• Sonuç bulunamadı

Anılardaki Büyükdere

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Anılardaki Büyükdere"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

10

YAŞAM

25 NİSAN 2004 / SAYI 944

Anılardaki Büy

Birgül

Kopuz

I

ik misket oynadığın, ilk dizini ka­nattığın -ve bu yüzden ilk tokadını yediğin-, ilk âşık olduğun, ilk acı çektiğin, Katina Teyze’nin evinde ilk muz likörünü içtiğin, anneni atlatarak o meşhur Piyasa Caddesi’nde ilk sevgilin­ le buluştuğun, ilk kez okuldan kaçtığın, ilk balık tuttuğun, ilk sandalda şarap içti­ ğin, ilk yağm urda sırılsıklam ıslandığın, ilk gerçek dostluğun ne olduğunu öğren­ diğin, ilk terk edildiğin ve yaşamın ne ka­ dar farklı renkleri olduğunu orada büyür­ ken öğrendiğin bir yeri nasıl anlatırsın? Otuz üç yıldır yaşadığın bu güzel yeri, ya­ ni Büyükdere’yi nasıl aktarırsın?

En iyisi baştan başlamalı...

Mozaik kelimesi anlatmaya yetmez bu renkliliği, canlılığı, çeşitliliği... Çünkü bu­ rada hayat tüm çokkültürlülüğü ve ritüel- leri ile öyle sahici, öyle dingin ve öyle y aşa- nılasıdır k i! Örneğin yıllardır değişmeyen bir Büyükdere klasiğidir: Delikanlılığa ve genç kızlığa ilk adım atanlar, ilkyaz ak­ şamları, hava kararmaya yüz tuttu mu, ön­ ce Piyasa Caddesi’nde şöyle bir salınarak yürürler; bakışlarında her şeyi bir an önce öğrenme sabırsızlığı, yüzlerinde yaşama hazırlanmanın ürkek mutluluğu... Y ıllar önce bu akşam piyasalarının nasıl olduğu­ nu da çocukluk ve gençlik yıllarını Büyük - dere’de, Kocataş Y alısında geçiren Yusuf Mardin anlatıyor:

“Piyasa C addesi’nde akşam gezmesi için süslenmiş bayanların yürümesi ço­ ğunlukla saat beş buçuk gibi başlar; Sarı­ yer iskelesinden Büyükdere iskelesine ka­ dar gidilip dönülürdü. Ama bu gezintiye çıkmadan önce, bayanların ayna karşısın­ da saatlerce süren bir özenle süslenmesi, hazırlanması gerekirdi.!...) Özellikle Be­ yaz Park adlı su üstünde yükselen gazino önünde mola verilir; bunun bitişiğindeki deniz hamamından suya balıklam a atla­ yan genç vücutların bakır teni garip bir özlemle seyredilir ve hamamın az açığında demirli ahşap duba üzerinde yatan genç­ lerin bacaklarından süzülen sularm deni­

Gordon, Büyükdere’de dem irli olan Blonde firkateyninde, Osmanlı Devlet adamlarının da davet edildiği çok zengin bir balo vermiş.

AYÎA PARSKEVİ KİLİSESİ...

Sahilde Sadberk Hanım Müzesi'nin tam karşısındaki bir banka oturup soluk­ lanırsın biraz, ilk gençliğin önünden ge­ çer önce... Biraz ileride okuduğun lise var­ dır. Denize bakan sınıflarında, hep cam kenarında oturup hayaller kuran; hep im­ kânsızı isteyen, hemen isteyen gri ünifor­ malı kız gelir gözünün önüne... Bir gün ilk kez âşık olur o kız esmer bir delikanlıya. Bir kış günü okuldan dönerlerken kulağı­ na aşkını fısıldar delikanlı, bir sırdan ya da bir şiirden bahseder gibi. Tam o sırada Danişment sokağındaki Rum kilisesinin (Ayia Paraskevi) bahçesinden geçiyorlar­ d ı ve delikanlı yaklaşıp öpmüştür b ur­ nundan usulca kızın. Rahip olanları gör­

müştür uzaktan ve göz kırpmıştır delikan­ lıya belki gülümseyerek. Yıllar sonra aynı kilisede, bir arkadaşının çocuğunun vaftiz törenine katıldığında, aynı rahibi görüp nasıl sevindiğini anımsarsın..

Sonra küçükbirkız çocuğunu anımsar­ sın, babasının elinden tutmuş Yaprak açık hava sinemasına gidiyordur küçük adım­ larını babasınınkilere uydurmaya çalışa­ rak. Cici Kızlar’ın filmini izliyordur, yıllar sonra aynı anlan olanca netliğiyle anımsa­ yabileceğim bilemeden... Bir eli babasının elinde, diğer elinde boş gazoz şişesi...

Ama farkında değildir küçük kız, o sıra­ lar ağabeyler, ablalar birbirini öldürmek­ tedir sokaklarda. Daha güçlü olan başka­ ları ise hepsini. Babasının okuduğu gaze­ tedeki ölüm fotoğrafları gölgeler çocuk mutluluğunu. Sorduğu tüm sorular yanıt­ sız kalır. Hiç Fruko içemeden mi ölür o ağabeyler, ablalar?

