OîAKViWDfM
‘
''■8İBVAPRAK
HınesMtaşİan-
mızı takdim sdarim
Yazan : ULUN AY
Son zamanlarda bazı gazete- lerde yeni muharrirler türedi. Bu kalem erbabı şimdiye ka- j dar yalnız (fik ir erbabı) olmak- ! la iktifa etmişlerdi. Fakat şim- I di birdenbire matbuat sahibele
rine de geçerek değerli yazılar la okuyucuları irşad edecekler. İşgal edecekleri sütunlarda yazacakları yazılar için intihap ettikleri mevzular nelerdir?
Edebiyat mı? Hayır, zaten edebiyat meselesi bir kör döğil- şüne dönmüştür. Ne eskiler, ne de yeniler anlaşılmadığı için bu mevzuu lâzım geldiği gibi ida re etmek değme muharririn başa çıkacağı iş değildir.
Tarih mi? H ayır? Çünkü bu nun için vesaik tetkik ç^mek ve uğraşmak lâzımdır.
iktisadiyat? Yeni meslek - duşlarımızın psikolojilerde im tizaç etmiyen bir bahis olduğu için bu mevzua da temas etrnea- ler.
İçtimaiyat, felsefe, mizah? hayır, hayır, hayır...
Bu gibi mevzular yeni mu - harrirlerin ihtisasları dahilinde değildir.
Onlar beşeriyetin zaaflarını teşrih hattâ istismar eden bü yük (ilm i ahvali ruh) âlimleri dir.
Bütün hayatlarında maişet - lerini kazanabilmek için bir memur gibi muayyen saatlerde işlerinin başnnda bulunan bü tün gün, mes’uliyet korkusile evrak ve muamelât ile uğraş mamışlar, bir esnaf gibi her sabah dükkânlarının kepenkle- I rini kaldırarak nasıl birkaç ku
ruş kâr edileceğini düşünme - mişler, bir işçi gibi gündeliği 1 çıkarmak için fabrika düdüğü
ne kulak kabartmamışlar, hattâ şimdi salına salma girdikleri matbuatın gedikli emektarlan gibi sabahın bilmem kaçından gece yarılarına kâdar mürek kep kokularım teneffüs ede - rek kâğıt yığınlarının arasında makinelerle güreşmemişler, bu gün meslekdaş ‘ oJduklan my harrirler gibi yazı beğendirmek kaygusunu bile çekmemişler dir.
Onlar bütün bu mücadeleleri zevki için bir spor stadyomunu seyreden irad sahipleri gibi du daklarında sigara elleri ceple rinde seyretmişler ve bütün bu didişen uğraşan, ça balı yan kütlenin kendilerine temin ede ceği vurgunu düşünmüşlerdir.
Faaliyetlerinin hududu yok tur. Çünkü bütün dünya onla- rmdır.
Arada bir muhalif rüzgâr e- secek olursa o zaman da bir müddet yine maişet kâygusu düşünmeden kapısında bekçi bulunan sağlam bir binanın hi- mayekâr sakafmın altına iltica ! ederler. Yeniden faaliyete giri-
j
şebilmek için bir istirahat kü rü yaparlar.Bunlar, sabıkalı, sicilli do landırıcılardır!
* • •
E vet! Hayret etmeviriz. Bu Sabıkalı dolandırıcılar şinv i dı artık birer birer muharrir o-
luyorlar Gazetelerde hatıratlar rını neşrediyorlar. Bu itibarla onlara -muhterem meslektaşlar nm ız! diyebiliriz. Zaten biz de mesek bile bunu kendileri diye ceklerdir. Hattâ hapishaneler den gönderdikleri meraklı vakar iann neşrinden sonra kartvizit- ı lerinin üzerine “ muharrir,, keli
mesini yazmakta bir mahzur görmiyeceklerdir.
Bu da şüphesiz d a i m a hakikî hüviyetlerini gizlemiş ol manın esaslı bir kefareti yerine J geçecek. Dünyanın her tarafın da dolandırıcı vardır. Fakat bizdeki gibi böyle hatıratım doğrudan doğruya imzasile ga zeteye yazanları görmedik. Bir gazeteci, bir dolandırıcı ile ko- ı nuşur ona ait bir röportaj y a par. Bunu tellendirir, pullandı rır gazetesine yazar.
Benim gençlik zamanımda Cim bok A li adında bir dolandı rıcı vardı. Onunla yaptığını bir mülakat okuyuculara da hayli alâka uyandırmıştı. Fakat Çim- bok A li hiç bir zaman mesleğini muharrirlikle değiştirmemiştir. Değiştirse de buna hiç bir ga zete sahibi müsaade etmezdi.
Sonra işin ahlâkî bakımından cephesi de şudur: Cemiyetin içinde muzır olanlar var; bun - lara karşı müdafaa için millet ler bir polis teşkilâtı yapıyor lar. Ve bu teşkilât iyileri kötüle re karşı korumak için mücade - le ediyor. Neden iyiyi bırakıj kötünün ve kötülüğün
reklâ-(S o n u M y fa 4 »ütün 4 <J»)
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi