• Sonuç bulunamadı

GÜNEŞ IŞINLARI VE GÜNEŞTEN KORUYUCULAR (GÜN PERDELERİ)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "GÜNEŞ IŞINLARI VE GÜNEŞTEN KORUYUCULAR (GÜN PERDELERİ)"

Copied!
8
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

GÜNEŞ IŞINLARI VE GÜNEŞTEN KORUYUCULAR

(GÜN PERDELERİ)

Prof. Dr. Recep ASLAN

AKÜ Veteriner Fakültesi

Fizyoloji Anabilim Dalı

e posta: raslan@aku.edu.tr

Selinay BORAZAN

AKÜ Veteriner Fakültesi

Lisans Öğrencisi

ÖZET: Özellikle yaz mevsimi, güneş ışınlarının insan için zararlı

olabilen etkilerine karşı korunmayı gündeme getirmektedir. Sağlık ve zindelik için, güneşten korunma yolları ve davranışları doğru bilinmeli ve uygulanmalıdır. Güneşin özellikle UV-A-B ışınlardan korunmak, deri yaşlanması ve cilt kanserleri açısından önemlidir. Bu amaçla geliştiril-miş onlarca ürün mevcuttur. Güneşten koruyucu yağ, krem, losyon gibi ürünler yaz aylarında sıklıkla ve yaygın olarak kullanılmasına rağmen, bunların kişiye göre değişen hassasiyetler nedeniyle uygun olanının seçilmesi ve doğru kullanımları konusunda hata yapılmaktadır. Bunun yanı sıra güneşten koruyucu ürünlerin, güneşin zararlı ışınımlarına karşı en etkili yöntem olduğu yanılgısı da mevcuttur. Güneş radyasyonundan en iyi korunma yöntemi radyasyonun güçlü olduğu saatlerde korunaklı iç ortamları tercih etmektir. Bunun dışında, özellikle gün ortasında doğ-rudan güneş ışınlarına maruziyetten kaçınmak, eğer dışarı çıkılacaksa giysi, şapka, gözlük, şemsiye gibi bariyerler kullanmaktır. Güneş altında veya dışarıda olmak zorunda olanlar için gün perdeleri modern tıbbi ve kozmetik desteklerdir. Giysi ile korunmayan, açıkta kalan vücut yüzey-leri için, SPF değeri en az on beş olmak koşuluyla önerilirler. Bu ürünler güneşe çıkmadan yarım saat önce uygulanmalı, maruz kalınan süreye göre, iki saatte bir veya 4-5 saatte bir yenilenmelidir.

ANAHTAR KELIMELER: Güneş, güneş ışınımları, güneşten

koruyucular

ABSTRACT: Especially in summer, the protection against the

effects of sunlight can be harmful to human beings is on the agenda. For health and fitness, sun protection methods and behaviors should be known and applied correctly. Protecting the solar UV-A-B rays is im-portant for skin aging and skin cancers. There are dozens of products developed for this purpose. Although products such as sunscreen oil, cream, lotion are often used extensively during the summer months, they are often mistaken for the selection and correct use of the ap-propriate one because of their individualized sensitivity. The best met-hod of protection from solar radiation is to prefer sheltered indoor environments during periods of strong radiation. In addition, avoiding direct sunlight exposure, especially in the middle of the day, is to use barriers such as clothes, hats, goggles, umbrellas if you go out. For tho-se who have to be out in the sun or outdoors, modern medical and cos-metic supports. For exposed body surfaces that are not protected by clothing, SPF is recommended at least fifteen. These products should be applied half an hour before sun exposure, renewed every two hours or every four to four hours, depending on the duration of exposure.

KEYWORDS: Sun, solar radiation, sunscreeens

SOLAR RADIATION AND SUNSCREENS

(2)

GIRIŞ

Enerji kaynağımız güneşin ışınım enerjisi, atmosfer içerisindeki tüm unsur-ları ciddi şekilde etkilemektedir. Vitamin D3 sentezi, yeryüzünde bitki ve hayvan yaşamı döngüsü gibi birçok hayati meka-nizmadaki rolüne rağmen, güneşin ultra-viyole (UV) ışınları korunulması gereken bir risk faktörüdür. UV radyasyonunun yıpratıcı, yaşlandırıcı ve kanserojen etkile-ri, bilimsel çalışmalarda ortaya konulmuş-tur (1, 2). Günümüz literatürüne göre, UV radyasyonu olarak tanımlanan ışınlar, cilt kanseri olgularının oranının artmasıyla tartışmasız bağlantılıdır. UV radyasyonun geliştirici, olgunlaştırıcı etkileri yanı sıra karaciğerde ve böbrekte hidroksile edi-len bir madde olan vitamin D3’ün deri sentezinden de sorumludur. Kalsiyum homeostazı ve iskelet sisteminin sürdürü-lebilirliği için kritik bir hormon olan 1,25 (OH)2 vitamin D formunu üretir. Yarılanma ömrü yaklaşık 48 saat olan ve sadece yağ dokuda depolanan D3 vitaminin biyolojik aktif formu olan 1,25(OH)2 vitamin D3’ün temel fonksiyonu, plazma kalsiyum ve fosfor düzeylerini, kemik hücresi prolife-rasyonu ve farklılaşmasını düzenlemektir. Yarılanma ömrü yaklaşık 15-20 gün olan 25(OH) formundaki vitamin D1 havuzu plazmadaki en fazla D vitaminidir, kara-ciğerde depo edilir. 25(OH) D havuzu bir yandan 1,25(OH)2 D3 oluşumunu regüle ederken diğer yandan intestinal epitelden kalsiyum emilimi sağlar. Plazma 25(OH) D düzeyinin 50 nmol/L olması halinde kas iskelet sisteminin gücü ve vücut direnci desteklenmekte, 30 nmol/L’nin altındaki seviyelerde kaslarda ağrı, güç kaybı, yü-rüme, merdiven inip çıkma gibi hareketler güçleşmektedir (8). UV radyasyonunun vitamin D fotosentezindeki rolü ile deri kanseri oluşumuna yol açan DNA hasa-rındaki rolü neredeyse aynı olduğundan, UV ışınlarının yararlı ve zararlı etkileri tam ayrılamamaktadır. Bu nedenle, deri yaş-lanması ve kanserlerini önlemek amacıyla güneşten korunmaya çalışmanın aynı za-manda vitamin D yeterliliği açısından risk olabileceği ileri sürülmektedir (1). UV rad-yasyonu için iddia edilen yarar ve zararla-rın, güneş ışığına maruz kalmanın süresi ve UV radyasyonunun geliş açısı ile ilişkili olabileceğini öne süren çalışmalar mev-cuttur. Bu derleme, güneşte maruz kalma konusundaki popüler ilginin altında yatan UV radyasyonunun haraplayıcı

