneğin, kaynağını zikretmeksizin Hz. Peygamber’in Müslüman olan Kays b. elHâris’e, nikahındaki iki kız kardeş için “Dilediğini seç.” dediğini nakleder.76 Oysa Kays sekiz bayanla evliyken İslâm’ı kabul eden kişidir.77 İki kızkardeşle evliyken Müslüman olan kişi Feyrûz ed-Deylemî’dir.78 7-Zikrettiği hadisin kaynaklarda bulunmuyor oluşu: Bazen zikretmiş olduğu hadisi elimizdeki mütedavil kaynaklarda bulamadığımız olmaktadır.. 67 68. Bidâye, II/61, I/18, 99, 293. Bkz. İbn Abdilber, Temhîd, V/89, İstizkâr, IV/379-80. Buhârî, Talâk (68), bâbu’t-talâk fi’l-iğlâk (11), rakam: 5269. Hadisin diğer kısmı için bkz. İbn Mâce, Talâk (10),. bâbu talâki’l-mukreh ve’n-nâsî (16), rakam: 2045. Bir rivayetle ilgili verdiği birkaç bilginin birden hata olmasıyla ilgili olarak bkz. Bidâye, I/340 (Ğumârî, Hidâye, VI/148-152). İbn Rüşd’ün zikrettiği hadisin metninin esasında biraz farklı oluşuyla ilgili olarak da bkz. Bidâye, I/33 (Ğumârî, Hidâye, I/331). 69 Ğumârî, Hidâye, VIII/447 (el-Mektebetu’ş-Şâmile programı II. sürümü hazırlayanlar Bidâye’nin bu kısmını düzeltmişlerdir. Önce Uhud’u sonra Hendek’i zikretmişlerdir: II/331. Oysa Bidâye’nin matbu nüshalarında metin yanlış haliyle geçmektedir. Bkz. Bidayetu’l-Müctehid, Dâru’l-Ma’rife baskısı, Beyrut-1982, II/406). 70 Bkz. Buhârî, Megâzî (64), bâbu gazveti’l-Handek (29), rakam: 4097. Ayrıca bkz. Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, III/217. 71 Bidâye, I/189. 72 Ebû Davud, Cenâiz (15), bâbun eyne yekûmu’l-imâm… (53), rakam: 3194. Tahâvî bunu “Hemmâm > Ebû Ğâlib” (Şerhu Meâni’l-Âsâr, I/491), İbn Abdilber de “Hemmâm > Ğalib veya Ebû Ğâlib” tarikiyle nakletmiştir. İstizkâr, III/50. 73 Bidâye, I/89, 92. 74 Ebû Davud, Salât (2), bâbun keyfe’l-ezân (28), rakam: 507. 75 Bkz. Bidâye, I/12, 22, 188, 193, 203, 272… 76 Bidâye, II/40. İbn Abdilber de aynı şekilde vermiştir. İstizkâr, VI/198. 77 Ebû Davud, Talâk (7), bâbun fî men esleme… (25), rakam: 2241. 78 Ebû Davud, Talâk (7), bâbun fî men esleme… (25), rakam: 2243..

(12) 12 / Doğu Batı İlişkisinin Entelektüel Boyutu a) “Buğdayın zekâtını ver.” hadisinin sıhhati hakkında fakihlerin ihtilaf ettiklerini belirtir.79 Buğdayın zekâtının verilmesi gerektiğiyle ilgili hadisler80 bulunmakla birlikte zikrettiği bu ifadeyi hadis olarak bulamadık.81 b) Hz. Peygamber’in sözü diyerek verdiği “Kırda otlayan koyunlara zekât düşer.” hadisi82 aynı lafızlarla yer almamaktadır. Kırda otlayan koyunların ne kadarına ne miktarda zekât gerektiğini belirten hadislere83 bakılarak mana olarak rivayetlerde geçtiği söylenebilir. Ancak Hz. Peygamber’in sözü olarak verilmesi uygun değildir. 8-Meşhur kitaplarda yok dediği hadisin söz konusu eserlerde bulunuşu: İbn Rüşd, konu gereği zikrettiği bazı rivayetlerin meşhur eserlerde bulunmadığını söyler. Ancak durum öyle olmayabilmektedir. a) “Bizlere iki ölü ve iki kan helal kılınmıştır: Balık, çekirge, ciğer ve dalak.” hadisi için şöyle söyler: “Büyük olasılıkla bu hadis meşhur hadis kitaplarında yer almamaktadır.”84 Oysa bu hadis Musned, İbn Mâce ve Beyhakî’de yer almaktadır.85 b) İmam Gazalî Şafiî’den kırlangıç ve balarısı gibi hayvanların öldürülmesinin haram olduğunu nakleder. İbn Rüşd bunun bir görüş olduğunu ancak ilgili eserlerin nerede varid olduğunu bilemediğini muhtemelen kendi yanlarında meşhur olmayan kitaplarda geçtiğini söyler.86 Oysa söz konusu rivayet, onun çokca nakilde bulunduğu Ebû Davud’da ve İbn Hazm’ın Muhallâ’sında bile geçmektedir.87 c) “Şehirli köylüye simsarlık yaparak malını satmasın. Bırakın insanları, Allah onları birbirlerinden geçindirir.” İbn Rüşd rivayetle ilgili olarak “Muslim ve Ebû Davud rivayet etmiştir. Hadisin son kısmını tahminimce sadece Ebû Davud nakletmiştir.”88 Oysa söz konusu kısım ikisinde de vardır.89 9-Bazan hadis diyerek verdiği rivayet sahabe kavli olabilmektedir: Örneğin, kadınların cemaatle namazda erkeklerin ardında durmasıyla ilgili olarak Hz. Peygamberin “Allah onları arkada bıraktığı gibi sizler de. 79 80 81. Bidâye, I/204. Musned, V/179. Tahâvî ve İbn Abdilber’in çalışmalarında bulamadık.. 82. Bidâye, I/6, 202. Bkz. Buhârî¸ Zekât (24), bâbu zekâti’l-ğanem (38), rakam: 1454; İbn Abdilber, İstizkâr, III/180, 183, 194-5. 84 Bidâye, I/377. Tahâvî ve İbn Abdilber’in çalışmalarında bulamadık. 85 Musned, II/97; İbn Mâce, Et’ime (29), bâbu’l-kebid ve’t-tıhâl (31), rakam: 3314; Beyhakî, IX/257. 86 Bidâye, I/379, 377. 87 Ebû Davud, Edeb (35), bâbun fî katli’z-zerr (164), rakam: 5267; İbn Hazm, el-Muhallâ bi'l-Asâr, hzr. Abdulgaffâr Suleyman el-Bundârî, Beyrut-Tsz., VI/77 (996. mesele); Musned, I/332, 347. İbn Mâce’yi kaynak olarak 83. kullanmadığı düşünülse bile, burada onun meşhur kitaplardan ne anladığı veya bu kitapları meşhurlardan kabul etmiyor mu sorusu akıllara gelebilir. Bidâye, II/134. 89 Muslim, Buyû (21), bâbu tahrîmi bey’i’l-hâdır li’l-bâdî (6), rakam: 20; Ebû Davud, Buyû (17), bâbun fi’n-nehyi en yebîa… (47), rakam: 3442. Ayrıca bkz. İbn Abdilber, Temhîd, IX/107, XVIII/196, 198-9; İstizkâr, VI/531. 88.

