• Sonuç bulunamadı

“Yediçınar Yaylası” Romanında Mekân Poetikasına Dönük Bir Deneme

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "“Yediçınar Yaylası” Romanında Mekân Poetikasına Dönük Bir Deneme"

Copied!
10
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Mehmet Emin Uludağ

*

AN ESSAY CONCERNING POETICS OF PLACE IN THE NOVEL ENTITLED “YEDİÇINAR YAYLASI”

ÖZ: Romanların ana unsurlarının tasvir ve tanımlanma şekilleri yazarların hem ait oldukları dönemleri hem de kimlik ve psikolojilerini yansıtır. Tarihin ve Os-manlı Devleti’nin üzerinde derin etkiler bıraktığı Kemal Tahir’in romanlarında bu yansıma çok rahat görülebilir.

Yazar uzun bir müddet hapiste yatar. Bu durum yazarın psikolojisini olumsuz etkiler. Bu olumsuz etkiler romanlarına yansır. Bu yansımanın en belirgin görün-güsü yazarın tasarladığı mekânlarda belirir. Yazarın Yediçınar Yaylası romanın-daki mekânlarda bu durum açıkça görülebilir.

Bu çalışma, Yediçınar Yaylası romanındaki mekânları Kemal Tahir’in tasvir ve tanımlama becerisinden hareketle mekân poetikasını ortaya koymayı amaçla-maktadır.

Anahtar Kelimeler: Kemal Tahir, Yediçınar Yaylası, roman, mekân.

ABSTRACT: The ways of describing and identifying main components of no-vels reflect not only an author’s personality and psychology but also the era he lives in. This reflection could easily be seen in Kemal Tahir’s novels which his-tory and the Ottoman Empire had deep imacts on.

The author spends most of his life in prison. This affects his psychology in a bad way. These negative influences are reflected in his novels. The most salient evi-dence of this impact shows itself in the venues the author designs. This situation is crystal clear in the places mentioned in the novel of ‘Yediçınar Yaylası’.

Yeni Türk Edebiyatı Dergisi, Sayı 8, Ekim 2013, s. 125-134

(2)

This study aims to display Kemal Tahir’s venue depiction by making use of his ability to describe and identify the places specified in his novel of ‘Yediçınar Yaylası’.

Keywords: Kemal Tahir, Yediçınar Yaylası, Novel, Place. ...

Giriş

Roman sanatının ana unsurlarından biri de mekândır. “Vakanın mahiyeti, çok defa mekân tasvirlerine ayrılan satırlarda sezdirilir.”1 Mekânın poetikası yazarın ruh ülkesini ve fikir çilesini ortaya koyar. Romancı anlatısında mekâna atfettiği hususi-yetlerle bir nevi yazınsal becerilerinin ipuçlarını okuyucuya vermiş olur. Bu nedenle bir edebî eserdeki mekân unsuru yazarı hem tarif hem de tasvir edebilir.

Mekân eserde işlenen vakanın resmedilmesinde en önemli faktörlerdendir. Meh-met Tekin mekânın önemini şu şekilde vurgular:

“Mekân, anlatı sisteminde yer alan vaka’nın somutlaşmasında önemli rol oynar. Okuyucu –masal ve destan için dinleyici– mekânın devreye sokulmasıyla anlatı-lanları daha iyi ve daha kolay anlar. Mekân, açıklamaya çalıştığımız üzere, sadece olayın değil, romanın diğer elemanlarının çizim ve tanıtımında rol oynayan önemli, hatta vazgeçilmez bir unsurdur.”2

Mekân unsurunun etkin bir şekilde ağırlığını hissettirdiği edebî türlerden biri de romandır. Türk romanında bu düzlemde anlatılan mekânı Güzin Dino şöyle tarihsel-lendirir:

“Doğa, yer (bahçe, ev, oda) ve kişi betimlemelerini yazınımıza Namık Kemal’in getirmiş olduğu çok söylenmiştir ama bunlar incelenmemiştir. Oysa yeni bir dünya görüşüyle birlikte gelen dış dünyanın bu yeni belirtilme biçiminin özümlenmesi ge-rekir; yeni üslubun cümle kuruluşu ve sözcükler üzerine etkisi, kısaca o günkü yazın dili üzerine etkisi saptanmalıdır.”3

