• Sonuç bulunamadı

Eski 45'likler:20 yılı aşkın bir aradan sonra Nur Yoldaş, 'Sultan-ı Yegah'la yeniden karşımızda:saltanat başlıyor

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Eski 45'likler:20 yılı aşkın bir aradan sonra Nur Yoldaş, 'Sultan-ı Yegah'la yeniden karşımızda:saltanat başlıyor"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

MÜZİK

19 Temmuz 1998

20 YILI AŞKIN BİR

i

N t

\RADAN SONRA

JR YOLDAs

'SULTAN-I YEGÂH'LA

YENİDEN

KARŞIMIZDA

- Yeniden İstanbul'dasınız. Ama ister­ seniz İzmir'deki günlerinizden söz edelim ilk olarak. Türk Popu'ndan ta­ mamen çekilip İzmir'e yerleştiniz, ye­ ni bir hayat kurdunuz kendinize. Zor olmadı mı müziksiz bir hayat?

Elbette çok zor oldu. Kendimi bil­ dim bileli müziğin içindeydim. Müziksiz günüm olmamıştır deni­ lebilir. Ama yeniden dönüşümün sebebi olan 'Sultan-ı Yegâh’ ve on­ dan sonra çıkardığımız 'Elde Var Hüzün’ albümlerinden sonra de­ vam edebilecek durumda değildim artık. Bir yanda müzik piyasasının bana ve Ergüder Bey’e reva gördü­ ğü davranış biçimleri, bir yandan da özel yaşamımdaki sorunlar ’bu iş buraya kadar’ dememe sebep ol­ du. Bir dakika bile dayanacak gü­ cüm kalmamıştı. ’Sultan-ı Yegâh' ile gelen başan ve popülerlik, mü­ zik çevrelerinde bize karşı bir tavn da getirdi beraberinde. Bilerek ya da bilmeyerek, beni yeterince tanı­ yarak ya da tanımayarak, assolist- lerin önemli bir bölümü beni kad­ rolarında görmek istemiyorlardı artık. Bir çeşit sessiz bir işbirliğine gidilmiş gibiydi. Albüm çok tut­

Türk Popu'nun 'altın sayfa'larmdan biri yeniden çevrilm ek üzere.

Beyoğlu M etropol, Türk Popu'nun en zor ve aykırı albüm lerinden

biri olan 'Sultan-ı Yegâh'ıyeniden basıyor. Yayınlandığı 70'liyıllarm

ikinci yansm da oldukça fazla ilgi görm üş, listelerin en üstsıralarma

yerleşip uzun bir süre kalabilmiş bu albüm , n e yazık ki CD'ye

aktarılmamıştı. Türk Popu 'nda çığır açmış, iz bırakmış bir dolu

albüm de olduğu gibi... Kaset olarak da çoktan tükenmiş ve yeni

baskısı yapılmamış bu albüm ü, meraklıları sahaflardan arayıp

buluyor ve evde yapılm ış kayıtlarla eşe dosta ulaştırabiliyordu.

E rgüder ve N u r Yoldaş çiftinin ağır ve hum m alı bir çalışma sonucu

ulaştığı m ükem m el bir 'Sentez'in ürünü olan bu albüm , plakçı

raflarında yerini almak üzere... Uzun bir süredir İzm ir'de yaşamakta

olan N u r Yoldaş, bu albüm ün yeniden çıkışı nedeni ile İstanbul'a

geldi. N u r Yoldaşla İzm ir'deki yaşamı, 'Sultan-ı Yegâh' günleri ve

eskilerden konuştuk.

muş ve satmış olmasına rağmen, maddi anlamda bize pek de katkısı olmamıştı. Sahnelere çıkarak, gazi­ nolarda çılaşarak para kazanıyor­ duk. Ama bu karşı tavır nedeni ile çok zor bir döneme girdik. Bu, özel yaşamımızda zaten mevcut olan sorardan daha da ağırlaştırdı.

- Ve siz, "Bu iş baraya kadar," dedi­ niz...

