• Sonuç bulunamadı

6502 sayılı tüketicinin korunması hakkındaki kanun kapsamında navlun sözleşmesi ve konişmentonun tüketici işlemi olarak değerlendirilmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "6502 sayılı tüketicinin korunması hakkındaki kanun kapsamında navlun sözleşmesi ve konişmentonun tüketici işlemi olarak değerlendirilmesi"

Copied!
20
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

KAPSAMINDA NAVLUN SÖZLEŞMESİ VE KONİŞMENTONUN

TÜKETİCİ İŞLEMİ OLARAK DEĞERLENDİRİLMESİ

*

Dr. Öğr. Üyesi Elvin BATMAZ SİLAHTAROĞLU**

* Yayımlanma talebiyle editörlüğe gönderildiği tarih: 29.03.2018. Kabul edildiği tarih: 31.05.2018. ** Çağ Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi,

elvinsilahtaroglu@cag.edu.tr

ORCID ID: https://orcid.org/0000-0002-5956-4818.

28.11.2013 tarihinde yayınlanan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (TKHK) ile birlikte tüketici işle-minin kapsamı genişletilmiştir. TKHK’a göre taraflarından birisinin tüketici olduğu her türlü işlem tüketici işlemi olarak kabul edilmeye başlanmıştır. 6502 sayılı Kanun’la getirilmiş bu düzenleme özellikle Ticaret Kanunu hükümlerinin uygulanma alanını oldukça daraltıcı bir sonuç yaratmıştır. Çalışmamızda, navlun sözleşmesinin ve bu kapsam-da düzenlenmiş olan konişmentonun hangi durumlarkapsam-da tüketici işlemi olarak değerlendirilebileceği incelenecektir. Ayrıca tüketici işlemi olarak değerlendirildiği durumlarda çıkacak ihtilaflarda hangi mahkemenin görevli olacağı ve mahkemenin hangi kanunun hükümlerini uygulayacağı konuları üzerinde durulacaktır.

Öz

Abstract

Anahtar Kelimeler

Tüketici, Tüketici İşlemi, Navlun Sözleşmesi, Konişmento, Gönderilen.

The scope of the consumer transaction is widened by the Consumer Protection Code number 6502 issued on 28.11.2013. According to the Consumer Protection Code any kind of legal transaction is accepted as a consumer transaction if one of the parties is acting as a consumer. However these regulations restricted the applicibility of the articles of the Commercial Code. In this article we will examine if the freight contract and bill of lading can be evaluated as a consumer transaction. Competent court and the applicable rules are emphasized in order to solve the conflicts in case they deemed as a consumer transaction.

THE EVALUATION OF A FREIGHT CONTRACT AND A BILL OF LADING AS A CONSUMER TRANSACTION UNDER THE CONSUMER PROTECTION

CODE NUMBER 6502

Keywords

(2)

GİRİŞ

Taşıma, basit anlamda “bir şeyi, bir yerden alıp, başka bir yere götürme” faaliyetidir. Taşınan, eşya olabileceği gibi, insan da olabilir1. Taşıma, denizyolu,

havayolu, karayolu ya da demiryolu üzerinden yapılabilir. Türk hukukunda “eşya taşıma sözleşmesi”, Türk Ticaret Kanunu’nun2 (TTK) 850. maddesinde

“taşıyı-cının eşyayı varma yerine götürmeyi ve orada gönderilene teslimi, buna karşılık gönderenin taşıma ücreti ödemeyi üstlendiği sözleşme” şeklinde ifade edilmiştir. Doktrinde ise taşıma sözleşmesi sözleşmenin esaslı unsurları da dikkate alınarak “Taşıyanın, ücret karşılığında, yolcu veya yükü, muhafazası ve nezareti altında, bir yerden bir başka yere götürmeyi ve varma yerinde teslim etmeyi taahhüt ettiği sözleşme” şeklinde tanımlanmaktadır3.

Taşıma sözleşmesi kapsamında taşıyıcı, eşya taşıma sözleşmesiyle eşyayı varma yerine götürmeyi ve orada gönderilene teslim etmeyi taahhüt eden kişi-dir. TTK’nın 850/3. maddesi açısından taşıma işleri ticari işletme faaliyeti ola-rak kabul edildiğinden kural olaola-rak taşıyıcının, taşıma işini devamlı yapması, bir başka deyişle taşıma işini meslek haline getirmesi aranmakta ise de4 TTK 851.

maddesinin ifadesi karşısında taşıma işinin arada sırada yapan kişi ile meslek ha-line getiren kişi arasında bir fark kalmadığının söylenebilmesi mümkündür5. Zira

TTK. 851. madde yolcu ve eşya taşımayı arızi olarak üstlenen kimse hakkında da taşıma işleri ile ilgili hükümlerin uygun düştükleri ölçüde uygulanacağını be-lirtmektedir. Nitekim TTK’nın 917. maddesinde eşya taşıtmayı ücret karşılığında üstlenen kişi şeklinde tanımlanan taşıma işleri komisyoncusu bakımından da aynı sonuca varmak mümkündür. Zira kanun metninden de anlaşılacağı üzere taşıma işleri komisyonculuğu devamlı yapılması gereken mesleki bir faaliyet ise de (zira TTK 917/2 bunun bir ticari işletme faaliyeti olduğunu söylemektedir), taşıma işleri komisyonculuğunu arızi olarak yapan kişilere de söz konusu hükümlerin kıyasen uygulanacağı belirtilmektedir6.

Deniz yoluyla eşya taşıma sözleşmesi (navlun sözleşmesi) ise TTK’nın 1138. maddesinde tanımlanmıştır. İstisna akdi niteliğinde kabul edilen7 ve

TTK’nın 1138. maddesinde yer alan navlun yani deniz yoluyla eşya taşıma

1 Sözer, Bülent, Deniz Ticareti Hukuku, Cilt: 1, 4. Bası, İstanbul 2017, s. 295. 2 RG., T. 14.02.2011, S. 27846.

3 Sözer, s. 295; Arkan, Sabih, Karada Yapılan Eşya Taşımalarında Taşıyıcının Sorumluluğu, An-kara 1982, s. 10, 13; Çağa, Tahir/ Kender, Rayegan, Deniz Ticaret Hukuku, C. II, 9. Baskı, İstanbul 2009, s. 1-3.

4 Arkan, s. 20. 5 Arkan, s. 20.

6 Arkan, Sabih, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Ankara 2017, s. 242. (Ticari İşletme)

7 Akıncı, Sami, Deniz Hukuku, Navlun Mukaveleleri, İstanbul 1968, s. 49-51; Çağa, Tahir/ Kender,

Rayegan, s. 12; Ülgener, Fehmi, Taşıyanın Sorumsuzluk Halleri, İstanbul 1991, s. 19; Sözer,

s. 331; Doktrinde istisna akdi ile ilgili farklı nitelendirmeler için bkz. Okay, Sami, Deniz Ticareti Hukuku, C. II, İstanbul 1971, s. 31-32 ve dpn. 108.

(3)

sözleşmesi kısaca, taraflardan birinin deniz yoluyla eşya taşımayı, diğer tara-fın da bunun karşılığında navlun adı verilen bir ücret ödemeyi taahhüt etti-ği sözleşmedir8. TTK. 1138. madde ile iki çeşit navlun sözleşmesinin tanımı

yapılmaktadır. Buna göre TTK.1138/a’da düzenlenmiş olan sefer/ yolculuk çarteri, geminin tamamının veya bir kısmının ya da belli bir yerinin, bir veya birkaç yolculuk için taşıtana tahsisi suretiyle yükün taşınmasını ifade ederken9

1138/b’de düzenlenen ve uygulamada “liner taşıma” (düzgün hat taşımaları) da denilen kırkambar sözleşmesi, ayırt edilmiş (parça veya belirli) bir eşyanın denizde navlun karşılığında gemi ile taşınmasını taahhüt eden sözleşmedir. Kır-kambar sözleşmesinde taşıyan geminin ne tamamını ne de bir kısmını taşıtana tahsis etmez, sadece belli miktarda malı veya mal partisini ücret karşılığında deniz yoluyla taşımayı taahhüt eder10. Dolayısıyla bu tip navlun

sözleşmele-rinde çarter sözleşmelesözleşmele-rinden farklı olarak geminin değil taşınacak olan malın ferdileştirilmesi söz konusu olmaktadır11.

