• Sonuç bulunamadı

Omurilik Yaralanmasının Patoloji Ve Fizyopatolojisi = Pathology and Physiopathology of Spinal Cord Injury

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Omurilik Yaralanmasının Patoloji Ve Fizyopatolojisi = Pathology and Physiopathology of Spinal Cord Injury"

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Omurilik Yaralanmasının Patoloji Ve Fizyopatolojisi

Pathology and Physiopathology of Spinal Cord Injury

Aslan GÜZEL ,* Mehmet TATLI,* Ali İhsan ÖKTEN,* * Süleyman ÇAYLI***

ÖZET

Omurilik yaralanması, günlük aktivitenin kısıtlanmasına neden olan ve yaşam kalitesini etkileyen temel bir sağlık sorunudur. Ani gelişen omurilik hasarı patofizyolojisinin karmaşık olduğu, birincil ve ikincil hasar mekanizmaları olarak ayrılabileceği bilinmektedir. Omuriliğe olan başlangıçtaki mekanik hasar birincil hasar olarak adlandırılır, buna karşın ikincil hasar kalsiyum artışı, eksitatör amino asid ve serbest oksijen radikallerinin salınması gibi birçok biyokimyasal ve hücresel değişiklikleri takiben meydana gelir. Omurilik yaralanmasının akut döneminde yapılan farmakolojik tedavi, ikincil hasarı önlemeyi amaçlamaktadır. Bu nedenle, yeni tedavi edici ajanlarla deneysel çalışmalar planlamak için omurilik hasarı patofizyolojisinin iyi anlaşılması gerekir.

Anahtar Kelimeler: Omurilik yaralanması,

Fizyopatoloji

SUMMARY

Spinal Cord injury is major health problem, causing restriction of daily activity and affects the quality of life. It is well known that the pathophysiology of acute spinal cord injury is complex and can be distinguished as the primary and secondary damage mechanisms. The initial mechanical damage to the spinal cord is referred to as the primary damage, whereas secondary injury occurs following a number of biochemical and cellular alterations such as calcium influx, excitatory amino acide and oxygen free radicals release. Pharmacological treatment in the acute phase of spinal cord injury aims to counteract secondary injury. For this reason, it is necessary to understand the pathophysiology of spinal cord injury to design experimental studies for new therapeutic agents.

Key words: Spinal Cord injury, pathophysiology C. Ü. Tıp Fakültesi Dergisi 28 (2): 73 – 78, 2006 GİRİŞ

Omurilik yaralanmalarına bağlı gelişen omurilik hasarı, ciddi bir sağlık sorunu olmaya devam etmekte olup, önemli oranda iş, güç ve ciddi ekonomik kayıplara neden olmaktadır. Omurilik hasarının fizyopatolojik süreçlerini daha iyi anlamak, tedavisinde yeni seçenekler geliştirebilmemize katkı sağlar. Yapılan deneysel çalışmalar, yaralanma sonrası oluşan omurilik hasarının karmaşık olduğunu; birincil ve ikincil olarak iki aşamada geliştiğini ortaya koymuştur (1- 6).

Bu yazıda birincil ve ikincil hasar sırasında ve sonrasında omurilikte meydana gelen fizyopatolojik değişiklikler gözden geçirilmiştir.

* Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Nörosirurji Anabilim Dalı, DİYARBAKIR ** Numune Eğitim ve Araştırma Nörosirurji Kliniği, ADANA

(2)

PATOLOJİ

1-Primer Hasar: Yaralanma sırasında dış etkenlerle akson ve nöronların mekanik olarak parçalanmasıdır. Mekanik darbenin yarattığı ezilme ve kontüzyon, omurilik için gerekli olan kan akımının azalmasına yol açar. Omurilikte birincil hasara neden olan yırtılma veya kesilme gibi yaralanmalar, patlama kırıkları, laminer kırık, fraktür-dislokasyon, yabancı cisim yaralanması veya ateşli silah yaralanması sonucunda olmaktadır. Beklenmedik nedenlere bağlı olduğu için genellikle engellemez ve şiddeti değiştirilemez (3, 5, 6). 2-Sekonder Hasar: Primer hasar sonrası gelişen fizyopatolojik değişiklikler sonucu ödem, iskemi, membran hasarı, hücre içi kalsiyum artışı, eksitatör amino asit ve serbest radikallerin ortaya çıkması sonucu vasküler, elektrolit, biyokimyasal, enerji metabolizmasındaki değişikliklere bağlı olarak oluşur (3, 5, 6).

Omurilikte birincil omurilik yaralanması ile birlikte pek çok fizyopatolojik süreç başlar. Bu olayların doğrudan ve dolaylı etkileri ikincil hasarı yaratır (5). İkincil hasar görüşü ilk kez 1911 de Allen tarafından ortaya atılmıştır (7). Omurilik yaralanmasında tıbbi tedavi yöntemleri tamamıyla ikincil hasarın gelişimini önlemeye yöneliktir.

Omurilik Yaralanmaları

Yaralanmalar, omurilikte akut, subakut ve kronik değişiklikler meydana getirir.

Akut Değişiklikler: Omuriliğe şiddetli darbe geldikten sonraki ilk bir kaç dakika içinde omuriliğin kabaca görünümü ve histolojisi normaldir. İlk saatler içinde geri dönüşebilen kommosyo ve nekroza giden bir kontüzyon oluşur.

Akut omurilik yaralanmasının fizyopatolojik süreci birincil ve ikincil yaralanma mekanizmaları tarafından oluşturulmaktadır. Işık ve elektron mikroskopisi çalışmalarında 5. dakikada aksonlar normal olup, gri cevherdeki venüller şişer, 15 -30. dakikada eritrositler kapiller ve venüllerin etrafına sızar. Omurilik gri cevherinde peteşiyal kanamalar gözlenir. Bu kanamalar bir kaç saat içinde beyaz cevher ve arka gri cevheri de kapsar. Yaralanmadan 2 saat sonra mikroglia ve polimorfonükleer lökositler gibi inflamatuar hücrelerin

invazyonu başlar, 4. saatte miyelin kılıfları yırtılır ve aksonlar dejenere olur, 6. saatte vazojenik ödem gelişir. Omurilik hasarı sonrası 12-24. saatlerde omuriliğin santral bölgesi anatomik yapıları normal görünümlerini kaybederler. 24-48. saatte santral hemoraji bölgelerinde nekroz oluşur. Bu dönemde gri ve beyaz cevher ayrımı yapılamaz. Akut dönemde lezyon bölgesinde görülen polimorf nüveli lökositlerin yerini sonraki günlerde makrofajlar alır. Bir hafta sonunda nekrotik alanların kistik dejenerasyonu belirginleşir (1, 2, 3). Akut dönemde omurilikte kontüzyon ve laserasyona neden olan patolojik olaylarla birlikte subaraknoid kanama da sık olarak görülmektedir.

Subakut Değişiklikler: Yaralanmadan günler sonra ortaya çıkar. Nekrotik dokuların rezorbsiyonu ile

“Lückenfelder” denilen boş kistik alanlar oluşur. Ayrıca

Wallerian dejenerasyonu, kromatolizis ve nöronofaji de olabilir (2, 4).

Kronik Değişiklikler: Yaralanmadan haftalar sonra açığa çıkar. Lezyon bölgesinin rostral ve kaudalinde dejeneratif ve rejeneratif olaylar gelişir. Polimorfonükleer lökositler azalırken, makrofajların sayısı giderek artar. Makrofajlar yaralanma bölgesindeki hücresel artık, miyelin ve eritrositleri fagosite eder. Astrositik ve fibrotik bir skar dokusu oluşur. Arka köklerde amputasyon nöromaları oluşur. Nekrotik bölge, kist formasyonu veya posttravmatik siringomiyeliye dönüşebilir. Kronik dönemde görülen diğer patolojik olaylar kistik miyelomalazi, Wallerian dejenerasyon, skar, gliozis, araknoidit ve atrofi şeklinde sıralanabilir (5).

