• Sonuç bulunamadı

Stratejik Dış Ticaret Politikaları Ve Teknoloji Transferi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Stratejik Dış Ticaret Politikaları Ve Teknoloji Transferi"

Copied!
74
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ  FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

STRATEJİK DIŞ TİCARET POLİTİKALARI VE TEKNOLOJİ TRANSFERİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ Müh. Tahir KAFADAR

HAZİRAN 2002

Anabilim Dalı : İŞLETME MÜHENDİSLİĞİ Programı : İŞLETME MÜHENDİSLİĞİ

(2)

İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ  FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

STRATEJİK DIŞ TİCARET POLİTİKALARI VE TEKNOLOJİ TRANSFERİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ Müh. Tahir KAFADAR

507991072

Tezin Enstitüye Verildiği Tarih : 9 Mayıs 2002 Tezin Savunulduğu Tarih : 3 Haziran 2002

Tez Danışmanı : Doç.Dr. Benan Zeki ORBAY Diğer Jüri Üyeleri : Doç.Dr. Lerzan ÖZKALE

(3)

ÖNSÖZ

Bu çalışmayı hazırlarken karşılaştığım engelleri aşmamda bana yardımcı olan ve yol gösteren değerli hocam Doç. Dr. Benan Zeki ORBAY’a, eğitim hayatımın her kademesinde benden desteklerini esirgemeyen aileme, en yakın dostlarım Aslıhan AYDIN ve Cafer İsmail ATA’ya teşekkürlerimi bir borç bilirim.

(4)

İÇİNDEKİLER TABLO LİSTESİ iv ŞEKİL LİSTESİ v SEMBOL LİSTESİ vi ÖZET vii SUMMARY ix

1. GİRİŞ ... Hata! Yer işareti tanımlanmamış. 2. ULUSLARARASI TİCARET VE STRATEJİK DIŞ TİCARETHata! Yer işareti tanımlanmamış.

2.1. Uluslararası Ticaret Teorileri ve Modelleri Hata! Yer işareti tanımlanmamış. 2.1.1. Tekelci Rekabet Teorisi ... Hata! Yer işareti tanımlanmamış. 2.2. Stratejik Dış Ticaret Politikaları ... Hata! Yer işareti tanımlanmamış. 3. OYUN TEORİSİ, TEKNOLOJİ TRANSFERİ, LİSANS ANLAŞMALARI VE AR&GE ... Hata! Yer işareti tanımlanmamış. 3.1. Oyun Teorisinin Tarihçesi ... Hata! Yer işareti tanımlanmamış. 3.2. Oyun Teorisi İle İlgili Bazı Temel KavramlarHata! Yer işareti tanımlanmamış.

3.3. Normal Formdaki Oyunlar ... Hata! Yer işareti tanımlanmamış. 3.3.1. Denge Kavramları ... Hata! Yer işareti tanımlanmamış. 3.3.1.1 Baskın Stratejilerin Bulunması Durumunda Denge Kavramı ... Hata! Yer işareti tanımlanmamış.

3.3.1.2 Nash Dengesi Kavramı ... Hata! Yer işareti tanımlanmamış. 3.4. Ardışık Formdaki Oyunlar ... Hata! Yer işareti tanımlanmamış. 3.5 Cournot Pazar Yapısı ... Hata! Yer işareti tanımlanmamış. 3.6 Uluslararası Teknoloji Transferi, Lisans Anlaşmaları ve AR&GEHata! Yer işareti tanımlanmamış.

3.6.1 Teknoloji Transfer Kanalları ... Hata! Yer işareti tanımlanmamış. 4. LİTERATÜRDE YER ALAN TEKNOLOJİ TRANSFERİ VE AR&GE MODELLERİ ... Hata! Yer işareti tanımlanmamış. 5. ÇALIŞMA KAPSAMINDA OLUŞTURULAN TEKNOLOJİ TRANSFER MODELLERİ VE ÇÖZÜMLERİ ... Hata! Yer işareti tanımlanmamış. 5.1. Sabit Ödemeli Teknoloji Lisansı Yöntemi İle Teknoloji TransferiHata! Yer işareti tanımlanmamış.

5.2. Üretim Miktarına Bağlı Teknoloji Lisansı Yöntemi İle Teknoloji Transferi ... Hata! Yer işareti tanımlanmamış. 6. ÇALIŞMA KAPSAMINDA OLUŞTURULAN AR&GE MODELİ VE

(5)

7. SONUÇLAR ... Hata! Yer işareti tanımlanmamış. KAYNAKLAR ... 62 EKLER ... 65 ÖZGEÇMİŞ ... 86

(6)

TABLO LİSTESİ

Sayfa No Tablo 4.1. Teknoloji Transferi Olmaması Durumunda Üretim Miktarı,

Karlar (ε<a-c) ... 35

Tablo 4.2. Teknoloji Transferi Olmaması Durumunda Üretim Miktarı,

Karlar (ε≥a-c) ... 35 Tablo 4.3. Teknoloji Transferinin Sabit Ödeme Şeklinde Yapılması

Durumunda Üretim Miktarı ve Karlar (ε < 2(a-c)/3) ... 36 Tablo 4.4. Teknoloji Transferinin Üretilen Ürün Miktarına Bağlı Olarak

Yapılması Durumunda Üretim Miktarı ve Karlar (r= ε) ... 36 Tablo 4.5. Dengedeki Toplam Üretim Miktarları ve AR&GE Seviyeleri ... 38 Tablo 5.1. Yeniliğin Küçük Çaplı Olması ve Teknoloji Transferi Olmaması

Durumunda Üretim Miktarları, Firma Karları, Sübvansiyon ve

Fiyat Düzeyleri ile Refah Seviyeleri ... 43 Tablo 5.2. Yeniliğin Büyük Çaplı Olması ve Teknoloji Transferi Olmaması

Durumunda Üretim Miktarları, Firma Karları, Sübvansiyon ve

(7)

ŞEKİL LİSTESİ

Sayfa No Şekil 2.1 Brander ve Spencer Modelinde Cournot Rekabetine Bağlı Olarak

Üretim Miktarları ... 11

Şekil 3.1 Savaş-Barış Oyunu ... 16

Şekil 3.2 Cinsiyetlerin Savaşı ... 18

Şekil 3.3 Cinsiyetlerin Savaşı – Nash Dengesinin Bulunmaması Hali ... 19

Şekil 3.4 Pilot – Terörist Oyunu ... 21

Şekil 3.5 Pilot – Terörist oyununun matris formda gösterimi ... 22

Şekil 3.6 Cournot Rekabetine Bağlı Tepki Fonksiyonlarının Şematik Gösterimi ... 25

Şekil 3.7 Proses Yeniliğinin Sınıflandırılması ... 29

Şekil 4.1 Endüstri Karı-Marjinal Üretim Maliyeti İlişkisi ... 33

Şekil 5.1 Yeniliğin Küçük Çaplı Olması Durumunda Üretim Miktarına Bağlı Teknoloji Transferi Yöntemi İçin 2. Firmanın Transfer Sonrası ve Öncesi Kar Farkının ε’a Bağlı Değişimi ... 53

(8)

SEMBOL LİSTESİ

a : Pazar büyüklüğünü gösteren sabit bir değer ai : i. oyuncunun stratejisi

Ai : i. oyuncunun strateji uzayı

b : Talep fonksiyonunun eğimi c1, c2 : Marjinal üretim maliyetleri

F : Sabit ödemeli teknoloji lisansı yöntemi için teknolojik açıdan üstün olan firmanın diğer firmadan talep ettiği ücret

i : Firma sayısı

p(Q) : Ters talep fonksiyonu

P1, Ps : Teknolojik açıdan üstün olan firmanın teknoloji transferi için talep ettiği

ücret

P2, Pb : Teknolojik açıdan geride olan firmanın teknoloji transferi için

verebileceği ücret Q : Toplam üretim miktarı Ri(qj) : i. firmanın tepki fonksiyonu

qi0 : Teknoloji transferi olmadığı durumda i. firmanın üretim miktarı

qic : i. firmanın Cournot-Nash dengesi için üretim miktarı

qiL : Sabit ödemeli teknoloji lisansı yöntemi için i. firmanın üretim miktarı

qiR : Üretim miktarına bağlı teknoloji lisansı yöntemi için i. firmanın üretim

miktarı

r : Üretim miktarına bağlı teknoloji lisansı yöntemi için teknolojik açıdan üstün firmanın diğer firmadan birim ürün başına talep ettiği oran

si0 : Teknoloji transferi olmadığı durumda i. ülkenin sübvansiyon oranı

siL : Sabit ödemeli teknoloji lisansı yöntemi için i. ülkenin sübvansiyon oranı

siR : Üretim miktarına bağlı teknoloji lisansı yöntemi için i. ülkenin

sübvansiyon oranı

xi : i. firmanın AR&GE düzeyi

Wi0 : Teknoloji transferi olmadığı durumda i. ülkenin sosyal refah seviyesi

WiL : Sabit ödemeli teknoloji lisansı yöntemi için i. ülkenin sosyal refah

seviyesi

WiR : Üretim miktarına bağlı teknoloji lisansı yöntemi için i. ülkenin sosyal

refah düzeyi Ω(.) : Endüstri karı

β : AR&GE’nin firmalar arasında yayılma etkisini gösteren bir katsayı γ : AR&GE maliyetiyle ilgili bir katsayı

ε : Teknolojik açıdan üstün olan firmanın yapmış olduğu varsayılan yeniliği simgeler.

πi0 : Teknoloji transferi olmadığı durumda i. firmanın karı

πiL : Sabit ödemeli teknoloji lisansı yöntemi için i. firmanın karı

(9)

STRATEJİK DIŞ TİCARET POLİTİKALARI VE TEKNOLOJİ TRANSFERİ

ÖZET

Çalışmanın amacı, oyun teorisinden faydalanılarak çeşitli koşullar altında oluşturulmuş modelleri çözmek suretiyle iki firma arasında teknoloji transferinin yapılıp yapılamayacağını belirlemektir. Firmaların teknolojiyi transfer etmek yerine AR&GE yapması durumu ayrıca incelenmiştir.