Başka çare yoktu. Her geçen gün sorunlar daha da ağırlaşıyordu ve düşünmem gereken bir oğlum var­ dı. Oğlum Devrim Yoldaş o zaman çok küçüktü. Hem maddi hem ma­ nevi şartların ağırlığı altında ezil­ memesi gerekirdi. Her annenin ya­ pacağı şeyi yaptım ve oğlum için daha iyi şartlar vaad eden İzmir'e yerleşmeye karar verdim. Ergüder Bey ile ayrıldık, yeniden evlendim ve İzmir’e yerleştim.

- Müziksiz nasıl tahammül edebildi­ niz bu hayata?

Aslında tam olarak müziği bırak­ madım. Profesyonel anlamda hiç ilgilenmediysem bile, 'amatör an­ lamda bir takım çalışmalarım oldu İzmir'de de. Ama zaten ikinci oğlu­ mun doğumu ile birlikte hayatım­ da müziğe yer ayırmam çok zorlaş­ mıştı. Belki de tam olarak böyle bir hayatı özlemiştim. Kavga gürültü­ den, çekememezlik ve dedikodu­ lardan uzak bir yaşam. Tamamen sakin ve küçük bir çocuk yetiştir­ mek için epeyce uygun bir ortam... Öyle de yaptım. Oğlum büyüdük­ ten sonra da kenarmdan köşesin­ den olsa da müzikle ilgili bir takım

tan-ı Yegâh' da böyle oldu.

- Bu plak ve albümden konuşacağız nasılsa; günün konusu o. Ama en ba­ şa dönelim isterseniz, nasıl başladı müzik yaşamınız?

Çok erken yaşta, henüz küçük bir çocukken başladı. Fatma Türkan ve Ahmet Yamacı benim üzerimde emeği çok fazla olan iki isimdir. Onların sayesinde çok zengin bir folklor bilgisine ulaştım. Neredeyse bilmediğim türkü yoktur. Bunun da her zaman faydasını görmü- şümdür. Yıllar yılar önce, Ergüder Bey Ayla Algan'la Almanya'da bir oyun sergiliyorken bu tecrübe ol­ dukça işe yaramıştır... Ergüder Bey, oyunun şurasına bir 'halay' gereki­ yor derdi, ben başlıyordum mırıl­ danmaya ve Ergüder Bey derhal notaya döküyordu o türküyü. Ney­ se... Sonra Şehir Tiyatroları Tiyatro Bölümü'ne girdim. Burada da Fe- rih Egemen'in önemli etkisi olmuş­ tur üzerimde. Sonra da 'Kılıç' olan soyadımı değiştirip, 'Belda' yaptım ve sahnelerde şarkı söylemeye baş­ ladım.

- Nur Belda olarak ilk 45'liğinizi ha­ tırlıyorum... 'Aşk Bir Fantezi'ydi ya­ nılmıyorsam...

Nur Belda adıyla ilk ve tek plak oy­ du. 1972 yılında, Nino Varon ile birlikte yaptık. Artık adım duyul­ maya başlamıştı. Nükhet Dura ile, Nil Burak ile çalışıyorduk. Hem de Gala gibi o zamanların en önemli klüplerinde.

- 1972 dediğinize göre, Ergüder Yol­

çalışmalar yapmaya başladım. Eşi­ min bu konuda desteği tamdır. Her zaman yanımda olmuştur.

- Bir takım çalışmalardan kastınız ne­ dir, neler yaptınız?

Amatör sayılabilecek bazı çalışma­ lar. Stüdyoya girdim yeniden. Bir takım şarkılar kaydettik. Demolar yaptık. Ama doğra dürüst ulaşhra- madık bunları kimseye. Çok dar bir çevre tarafından bilindi bunlar. Amatör deme nedinim bu. Mesela bu zor şartlar ile bir kaset yapıldı, profesyonel anlamda dağıtılmadığı ve tanıtılmadığı için herkese ulaş­ madı. Ama benim açımdan yine de keyifli oldu. Müziği çok özlemiştim ve yeniden bir şeyler yapıyor ol­ mak bana büyük keyif verdi.

- Peki sahne?

