• Sonuç bulunamadı

Şairlerin çekiştirmesi...

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Şairlerin çekiştirmesi..."

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

_________________

CUMHURİYET/19

POLİTİKA YE ÖTESİ

J

MEHMFJ» KEMAL

^ \

Şairlerin Çekiştirmesi...

Yusuf Ziya Ortaç’ın Akbaba’sına takma adla izlenimler ya­ zardım. Birbirimizle tanışmazdık, mektupla konuşurduk. Bir İstanbul’a gelişimde üstadı ziyaret ettim; öğle üzeriydi, beni alıkoydu, Beyoğlu’ndaki Abdullah Efendi lokantasında yeme­ ğe götürdü. Rahmetli Yusuf Ziya, yüksekten konuşur, çevre­ sine yüksekten bakanlardandı. Lokantadan içeri girdi, ileri­ de, sağdaki masada Yahya Kemal birkaç arkadaşı ile oturu­ yordu. Yusuf Ziya masaya doğru şöyle bir baktı, hiç yüz ver­ meden bir selamla yetindi. Soldaki köşeye oturdu.

İkisi de tanınmış şairlerdi, böyle davranışlarına bir anlam veremedim. Masaya oturur oturmaz da yüksek sesle,

“ Münip Bey bugün ne yiyeceğiz?” diye sordu. Münip Bey, Abdullah Efendi’nin oğlu mu, torunu mu, bilmiyorum yakını oluyordu. Münip Bey bu yüksekten konuşma karşısında se- yirtti, Yusuf Zıya’nın kulağına, ancak onun işitebileceği bir sesle yemekleri sıraladı. Baştaki ilgi dağılmıştı.

Masaya meze olarak çekirdekleri ayıklanmış kan kırmızı bir karpuz, beyazpeynir, patlıcan salata, soğumuşluğu terle­ mesinden belli bir küçük karafaki rakı, şişede Taşdelen su­ lar geldi. Belli ki öğle rakısı içecektik. Üstat bana,

“ Ne yiyeceksin, ne içeceksin?” diye sormadı. O söylüyor, Münip Bey dinliyor, bir şeyler geliyordu. Hiç unutmam, ye­ mek kuşbaşı etli ebegümeciğiydi.

Birer yudum içtikten sonra Yahya Kemal’i göstererek, “ Sizler bilmezsiniz, ne hain adamdır” dedi. Ben susuyor, çevreye bakıyordum. “ Ne hain adamdır” diye yineledi. “ Genç birer şairiz. Mütareke yılları, arada bir gidip şiirlerimizi oku­ yoruz. Dinliyor, ‘iyi’, ‘güzel’ gibi laflar ediyor. Başka bir şey söylemiyor. Bazen ‘Kimleri okuyorsunuz?’ diye soruyor, biz­ de yerli yabancı okuduğumuz şairleri söylüyoruz. Kimi şair­ leri söyledikçe ‘Aman ha, sakın ha, onları okumayın’ diyor. ‘Neden üstat?’ diye soruyoruz. ‘Safiyetiniz bozulur, temizli­ ğiniz gider’ diye bizleri yönlendiriyor. Sonradan öğreniyoruz ki kendisi hep o şairleri okurmuş, o şairlerden esinlenirmiş. Bunları öğrendik, ama nice yıllar sonra... Ne haindir o siz bilmezsiniz.”

Üstat karpuzunu çatallıyor, peynirinden alıyor, rakısından yudumluyor, gözü Yahya Kemal’de... Birden gene kızdı, o ya­ na dik dik bakarak,

“ Nâzım Hikmet’i bilirsin. Onun annesi Celile Hanımefen­ di vardı. Babasından ayrıldıktan sonra ona tutuldu (Tutuldu demiyor meclup oldu diyordu), gider gelirdi. Bir gün oldu Nâ­ zım hapse girdi. Bağışlanması için annesi imza topluyor. Ge­ lip Yahya Kemal’den de imza istiyorlar. ‘Atarım’ diyor. ‘Veririm’ diyor. Vermiyor. Yakınları neden vermediğini sorduklarında, ‘Bu yaştan sonra kendime komünist dedirtmem’ demiyor

mu? İşte böyledir bu şişgöbek.”

Üstat Yahya Kemal’e taktı ya, durmadan onu yeriyor. “Atatürk para gönderdi buna... Anadolu’ya gelsin diye... Ordu Polatlı yakınlarında bozguna uğrayınca parayı aldı, Bul­ garistan’a kaçtı. Atatürk bu, unutur mu? Bir daha yurda ge­ lemez oldu. Sonunda Hamdulah Suphi, Ata’nın bir eşref sa­ atinde getirdi de elini öptürdü, Yalova’da... Falih Rıfkı anla­ tır. 'Ben Atatürk’ün ayağına kapanan tek adam gördüm, o da Yahya Kemal’dir’ der. Gözleri ile görmüş. Güçiülerin karşı­ sında boyun eğer, güçsüzlerin tepesine biner. Bak çevresin­ de oturanlara ya biri parasını veriyor, ya ötekiler, dalkavukla­ rıdır.”

Üstat, yemek boyunca ulu şairi çekiştirdi durdu. Düşün­ düm, acaba öteki masada Yahya Kemal, Yusuf Ziya için ne­ ler söylüyordu. Ulu şair, Hece’nin beş şairinden birini nasıl çekiştiriyordu. İkisi de edebiyat tarihine girmişlerdi. Biri Os­ manlI şairi olarak, öteki Hececi olarak.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Yi­ ne o sırada, müderris (profesör) sıfatıyle Edebiyat şûbesine getirilen Âkif Bey’i açılış günü talebeye takdim eden Hayret Efendi der k i : «Bundan

İçişleri Ba - kanı Fevzi Lûtfi Karaosman- Oğlu’nun inkılâplarımız bakı­ mından bir tehlike teşkil e - j den bu partiyi ortadan kal - dırmak için

İstanbul Belediyesi tarafından devralındığı 1937yılından beri boş kalan ve harabeye dönen İlidir Kasrı, 1982yılında Kurum tarafından onarılmaya başlanmış

Yaşa bağlı dejenerasyonla oluşan ektatik, tortoz veya anevrizmatik aortanın özefagusa dışarıdan basısı disfaji aor- tika olarak tanımlanır.. Barium swallow

Daha zor bir şey düşünemiyorum, titriyorum her rolü elime aldığımda, onun için kolay kolay da oynamak istemiyorum artık.. Bundan sonra Edremit’in Çamlıbel köyüne

el-Hayat kelimesine sıfat olan dünyâya, dünyâ adının verilmesi, âhirete göre dünyanın bize yakın olması (içindeyiz), dünyanın âhiretten önce olması ya da

Dinî ve siyasî açıdan İslâm dünyasının bunalımlı, mezhep çekişmelerinin yaygın olduğu bir dönemde yaşayan İhvan, dönemlerindeki felsefe ve bilim düzeyini,

tetraborat tetrahidratlı ortamda yetişen soya yapraklarında SOD miktarının kuraklık stresi ortamına göre yüksek belirgin bir şekilde azalması, potasyumlu borun