(13) İbn Rüşd’ü Yeniden Düşünmek / 13 kadınları arkaya alın.” buyurduğunu söyler.90 Oysa bu İbn Mes’ûd’un sözüdür.91 10-Mezheplerin dayandığı hadis hususunda yanlış tespitte bulunması: İbn Rüşd’ün mezheplerin delil olarak kullandığı hadistir dediği husus bazan belirttiği şekilde olmayabilmektedir. Örneğin, namaz kazaya kaldığında, önce vaktin namazı mı yoksa kazaya kalan namaz mı kılınacak meselesindeki tartışmaları verirken “Biriniz farz namazı kılarken unuttuğu namazı hatırlarsa, kıldığı namazı tamamlasın. Namazı bitirince unuttuğu namazı kılar.” hadisini zikreder ve Şafiîlerin bunu sahih gördüklerini belirtir.92 Oysa Şafiîlerden aktardığı bu görüşün aslı yoktur veyahutta bunu hadis bilgisi az olan bazı Şafiîlerden aktarmıştır.93 Zira söz konusu hadis sıhhat açısından eleştirilen bir rivayettir.94 Kaldı ki Nevevî bu babta gelen hadislerin tamamını zayıf kabul etmiştir.95 11-İbn Rüşd’ün vermiş olduğu bazı bilgiler tarihsel açıdan yanlış olabilmektedir. Bir ayetin sebep-i nüzulüyle ilgili şu rivayet bunu teyit etmektedir: Setr-i avret farz olmakla birlikte namazın şartlarından mıdır değil midir hususu ihtilaflıdır. İbn Rüşd, 7 Araf 31. ayetteki “Ey Âdemoğulları! ‘Her mescide gidişte zinetlerinizi alın!” emrini vücûbiyete hamledenlerin ayetle kastedilenin setr-i avret olduğunu ve sebep-i nüzulunu delil olarak getirdiklerini nakleder. Buna göre: Kadın çıplak olarak Kâbe’yi tavaf eder ve “Bugün bir kısmı veya tamamı görünüyor, görünen kısmını helal etmem.” derdi. Bunun üzerine ayet nazil oldu ve Rasûlullah bu yıldan sonra müşriğin haccetmesini, çıplak kimsenin de tavaf etmesini yasakladı.96 İbn Rüşd’ün bu aktarımına göre, bayanların çıplak tavafı üzerine ayet nazil olmuş, Hz. Peygamber de söz konusu yasaklamayı getirmiştir. Oysa söz konusu ayet Mekkîdir.97 Hz. Peygamberin yasaklaması ise veda haccından bir önceki yıl yani Hz. Ebûbekr’in hac emiri olduğu zaman gerçekleşmiştir.98 Sonuç olarak, hadislerin kaynaklandırılması ve sağlıklı bir şekilde aktarılması noktasında eserin oldukça problemli olduğu söylenebilir. Bu hataların bir kısmının müstensih hatasından kaynaklandığı düşünülecek olsa bile geri kalan hatalar bütünü oldukça fazladır. Söz konusu hataların nedeni. 90. Bidâye, I/118, 190. Tahâvî ve İbn Abdilber’in çalışmalarında bulamadık. Abdurrezzâk, III/149, rakam: 5115; İbn Huzeyme, Muhammed b. İshâk en-Neysâbûrî, Sahîhu İbn Huzeyme, VI/279 (el-Mektebetu’ş-Şâmile programı II. sürüm); Suleyman b. Ahmed et-Taberânî, el-Mu’cemu’l-Kebîr, VIII/234 (el-Mektebetu’ş-Şâmile programı II. sürüm). 92 Bidâye, I/148. Tahâvî ve İbn Abdilber’in çalışmalarında bulamadık. 93 Bkz. Ğumârî, Hidâye, IV/68. 94 Beyhakî, II/222; İbn Adiy, Ebû Ahmed el-Curcânî, el-Kâmil fî Duafâi'r-Ricâl, V/22 (el-Mektebetu’ş-Şâmile 91. programı II. sürüm). Yahya b. Şeref en-Nevevî, Kitâbu'l-Mecmû' Şerhu'l-Muhezzeb li'ş-Şîrâzî, III/70-1 (el-Mektebetu’ş-Şâmile programı II. sürüm); Ğumârî, Hidâye, IV/69. 96 Bidâye, I/94-5. İbn Rüşd bu yaklaşımında İbn Abdilber’e tabi olmuştur. Bkz. İstizkâr, II/196; Temhîd, VI/376-9. 97 Muslim, Tefsîr (54), bâbun fî kavlihî Teâlâ huzû… (2), rakam: 25; Beyhakî, V/88; Ebu'l-Hasan Ali b. Ahmed elVâhidî, Esbâbu’n-Nuzûl, I/151-2 (el-Mektebetu’ş-Şâmile programı II. sürüm). 98 Buhârî, Hac (15), bâbun lâ yehuccu’l-beyte muşrik (67), rakam: 1622. 95.