Bu saptamayı doğru yapabilen yazarlarımızdan biri de Kemal Tahir’dir. Mekân unsurunun onun romancılığında bu kadar baskın bir tarzda öne çıkmasının temel se-beplerinden biri de yazarın romanlarının tümünü hapis hayatından sonra kaleme al-ması ve bu hayatın yazarın ruhunda olumsuz etkiler bırakal-ması olabilir. İncinmiş ve

1 Aktaş, Şerif, Roman Sanatı ve Roman İncelemesine Giriş, Ankara: Akçağ Yayıncılık, 1998, s. 128.

2 Tekin, Mehmet, Roman Sanatı (Romanın Unsurları) I, İstanbul: Ötüken Yayınevi, 2011, s. 150.

(3)

travmalar geçirmiş yazarın eserlerinde bu olumsuz etkilerin izleri mekânlara da yan-sır. Bu yansımaların yoğun olduğu romanlardan biri de Yediçınar Yaylası romanıdır. Bu eserdeki mekânlar şu başlıklar altında verilebilir.

1. Etkin Dış Mekânlar ve Gerçekleşen Vakalar

Romandaki vakalar derinlemesine okunduğunda şahıs kadrosu başarısının veya sürekli güncel aksiyonun altında yazarın tasvir ve dramatize ettiği mekânların olduğu görülür. Yediçınar Yaylası romanı 1839-1908 yılları arasındaki ıslahat ve devrim ha-reketlerinin yankılarını yansıtır gibi görünürken asıl vaka yazarın hem benimseyerek hem de eleştirel bir boyut kazandırarak anlattığı Çorum ve çevre halkının ilişkileri ve renkli hayatlarının anlatıldığı baskın mekân analizleri ve kişi tasvirleridir. “Kemal Tahir için romancı demek, toplumu, sezgilerini de kullanarak inceleyen bir sosyolog demektir.”4 Bu anlayışla hareket eden Kemal Tahir eserlerinde adeta bir toplumbilimci gibidir.

Yazar, mekânı şahıs kadrosu kadar geniş tutmasa da önemsenmeyecek kadar fa-kir bir mekân tablosu da çizmez. Hem iç mekânı hem de dış mekânı kullanır. Olayla-rın büyük bir bölümü iç mekân dediğimiz bir konak içinde geçer. Romanın isminden de anlaşıldığı gibi Yediçınar Yaylası bir dış mekân ismini çağrıştırmaktadır. Fakat asıl olaylar iç mekânda geçer.

Kemal Tahir Yediçınar Yaylası hariç diğer mekânların hemen hemen hiçbirinin tasvirini ve tanıtımını yapmaz. Dış mekân olarak gözümüze ilk çarpan Yediçınar Yaylası’dır. Çorum ilinin Narlıca köyüne bağlı Çakır Kâhyalara dede mirası kalan bir yayla. Bu yaylayı romanın olay örgüsüne, yani olayın başkahramanlarının özellikle-rine uygun bir şekilde açıklar:

“Hey gidi Yediçınar Yaylası... Bu Hanefi, Narlıca köyünde kalsaydı, çoktan geberir-di. Bu yaşta, pire gibi tetik olması hep Yediçınar Yaylası’nın hüneri... Sizin yaylanın havası bildiğimiz lokman hekim dermanıdır. Ağustos sıcağı , buralarda adam bu-naltırken yokuşu iki cigara içimi çık, sakoyu sırtlarsın. Senin babanın karılar üstüne tekeliği nerden bakalım?

Yediçınar Yaylası’ndan. Gençliğinde, yaylanın havasını, suyunu gövdesine güzelce doldurmuş...”5

Yazar, Çorum’daki hapis hayatı nedeniyle buralara meyletmiş ve buralara yö-nelmiştir. Romanın en önemli dış mekânı olan ve romana ismini veren Yediçınar

4 Moran, Berna, Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış, C. II., İstanbul: İletişim Yayınları, 1998, s. 185.

(4)

Yaylası’nın vaka ile sıkı bir ilişkisi vardır. Yani romanın çekirdek vakasının çekirdek mekânı Yediçınar Yaylası’dır.

Yazar, Yediçınar Yaylası’nı anlatırken bazen bu dış mekânın yalnız ve ıssız bir yer olduğunu doğrudan söylemek istemez ve burayı “demek ki Allah’ın bol adamın kıt yerinde” ifadesiyle dile getirir.