etkilerin-den koruyucu ürünleri güncel verilerle ele almayı amaçlamaktadır. Deri yaşlanması ve cilt kanserlerinin UV-A ve UV-B radyas-yonu ile ilişkilendiriliyor olması bu güncel-lemeyi önemli kılmaktadır.

GÜNEŞ, IŞINIMLARI VE ETKILERI

Gezegenimiz için çekim merkezi olan güneş 1,4 milyon km’lik çapıyla dün-yadan 110 kat büyük, yüksek basınçlı ve yüksek sıcaklıklı bir yıldızdır. Dünyadan 150 milyon km uzaktan ısı, ışık ve UV rad-yasyonu yayar. Yüzey sıcaklığı yaklaşık 6.000 °K’dir. Bu sıcaklık güneşin iç bölgele-rinde 8x106 ile 40x106 °K arasında değiş-mektedir. Doğal ve sürekli bir füzyon re-aktörü olan güneş, 4 Hidrojen atomunun 1 Helyum atomuna dönüşmesi ile enerji üretmektedir. 4 hidrojen atomu 4,032 bi-rim ağırlıkta iken 1 Helyum atomu 4,003 birim ağırlıktadır. Bu dönüşüm sonucu, her bir reaksiyonda 0,029 birim ağırlık enerjiye dönüşmektedir. Bu enerjinin de-ğişik frekanslarda ulaşan ışınımları geze-geni ve içindekileri etkilemektedir (Resim 1). Güneşin kütlesi göz önüne alındığında, güneşte her saniye 564 milyon ton hidro-jen, 560 milyon ton helyuma dönüşmekte ve kaybolan 4 milyon ton kütle karşılığın-da 3,86x1026 J enerji açığa çıkmakta, bu enerji ışınım şeklinde yayılmaktadır. Kütle, hacim ve enerji dönüşümü hesaplamala-rına bağlı olarak, güneşin toplam enerji rezervinin 1,785x1047 J olduğu

düşünül-düğünde, güneşe ait radyasyonun mil-yonlarca yıl süreceği tahmin edilmektedir (3). Güneşin bu enerjisi gezegenlerine ve uzaya elektromanyetik ışınım (radyasyon) biçiminde yayılmakta, dünyadaki yaşam için gerekli sıcaklık dahil sayısız süreci et-kilemektedir. Bu manyetik dalgaların, can-lıların duygu ve düşüncelerini, fizyolojik ve biyokimyasal göstergelerini etkileye-bileceğine, nöronlar arası sinaptik aktivi-te ve networku bozabileceğine yönelik bildirimler bulunmaktadır (4). Ülkemiz coğrafi konumunun güneş ışınımlarından etkilenme düzeyi üzerine yapılan çalışma-lar, Türkiye’nin güneşten güçlü ve uzun süreli ışınımlar aldığını ortaya koymakta-dır. Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü (DMİ) tarafından 1966-1982 yılları arasın-da yapılan periyodik ölçümlerde, ülkemiz topraklarının güneşlenme süresi ile bu ışınımların şiddeti rapor edilmiştir. Bu öl-çümler güncellenerek sürdürülmektedir. Bu rapora göre, Türkiye’nin ortalama ola-rak, günlük güneşlenme süresi 7,2 saat, yıllık 2640 saat; ortalama toplam ışınım şiddeti günlük toplam 3,6 kWh/m², yıllık 1.311 kWh/m²dir (3). Toplamda 110 gün gibi yüksek bir güneş enerjisine maruziyet potansiyeline sahip olduğundan, “güne-şin UV radyasyonu ve etkileri” konusunda bireylerin, üniversiteler kamu ve sivil top-lum kuruluşlarının farkındalık oluşturma-sı, halk sağlığı ve psikolojisi, bireyler arası ilişkiler, verimlilik ve sağlık ekonomisi gibi parametreler açısından önemlidir.