FİZYOPATOLOJİ

1-Sistemik Değişiklikler: Omurilikteki patolojik değişikliklere fizyolojik bozukluklar da eşlik edebilir. Yaralanmadan sonraki 2 saat içinde omurilik kan akımında önemli düşme meydana gelir. Başlangıçta beyaz cevherde kan akımı hafifçe daha yüksektir. Ciddi vasküler konjesyon gelişebilir. Bu omurilikte ödeme neden olur. İnterstisyel basınç artar ve omurilik perfüzyonu daha da azalır. Oksijen basıncı düşer, karbondioksit basıncı yükselir. Vasküler otoreaktivite kaybolur, hipoksi, iskemi ve enfarkt gelişebilir (8, 9).

(3)

2-Biyokimyasal Değişiklikler: Omurilik yaralanmalarında birçok biyokimyasal mekanizmaların rol oynadığı bildirilmiştir. Bu olayların en önemlisi yaralanmadan sonra omurilikte norepinefrinin artmasıdır. Norepinefrin hasarlı omurilikteki lezyon düzeyinde kan akımının azalmasından doğrudan sorumlu tutulmuştur (10). Na+, K+ ve Ca++ gibi iyonların yer değiştirmesi, lizozomal ve fosfolipaz aktivasyonu, prostoglandin, tromboksan ve eksitatör aminoasit gibi nörotoksik maddeler, opiat reseptör aktivasyonu, lipid peroksidasyonu gibi birçok biyokimyasal olay bu nokta üzerine odaklanmıştır.

Yaralanmadan sonraki ilk 30 dakika içinde birincil nöronal hasar başlar. Elektrolit konsantrasyonundaki değişiklikler lezyon düzeyinde iletimin durmasına yol açar. Hücre içinde Na+, hücre dışında ise K+ konsantrasyonunun artmasının aksonal iletimi durdurduğu gösterilmiştir. Kalsiyum hem Na+ hem de K+ akımında önemli rol oynar. Normalde hücre dışı Ca++ konsantrasyonunun hücre içinden 1000 kat daha fazla olduğu saptanmıştır. Yaralanmadan sonra ise Ca++ pompasının bozulmasından veya hasarlı kalsiyum kanallarından sızma sonucu fazla miktarda Ca++ hücre içine girerek fosfolipaz, proteaz ve fosfatazları aktive eder. Fosfolipazlar membranın yapısını bozarak yağ asitleri ve araşidonik asidi serbestleştirir. Siklooksijenaz ve lipooksijenazlar araşidonik asidi, prostoglandinlere ve lökotrienlere çevirir. Ca++ ile aktive olan fosfatazlar, nitrik oksid sentaz gibi enzimleri aktive ederler. Sonuç olarak Ca++ iyonları birçok enzimin salınmasına, metabolizma ve taşınmasına neden olarak hücre fonksiyonunu bozar. Hücreye giren Ca++ mitokondrideki elektron transportunu da etkileyerek serbest radikalleri açığa çıkarır. Serbest radikaller ile diğer vazojenik ve inflamatuvar maddeler kan akımını azaltarak hasarın ilerlemesine neden olur (3, 11, 12).

3-Metabolik Değişiklikler: Omurilik yaralanmasından sonra omurilik kan akımının azalmasına bağlı olarak gri ve beyaz cevherde glikoz kullanımı geçici olarak artar. İskemi anaerobik glikolizise neden olur. Glikolizde en son metabolik ürün laktik asittir. Hücre içi laktik asit birikimi asidozise yol açar. Laktik asidoz daha fazla hücre ölümüne neden olur (9).

4-Hemodinamik ve Vasküler Değişiklikler: Akut omurilik yaralanması sistemik ve yerel vasküler