Diğer taşımalardan farklı olarak deniz yoluyla yapılan eşya taşımalarında sözleşmenin taraflarının yanında yükle ilgili kişiler dediğimiz yükleten ve gön-derilen de sözleşmenin ifasında önemli rol oynamaktadırlar. Bu anlamda günü-müzde hemen her türlü navlun sözleşmesinde düzenlenmekte olan konişmento, sözleşmenin tarafları ile yükle ilgililer arasındaki ilişkilerde bağlantı noktasını oluşturmaktadır12. Yükletenin talebi ile taşıyan veya yetkili temsilcisi tarafından

düzenlenen konişmento eşyayı temsil eden bir kıymetli evrak olma özelliğinin yanı sıra navlun sözleşmelerinde taşıyan ile gönderilen arasındaki hukuki ilişkiyi düzenlemek gibi bir öneme de sahiptir.

07.11.2013 tarihinde kabul edilen, 28.11.2013 tarihli ve 28835 sayılı Res-mi Gazete’de yayınlanan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (TKHK) ile birlikte tüketici işleminin kapsamı genişletilmiş ve taraflarından bi-risinin tüketici olduğu her türlü işlem tüketici işlemi olarak kabul edilmeye baş-lanmıştır. 6502 sayılı kanunla getirilmiş bu düzenleme özellikle Ticaret Kanunu hükümlerinin uygulanma alanını oldukça daraltıcı bir sonuç yaratmıştır. Çalışma-mızda navlun sözleşmesinin ve bu kapsamda düzenlenmiş olan konişmentonun hangi durumlarda tüketici işlemi olarak değerlendirilebileceği ve bunların tüke-tici işlemi olarak değerlendirildiği durumlarda çıkacak ihtilaflarda hangi mahke-menin görevli olacağı ve mahkemahke-menin hangi kanunun hükümlerini uygulayacağı konuları üzerinde durulacaktır.

8 Akıncı, s. 1; Çağa/ Kender, s. 1. 9 Okay, s. 26; Tekil, s. 126. 10 Çağa/Kender, s. 9. 11 Sözer, s. 334.

(4)

I. NAVLUN SÖZLEŞMESİNİN TÜKETİCİ İŞLEMİ OLARAK DEĞERLENDİRİLMESİ

A. Genel Olarak Tüketici ve Tüketici İşlemi Kavramı

1961 Anayasa’sının “Sosyal ve İktisadi Haklar ve Ödevler” bölümündeki sağlık hakkı ile tarımın ve çiftçinin korunmasına ilişkin hakları düzenleyen hü-kümleri dolaylı olarak tüketiciyi de koruyan haklar getirmekteyse de, “tüketici” ibaresi açıkça 1982 Anayasası’nda genel çerçeve koruyucu madde hükümlerinin yanında, 172. madde ile “Devlet tüketicileri koruyucu ve aydınlatıcı tedbirleri alır, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini teşvik eder” denmek suretiyle açıkça Anayasal güvence altına alınmıştır13.

Tüketicinin korunmasına ilişkin Anayasal hakkın hayata geçirilmesi ise ancak 23.02.1995 tarihinde kabul edilen ve 08.03.1995 tarihinde 22221 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Ka-nun ile gerçekleşmiştir. Bu KaKa-nun daha sonra 06.03.2003 tarihinde kabul edi-len, 14.03.2003 tarihli ve 25048 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 4822 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile revize edilmiştir. Ancak bu düzenlemelerin tümünün, Avrupa Birliği (AB) mevzuatı ile tam uyumunun sağlanması için gözden geçirilmesi ve kısmen yeniden kaleme alınması ihtiyacı özellikle AB-Türkiye tarama toplantıları çerçevesinde kendisini göstermiştir14. Bu bağlamda, 07.11.2013 tarihinde kabul edilen, 28.11.2013

tarih-li ve 28835 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 6502 sayılı Tüketicinin Korunma-sı Hakkında Kanun (TKHK) ile AB mevzuatına uyum sağlanmaya çalışılmıştır.

4077 sayılı tüketicinin korunması hakkındaki kanunda yer alan “tüketici” ta-nımına göre tüketici, bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek ya da tüzel kişiyi ifade etmektedir. 6502 saylı kanunun tanımlar başlığını taşıyan 3. maddesinde ise tüketici, ticari ve mes-leki faaliyetlerle hareket etmeyen gerçek veya tüzel kişi olarak tanımlanmaktadır. Görüldüğü üzere 6502 sayılı kanun 4077 sayılı kanundan farklı olarak tüketici kavramını daha kısa ancak içerik olarak daha geniş bir tanımla düzenlemiştir. Böylece edinmek, kullanmak ve yararlanmak dışındaki tüketici eylemlerini de tüketiciye mal etme yolunda amaçsal yorumlama imkanı doğmuştur15.

TKHK’un 3. maddesine göre tüketici işlemi, mal veya hizmet piyasala-rında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel

13 www.ankarabarosu.org.tr/Siteler/1940-2010/Kitaplar/pdf/until2007/thukuku.pdf, Ankara Barosu

Başkanlığı Tüketici Haklarını Koruma ve Rekabet Hukuku

Komisyonu, Tüketici Hukuku, An-kara Barosu Yayını, Ankara, 2000. Çevirimiçi: 13.03.2018.; Aslan, İ. Yılmaz, Tüketici Hukuku Dersleri, 6. Baskı, Bursa 2016, s. 24.

14 Aslan, s. 17, dpn. 35.

15 www.ankarabarosu.org.tr/Siteler/2012yayin/2011sonrasikitap/tuketici-kitap-web.pdf, Ankara

Ba-rosu Tüketici Hakları

(5)

kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemdir.

Tüketici işlemleri kapsamında bulunan tüketici sözleşmeleri ise doktrinde amaç unsurundan hareket edilerek ve birbirine paralel nitelikte tanımlanmıştır. Buna göre tüketici sözleşmeleri, taraflardan birini yasada niteliği belirlenen bir mal ya da hizmeti sunma edimini yüklenen girişimcinin, diğerini de bu edimin kendisinin ya da yakınlarının kişisel gereksinimini karşılamak amacıyla bir ivaz karşılığı talep eden tüketicinin oluşturduğu her türlü sözleşmedir16. Yine tüketici

sözleşmeleriyle ilgili bir başka tanım, girişimciler ile gerçek ya da tüzel kişi tü-keticiler arasında gerçekleştirilen ve girişimcilerin kendi işletmesel faaliyetleri çerçevesinde, tüketicilerin ticari, mesleki ya da işletmesiyle ilgili olmayan ihti-yaçlarını karşılamak üzere bir malın mülkiyetini veya kullanım hakkını devret-meyi ya da hizmetin sağlanmasını, tüketicilerin ise bir bedel ödedevret-meyi yükümlen-dikleri sözleşmeler şeklinde yapılmaktadır17. Bu anlamda tüketici sözleşmeleri,

ticari veya mesleki amaçlarla değil, özel amaçlara yönelik edimlerin konusunu oluşturduğu sözleşmelerdir18. Tarafları eşit durumda olmayan kişilerden oluşan

tüketici sözleşmelerinde karakteristik edimi yerine getirmek zorunda olan giri-şimci yani mal ve hizmeti sunan iken, tüketici ise mal veya hizmeti özel amaçları için kullanmayı talep eden kişidir19.

TKHK’un 83/2. maddesinde taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu iş-lemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanma-sını engellemez denilmek suretiyle tüketici işleminin kapsamı genişletilerek, 3. maddede ismini belirterek saymış olduğu eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmelerin de ötesinde hangi işlem olursa olsun veya hangi kanunda düzenlenen bir işlem olursa olsun taraflarından birinin tüketici sıfatına sahip olması durumunda başka hiçbir kıstasa bakılmaksızın her türlü söz-leşme ve hukuki işlemi yasa kapsamına almıştır.

B. Navlun Sözleşmesinin Tüketici İşlemi Olması

6502 sayılı TKHK ile tüketicilerin taraf oldukları birçok sözleşmede tüke-ticiler lehine önemli değişiklikler yapılmıştır. Bu değişikliklerin sonucu olarak 6502 sayılı kanun 3. ve 83. maddesi uyarınca taraflardan birisinin tüketici sıfatına sahip olduğu her türlü işlem tüketici işlemi olarak değerlendirilecektir.

16 Özel, Çağlar, Tüketicinin Korunması Hukuku, İstanbul 2005, s. 33

17 Ozanoğlu, Hasan Seçkin, Tüketici Sözleşmeleri Kavramı (Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un Maddi Anlamda Uygulama Alanı), Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 50, Sayı: 1, s. 65-90, Ankara 2001, s. 60.