(14) 14 / Doğu Batı İlişkisinin Entelektüel Boyutu sorgulanacak olursa, bunların çok az kısmı (dipnotlarımızda da görüleceği üzere) İbn Abdilber’den kaynaklanmaktadır. Zira müellif bu hatalarda ona tabi olmuştur. Geri kalanların bir kısmı da İbn Rüşd’ün dikkatsizliğinden, yararlandığı nüshalardaki hatalardan, bu nüshalar üzerine tahric çalışmaları varsa onlardan kaynaklanmış olabilir. Büyük bir kısmı da, bu çalışması karşılaştırmalı bir derleme olduğundan, yararlandığı fıkıh kitaplarından veya mukayeseli hukuk kitaplarından kaynaklanıyor olabilir. Nitekim fıkıh kitaplarında hadislerin sağlıklı aktarımında veya geçtiği kitaba nispetinde sorunlar olabilmektedir. Durum ne olursa olsun, zikrettiğimiz başlıklar altında toplanabilecek hususlarda İbn Rüşd’ün iyi bir tetkik yapmadığı anlaşılmaktadır. Özellikle de tahminde bulunarak bir hadisin son kısmının sadece Ebû Davud’da geçtiğini söylemesi İbn Rüşd’ün hadis kaynaklarını kullanırken güvenilir bir yöntem takip etmediğini ortaya koymaktadır. Bu olgu ise, zikrettiği hadislerin gerek kaynak ve gerekse metin açısından tetkike tabi tutulması zaruretini doğurmaktadır. Nitekim Bidâyetü’l-Müctehid’deki hadislerin kaynaklarını tespit etmek amacıyla son dönem tahric çalışması yapanların önde gelenlerinden olan Ahmed b. Muhammed b. Sıddîk el-Ğumârî (1960) el-Hidâye fî Tahrîci Ehâdîsi’l-Bidâye adıyla bir çalışma yapmıştır. 99 E-Hadislerin sıhhatlerini ele alması: İbn Rüşd “Sıhhatine icma edilmemiş hadisle amel etmek vacip değildir.”100 der. Bu nedenle de mukayeseli olarak meseleleri ele alırken mezheplerin kullandıkları hadislerin sıhhatlerine, ravilerin durumlarına yönelik tahlillere ve cerh edici ifadeler varsa bunlara yer verir. Böylece okuyucunun mezheplerin kullandıkları rivayetlerin genel durumu hakkında bilgi sahibi olmasına ve deliller ışığında kendisinin karar vermesine imkân hazırlamış olur. Gerçi bu değerlendirmeler yüzeysel derlemelerdir ve İbn Rüşd’ün kendi tetkikleri değildir ancak Bidâyetü’l-Müctehid’in hazırlanma amacı ve hacmi düşünülecek olursa, bunu bir ölçüde yeterli saymak mümkün olabilir. Örneğin, besmele çekmeyenin abdestinin sahih olmayacağına dair “Besmele çekmeyenin abdesti yoktur.” rivayeti için bunun nakil âlimleri nezdinde sahih olmadığını belirtir.101 Keza başka yerlerde “Muhaddislere göre bu hadis maktu’dur.”102, “Bu hadis sahih kitaplarında geçmemektedir.”103, kusurun satış akdini etkileme süresiyle ilgili iki hadis için de “Hadisçilerce malul. 99. Ğumârî bu çalışmasında, mevkuf rivayetleri delil olarak görmediğini, bu nedenle tahrîclerini yapmadığını belirtmiştir. Bkz. Hidâye, I/80. Bidâye, II/9. 101 Bidâye, I/19. Tirmizî’nin aktardığı üzere, Ahmed b. Hanbel “Bu konuda senedi ceyyid olan bir hadis bilmiyorum.” derken, Buhârî de “Bu konuda en iyi rivayet Rabâh b. Abdirrrahman’dan gelen rivayettir.” demiştir. [Tirmizî, Taharet (1), bâbu mâ câe fi’t-tesmiyeti inde’l-vudû (20), rakam: 25]. Gerçekten de aynı hususa vurgu yapan rivayetler vardır ancak bunlar sıhhat şartlarını taşımamaktadır. [Bkz. İbn Mâce, Taharet (1), bâbu mâ câe fi’t-tesmiyeti fi’l-vudû (41), rakam: 397]. Ğumârî, hadisin tariklerini zikrederek İbn Rüşd’ü haksız çıkarmaya çalışır. Bkz. Hidâye, I/169-73. 102 Bidâye, II/371. 103 Bidâye, II/50. 100.