(3)

Güneşin ışık ışınları, görünür ışık (400-700 nm arası), infrared radyasyon (700 nm’den büyük) ve UV radyasyon içe-rir. Nanometre (nm) milimetrenin milyon-da birini ifade eder. Ultraviyole radyasyon UV-A, UV-B ve UV-C olmak üzere üç kate-goride ele alınır. Güneşin ışın spektrumu ve ışın yoğunluğu atmosferden geçiş-te değişikliğe uğrar. Stratosfer tabakası UV-C radyasyonun neredeyse tamamını, UV-B radyasyonun yaklaşık % 80’ini en-gellemektedir. Bu nedenle, yeryüzüne güneş kaynaklı radyasyonun %5’lik kısmı ulaşır. En kısa dalga boyuna sahip ışınlar UV-C’dir. Bunlar 290 nm’nin altındadırlar. Onu 280-315 nm aralığındaki UV-B ışınları takip eder. UV-A en uzun dalga boylu ışın-lar olup 315-400 nm aralığındadır. UV-A ışınları, dalga boyları uzun olduğu için at-mosferi kolayca geçip yeryüzüne ulaşırlar. UV-B ışınları atmosferden geçebilmek için 50˚den büyük bir açıyla gelmelidir. 50˚nin altındaki UV-B ışınlarını ozon tabakası yansıtıyor (Grafik 1) (13, 15, 17).

Güneş ışınımı dalga boylarına göre şöyle sıralanabilir:

• Görünür ışık (400nm-700nm) • Gama Işınları

• X- Işınları

• Kızıl ötesi (infrared) ışık • UV radyasyonu

UV-A, en az zararlı UV radyasyo-nudur. UV-A ışınları ozon tabakasını doğ-rudan geçebildikleri için gezegene en çok ulaşan ışınımdır. UV-B radyasyonun zarar verme potansiyeli çok yüksektir, ancak bu ışınımların çoğu stratosfer ozon taba-kasında yutulur, sadece % 2-5 ‘i yeryüzü-ne ulaşır. Çok eyeryüzü-nerjik bir ışınım olan UV-C radyasyon da potansiyel olarak zararlıdır fakat bu ışınımlar stratosferdeki oksijen ve ozon tarafından tamamıyla absorbe edilir-ler, bu ışınlar yeryüzüne erişemez. Yeryüzü yüzeyleri UV radyasyonu farklı dereceler-de yansıtır. UV radyasyon yüksek rakımlı ve karlı ortamlarda artar. Karlı ortamlar UV radyasyonu % 90’a yakın yansıtır. Bu nedenle dağcılar ve kar kayağı yapanlar UV radyasyona en fazla maruz kalanlar-dır. Kayak yapanlar ve dağcılar güneşten korunmaya çok dikkat etmelidir. Yük-seklerde güneşin sıcak etkisi azalmasına rağmen güneş yanığı yaşanabilmektedir. Kum ve beton % 10 kadar, su ise % 5 kadar radyasyon yansıtır. Kumlu sahillerde gü-neşlenenlerin bir parkta çimler üzerinde güneşlenenlere göre en az %10 daha fazla UV-B aldıkları tespit edilmiştir. Güneşli bir ortamdaysanız, serinleten hafif bir rüzgâr, cildiniz ve gözünüze ulaşan UV miktarını değiştirmez. Sıcaklık UV radyasyonla ka-rıştırılmamalıdır (13).

ULTRAVIYOLE RADYASYON OLUMLU VE OLUMSUZ ETKILERI

Güneşin yaydığı ısı ve ışık yaşam için önemli bir kaynaktır. Ancak içerdiği bazı ışınımlar canlılar için zarar verebilme potansiyeline sahiptir. Örneğin kısa dal-ga boyuna sahip UV ışınları daha enerjik, daha yüklü ve canlı dokular için zararlıdır, en azından erken yaşlanma faktörüdür. Radyasyonu göremez ve hissedemeyiz, ancak zararlı etkilerini gözlemleyebiliriz. UV’nin zarar verme potansiyeli; deriye ve göze ulaşan solar radyasyon miktarı, ışın-lara maruz kalma sıklığı ve süresi, ışınların açısı, mevsim, konumun ekvatora uzaklı-ğı, stratosfer ozon konsantrasyonu, rakım, çevre kirliliği, bulut kütleleri ve bulut ka-lınlığı gibi faktörlere bağlı olarak değişim gösterir. UV-A ve UV-B ışınları deride akut ve kronik hasar verici etkilere sahiptirler. Güneş ne kadar yüksekteyse UV radyas-yon seviyesi o kadar güçlüdür. UV ışın-larının gücü ve etkisi bu nedenle gün ve yıl içinde değişir. UV radyasyon deri için olduğu kadar göz için de zararlı ve tehli-kelidir. UV tutucu optik gözlükler, güneş gözlükleri sadece göz çevresi için değil göz sağlığı açısından da önemlidir (15).

D vitamini üretimi, UV-B ışınları-nın atmosferden geçip canlıya ulaşması ile gerçekleştirilir. Bu sentez kış aylarında çoğu zaman yeterince olmaz. UV-B rad-yasyon D vitamini ihtiyacının %80-90’ını karşılar. Güneş ışınlarına maruziyetin me-lanom gelişim riskini arttırdığına yöne-lik çalışmalar vardır. Bazı araştırmalar ise güneş ışınlarına aralıklı maruziyetin me-lanom gelişimine karşı koruyucu özellik gösterebileceğini belirtmektedir. Vitamin D’nin kanser önleyici etkisi zaten litera-türde yer almaktadır. D vitamini antikan-serojen etkilerini; hücre farklılaşmasını arttırmak, hücre büyütücü sinyalleri baskı-lamak, hücre büyümesini inhibe eden sin-yalleri desteklemek ve hücre çoğalmasını, metastazı ve anjiogenezi inhibe etmek yolları ile gerçekleştirmektedir. Bu bilgi kapsamında bireylerin yeterli D vitamini konsantrasyonu oluşturmak amacıyla UV radyasyona aşırı maruz kalmaları Dün-ya Sağlık Örgütünce Dün-yanlış olarak kabul edilmektedir. Çünkü güneş ışınımlarına maruziyet aynı zamanda cilt kanserlerine, göz sorunlarına ve erken yaşlanmaya yol açmaktadır (15).

