İ
b r a h i m s a fI
EYLÜLSARMAŞIĞI
İstanbul Atatürk Kültür Merkezi'nde 3 Mayıs-18 Mayıs 1990 tarihleri arasında İbrahim Safi'nin (1898-1983) şimdiye kadar sergilenmemiş kimi yapıtları, az bilinen kimi resimleri izlerçevreye sunuldu. Bu sergi natürmortları, vazo içinde çiçekleri, portreleriyle birlikte bir İstanbul sergisiydi.
Kafkasya'da doğan, ilkgençliğini Moskova'da geçiren ressam, 1918'den sonra İstanbul'a gelir, yurtdışında kaldığı süre dışında, hep bu kentte yaşar. Pek çok sergi açmış olması, çok sayıda resme imza atışı, yaşadığı dönemde İbrahim Safi'nin tanınmasına fırsat vermişse de, önemsenmesini bir ölçüde azaltmış, sanatçıyı birincil değerler arasında sayılmaktan zaman zaman uzak tutmuştur.
Son sergide yer alan yapıtlarının çoğu, hem ilk kez sergileniyor oluşlarıyla dikkat çekerken, hem de ressamın yaşadığı kenti alımlayışını yansıtıyordu. İstanbul'u günleri ve mevsimleriyle izlemiş, İstanbul'un zaman içindeki kalıcı değerlerini açık seçik kavramış, renkler, ışıklar, pırıltılarla yakınlık kurmuş İbrahim Safi'nin nedense ciddiye alınmamış yeteneği artık son bir defa belgeleniyor, ressama yeniden saygınlık
kazandırıyor...
Ressam resim sanatı dışındaki sanatlara olan bağlılığını yansıtmaktan apaçık bir haz duymuş gibidir. Bu sanatların başında da mimari geliyor. İstanbul'un bellekte iz bırakan yapılan, ya da göze pek çarpmamakla birlikte
Bir Sergi
gizli birer simge gibi ayakta kalmış, bakımsız tarihî yapıtlar İbrahim Safi'nin izlenimci resmine geçmiştir.
Sözgelimi Beşiktaş'ta vapur iskelesi... İstanbullunun vapura yetişmek için kimbilir kaç kez koştuğu iskelelerden biri. Ya da Tophane'de çok eski bir hamamın kubbesi, ışık
fincanları...
Sonra deniz... Bir kez daha vurgulamakta yarar var: Boğaziçi'nin denizi değil. Eminönü'nde, Köprü'de kayıklarıyla, kayıkçılarıyla, mavnalarıyla sanki çalışan, emekle haşırneşir bir deniz. Bu denizi ya da denizin gözükmediği bazı görünümleri daima ince uzun minareli camileriyle bir İstanbul silueti bütünlemektedir.
O siluet belki ve neyse ki hâlâ yerli yerinde. Gelgelelim genelden tikele bakıldığında İbrahim Safi'nin betimlediği İstanbul, özellikle şu son otuz yıl içinde yitiklere karışmıştır.
"Beşiktaş İskelesi" peyzajında ön planda yaz başlangıçlarının koyu yeşertisi, kırmızı çiçek öbeği göz alıyor. Ressamın orada nice zamanlar, hep de aynı saatlerde, aynı ışığı yakalamak istercesine durduğu varsayılabilir. Aynı noktadan bugün baktığımızda yalnız yeşertinin, kırmızı çiçek öbeğinin yokluğunu kavrayamıyoruz. Doğrudan doğruya iskele konumu açısından kimlik değiştirmiş gibidir. Aynı iskele gibi değildir artık. Beşiktaş'ın da artık bellekte kalan bir semt olması, salt adının Beşiktaş kalmış olması gibi. Bu iskele şimdi çevresindeki döküntülerle birlikte denizde tek başına değil. Denizin rengi resimdeki yeşilin, mavinin, morarışın tersine tek renk,
B R A H İ M
S A F İ
'T199A
I U I
kalmış. Ressam bir zamanlar o iskelenin artık adı bile unutulmuş mimarına duyduğu saygıyı doğaya da duymuş olmalı ki, denizin renk ayırtılarını ince ince boyamış...
"Tophane'den Görünüş''te semt alçakgönüllü, hatta biraz yoksulluğuyla karşımıza çıkıyor. Daha yeni zamanlara ilişkin dört beş katlı dermeçatma apartmanlar kişilikli bir mimarinin verimi çeşmeyle hamam ayrıntısının arasında sanki erimiş. Akşamüzeri öncesi ışık bu semti, çeşmeyi, ortadaki küçük meydanı ve meydandaki insanları duruk bir an'a katmak, o duruk anda sanki saklamak istemektedir. Şimdinin Tophanesinde böylesi bir an'ı saptamak bütünüyle imkânsız. Sergiden çıkan izleyici ister istemez şu soruyu
yöneltiyor: Ressamın tuvaline geçmiş bir kent bu kadar hunharca bir görünüm değişikliğine uğratılabilinir mi?
İbrahim Safi yaşadığı dönemde birincil değer taşıyan ressamlar arasında anılmadı. Uzun yaşamı sürüp giderken Türk resmi çok daha modern anlayışları yeğliyor ve bu anlayışlar çerçevesinde gelişiyordu. Hatta İbrahim Safi'ye biraz eskimiş bir sanatçı, tazeliğini yitirmiş bir ressam gibi yaklaşılmıştır. Zaman kentin peyzajlarını böylesine yok ettikçe, İbrahim Safi gibi ressamlarımızın eskiye bağlı anlayışları garip şekilde
yenileniyor, handiyse tarih içinde bir bilimkurgu niteliği kazanıyor... Son bir soru: İbrahim Safi Sergisi'ni İstanbul'un bayındırlığında yetkili kaç kişi gezdi, eski-yeni istimlâkçilerden hangileri? Acaba üzüldüler mi, gezip gördülerse...
"Galata Köprüsü"
• C
U
-'"
.
"Ortaköy"
Taha Toros Arşivi