Mekânla eserde nakledilen vaka zincirini birbirinden uzak tutamayız. İtibarî bir eserin mekânının da itibari olması gayet tabiidir. Yediçınar Yaylası romanındaki mekânların bazıları da böyledir.

Mekânları anlatırken yazar mimesise bağlı kalmıştır. Romandaki diğer dış mekânlar o kadar ayrıntılı bir şekilde verilmemiştir. Kemal Tahir bu romanı tamamen vakaya göre ayarlamıştır. Yani romanın esas unsurlarından biri olan mekân romanda ikinci dereceden ele alınmıştır.

Romanda dış mekân olarak ikinci dereceden anlatılan yerler de vardır. Bunlar: Narlıca köyü, Mecitözü Çorak köyü, Diyarbekir, Çamlıbel, Sungurlu, Bafra, Deve-boynu ve Havuzlu Bağ’dır.

Romancı, mekânları anlatırken bazen bu mekânlarla bağlantılı olarak roman kahramanlarının kişiliğini de belirtmektedir. Meselâ, Yediçınar Yaylası’na giden yol-da Deveboynu (Yarıkkaya Noktası) denen mevkide meyyol-dana gelen küçük bir olayla romanın kahramanı olan Kenan Efendi’nin duygusal yönünü okuyuculara anlatmak-tadır:

“Deveboynu’nda tasarladığı yere (Yarıkkaya Noktası’na) gelince hayvandan hemen indi, elleri belinde etrafına baktı.

Alttan üstten, iki kavak boyu tek parça gelen kaya, burada altı yedi adımlık bir ya-rıkla ikiye bölünüyordu.

Uçuruma yaklaştı. Aşağıda iki kavak boyu... Yalçın kayalar ki bilenmiş bıçak gibi kayalar... Soluğunu keserek yolun alt başına kulak verince, sessizlikten ürktü. Bu sırada kara bir şey önünden hızla geçti. Kenan irkilip sırtını kayaya çarptı. Kor-kudan dudakları kuruyuvermişti. Dereye yuvarlanan küçük taşların verdiği ses kaya-larda gök gürültüsü gibi yankılanıyordu...”6

Yine dış mekân olarak kültürün ve geleneğin buluştuğu, Çakır Kâhyalar ailesi-nin boy gösterdiği, fakat yalnızca isim olarak zikredilen Cirit Meydanı’nı da saymak gerekir.

(5)

2. Etkin İç Mekânlar ve Gerçekleşen Vakalar

Romandaki asıl vakaların geçtiği iç mekânlarla romanın konusu ve işlenişi ara-sında sıkı bir münasebet vardır.

Romanın ilk iç mekânı Cirit Meydanı’na giden yolun üstünde Dilaver Ağa’nın Cemile için yaptırdığı, yani Dilaver Ağa ile Cemile arasındaki olayların yaşandığı yer olan konaktır. Fakat Dilaver Ağa’nın bu konağı yazar tarafından fazla anlatılmaz.

Romanın itibarî iç mekânlarından Ömer Efendi’nin konağı ise Çakır Kâhyaların Ömer Efendi ile Oğlu Kenan ve kadın kahramanlardan Emey, Benli Nazmiye, Güllü ve Saime Hanım ile Çoban Hanefi ve Çoban Abuzer Ağa’nın arasında geçen olayların cereyan ettiği en önemli yerdir.

Bu iç mekân romancı tarafından vakanın ve kahramanların oluşumuna göre ta-sarlanır. Vakanın mimarı olan yazar, aynı zamanda konağın da mimarı konumunda-dır. Konağın avlusu ve Abuzer Ağaların yerleştirildiği kısmı en önemli iç mekânın iç kısımlarından biridir. Kenan Efendi’nin aldığı Arap atına bakma bahanesiyle Emey ile sürekli bir iletişim kurmak istemesi içgüdüsüyle vaka neredeyse burada yoğunlaş-tırılır. Kenan Efendi-Emey ilişkisinin en çok işlendiği bir iç mekân olur.

Romanda Emey’in götürülüp yıkandığı ve yazar tarafından anlatılan hamam bir diğer iç mekân olarak karşımıza çıkar.

Bu itibari mekânların yanında bir de yazarın olayları anlattığı gerçek mekânlar karşımıza çıkar.