(4)

GÜNEŞ RADYASYONUNDAN KORUNMA YÖNTEMLERI

Güneş ışınlarının en şiddetli oldu-ğu saat dilimi olan 11.00-15.00 saatlerinde UV radyasyonu % 70 daha fazladır. UV’den korunmak amaçlı olarak şemsiye, geniş gölgelikli şapka, gözlük ve açık renkli giy-siler önemli seçeneklerdir. Vücudun gü-neş ışınlarına daha çok maruz kalan kısmı olarak kulaklar, yüz, gözler, boyun, omuz-lar, sırt, dirsekler ve ayakların üst kısımları riskli bölgelerdir. Çocukluk çağında rad-yasyona duyarlılık yüksek olduğundan, bebekler, çocuklar ve gençlerin korunma-sı öncelik arz etmektedir. Ekvatora yakın bölgeler ekvatordan uzak yerlere göre daha fazla risk altındadır. Sebebi, UV ışın-larının ekvatorda atmosferi kat etmek için daha kısa mesafe kat etmeleri ve atmosfer tarafından daha az filtrasyona tabi tutul-malarıdır (5, 10).

UV ışınımına yüksek oranda ma-ruziyetin akut etkileri gözlerde görülür. Gözün retina tabakası ve dış tabakaları bu ışınımlardan çabuk ve güçlü etkilenir. Re-tinanın şiddetli ışığa maruz kalması, ışığa duyarlı hücrelerde hasara yol açar. Işığın kimyasal tepkimeleri sonucu geçici ve kalıcı görme kayıpları belirebilmektedir. Retina bölgesinin bir acı hissi vermeme-si tehlikeyi daha da büyütmektedir. UV radyasyonun kronik etkileri daha çok de-ride karşımıza çıkmaktadır. Cilt yani deri sadece bir koruma kalkanı olmayıp aynı zamanda yaşayan bir dokudur. Yıllık yakla-şık 3 milyon malign olmayan deri kanseri, 150 bine yakın malign kanser vakasında, değişen yaşama tarzı ve güneş ışınların-dan daha fazla yararlanma isteğinin yat-tığı bildirilmektedir. Çocuklukta güneşe yoğun maruz kalmak ve güneş yanıkları melanom oluşumunda önemli kabul edil-mektedir. UV ışınıma karşı filtre görevi gören ozon tabakasının incelmesinin de bu olguları artırdığı düşünülmektedir. UV ışınları nedeni ile meydana gelen kronik deri problemlerinden birisi de deri yaşlan-masıdır. Bu durum deri hücreleri, kan da-marları ve lifli dokularda meydana gelen hasarlardan kaynaklanır (13).

Özellikle yaz ayları, güneş ışınları-nın etkisi ve maruziyet süresinin artması nedeniyle, güneş radyasyonunun olum-suz etkilerinden korunmak amaçlı bilgi, tutum ve davranışları gündeme

getirmek-tedir. Ülkemiz güneş ışınlarına güçlü, etkili ve uzun süre maruz kalan coğrafyalardan-dır (3). Güneşin, özellikle UV-A-B spekt-rumlu ışınları, deri yaşlanması ve cilt kan-serlerinin oluşumunda rol aldığından, bu ışınlara maruz kalmak istenmez. Yaşamın özellikle ilk on yılında maruz kalınan ult-raviyole ışınlarının deri kanseri riskini ar-tırdığı düşünülmektedir. Yaygın deri kan-seri olgularından bazal hücreli karsinom (BHK) ve skuamöz hücreli karsinom (SHK) oluşumu, özellikle UV-A-B ışınlarına ma-ruziyetle ilişkilendirilmektedir. Çocukluk yaşlarından itibaren güneş ışınlarından korunmak yaşam boyu sürmesi gereken bir farkındalıktır (2). Güneş radyasyonun-dan en iyi korunma yönteminin giysi ba-riyeri olduğu bilinmektedir. Işınların cilde ulaşımını engelleyen giysilerin oluşturdu-ğu bariyer, haricen uygulanan kremler-den ve losyonlardan daha etkili koruma sağlamaktadır. Giysi ile korunmayan, açık-ta kalan deri yüzeyleri için ise, SPF değe-ri en az on beş olan güneş koruyucuları prospektüsüne uygun miktar ve sıklıkta kullanmak, deri sağlığını korumak ve foto yaşlanma ile deri kanserlerine karşı önlem olarak önerilmektedir. Bu ürünler güneşe çıkmadan en az yarım saat önce uygulan-malı, uzun süre maruziyette her iki saatte bir, normal koşullar 4-5 saatte bir yenilen-melidir. Güçlü koruyucu niteliklere sahip olsalar bile güneşten koruyucular tam bir koruma sağlayamaz (5). Bu yüzden, radi-kal korunma yöntemi, yaz aylarında gün ortasındaki 3-4 saatlik sürede doğrudan güneşe maruziyetten kaçınmaktır.