18 Ozanoğlu, s. 60. 19 Ozanoğlu, s. 60.

(6)

Tüketici işlemi kavramının 4077 sayılı Kanun döneminden farklı olarak 6502 sayılı Kanun’da bu denli geniş şekilde tanımlanmış olması farklı problem-lerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. 6502 sayılı Kanun’la getirilmiş bu dü-zenleme özellikle Ticaret Kanunu’nu hükümlerinin uygulanma alanını oldukça daraltıcı bir sonuç yaratmıştır. Örneğin Ticaret Kanunu’nda düzenlenen her türlü iş ile ticari işletmeyi ilgilendiren her türlü işlem ve fiili ticari iş olarak kabul eden TTK’nın 3. maddesi, TKHK 83/2. maddesinin lafzı karşısında, işlemin tarafların-dan birinin tüketici olması halinde artık ticari iş olma özelliğinin yanı sıra tüketici işlemi olarak da kabul edilecek ve bu sıralamada öncelikle tüketici işlemi olma-nın sonuçları etkili olacaktır20. Bu anlamda Ticaret Kanunu’nda düzenlenmiş olan

kıymetli evrak, sigorta, taşıma gibi alanlarda da taraflardan birinin tüketici olması durumunda öncelikle tüketici işlemi olarak nitelendirilmeye başlanacaktır.

Teorik bir değerlendirme yapıldığında navlun sözleşmesinin tüketici işlemi sayılabilmesi için taraflarından birisinin “tüketici” sıfatına sahip olması gerekli ve yeterli kabul edilebilecektir. Zira herhangi bir işlemin tüketici işlemi olarak nitelendirilmesinde başlıca etken, işlemin taraflarından birinin tüketici sıfatına sahip olmasıdır. Durum böyle olunca kimin “tüketici” olduğunun belirlenmesi önem taşımaktadır. Dolayısıyla navlun sözleşmesinin gerçekten tüketici işlemi olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği meselesi navlun sözleşmesinin taraf-ları ve yükle ilgililer bakımından ele alınarak değerlendirilmesi gereken bir ko-nudur.

C. Navlun Sözleşmesinin Taraflarının Tüketici Sıfatı

Navlun sözleşmesinin tarafı olan taşıyan, navlun sözleşmesi gereğince, bir ücret karşılığında deniz yolu ile eşya taşımayı üstlenen kişidir. Deniz ticaretinde bir şahsın taşıma taahhüdünde bulunabilmesi için mutlaka donatan, gemi işletme müteahhidi veya donatma iştiraki sıfatına sahip olması gerekmemektedir21. Bu

sıfatlardan herhangi birine sahip olmasa da bir şahıs diğer bir şahsın malını deniz yoluyla taşımayı taahhüt ettiği anda taşıyan sıfatını kazanacaktır. Taşıyan deniz yolu ile yük taşımayı taahhüt etmiş olan kimse olduğundan taşıyanlık akdi bir sta-tüdür. Taşıyan navlun sözleşmesini bizzat yapabileceği gibi, temsilcisi aracılığı ile de yapabilir.

Navlun sözleşmesi ister yolculuk çarteri ister kırkambar sözleşmesi olarak yapılsın, taşıyanın tüketici sıfatına sahip olması hukuk tekniği olarak mümkün değildir. Zira taşıyan, navlun sözleşmesinde eşyayı taşıma hizmetini yüklenen ve bunun karşılığında navlun adı verilen ücreti talep etme hakkına sahip olan kişidir. Nitekim taşıyanın herhangi bir ücret talep etmeksizin taşıma işini yerine

20 Ticari iş-Tüketici İşlemi ayırımında müteselsil sorumluluk ve faiz uygulamalarına ilişkin farklılıklar için bkz. Arkan, Ticari İşletme, s. 68 vd.; Bahtiyar, Mehmet, Ticari İşletme Hukuku, 18. Baskı, İstanbul 2017, s. 64 vd.

(7)

getirmeyi taahhüt etmesi durumunda navlun sözleşmesi kurulmamış olacaktır22.

Dolayısıyla taşıyan, taşıma işini ticari veya mesleki bir faaliyet olarak bir başka deyişle gelir sağlama amacı ile gerçekleştirmektedir. Bu özelliği ise taşıyanın “tüketici” olarak nitelendirilmemesi sonucunu doğurur.

Taşıtan ise navlun sözleşmesinde taşıyanın karşı akididir23. Taşıtanın

taşına-cak yükün maliki olması şart değildir. Taşıtan yapmış olduğu navlun sözleşmesi uyarınca kendi malını taşıtabileceği gibi başkasına ait malı da taşıtabilecektir24.

Taşıtanın tüketici olarak değerlendirilip değerlendirilmeyeceği, aynı zamanda ta-şıtanın tacir sıfatına sahip olup olmamasına göre de değişkenlik gösterebilecek bir olgudur. Taşıtanın tacir sıfatına sahip olmadığı durumlarda “tüketici” sayıl-masını engelleyici herhangi bir durum yoktur. Zira taşıtan, eşyasının taşıtılması hususunda hizmet alan kişi konumundadır.

Bununla birlikte taşıtanın aynı zamanda tacir olduğu hallerde “tüketici” olarak nitelendirilmesinde gerçek kişi tacirler ve tüzel kişi tacirler bakımından farklı değerlendirmeler yapılması gerekir. TTK’nın 19/1. maddesi uyarınca bir tacirin borçlarının ticari olması asıldır. Bir başka deyişle tacirin her işlem ve fiili ticaridir. Ancak maddenin devamında gerçek kişi olan bir tacirin, işlemi yaptığı anda bunun ticari işletmesiyle ilgili olmadığını diğer tarafa açıkça bil-dirdiği veya işin ticari sayılmasına durum elverişli olmadığı takdirde borç adi sayılır denilmek suretiyle gerçek kişi tacirlerin bazı işlem ve fiillerinin ticari olmayabileceği düzenlenmektedir. Dolayısıyla gerçek kişi tacirin ticari işlet-mesiyle ilgili olmayan konulara ilişkin yaptığı işlerde veya aldığı hizmetlerde tüketici sıfatına sahip olabilmesi mümkündür. Gerçek kişi tacirin ticari işlet-mesiyle ilgili olmaksızın yaptığı navlun sözleşmesi de bu anlamda bir tüketici işlemi olarak kabul edilmelidir.

Tüzel kişi tacirler bakımından ise aynı sonuca varmak pek mümkün görün-memektedir. 6502 sayılı Kanun bakımından hem gerçek hem de tüzel kişiler tüketici sıfatına sahip olabilecektir. Ancak Kanun’da yapılan tüketici tanımında gerçek ve tüzel kişi bakımından bir ayırım yapılmamış olması doktrinde özellikle tüzel kişi tacirlerin de tüketici sayılıp sayılmayacakları yolundaki tartışmayı be-raberinde getirmiştir.

Tüzel kişi tacirlerin tüketici sayılmaları gerektiği yönündeki görüşü savu-nanlara göre ticari veya mesleki amaç dışında hareket etmek, kişinin mal veya hizmetten nihai yararlanan olması, yani mal veya hizmeti kar veya çıkar amacı gütmeksizin, kendi özel ihtiyacı ve tüketimi için elde etmesi olarak

anlaşılma-22 Kaner, İnci Deniz, Deniz Ticareti Hukuku II “Navlun Sözleşmeleri”, 2. Baskı, İstanbul 2014, s. 3.;

Sözer, s. 325.

23 Akıncı, s. 37; Okay, s. 14.

24 Akıncı, s. 37; Süzel, Cüneyt, Deniz Ticareti Hukukunda Taşıtan ve Yükleten, İstanbul 2014, s. 101.

(8)

lıdır25. Bunun sonucunda da, mal veya hizmetin maliyetinin geri dönmüş olup

olmamasına veya mesleki faaliyete ilişkin bir delilin bulunup bulunmaması-na bakılmaksızın, her somut olayda kişinin özel veya kişisel amacının mevcut olup olmadığı somut olayın tüm şartları dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Başka bir deyişle, ticari veya mesleki amaç dışında hareket etmenin tespiti, tek bir kritere bağlı olmamalı ve buna ilişkin katı sınırlar çizilmemelidir. Tüzel kişi tacirin aldığı mal veya sağladığı hizmetin ticari amaçlı olmayan kısımlarının diğer kısımlardan ayrılabildiği hallerde, bu kısımlar bakımından tüketici sıfa-tının mevcut olduğunu kabulü ile TKHK’un uygulanması gerektiğinin benim-senmesi gerekmektedir. Aksi takdirde, zayıfları koruma amacı güden Tüketici Hukuku amacına hizmet etmez ve özel amaçla hareket eden bir kişi tüketici sayılmayabilir26.