Birinci ve ikinci bölümün anlatıldığı yer Çorum’da Avukat Cevdet Bey’in bah-çeli evidir. Böyle bir evin gerçekte var olduğunu bilmiyoruz. Ancak yazarın roman-daki anlatım tarzı ve vakayı yönlendirme boyutuyla bu kanaate varabiliriz.

Üçüncü bölümün anlatıldığı ve romanın sonuçlandırıldığı yer Çorum Zaptiye Dairesi.

Dördüncü bölümün anlatıldığı yer Çorum İttihat ve Terakki Cemiyeti Merkezi. Roman mekânlarının tasarımı; geleneğiyle, kültürüyle, konuşma tarzıyla, yöre-sellik ve bu yöreselliğin getirdiği özellikle bir İç Anadolu ve İç Anadolu’ya yaklaşan bir Akdeniz bölgesi portresi çizmektedir.

Her ne kadar yazar bu romanı 1958’de İstanbul’da yazmış ise de romanın gene-line ve olayların geçtiği mekânlara baktığımızda karşımıza bir Anadolu coğrafyası iç mekânı çıkar. Çorum-Diyarbakır-Malatya-İstanbul...

(6)

3. Mekânlara Yansımalar

Metin içi anlambilimsel bağlamlar ilişkisi boyutuyla roman mekânlarındaki yansımalar bize Yediçınar Yaylası romanının ne realist ne de tarihî bir roman olduğu-nu vermektedir.

Yirminci yüzyıldaki toplumsal kuram tarihi, kimi açılardan zaman ve mekânın yokluğunun tarihi olmuştur. Fakat bunun tümüyle sürdürülebilen bir yokluk olma-dığı da gösterilecektir. Zaman ve mekân asıl olarak zaman-dışı ve mekan-dışı bir sosyoloji kurmaya hizmet eden ayrımlar çevresinde biçimlenmiş, önceden var olan nosyonları parçalayarak gelişti.7

İşte sosyal gerçekçi roman anlayışına bağlı kalan Kemal Tahir, toplumun iç ve dış değerler sistemiyle hoş karşılanmayan ve kabullenilmeyen ilişkileri kır ve kent sosyolojisi bağlamında psikolojik ve travmatik bir yaşam kırılmaları ile mekânlara yansıtmayı bu romanında da gerçekleştirdi.

Bu roman bir aşk romanı değildir. Çünkü romandaki mekânlarda insanın biliş ve psiko-motor boyutunun değerliliğini ortaya koyan gösterenler bir sevgi ve sevgi-li, yani seven ve sevilen kişi yansımaları ya da tasvir ve tarifi görülmez. Mekânlar libidinal yansımaların ve buna bağlı olarak iktidarı elde etmenin yollarının kesiştiği mekân-vaka oluşumuyla roman düzleminde yerini alır.

Yediçınar Yaylası; olayların kuruluşu, devam ediş süreci ve bedensel arzuların nasıl tatmin edileceği ile ilgili boyutuyla bir yasak ilişkiler romanı görünümündedir. Bu uğurda roman ana unsurlarının özellikle mekânların şekillendirilme ve detaylan-dırılma tarafıyla da bir sosyolojik roman görünümündedir.

Romanın büyük bir bölümüne hakim olan subjektiflik mekâna da yansır. Özel-likle bu subjektiflik kadın kahramanların tasvirinde ve onların mekânlara konumlan-dırmalarında açıkça görülür. Bu yüzdendir ki roman, okuyuculara ‘teessüfler olsun’ veya ‘helal olsun’ tabirlerini söylettirmektedir. Bu tarz öznel tasvirler, okuyucuyu, romanı bir bütün olarak anlamaktan ve ayrıntıları fark etmekten alıkoymaktadır.

Romanda doğruya ve iyiye götürecek bir eleştirel tutumdan ziyade mekân ve kahramanların görünüşlerinden hareketle kaba (fars) bir eleştiri vardır. Yazarın bu tarz bir eleştiriye meyletmesinin sebepleri üç noktada toplanabilir: Birincisi; yazarın temsil ettiği sosyal-gerçekçi roman anlayışı. İkincisi; yazarın, kahramanlarının temsil ettiği veya ait olduğu yerleri, mekânları ve değer yargılarını bilememesi. Üçüncüsü; roman kahramanlarının çoğunun cahil olması.