Ülkemizde yapılan çalışmalar, gü-neş ışınlarının zararlı etkilerinden korun-mada yöntem olarak % 75,5 oranında gün ortası güneşinden kaçınma, % 64,8

gölge-de durma ve % 45,3 güneşten koruyucu ürün kullanımının tercih edildiğini göster-mektedir. Güneş ışınlarından kaçınma ve güneşten korunma yöntemlerini uygula-mada bireylerin çocuklarını kendilerinden daha iyi koruduğu görülmektedir (Tablo 2). Güneşten kaçınma öncelikli davranış-lar açısından yapılan ayrı anketlerde, bir ankette bireylerin % 85,7’sinin gün ortası güneşinden kaçındığı, diğer ankette % 75,9’unun gölgede durmayı tercih ettiği, bir ankette % 2’sinin güneşe hiç çıkma-mayı tercih ettiği, bir başka ankette ise katılımcıların % 2’si güneşten kaçınma-ya gerek olmadığını bildirmiştir. Güneşin UV ışınımlarından korumak amaçlı olarak kapalı kıyafet giyme sorusu sorulanların % 31’i, şapka takma yöntemi sorulanların % 84,9’u, gözlük kullanımı sorulanların % 35,5’i, güneşten koruyucu ürün kulla-nıp kullanmadığı sorulanların % 34,7’si, şemsiye kullanım alışkanlığı sorulanların % 6,5’i bu yönde beyanda bulunmuşlar-dır. Korunup korunmama arasında tercihi sorulanların % 4,5’lik kısmı korunmak ge-rekmediğini bildirmiştir. Güneşin zararlı etkileri ve güneşten korunmada bilgi alı-nan kaynaklar ise sırasıyla medya (tele-vizyon, dergi, gazete), sağlık çalışanları ve hekimlerin önerileri ve internet olarak bildirilmiştir. Ülkemizde, güneşin zararlı etkileri ve korunma yöntemleri hakkında-ki bilginin yüksek olduğu ancak hakkında-kişilerin bilgi birikimini güneşten korunma davra-nışına dönüştürmedikleri bildirilmektedir (2). Bütün bunların yanı sıra, güneş ışınla-rının sinir sistemi ile insan sağlığına(6) ve psikolojisine etkileri (7) konusunda yeterli araştırma ve bilincin olmadığı, saçların beyin ve sinir sistemi için bir koruyucu ba-riyer oluşunun fark edilmediği, hatta yaz aylarında saçların iyice kısaltıldığı

(5)

görülmektedir. Güneşin sinir sistemi ve psikolojiye zararlı etkilerine karşı farkında-lık ve yöntem geliştirmek gerekmektedir.

GÜNEŞTEN KORUYUCU ÜRÜNLER: GÜN PERDELERI

Benzil sinnamat ve benzil salisilat karışımından oluşan modern anlamdaki ilk güneş koruyucular 1928 yılında kulla-nılmaya başlandı. Hızlı bir evrilme ve geli-şim sürecinden geçen, içerik ve nitelikleri oldukça gelişmiş onlarca ürün, güneşin UV radyasyonuna ve deri yaşlanması karşı günümüzde yaygın olarak kullanılmakta-dır (9). “Gün perdesi” olarak ta tanımlanan preparatların kalite kriterleri oldukça de-taylı olsa da temelde kaliteli bir gün per-desi için şöyle bir özellik sıralaması yapıla-bilir (5):

1. Lokal ve genel olarak iyi tolere edil-meli, alerjik ve irritan olmamalıdır. 2. Saydam, yağsız ve kokusuz nitelikte

hoşa giden kozmetik yapıda olmalıdır. 3. Deride çabuk emilmeli, ıslaklık ve

ya-pışma hissi oluşturmamalıdır.

4. Ciltte yanma, batma gibi acılı ve ra-hatsız edici uyarılar oluşturmamalıdır. 5. Deriyi, aksesuarları, elbiseleri

boya-mamalı, iz bırakmamalıdır.

6. UV-A yanı sıra UV-B’yi de filtrelemeli, tutmalıdır.

7. Fotostabil yapıda olmalı, gün ışığında bozulmamalıdır.

8. Islanmaya, terlemeye, deniz suyuna dayanımı güçlü olmalıdır.

9. Silme ve kurulama esnasında deriden uzaklaşmamalıdır.

10. Isıya dayanıklı olmalı, uçucu olmama-lıdır.

11. Yüksek koruma faktörlü içermelidir. Koruma faktörü yükseldikçe perdele-yici etki güçlenir.

12. Derinin stratum korneum katma-nında kararlı bir adezyon sağlayarak uzun etkili olmalıdır.

13. Bütün bu vasıfları yanında ulaşılabilir ucuzlukta olmalıdır.

Gün perdelerinin bu koruma kriterlerini ne kadar sağladığını gösteren invitro ölçüme dayalı koruma değerleri, gün içi açık hava koşullarda aynen sağlanamaz, bildirilen koruma değerinden daha düşük sonuçlar alınır. Etki spektrumunda rolü olan faktör-lerin bazıları kullanıcıya bağlı iken diğer bir kısmı kullanımdan kaynaklanmaz. Kul-lanıma bağlı olmayan faktörlerin başında