(15) İbn Rüşd’ü Yeniden Düşünmek / 15 sayılmıştır.”104 talakın erkeklere, iddetin de bayanlara olduğuna dair rivayet hakkında da “Sahih hadis kitaplarında geçmemektedir.”105 der. Bazı ravilerin durumlarına dair bilgi vermesi de ravi tahlilleri sadedinde zikredilebilecek uygulamalardır: “Bu eser hadisçilerce zayıftır. Çünkü Ali b. Zabyân bunu Nâfi’ vasıtasıyla Abdullah b. Ömer’den rivayet etmiştir. Ali b. Zabyân ise hadisçilerce metrûk biridir.”106, “Sika kimseler rivayet ettiğinde Amr b. Şuayb’ın hadisleriyle amel etmek vaciptir.”107 İbn Habîb Hz. Peygamber zamanında Cuma namazı için istihdam edilen müezzinlerin üç tane olduğunu (dolayısıyla üç kez ezan okunduğunu) nakleder. İbn Rüşd, İbn Habîb’in rivayetlerinin -özellikle de tek başına rivayet ettiğinde- hadisçiler nezdinde zayıf olduğunu belirtir.108 F-Sahih hadis bulunmayan konulara değinmesi: İbn Rüşd’ün hadis araştırmacıları açısından sağladığı en büyük faydalardan bir tanesi, belli konulardaki hadislerin bütünüyle ilgili verdiği karar hükümleridir. Şüphesiz bu karar hükümleri İbn Rüşd’ün bizzat kendisi tarafından ilgili alandaki hadislerin tamamının araştırılması sonucunda verilmiş kararlar değildir. İbn Rüşd bunları yararlandığı kaynaklardan derlemiştir. Ancak ahkâm bahislerindeki bu genellemeler, fıkıhçıların uzun yıllara dayanan araştırmaları sonunda vardıkları sonuçları yansıttığı için, biz araştırmacılar için son derece önem arz etmektedirler. Zira hukuksal kararların inşasında o konu çerçevesinde bulunan hadislerin fıkıhçılar tarafından mutlaka mütalaa edildiği düşünülecek olursa, bir konuyla ilgili hadislerin bütününe yönelik genel bir değerlendirmenin ne kadar önemli olduğu anlaşılır. İbn Rüşd’ün aktarmış olduğu bu genellemelerin en azından bir kısmı tüm mezheplerin ortak kabullerini yansıtmasa ve bir kısmına itirazlar vaki olsa ve hatta hadisçilerin kendileri de bunların bir kısmına itirazlar yöneltmiş olsa bile, söz konusu değer hükümleri araştırmacılar için önemli uyarı işaretleri olarak durmaktadır.109 İbn Rüşd’ün yönteminden anlayabildiğimiz kadarıyla, herhangi bir konuda sahih hadis olmadığını söylerken, mevcud hadislerin tamamında az veya çok sıhhatine halel getirecek bir yön bulunduğunu düşünmektedir. Dolayısıyla delil olacak hadisin muhaddislerin değerlendirmelerine göre sıhhatini zedeleyecek kusurlardan mutlaka vareste olmasını istemektedir.110 Zikrettiği. 104. Bidâye, II/142; Ğumârî, a.g.e., VII/338-40. Bidâye, II/50. Rivayet Hz. Peygamber’in sözü değildir. Bkz. Ğumârî, a.g.e., VII/16. Bidâye, II/317. Ali b. Zabyân için bkz. İbn Hibbân, Ebû Hâtim el-Bustî, Kitâbu’l-Mecrûhîn, II/105 (elMektebetu’ş-Şâmile programı II. sürüm). 107 Bidâye, II/369 (İbn Abdiber’den). Bkz. İbn Abdilber, Temhîd, XXIV/384, III/62, XXIII/312; İstizkâr, VI/432, 105 106. VII/530. I/128. Durum gerçekten dediği gibidir. Bkz. İbn Hacer el-Askalânî, Tehzîbu't-Tehzîb, XI/195. 109 Sahih hadis bulunmayan konularla ilgili geniş bir liste için bkz. Enbiya Yıldırım, Hadis Problemleri, İst.-2007, s. 165-253. 110 Bidâye’ye tahric çalışması yapan Ğumârî, sened çoğaltmak suretiyle İbn Rüşd’e pek çok yerde itiraz eder ancak zikrettiği rivayetler genelde sened açısından problemlidir. Örnek olarak bkz. Hidâye, I/202, 213, II/44, 342. 108.

(16) 16 / Doğu Batı İlişkisinin Entelektüel Boyutu genellemeler kapsamında geçen hadislerin de büyük oranda sıhhat açısından eleştiriye uğradığını görmekteyiz. 1-Normal hayız müddetinden sonra kan kaç gün geldiğinde istihaze sayılacağı hususunda Hz. Peygamber’den sahih hadis gelmemiştir.111 2-Lohusalığın süresi hakkında Hz. Peygamberden bir sünnet gelmemiştir. Kadınların durumları da değişik olduğundan bunu tecrübeyle bilme imkânı yoktur.112 3-Eşiyle adetliyken cima edene ne gerektiği hususunda gelen hadisleri sahih bulmayan cumhur, bunlarla amel etmemişlerdir. İbn Rüşd bunu şöyle yorumlar: İlgili hadislerden hiçbirini sahih kabul etmeyen cumhur, hükmünü ortaya koyan bir delil sabit oluncaya dek bu hususu hükümsüz saymıştır.113 4-Hz. Peygamber’in abdest alırken mazmaza yaptığı rivayet olunmakla birlikte bunu bir başkasına emrettiği rivayet edilmemiştir.114 5-Sakalı ovmayı emreden eserlerin sıhhati hususunda âlimlerin ihtilafı söz konusudur. Bilginlerin çoğu bunların sahih olmadığını söyler. Ayrıca Hz. Peygamber’in nasıl abdest aldığını belirten sahih eserlerin hiçbirinde sakal ovmak geçmez.115 6-Hz. Peygamberin abdesti tertibe uymadan aldığı hiçbir rivayette geçmez.116 7-Yırtık veya delik mestin meshi konusunda Hz. Peygamberden bir rivayet gelmediğini söyleyen İbn Rüşd “Bu meseleyle ilgili bir hadis gelmemiştir. İnsanlar genelde buna mübtela olmasına rağmen, -hüküm verilmesi gereken bir husus olsaydı- Hz. Peygamber bunu açıklardı. Nitekim ayette de “İnsanlara indirileni açıkla diye seni peygamber gönderdik”117 buyrulmaktadır.118 İbn Rüşd bu ifadesiyle, delik ve yırtığın önemli olmadığını belirtmek ister. 8-İbn Rüşd, bazılarının abdestsiz Kur’an’a dokunmaktan nehyeden hadisleri sahih kabul etmediklerini, ‘mushafa abdestsiz dokunulmayacağına dair sahih hadis yoktur’, dediklerini nakleder.119 9-Fasığın imamlığı hususunda bir nas yoktur.120. 111. Bidâye, I/45. Bidâye, I/46. 113 Bidâye, I/51. 114 Bidâye, I/12. İbn Rüşd’ün İbn Hazm ve İbn Abdilber’e tabi olarak yaptığı bu tespit yerindedir. Gerçekten de 112. mütedavil kitaplarda bu emir sahih olarak yer almamakta, söz konusu rivayetler çeşitli problemler içermektedir. Bkz. Ebû Dâvûd, Tahâret (1), bâbun fi’l-istinsâr (55), rakam: 144; Beyhakî, I/52-3; Dârekutnî, I/115-6. Ğumârî, İbn Rüşd’ün hatalı olduğunu belirtmek için çeşitli deliller getirse de zikrettiği rivayetler sorunludur. Bkz. Ğumârî, Hidâye, I/115-8. 115 Bidâye, I/13. Ebû Hâtim de bu konuda sahih bir rivayet bulunmadığını söylemiştir. (İbn Ebî Hâtim, İlel, I/45, rakam: 101). Gerçekten de sahih olmayan rivayetler bulunmaktadır. Ebû Dâvûd, Taharet (1), bâbu tahlîli’l-lıhye (56), rakam: 145; Hâkim, Mustedrek, I/149. Tirmizî’nin rivayet ettiği diğer tarik için de Buhârî “Bu babtaki en sahih rivayettir.” demiştir. Bkz. Tirmizî, Taharet (1), bâbu mâ câe fî tahlîli’l-lıhye (23), rakam: 31. Ğumarî ise İbn Rüşd’e katılmaz ve söz konusu rivayetlerin sahih veya hasen düzeyinde olduğunu söyler. Bkz. Hidâye, I/123-6. 116 Bidâye, I/18, 41. 117 16 Nahl 44. 118 Bidâye, I/21. 119 Bidâye, I/37..