Yazar, mekânları ayrıntılı bir şekilde verir. Yazarın mekânları ayrıntılı vermesi-nin asıl sebebi, hemen hemen romanın tümüne hâkim olan vakayı ayrıntılı vermek

(7)

istemesinden kaynaklanmış olabilir. Çünkü Yediçınar Yaylası’nın, konağın içinin, Emey-Cemile-Benli Nazmiye, Dilaver Ağa, Halil Efendi, Ömer Efendi ve Kenan Efendi’nin ayrıntılı bir şekilde anlatılmasında, işlenen konunun önemli bir payı var-dır.

Romanda yazarın yoğunlaştığı veya okuyucuyu yoğunlaştırdığı diğer bir nok-ta da mekânları kalabalık bir şahıs kadrosu ile aksiyonel tutması ve olayları mekân bağlamında birincil konuma taşımasıdır. Yani entrikalar, gerilimler, patlama ve çö-zülmeler ileri derecede değildir. Hem dış ve iç hem de itibarî ve gerçek mekânlar kahramanları ve yaşadıkları olayları çözümleyici konumdadır. Yazar her ne kadar ge-rilimli bir hayat geçirmişse de bu romanda kahramanlarını gege-rilimli bir hayata salma ve onları entrikalarla maceralara sürükleme niyetinde değildir. Romanda Kenan’ın durumu gerilimli ve Abuzer Ağa’nın vaziyeti acınacak görünse de realitede onlar hallerinden memnundurlar.

Yediçınar Yaylası’ndaki sosyal, kültürel ve tabii çevreler de mekânlara uygun

olarak yansır. Romanda sosyal çevre olarak karşımıza çıkan ilk çevre cirit oyununun (sosyal bir faaliyet) gerçekleştirildiği, cirit meydanıdır. Romanda tabii çevre olarak gözümüzde canlanıveren Çorum’un Yediçınar Yaylası ve bu yaylanın etrafındaki bel-deler, köyler, tepeler, kısacası Anadolu’nun bir bölgesi anlatılmaktadır. Romandaki tabii çevrenin romanın hemen hemen bütün unsurlarına –yani vakadan şahıs kadro-suna kadar– bizzat etkisi görülebilir. Yazar tabii çevreyi başarılı bir şekilde romana uygulamasıyla, anlatma sanatlarından olan roman türünde, ne kadar başarılı olduğu-nu gösterir. Bu da yazarın iyi bir gözlemci olduğuolduğu-nun belirtisidir.

4. Mekânları Tanımlayan ve Tanıtan Roman Dili

Bir yazarın seçtiği üslup, onun anlatmak istediklerini hangi ölçüde okuyucuya ulaştıracağının göstergesidir. Durali Yılmaz “Zaman, mekân ve merak unsurlarını özenle dengelemek olmalıdır romancının ilk görevi”8 der. Bu unsurların etkili bir dille belli bir potada eritilerek okuyucuya sunulması gerekmektedir. Bu ön koşul sağ-lanmadan herhangi bir romanın başarısından söz etmek mümkün değildir.

Anlatma esasına dayalı türlerden olan romanda Kemal Tahir’in belki de en ba-şarılı olduğu noktalardan birisi de kullandığı dil ve üslubu, yani Türkçeyi kullanma becerisidir.

Her şeyden evvel yazar romanın kahramanlarına ve bu kahramanların yerleştiril-diği mekânlara göre bir dil kullanmaktadır. Mekânları tarif ve tasvirde taassuplardan uzak, Türk dilinin ruhuna uygun bir roman dili kullanmıştır. Türk dilinin sadeleşmesi

(8)

hesabına dilimize yerleşmiş olan kelimeleri çıkarıp atmak yerine onları bilakis kullana-rak romanların dilini daha doyurucu bir hale getirir. Mekânlar dilin gölgesinde kalmaz. Mekânları anlatmada dili, roman kahramanlarının seviyelerine ve ait oldukları çevreye göre kullanması yazarın diğer bir başarısıdır. Yöresel bir ağız ve kelimelerle bol bol atasözü ve deyimler, veciz sözler kullanarak anlatır.

Mekân tanımlamalarında cümleler uzun uzadıya giden, anlaşılmaz dereceye va-ran bir yapıda değildir. Genelde kısa cümleler kullanılarak ifade edilmek istenen şey az kelimeyle anlatılmıştır. Devrik cümle türünü, kesik cümleleri çok kullanır.