değişikliklere neden olur. Mikrosirkülasyon ve perfüzyon bozulur. İskemi hemorajik bölgeye yakın yerlerde görülür. Birçok araştırmacı omurilik yaralanmasının küçük damarlarda ani mekanik bir hasar yaptığını bunun da sekonder hasara yol açtığını saptamıştır (3, 4, 13, 14). Tator beyaz cevher alanlarında vazospazma veya tromboza bağlı iskemik alanlar oluştuğunu bildirmiştir (3). Osterholm ve Matthews bu vazospazmdan katekolamin birikmesini sorumlu tutmuştur (10). Omurilik kan akım (OKA) ölçümlerinde ciddi oranda azalma saptanmıştır. Omurilik kan akımında % 50 oranında azalma oligemiye yol açar. Bu düşme gri cevherde daha fazla olur. Beyaz cevherde hipoperfüzyona neden olur, vasküler otoregülasyon bozulur, doku oksijenasyonu azalır ve omurilikte metabolik artıklar birikir. Akut omurilik yaralanmasında sempatik tonus azalmakta ve nörojenik şok gelişmektedir. Hipoperfüzyona sekonder olarak ödem gelişir. İlk birkaç saat içinde ilerleyici posttravmatik iskemi bulunmuştur. Sistemik hipotansiyon OKA’da belirgin düşme yapar. Sistemik kan basıncını 160 mmHg üzerine çıkarmak bile bozulan otoregülasyon nedeniyle yaralanma bölgesindeki OKA’yı arttırmaz, sadece komşu bölgelerde hiperemi yaratır. Bunu tansiyon ve kardiyak debide düşme izler (3, 15).

Posttravmatik iskeminin nedeni henüz tam olarak anlaşılamamıştır. Olası nedenler :

1-Mekanik hasar veya vazoaktif amin salınımına bağlı olarak gelişen vazospazm

2-Endotelyal hasar veya şişme 3-Kanama

4-Tromboz veya trombosit agregasyonu 5-Eksitotoksik aminoasitlerdir. (3-6, 16-18)

Glutamat bir eksitotoksik aminoasit olup nörotransmitterdir. Glutamat reseptör aktivasyonu iskemik hasarda anahtar rol oynayabilir. Glutamat reseptörlerinin uyarılmaları ile Na+’nın hücre içine toplanması sitotoksik ödeme ve hücre içi Ca++ konsantrasyonunun artması hücre yıkımına neden olur. İntrasellüler Ca++ daha sonra kalsiyuma bağlı proteazları aktive ederek daha fazla hasara yol açar. Postsinaptik reseptörlerden N-methyl-D-aspartate (NMDA) glutamatın nörotoksik etkilerini uyarır. MK-801 gibi çeşitli NMDA reseptör antagonistlerinin hücre içine

(4)

kalsiyum girişini engelleyerek beyin hasarını azalttıkları saptanmıştır (3,4,10,16-18). Young, iskeminin kalsiyum iyonlarının lezyon yerine ulaşmasını engelleyerek koruyucu bir etkisi olabileceğini bildirmiştir (17).

Yıllardır yaralanmış omuriliğin farmakolojik tedavisinde biyokimyasal değişikliklerden ziyade hemodinamik değişikliklerin tedavisi amaçlanmıştır. Kalsiyum kanal blokerlerinin omurilikte kan akımında artışa neden olduğu gösterilmiştir, ancak daha sonradan sistemik etkisiyle omurilikte hipotansiyona neden olduğu için faydasının sınırlı olduğu bildirilmiştir (19). Dolan ve

Tator, yaralanma sonrası omurilik iskemisi için kan

transfüzyonu, dopamin ve gama hidroksibutirat uygulamış, gri ve beyaz cevher kan akımında artış ve tedavi edilen hayvanlarda önemli düzelme bildirmişlerdir (20). Son yıllardaki deneysel çalışmalar daha çok farmakolojik ajanların biyokimyasal bulguları üzerine yeniden odaklanmıştır. Farmakolojik tedavilerle önemli nöral rejenerasyonun artması olumlu gelişmeler olarak değerlendirilmiştir (21 - 24).

5-Ödem: Yaralanan omurilikte ödem tek başına bir fenomen olmayıp, glutamat eksitotoksisitesi gibi diğer yaralanma mekanizmalarına bağlı olarak gelişmektedir. İntrasellüler Na+ birikimine bağlı sitotoksik ödem buna örnek olarak gösterilebilir. Ödem sadece lezyon seviyesinde kalmaz rostral ve kaudale doğru ilerleme gösterir (4).