Teknoloji transferi ile ilgili modellerde birbirinden farklı iki ülkede faaliyet gösteren ve benzer ürünler üreten iki firmanın, üçüncü bir ülke pazarında Cournot rekabeti yaptığı ve devletlerin de bu firmaları dış ticaret politikası araçlarından biri olan sübvansiyonla desteklediği varsayılmıştır. AR&GE modeli için de benzer kabuller yapılmıştır.

Teknoloji transferi olmadığı durumda yenilik büyük çaplı ise teknolojik açıdan geride olan firma üretim maliyetinin yüksek kalması nedeniyle üretim yapamamakta ve bu nedenle diğer firma pazarda tekel halini almaktadır. Yeniliğin küçük veya büyük çaplı olmasına bağlı olmaksızın her iki teknoloji transfer yöntemi için de firmalar arasında teknoloji transferi yapılmamaktadır. Bunun yanında küçük çaplı yenilik hali için sabit ödemeli teknoloji lisansı yönteminde teknolojik açıdan geride olan firmanın bulunduğu ülke hükümeti, firmasını sübvanse etmek yerine vergilendirmektedir.

Yeniliğin küçük çaplı olması ve AR&GE yapılması halinde bulunan üretim miktarları ve firma karları, teknoloji transferi olmadığı durumundakilere oranla daha yüksektir. Aynı durum sosyal refah seviyeleri açısından da geçerlidir. Fiyat ise teknoloji transferi olmadığı durumdakine göre daha düşüktür. Yeniliğin büyük çaplı olması halinde ise teknolojisi daha geride olan firma, ülkesi tarafından desteklemediğinden dolayı üretim yapamamakta ve bu nedenle diğer firma pazardaki tekel halini korumaktadır.

Anahtar Kelimeler: Oyun teorisi, Cournot rekabeti, Dış Ticaret Politikası, Teknoloji Transferi, AR&GE

(10)

STRATEGIC FOREIGN TRADE POLICIES AND TECHNOLOGY TRANSFER

SUMMARY

The aim of this study is to analyze the feasibility of the transfer of technology between two firms by solving different models, formed under several conditions, using game theory. Research and development are also analyzed separately by means of another model.

In the technology transfer models, it is assumed that two firms, each located in one

country, produce homogenous goods and compete a la Cournot in a third-country-market. It is also assumed that these firms are supported by means of a

foreign trade policy tool subsidy. Similar assumptions are made for R&D model. In the case of drastic innovation and no licensing, technologically backward firm will drop out of the market because of its high marginal production cost. So technologically advanced firm will become a monopoly in the market. No matter if the innovation is a non-drastic or a drastic one, technology will not be transferred between the firms in either methods. At the same time in the case of non-drastic innovation, if technology is assumed to be transferred by fixed-fee licensing, the government supporting the technologically backward firm will tax its firm instead of subsidizing it.

In the case of non-drastic innovation and R&D, the profits and the quantity levels of the firms in equilibrium are found higher than the ones with no technology transfer case. It is also valid for social welfare levels. But for price the result is just the opposite. In the case of drastic innovation and R&D since the government of the technologically backward firm does not support its firm, it will not be able to produce. So the technologically advanced firm will continue to be the monopoly in the market.

Keywords: Game Theory, Cournot Competition, Foreign Trade Policy, Technology Transfer, R&D

(11)

1. GİRİŞ

Dış ticaret politikası bir ülkenin genel ekonomi politikasının önemli bir aracıdır. Dış ticaret kısaca bir ülkenin başka ülkelere mal satması ve onlardan mal alması olarak tanımlanabilir (Hançerlioğlu, 1997). Genel ekonomi politikası ise ulusal ekonomilerin düzenlenmesi ve yönetimi amacıyla alınan çeşitli önlemleri kapsar. Bu nedenle dış ticaret politikası ile öteki ekonomik politikalar arasında yakın bir ilişki bulunmaktadır. İç ekonomi ile ilişkili politikalar, dış ticareti etkileyebileceği gibi bunun tam tersi de söz konusu olabilir. Örneğin dış ticarete yönelik olarak alınan tarife ve kota gibi önlemler, yurtiçi çalışma düzeyi ve enflasyon oranı üzerinde çeşitli etkiler doğurabilir. Bu yüzden belirlenen politikaların genel ekonomi politikası ile uyum içerisinde olmasına çalışılır.

Dünya ekonomisinde çok büyük bir yeri olan gelişmiş ülkelerin dış ekonomik politikaları incelendiğinde, bu ülkelerin uyguladıkları politikaların diğer ülkeleri derinden etkilediği görülmektedir. Bu durum özellikle gelişmiş ülkelerin koruyuculuk yönünde politikalar uygulaması halinde ortaya çıkmaktadır. Örneğin ABD’nin koyduğu bir gümrük vergisi, bu piyasaya mal ihraç eden ülkeleri güç durumda bırakarak onları da benzer önlemler almaya zorlayabilir. Böylece büyük ülkelerin başlattıkları dış ticareti sınırlandırıcı politikalar hızla diğer ülkelere yayılabilir ve dünya ekonomisini bir daralma sürecine sokabilir. Gelişmiş ülkelerde dış ticareti dolaylı biçimde etkileyen işsizlik, enflasyonla mücadele, vb. gibi yurtiçi ekonomi politikaları da benzer sonuçları doğurabilir. O yüzden dünya ekonomisinin istikrarlı bir biçimde gelişebilmesi, gelişmiş ülkelerin uyguladıkları iç ve dış ekonomik politikalarla yakından ilgilidir.

Buna karşı az gelişmiş ülkelerde ekonomik politikanın temel amacı kalkınmadır. Bu nedenle az gelişmiş ülke hükümetleri tarihsel süreç içerisinde dış ticarete yoğun müdahalelerde bulunmuşlardır. Diğer bir deyişle bu ülkelerde uluslararası ticaret politikası adeta ekonomik kalkınmanın bir aracı olarak kullanılmıştır.

(12)

Hükümetlerin dış ticarete müdahaleleri iki farklı şekilde olabilir. Bunlar dolaylı ve dolaysız nitelikli müdahalelerdir. Doğrudan dış ticarete yönelik olarak alınan önlemler dolaysız niteliklidir. Gümrük vergileri, miktar kısıtlamaları, görünmez engeller gibi araçlar bu grupta yer almaktadır. Başka amaçlar için alınmış olmakla birlikte, dış ekonomik ilişkileri etkilemeye yönelik olarak yapılan müdahaleler ise dolaylı niteliklidir. Örneğin ülkede enflasyonu ve işsizliği önlemek gibi yurtiçi amaçlarla uygulanan politikalar, ithalat ve ihracat miktarlarını etkileyebilir ve bu nedenle de dolaylı niteliktedir (Seyidoğlu, 1999).

Dış ticaret politikası alanında yakın zamanda geliştirilmiş görüşlerden birisi olan stratejik ticaret politikası, belirli endüstrilerde ihracatı özendirerek ya da ithalatı sınırlandırarak ekonomik performansı geliştirmeye yönelik olarak uygulanan politikaları ifade eder. Tanımda geçen belirli endüstrilerle kastedilen, genellikle yüksek teknolojiye1 dayalı ve her bir çalışan başına katma değerin yüksek olduğu endüstrilerdir (Krugman ve Obstfeld, 2000). Bu tip endüstriler yüksek riskli ve ölçek ekonomilerinden faydalanmak üzere büyük miktarlarda üretim yapılmasını gerektiren endüstrilerdir. Stratejik ticaret politikası görüşüne göre sanayileşmiş bir ülke korumacı önlemlerle, gelecekte hızlı büyümesi için kilit kabul ettiği yarı iletkenler, bilgisayar, iletişim araçları vb. endüstrilerde karşılaştırmalı üstünlük sağlayabilir. Bunun için de sübvansiyon, vergi ve kota gibi dış ticareti koruyucu nitelikteki araçlardan geçici olarak yararlanabilir.

Stratejik ticaret politikaları açısından oldukça önemli olan teknolojiye geleneksel görüş çerçevesinde ele alındığında, ekonomik açıdan büyük sıçramalara yol açabilecek teknolojilerin yalnızca gelişmiş ülkelerde üretildiği düşünülmüştür. Bu nedenle gelişmekte olan ülkelerin teknoloji üretmek yerine, onu gelişmiş ülkelerden satın alması gerektiği vurgulanmıştır. Geleneksel yaklaşıma göre teknoloji, bedelini veren herkese satılabilecek bir meta olarak algılanmıştır. Teknoloji, tıpkı emek ve sermaye gibi üretim girdilerinden biri olarak değerlendirilmiş, ancak kısa dönemde sabit kabul edildiğinden, satın alacak şirketlerin teknolojinin yalnızca kullanıcısı olacağı düşünülmüştür. Aynı zamanda gelişmekte olan ülkelerdeki şirketlerin, ellerindeki teknoloji üzerinde herhangi bir değişiklik yapma yeteneğinin ve

(13)

ihtiyacının olmadığı varsayılmıştır. Bunların yanında teknolojinin içerdiği bilginin sarih olduğu ve bu nedenle sorunsuz olarak herkese aktarılabileceği; içerdiği her türlü bilgi ile birlikte transfer edilebileceği anlayışı yaygın bir kanı halini almıştır. Bu noktada teknoloji transferinin anlamına ve hangi yöntemlerle yapılabileceğine kısaca değinmek doğru olacaktır.

