SABAH
Pazar
17 M art 1996
SABAH
KİTAPLARISevr A ntlaşm asında yıllara yayılan uluslararası
entrikalar sürecinin öyküsü!
T arih çi H elm reich ’in ülkeden ülkeye gezerek topladığı belgelere, gizli meclis tutanaklarından güncelere, mektuplara ve gazetelere uzanan araştırmalarının hayranlık uyandırıcı bir ürünü.
Söylediği her şeyin kanıtlarını gösteren devasa bir eser.
Sevr Entrikaları, rekabetçiliğin. em per yalizmin, milliyetçi önyargıların, şahsi
çekişmelerin ve nefret duygularının Türk tarihinde önemli bir yeri olan bu antlaş mayı nasıl şekillendirdiğini açıklıyor. V e... bir yandan, ilk kez karşılaşacağınız gizli anlaşma metinleri ve nesnel yorum larıyla, öte yandan tarafların bugün de geçerliliğini koruyan siyasi karakterlerini tüm çıplaklığıyla yansıtarak, ‘güncel’ bir boyut kazanıyor.
SEVR
ENTRİKALARI
Büyük Güçler, Maşalar, Gizli Anlaşmalar ve Türkiye'nin Taksimi
Paul C.Helmreİch
/ Türkçesi: Şerif Erol
recekmişiz.” diyor.
Leman Hanım’ın da, ne yazı dan, ne de böyle bir iddiadan haberi var; Ama duyunca çok sinirleniyor, o da söze karışıyor. Sert bir ses tonuyla şunları söy lüyor; “Yahu öyle şey olur mu? Bu tip adamları niye çıkarıyor - lar gazeteye, bir binbaşı nerden biliyor ki? Sıradan bir adam. Belki şahsi bir garezi var, n er den uyduruyor bunları. Zaten Ordu’yu da, hükümeti de batı ran bu adamlar. Havadan uçar ken adam atılır mı?”
Muhsin Batur, oturduğu kol tuktan kalkarak çekmecesini karıştırıyor ye bir kartvizit uza - tıyor bana. İddiada adı geçen Kurmay Albay İlyas Albay- rak’m kartviziti..
“Alın hemen telefon edin” di yor. Ttelefon numarasını kendisi çeviriyor ve karşısına şimdi bir işadamı olan İlyas Albayrak çı - kınca kısa bir hal hatır soruyor, sonra da konudan bahsedip b a na ahizeyi bana uzatıyor.
Aynı metni İlyas Albayrak’a da okuyorum. Bilbilik’le arala rında böyle bir konuşmanın geçmediğini, söylenenlerin deli saçması olduğunu anlatıyor Al - bayrak.
“Batur Paşam çok saygıdeğer bir insandır, ayıptır, böyle yalan yanlış şeyleri ileri sürmek yakı - şır mı bir emekli askere?”
Batur’la sohbete devam edi yoruz. Bu kez sıra, “9 Mart’ı sat- tı”iddiasına geliyor. Kendince özetliyor emekli orgeneral;
“Bakın, 12 Mart öncesinde gerek sivil kesimden gerek a s kerden, gidişatın iyi olmadığı, bir şeyler yapılması konusunda telkinler vaniı. Silahlı Kuvvet- ler’de de bir hareketlilik vardı. Mart öncesinde Silahlı Kuvvet - ler içinde oluşmuş bir grup var dı, içlerinde generallerin de ol - duğu bir grup. Baştan benim de temas ettiğim bir gruptu. Ancak 70 sonlarında genel sek reterim olan Kemal Tunusluoğ - lu,(Modacı Zeynep lUnus-lu’nun babası) bunların devrim dosyasını bana getirdi ve el ya - zımla cevap verdim. Getirilen devrim dosyası, aynen Doğan Avcıoğlu’nun görüşlerini yansı - tıyordu. Devrim Konseyi ola cak, başbakan uyduruk bir adam olacak. BAAS sistemine benziyor. Partiler sendikalar kapatılıyor. Bankalar devletleş - tirıliyor. Benim düşünemedi - ğim, kafama uygun olmayan bir düzen karşıma çıktı. ‘İnan madığım, Atatürkçülükle ilgisi olmayan bir sistemin içinde bu - lunmam mümkün değil’ dedim
Evindeki çalışma odasında sohbet ettiğimiz Muhsin Batur’un bir özelliği de “ Rendi Uçağını Kendin Yap’’ kampanyası başlatması. Emeklilik günleri.. Muhsin Batur oldukça genç sayılacak bir yaşta generalliğe yükselmiş ve 50 yaşındayken de orgeneral olarak 12 Mart darbesini yapan paşalar içinde yer almıştı. Şimdi emekliliğini yaşıyor ama f‘Encümen-l Daniş” adı verilen bir küçük danışma
f
rubunda ürkiye sorunları üzerinde çalışmalar yapıyor.mektubumda. Ben bu m ektu bu yazdım ki, alakam kalma sın. Ama onlar Faruk Paşa’yla beni silah olarak kullanmak is tediler örgütü büyütmek için. Bunlarla harekat yapacağız, bir anlamda doğru ama bu sistem içinde olmazdı. Yazdığım m ek tuptan sonra herşey bitti. Onlar ise bizim ismimizi kullanmaya devam ettiler. 9 Mart’ta eyleme geçmek için hareket ettiler, biz bu harekete dur dedik. Çünkü kumandan bizdik. 12 Mart’ta da kendi muhtıramızı verdik.”