6-Omurilik İletiminin Kesintiye Uğraması: Akut omurilik yaralanmasında geçici veya kalıcı olarak aksonal iletim kesintiye uğrar. Akut evrede iletimin kesintiye uğraması biyokimyasal değişikliklere özellikle de elektrolit değişikliklerine bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Ekstrasellüler K+ artışı aşırı depolarizasyon ve spinal şoktan sorumlu tutulmaktadır. Membran bozukluğu ile birlikte olan daha şiddetli mekanik aksonal yaralanmada kalıcı iletim bozukluğu görülebilir (13, 15). 7-Apopitozis: Programlanmış hücre ölümü veya genetik olarak düzenlenmiş hücre ölümü olarak tanımlanır (25, 26). Diğer sistemlerde olduğu gibi, sinir sisteminin de gelişim ve devamlılık sürecinde istenmeyen hücrelerin ortadan kaldırılmasında doğal seyreden bir süreçtir. İkincil omurilik hasarının oluşumunda da önemli rol oynar. Hücre ve çekirdeğinin büzülmesi ve DNA’nın parçalanması ile karakterizedir (27). Omurilik hasarında ikincil hasar mekanizmaları,

apoptotik hücre kaybına neden olabilir (28). Glutamat artışı, serbest radikallerin artışına bağlı oluşan omurilik hasarı, sitokinler ve inflamatuar hasar gibi mekanizmalar, iskemi ile ortaya çıkan gen ekspresyonu değişiklikleri apoptozun başlatılmasında önemli olan faktörlerdir. Apoptozun en belirleyici moleküler işaretleyicisi kaspas aktivasyonudur. Hasarın başlangıcından sonra günler ya da aylar sürebilir. Apoptozise uğrayan hücre, inflamatuar reaksiyon olmaksızın proteazlarla kendi kendini sindirip fagositozla ortadan kaldırılır. (27).

Özetle; apoptotik uyarı (iskemi, oksidatif etki, eksitoksik enzimler) hücre çekirdeğinde büzülme ve küçülmeye, DNA parçalanmasına, parçaların proteazlar ve fagositler tarafından ortadan kaldırılması şeklinde gerçekleşir. Nekrozdan farklı olarak bu hücrelere karşı belirgin bir inflamatuar tepki görülmez (29).

8-İnflamasyon: Omurilik yaralanması sonuç fazında inflamasyon ve demiyelinizasyon gelişir. Periferdeki lökositler lezyon bölgesine göç eder. Erken fazda nötrofiller baskındır. Litik enzimler vasküler, noronal ve glial hücrelerde daha fazla hasar oluşturur. Daha sonra makrofajlar kanamalı ve nekrotik dokuların ortadan kaldırılması olayına katılırlar. İnflamasyon omurilik yaralanmasının ilk 24 saatinde başlar ve bir kaç gün devam eder. Wallerian dejenerasyonu ve skar dokusu oluşumu ile sonuçlanan bu olayda astrositler ve diğer glial hücreler ağırlıklı rol oynar, fibroblastlar da ayrıca katkıda bulunurlar (30) (Şekil 1).

SONUÇ

Omurilik yaralanmasında birincil darbenin yarattığı hasardan sonra omurilikte kan akımı değişiklerine ve açığa çıkan eksitotoksik ajanların birikimine bağlı ikincil yaralanma süreci başlamaktadır. İkincil yaralanma sürecinde gelişen fizyopatolojik reaksiyonlar zinciri tıbbi tedavinin hedefi olan bir süreçtir. Bu alanda yapılan deneysel çalışmalar bu süreci her geçen gün daha fazla aydınlatmaktadır. Her ne kadar ikincil yaralanma konusunda erişilen nokta fizyopatolojik süreçte gelişen olayları açıklasa da, tüm mekanizmanın tamamen bilindiği söylenemez. Mevcut bilgi birikiminin üzerine inşa edilecek laboratuvar çalışmaları ikincil hasarlanmayı önlemeye yönelik çabaya anlamlı katkılar sağlayabilir.

(5)

Şekil 1. Akut omurilik hasarının mekanizmaları KAYNAKLAR

1. Wagner FC, Dohrmann GJ, Bucy PC. Histopathology of transitory traumatic paraplegia in the monkey. J Neurosurg 1981;35: 272-276.

2. Dohrmann GJ, Wagner FC, Bucy PC. The microvascularity in transitory traumatic paraplegia. An electron microscopic study in monkey. J Neurosurg 1971;35: 263-271.

3. Tator CH. Experimental and clinical studies of the pathophysiology and management of acute spinal cord

4. Bullock R, Fujisawa H. The role of glutamate antagonist for the treatment of CNS injury. J Neurotrauma 1992; 9: 443-462.