radyasyon kaynağı olarak doğal UV ve yapay UV farkı gelmektedir. Bu ürünlerin test aşamalarında uygulanan laboratu-var ortamındaki yapay UV ışınımı doğal UV koşullarını tam yansıtmamaktadır. Ter, su, nem ve ıslaklık ile egzersiz koşullarına yeterince dayanamamak da gün perdele-ri için önemli bir sorundur. Bu ürünlerde tere direncin 30’, suya direncin 40’, su ge-çirmezliğin 80’ olması gerekir. Fotostabili-te yetmezlikleri bir diğer faktördür ve gün perdelerinin kalitesini doğrudan belirler. Gün ışığında bozunarak güneş radyas-yonuna karşı tutucu, koruyucu etkilerini çabuk yitirmeleri koruma süresini ve gü-cünü azaltmaktadır. Bunlara ısı, rüzgâr, nem gibi çevre koşulları da eklenmelidir. Kullanıma bağlı faktörlerin başında ise deri tipine uygun olmayan seçim gelir. Bu riski ortadan kaldırmak için, kullanıla-cak ürünün güneş koruyucu faktörü (SPF) 15’ten büyük olmalı, tercihen SPF 30, SPF 50 özellikli ürünler kullanılmalıdır (Şekil 1). Bir kaç gün güneş altında kalacak olanlar için, her geçen gün deri hasarı artacağı için daha yüksek koruma faktörü gerekir. Yetersiz ürün kullanımı sık karşılaşılan bir kullanıcı hatasıdır. Sağlıklı bir koruma için cilde 2mg/cm2 ürün uygulanmalıdır. Bu da tüm vücut için yaklaşık 30 ml’dir. Açık alanın tümüne düzenli olarak gün perde-si sürmemek veya burun, kulak ve el gibi organların uç kısımlarına özen gösterme-mek de yaygın hatalar arasındadır. Gün perdelerinin dışarı çıkmadan hemen önce uygulanması hatadır, güneşe çıkmadan 20-30 dakika önce sürülmelidir. Ayrıca,

yeterli sıklıkta yeniden uygulanmalıdır, zamanla koruma değerleri düşeceği için arzu edilen korunma sağlanamaz. Yoğun güneş maruziyetinde 2-3 saatte bir, nor-mal şartlarda ise 3-4 saatte bir yenilen-meli, terleme, soyulma, sürtünme, suda uzun süre kalma ve degradasyon olarak bilinen foto parçalanma durumlarında tekrarlanmalıdır. Egzersize bağlı aşırı efor, uzun süre yüzme ve spor gibi aktiviteler-den sonra gün perdesini yenilemek ge-rekir. Gün perdelerinde kullanım süresi genellikle üç yıldır, etkisi geçmiş ürün ile koruma gerçekleşmez. Oda sıcaklığından daha sıcak ortamda bekletilen ürünler ko-ruyuculuğunu kaybetmektedir (5).

Etki mekanizmaları açısından gün perdeleri fiziksel etkili olanlar (inorganik-ler) ve kimyasal etkili (organik(inorganik-ler) olarak iki kategoride ele alınır. Fiziksel etkili olan-lar inorganik pudraolan-lardır. Deri üzerinde bir tabaka oluşturarak UV-A, UV-B, görünür ışık ve IR ışınlarının büyük kısmını yansıtır-lar. Bu sebeple fotokarsinojenez olgularını önleyebilecekleri düşünülmektedir. Fizik-sel gün perdeleri ciltte tahriş yapmazlar, alerjik reaksiyon göstermezler. En isten-meyen özellikleri, ciltte kalın ve görünür bir tabaka oluşturmaları, giysilerde iz ve leke oluşturmalarıdır. Suya dayanıklı ol-malarına rağmen sıcak ortamda kısa sü-rede eriyip etkilerini kaybederler. Hassas cilde sahip olanlarda ve çocuklarda yo-ğun güneş maruziyetinde tercih edilirler. Özellikle bebeklerde inorganik gün per-deleri önerilmektedir. Titanyum dioksit,

(6)

titanyum oksit, çinko dioksit, çinko oksit en çok kullanılanlardır. Magnezyum ok-sit, demir okok-sit, magnezyum silikat (talk), alüminyum silikat (kaolin), ferrik klorid ve mika da bu fiziksel etkili koruyuculardan-dır. Talk/pudra iyi bir güneş koruyucu gibi düşünülse de, % 25 talk konsantrasyonu ile ancak 1-2 SPF düzeyinde bir koruma elde edilebilmektedir (11). Fiziksel koru-yucular, daha kozmetik ve sempatik hale gelmeleri için çok küçük parçacıklar haline getirilerek, mikronize saydam veya kolloi-dal süspansiyonları üretilmiştir. Mikroni-zasyon, ışınları yansıtma ve absorbsiyonu arttırır. Ayrıca mikro parçacıklar ürünün daha geniş yüzeylere daha etkin yayılma-sını sağlayarak daha iyi koruma oluşturur. (5, 10).

Kimyasal gün perdeleri UV ışınım-ları tutan, absorblayan renksiz/saydam, genellikle bir karbonil grubuna sahip aromatik bileşiklerdir. Bu moleküllerde-ki elektron alışverişi ile değişik miktarda enerji absorbe edilir. Ürüne absorblayıcı (ışın tutucu) özelliği veren, moleküler ya-pıdaki çift bağlar ve elektron veren yan