(17) İbn Rüşd’ü Yeniden Düşünmek / 17 10-Hz. Peygamber hutbe okumaksızın Cuma namazı kıldırmamıştır.121 11-Hz. Peygamber cemaatle kıldığı namazları her zaman ezanla kılmıştır.122 12-Hz. Peygamber kametsiz namaz kıldırmamıştır.123 13-Bayram namazlarındaki tekbirlerin sayısıyla ilgili olarak Hz. Peygamberden gelen sahih hadis yoktur.124 14-Bayramda tekbir getirmenin müddeti hakkında sahabenin uygulaması nakledilmiştir ancak bir hadis nakledilmemiştir.125 15-Hz. Peygamberin yolculukta namazı tam kıldığına dair sahih hadis yoktur.126 16-Öğleden önce görülen hilalin önceki geceye mi gelecek geceye mi ait olduğu hususunda Hz. Peygamberden bir eser gelmemiştir.127 17-Üzerine oruç kefareti gereken kimse sonradan varlıklı olursa yine de bunu vermesi gerekir mi gerekmez mi meselesi şeriatta meskût geçmiştir.128 18-Hz. Peygamber ramazan dışında bir ayın tamamını oruç tutmamıştır.129 19-Malik’den: Hacda, Zilhiccenin sekizinci günü Mina’da, Arafa günü Arafat’ta ve Bayram gecesi Muzdelife’de Hz. Peygamberin ardında namaz kılanlardan hiç kimsenin –seferi olsun veya olmasın- onun selam vermesinden sonra kalkıp namazını tamamladığı rivayet edilmemiştir.130 20-Hz. Peygamberin recm cezasından önce celde attırdığı rivayet edilmemiştir.131 21-Efendisi ölen çocuklu cariyenin iddeti hususunda nas yoktur.132 G-İhtilâfu’lİhtilâfu’l-hadis durumunda başvurulan yolları aktarması: Hz. Peygamberden nakledilen çelişik hadisleri cem ederek hepsiyle amel edilmesini sağlamak ve böylece hadis veya sünnette geçen her hususa hayat vermek İslâm bilginlerinin genel tercihidir. Elbette bu gerçekleştirilirken zorlama tevillerden kaçınılmalı ve tatminkâr olmayan teliflerden uzak durulmalıdır. Bu nedenle Hz. Peygamberden gelen hadislerin telifine önem vermek kadar telif etmek adına kabul edilemeyecek yollara başvurmamak da. 120. Bidâye, I/118. Bidâye, I/129. 122 Bidâye, I/89. 123 Bidâye, I/91. 124 Bidâye, I/174. 125 Bidâye, I/176. Zayıf hadisler vardır. Bkz. Dârekutnî, II/49; Hâkim, Mustedrek, I/299 (Zehebî’nin notu). 126 Bidâye, I/135. 127 Bidâye, I/230. 128 Bidâye, I/246. Benzer örnekler için bkz. I/21-2, 54, 118, 136, 144, 232, 251, 350, 361; II/78, 153. 129 Bidâye, I/248. 130 Bkz. Bidâye, I/278. 131 Bidâye, II/356. Bu görüşde olanlardan şu aklî delili de nakleder: Küçük ceza büyük ceza ile kalkar. Ayrıca, ceza 121. engellemek için uygulanır. Recm uygulanacak kimseye celde vurulmasında böyle bir durum yoktur. II/355-6. 132. Bidâye, II/78..