Hemen şunu belirtmek gerekir ki, yazarın üslubu, yazarın kullandığı dil kadar başarılı ve zevk verici değil. Her şeyden evvel üslubu romanın başından sonuna ka-dar yaralayıcı ve tahrip edici bir tarzdadır. Özellikle romanın mekân-şahıs dualitesini tasvir ve tarifte çok irite edici ve aşağılayıcıdır. Özellikle Kerbelâ’dan gelen Abuzer Ağa ve ailesinin yerleştirildikleri mekân ve mekânın yanında onların tarif ve tasvirin-de bu tutum çok açık bir şekiltasvirin-de görülebilir. Bu şekiltasvirin-de bir “tasvir bizi bir karakterin içinde bulunduğu duruma götür”ür.9 Yazarın bu tarz bir üsluba sahip oluşu, onun romancılık anlayışından kaynaklanmış olabileceği gibi, yazarın yaşadıklarından da kaynaklandığı düşünülebilir. Çünkü yazar, romanın başlangıç kısmında dahi –Os-manlı Sultanları bile dahil olmak üzere– aşağılayıcı küfürlü kelimelerle hitap edici ve kendi istekleri doğrultusunda tarif edici bir üslupla karşımıza çıkar.

Sonuç

Yediçınar Yaylası romanındaki itibari ve gerçek mekânların reel tanım ve

tasvir-leri, şahısların bütünlükçü ve gerçekçi bir tarzda mekânda konumlanışı bağlamıyla Kemal Tahir’in romancılık başarısını kanıtlamaktadır. Çünkü romanın bütün unsurla-rı arasındaki bağı kuran ve oluşturan bu itibari (fiktif) ve reel olaylaunsurla-rın başaunsurla-rılı bir şe-kilde metne aktarılmasının en önemli nedenlerinden biri, mekânların yazar tarafından iyi bir şekilde tasarlanması ve konumlandırılmasıdır. Romanın başlangıç noktasından bitiş noktasına kadar yazar neredeyse bütün mekânlara hâkimdir ve kendi şahsını da hissedilmeyecek derecede mekânlardan silerek romancılık başarısını göstermiştir.

Mekânların, romanın hem yazma zamanı hem de vaka ve anlatma zamanı ile olan olumlu ilişkisi de romanda mekânları önemli kılan ve sürekli okuyucunun gün-deminde tutan bir diğer yöndür. Romanın vakasının anlatıldığı zaman ile romanın yazıldığı zaman, hatta romanın okunduğu zaman arasında çok fark olmasına rağmen mekân tasarımı bu farkı en aza indirger. Çünkü yazar, özellikle işlediği konuların

9 Stevick, Philip, Roman Teorisi (Çev: Sevim Kantarcıoğlu), Ankara: Gazi Üniversitesi Yayınları, 1998,

(9)

kompleks ve belirsizliğini mekânların belirginliği ile telafi etmeyi düşünür.

Bu romandaki mekânların sevimsizliği boyutunu bir taraftan toplumdaki ahlâksal çözülmelerin mekânlara yansımaları oluştururken diğer taraftan yazarın ya-şadığı travmalar ve hapis hayatı sonucu oluşan sevgisiz ruh halleri oluşturur. Aslında Fethi Naci, bu tahlilî durumu vermek ister:

“Sevgisizliğin romancısıdır Kemal Tahir. Bugünlerde yayımlanan Büyük Mal’ı, 1958 ve 1959’da yayımlanan Yediçınar Yaylası ve Köyün Kamburu ile birlikte oku-yunca bu gerçek açık seçik ortaya çıkıyor. Üç roman da aynı çevrede aynı kişilerin serüvenlerini anlatır. Aşağı yukarı yarım yüzyıllık süreyi kaplayan bu üç romanda da kimse kimseyi sevmez.”10

Yine Fethi Naci’ye göre Kemal Tahir’in sevgisizliğinin somutlaştırılması, “sev-memek bile az geliyor K. Tahir’in bu romanlarda insanlara ve insani ilişkilere bakışı-nı açıklamak için: ‘nefret etmek’ de diyebiliriz”11 boyutuyla uçlara tırmanır.