gruplardır. Bunlar artırılarak gün perdele-rinin absorblama gücü yükseltilmektedir. Kimyasal gün perdeleri UV-B tutucular ve UV-A tutucular olarak iki gruba ayrılır: Bu grupların uygun karışımları ile tutuculu-ğu olan ürünler elde edilir. UV-A tutucu-lar zayıf da olsa UV-B’ye de etkilidir. UV-B tutuculuk özelliği ve ölçütleri nettir. Buna karşılık çok yeni bir kriter olması nedeniy-le UV-A ışınlar için koruyuculuğun ölçüt-leri UV-B kadar net ve yerleşmiş değildir. UV-B ışınımlar için tutma gücü yönüyle SPF 100 olan ürünler vardır. Ancak bu çok cazip bir koruma katsayısı gibi görünse de, 30’un veya 50’nin üzerinde SPF’ye sı-cak bakılmamaktadır. Çünkü artan SPF değeri maliyeti yükseltmekte, ayrıca yük-sek kimyasal konsantrasyonlar toksisite riskini de yükseltmektedir. Bu bakışla, bu ürünlerde SPF 50+ en yüksek değer olarak görülmektedir (11). Gün perdelerinde SPF (güneş koruyucu faktör) değerinden baş-ka son yıllarda FKF (fototoksik koruma fak-törü), IPD (ani pigment oluşumu önleme) ve PPD (kalıcı pigment önleme) özellikleri de bulunmaktadır (13, 14).

Kimyasal gün perdelerinin sis-temik yan etkileri bildirilmemiştir, ancak lokal olarak alerjik, iritan ve fotoalerjik ve fotoiritan etkiler oluşturabildikleri göste-rilmiştir. Alerjik etkilere daha çok içerikte bulunan ve deri rengi oluşumu sağlayan Para Amino Benzoik Asit (PABA), PABA türevleri, benzofenon, sinnamatlar ve metoksidibenzoilmetan yol açmaktadır. PABA’nın vitamin D yetmezliğine yol açtı-ğına yönelik bildirimler de mevcuttur. İri-tan etki ise salisilatlar ile ilişkilendirilmek-tedir. Gün perdelerinin temel koruyuculuk alanları UV-B ve UV-A’dır. Başlıca UV-B absorblayıcılar olarak PABA, benzofenon, benzimidazoller, salisilatlar, sinnamatlar, bitkisel fitokimyasallar olan kamfor bile-şikleri ve bazı yeni ürünler, bu amaçla gün perdelerinin içeriğinde yer alırlar. UV-A tutucu olarak ise daha çok benzofenonlar, dibenzoylmetan, antralin ve kamfor gibi kimyasallardır (5).

PABA kesinleşen yan etkileri ne-deniyle günümüzde neredeyse hiç kul-lanılmamakta, türevleri de alerjik reak-siyonlar bildirildiğinden nadiren tercih edilmektedir. PABA türevlerinin yerini bü-yük ölçüde Sinnamatlar almıştır. Salisilat-lar ise güçlü hatta tam bir UV-B tutucusu olarak gün perdelerinde yer alırlar. Oktil salisilat ve homomentil salisilat en çok kullanılanlardır. Işın tutucu olarak benzi-midazoller diğer gün perdelerinden faklı olarak suda çözünürler. Çok iyi bir UV-B tutucusu olmalarına rağmen UV-A’nın tü-münü geçirirler. Oktokrilen daha yüksek SPF için kullanılır. Benzofenonlar iyi birer UV-A perdesidirler, çok güçlü olmamakla birlikte UV-B ışınları da absorbe ederler. Ancak bazen aşırı duyarlık yapabildikleri gösterilmiştir. Antranilatlar, güçlü olarak UV-A, zayıf olarak da UV-B perdesidirler. Dibenzoylmetan bileşikleri de zayıf UV-B, güçlü UV-A tutucudur. Kamfor bileşikleri saf UV-B koruması ile bilinirler. Ancak elde dilen yeni türevleri iyi UV-A tutucu etki-ye sahiptir. Hidroksibenzotriazoller hem moleküle lipofilik özellik kazandırır, hem de UV spektrumunun sınırlarını belirler. Fotostabildirler. Son yirmi yıldır Avrupa Dermatoloji Komitesi tarafından “güvenli” kabul edilen ilk geniş spektrumlu fotos-tabil gün perdesidir. Etilheksil Triazon, iyi absorbsiyon gösteren bir UV-B filtresidir. İyi tolere edildiği için yaygın olarak kul-lanılmaktadır. Tinosorb M, UV-A ve UV-B üzerine etkili, geniş spektrumlu bir ko-ruyucudur ve UV-A tutuşu UV-B’ye göre

(7)

daha etkilidir. Moleküler yapısı büyük olduğundan sistemik emilimi ve endok-rin etki riski oldukça düşük-tür (5, 13).

GÜN PERDELERI: KULLA-NIMI VE ETKILERI

Güneşten koruyu-cu ürünlerin farklı kombi-nasyonları, cildin korun-masını artırmak yanı sıra birbirlerinin stabilizasyo-nunu ve işlevlerini destek-leyerek etki artışı sağla-maktadır. Genellikle, güçlü bir UV-A koruyucu, iyi bir UV-B koruyucu ve fotosta-bilizasyonu iyi kombinas-yonlar yapılır, buna fiziksel koruyucular da eklenerek koruma katsayısı (SPF), sü-resi ve sprektrumu artırıl-maya çalışılır. Bu nedenle

yüksek SPF’li ürünler tercih edilmelidir. Gün perdelerinin sürekli kullanımlarının kansere karşı koruyucu etkileri bariz olsa da giyim, gölge, güneşten kaçınma gibi davranışlarla desteklenmelidir. Bu gibi ön-lemleri önemseyerek düzenli gün perdesi kullanımının aktinik keratoz, bazal hücreli kanser, skuamöz hücreli kanser olguları-nı önleyebildiği net olarak gösterilmiştir (13). Düzenli gün perdesi kullanımı UV etkileşimini % 80 düzeyinde azalttığından deri yaşlanmasını önemli şekilde azalt-maktadır. Fotonlara bağlı yaşlanmanın çocukluk yıllarından başladığı düşünüldü-ğünde, korunma ne kadar erken başlatılır ve düzenli olursa cildin formunu muhafa-za etmesi o kadar iyi olacaktır (5).