(18) 18 / Doğu Batı İlişkisinin Entelektüel Boyutu önemlidir. Bir anlamda muhtelifu’l-hadis çalışması olan Bidâyetü’l-Müctehid’in müellifi İbn Rüşd de Hz. Peygamberden gelen rivayetlerin biri tercih edilirken diğerinin bir yanda bırakılmasına gönlü razı olmayan biridir. Bu nedenle “Telif tercihten iyidir”133 der. Telif arzulanan durum olmakla birlikte bu her zaman mümkün olmayabilmektedir. Bu nedenle hadislerin ihtilafı durumunda fukahanın başvurdukları yollar ana hatlarıyla binâ134, cem’ (telif)135, tahyîr136, nesh137, tercih138 ve iskât139 olarak altı guruba ayrılır. Fakihler kendi yöntem ve bakış açılarına göre, önlerindeki çelişik rivayetler karşısında bu yollardan birisini benimserler. İbn Rüşd, fukahanın farklı görüşlere yönelmelerine neden olan çelişkili hadisleri konular içerisinde ele alırken, mezheplerin bu rivayetleri tahlilde hangi yolu benimsediklerini de zikreder. Bu nedenle söz konusu yolların uygulamasını görmek açısından Bidâyetü’l-Müctehid derli toplu bir çalışma olarak kabul edilebilir. Aşağıda bu yolların uygulandığı iki örnek sunmak istiyoruz: 1-İstihaze gören kadının gusletmesi: İstihaze gören kadının ne zaman gusletmesi gerektiği hususunda dört görüş vardır: a) Sadece hayız kanı kesildiğinde. b) Her namaz için. c) Günde üç kez. d) Günde bir kez. İhtilafın nedeni ise konuyla ilgili hadislerin zâhirlerinin farklılık arz etmesidir. Varid olan dört meşhur hadisten bir tanesinin sıhhati hususunda ittifak edilmiş, üçü hakkında ise ihtilaf edilmiştir. Sıhhatinde ittifak edilen hadis, kanı durmaksızın akan ve namazları ne yapacağını soran Fatıma bnt. Ebî Hubeyş’e Hz. Peygamberin “Namazı bırakma. Bu damardan gelen kandır, hayız değildir. Hayzın geldiğinde namazı bırak, kesildiğinde de kanı yıka ve namazı kıl.” buyurduğu hadistir.140 Hadisin bazı tariklerinde “Her namaz için abdest al.”141 ziyadesi vardır. İkinci rivayet Hz. Peygamberin istihaze olan Ummu Habîbe bnt. Cahş’a her namaz için gusül almasını söylediği hadistir.142 Bu hadisin bir diğer varyantında ise, Hz. Peygamberin ona gusledip namaz kılmasını emrettiği onun da bu emirden (her vakit için gusletmesi gerektiğini anlayarak) her namaz için guslettiği geçmektedir.143. 133 134. Bidâye, I/168.. Bina ve cem’: Aralarında tearuz görülmeksizin iki hadisin telif edilmesine binâ, tearuz olduğu düşünülerek aralarının bulunmasına cem’ denir. Bkz. Bidâye, I/53. Binaya örnek için bkz. Bidâye, I/97. İbn Rüşd’ün naklettiği telif uygulamalarına örnekler için bkz. I/20, 21, 24, 29, 33, 36, 47, 48, 49, 65, 68, 74, 82, 90, 97, 104, 116, 122, 154, 184, 266; II/37, 233, 256-7. 136 Örnek için bkz. Bidâye, I/89. 137 İbn Rüşd’ün naklettiği nesh örnekleri için bkz. Bidâye, I/36, 38, 42, 68, 91, 94, 97, 123. 138 Rivayetlerden birinin sonradan söylendiğinin tespitiyle tercih gibi. Bkz. Bidâye, I/81. İbn Rüşd’ün naklettiği diğer tercih örnekleri için bkz. Bidâye, I/29, 33, 36, 47, 48, 68, 74, 90, 91, 94, 104, 116, 122, 123, 154, II/255. 139 Örnek için bkz. Bidâye, I/74. 140 Buhârî, Hayz (6), bâbu’l-istihâze (8), rakam: 306. 141 Ebû Davud, Taharet (1), bâbu men kâle teğtesil… (113), rakam: 298. 142 Ebû Davud, Taharet (1), bâbu men kâle izâ akbelet… (110), rakam: 285. 143 Buhârî, Hayz (6), bâbu ırkı’l-istihâze (26), rakam: 327. 135.

(19) İbn Rüşd’ü Yeniden Düşünmek / 19 Üçüncü rivayet, Hz. Peygamberin istihaze olan Fatıma bnt. Ebî Hubeyş’e öğle ve ikindi, akşamla yatsı keza sabah için birer kez gusül almasını, bunların arasında da abdest almasını emrettiği hadistir.144 Dördüncü rivayet, Hz. Peygamberin Hamne bnt. Cahş’ı kanın kesildiğini gördüğünde gusledip namazları bu gusül ile kılmak ile -Fatıma’ya tavsiye ettiği gibi- günde üç kez gusletmek arasında muhayyer bıraktığı hadistir.145 Öncekinde üç kez gusül mecbur tutulurken burada tercihe bırakılmaktadır. Hukukçular bu dört farklı hadis karşısında beş yol benimsemişlerdir: Tercih, binâ, nesh, cem’, tahyîr. Tercih yolunu tutanlardan bir kısmı, Fatıma hadisinin zâhirini alarak Hz. Peygamberin bir kez bile olsa guslü emretmediğini söylerler. Cumhur bu görüşdedir. Söz konusu hadisin bazı tariklerinde geçen, “Her namaz için abdest al.” ziyadesini sahih bulmayanlar ise bunu da gerekli görmezler. Binâ görüşünü benimseyenler ise, Fatıma hadisi ile ikinci hadisin ilk varyantı arasında bir çelişki görmezler. Ummu Habîbe hadisinde Fatıma hadisine göre ziyade bir durum vardır. Şöyle ki, Fatıma Hz. Peygambere söz konusu kan abdeste mani olan hayız hali midir diye sormuş, Hz. Peygamber de bunun namaza mani hayız olmadığını söylemekle yetinmiştir. Ona her namaz için gusül alıp almaması gerektiği, gerekiyorsa ne zaman alması gerektiği hususunda bir şey dememiştir. Ummu Habîbe hadisinde ise, ona bir tek şey emretmiştir, o da her namaz için gusül almasıdır.146 Nesh görüşünü benimseyenler ise, Ummu Habîbe hadisinin üçüncü hadisle neshedildiğini söylemişlerdir. Buna delil olarak da, Hz. Peygamberin istihaze olan Sehle bnt. Suheyl’e her namaz için gusletmesini emrettiği, bunun ona zor gelmesi üzerine öğle ile ikindi için bir gusül, akşam ile yatsı için bir gusül, sabah için de bir gusül almasını emrettiği hadisi zikrederler.147 Cem’ yolunu tutanlar ise, Fatıma hadisini hayız ile istihaze durumlarını bilen kadına, Ummu Habîbe hadisini de bunu ayırt edemeyen kadına yorarak Hz. Peygamber ihtiyaten her namaz için gusül almasını emretmiştir; çünkü her namaza kalktığında hayız kanı kesilmiş de gusletmesi gerekiyor olabilir, demişlerdir. Üçüncü hadisi de, hayız günlerini istihaze günlerinden ayırt edemeyen ve arasıra kanı kesilen kadınlara hamletmişlerdir. Bu kadınlar kanları kesildiğinde guslederler ve bu gusülle iki namazı kılmaları gerekir demişlerdir.. 144 145 146. Beyhakî, I/353-4. Ebû Davud, Taharet (1), bâbu men kâle izâ akbelet… (110), rakam: 287.. Cumhur buna itiraz eder. Kadına, her namaz için gusletmesi gerekseydi, Hz. Peygamber bunu ona mutlaka söylerdi zira ihtiyaç anında gereken açıklamayı ertelemek caiz değildir. Kadın bunu bildiğinden dolayı Hz. Peygamberin söylememiştir yaklaşımı da doğru değildir. Zira hayız ve istihaze arasındaki farkı bilmeyen kadının bunu bilmesi ihtimal dâhilinde değildir. Bidâye, I/53. 147 Ebû Davud, Taharet (1), bâbu men kâle tecmeu… (112), rakam: 295..