6502 sayılı Kanun’un, tüketici tanımını yaparken tüzel kişilerle ilgili herhan-gi bir ayırım yapmamış olması tüzel kişi tacirlerin tüketici sıfatına sahip olacakla-rı ve Tüketici Kanunu’nun onlara da aynı kolaylıkla uygulanabileceği sonucunu doğurmamalıdır. Nitekim doktrinde, tacirlere ticari kuralların uygulanacağı, tü-zel kişi tacirlerin bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlar için satın alarak nihai olarak kullanmaları ve tüketmelerinin söz konusu olmayacağı dolayısıyla tacir niteliğindeki tüzel kişilerin tüketici olarak kabul edilmemeleri gerektiği, TKHK’un 3. maddesinde yer alan tüzel kişi kavramının dernek ya da vakıf gibi ideal amaç için işlem yapan, kazanç paylaşma amacı gütmeyen tüzel kişiler olarak değerlendirilmesi gerektiği görüşü savunulmaktadır27.

Biz de tüketici sıfatının tüzel kişi tacirleri de kapsayacak şekilde geniş yo-rumlanması gerektiği yönündeki görüşe katılmamaktayız. Öncelikle belirtmek gerekir ki 19/1. maddede gerçek kişi tacirler bakımından yer alan istisna tüzel kişi tacirler bakımından kabul edilmemektedir. Bir başka deyişle tüzel kişi tacir-lerin yapmış oldukları her türlü işlem ve fiil ticaridir; yani tüzel kişi tacirtacir-lerin adi sahası yoktur28. Her ne kadar tüzel kişi tacirler bakımından yapmış oldukları

işle-rin bazıları (örneğin bir Anonim Şirketin işletmesini temizletmek üzere deterjan alması ya da tüketmek üzere gıda malzemesi alması veya iş yerinde kullanmak üzere mobilya alması vb.) doğrudan ticari veya mesleki faaliyetleriyle ilgili de-ğilmiş gibi görünse de, bu tarz işlemler dolaylı olarak özünde ticari veya mesleki faaliyetin düzgün ve verimli şekilde devamının sağlanabilmesine hizmet

etmek-25 Modern Tüketici Hukukunda ki teoriler için bkz. Ozanoğlu, s. 58-59, Aktürk, İpek Yücer, Tüzel Kişi Tacirlerin Tüketici Sıfatı, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Cilt: XX, Sayı: 2, s. 103-128, Ankara 2016, s. 114.

26 Aktürk, s. 115; Ozanoğlu, s. 75.

27 Aslan, s. 4; Başak, Aslı Makaracı, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Gereğince Ayıplı Hiz-met Hükümlerinin Uygulama Alanı, Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 2, Sayı: 145-146, s. 507-537, Yıl: 2016, İstanbul, s. 509; Doktrindeki ağırlıklı görüş için bkz. Bahtiyar, s. 68.

(9)

tedir. Dolayısıyla bu gibi faaliyetlerin ticari işletmenin ticari ve mesleki faaliyeti ile ilgili olmadığını söylemenin doğru olmadığı kanaatindeyiz.

Tüketici Hukuku’nun uygulanmasında tüzel kişi tacirlerin de sözleşmenin zayıf tarafı olabilecekleri ve bu nedenle korunmaları gerektiği yönündeki düşün-ceye de katılmamaktayız29. Zira Ticaret Kanunu’nun sistematiğinde tacirler

ara-sındaki ilişkilerde ağırlıklı olarak tarafların eşit statüde oldukları fikri hakimdir. Nitekim TTK’nın 18/2. maddesinde yer alan basiretli tacir gibi davranma yü-kümlülüğü, 22. maddesinde yer alan ücret ve sözleşme cezasının indirilememe-sine dair düzenleme ve bunlara paralel olarak gabine ilişkin hükümlerin tacirler bakımından sadece istisnai hallerde (müzayaka hali) uygulanabilmesi meselesi tacirler arasındaki ilişkilerde eşitlik ilkesinin birer yansıması olarak ortaya çık-maktadır. Dolayısıyla navlun sözleşmesinde taşıtanın tüzel kişi tacir sıfatına sa-hip olması durumunda artık navlun sözleşmesinin tüketici işlemi olarak değerlen-dirilmesinin mümkün olmadığı kanaatindeyiz.

D. Navlun Sözleşmesinde Yükle İlgililerin Tüketici Sıfatı

Diğer taşımalardan farklı olarak deniz yoluyla yapılan eşya taşımalarında sözleşmenin taraflarının yanında yükle ilgili kişiler dediğimiz yükleten ve gön-derilen de sözleşmenin ifasında önemli rol oynamaktadırlar. Bilindiği üzere yükleten, mevcut bir navlun sözleşmesine dayanarak yükü taşıyana teslim eden kimsedir. Yükleten bizzat taşıtan olabileceği gibi üçüncü bir kişi de olabilir30.

Yükletenin taşıtan dışında üçüncü bir kişi olması durumunda, taşıtan ile yükleten arasındaki iç ilişki alım-satım, vekalet veya diğer bir navlun sözleşmesi olabilir31.

Yükleten taşıyana karşı başlangıçta onun akidi olarak değil, taşıtanın tem-silcisi olarak hareket eder ve yükün teslim ve gemiye yüklenmesi ile ilgili bütün konularda taşıtanı temsile yetkilidir32. Bununla birlikte yükleten, malın taşınacağı

hususu kendisine taşıyan veya kaptan tarafından beyan ve taahhüt edilince “yükle ilgili şahıs”33 statüsüne geçmekte ve bu sayede yük üzerindeki çeşitli haklara ve

yetkilere sahip olmaktadır. Bir başka deyişle yükleten taşıyanla adeta doğrudan doğruya sözleşmesel bir ilişkiye girerek taşıtandan ayrı, müstakil bir yükle ilgili kişi sıfatını kazanır34. Bununla birlikte yükleteni “yükle ilgili şahıs” olarak

ka-bul edebilmek için, esasen yükletenin taşıtanın mücerret bir müstahdemi değil, bağımsız bir temsilci sıfatıyla onun adına hareket ediyor olması gerekir35. Zira

yükletenin taşıtana tam bağımlı yani onun emir ve direktiflerinin dışına

çıka-29 Aktürk, s. 112-113. 30 Süzel, s. 146. 31 Çağa/Kender, s. 4; Ulgener, s. 24. 32 Akıncı, s. 39; Çağa/Kender, s. 4; Okay, s. 17. 33 Akıncı, s. 39 vd.; Çağa/Kender, s. 4; Okay, s. 17 vd.; Ülgener, s. 25. 34 Çağa/Kender, s. 4; Okay, s. 18. 35 Çağa/Kender, s. 4.

(10)

madığı ilişkilerde, yükletenin tam anlamıyla bir “yükle ilgili kişi” sıfatına sahip olamayacağını ve yük üzerinde tasarruf yetkisini kullanamayacağını belirtmekte fayda görmekteyiz36.

İşte yükletenin, taşıyan ile girdiği sözleşmesel ilişki çerçevesinde “tüketici” olarak nitelendirilmesi yine TKHK kıstaslarına göre belirlenecektir. Bu anlamda şayet yükleten, ticari veya mesleki olmayan bir amaç için hareket ediyorsa tüke-tici olarak kabul edilebilecektir.

Belirtmek gerekir ki uygulamada yükletenler hemen daima ticari veya mesleki amaç için hareket eden kişilerden oluşmaktadır. Zira yükleten kavramı ve yükleten ile ilgili düzenleme, özellikle deniz aşırı satışlarda ve ticaret hayatının bazı ihtiyaç-larına cevap verebilmek için ortaya çıkmıştır. Deniz aşırı satışlar bakımından satım sözleşmesi ile malın teslimi için gerekli taşıma sözleşmesi birbirinin içine girmiş iki sözleşme olarak ortaya çıkmaktadır. Örneğin deniz aşırı satışların en çok tercih edilen şekillerinden biri olan FOB37 satışlarda navlun sözleşmesini yapma borcu

alıcıya aittir. Böylece deniz aşırı satım sözleşmesindeki alıcı navlun sözleşmesinde taşıtan sıfatına sahip olur. Fakat alıcı, malın yükleneceği sırada malın yükleneceği yerde olamayacağı için, malı taşıyana teslim eden satıcı da yükleten sıfatına sahip olacaktır. Burada yükleten sıfatına sahip olan satıcı ticari veya mesleki amaç için hareket ettiğinden tüketici olarak değerlendirilebilmesi de mümkün olmayacaktır. Aynı şekilde yükletenin taşıma işleri komisyoncusu (freight forwarder)38, yükleme

ve boşaltma müteahhidi (stevedore)39 veya fiili taşıyan40 olduğu durumlarda da

tü-ketici sıfatına sahip olması söz konusu olmayacaktır.