Teknoloji transferi bir çok araştırmacı tarafından oldukça farklı şekillerde tanımladığından bu tanımlardan yalnızca birkaçı üzerinde durulacaktır. Cromwell uluslararası teknoloji transferini, teknik, ekonomik ve kültürel çevrelerde tanıtım, uyarlama ve benimseme süreci içerisinde teknolojinin hareketi olarak tanımlamıştır. Lado ve Vozikis ise teknoloji transferini, ülke içinde ve bir ülkeden diğerine teknolojinin etkin olarak dağıtılması ve benimsenmesi ile yerel koşullara uyum sağlamak için know-how'ın transferi olarak tanımlamıştır. Aggarwal da benzer bir yaklaşımla, teknoloji transferini, bir ekonomik bölgeden diğer bir ekonomik bölgeye teknolojinin iletişimi, uyarlanması ve kullanımı olarak değerlendirmiştir (Karacasulu, 2000).

Teknoloji transferi bir çok farklı şekilde yapılabilir. Bunlardan bazıları arasında,  Lisans anlaşmaları (patent, know-how ve ticari markaların satın alınması)  Dolaysız yabancı sermaye yatırımları

 Makine ve teçhizat ithali (teknolojiyi kendi yapısında getiren yatırım malları)  Yabancı sermaye ile yerli sermayenin ortaklaşa kullanımını öngören ve

yönetimin paylaşıldığı ortaklıklar (joint venture)  Anahtar teslim (turn key) projeler

 Sınai işbirliği (industrial cooperation) anlaşmaları  Teknik yardım programları

 Yabancı uzman personel kullanımı veya yerli personel eğitimi  Kitap, dergi, seminerler, fuarlar, bilimsel konferanslar

 Taklit, kopya veya sanayi casusluğu

 Ülkeler arası yolculuklar, göçler, öğrenci değişim programları yer almaktadır (Dengiz, 2000).

(14)

İfade edilen geleneksel görüş doğrultusunda hareket eden gelişmekte olan ülkeler teknolojiyi üretmek yerine satın alma yoluna gitmişlerdir. Ancak bu şekilde hareket etmek onlar için oldukça külfetli olmuştur. Çünkü bu ülkeler zaman içerisinde teknolojinin alınıp satılan bir meta gibi değerlendirilemeyeceğini ve teknoloji satın alma işinin ciddi bir kaynak maliyetine neden olduğunu öğrenmişlerdir. Ortaya çıkan diğer sonuçlar ise çok daha can alıcı olmuştur. Buna göre gelişmekte olan ülkelerdeki firmaların transfer edecekleri teknolojileri araştırma, dünyadaki mevcut teknolojileri saptama, içlerinden en uygununu seçme, fiziki tesisleri inşa ve donanımı monte etme, işletmeye alma, faaliyete geçirme ve daha sonra zaman içinde işletme sonrasında düzenli çalışabilmesini sağlama ve arızaları giderme, bakım yapma, üretim süreçlerini yerli girdilere uyarlama, enerjiden tasarruf etmek amacıyla modifikasyonlar yapma, ürün kalitesini iyileştirme ve giderek yeni buluşlar geliştirme şeklindeki faaliyetlerinin, sanayi sektörünün teknolojik düzeyini, verimlilik derecesini ve uluslararası pazarlarda rekabet edebilme şansını arttırdığı ve bu sayede ulusal teknolojik yeteneğin artmasına neden olduğu tespit edilmiştir. Çünkü ülke çapında atılıma neden olacak, verimliliği arttıracak, maliyetleri düşürecek teknolojik gelişmelerin, geleneksel görüşün dediği gibi mutlaka büyük, önemli buluşlarla birebir bağlı olmadığı, transfer edilmiş olan teknolojinin iyileştirilmesi ve geliştirilmesi amacı ile firma bazında yapılan küçük teknolojik değişimlerin de aynı derecede olmasa bile benzer sonuçlara götürebileceği ortaya çıkmıştır.

Gelişmekte olan ülkelerde faaliyet gösteren firmaların teknolojiyi transfer etmek yerine mevcut teknolojileri kendi bünyelerinde süreçleri ile birlikte anlama, özümseme, iyileştirme amacı ile yaptıkları AR&GE faaliyetleri ise teknolojik alanda birçok gelişmeye katkıda bulunmuştur. AR&GE; yeni bir ürün üretilmesi, ürün kalitesi veya standardının yükseltilmesi, maliyet düşürücü ve standart yükseltici maliyette yeni tekniklerin uygulanması, üretimle ilgili olarak yeni bir teknoloji geliştirilmesi veya yeni teknolojinin yurt koşullarına uyumu konusunda bilimsel esaslara uygun ve araştırma-geliştirme faaliyetlerinin her safhasını belirleyecek mahiyette hazırlanmış ve sonuçlarının faydalı araç, gereç, malzeme, ürün, yöntem, sistem ve üretim tekniklerine dönüştürülmesi veya mevcut teknoloji ile

(15)

Verilen bu bilgiler ışığı altında yapılan çalışma ile kurulan ekonomik modeller vasıtasıyla firmalar arasında teknoloji transferinin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği incelenmiş ve bunun yanında teknoloji transferi yerine AR&GE yapmanın ne gibi sonuçlara yol açacağı belirlenmeye çalışılmıştır. Modellerin çözümünde oyun teorisinden faydalanılmıştır.

Yapılan çalışma toplam 7 bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünden sonraki 2. bölümde, uluslararası ticaret teorilerinin gelişiminden kısaca bahsedildikten sonra yapılan çalışma ile doğrudan bağlantılı olan stratejik ticaret politikaları ve tekelci rekabet teorisi ayrıntılı bir biçimde ele alınmıştır.

3. bölümde, yapılan çalışma kapsamında kurulan modellerin çözümünde faydalanılan oyun teorisi ile ilgili temel nitelikte bazı bilgiler verildikten sonra, uluslararası teknoloji transferi, lisans anlaşmaları ve AR&GE konuları üzerinde durulmuştur. 4. bölümde yazın taraması sonucunda belirlenen ve tezle doğrudan ilişkili olduğu düşünülen makale incelemelerine yer verilmiştir.

5. bölümde teknoloji transferi ele alınmıştır. Bu doğrultuda firmalar arasında teknoloji transferinin sabit ödemeli ve üretim miktarına bağlı teknoloji lisansı biçiminde iki farklı şekilde yapılabileceği varsayılmıştır. Kurulan modeller yardımıyla bu iki yönteme bağlı olarak firmalar arasında teknoloji transferinin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği incelenmiştir.

6. bölümde firmaların teknolojiyi transfer etmek yerine AR&GE yaptıkları varsayılmıştır. Bu varsayım altında kurulan model yardımıyla denge durumunda ortaya çıkan sonuçlar verilmiştir.

7. ve son bölümde ise bulunan tüm sonuçlar özetlenerek denge durumunda ortaya çıkan üretim miktarları, firma karları, sosyal refah ve sübvansiyon seviyeleri arasında bir kıyaslama yapılmıştır. Ayrıca kurulan modelleri daha de geliştirebilmek için ne gibi değişiklikler yapılabileceği konusu üzerinde durulmuştur.

(16)

2. ULUSLARARASI TİCARET VE STRATEJİK DIŞ TİCARET

Uluslararası ticaret çok kapsamlı ve başlı başına ayrı bir inceleme konusu olup, çalışma kapsamında yalnızca bu alanda geliştirilmiş olan teori ve modellerin bir kısmından kısaca bahsedilmiştir. Bu doğrultuda öncelikle geliştirilen teori ve modellere değinilmiş, daha sonra da dış ticaret konusunda çeşitli bilgiler verilmiştir.

2.1. Uluslararası Ticaret Teorileri ve Modelleri

Uluslararası ticaret alanında bilimsel yöntemlerle incelemeler yapan ilk kişi Adam Smith’dir. Adam Smith, “Mutlak Üstünlükler Teorisi” olarak adlandırılan teoriyi geliştiren kişidir. Teoriye göre, bir ülke diğer bir ülkeye göre hangi malları daha düşük maliyetle üretiyorsa, o malların üretiminde uzmanlaşmalı ve bunları ihraç ederek pahalıya üretebildiklerini dış ülkeden ithal etmelidir. Teoride göz önüne alınan tek arz faktörü emektir. Sermaye, girişimcilik, doğal kaynaklar gibi faktörler ise gözardı edilmiştir. Mutlak üstünlükler teorisi, gelişmiş ve az gelişmiş ülkeler arasındaki ticaret gibi uluslararası ticaretin sadece sınırlı bir bölümünü açıklamakta yeterli olmuştur. Gelişmiş ülkelerin kendi aralarında yaptıkları ticaret gibi konuları açıklamakta ise büyük ölçüde yetersiz kalmıştır.

Mutlak üstünlükler teorisinden sonra geliştirilen ve uluslararası ticaretin sebeplerini açıklamaya yönelik en önemli çalışmalardan birisi “Karşılaştırmalı Üstünlük Modeli”dir. Model, David Ricardo tarafından geliştirilmiştir. Buna göre uluslararası ticarette önemli olan bir ülkenin bazı malları başka bir ülkeye göre neden daha ucuza ürettiği değildir. Esas önemli olan üretimdeki üstünlüklerin derecesidir. Diğer bir deyişle, bir ülke diğerine göre hangi malların üretiminde daha yüksek oranda bir üstünlüğe sahipse o mallar üzerinde uzmanlaşmalıdır. Ricardo Modeli, uluslararası ticareti açıklamakta çok önemli bir model olmasına rağmen, bazı eksik yanları da vardır. Bunlar, modelde maliyeti oluşturan tek faktörün emek olması (emek-değer teorisi üzerine kurulu olması), modelle ülkeler arasındaki işgücü verimindeki

(17)

almaması, ülkeler arasında işgücü hareketinin olmadığının varsayılması, modelin sabit maliyetlere ve tam uzmanlaşmaya dayanması, modelin statik bir model olması şeklinde sıralanabilir. Karşılaştırmalı üstünlükler teorisinde tek maliyet bileşeni olan emek yerine, daha sonraları fırsat maliyeti konularak modelin bu eksikliği giderilmeye çalışılmıştır. Fırsat maliyeti, bir malın üretimini bir birim arttırmak için gereken kaynakları serbest bırakmak üzere, başka bir malın üretiminden vazgeçilmesi gereken miktar olarak tanımlanır.

David Ricardo’nun geliştirdiği karşılaştırmalı üstünlükler arz yanlı bir model olup, konunun talep yönüyle ilgilenmemiştir. Klasik iktisatçılardan talep faktörünü ilk kez analize katan iktisatçı John Stuart Mill’dir. Mill’in ortaya attığı karşılıklı talep kanunu, daha sonraları Alfred Marshall tarafından teklif eğrileri analizi ile açıklanmıştır. Teklif eğrileri yardımıyla ülkeler arasındaki ticaret sonucunda oluşan piyasa fiyatlarını belirlemek mümkün hale gelmiştir (Seyidoğlu, 1999) .

Karşılaştırmalı üstünlük modeli, yurtiçi fiyat farklılığının nedenlerini açıklamakta da

yetersiz kalmıştır. Bu eksiklik, Eli Hecksher ve Bertil Ohlin tarafından geliştirilen ve “Hecksher-Ohlin Teorisi” olarak adlandırılan teori tarafından giderilmeye

çalışılmıştır. Paul Samuelson yaptığı çalışmalarla teoriyi bir kademe daha ileri götürerek, uluslararası ticaret sonucunda ortaya çıkan gelirin ülkeler arasında ne şekilde dağıldığını açıklamayı başarmıştır.

Hecksher-Ohlin-Samuelson modelinden üç farklı sonuç çıkarmak mümkündür. Bunlardan birincisi, uluslararası ticaretin birbirini tamamlayan ülkeler arasında olduğudur. Diğer bir deyişle sermaye açısından göreceli olarak üstün olan bir ülke, emek açısından göreceli üstünlüğe sahip olan bir ülke ile ticaret yapmaktadır. İkinci sonuç, ülkeler arasında yapılan ticaretin bileşiminin, ülkelerin karşılaştırmalı olarak üstün oldukları kaynaklara bağlı olmasıdır. Üçüncü ve son sonuç ise uluslararası ticaretin, ülkeler arasında üretim faktörlerinin ticaretini dolaylı olarak etkilemesinden dolayı gelir dağılımında kuvvetli bir etkiye sahip olmasıdır (Schmalensee ve Willig, 1989).

Yapılan araştırmalar sonucunda Hecksher-Ohlin Teorisi’nin ortaya koyduğu sonuçlar ile dünya ticareti sonucunda ortaya çıkan sonuçlar arasında önemli farklılıkların olduğu görülmüştür. Bu farklılığı ortaya koymaya yönelik olarak yapılmış en önemli

(18)

çalışma, 1947 yılında Leontief tarafından gerçekleştirilen ve Amerikan ekonomisini konu alan çalışmadır. Çalışma sonucunda Amerika’nın emek yoğun mallar ihraç edip sermaye yoğun mallar ithal ettiği belirlenmiştir. Halbuki çalışmanın yapıldığı tarihte Amerika, tartışmasız bir biçimde dünyanın en zengin sermaye stokuna sahip olan ülkesidir. Bu sonuç Hecksher-Ohlin Teorisi’nin sonuçları ile tamamen zıttır.

Faktör Donatım Teorisi olarak da adlandırılan Hecksher-Ohlin Teorisi üzerine yapılmış daha pek çok çalışma bulunmaktadır. Bu çalışmaların sonuçlarına bakıldığında, teorinin daha çok gelişmiş ülkelerle az gelişmiş ülkeler arasındaki endüstriler arası ticareti (inter-industry trade) açıklamakta başarılı olduğu belirlenmiştir. Halbuki uluslararası ticarette önemli bir yer işgal eden diğer bir konu ise sanayileşmiş ülkelerin benzer endüstrileri arasında yapılan ticarettir ki, bu ticaretin niteliği endüstri-içi ticaret (intra-industry trade) şeklindedir. Endüstri-içi ticaret, bir ülkenin aynı genel endüstri kapsamındaki farklılaştırılmış malları hem ihraç, hem de ithal etmesi, yani iki-yönlü ticaret olarak tariflenir (Seyidoğlu, 1999). Leontief çelişkisinin Faktör Donatımı üzerinde oluşturduğu tartışmalar ve teorinin endüstri-içi ticareti açıklamakta yetersiz kalması sonucunda, 1960’lardan sonra uluslararası ticareti açıklamak üzere yeni yeni teoriler ortaya atılmıştır. Bu teorilerden bazıları,

 Nitelikli İşgücü Teorisi  Teknoloji Açığı Teorisi  Ürün Dönemleri Teorisi  Tercihlerde Benzerlik Teorisi  Ölçek Ekonomileri Teorisi  Tekelci Rekabet Teorisi şeklinde sıralanabilir.

Yukarıda verilen teorilerden yapılan çalışma ile doğrudan bağlantılı olması nedeniyle yalnızca Tekelci Rekabet Teorisi üzerinde durulacaktır.

(19)

2.1.1. Tekelci Rekabet Teorisi

Endüstri-içi ticareti açıklamakta kullanılan ilk formel model 1979 yılında Krugman tarafından geliştirilmiştir. Modele göre uluslararası ticaret ölçeğe göre artan getiriden kaynaklanmaktadır. Gerçekleştirilen bu ticaret, tamamen benzer yapıdaki ülkeler arasında Chamberlin’in tekelci rekabeti ile temsil edilen bir ortamda yatay olarak farklılaştırılmış ürünlerin ülkeler arasında değişimi esasına dayanmaktadır. Daha sonraları Dixit, Norman, Ethier, Lancaster, Krugman ve Helpman gibi araştırmacılar tarafından geliştirilen modeller de, endüstri-içi ticareti açıklamak üzere Chamberlin’in tekelci rekabet yaklaşımından faydalanmıştır (Bhattacharyya, 2001). Özetle tekelci rekabet teorisi, uluslararası ticareti endüstri-içi mal farklılaştırması ve ölçek ekonomileri ile açıklamaya çalışmıştır. Teori ile ölçek ekonomileri yanında aksak rekabet de uluslararası ticareti açıklamakta göz önüne alınan bir unsur halini almıştır. Halbuki faktör donatım teorisinde ya da genel olarak standart uluslararası ticaret teorisinde daha önceleri yapılan varsayım, ticarete giren malların benzer nitelikte olduğudur. Bu da aslında mal ve faktör piyasalarında tam rekabet varsayımında bulunmanın bir sonucudur.

Uluslararası ticaret konusu kısaca bu şekilde incelendikten sonra şimdi de stratejik dış ticaret konusuna değinilecektir.

2.2. Stratejik Dış Ticaret Politikaları

Devletlerin amacı, ülke menfaatlerini göz önünde bulundurarak ekonomilerinin gelişmesini ve daha iyi bir duruma gelmesini sağlamaktır. Ülke içinde gerçekleştirilen ticari faaliyetler yanında yapılan dış ticareti de ekonominin gelişimini doğrudan etkilemektedir. Diğer bir deyişle dış ticaret politikası, ülkenin genel ekonomi politikasının bir bölümüdür.

Devletlerin dış ticareti düzenlemek üzere yaptıkları müdahaleler dolaysız veya dolaylı bir nitelik taşıyabilir. Gümrük vergileri ve kotalar doğrudan dış ticarete yönelik müdahaleler kapsamına girer. Bunların amacı doğrudan doğruya ülkenin dış ticaret akımlarını sınırlandırmak, özendirmek veya bu işlemlerin yapılış şekillerini düzenlemektir. Ülkede enflasyonu, işsizliği önlemek ve dolayısıyla yurtiçi

(20)

faaliyetleri düzenlemek üzere uygulanan politikalar ise hem ithalatı, hem de ihracatı dolaylı olarak etkiler. Bunlar da dolaylı nitelikte olan müdahalelerdir.

Dış ticareti düzenlemek üzere devletlerin kullanabileceği çeşitli dış ticaret politikası araçları bulunmaktadır. Genel olarak bu araçlar gümrük tarifleri, tarife dışı araçlar, ihracatın özendirilmesi ve bağlı ticaret şeklinde sıralanabilir. Bunlardan tarife dışı araçlar arasında miktar kısıtlamaları, tarife benzeri faktörler, görünmez engeller ve gönüllü ihracat kısıtlamaları yer almaktadır. Mevcut olan bu araçlardan hangisinin kullanılması gerektiği ülkenin gelişmişlik düzeyi, sahip olduğu kaynaklar, imzalamış olduğu uluslararası anlaşmalar ve siyasi amaçları ile doğrudan ilişkilidir. Örneğin devletler, gelişmekte olan ve bebek endüstri olarak nitelendirilen endüstrileri desteklemek ve uzun vadede bu endüstrilerde faaliyet gösteren firmaların dünya çapında rekabet edebilmelerini sağlamak üzere ithalatta yüksek seviyeli tarifeler uygulamaktadır.

Dış ticaret konusunda önemli olan bir diğer nokta ise dünya ekonomisinde söz sahibi olan ülkelerin dış ticaret politikalarının tüm dünya ülkelerini etkilemesidir. Özellikle koruma amacına yönelik olan politikalar diğer ülkeleri derinden etkileyebilir. Örneğin ABD’nin koyduğu bir gümrük vergisi, bu piyasaya mal ihraç eden ülkeleri güç durumda bırakarak onları da benzer önlemler almaya zorlayabilir. Dolayısıyla büyük ülkelerin başlattıkları dış ticareti sınırlandırıcı politikalar hızla çevreye yayılır ve dünya ekonomisini bir daralma sürecine sokabilir (Seyidoğlu, 1999).

Stratejik ticaret politikası dış ticarette koruyuculuk lehinde geliştirilmiş görüşlerden biridir. Bu görüşe göre sanayileşmiş bir ülke korumacı önlemlerle, gelecekteki hızlı büyümesi için kilit kabul edilen yarı iletkenler, bilgisayar, iletişim araçları ve benzeri endüstrilerde karşılaştırmalı üstünlük yaratabilir. Bunun için koruyucu dış ticaret önlemlerinden, sübvansiyon ve vergi önlemleri vb.den geçici olarak yararlanabilir. Adı geçen endüstriler yüksek risklerle karşı karşıya bulunmakta olan ve ölçek ekonomilerinden faydalanmak üzere büyük miktarlarda üretim yapmayı gerektiren endüstrilerdir. Özetle stratejik ticaret politikası tezine göre ekonomide kilit endüstrilerin özendirilmesi dolayısıyla sağlanan dışsal ekonomilerden bütün ülke yararlanır ve böylece de gelecekteki büyüme olanakları arttırılır.

(21)

Dış ticaret ve stratejik ticaret politikası konusuna bu şekilde kısaca değindikten sonra şimdi de yapılan çalışma dahilinde kurulan modellerde faydalanılan ve tekel rekabetini konu alan bir analiz olan Brander ve Spencer analizi üzerinde durulacaktır. Brander ve Spencer yapmış oldukları analizde, iki ayrı ülkede faaliyet gösteren biri yerli, diğeri ise yabancı iki firmanın ürettikleri ürünlerin tamamını üçüncü bir ülkeye ihraç ettiğini ve Cournot rekabeti yaptıklarını varsaymıştır. Kurulan modelde üretilen ürünlerin iç pazar talebinin sıfır olduğu düşünülmüştür. Bunun yanında firmaların marjinal üretim maliyetlerinin, kullandıkları kaynakların sosyal maliyetine eşit olduğu yaklaşımından yola çıkılarak sosyal refahın yalnızca firma karlarından oluştuğu kabul edilmiştir.

Şekil 2.1 Brander ve Spencer Modelinde Cournot Rekabetine Bağlı Olarak Üretim Miktarları Yabancı firma üretim miktarı Yerli firma üretim miktarı Yerli firma tepki fonksiyonu Yabancı firma tepki fonksiyonu N S

(22)

Modele göre maliyet ve talep koşullarına bağlı olarak her iki firmanın da tepki fonksiyonları negatif eğime sahiptir. Ancak şekilden de görülebileceği üzere yerli firmanın tepki fonksiyonunun eğimi yabancı firmanınkine göre daha büyüktür ve tepki fonksiyonlarının kesişim noktası olan N noktası Nash dengesini vermektedir.

Bu noktada her iki firmanın da elde ettikleri karlar maksimum düzeydedir. N noktasından geçen eğri yerli firmanın eş kar eğrisine karşılık gelmektedir. Yine

Şekil 2.1’e göre yerli firmanın S noktasına karşılık gelen düzeyde üretim yapması durumunda, Cournot-Nash dengesi için elde edeceği kardan daha yüksek bir kar elde edeceği kolayca görülebilir. Çünkü S noktasında, yerli firmanın üretim miktarı artmakta, yabancı firmanınki ise azalmaktadır.2 Bu artış ancak yerli firmanın faaliyet gösterdiği ülkedeki devlet tarafından desteklenmesi ile olabilir. Aksi taktirde her iki firma da Nash dengesine bağlı olarak ortaya çıkan miktarda üretim yapacaklardır.3 Devlet yerli firmayı ihracatı sübvanse etmek suretiyle destekleyebilir. Bu durumda yerli firmanın tepki fonksiyonu sağa doğru kayarken, üretim miktarı da yabancı firmanın tepki fonksiyonu üzerinde güney-doğu yönünde kayar. Yerli firmanın karında ve dolayısıyla ülkenin sosyal refahındaki artış verilen sübvansiyon miktarından daha fazladır. Optimal ihracat sübvansiyonu ise yerli firmanın tepki fonksiyonunun S noktasına kaymasını sağlayacak düzeyde olmaktadır (Brander ve Spencer, 1985).

Brander-Spencer’ın yaptığı analizler sonucu ulaştığı bulgular çeşitli yazarlar tarafından eleştirilmiştir. Eleştirilerin bir nedeni ulaşılan sonuçların Cournot rekabetine bağlı olarak ortaya çıkmasıdır. Halbuki yapılan analizlerde Cournot rekabeti yerine Bertrand rekabetinin yapıldığı kabul edilirse yerli firmanın devlet tarafından sübvanse edilmesi değil, aksine vergilendirilmesi söz konusu olacaktır (Schmalensee ve Willig, 1989). Bertrand rekabetine göre firmalar üretim miktarına göre değil, fiyata bağlı olarak rekabet etmektedir.

(23)

3. OYUN TEORİSİ, TEKNOLOJİ TRANSFERİ, LİSANS ANLAŞMALARI VE AR&GE

Bu bölümde ilk olarak oyun teorisinin gelişimi ve oyun teorisi terminolojisinde kullanılan bazı temel kavramlar açıklandıktan sonra, normal ve ardışık formdaki oyunlarla ilgili bilgiler verilmiştir. Çalışmanın normal formdaki oyunlar adlı kısmında ise baskın stratejilerin bulunması durumunda denge kavramı ile Nash dengesi kavramları ayrıntılı bir biçimde ele alınmıştır.

3.1. Oyun Teorisinin Tarihçesi

Oyun teorisi ilk olarak aksak rekabet piyasalarının ekonomik analizlerinde kullanılmıştır. Bu konudaki 19 yy.da yapılmış en önemli çalışmalar, Fransız ekonomist Augustin Cournot’nun 1838 yılında yapmış olduğu çalışma ile İngiliz ekonomist Francis Edgeworth’un 1881 yılında yapmış olduğu çalışmadır. Francis Edgeworth’un yapmış olduğu çalışmalar daha sonraları Bertrand ve Stackelberg tarafından geliştirilmiştir. Augustin Cournot, günümüzde Cournot modeli olarak adlandırılan ve modern oyun teorisinde yaygın bir biçimde kullanılan modeli ortaya koymuştur.

20. yy’da yapılmış olan en önemli çalışmalardan bir tanesi, 1913 yılında E. Zermelo tarafından yapılmış olan ve satranç oyununu inceleyen bir çalışmadır. Bu çalışmada Zermelo oyunculardan birinin, taşlar satranç tahtasının neresinde olursa olsun her zaman bir kazanma stratejisine sahip olduğunu ve bu nedenle de satranç oyunun her zaman bir çözümü olduğunu göstermiştir. Zermelo’nun oyun teorisine yapmış olduğu en önemli katkı, günümüzde geriye doğru çıkarım yöntemi (backwards induction) olarak adlandırılan ve çeşitli oyunların çözümünde yaygın bir biçimde kullanılan bir yöntemdir.

20. yy’da yapılmış önemli çalışmalardan bir diğeri ise 1928 yılında John Von Neumann tarafından yayınlanmış olan bir çalışmadır. Von Neumann ayrıca 1944 yılında Oskar Morgenstern ile birlikte “Oyun Teorisi ve Ekonomik Davranış”

(24)

ismiyle bilinen ünlü bir kitap yayınlamıştır. Kitapta Von Neumann ve Morgernstern oyun kavramını formalize etmenin yanında ekonomi yazınına 3 önemli katkıda bulunmuştur. Bunlardan birincisi, fayda teorisine getirilmiş aksiyom esaslı bir yaklaşımdır. İkincisi, sıfır toplamlı oyunlar olarak adlandırılan ve iki oyuncudan birinin, oyunu ancak ve ancak diğerinin kaybetmesi durumunda kazanabileceği oyunlar için ortaya çıkacak optimal çözümlerin detaylı bir biçimde karakterize edilmesidir. Üçüncüsü ise oyuncuların işbirliği yaptığı ve ortaklaşa oynanan oyunlar (cooperative games) olarak adlandırılan oyunların oyun teorisine kazandırılmasıdır. Oyun teorisi alanında bir diğer önemli gelişme ise 1950 yılında John Nash tarafından ortaya konulan ve günümüzde Nash dengesi (Nash Equilibrium) olarak adlandırılan kavramdır. Nash’in yapmış olduğu bu çalışma sayesinde sıfır toplamlı oyunlar yanında sıfır toplamlı olmayan, yani her iki oyuncunun da birlikte kazanıp kaybedebileceği, oyunları çözmek mümkün hale gelmiştir. Nash’in çözüm kavramı, daha önceden Cournot tarafından oligopolistik pazarlar üzerinde yapılmış olan çalışmalara dayanmaktadır. Katkılarından dolayı John Nash, 1994 yılında ekonomi dalında Nobel ödülünü kazanmaya layık görülmüştür. Nash, ödülü John Harsanyi ve Reinhard Selten tarafından paylaşılmıştır.

Reinhard Selten 1965’li yıllara dayanan çalışmalarında Nash dengesi kavramını dinamik oyunlara uyarlamayı başarmıştır. Bu tip oyunlarda oyuncunun mevcut durumda yapacağı bir hareket, oyunun sonraki aşamalarında ortaya çıkacak olan sonuçları önemli ölçüde etkilemektedir. Selten bu noktadan hareketle akla uygun davranmayı öngören bir yöntem geliştirmiştir.

Harsanyi ise 1967-1968 yıllarında yapmış olduğu çalışmalarla Nash’in geliştirmiş olduğu fikirleri, oyuncuların birbirleriyle ilgili tam olarak bilgi sahibi olmadığı tipteki oyunlara adapte etmiştir (Dutta, 1999).

1980’lı yıllardan sonra oyun teorisine çeşitli katkılarda bulunan araştırmacılar arasında, David M. Kreps, Robert Wilson, Elon Kohlberg, Jean-François Mertens, Drew Fudenberg ve Jean Tirole gibi isimler yer almaktadır.

(25)

3.2. Oyun Teorisi İle İlgili Bazı Temel Kavramlar

Oyun teorisi, birbirleriyle etkileşim halinde bulunan oyuncuların alternatif durumlardaki tercihlerine veya elde edecekleri faydaya bağlı olarak oynadıkları oyunun ne şekilde sonuçlanacağını belirlemeyi amaçlar. Oyunculardan birisinin yaptığı bir hareket, diğerlerinin davranış biçimini direkt olarak etkilemektedir.

Oyun teorisi özellikle az sayıda firmanın birbirleriyle rekabet halinde olduğu endüstrilerin ekonomik analizinde çok faydalı bir araçtır. Çünkü bu tip endüstrilerde bir firmanın alacağı bir karar ya da diğer bir deyimle gerçekleştireceği bir eylem, rakip firmaların karlılık düzeylerini doğrudan etkileyecektir. Karar verilecek faktörlerden bazıları, üretilecek ürün miktarı, ürünün fiyatı, yapılacak araştırma ve geliştirme miktarı ve kullanılacak pazarlama teknikleridir.

Oyun teorisinde oyunlar iki farklı şekilde ifade edilir. Bunlar oyuncuların eş zamanlı olarak hareket ettikleri ve matris formda gösterilen normal formdaki oyunlar (normal form games) ile oyuncuların farklı zamanlarda hareket ettikleri, matris formda ya da bir oyun ağacı ile temsil edilen ve ardışık oyunlar (extensive form games) olarak isimlendirilen oyunlardır.

Oyun teorisi kapsamında bir diğer önemli unsur ise oyuncuların gerçekleştirecekleri stratejilerdir. Stratejiler 2 farklı şekilde olabilir. Bunlardan birincisi saf stratejiler olarak adlandırılan ve oyuncunun olası stratejilerden yalnızca bir tanesini gerçekleştirdiği stratejilerdir. Diğeri ise karışık stratejiler olarak adlandırılan ve oyuncunun her bir stratejiyi belirli bir olasılıkla gerçekleştirdiği stratejilerdir.

3.3. Normal Formdaki Oyunlar

Her oyunun üç temel bileşeni bulunmaktadır. Ekonomik bir olayın, oyun teorisi çerçevesinde incelenebilmesi için her zaman bu üç temel bileşenin tanımlanması gerekmektedir. Normal formdaki oyunlar aşağıdaki bileşenlerle ifade edilir:

1. N adet oyuncudan oluşan oyuncu uzayı, i = {1, 2, ..., N}

2. Her bir oyuncu i, i I, Ai ile gösterilen bir strateji uzayına sahiptir. Strateji uzayı

(26)

Ai ={ ki i i i a a

a1, 2,...., } şeklinde her bir oyuncunun gerçekleştirebileceği ki sayıda

stratejiden oluşmaktadır. Oyunun sonucu a = (a1, ...., ai, ...., aN) şeklinde her oyuncunun gerçekleştirmiş olduğu stratejilerin listesi ile gösterilmektedir.

3. Her bir oyuncu i, πi ile gösterilen bir getiri fonksiyonuna sahiptir.

Aşağıda iki ülke arasında oynanan ve matris formda gösterilmiş olan örnek bir oyun yer almaktadır.

Ülke 2 Savaş Barış Ülke 1 Savaş 1 1 3 0

Barış 0 3 2 2

Şekil 3.1 Savaş-Barış Oyunu4

Buna göre oyunu oynayan ve Ülke 1 ve Ülke 2 olarak adlandırılan N=2 oyuncu bulunmaktadır. Oyuncular benzer strateji uzaylarına sahiptir. Ai = {Savaş, Barış}, i = 1, 2. Oyunun dört olası sonucu bulunmaktadır. Bunlar, (Savaş, Savaş), (Savaş, Barış), (Barış, Savaş), (Barış, Barış) şeklindedir. Şekilde gösterilen dört hücre ile oyunun olası sonuçları gösterilmektedir. Örneğin oyunun sonucunun a = (Savaş, Barış) şeklinde olması durumunda, 1. ülke 2. ülkeye savaş açacak, 2. ülke ise barış durumunu koruyacaktır. Böyle bir durumda 1. oyuncu, bu oyundan 3 birimlik bir fayda sağlarken, 2. oyuncu bu durumda hiç fayda sağlayamayacaktır.

Şekil 3.1’de gösterilen tarzdaki oyunlar, literatürde mahkumların ikilemi (Prisoners’ Dilemma) olarak adlandırılmaktadır. Adı geçen oyunda oyuncular, birbirleriyle mücadele halinde olan iki ülke yerine belirli bir suç işlediklerinden şüphelenilen fakat polisin kesin kanıtlara sahip olmadığı iki mahkum adayıdır. Mahkumlar iki farklı hücreye konulmuş ve kendilerine suçu ortak işlediklerini kabul etmeleri durumunda daha düşük cezaya çarptırılacakları söylenmiştir. Eğer Şekil 1’de Savaş yerine itiraf, barış yerine de itiraf etmeme yazılırsa bahsedilen bu oyun elde edilmiş olur.

(27)

3.3.1. Denge Kavramları

Oyunun uygun şekilde tanımlanmasından sonraki adım, olası sonuçlardan hangisinin oyunun sonucu olacağını belirlemektir. Bunun için de denge sonucu / sonuçlarını elde etmeyi sağlayan çeşitli yöntemlerden yararlanılır.

Bir oyunun sonucu, yani tüm oyuncuların, oyunun sonucunda seçtikleri stratejiler a = (ai, a-i) şeklinde ifade edilebilir. Bu gösterimdeki ai, i. oyuncunun seçeceği stratejiyi, a-i ise oyunu oynayan diğer oyuncuların stratejilerini ifade etmektedir. 3.3.1.1 Baskın Stratejilerin Bulunması Durumunda Denge Kavramı

Oynanan oyunlarda oyuncuların baskın strateji olarak adlandırılan (dominant action) stratejilere sahip olması oldukça istenen bir durumdur. Çünkü böyle bir durumda oyuncuların oyunu ne şekilde oynayacaklarını ve dolayısıyla oyunun sonucunu belirlemek oldukça kolaydır. Baskın stratejiyle, bir oyuncunun karşısındaki oyuncu/oyuncular her ne şekilde hareket ederse etsin, daima aynı biçimde hareket etmesi kastedilmektedir. Bunu şu şekilde açıklamak mümkündür:

i i i i i i i i A a ), a , (a π ) a , a ( π ~      ... (3.1) 1 no.’lu ifadeden de görülebileceği gibi i. oyuncunun i

a~ şeklindeki bir strateji kendisi için baskın bir stratejidir. Çünkü bu strateji, i. oyuncuya diğer oyuncular

oyunu her ne şekilde oynarlarsa oynasınlar daima maksimum faydayı sağlamaktadır. Şekil 3.1’de verilen oyunda 1. ülke için baskın strateji savaştır.

) , ( 0 1 ) , ( 1

1 Savaş Savaş Barış Savaş

    ... (3.2) ) , ( 2 3 ) , ( 1

1 Savaş Barış Barış Barış

    ... (3.3)

Oyunun simetrik olması sebebiyle 2. oyuncu için de baskın strateji savaş olacaktır. Bu tip oyunlarda denge durumuna her bir oyuncunun kendisine ait olan baskın stratejiyi gerçekleştirmesi halinde ulaşılır. Şekil 3.1’deki oyunun sonucu bu ifadeden yola çıkarak (a1, a2) = (Savaş, Savaş) şeklinde olacaktır. Ancak gerçek yaşamda genellikle oyuncuların bu şekilde baskın stratejilere sahip olduğu oyunlarla karşılaşmak pek mümkün olmamaktadır. Aşağıda bu duruma bir örnek verilmiştir:

(28)

Mehmet Opera Futbol Ayşe Opera 2 1 0 0

Futbol 0 0 1 2 Şekil 3.2 Cinsiyetlerin Savaşı5

Şekil 3.2’de matris formda gösterilmiş olan oyundan görülebileceği üzere oyun 2 oyuncu arasında oynanmakta ve oyuncuların operaya gitmek veya futbol maçı izlemek şeklinde gerçekleştirebilecekleri iki farklı strateji bulunmaktadır. Elde edilecek faydalar göz önüne alındığında ise oyuncuların aynı stratejiyi gerçekleştirmeleri durumunda daha fazla fayda sağlayacakları görülmektedir. Bu oyun için oyuncuların baskın stratejilerinin bulunup bulunmadığı incelendiğinde şu sonuçlar elde edilir:

0 ) , ( 2 ) , ( 1

1 Opera Opera Futbol Opera

 ... (3.4) 0 ) , ( 1 ) , ( 1

1 Futbol Futbol Opera Futbol

 ... (3.5)

Benzer şekilde 2 no.’lu oyuncu olan Mehmet, Ayşe’nin operaya gitmesi durumunda operaya gidecek, aksi taktirde futbol maçına gitmeyi tercih edecektir. Başka bir deyişle bir oyuncunun gerçekleştireceği strateji, diğer oyuncunun stratejisine göre değişiklik göstermektedir. Oyuncular için baskın stratejiler söz konusu değildir. Bu tip oyunları, oyuncuların baskın stratejilerinin bulunması durumundaki denge kavramı yerine Nash dengesi kavramından yararlanarak çözmek mümkündür.

3.3.1.2 Nash Dengesi Kavramı

N tane oyuncu arasında oynanan bir oyunda, eğer hiç bir oyuncu â = (â1, â2, ..., âN), (âi Ai, i = 1, 2, ..., N) şeklinde ifade edilen denge koşulundan, diğer oyuncuların gerçekleştirdikleri stratejileri değiştirmemesi durumunda bir sapma göstermiyorsa Nash dengesine ulaşılmış demektir. Bir oyuncu eğer denge durumunda diğer oyuncuların stratejilerini değiştirmemesine karşın başka bir biçimde hareket ederse,

(29)

elde edeceği fayda denge durumuna göre daha düşük kalır. Nash dengesi koşulunu şu şekilde özetlemek mümkündür: ) ˆ , ( ) ˆ , ˆ ( i i i i i i a a a a  , aiAi, i = 1, 2, ...., N ... (3.6)

Bu noktada oynanan herhangi bir oyunda oyuncular için baskın stratejilerin bulunması durumunda ulaşılan denge durumunun, aynı zamanda Nash dengesine karşılık geldiğini söylemek mümkündür. Çünkü baskın stratejilerin bulunması halinde her oyuncu, kendisine ait baskın stratejiyi gerçekleştirmesi durumunda en yüksek fayda düzeyine ulaşacaktır. Şekil 3.1’de verilen oyun için (Savaş, Savaş) koşulu hem Nash dengesini, hem de baskın stratejilerin bulunması durumundaki denge koşulunu vermektedir.