(20) 20 / Doğu Batı İlişkisinin Entelektüel Boyutu Ummu Habîbe hadisi ile üçüncü hadis arasında tahyîr yolunu tutanlar da vardır. 148 2-Oruçluyken kan aldırmak: İbn Rüşd, görüş sahiplerini de belirterek oruçluyken kan aldırmanın hükmü hakkında üç görüş olduğunu belirtir: Oruç bozulur, oruç bozulmaz ancak mekruhtur, oruç bozulmaz ayrıca mekruh da değildir. İhtilafın nedeni iki hadis arasındaki çelişkidir. Hadislerden birisi “Kan alan ve aldıranın orucu bozulmuştur.”149, diğeri de “Hz. Peygamber oruçluyken kan aldırdı.”150 rivayetidir. Bilginler bu iki hadisin yorumlanmasında üç farklı tutum benimsemişlerdir: a) Tercih. b) Telif. c) Tearuzda, nasih ve mensuh bilinmediğinden iskâta başvurmak ve berâet-i asliyeye dönmek.151 Tercihi benimseyenler, ilk hadisi benimsemişlerdir. Zira ilk hadis, hükmü ispat etmekte ikincisi ise nefyetmektedir. Pek çok bilgine göre de, hükmü ispat eden nefyedene takdim edilir.152 Zira amel etmeyi gerektiren bir yolla sabit olan hüküm, sadece, onunla amel etmeyi kaldıran bir yolla kalkar. Burada da, ilk hadisle amel etmenin vacip oluşu sabittir ancak ikinci hadisin nasih veya mensuh mu olduğu hususunda şüphe vardır. Şüphe yakînin hükmünü kaldırmaz diyenlere göre ikinci hadis birincinin hükmünü kaldırmaz. İki hadisin arasını cem edenler ise ilk hadisi kerahete, ikinci hadisi ise yasağın kaldırılmasına hamlederler. Her ikisinin de hükmünü ıskat edenler oruçlu kişinin kan aldırabileceğini söylemişlerdir.153 İbn Rüşd’ün ihtilâfu’l-hadis çerçevesindeki tutumuna gelince, telifi her zaman önceleyen ve bunu açıkça ifade eden yaklaşımını uygun bulduğu yerde devreye sokar. Dolayısıyla bireysel ictihatını uygulamış olur. Örneğin Hz. Peygamberin abdest esnasında azalarını bazen birer, bazen ikişer bazen da üçer kez yıkadığı sahih hadislerde geçmektedir. İbn Rüşd söz konusu rivayetler nedeniyle şöyle der: “Birer kez yıkamak farz, ikişer ve üçer kez yıkamak sünnettir.”154. 148. Bidâye, I/52-4. Ebû Davud, Savm (8), bâbun fi’s-sâim yehtecim (28), rakam: 2367. Buhârî, Savm (30), bâbu’l-hacâme… (32), rakam: 1938-9. 151 Örnek için bkz. Bidâye, I/42. 152 Bkz. Muhammed b. Ahmed es-Serahsî, Usûlu's-Serahsî, thk. Ebu'l Vefâ el-Efgânî, Beyrut-Tsz., II/21. 153 Bkz. Bidâye, I/233. İbn Rüşd’ün aktardığı bazı çelişki konuları şunlardır: Ayet-ayet çelişmesi: I/317. Ayet-hadis 149 150. çelişmesi: I/12, 15, 16, 19, 49, 104, 361, II/50, 76, 325. Hadis-hadis çelişmesi: I/20, 21, 23, 27, 29, 33, 35, 40, 41, 47-8, 49, 52, 60, 65, 68, 69, 72, 76, 79, 80, 81, 82, 86, 90, 91, 93, 97, 98, 100 (Sözü ile eylemi arasındaki çelişki), 104, 109, 116, 122, 123, 154, 259, 317, 346, 350; II/30, 37, 113, 162, 182, 263, 270, 271, 300, 326. Ayet-kıyas çelişmesi: I/27, II/68, 318. Hadis-usul çelişmesi: II/111, 264, 366. Hadis-kıyas çelişmesi: I/21, 40, 61, 93, 98, 106, 132, 184, 202, 240, 244, 253, 257, 355, 376, 383; II/22, 40, 116, 150, 268, 300, 326. Şart ve uygulamanın hadislerle çelişmesi. II/270. Hadisin zâhirinin şeriattaki asıl’a aykırı olması. II/249, 263. Hadisin Medinelilerin ameliyle çelişmesi: I/86, 101. Kıyasın bazı sahabilerin ameliyle çelişmesi: I/272. Kıssalar arası çelişki: II/87. Hadisin ravisinin amelinin rivayetiyle çelişmesi: I/224. Sahabeden gelen haberlerin çelişmesi: I/173. Hadisin farklı anlaşılması ve yorumlanması, mefhumunda ihtilaf edilmesi: I/72, 89, 346, II/273, 302. Aynı hadisin tariklerindeki ıztırab: I/70. Hanefîlerin haber-i vahidi mütevatir asıllara aykırı bulması: I/28, II/232, 303. Şafiîlerin mursel hadisleri hüccet kabul etmemesi: I/192. 154 Bidâye, I/14..