Gönderilen ise, varma limanında yükü kendi adına teslim alacak olan kim-sedir41. Gönderilenin bu yetkisi, konişmento düzenlenmiş olan taşımalarda

konşi-mentoya (TK.1237/1), konişmento düzenlenmemiş olan taşımalarda ise, üçüncü kişi lehine sözleşme olarak kabul edilen42 navlun sözleşmesine dayanır.

Dolayı-sıyla gönderilenin kim olacağını navlun sözleşmesi veya konişmento tayin eder43. 36 Örneğin hizmet sözleşmesinde olduğu gibi yükletenin taşıtana tam bağımlı olduğu ilişkilerde yük-letenin taşıyanla taşıtanın talimatları dışında bir işlem yapabilmesi ve dolayısıyla yük üzerindeki tasarruf yetkisini kullanabilmesi söz konusu olamayacaktır. Bu anlamda yükleten ancak taşıtan ile arasındaki temsil ilişkisinin büyük ölçüde bağımsız olduğu durumlarda gerçek anlamda “yükle ilgili kişi” sıfatına sahip olabilecek ve tasarruf yetkisini kullanabilecektir. Ayrıntılı bilgi için bkz.

Silahtaroğlu Elvin K., Navlun Sözleşmesinin İcrasında Üçüncü Kişi “Yükleten”, yayımlanmamış

doktora tezi, İstanbul 2011, s. 33 vd. 37 Süzel, s. 105 vd.

38 Süzel, s. 162 vd.; Arkan, Ticari İşletme, s. 242 vd.

39 Ayrıntılı bilgi için bkz. Kubilay, Huriye, Deniz Ticaretinde Taşıma Terminali İşleticilerinin Hukuki Sorumluluğu, İzmir, 2001.

40 Ayrıntılı bilgi için bkz. Aksoy, Sami, Taşıma Hukukunda Fiili Taşıyıcı, İstanbul 2015. 41 Çağa/Kender, s. 5; Okay, s. 19

42 Çağa/Kender, s. 4; Okay, s. 19

(11)

Bilindiği üzere konişmento TTK’da yer alan ve eşyayı temsil eden44 kıymetli

evraktandır45. Konişmento düzenlendiği takdirde bunun yetkili hamili olan

gön-derilenin varma limanında yükün kendisine teslimini isteme hakkı navlun söz-leşmesinden bağımsız bir haktır46. Bir başka deyişle konişmentonun düzenlenmiş

olduğu taşımalarda, taşıyan ile gönderilen arasındaki ilişkilerde konişmento hü-kümleri esas alınırken, taşıyan ile taşıtan arasındaki ilişkide navlun sözleşmesi esas alınır. Dolayısıyla konişmentodan doğan borç, navlun sözleşmesinden ba-ğımsızdır ve navlun sözleşmesinin hükümsüz olması, feshedilmesi veya navlun sözleşmesinden bir borcun doğmamış olması kural olarak konişmentodan doğan borca etki etmez47.

TKHK’un 3. maddesinde tüketici işlemi taraflarından birini tüketicinin oluş-turduğu her türlü sözleşme ve hukuki işlemi kapsar şekilde geniş biçimde tanım-landığından gönderilenin tüketici olması durumunda gönderilen lehine tanzim edilen konişmento da bir tüketici işlemi olarak değerlendirilecektir. Dolayısıyla konişmentonun tüketici işlemi olarak değerlendirilip değerlendirilmemesinde te-mel alınacak kıstas gönderilenin tüketici sıfatına sahip olup olmamasıdır. Bu an-lamda gönderilenin kendisine teslim edilen malları hangi amaç için kullanacağı meselesi önem taşımaktadır. Gönderilenin taşımaya konu olan malları ticari veya mesleki bir faaliyeti gerçekleştirmek amacıyla kullanmadığı durumlarda tüketici sıfatına sahip olduğu kabul edilmelidir.

II. NAVLUN SÖZLEŞMESİNİN TÜKETİCİ İŞLEMİ OLDUĞU DURUMLARDA GÖREVLİ MAHKEME VE UYGULANACAK HÜKÜMLER

A. Görevli Mahkeme

TKHK’un 73/1 ve 83/2. maddeleri, farklı kanunlarda ayrıntılı şekilde düzen-lenmiş olan sözleşme tiplerine, taraflardan birinin tüketici sıfatına sahip olması durumunda Tüketici Kanunu’nun uygulanması sonucunu doğurmaktadır. Bu du-rum ise bir yandan uyuşmazlığın çözümündeki görevli mahkemenin diğer yan-dan ise görevli mahkemenin uyuşmazlığın çözümünde uygulayacağı hükümlerin tartışılmasına sebep olmaktadır.

6502 sayılı Kanun’un 73/1. maddesi tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkeme-leri görevlidir dedikten sonra, ayrıca 83/2. maddesinde de taraflardan birini tüke-ticinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işle-min tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanun’un görev ve yetkiye ilişkin

hüküm-44 Öztan, Fırat, Kıymetli Evrak Hukuku, 20. Bası, Ankara 2016, s. 32-33; Sözer, s. 394. 45 Çağa/Kender, s. 65; Sözer, s. 389; Kaner, s. 46.

46 Akıncı, s. 41 vd,; Çağa/Kender, s. 91; Okay, s. 19 vd; Demirkıran, H. Murat, Taşıyanın Koniş-mento İçeriğinden Sorumluluğu, İstanbul 2008, s. 40.

(12)

lerinin uygulanmasını engellemez demek suretiyle Tüketici Mahkemeleri’nin görevini herhangi bir istisnaya yer vermeksizin emredici şekilde düzenlemiştir.

Bilindiği üzere Ticaret Kanunu’nda düzenlenen işlerden doğan davaların ta-rafların kim olduğuna bakılmaksızın mutlak ticari dava olması (TTK/4) söz ko-nusu işlerin özünde saf ticaret hukuku işlemi olmasından kaynaklanmaktadır48.

Nitekim bu alandaki dava ve işlere bakmakla görevli Asliye Ticaret Mahkeme’le-ri aslında uzmanlığa dayalı bir güvence oluşturmak amacıyla kurulmuşlardır. Zira ticari hayatta yaşanan uyuşmazlıkların diğer uyuşmazlıklardan farklı olması, ma-hiyeti ve bünyesi itibariyle özel uzmanlık bilgisini gerektirmektedir49. Bu

düzen-leme ile bir yandan mutlak ticari dava kavramı ciddi şekilde zedelenerek Ticaret Mahkemelerinin görev alanları daraltılmakta, diğer yandan da Tüketici Mahke-melerinin ticari davalar bakımından değil ancak tamamen Tüketici Hukuku’na özgü müesseseler bakımından doğacak ihtilafların giderilmesi amacıyla oluştu-rulmuş ihtisas mahkemeleri olduğu gerçeği göz ardı edilmektedir50.

Bununla birlikte TKHK’un emredici hükümleri karşısında navlun sözleşme-sinin ve konişmentonun tüketici işlemi olarak değerlendirildiği hallerde, doğacak ihtilaflara bakmakla görevli mahkeme artık Tüketici Mahkemesi olarak kabul edilmelidir51.