Peki, Batur, 9 Mart’çılann de mokrasiyle, Atatürkçülükle il gisi olmadığını söylerken kendi verdikleri 12 Mart Muhtırası’nı nasıl buluyordu?
İşte ona da cevabı;
“Muhtıra biçimi demokratik değil ama biz Medis yerine ge tirsin demişiz. ‘Reformlara ihti - yaç var’ demişiz. Ama olmadı işte..”
“İşkence yapılmıştır”
Muhsin Batur, 12 Mart sonra sı yaşanan kimi yanlışlıklardan, haksız gözaltına almalardan ve Ziverbey Köşkü işkencelerin - den de kendisinin sorumlu t u tulamayacağını söylüyor.
“Öyle bir şey oldu ki, özellik le ben ve Faruk Paşa 13 Mart’tan itibaren devreden çık tık. Başbakan tayininden bile haberimiz olmadı.. Örneğin iş - kence yaptırdı denilen-ki doğ rudur- Faik Türün bile bizim emrimizde değildi. Direk Baş- bakan’a bağlıydı. Birçok karan Başbakanlar (Nihat Erim, Sadi Koçaş, Naim Tulu) Genelkur may Başkam ve Cumhurbaşka nı birlikte alıyorlardı bizler dev - rede olmuyorduk. Faik Türün ve Ziverbey Köşkü’yle ilgili id dialar sıkça yeralmca. Ben bir mektup yazdım, söyledim de;’Gidelim, Ziverbey Köş- kü’nü basalım, hakikaten var mı yok mu diye bakalım’. Ama cevap bile verilmedi. Daha pek çok hata yapıldı. Böyle olacağı nı bilseydim Muhtıra’nm altına imza atmazdım, ama veriliş ga yesi doğruydu, başka bir şey yapamazdık, istifa etseydiniz de dediler ama istifa etseydik, daha da kötü şeyler olurdu, sağ ve daha tutucu kesimler hakim olurdu, bizim sayemizde tahri bat daha az oldu.”
Evet, 12 Mart Muhtırası’nın kudretli Paşalarından Muhsin Batur’un bir döneme ilişkin açıklamaları özetle böyle. Ya rım asra yaklaşan askerliği sü - resince Hava Kuvvetleri bünye - sinde pek çok ilke imza a t mış,(Kendi uçağım kendin yap kampanyası gibi) Eskişehir’de görevliyken 27 Mayısçıların emliyle. Menderes’i gözaltına almış, Üsteğmenken Adana Ye - nice’de İngiltere Başbakanı Churcill’i karşılayan ekipte yer almış, orgenerallikten emekli olduktan sonra CHP senatörü olarak Cumhurbaşkanlığına aday gösterilmiş ve Türkiye Cumhuriyeti’nin bu farklı kişi - likli emeldi askeriyle ilgili e l bette daha çok anlatılacak şey ler var. Ama biz bugün sadece küçük bir dönemini aralamak istemiştik!
650.000TL
Bilgi için Tel: (0212)502 85 72 Bayi ve kitapçı toplu alınılan için:
İst! (0212) 550 25 04, Atık. (0312) 427 41 80 Seçkin kitapçılarda
12 M art M u h tırası’n ın üzerinden 25 yıl g eçtik ten sonra geçen h afta Erol Bilbilik isimli bir em ejdi deniz binbaşı, satır aralarında kaybolan bir iddiada bulundu..