5. Gülmen V, Zileli M. Omurilik yaralanmasında farmakolojik tedavi. In: Zileli M, Özer F (eds): Omurilik ve omurga cerrahisi, 2. baskı. İzmir: META Basım ve Matbaacılık Hizmetleri; 2002: 833-839.

6. Kaptanoğlu E, Tator CH. Omurilik yaralanması sonrası nöral koruma stratejileri. In: Zileli M, Özer F (eds): Omurilik ve omurga cerrahisi, 2. baskı. İzmir: META Basım ve Matbaacılık Hizmetleri; 2002: 813-832.

Sistemik faktörler Primer Hasar (Travma, kırık, dislokasyon) Otonomik değişiklikler Hipotansiyon Lokal Faktörler İnflamasyon Serbest radikaller Lipid peroksidasyonu Otoregülasyon kaybı Peteşiyal kanama Trombin Fe+++ salınımı Solunumsal bozukluk Hipoksi Ödem Kord basısı Otoregülasyon kaybı Artmış interstisiyel basınç Enerji Yetersizliği Glutamat

birikimi Hücre şişmesi Metabotropik

reseptor

NMDA reseptörleri Artmış inositol trifosfat

Artmış hücresel kalsiyum Vazospazm Proteaz aktivasyonu Fosfolipaz A Aktivasyonu

Araşidonik asit metabolizması Toksik eikosanoidler Platelet agregasyonu, vazokonstrüksiyon, mikrovasküler tromboembolizm.

Hücre iskeletinde, yapısında hasar, aksonal dejenerasyon Mitokondriden bağımsız Oksidatif fosforilasyon Lipid peroksidazları Membran hasarı, Tromboksan/prostasiklin dengesizliği İskemi

(6)

7. Allen AR. Surgery of experimental lesion of spinal cord equivalent to crush injury of fracture dislocation of spinal column. JAMA 1911;57:878-880.

8. Osterholm JL. The pathophysiological response to spinal cord injury. The current status of related research. J Neurosurg 1974; 40: 5 -33.

9. Young W. Blood flow metabolic and neurophysiologic mechanisms in spinal cord injury. In: Becker D, PoblishokJT (eds): Central Nervous System Trauma Status Report. Bethesda: NIH, NINCDS, 1985; 463 - 473. 10. Osterholm JL, Mathews GJ. Altered norepinephrine

metabolism following experimental spinal cord injury: Part I. Relationship to hemorrhagic necrosis and postwounding neurological deficits. J Neurosurg 1972; 36: 386 -394.

11. Young W, Huang PP, Kume-Kick J. Cellular, ionic and biomolecular mechanisms of the injury process. In: Benzel EC, Tator CH (eds). Contemporary management of spinal cord injury. AANS 1995; 27- 42.

12. Puniak MA, Freeman GM, Agresta CA, et al. Comparison of a serotonin antagonist, opioid antagonist and TRH analog for the acute treatment of experimental spinal trauma. J Neurotrauma 1991; 8: 193 - 203.

13. Fehlings MG, Tator CH, Linden RD. The relationships among the severity of spinal cord injury, motor and somatosensory evoked potentials and spinal cord blood flow. Electroencephalogr Clin Neurophysiol 1989; 74: 241-259.

14. Halls ED, Wolf DL, Braughler JM. Effects of a single large dose of methylprednisolone sodium succinate on experimental posttraumatic spinal cord ischemia dose response and time-action analysis. J Neurosurg 1984; 61: 124-130.

15. Fehlings MG, Tator CH, Linden RD. The effect of nimodipine and dextran on axonal function and blood flow following experimental spinal cord injury. J Neurosurg 1989; 71: 403-416.

16. Wilberger JE: Pharmacological resuscitation for spinal cord injury. In: Narayan RK, Wilberger JE, Povlishock JT (eds): Neurotrauma, New York: McGraw-Hill, 1996; 1219-1221.

17. Young W. The post injury respons in trauma and ischemia. Secondary injury or protective mechanisms. Cent Nerv Syst Trauma 1991; 4: 27-51.