B. Uygulanacak Hükümler

6502 sayılı Kanun çerçevesinde, her yönüyle ayrıntılı olarak Ticaret Kanunu’nda düzenlenmiş bulunan bir işe –sigorta, taşıma, kıymetli evrak- sırf taraflardan birisinin tüketici sıfatına sahip olması sebebiyle tüketici işlemi saya-rak TKHK hükümlerini uygulamak, ihtilafın çözümünde her zaman yeterli

ol-48 Gürdoğan, Burhan, Ticari Usul Hukuku, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Cilt: 13, Sayı: 1, s: 172-193, Ankara, 1956, s. 173-174; Aksoy, Sami, 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Taşıma Hukukuna Müdahalesi, BATİDER, Cilt: 31, Sayı: 2, s. 305-336, Anka-ra 2015, s. 312-313 vd. (Taşıma)

49 Bkz. Konca, Nesibe Kurt, Yeni Türk Ticaret Kanunu’na Göre Asliye Ticaret Mahkemeleri, TAAD, Yıl: 4, Sayı: 15, s. 79-125, Ekim 2013, s. 83. “Seksen yıllık bir uygulamanın ardından 469 sayılı Kanun, 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un 54’üncü maddesi yürürlükten kaldırılmıştır. Asliye ticaret mahkemelerinin kuruluşu, 5235 sayılı Kanun’un 5’inci ve yeni TTK’nın 6335 sayılı Kanun’un 2’nci maddesi ile değişik 5’inci maddelerinde hüküm altına alınmıştır. Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari da-valar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir (TTK m. 5/1). Yapılan son değişiklik ile asliye ticaret mahkemeleri özel mahkeme niteliği kazanmıştır. Anılan hükümlerde, asliye ticaret mahkemelerinin uzmanlaşma esasıyla düzenlenmiş bir özel mahkeme olduğunun altı çizilmiştir Asliye hukuk mahkemeleri ile asliye ticaret mahkemeleri arasındaki ilişki görev iliş-kisine dönüştürülerek, özel mahkeme niteliği kesin bir şekilde ortaya konmuştur” 50 Özmumcu, Seda, 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un Hükümleri ve Yargıtay Kasrarları Çerçevesinde Tüketici Mahkemelerinin Görev Alanına Giren Uyuşmazlıklara Genel Bir Bakış”, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 16, Özel Sayı 2014, s. 831-871, Prof Dr. Hakan Pekcanıtez’e Armağan, İzmir 2015, s. 870-871.

(13)

mayabilecektir52. Bu noktada navlun sözleşmesinin ve konişmentonun tüketici

işlemi olarak değerlendirildiği durumlarda ortaya çıkan uyuşmazlıklarda Tüketi-ci Mahkemesi’nin TKHK’un hükümleri ile uyuşmazlığı çözümlemesinin navlun sözleşmesinin ve konişmentonun karakterine uygun düşüp düşmeyeceği tartış-maya değer bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır.

1. Uygulanacak Hükümlerin Navlun Sözleşmesi Bakımından Değerlendirilmesi

TKHK 3/b.d. maddesinde hizmet kavramı, bir ücret veya menfaat karşılığın-da yapılan ya karşılığın-da yapılması taahhüt edilen mal sağlama dışınkarşılığın-daki her türlü tüketici işlemi şeklinde tanımlanmıştır. Bu tanımdan yola çıkıldığında navlun sözleşmesi taşıtan bakımından taşıma hizmetinin sunulduğu bir sözleşme niteliğindedir53.

TKHK’un 13. Maddesi ise ayıplı hizmet kavramını düzenlemektedir. Buna göre ayıplı hizmet, sözleşmede belirlenen süre içinde başlamayan veya taraflar-ca kararlaştırılmış olan ve objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşı-maması nedeniyle sözleşmeye aykırı olan hizmet şeklinde genel olarak tanımla-dıktan sonra 13. maddenin 2. fıkrasında hizmet sağlayıcısı tarafından bildirilen, internet portalında veya reklam ve ilanlarında yer alan özellikleri taşımayan ya da yararlanma amacı bakımından değerini veya tüketicinin ondan makul olarak beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren hizmetler ayıplıdır demek suretiyle hangi tür hizmetlerin ayıplı hizmet olarak değerlendirileceğini belirtmektedir.

TKHK’un 13. maddesinin 1. fıkrasındaki genel tanımdan yola çıkıldığı za-man, navlun sözleşmesinin taşıyan tarafından ifasının gereği gibi yerine getiril-memiş olması durumunun TKHK anlamında “ayıplı hizmet” olarak kabul edil-mesi gerekecektir. Bir başka deyişle, TTK’da taşıyanın sorumluluğuna ilişkin yapılan düzenlemelere aykırılık “ayıplı hizmet” kavramı altında yerini alacaktır. Burada tartışılması gereken esas mesele taşıyanın sözleşmeyi gereği gibi ifa et-mediği, bir başka deyişle “ayıplı hizmet” durumunda Tüketici Mahkemesi’nin uyuşmazlığa uygulayacağı hükümlerin neler olacağıdır. Taşıyanın TTK’da özel olarak düzenlenen geminin sefere elverişsiz olması (TTK/1141), yükün güverte-de taşınması (TTK/1151), yükün başka bir gemiye yüklenmesi veya sefer sıra-sında başka bir gemiye aktarılmasına (TTK/1150) ilişkin sorumluluk hallerinde TKHK hükümlerinin değil fakat doğrudan TTK hükümlerinin uygulanması ge-rektiği düşüncesindeyiz. Zira bu sorumluluk halleri tamamen navlun sözleşme-sine özgü, bir başka deyişle navlun sözleşmesinin karakteristik özelliklerinden yola çıkılarak yapılmış olan düzenlemelerdir. Bu anlamda TKHK’un hükümleri-nin uygulanması navlun sözleşmesindeki özel sorumluluk hallerihükümleri-nin niteliklerine uygun düşmemektedir.

52 Aksoy, Taşıma, s. 321 vd. 53 Aksoy, Taşıma, s. 322.

(14)

Bununla birlikte TTK’nın 1178. maddesinde düzenlenmiş olan ve taşıyanın genel olarak göstermekle yükümlü olduğu dikkat ve özen borcu ile ayrıca aynı maddede düzenlenen eşyanın ziya ve hasara uğraması ile geç teslim hallerinden sorumluluğunun söz konusu olduğu hallerde TKHK hükümlerinin somut olayın özellikleri çerçevesinde uygulanabileceği düşüncesindeyiz.

TKHK’un 14. maddesinde ayıplı hizmetten sorumluluk ve 15. maddesinde ise ayıplı hizmet halinde tüketicinin sahip olacağı seçimlik haklar düzenlenmek-tedir. Buna göre hizmetin ayıplı ifa edildiği durumlarda tüketici, hizmetin yeni-den görülmesi, hizmet sonucu ortaya çıkan eserin ücretsiz onarımı, ayıp oranında bedelden indirim veya sözleşmeden dönme şeklindeki haklarından birini sağla-yıcıya karşı kullanmakta serbesttir. 15. maddede tüketiciye sunulan hizmetin ye-niden görülmesi seçeneği navlun sözleşmesinin yapısına uygun düşmemektedir. Örneğin gemi varma limanına ulaşıp da hizmetin ayıplı olduğu anlaşıldığında, tüketicinin hizmetin yeniden görülmesini talep edebilmesi bütün o taşıma sü-recinin en baştan tekrarlanması anlamına gelecektir ki bu çözüm tarzı taşıtanın menfaatlerine uygun görünmemektedir. Bununla birlikte, hizmet sonucu ortaya çıkan eserin ücretsiz onarımı, ayıp oranında bedelden indirim veya sözleşmeden dönme şeklindeki diğer seçimlik hakların özellikle kırkambar sözleşmelerine uy-gulanabilir nitelikte olduğunu söylemek mümkündür54. Ancak belirtmek gerekir

ki somut olayın özelliklerine göre tüketici sıfatına sahip tarafın menfaatlerinin de hangi kanun hükümlerinin uygulanması gerektiği konusunda karar verilmesinde etkisi olmalıdır.

2. Uygulanacak Hükümlerin Konişmento Bakımından Değerlendirilmesi

Yukarıda da belirttiğimiz üzere navlun sözleşmelerinde sözleşmenin tarafları dışında yükle ilgili kişiler de sözleşmenin ifasında rol oynamaktadırlar. Özellikle taşıtanın dışında tüketici sıfatına sahip gönderilen ile taşıyan arasındaki ihtilafla-rın çözümünde Tüketici Mahkemeleri’nin hangi kanun hükümlerine göre uyuş-mazlığı çözümleyeceği de ayrı bir soru işareti olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bilindiği üzere gönderilen, konşimentodan veya konişmentonun düzenlen-mediği durumlarda navlun sözleşmesinden doğan yetkisi uyarınca varma lima-nında yükü kendi adına teslim alacak olan kimsedir. Konişmentonun yetkili ha-mili sıfatıyla gönderilenin taşıyana karşı iki hakkı bulunmaktadır. Gönderilen bir yandan konişmentonun iadesi karşılığından taşıyandan şahsi mahiyette eşyanın teslimini talep, diğer yandan da eşya üzerinde zilyetliğine dayalı tasarrufta bu-lunabilmek hakkını kazanmaktadır55. Konişmentonun düzenlenmesiyle taşıyanın

hukuki durumu da ağırlaşmaktadır. Taşıyan, konişmentonun yetkili hamili olan gönderilene karşı, bir yandan eşyayı konişmentoda tarif edildiği şekilde teslim al-dığını beyan etmekte, diğer yandan da sefer tamamlanıp gemi boşaltma limanına

54 Aksi yönde görüş için bkz. Aksoy, Taşıma, s. 324 vd. 55 Karan, Hakan, Elektronik Konişmento, Ankara 2004, s. 64-65.

(15)

vardığında eşyayı konişmento veya bunun atıfta bulunduğu sözleşme çerçevesin-de (TTK/1237. madçerçevesin-de 3. fıkra), konişmentoda yazılı olduğu şekilçerçevesin-de ve senedin iade edilmesi karşılığında teslim edeceğini taahhüt etmektedir56.