O dönem de H ava Kuvvetleri K om utanı olan M uhsin B atu r’un, Sunay, D em irel ve Tağm aç için “u çak tan denize atacağız” dediğini ancak ih b ar sonucu bu karard an vazgeçildiğini ileri sürdü. B atu r’u n cevabı şöyle oldu;“B u binbaşıya tım arhaneyi tavsiye ederim .”
ğız’diyor.
Bu haberi bana telefonla Kurmay Albay İlyas Albayrak verdi. Muhsin Batur ve Faruk Gürler, kendilerini kurtaracak donanında uçağa binecekler. Öbürleri denizin dibini boyla - yacak. Biraz sonra yine Albay - rak telefon etti. ‘Erol ibhar edilmişiz’dedi. Bir havacı kur may albay Amerikan büyükel çisine bu konuda bilgi vermiş meğer. Ama bu albayın kimli ğini, çok uğraşmamıza rağ men tesbit edemedik.”
Evet, Pazar günü bu satırları okuyunca “yer yerinden oynar” dedim kendi kendime. Düşü nün ki, bir emekli deniz binba şısı, şu an 76 yaşında olan 12 Mart paşalarından Muhsin Ba
tur’un, Demirel, Tağmaç ve
daha birçok devlet adamım uçaktan denize atarak öldür meye karar verdiğini açıklıyor - du. Öyle ki, öldürülecekler lis tesindeki Demirel, bazı kuvvet komutanları ve bakanlar yaşı yordu, ölüm emrini veren Muh
sin Batur da..
“Birileri konuşur, cevaplar verir herhalde” diye düşün
düm. Ertesi gün oldu, üç gün, hatta beş gün geçti “yer yerin den oynamadı” kimse üzerinde durmadı bile. Yoksa, her on yılda bir, as keri darbelerin yapıldığı ülkemizde böyle açıkla malar. sıradan ya da “va- ka-i adiyeden” mi sayılı yordu artık?
Baba-oğul
Acaba, Amerika’da, bir deniz binbaşısı, Washing
ton Post Gazetesi’ne “Körfez Savaşı kuman danlarından Schwarz kopf, George Bush’u uçaktan denize atıp öl dürmeye karar vermişti”
diye biı- açıklama yapsa, Amerika’da da mı hiç kimse üzerinde tartış mazdı9
İşin bir başka ilginç ya rn da, gazetenin sekizinci sayfasında bir emekli binbaşı tarafından “katli ama teşebbüsle” suçlanan Emekli Hava Kuvvetleri Komutam Muhsin Ba - tur’un oğlu Enis Batur da, yine aynı gün, aynı gaze tenin 14’ncü sayfasında “Yürüyüşsüzlük” başlıklı köşe yazmıştı.
Enis Batur, bu yazısında Şu
bat ayında Avrupa’da yapılan iki büyük yürüyüşten söz edi yor, İspanyollar’m, terör örgütü ETA’nın, İrlandalIların da İRA’nın bombalı eylemlerine karşı, genciyle yaşlısıyla, kadı nı erkeğiyle, sağcısı solsusuyla, burjuvasıyla bir protesto yürü - yüşü yaptıklarım, terör ve şid - dete karşı sloganlar attıklarım ve burdan hareketle özetle, Türkiy7e toplumunun, bütü - nünde geniş kesitler halinde sokaklara, meydanlara çıkma dığından yakınıyordu.
(Yanlış anlaşılmasın, bu k a r şılaştırmayla bir gazetenin ç e lişkisini vurgulamak değil amacım, Sadece ilginç bir tesa düfü hatırlatmaya çalışıyorum.)
Bilbilik’in, Muhsin Batur’la
ilgili yazıya dökülmüş iddiaları - m önemsememek mümkün müydü? Doğruluğu veya yan lışlığı açısından değil, bu satır - lann ardından kimsenin üze rinde tek bir söz söylememesi ne çok şaşırmıştım.
Ve aradan beş gün geçtikten sonra “Bir İnsan, Bir Hayaf’m tarzına ters de ol - eneral Muhsin Ba tur’la bu konuyu konuşmaya karar verdim. Batur’la elbette “hayat ve insan" üzerine de ko nuştuk ama en çok da bu konu nun üzerinde durduk. Sobeti- mizi, Fenerbahçe Orduevi’nde, Batur’a tahsis edilen askeri loj - manda yaptık. Son derece sade döşenmiş, eşi Leman Hanımla emekliliğini geçirdiği denizi gö - ren bir ev.
bir
İsmet Paşa hayranlığı
Eskişehir’de albayken Adnan Menderes’i gözaltına alan Muhsin Batur, sıkı bir İs met İnönü hayranı olduğunu söylüyor.