(21) İbn Rüşd’ü Yeniden Düşünmek / 21 Keza, teyemmümüm nasıl alınacağına dair hadislerin bir kısmında ellerin, bir kısmında ellerin dirseklere kadar diğer bir kısmında da ellerin omuzlara kadar meshedileceği geçmektedir. İbn Rüşd bu rivayetler arasındaki farklılığı telif eder. Buna göre, elleri meshetmek vacip, diğer rivayetlerde geçenleri yapmak ise mendubtur. İbn Rüşd bunun ardından yaklaşımını ortaya koyar: “Fıkıhta otorite olanlara göre, telif etmek tercihten evladır. Bu da hadisler sahih olduğunda başvurulacak bir yöntemdir.”155 Aynı şekilde, namazdaki oturuşu değişik şekillerde anlatan hadisler ile fukahanın farklı yaklaşımlarını arz ettikten sonra Taberî’nin bu hadisleri tahyîre yorduğunu ve hepsinin caiz olduğunu söylediğini aktarır. Ardından şöyle der: “Bu güzel bir yorumdur. Zira değişik fiilleri tahyîre hamletmek tearuza hamletmekten iyidir.”156 İbn Rüşd bu uygulamayı yeri geldiğinde çelişik gözüken ayetlerle hadisler arasında uygular. Örneğin ashab-ı kiram namazı kaçırmamak için seğirterek gitme hususunda ihtilaf etmişlerdir. Hz. Ömer, İbn Ömer, İbn Mesud’un kameti işittiklerinde seğirttikleri rivayet edilirken, Zeyd b. Sabit ve Ebû Zer gibi bazı sahabilerin bunu hoş görmedikleri, vakar ve sükûnetle gelinmesini istedikleri nakledilmiştir. Ancak Ebû Hureyre’den gelen, namaza vakar ile gelmeyi emreden hadis157 sabit olduğundan fakihler bunu benimsemişlerdir. Sahabe arasındaki bu ihtilafa gelince, hadisin onların bir kısmına ulaşmamış olması mümkündür. Kur’an’ın bu hadise muarız olduğunu düşünmüş de olabilirler. Nitekim ayetlerde hayra koşmak teşvik edilmektedir.158 İbn Rüşd bu noktada hadisi, hayra teşvik eden ayetler bütününden farklı bir konuma çeker ve şöyle der: “Sözün özü, şeriatın esasları hayra koşmayı tavsiye etmekle birlikte buradaki hadis sahihtir, bu nedenle diğer hayırlardan ayırt edilmesi gerekir.”159 Dolayısıyla hadisin dile getirdiği husus farklı bir yöne vurgu yapmaktadır ve aralarında bir çelişki yoktur. H-Konuları fıkhî boyutunun dışına taşıması: İbn Rüşd, mevzuların akışı içerisinde kitabın konusuyla direkt ilgisi olmayan hususlara da girebilmekte, günlük yaşam içerisinde yararlı olabileceğini düşündüğü bilgileri vermekte, hikmet boyutuna değinmektedir. Bunu yaparken, dinî ilimlerde ihtisas yapan insanların bu temel bilgilere sahip olmasını ister görünmektedir. Bazan tıbbî bilgiler vermesi böyle değerlendirilebilir. Ayrıca bunlar onun câmiu’l-ulûm olmasının da bir yansımasıdır. Köpeğin ağzını değdirdiği kabın yıkanmasına dair hadisleri yorumlayan İbn Rüşd, dedesinden. 155 156. Bidâye, I/60. Bidâye, I/111. Sehv secdesinin zamanıyla ilgili hadislere yaklaşımı da böyledir. Bidâye, I/154-5. Ayrıca bkz. II/328.. 157. Buhârî, Ezân (10), bâbun lâ yes’â ile’s-salât… (21), rakam: 63.. 158. 2 Bakara 148; 56 Vâkıa 10-1; 3 Âl-i İmrân 133.. 159. Bidâye, I/121..

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu sanatçı ve eserleri arasında yapılan incelemede, seramik ve camı birlikte bir ifade aracı olarak kullanmak için soğuk yapıştırma yöntemi, plaka camlar ile

Mitoraj Pompei’de sergisi ile, günümüz heykel sanatının önemli heykeltraşlarından biri olan İgor Mitoraj’ın, 1980 ile 2014 yılları arasında ürettiği 30 heykeli bir

Canlı hayvanların kalp çıkarılana kadar yaşaması yine onun kalbi yaşamın merkezi olarak gör- mesini sağlamış ve ruhun kalpte olduğunu söy- lemiştir (11)..

Ann of Oxford Street diye adı geçer kadının, Londra'da karşılaşmışlar, sokağın ortasında - ve güpegündüz kaybetmiş önce kendini, sonra da izini; düşünebiliyor m

Reyhan Hanım’ın son gülümsemesi, otobüsün kal- dırdığı toz bulutunun içinde kaybolana dek seyrettiği son gülümsemesi, Muhammed Ali’nin uzun, sıcak, zorlu,

Evlilikleri boşanma ya da ölüm nedeniyle sonlanan kadınların, dul ve boşanmış kadınlar olarak ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda neleri nasıl

Asırların bütün istilâlarına köprü olan Anadolu ve Trakya, Taş Dev­ linden Sümeriere, Fenikelilere, Asu- rilere, Etilere, Frikyalılara, Kapa- dukyalılara, daha

Mahkeme, başvuru konusu olayda, kitabın bir bütün olarak incelendi- ğinde şiddeti övdüğünün; başvurucunun kavramsallaştırmasına göre “önü- müzdeki süreçte”