Bu anlamda konişmento ilişkisi her ne kadar nitelik itibariyle borçlar hukuku anlamında bir sözleşme ilişkisi kurmuyor ise de57 işlevi itibariyle TKHK

anlamın-da mal sağlamaya yönelik bir faaliyetin gerçekleştirilmesi için düzenlenmektedir. Ayrıca konişmentonun eşyayı temsil eden bir kıymetli evrak olması da aradaki ilişkinin mal sağlamaya yönelik olduğu sonucunu doğurmaktadır. Taşıyanın eşya-yı varma limanında konişmentonun yetkili hamiline/gönderilene tamamen veya kısmen teslim edememesi taşıyanın yüke özen göstermemesi, yükün ziya veya hasar ya da geç teslim edilmesi hallerinde söz konusu olmaktadır. Bu durumun ise TKHK’un 8. maddesi anlamında “ayıplı mal” tanımı altında değerlendiril-mesi uygun olacaktır. Zira TKHK’un 8/1. maddesi ayıplı malı, tüketiciye teslimi anında, taraflarca kararlaştırılmış olan örnek ya da modele uygun olmaması ya da objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşımaması nedeniyle sözleşmeye aykırı olan mal şeklinde tanımlamıştır.

Maddenin 2. fıkrasında ne tür malların ayıplı mal olarak değerlendirileceğini sıraladıktan sonra, 3. fıkrasında geç teslim sözleşmeye aykırı ifa olarak değer-lendirmiştir. TKHK’un 11. maddesi “ayıplı mal” durumunda tüketicinin, satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme, satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinden indirim isteme, aşırı bir masraf gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme, imkan varsa, satılanın ayıpsız bir misli ile değiştirilmesini isteme seçim-lik haklarından birini kullanabilecektir.

Gönderilenin tüketici olduğu durumlarda malın ayıplı çıkması halinde mad-dede sayılan seçimlik haklardan herhangi birini taşıyana karşı kullanabilmesi aralarındaki ilişkinin niteliğine uygun düşmemektedir. Zira TKHK’un 11. mad-desi ağırlıklı olarak taraflar arasında malın mülkiyetinin nakledilmesini konu alan sözleşmeler esas alınarak düzenlenmiştir.

Konişmentonun temel işlevi ise gönderilenin taşıyana karşı yükün kendisine teslimini isteyebilmesini sağlamaktır58. Yoksa mülkiyetin nakli değildir.

Dolayı-sıyla TKHK’un 11. maddesi ile tüketici sıfatına sahip gönderilene verilen seçim-lik hakların taşıyan tarafından ifa edilebilmesi, konişmento ile taraflar arasında kurulan hukuki ilişkinin niteliğine uygun düşmemektedir. Bu durumda taşıya-nın gönderilene karşı konşimentodan doğan yükün tamamen veya kısmen teslim

56 Demirkıran, s. 44.

57 Konişmentondan doğan hakkın kaynağının, taşıyan ve yükleten arasında akdedilen ve üçüncü şahıs (gönderilen) lehine bir sözleşme teşkil eden “konişmento alıp verme sözleşmesi” olduğuna dair bilgi için bkz. Yeşilova, s. 50-51; Silahtaroglu, s. 60 vd.

(16)

edilememesi, bir başka deyişle geç ya da ayıplı ifadan sorumlu olduğu hallerde ihtilafın çözümünde görevli mahkeme emredici hükümler karşısında Tüketici Mahkemesi olacak ancak TKHK’un 83/1. maddesi uyarınca mahkemenin artık böyle bir uyuşmazlığı TTK’nın ilgili hükümlerine göre çözümlemek durumunda kalacaktır.

SONUÇ

6502 saylı TKHK’un tanımlar başlığını taşıyan 3. maddesinde tüketici, ticari ve mesleki faaliyetlerle hareket etmeyen gerçek veya tüzel kişi tüketici işlemi ise, mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, sim-sarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem olarak tanımlanmaktadır. Böylece 6502 sa-yılı Kanun ile birlikte tüketici işleminin kapsamı genişletilmiş ve taraflarından birisinin tüketici olduğu her türlü işlem tüketici işlemi olarak kabul edilmeye başlanmıştır. 6502 sayılı Kanun’la getirilmiş bu düzenleme özellikle Ticaret Ka-nunu hükümlerinin uygulanma alanını oldukça daraltıcı bir sonuç yaratmıştır. Bu düzenleme ile Ticaret Kanunu’nda düzenlenmeleri dolayısıyla mutlak ticari iş olarak kabul edilen kıymetli evrak, sigorta, taşıma gibi alanlarda yapılan işlemler taraflardan birinin tüketici olması durumunda öncelikle tüketici işlemi olarak ni-telendirilmeye başlanacaktır.

Herhangi bir işlemin tüketici işlemi olarak nitelendirilmesinde başlıca etken, işlemin taraflarından birinin tüketici sıfatına sahip olup olmamasıdır. Bu anlamda sözleşmenin taraflarından birisinin “tüketici” sıfatına sahip olması navlun sözleş-mesini tüketici işlemi haline getirecektir. Dolayısıyla navlun sözleşsözleş-mesinin ger-çekten tüketici işlemi olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği meselesi navlun sözleşmesinin taraflarının ve yükle ilgililerin “tüketici” sıfatına sahip olup olma-maları bakımından değerlendirilmelidir.

Navlun sözleşmesi ister yolculuk çarteri ister kırkambar sözleşmesi olarak yapılsın, taşıyanın tüketici sıfatına sahip olması hukuk tekniği olarak mümkün değildir. Zira taşıyan, taşıma işini ticari veya mesleki bir faaliyet olarak bir başka deyişle gelir sağlama amacı ile gerçekleştirmektedir. Bu özelliği ise taşıyanın “tü-ketici” olarak nitelendirilmemesi sonucunu doğurur. Bununla birlikte taşıyanın karşı akidi olan taşıtanın tacir sıfatına sahip olmadığı durumlarda “tüketici” sayıl-masını engelleyici herhangi bir durum yoktur. Zira taşıtan, eşyasının taşıtılması hususunda hizmet alan kişi konumundadır.

Ancak taşıtanın aynı zamanda tacir olduğu hallerde “tüketici” olarak nite-lendirilmesinde gerçek kişi tacirler ve tüzel kişi tacirler bakımından farklı de-ğerlendirmeler yapılması gerekir. TTK 19/1’de getirilen istisnadan yola çıkarak

(17)

belirtmek gerekir ki kanunda belirtilen şartlarla gerçek kişi tacirin adi sahasının olabilmesi mümkündür. Dolayısıyla gerçek kişi tacirin ticari işletmesiyle ilgili olmayan konulara ilişkin yaptığı işlerde veya aldığı hizmetlerde tüketici sıfatına sahip olabilmesi mümkündür. Gerçek kişi tacirin ticari işletmesiyle ilgili olmak-sızın yaptığı navlun sözleşmesi de bu anlamda bir tüketici işlemi olarak kabul edilmelidir.

Tüzel kişi tacirler bakımından ise aynı sonuca varmak pek mümkün görün-memektedir. Zira 19/1. maddede gerçek kişi tacirler bakımından yer alan istisna tüzel kişi tacirler bakımından kabul edilmemektedir. Bir başka deyişle tüzel kişi tacirlerin yapmış oldukları her türlü işlem ve fiil ticaridir; yani tüzel kişi tacirlerin adi sahası yoktur. Tüzel kişi tacirlerin yaptıkları her türlü iş özünde ticari veya mesleki faaliyetin düzgün ve verimli şekilde devamının sağlanabilmesine hizmet etmek olduğundan bu gibi faaliyetlerin ticari işletmenin ticari ve mesleki faaliyeti ile ilgili olmadığını söylemenin doğru olmadığı kanaatindeyiz.