Leman Hanım’ın ikram etti ği kahveleri içtikten sonra söy - leşimize başladık. Doğal olarak ilk sorum, Bilbilik’in iddiaları;
“Muhsin Bey, bir emekli bin başı hakkınızda şunları ileri sü - rüyor” deyip Bilbilik’in üstte yer alan açıklamasını okudum;
“Bu adam deli”
Paşa, çok şaşırdı, Bilbilik’le yapılan röportajı görmediğini, kendisiyle ilgili iddialardan da benim okumam üzerine haber - dar olduğunu söyledi. Şaşır mıştı ama sakince cevabım verdi;
“Basında çıkan herşeyi takip etmem mümkün değil. Hakiki bilgilere dayanan şeyler değil bunlar” dedi söz konusu Binba şı için,”Bu adam tam bir tımar hanelik, ne diyeyim Bakırköy- lük” diye bir tanımlama yaptı. Bir yandan da gülümsüyordu.
“12 Mart’ta bizim karşımızda bulunan örgüt içinde bunun is - mini hiç duymadım. Böyle bir açıklamayı ciddiye almak mümkün mü? Sokakta görse beni tanımaz belki de. Ayıp ayıp, sonra nerden bilecekmiş benim işimi, kapımdan içeri bi - le giremez. Ben ona tımarhane - yi tavsiye ederim. Ayrıca bir se - yahattten söz ediyor, Anka ra’dan Gediz’e giderken deniz mi var? Bir ekip lazım içerde..”
Batur Paşa’yla sohbet eder ken eşi Leman Hanım giriyor çalışma odasına.
Muhsin Bey, yine gülümse yerek, “Leman, bak bir denizci ne anlatmış Cumhuriyette, yok biz özel kıyafetler giyip De- mirel’le Thğmaç’ı Sunay’ı
öldü-G
eçen Pazar Cumhuriyette bir söyleşi yayınlandı.
Leyla Tavşanoğlu soruyor,
bir emekli deniz binbaşısı da cevaplıyordu..
12 Mart 71 Muhtırası önce sinde Tümgeneral Çelil Gür-
kan ekibi içinde yer aldığı söy
lenen Emekli ileniz Binbaşı
Erol Bilbilik, çeyrek asır sonra
birbirinden ilginç açıklamalar da bulunuyordu bu söyleşide.
Bilbilik, Çelil Gürkan ekibi -
nin de 12 Mart öncesinde, yani 9 Mart’ta, sivil ve askerlerin iş- birliğiyle bir “harekât” yapma - ya karar verdiğini, ancak baş langıçta Hava Kuvvetleri Ko
mutam Muhsin Batur ile Kara Kuvvetleri Komutam Faruk
Gürler’in bu hazırlık içinde yer
alıp daha sonra “9 Mart Hare- katı”m ezdiklerini, 10 Mart gü - nü de harekâtı sattıklarım, Amerikancı cuntaya güç ver diklerini iddia ediyordu. Söyle - şinin sonuna doğru ise bir soru üzerine Erol Bilbilik şöyle bir cevap veriyordu;
“Kasım 1970’te, Muhsin Ba- tur’un ‘karar verip uygulayın’ dediği bir hareket var. Gediz deprem evleri bitmiş, bunla rın tapularım vermek için uçakla Cumhurbaşkanı Cev det Sımay, Genelkurmay Baş kam Mehduh Tağmaç, Başba kan Süleyman Demirel, kuv vet komutanları ve bakanlar oraya gidecek. Batur, ‘Bunları uçaktan Marmara’ya
ataca-Batur ailesi..
Eşi Leman Hanımla birlikte Fenerbahçe Orduevi’ndekl lojmanlarda ikamet eaen Batur Paşa ve ailesi toplu halde. Emekli Orgeneral Muhsin Batur’un oğlu Enis Batur da(üstte, sağdan ikinci) bir sanat adamı. İlginç bir tesadüf, Batur Paşa’yı kızdıran iddianın olduğu gün aynı gazetede Enis Batur'un bir köşe yazısı çıktı.
Sarp Paşa!
Enis Batur’un oğlu Sarp Batur’un, dedesinin albü - münde bulunan fotoğraflarından biri.. Torun Batur, paşa dedesinin üniformasıyla...
NEBİL
ÖZGENTÜRK
Batur Paşa’yı
kızdıran iddia!
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi