2
2 p - ¿ - / Y
- r 7 -
L> 3 - \
HİLMİ ZIYA ÜLKEN
Prof. Dr. Cavit Orhan TÜTENGİL
7
haziran 1974'te A şivan’da toprağa verdiğim izOrd. Prof. Hilmi Ziya Ü lken fikir h ay atı mızın csuı generis» tem silcilerinden biriydi. 1901 - 1974 yıllarını kapsayan yaşam ı boyunca öğrenen, düşünen, arayan ve yazan bir düşü n ü r, b ir öğretim üyesi, T ü rk düşüncesini y u rt dışına da yansıtan yorulm ak bilmez b ir tem silci özelliklerini b aşan y le sü rd ü rd ü ğ ü görülür. Ö lüm ünden birkaç gün önce adım ıza postaladı ğı m ektubunda «Birinci baskısı 1951’de Inter- n a ’ionales Soziologenlexikon adiyle B ersdorf tarafın d an yayınlanm ış olan Dünya Sosyolog la rı Sözlüğünde T ürk sosyolog ve sosyal bilim ad am ların a ait m addelerin yazılm ası görevini alm ış bulunuyorum » diyordu. Ansızın gelen ölüm, bu «görev»i gibi bazı tasarıların ı da va rım bırakm ış oldu.Hilmi Ziya Ü iken’den fik ir hayatım ıza d er gilerde ve gazete sayfalarında kalan yüzlerce yazının yanısıra, sayısı 70 i aşan irili ufaklı, T ürkçe F ıansızsa yapıt k alm ıştır. A dlarını tü m üyle saym ak olanağını bile bulam ayacağım ız bu y ap ıtlar şu öbek ler altında to p lan ab ilir: a) Romancı - denem eci Ü lken’i ortaya koyan A şk Ahlâkı (1931), Posta Yolu, Y arım Adam (1941), Ş eytanla K onuşm alar (1942); b j Felse feci. sosyolog, m antıkçı, san at tarih çisi, k ü ltü r tarihçisi Ü lken’i belirleyen çok sayıda k ita p la r ; c) A risto’dan A. R evm ond’a kadar uzanan çeşitli çev iriler; ç) U lusal ve u lu sla ra ra sı kon grelere sunduğu bilim sel bildiriler. Bu çalışm a ların a, yönettiği iki önem li dergiyi de katm a m ız g erek ir: 1938 - 1943 y ılları arasımda 25 savı çıkan İN SA N ; 1942 - 1960 yılları arasında 15 sayısını yayım ladığı SO SYO LO Jİ D ERGİSİ.
1940 - 1944 yıllarında Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölüm ünde öğrencisi olduğum uz, b itir m e tezini kendisinden aldığım ız özellikle «Sos yoloji Dergisiımde yayım lanan a raştırm a ve ya zılarım ızı özendirici ilgisi sonunda nazırladığı- m ız Hilmi Ziya Ülken, şu nitelikleriyle dikka tim izi çekiyordu; Hocam Ülken hir çalışkanlık örneğiydi. Yakından tanım ak olanağını b u ld u ğum çağdaşlarım ız içinde bu bakım dan özel bir yeri vardı. Evrene açılan b ir fik ir adam m ın ger çeği aram a aşkı bütün çalışm alarının ortak ya nıydı. Çok yönlü bakış açısı onu sürekli olarak
b ir sentez çabasına yöneltiyordu. Bu nedenle, Hilmi Ziya Ülken'in «anttnom uler üzerine k öp rü kuran bir düşünür, İ r r feylesof olduğu gö rü lü r. F ert ve cemiyet, ru h ve madde, idealizm ve materyalizm . Şark ve G arp. tPori ve pratik, özgürlük ve eşitlik onun senlez çabalarının belli başlı alanları olm uştur. «Telifçiliğin T ena kuzları» üzerine eğilen bir düşünür o 'arak , zıtlık lar arasında uzlaşm alar verine sentezlere ulaş m am ak onun amacıydı. G eniş bir elana uzanan ilgisi, b ir yargıya varm am ıza olanak hazırlayan şu işaretleri verm ektedir;
«Yirm inci A sır Filozofları» adını taşıyan kita bina yazdığı 1 Haziran 1936 tarihli «Ön Sözde» şunları belirtir: «Bu kitap, adeta müellifin fikrî hayatının b ir tarihçesi oiduğu için, orada sı rasıyla meyledilen ve tesiri altında kalm an cere yanlar görülecektir. Bu noktadan Kitcbm istik a m eti metafizikten m üsbet ilim lere, idealizm den m ateryalizm e doğrudur..»
1951 yılında yayımlanan «Tarih! Maddeciliğe Reddiye»nin «Önsöz»ünde ise, kendimizi kurtarm a nıız gereken iki türlü görüşten söz etmektedir: «Bunlardan biri şuur dışında hiç bir şeyin var ol madiğini iddia eden idealist görüştür ki, bunun if ratı ferdi idealizm veya solipcism’dir... Kendimizi korumamız lâzım gelen ikinci görüş, irca’cı natü- ralist görüştür ki, bunun ifratı (külli mekanizma) faraziyesinden başlayarak, zamanımızda (diyalek tik materş-alizm) şeklini almışiır. Buna göre obje
süjeden müstakildir, fakat bu obje hakikatte yal nızca duyu verilerimizin kaba olarak kavradığı maddî objeden ibarettir... Bu kitapta biz, bu çok cepheli görüşün veya pluralism e’in varlıkları ay dınlatmasına engel olan iki hatalı yoldan birincisi ni, yani maddeciliği tenkit ve reddetmekteyiz.»
Sosyolojide felsefî bir temel zarureti bulma, na zari ve tecrübi sosyolojilerin birbirlerini tamamla ması görüşlerine dayandırdığı «Sosyoloji Problem lerbnde (1955) toplumsal olguyu şöyle değerlendir mektedir: «İçtimai hâdise aynı zamanda hem ma nevi, hem maddidir. Bu çift karakter cemiyet bü tününün iki manzarası gibi alınmalıdır.»
1963 yılında yayımladığı «Siyasi P artiler ve Sos yalizm» kitabında ise şu eleştiri dikkati çekmekte dir: «Dünyanın bir bölümü hürriyetsiz müsavatla saadete erişileceği kuruntusundadır. Öteki bölümü ise müsavatsız hürriyetin insanlara huzur vermeye yeteceğini sanıyor.»
ö rn e k le ri çoğaltm ak gereğini duym adan 1936 - 1963 belirlem elerinden bazı sonuçlar çı karılabilir. Öyle g ö rü n ü y o r ki Hilmi Ziya Ül ken, kendisinden ve toplum dan gelen iki basın cın düşüncelerine biçim kazandırdığı b ir fikir adam ıdır. K endinden gelen basınç, tek yanlı lık ta n k u rtu lm ay a çalışarak gerçeğin öteki yü zünü de görm e ve gösterm e çabasıdır. Bu açı dan, Hilmi Ziya Ü lk e n le N urullah A taç arasın da bir benzerlik k u ru lab ilir. A ynı zam anda bir p o rtre ve peyzaj ressam ı da olan Ü lken’in da
ha İyiye v arm ak İçin kullandığı son ren k lerin ve fırça d arb elerin in onu tu ta rlılık ve m ükem m ellikten u zak la ştırıp uzaklaştırm adığı önemli tartışm a nok taların d an b irid ir. Tonlum dan ge len basınç ise. sağlığı ve tu tk u la rı nedeniyle egem en güçlere direnç gösterm ekten kaçındığı nı sandığım ız Hilmi Ziya Ü lken’in, geçerli po litik görüşlere koşut olm aya gösterdiği özen d ir. B unu yazılarına d ayandırdığım ız b ir ö r n e k yetesıye a y d ın latm ak tad ır. 1945 yılında ya yım ladığı «M illetlerin Uyanıst» adlı kitabına sidiği şu cümleler (s. 59ı, «.. Öyleyse ırkçı görüş İçin söylediğimiz gibi, etnolojik asıl birliğin? day an m ak isteyen T u ran cı görüş de realiteye uym adığı ve hayalî olduğu için, bu fik re ina n an ların ya gafletine, y ah u t teh lik eli b ir rol oynam ak istediklerine hükm etm ek ve gerçek m illet telâkkisini hu n lerd an ka*î olarak avır- mak lâzımdır», 1948’in «Millet ve T arih Ş u u r u n da (s 171) şöyle y u m u şa tılm a k ta d ır: «...öyley se ırkçı görüş için söylediğim iz gibi, etnolojik asıl birliğine day an m ak İsteyen T urancı görüş de rea'Hevp uym am akta havali kalm aktadır»
Geniş b ir alana yayılan, üstelik zam an İçin de de gelişm eler ve değişm eler gösteren Hilmi Ziya Ü lken’in k arşıt yorum lara açık olduğunu sanm ak yanlış olur. C um huriyet dönem ini Batı uygarlığına katılm anın, T ürk R önesansım n baş langıcı sayan Ülken «Atatürk ve Din» adlı ki taba vazdığı «Önsöz»de (1962) kesin ve tu ta r lıdır: «Türkiye’nin son yarım asırda geçirdiği buhranlı ve sarsıntılı tarihinin en m ühim ha disesi. tereddütsüz diyebiliriz ki layikliğin ilâ nıdır.. A tatürk’ün «İstiklâl» savaşında istilâcı b ir düşm ana karşı söm ürge olm ak tehlikesinde olan b ir dünyayı m üdafaa etm esi nasıl yalnız T ürkiye’nin kurtuluşu olarak değil, bütün Ş ar kın ku rtu lu şu olarak sembol vazife ve değe rini taşım akta ise. A tatürk « in k ılâ p la rın ın en m ühim halkalarından biri olan layikliğin ka bulü de veni devlet, kanun ve hayat anlayışının bütün Ş arkta yayılması ve Şarkı uyandırm ası bakım ından b ir sembol ve davet gibi görülm e si lâzım gelir.» Evrene acık bir hüm anist olan H ilm i Ziya Ülken, Yeni T ürkiye’nin değerlerini yürekten destekleyen ve oluşuna katkıda bu lunan Cum huriyetçi d ü şü n ü rler arasında ken dine özgü b ir yer alm aktadır.