Navlun sözleşmelerinde sözleşmenin taraflarının yanında yükle ilgili kişiler dediğimiz yükleten ve gönderilen de sözleşmenin ifasında önemli rol oynamak-tadırlar. Uygulamada yükletenler hemen daima ticari veya mesleki amaç için ha-reket eden kişilerden oluşmaktadır. Dolayısıyla yükletenin tüketici sıfatına sahip olması pek mümkün görünmemektedir. Gönderilenin ise tüketici sıfatına sahip olabilmesi mümkündür. Gönderilenin taşımaya konu olan malları ticari veya mesleki bir faaliyeti gerçekleştirmek amacıyla kullanmadığı durumlarda tüketici sıfatına sahip olduğu kabul edilmelidir. Tüketici sıfatına sahip olduğu durumlarda lehine düzenlenmiş olan konişmento da bir tüketici işlemi olarak kabul edilme-lidir.

6502 sayılı Kanun’un 73/1. maddesi tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkeme-leri görevlidir dedikten sonra, ayrıca 83/2. maddesinde de taraflardan birini tüke-ticinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işle-min tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanun’un görev ve yetkiye ilişkin hüküm-lerinin uygulanmasını engellemez demek suretiyle Tüketici Mahkemeleri’nin görevini herhangi bir istisnaya yer vermeksizin emredici şekilde düzenlemiştir. Dolayısıyla navlun sözleşmesinin ve konişmentonun tüketici işlemi olarak değer-lendirildiği hallerde, doğacak ihtilaflara bakmakla görevli mahkeme artık Tüketi-ci Mahkemesi olarak kabul edilmelidir.

Bu noktada Tüketici Mahkemesinin uyuşmazlıkları çözerken TKHK’un “ayıplı hizmet” ve “ayıplı mal”a ilişkin hükümleriyle uyuşmazlığı çözümleme-sinin navlun sözleşmeçözümleme-sinin ve konişmento ilişkiçözümleme-sinin karakterine uygun düşüp düşmeyeceği üzerinde durulması gereken bir konudur. TKHK’un ayıplı hizmet durumunda tüketiciye vermiş olduğu bazı seçimlik hakların navlun sözleşmesin-de sözleşmesin-de uygulanabileceği düşüncesinsözleşmesin-deyiz. Bununla birlikte somut olayın

(18)

özellikle-rine göre tüketici sıfatına sahip tarafın menfaatlerinin de hangi kanun hükümleri-nin uygulanması gerektiği konusunda karar verilmesinde etkisi olmalıdır. Ancak konişmento ilişkisinden doğan ihtilaflar bakımdan TKHK hükümleri konişmento ilişkisinin bünyesine uygun düşmeyeceğinden mahkemenin uyuşmazlığı çözebil-mek için TTK’nın hükümlerini uygulaması gerektiği kanaatindeyiz.

(19)

KAYNAKÇA

Akıncı, Sami, Deniz Hukuku, Navlun Mukaveleleri, İstanbul 1968.

Aksoy, Sami, 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Taşıma Hukukuna Müdahalesi, BATİDER, Cilt: 31, Sayı: 2, s. 305-336, Ankara, 2015. (Taşıma)

Aksoy, Sami, Taşıma Hukukunda Fiili Taşıyıcı, İstanbul 2015.

Aktürk, İpek Yücer, Tüzel Kişi Tacirlerin Tüketici Sıfatı, Gazi Üniversitesi Hukuk Fa-kültesi Dergisi Cilt: XX, Sayı: 2, s. 103-128, Ankara 2016.

Arkan, Sabih, Karada Yapılan Eşya Taşımalarında Taşıyıcının Sorumluluğu, Ankara 1982.

Arkan, Sabih, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Ankara 2017. (Ticari İşletme) Aslan, İ. Yılmaz, Tüketici Hukuku Dersleri, 6. Baskı, Bursa 2016.

Bahtiyar, Mehmet, Ticari İşletme Hukuku, 18. Baskı, İstanbul 2017.

Başak, Aslı Makaracı, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Gereğince Ayıplı Hiz-met Hükümlerinin Uygulama Alanı, Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergi-si, Cilt: 2, Sayı: 145-146, s. 507-537, İstanbul 2016.

Çağa, Tahir/ Kender, Rayegan, Deniz Ticaret Hukuku, C. II, 9. Baskı, İstanbul 2009. Demirkıran, H. Murat, Taşıyanın Konişmento İçeriğinden Sorumluluğu, İstanbul 2008. Gürdoğan, Burhan, Ticari Usul Hukuku, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi

Cilt: 13, Sayı: 1, s: 172-193, Ankara 1956.

Kaner, İnci Deniz, Deniz Ticareti Hukuku II “Navlun Sözleşmeleri”, 2. Baskı, İstanbul 2014.

Karan, Hakan, Elektronik Konişmento, Ankara 2004.

Konca, Nesibe Kurt, Yeni Türk Ticaret Kanunu’na Göre Asliye Ticaret Mahkemeleri, TAAD, Yıl: 4, Sayı: 15, s. 79-125, Ekim 2013.

Kubilay, Huriye, Deniz Ticaretinde Taşıma Terminali İşleticilerinin Hukuki Sorumlulu-ğu, İzmir 2001.

Okay, Sami, Deniz Ticareti Hukuku, C. II, İstanbul 1971.

Ozanoğlu, Hasan Seçkin, Tüketici Sözleşmeleri Kavramı (Tüketicinin Korunması Hak-kında Kanun’un Maddi Anlamda Uygulama Alanı), Ankara Üniversitesi Hukuk Fa-kültesi Dergisi, Cilt: 50, Sayı: 1, s. 65-90, Ankara 2001

Özel, Çağlar, Tüketicinin Korunması Hukuku, İstanbul 2005.

Özmumcu, Seda, 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un Hükümleri ve Yargıtay Kasrarları Çerçevesinde Tüketici Mahkemelerinin Görev Alanına Giren Uyuşmazlıklara Genel Bir Bakış”, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 16, Özel Sayı 2014, s. 831-871, Prof Dr. Hakan Pekcanıtez’e Armağan, İzmir 2015 Silahtaroğlu Elvin K., Navlun Sözleşmesinin İcrasında Üçüncü Kişi “Yükleten”,

yayım-lanmamış doktora tezi, İstanbul 2011.

Sözer, Bülent, Deniz Ticareti Hukuku, Cilt: 1, 4. Bası, İstanbul 2017.

(20)

Ülgener, Fehmi, Taşıyanın Sorumsuzluk Halleri, İstanbul 1991. Yeşilova, Ecehan, Konişmentonun İspat Kuvveti, İzmir 2006.

www.ankarabarosu.org.tr/Siteler/1940-2010/Kitaplar/pdf/until2007/thukuku.pdf, Ankara Barosu Başkanlığı Tüketici Haklarını Koruma ve Rekabet Hukuku Komisyonu, Tüke-tici Hukuku, Ankara Barosu Yayını, Ankara, 2000. Çevirimiçi: 13.03.2018.

www.ankarabarosu.org.tr/Siteler/2012yayin/2011sonrasikitap/tuketici-kitap-web.pdf, Ankara Barosu Tüketici Hakları Kurulu, 4077-6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun Karşılaştırması, Ankara Barosu Yayını, Ankara, 2014. Çevirimiçi: 13.03.2018.

Referanslar

Benzer Belgeler

H2a: “Bilinçli tüketici tanımına uygun bir tüketici kimliğine sahip olma durumu eğitim düzeyine göre farklılık gösterir”.. H0 : “Bilinçli tüketici tanımına uygun

Üye, Pazaryeri üzerinden görüntülediği ilanlarla ilgili herhangi bir hukuki işlem veya satın alma süreci başlatmak istemesi halinde, Pazaryeri’nde yer alanlar da

Yürürlükteki 6502 sayılı TKHK’da Tüketici işlemi, mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden

ç) Satıcı veya sağlayıcının, devre tatil veya uzun süreli tatil hizmetinin alınıp satılması hususunda tüketiciye yardımcı olduğu yeniden satış sözleşmeleri.

MADDE 7. Gazete, radyo, televizyon ilanı ve sair yollarla halka duyurularak düzenlenen kampanyalara iştirakçi kabul etmek suretiyle ve malın veya hizmetin bilahare

Müşteri: ABC ile doğrudan veya ABC’nin acente, temsilci gibi her ne nam altında olursa olsun aracı olarak adına veya hesabına hareket ettiği gerçek veya tüzel kişiler

7- Mesafeli, kapıdan, devre tatil sözleşmelerinde olduğu gibi; tüketici kredisinde, taksitli satışlarda, finansal hizmetlerin mesafeli satışında, ön ödemeli konut

çıkması halinde temassız işlem yapma limiti iptal edilemediğinden kartın üçüncü kişilerce kullanımının her türlü sonuç ve sorumluluğunun (borç, zarar ve