Sahneye de çıktım. İzmir'de işletti­ ğimiz bir bar var ve burada şarkı söylüyorum arada bir. Repertu­ arımda 'Mihrimah' da var sözgeli­ mi. Gelen genç seyirciler bu şarkıya bayılıyorlar ve bir süre sonra anne ve babalarım da getiriyorlar beni dinlemeleri için. Herhalde evlerin­ de bahsediyorlar benden, şarkı­ dan... Beni çok daha iyi tanıyor olan anne ve babalar da geliyorlar sonuçta beni dinlemek için.

- 'Sultan-ı Yegâh' 45'liğinin girmediği ev kalmamıştı o dönemde. Alama­ yanlar da TRT'den dinliyordu zaten...

O zamanlar yalnızca TRT vardı el­ bette. Ne klip, ne başka kanal. Şim­ di her şey çok farklı. Ama 'denetim' vardı o zaman da. Fakat şarkınız denetimden geçmişse bütün kapı­ lar da açılmış oluyordu size.

'Sul-daş'la da tanışmanıza yaklaştık gali­ ba. Daha önce de tanır mıydınız Er­ güder Bey'i? Ya da tam olarak nasıl oldu, nasıl tanıştınız?

Sahnelerde giderek daha tanınca, daha iyi teklifler gelmeye başlayın­ ca, ben de daha sıla asılır oldum bu işlere. Benim henüz bir plağım vardı, bu nedenle de repertuarım hep başkalarının şarkılarından olu­ şurdu o dönemde. Çalışacağım yerlerde bana eşlik edecek orkestra ya da gruplara söyliyeceğim şarkı­ ların notalarım da vermek istiyor­ dum. Elimde hazır olsun istiyor­ dum notalar ki, daha sıhhatli, daha disiplinli bir çalışma olsun. Yalçın Ateş’e bu dileğimi açtığımda, "Ko­ lay," dedi, "gel seni Ergüder Yol- daş'a götüreyim." Koltuğumun al­ fanda bir Ajda Pekkan şarkısı ile Er­ güder Bey'in kapışım çaldık. Benim isteğim birkaç şarkıya nota yazdır­ mak iken, Ergüder Bey, "Böyle şar­ kı söylenmez," deyiverdi. Ben şa­ şırdım, kızdım önceleri... Epeydir sahnelerdeydim ya, kendimi çok iyi şarkıa kabul ediyordum. "Yan­ lış söylüyorsun, günde şu kadar sa­ at ders almalısın," dedi ve biz baş­ ladık çalışmaya...

- Nota yazdırmaya gitmişken ders alır durumda buldunuz kendinizi.

Evet ama, dersler ilerledikçe şarkı­ cılık adına pek bir şey bilmediğim ortaya çıktı. Büyük bir hevesle sa­ rıldım. Ergüder Bey de zaten dün­ yanın en titiz insanıdır. Çok sıkı, çok zor bir çalışma oldu. Sonra da tam bir öğretmen-öğrenci aşkı so­ nucu evlendik.

- 'Sultan-ı Yegâh' kapısı aralanmak

üzere...

O başan çok kolay gelmedi. Şarkıyı biz önce Eurovision elemelerine gönderdik. Ama ne yazık ki, finale kalamadan elendi. Sonra biz bu şarkıyı elenmiş bile olsa 45’lik ola­ rak çıkartmaya karar verdik. Şarkı­ nın gücünden zerre kadar şüphe­ miz yoktu. Özellikle Ergüder Bey, bunu plak yapalım da görsünler dedi. Öncü üe anlaştık, plak çıktı. Zaten daha önce denetimden de geçmişti. Ve plak çok tuttu.

- Türk Popu'nun rekor seviyede sat­ mış plaklanndandır. Ama benim me­ rak ettiğim, bu plak çıkınca arkasın­ dan gelecek albüm de hazır mıydı, yoksa 45'liğin başarısı üzerine mi böyle bir albüm yapmaya niyetlendi­ niz?

Ergüder Bey'in kafasında böyle bir albüm projesi hep vardı. Günlerce gecelerce kapanıp araştırmalar ya­ pardı, okurdu, karıştırırdı... Divan edebiyatı, halk edebiyatı dalmış gitmişti. Ama öte yandan böyle bir plağı basacak bir şirketin de çıkaca­ ğım hiç düşünmüyordu. Bu neden­ le her şey henüz araştırma safha­ sında, dalıa doğrusu Ergüder Bey­ in kafasındaydı. 45'liğin başarısı üzerine Öncü'den talep gelince son hızla başladı çalışmaya. 'Mihri­ mah', 'Saki' ve diğerleri geldi arka arkaya.