18. Faden AL, Simon RP. A potential role for excitotoxins in the pathophysiology of spinal cord injury. Ann Neurol 1988; 23: 623-626.

19. Guha A, Tator CH, Piper I: Effect of calcium channel blocker on post traumatic spinal cord blood flow. J Neurosurg 1987; 66: 423-430.

20. Dolan EJ, Tator CH. The effect of blood transfusion, dopamine, and gamma hydroxybutyrate on posttraumatic ischemia of the spinal cord. J Neurosurg 1982; 56: 350-358.

21. Dietrich WD, Chatzipanteli K, Vitarbo E, et al. The role of inflammatory processes in the pathophysiology and treatment of brain and spinal cord trauma. Acta Neurochir Suppl. 2004; 89: 69-74.

22. Anderson AJ. Mechanisms and pathways of inflammatory responses in CNS trauma: spinal cord injury. J Spinal Cord Med. 2002; 25: 70-79.

23. Schwartz G, Fehlings MG. Secondary injury mechanisms of spinal cord trauma: a novel therapeutic approach for the management of secondary pathophysiology with the sodium channel blocker riluzole. Prog Brain Res. 2002;137:177-190.

24. Chatzipanteli K, Garcia R, Marcillo AE, et al. Temporal and segmental distribution of constitutive and inducible nitric oxide synthases after traumatic spinal cord injury: effect of aminoguanidine treatment. J Neurotrauma. 2002;19: 639-651.

25. Burke RE. Programmed cell death and Parkinson’s disease. Mov Disord 1998;13:17-23.

26. Kerr JFR, Wyllie AH, Currie AR. Apoptosis: a basic biological phenomenon with wide-ranging implications in tissue kinetics. Br J Cancer 1972;26:239-257.

27. Lu J, Ashwell KW, Waite P. Advances in secondary spinal cord injury: role of apoptosis. Spine. 2000,15;25:1859-1866.

28. Whalley K, O’neill P, Ferrereti P. Changes in response to spinal cord injury with development: vascularızation, hemorrhage and apoptossis. Neuroscience 2006;137: 821-832.

29. Kwon BK, Tetzlaff W, Grauer JN, Beiner J, Vaccaro AR. Pathophysiology and pharmacologic treatment of acute spinal cord injury. Spine J. 2004;4:451-64.

30. Amar AP, Levy ML. Pathogenesis and pharmacological strategies for mitigating secondary damage in acute spinal cord injury. Neurosurgery. 1999;44:1027-1039. Yazışma Adresi :

Dr. Mehmet Tatlı

Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi , Nörosirurji Anabilim Dalı, 1. Kat 21280 Diyarbakır. Tlf : 0412 248 80 01-16/42 52

Referanslar

Benzer Belgeler

請相信我!吃香蕉真的好處多多~ 期數:第 2009-02 期 發行日期:2009-02-21 請相信我!吃香蕉真的好處多多!

Ġslâm bilginlerinin çoğunluğuna göre, yaralama ve sakatlamayla sonuçlanan müessir fiillerde erĢi ödemekle yükümlü olan kiĢi, prensip olarak failin kendisidir. Fakat

2011’de Rasmussen’in isimlendirdiği akıllı savunma zaman içerisinde siber savunma, CFI, füze savunma sistemleri gibi İttifak’ın askeri dönüşümü- nün unsurları

Diğer bir deyiĢle, liberal olamayan gerçek, iyilik ve özgürlük hakkındaki en de- rin inanıĢlarının detaylandırması olarak kendi siyasi ve adil bakıĢ açılarını

Anadolu’nun tamamı, Şam vilayeti, Suriye Çölü hariç olmak üzere Rakka’dan Irak’ın kuzeyindeki Musul, Kerkük vilayetleri, kısmen Bağdat (çünkü Bağdat’ta hem

Dergimize gönderilen yazıların nitelik ve niceliğinde günden güne gözlemlenen artışta en büyük pay şüphesiz dergimize makale gönderen akademisyenlerindir.. Ancak

monocytogenes counts added to sucuk batter decreased during the ripening and storage pe- riods and determined to be 2.89 log CFU/g in the experi- mental group and

In this study TOPSIS technique was applied to determine the best registered chickpea cultivars among 36 samples with high functional properties such as free radical