Her Nash dengesinin baskın stratejiler durumunda ortaya çıkan dengeyi vermesi söz konusu değildir. Çünkü bir oyunun birden fazla Nash dengesi olması muhtemeldir. Bu durum Şekil 2’de verilen oyunla açıklanabilir. Şekil 3.2’de verilen oyun için 2 Nash dengesi bulunmaktadır. Bunlar (Opera, Opera) ve (Futbol, Futbol)’dur.

Bazı durumlarda ise Nash dengesini elde etmek mümkün olmamaktadır. Şekil 2’de verilen oyunun aşağıdaki biçimde değiştirilmesi halinde, oynanan oyun neticesinde şu sonuçlara ulaşılmaktadır:

Mehmet Opera Futbol Ayşe Opera 2 0 0 2

Futbol 0 1 1 0

Şekil 3.3 Cinsiyetlerin Savaşı – Nash Dengesinin Bulunmaması Hali

π1 (Opera, Opera) = 2 > π1 (Futbol, Opera) = 0 ... (3.7) π1(Futbol, Futbol) = 1 > π1(Opera, Futbol) = 0 ... (3.8) π2 (Opera, Futbol) = 2 > π2 (Opera, Opera) = 0 ... (3.9) π2 (Futbol, Opera) = 1> π2(Futbol, Futbol) = 0 ... (3.10) Görüldüğü gibi oyuncuların stratejileri hiç bir hücrede kesişmemekte, diğer bir deyişle Nash dengesine ulaşmak mümkün olmamaktadır.

(30)

Tüm bu bilgiler ışığında oyun teorisi kapsamında oyunların denge koşullarını elde edebilmek üzere en yaygın biçimde kullanılan kavram, tepki fonksiyonu kavramıdır. Tepki fonksiyonu kavramı ile bir oyuncunun, karşısındaki oyuncunun stratejisine vereceği tepki anlatılmak istenmektedir.

N adet oyuncunun oynadığı bir oyunda, i. oyuncunun (i = 1, 2, ..., N) en iyi tepki fonksiyonu Ri(a-i) ile temsil edilir. İfadede geçen a-i, i. oyuncu dışında kalan oyuncuların gerçekleştirmesi muhtemel stratejileri ifade edilmektedir. Bu durumda i. oyuncu, ai = Ri(a-i) şeklinde vereceği tepki ile πi(ai, a-i) fonksiyonunu, başka bir deyişle elde edeceği faydayı maksimize etmektedir. İşte bu şekilde tüm oyuncuların en iyi tepki fonksiyonlarının kesişim noktası belirlenerek denge durumuna ulaşılmaktadır. Şekil 2’deki oyunda (Opera, Opera) ve (Futbol, Futbol) sonuçları Ayşe ve Mehmet için en iyi tepki fonksiyonlarının kesişim noktasını vermekte ve bu nedenle Nash dengesine karşı gelmektedir.

3.4. Ardışık Formdaki Oyunlar

Ardışık formdaki oyunların özelliği normal formdakilerin aksine oyuncuların eş zamanlı olarak değil, farklı zamanlarda hareket etmeleridir. Bu formdaki oyunların en büyük faydası kurulan modellere zaman bileşenini ilave edebilmektir.

Düğümler arasında bir bağlantının olmadığı ardışık formdaki oyunlar aşağıdaki bileşenlerden oluşur (complete information hali):

1. Başlangıç düğümü (starting node), diğer karar düğümleri (decision nodes), nihai düğümler (terminal nodes) ve her bir düğümü bir sonrakine bağlayan dallardan oluşan oyun ağacı.

2. N ≥ 1’den fazla sayıda oyuncu, i = 1, 2, ..., N.

3. Her bir karar düğümünde eylemi gerçekleştirecek olan oyuncunun adı.

4. Her bir düğüm noktasında gerçekleştirilmesi muhtemel stratejilerden oluşan strateji uzayı.

(31)

Pilot hareket eder I

Pilot Küba’ya uçar Pilot New York’a uçar

Terörist hareket eder IIC

Terörist hareket eder IIN B NB B NB πp = -1 πt = -1 πp = 1 πt = 1 πp = -1 πt = -1 πp = 2 πt = 0

Şekil 3.4’de ardışık formda verilen bir oyunun şematik gösterimi verilmiştir. Minneapolis ile New York arasında sefer yapan bir uçağa binmiş olan terörist uçağın belirli bir seviyeye ulaşmasından sonra pilot kabinine giderek, pilotun uçağı Küba’ya uçurmaması durumunda bombaları patlatacağını söylemiştir.

Şekil 3.4 Pilot – Terörist Oyunu

Teröristin tehdidini işiten pilot başlangıç düğümünde ilk hareket eden oyuncudur. Başlangıç düğümünde pilotun strateji uzayı pilot

I

A = {New York, Küba} şeklindedir. Pilotun hareketinden sonra sıra teröriste gelir. Pilot başlangıç aşamasında uçağı ya New York’a ya da Küba’ya yönlendirebilir. Eğer pilot uçağı New York’a yönlendirirse teröristin strateji uzayı, terörist

I

A ={Bombalama, Bombalamama}; eğer

pilot uçağı Küba’ya yönlendirirse teröristin strateji uzayı benzer şekilde

terörist I

A ={Bombalama, Bombalamama} şeklinde olacaktır. Karar düğümleri IIC ve IIN olmak üzere iki tanedir.

Ardışık formdaki oyunlarda strateji kelimesi, normal formdaki oyunlardan biraz farklı bir anlamda kullanılmaktadır. Ardışık formdaki oyunlarda strateji, hareket sırası gelen bir oyuncunun her bir karar düğümünde gerçekleştireceği eylemin bir araya gelmesinden oluşan bir listedir. Pilot – terörist oyununda teröristin karar düğümlerindeki stratejileri, (B, B), (B, NB), (NB, B), (NB, NB) şeklinde olarak üzere 4 adettir. Uçağın pilotu da 2 farklı şekilde hareket edebileceğinden dolayı bu oyunun 8 muhtemel sonucu vardır.

(32)

Ardışık formdaki oyunlarla ilgili bir diğer önemli nokta ise oyun ağacı şeklinde gösterilen yapının normal formdaki matris gösterimle de ifade edilebileceğidir. Şekil 3.4’de oyun ağacı şeklinde verilen gösterim matris formda şu şekildedir:

Terörist

(B, B) (B, NB) (NB, B) (NB, NB)

Pilot New York -1 -1 2 0 -1 -1 2 0

Küba -1 -1 -1 -1 1 1 1 1

Şekil 3.5 Pilot – Terörist oyununun matris formda gösterimi

Şekil 3.5’deki gösterimden yararlanılarak oyunun 3 farklı Nash dengesine sahip olacağı söylenebilir. Bunlar (NY, (NB, NB)), (NY, (B, NB)), (Küba, (NB, B)) şeklindedir. Ancak bu sonuçlardan hangisinin oyunun gerçek sonucu olacağını belirleyebilmek için oyunun alt oyunlardan başlanarak çözülmesi gerekir.

Pilot-terörist arasında oynanan oyunun 3 alt oyunu vardır. Bunlardan bir tanesi oyunun kendisi, diğer ikisi ise sırasıyla IIC ve IIN başlangıç düğümleri ile başlayan oyunlardır. Teröristin bu iki alt oyunda ne şekilde hareket edeceğini belirleyebilmek için, oyunun sonucunda elde edeceği fayda değerlerine bakmak gerekir. Her iki durumda da yani pilotun uçağı Küba’ya yada New York’a yönlendirmesi durumunda, terörist uçağı bombalamaması halinde daha yüksek bir fayda düzeyine ulaşacağı Şekil 4’deki değerlere bakılarak kolayca söylenebilir. Böyle bir durumda teröristin hareket tarzı bombayı patlatmamak şeklinde olacaktır. Oyunun ikinci aşamasında teröristin bu şekilde davranacağının farkına varan pilotun amacı ise teröriste benzer şekilde elde edeceği faydayı en çoklamaktır. Bu durumda pilot uçağı New York’a doğru uçuracaktır. Diğer bir deyişle, oyunun sonucu daha önceden ifade edilen muhtemel üç sonuçtan yalnızca biri olan (NY, (NB, NB)) şeklinde olacaktır. Oyunların bu şekilde son aşamadan başlanarak geriye doğru çözülmesine “geri doğru çıkarım yöntemi” adı verilmektedir.

3.5 Cournot Pazar Yapısı

Cournot pazar yapısı oligopol niteliği taşıyan bir pazarda, firmalar arasında üretilen ürün miktarına bağlı olarak yapılan rekabetin analizinde çok yaygın bir biçimde

(33)

aksine sınırlı sayıda firma bulunduğundan, arz ve talep eşitliğine bağlı olarak ortaya çıkan denge fiyatı bir veri olarak alınmaz. Bunun yerine firmalar üretim miktarlarını belirleyerek fiyatı tespit ederler.

Yapılan çalışma ile doğrudan bağlantılı olması nedeniyle bu kısımda yalnızca ele alınan pazarda iki firmanın rekabet ettiğini varsayan Cournot duopol modeli üzerinde durulacaktır. Ancak pazarda belirli sayıda firmanın bulunması durumunda da benzer işlemler yapılarak denge üretim miktarları kolayca belirlenebilir (Shy, 1996).

Yalnızca iki firmanın bulunduğu bir endüstride firmaların maliyet fonksiyonları,

0 c , c 2; i q c ) (q TCi ii i 1, 1 2  ... (3.11) ve talep fonksiyonu, i c a 0, b a, bQ a Q p( )  ,   ... (3.12) şeklinde olsun. (3.12) no.'lu ifadede geçen Q, iki firmanın toplam üretim miktarını simgelemektedir. Verilen bu ifadelere dayanılarak öncelikli olarak oyunun tanımlanması gerekmektedir.