Romandaki mekânlara dönük psikolojik derinlikli tasvir ve tanımlamaları an-lamanın bir diğer yolunun romancının hayatına bakmakla mümkün olacağı kanısı yaygın ve reel bir kanıdır. Kemal Tahir on üç yıl hapiste kalmış ve hapis hayatının verdiği sıkıntıları yaşamış ve o psikolojiyi derinlemesine hissetmiştir. Özellikle ya-şının olgun ve duygusallık devresinde hapse girmesi yazarın şuuraltına bazı olumsuz durumların yerleşmesine sebep olur. Bu şuuraltı psikolojisiyle romanın kahramanla-rını ve romanın mekânlakahramanla-rını sübjektif tarzda tasvir ve tahlil eder.

Kemal Tahir, bu romanına bir yayla havasının serinliğinden çok bir hapis haya-tının ruhtaki olumsuz etkilerini, sübjektif gözlem ve tasvirlerin yansımalarını, tarihin ve Osmanlı devletinin son dönem kargaşasını yansıtır. Bu da romanın asli unsurları-nın özellikle mekânların tahlilinde hedonizmin, yani bedensel hazzın ruhsal ihtiyaç-ların önüne geçmesine sebep olur.

KAYNAKLAR

Aktaş, Şerif, Roman Sanatı ve Roman İncelemesine Giriş, Ankara: Akçağ Yayıncılık, 1998. Dino, Güzin, Türk Romanının Doğuşu, İstanbul: Agora Kitaplığı, 2008.

Moran, Berna, Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış, C. II. İstanbul: İletişim Yayınları, 1998. Naci, Fethi, 60 Türk Romanı, İstanbul: Oğlak Yayınları, 1998.

, 100 Soruda Türkiye’de Roman ve Toplumsal Değişme, İstanbul: Gerçek Yayınevi, 1990. Stevick, Philip, Roman Teorisi (Çev: Sevim Kantarcıoğlu), Ankara: Gazi Üniversitesi

Yayın-lar, 1988.

10 Naci, Fethi, 60 Türk Romanı, İstanbul: Oğlak Yayınları, 1998, s. 234.

11 Naci, Fethi, 100 Soruda Türkiye’de Roman ve Toplumsal Değişme, İstanbul: Gerçek Yayınevi, 1990,

(10)

Tahir, Kemal, Yediçınar Yaylası, İstanbul: Adam Yayınları, 1996.

Tekin, Mehmet, Roman Sanatı (Romanın Unsurları)1, İstanbul: Ötüken Yayınevi, 2011. Urry, John, Mekânları Tüketmek (Çev: Rahmi G. Öğdül), İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 1999. Yılmaz, Durali, Roman Sanatı ve Toplum, İstanbul: Ötüken Neşriyat, 1996.

Referanslar

Benzer Belgeler

Patates bitkisi üst kısımlarından daha çok dallanır ve her dalın ucunda bir çiçek ve daha sonra bir meyve oluşur....

• Araştırma sorularına bakılarak nitel veya nicel araştırmalardan hangilerinin daha uygun olacağına karar verilebilir.... • NİCEL ARAŞTIRMA

Örnek 1 ve 2’de tanıtılan eserle (Bk. 1-2) form ve üslup açısından benzerlik gösteren bir yüzük, Anadolu Medeniyetler Müzesi’nde bulunmaktadır (Bk. İki yüzükte

Bu  sonuçlar,  kurumsal  itibar  konusuyla  ilgili  olarak  işletme  yöneticilerine  önemli  bilgiler  sunmaktadır.  Her  şeyden  önce,    işletme 

Anahtar Kelimeler: Yeni roman, Alain Robbe-Grillet, zaman kavramı, mekân kavramı, sarmal yapı.. Time And Space Spirals In The Erasers Of Alain Robbe-Grillet

Horizontal göz hareketlerinin düzenlendiği inferior pons tegmentumundaki paramedyan pontin retiküler formasyon, mediyal longitidunal fasikül ve altıncı kraniyal sinir nükleusu

Sağın ünlü isimleri “vatan haini” olarak gördükleri Nazım ın şiirlerini beğeniyor, ama sıra mezarına gelince ikiye bölünüyor.. “Getirilsin”, diyenlere

Yine de tiyat­ ro çevrelerinde yaşanan tartışmala­ rın, manken oyuncu enflasyonunun, sahnelenen yapıtların türlerinin yer yer daha niteliksiz bir tarza kaymış