- Peki hazırlık sırasında, provalarda çok farklı, çok yeni bir şey yaptığını­ zın farkın mıydınız?

Elbette farkındaydık. Ergüder Bey'­ in hiç şüphesi yoktu. Albüm satar­ dı satmazdı ayrı konu, ama müzi- kalite yönünden, farklı bir sentez

oluşu yönünden en ufak bir şüphe­ si yoktu Ergüder Bey'in. Ama al­ büm sattı aynı zamanda. Hem eleş­ tirmenler yere göğe koyamadı, hem de çok sattı. Ve biz arkasından 'Elde Var Hüzün'ü çıkardık. Bu da çok iyi bir albüm olmasına rağmen, ne yazık ki gerektiği gibi dağıtıla- madı, tanıtılamadı ve bu nedenle hak ettiği ilgiyi göremedi. Albümü biz kendi hesabımıza çıkarmaya karar vermiştik... Ve biz bu tanıtım işini beceremedik...

- Her iki albümünüz de, özellikle bi­ rincisi hâlâ eleştirmenler nezdinde çok makbul... Üzerinde fikir birliğine vanlmaş az sayıda albümlerden...

Öyle olmak ki yeniden buradayım. Albüm yeniden basıkyor. Büyük bir keyif almaya başladım ben de İzmir’de iken, beni Metropol aradı­ ğında bazı kuşkularım vardı. Yıllar sonra nasıl olacak, o zamanın ka­ yıtlan bir işe yarayacak mı, dip ses­ ler şu bu; ama gördüm ki her şey yolunda. Metropol'ün sahibi Faruk Bey her şeyi halletmiş. Kayıtlar te­ mizlenmiş. Ben de tam bir koştur- macamn içinde buldum kendimi. Gazeteciler, röportajlar, fotoğraflar, kapak tasarımlan... Çok keyifli...

- Bundan sonra ne olacak? Yeniden İzmir'e dönecek misiniz?

Ün ve popülerlik adına hiç bir iddi­ am yok. İki çocuk sahibi evli bir ka­ dınım. Bu, dünyadaki en önemli şey benim için. Bu hayatım ile çekş- meyecek, beni güç durumda bırak­ mayacak herhangi bir projenin içinde yer alabilirim. Bu da zamana bağlı. Önce şu albüm bir çıksın da bakalım.

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

İki ço­ cuk babası olan Burhan A r­ p ad ’ın cenazesi, Şişli Ca­ mii ’nde öğle namazını takiben kılman cenaze namazının ardın­ dan, Kozlu’daki

Although insertion of an arterial line seems essential for intermittent arterial blood gas sampling and continuous invasive arterial pressure monitoring in

Traverten Atıklarının Çimentolu Dolgu Malzemesi Olarak Kullanımında Renk ve Parlaklık Değerlerinin Araştırılması.. Ali Sarıışık 1* , Songül Can 2 , Keziban

kalça displazisi’ne predispoze köpekler normal kalça eklemi ile doğarlar ve eklem laksitesinin rad- yolojik olarak belirlenebilmesi yaklaşık 2 aylık yaş- tan sonra olur ve

Aşağıdaki bilgilere göre “hangi sayıları” örnekteki

Hazırlanan Yazı dersi modeli içerisinde öğrenciye yaptırılan çalışmalar hakkında öğretim elemanlarının görüşlerini gösteren tablo………....……….100

Âlî Paşa'nın adamlarından, ca­ hilliğiyle tanınmış İzmit Mutasarrıfı Mustafa Fâzıl Paşa'ya kasideyi, karantina kâtipliğinden emekli Hay- ri Efendi'ye bunun

D em ir'in 30 kilo pudra şekeri, 50 jelatin, 35 li­ mon harcayarak 20 günde yaptığı Dolmabahçe Saat Kulesi de beğenildi. Kişisel Arşivlerde