Dönemin tüm olumsuz koşullarına rağ­

men, sanki eskiden buraların daha şenlik­ li, daha eğlenceli olduğunu düşünürsün. Şu anda otuzlu yaşlarını sürenlerin çocuk­ luğuna denk gelen yıllarda... Evinde tele­ vizyon olanlarda toplanılıp diziden sonra yapılan tatlı sohbetler, hergelen kolaylık­ la girebilsin diye asla kilitlenmeyen kapı­ lar, iskele dondurmacısından alman o le ­ ziz dondurmalar eşliğinde yapılan piyasa turları, açık hava sinemalarının çokluğu, Beyaz Park’ta seyrettiğin Beyaz Kelebek­ ler, U rcan ’da Zeki M üren...

Şimdi bunları anımsıyorken böyle bir bir, sanki başka bir dünyadan, uzak bir yıl­ dızdan, yitip gitmiş bir aşktan bahseder gibi.. acaba dersin, gazoz kapağı ve misket oynayan, meyveleri ağaçlardan toplayıp yiyen, hava kararmadan ve annesi beş çle- fa seslenmeden asla eve girmeyen, aşktan önce dostluğu öğrenen son çocuklar mıy­ dık b iz?#

* Gökhan Akçura, Şen G önüller Diy art

ze akışı bile gözden kaçmazdı. (...) insan Piyasa Caddesi’ndeki gezici satıcıların “T azefıstık”, “Sıcakm ısır”, “Beykoz’un cevizi”, “Helvam kıtır”, “ Halkalarım kıtır k ıtır”, “Kavak inciri” gibi seslerini duy- masa, batan güneşin gönle damlattığı de­ rin hüzünle, daimi bir ayrılık türküsünün esiri olurdu. (...) Doğru Postanın Büyük­ dere iskelesine yaklaşması, dönüşe geçme zamanının geldiğine işaretti”.(...)*

İl kb a l o l a r d a nb îr i

Balık pazarı şuracıktadır nasıl olsa, gider mevsimine göre bir balık alırsın, biraz da roka. Kurarsın çilingir sofrasını Boğaz’a karşı.

Ancak Boğaz’da yaşayanlar bilebilir, her canın istediğinde vapura atlayıp karşı kıyıya geçebilme özgürlüğünün ne demek olduğunu. Vapur kıyıdan uzaklaşırken, güvertede lodosa karşı oturur, balıkçı tek­ nelerinin üzerinden uçan martılara ve tam karşıda denize dokunarak batmakta olan güneşe bakarsın... işte o anda üstünden geçen bulutlar gibi dağılır bütün hüznün, kederin.. 1929yılında Şirketi Hayriye, İs­ tanbul Rehberi'ne verdiği ilanda şu cüm- lelerlean latır“VapurZevki” ni:

“Kimi iyi yemek yer, kimisi çok yemiş sever. Kimi de güzel giyinmiş olmaktan hoşlanır. Bazı zevat da vapur hayatından, vapur yolculuğundan zevk alır. Şirketi Hayriye vapurlarından birine bindi mi ke­ yiflenir”.*

Çok sonra öğrenirsin ki ilk balolardan biri de Büyükdere’de verilmiş zaten, 1829’da. Osmanlı-Rus savaşının sona er­ mesi şerefine, Ingiliz sefiri Sir Robert

Piyasa Caddesi diye bir cadde, gerçekten vardı Büyükdere’de. Hava kararmaya yüz tuttu mu, kızlı erkekli salınırlardı caddede. Beyaz Park adlı gazinonun önünde mola verilip deniz hamamında suya atlayanlar seyredilirdi.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

keçi kelimesinin ėçkü şeklinin bozulmuş biçimi olduğunu kabul ettiğimize göre, ėçkü şeklinin kökeni ile ilgili şunları söyleyebiliriz; Munkácsi’nin

 Gastronom: İyi yiyecek konusunda şöhreti olan bir restoranın.. sahibi veya bir

Organik kimya soyutsal bir yaşamsal gücü değil, karbon elementinin çok çeşitli moleküller oluşturabilme.. yeteneğini

Bu sabah parti vilâyet kongra- sında hazır bulunmuş o !.~n Saylav Cevdet Kerim İnce Dayı İçel vilâ­ yeti parti kongrasında hazır bu­ lunmak üzere bu gün

Halikarnas Balıkçısı’mn (Cevat Şakir Kabaa- ı ğaç) öyküleri.. Halikarnas Balıkçısı’nın

(i)-(l)Silindirik yapının arka plan olarak kabul edildiği ancak bu arka plana ilişkin alanın ve Green fonksiyonunun MoM ile hesaplandığı durumda elde

• Stokiyometrik oranın 2 katı kadar karbonize ürün alınıp, baziklik oranı 1,2, olacak şekilde hazırlanan kompozit peletin mikrodalga fırın içerisinde oksijen

Kentlerde yaşam çok hızlı değişmekte ve buna bağlı olarak kent yapısı doğal olarak flora da hızlı değişim geçirmektedir.... Klimaks aşaması insanların