Oyun iki firma arasında oynanmaktadır. Her iki firmanın da eş zamanlı olarak üretim miktarlarını belirledikleri düşünüldüğünde, firmaların stratejileri qi є Ai ≡ [0, ∞) şeklinde olmaktadır. Getiri fonksiyonu ise firmaların karlarından oluşmakta ve πi (q1, q2) = p (q1+q2)qi - TCi (qi) şeklinde ifade edilmektedir.

{pc, q1c, q2c} üçlüsü eğer aşağıdaki koşullar sağlanırsa Cournot-Nash dengesini verir: 1. Verilen bir q2 = q2c değeri için 1. firmanın karını maksimize eden q1c değeri

belirlenir.

2. Verilen bir q1 = q1c değeri için 2. firmanın karını maksimize eden q1c değeri belirlenir.

3. q1c ve q2c belirlendikten sonra pc = a - b (q1c+ q2c) denge fiyatı belirlenir. Hesaplanan pc, q

(34)

Bu koşullara bağlı olarak firmalardan birinin, diğer firmanın hesaplanan denge düzeyinde üretim yapması durumunda üretim düzeyini değiştirerek daha fazla kar etmesi imkansızdır. Dolayısıyla dengedeki Cournot üretim miktarları Nash dengesi oluşturmaktadır.

1. firmanın karını maksimize eden üretim miktarı,

0 2 ) , ( 1 2 1 1 2 1 1        c bq bq a q q q c  ... (3.13)

biçimindedir. Diğer bir deyişle, 1. firma marjinal geliri olan MR(q1) = a-2bq1-bq2

değerini marjinal maliyeti olan c1’e eşitlerse maksimum karı elde etmiş olur. 1. firmanın ürün miktarına bağlı olarak ikinci dereceden türevi ∂2π

1/(∂q1)2 = -2b<0 olduğundan bulunan nokta mutlak maksimumu verir. Sonuç olarak q1’in q2’nin bir fonksiyonu şeklinde çözülmesi durumunda 1. firmanın tepki fonksiyonu olan R1(q2) belirlenmiş olur. 2 1 2 1 1 2 1 2 ) ( q b c a q R q     ... (3.14)

Benzer biçimde 2. firmanın tepki fonksiyonu,

1 2 1 2 2 2 1 2 ) ( q b c a q R q     ... (3.15)

(35)

Şekil 3.6 Cournot Rekabetine Bağlı Tepki Fonksiyonlarının Şematik Gösterimi Her iki tepki fonksiyonunun da negatif eğime sahip olmasından dolayı firmalardan birisi üretim miktarını arttırırsa, diğer firma üretim miktarını düşürmek zorunda kalmaktadır.

(3.14) ve (3.15) no.’lu denklemlerin ortak çözülmesi sonucunda denge üretim miktarları, 3b c 2c a q , 3b c 2c a q c 2 1 2 2 1 c 1       ... (3.16)

olarak bulunur. Buna bağlı olarak fiyat ve firma karları,

b c c a c c a pc i i j 9 ) 2 ( , 3 2 2 1       ... (3.17) şeklinde olur. b c a 2 b c a 2 1  b c a 2 2  b c a1 1 q 2 q c q1 c q2

(36)

3.6 Uluslararası Teknoloji Transferi, Lisans Anlaşmaları ve AR&GE

Teknolojik alanda meydana gelen baş döndürücü gelişmeler dolayısıyla firmalar, her geçen gün yepyeni özelliklere ve daha üstün niteliklere sahip olan ürünler üretmekte ve bunları çok kısa sürede kullanıcıların beğenisine sunmaktadırlar. Günümüzde teknoloji artık diğer üretim faktörlerine göre üretimde rekabet üstünlüğü sağlayan temel girdi durumuna gelmiştir. Bu nedenle teknoloji, eskisine nazaran firmalar tarafından çok daha fazla önemle ele alınan ve aynı zamanda uluslararası ekonomik ilişkiler ağının ayrılmaz bir parçası haline gelmiş bir faktördür.

Teknolojinin önemi bu şekilde kısaca verildikten sonra şimdi de teknolojinin tanımı üzerinde durulacaktır. Teknoloji, yeni bir mal ortaya çıkartan veya mevcut malların daha ucuz ve kaliteli biçimde üretimine olanak veren her türlü bilgi, beceri ve süreçler olarak tanımlanır. Teknoloji mal üretiminin yanında yönetim, pazarlama ve benzeri hizmet ve bilgi konularıyla da ilgili olabilir. Tanımda geçen bilgi, beceri ve süreçlerin tamamı araştırma ve bilimsel bilgi birikimine dayanmaktadır. Bu nedenle de üniversiteler, araştırma kurumları, firmaların araştırma ve geliştirme birimleri ve yapılan bilimsel kongre ve seminerler teknolojik gelişme açısından büyük önem taşımaktadır.

İktisatçıların teknolojik gelişme konusuyla ilgilenmeye başlamaları yakın zamanda olmuştur. Klasik iktisatçılarsa yaptıkları analizlerde teknolojiyi sabit bir bileşen olarak kabul etmişlerdir. Oysa teknolojik gelişme ülkenin dış rekabet gücünü yükselterek ihracat kapasitesini arttıran ve ekonomik büyümeyi hızlandıran kaynakların başında gelmektedir. Bu nedenle de yakın zamanda yapılan çalışmalarla üretimde teknoloji faktörü çeşitli yönleriyle ele alınmaya başlanmıştır. İncelenen konulardan bazıları arasında küçük ve orta ölçekli işletmeler tarafından yapılan uluslararası teknoloji transferi ve bunun üretim üzerine etkileri, teknoloji transferi ve AR&GE’nin uluslararası ticaret üzerine etkileri, devletler tarafından uygulanan çeşitli teknoloji politikalarının uluslararası ticaret üzerine etkileri yer almaktadır. Bir ülkenin bilim ve teknoloji yeteneğini yükseltme, yeni teknoloji üretmeyi veya mevcut teknolojiye transfer yoluyla erişmeyi, onu özümsemeyi, tüm ekonomik

(37)

Bunlardan birincisi, yeniliklerin (innovation) doğrudan doğruya o firmanın kendisi tarafından icat edilmesidir. Yenilik, bir fikri satılabilir, yeni veya geliştirilmiş bir ürün ya da mal ve hizmet üretiminde kullanılan yeni bir yöntem haline dönüştürmek olarak tanımlanmaktadır (İSO, 1998). İkinci yol ise başkaları tarafından geliştirilen teknolojilerin elde edilip kullanılması veya taklidinin yapılmasıdır.

3.6.1 Teknoloji Transfer Kanalları

Teknoloji ya sermaye mallarına dönüştürülmüş olarak ya da yalın biçimde ithal edilir. Başlıca teknoloji transfer kanalları şu şekildedir:

1. Sermaye malları ithaliyle sağlanan teknoloji 2. Dolaysız yabancı sermaye yatırımları 3. Yalın biçimde teknoloji ithali

4. Bilimsel konferanslar, teknik bültenler ve yabancı bilim adamı değişimi programları

5. Teknik yardım programları

Teknoloji transfer kanalları bu şekilde sıralandıktan sonra her biri üzerinde kısaca durulacaktır.

Sermaye malları ithaliyle sağlanan teknoloji transferi, makine ve donanım ithali ile yapılmaktadır. Bu gibi malları üreten bir ülke bunlara aynı zamanda kendi tekniklerini de katmış olur. Az gelişmiş ülkeler bu malları ithal etmekle söz konusu ileri teknikleri de almış olur.

Dolaysız sermaye yatırımları, çok uluslu şirketlerin sınır ötesi bir ülkeye yatırım yapması ile olmaktadır. Yapılan yatırımla birlikte üretim teknolojisi de yatırım yapılan ülkeye girmiş olur. Bu tür yatırımların, ilgili ülkenin ihtiyaç duyduğu alanlara yapılması ve tercihen yerli özel ve kamu işletmeleriyle ortak girişim şeklinde olması, ülkenin teknoloji düzeyinin yükselmesine katkı sağlayabilir.

Yalın biçimde teknoloji ithali ise henüz bir sermaye malına dönüşmemiş olan teknolojinin ithal edilmesi ile olur. Teknolojinin patentini satın almak, lisans anlaşmaları ile teknoloji kiralamak veya ücretli danışmanlık hizmetlerinden

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu el vurm alarından kopan hengâm eler­ den sonra, bir de bacak kaldırıp havaya bir çelme attı mı, seyircile­ rin ağzının suyu akar, bu sefer de ayaklarla

[r]

Proje kapsamında lisanslanan veya devredilen patentlerin uygulamaya alınması için müşteri kuruluşun teknoloji sağlayıcı kuruluştan yapacağı eğitim ve

Budd bu durumu açıklarken ana akım iktisat düşüncesinin çalışmayı, faydayı azaltan bir şey olarak görüldüğünü ve çalışmanın ıstırap oluşturan olan kısmı

İçinde Van Gogh’un aşk öyküsünün yer aldığı defter, şu sıralar Amersfoort’taki Fle- hite Müzesi’nde sergileniyor.. Defterin daha sonra Amsterdam’daki Van

6 — Araştırma geliştirme faaliyetlerini sınırlayan veya tamamen yasaklayan veya lisans alan kuruluşun bu faaliyetleri sonunda ortaya koyacağı patent kanunu olabilecek

Müşteri kuruluş tanımına uyan sermaye şirketleri ve teknoloji sağlayıcı kuruluş tanımına uyan yükseköğretim kurumları, araştırma altyapıları, kamu

Farklı dozdaki hayvan gübresi uygulamalarının pırasanın makro bitki besin elementlerinden toplam N içeriği uygulama dozlarına bağlı olarak farklılık göstermiştir..