Fotoimmünsupresyon (bağışıklık sisteminin ışık etkisiyle baskılanması) ol-gusunun daha çok UV-A’ya bağlı olduğu anlaşıldıktan sonra UV-A koruyucuların absorblama yetenekleri geliştirilmiş, fo-toimmünsupresyon azaltılmıştır. Yüksek UV-A korumalı ürünler UV’ye bağlı im-münsupresyonu daha iyi engellemektedir (14).

Bütün teknolojik, kozmetik ve tıbbi gün perdelerine rağmen giyinmek hala en iyi güneşten korunma yoludur. Koruma faktörü yüksek, stabilitesi güçlü, yapışma, ıslaklık, deride tabaka hissi gibi rahatsızlık oluşturmayan gün perdeleri-nin oldukça pahalı oldukları ve az da olsa

istenmeyen etki oluşturabildiği ve hiçbir gün perdesinin yüzde yüz koruma sağla-yamadığı düşünüldüğünde, güneş ışın-larından korunaklı ortamlar ve giyinmek ucuz ve yan etkileri olmayan seçenek-lerdir. Bir giysilerin koruma değeri en az 15 SPF’dir. Giysinin kalitesi, örtme düzeyi arttıkça bu değer 50 SPF’ye çıkmaktadır. Giysinin üretildiği kumaşın dokuma sıklı-ğı, kalınlısıklı-ğı, giysinin ıslak olması gibi fak-törler bu etkiyi artırıp azaltabilir. Normal kollu bir tişört 15 SPF bir koruma sağlar-ken bu giysi ıslandığında SPF değeri 5’e düşmektedir (5, 15). UV radyasyonun %20 -30’u giysilerden geçebilmektedir. Giysi-lerin özel UV tutucularla kaplanması gibi öneriler olsa da klasik giysilerin güneşten koruması yeterlidir. Giysileri destekleyen aksesuarlar olan şemsiye ve şapkalar yüz ve boyunda, gözlükler göz çevresi ve şa-kaklarda gölge yaparak, koruma sağlar. Şemsiye, balkon, dUV-Ar dibi gibi gölge ortamlar kişiye güneşten korunmuşluk duygusu verse de gölgelerin yaklaşık % 30 kadar bir koruma sağladığı bilinmektedir. En güçlü gölge bulutlarla sağlanır. Bulut, tabaka kalınlığına göre % 20’den % 100’e uzanan bir koruma sağlayabilir. İç mekan-larda UV-A korunması gerektiğinde cam-lara özel UV-A filtreli yapraklar yapıştırıl-maktadır. Bu tarz önlemler alınmamış olsa bile ev yaşamı ve iç mekânlar güneşin za-rarlı ışınımlarından korunmada en güvenli yöntemdir. Bireylerin gün içinde aldıkları

UV dozları öğrenim yaşamı, meslek, alışkanlıklar, sosyal aktiviteler gibi faktörlerden doğrudan etkilenmektedir. Gün boyu alınan UV mikta-rı elektronik dozimetrelerle ölçülerek bireyin UV maru-ziyeti tespit edilebilir (5, 13, 15).

SONUÇ

UV radyasyon güneş ışın-larının sadece %5’ini oluş-turmasına rağmen sağlık açısından tehlikelidir. Rad-yasyon gözle görülmez ve hissedilmez, ancak zararlı etkileri ile fark edilir. UV radyasyon birikimci etki gösterir; ne kadar çok UV radyasyonuna maruz kalı-nırsa hayatın ilerleyen ev-relerinde risk o kadar artar. Yaygın deri kanseri olgu-larından bazal hücreli karsinom (BHK) ve skuamöz hücreli karsinom (SHK) oluşumu, güneşin özellikle UV-A-B ışınlarına maru-ziyetle güçlü şekilde ilişkili olduğundan, çocukluk yıllarından başlayarak, güneş ışınlarının zarar verebilen etkilerinden ko-runmak zorunludur. Güneş radyasyonun-dan en iyi korunma yönteminin birisi ev yaşamı ve iç mekânlardır, diğeri giysilerle oluşturulan izolasyondur. Güneş ışınları-nın deriye nüfuzunu engelleyen giysilerin oluşturduğu bariyer, haricen uygulanan kremlerden, losyonlardan oluşan gün perdelerinden daha etkili koruma sağla-maktadır. Bütün teknolojik, kozmetik ve tıbbi gün perdelerine rağmen giyinmek hala en iyi güneşten korunma yoludur. Kaliteli şemsiye ve şapkalar, standartlara uygun filtreli camlar taşıyan gözlükler bu koruma alanını destekleyen önemli yar-dımcılardır. Bütün bunlardan sonra, açıkta kalan deri yüzeyleri için ise, SPF değeri en az on beş olan, tercihen SPF 30 ve SPF 50 değerindeki güneş koruyucularını uygun miktar ve sıklıkta kullanmak, deri sağlığı-nı korumada, foto yaşlanmayı önlemede, deri kanserlerinin oluşumunu azaltmada önemlidir. Güneşten koruyucu ürünler güneşe çıkmadan yarım saat önce uygu-lanmalı, uzun süre maruziyette her iki sa-atte bir, normal maruziyetlerde 4-5 sasa-atte bir yenilenmelidir. Koruyucu etkilerine rağmen güneşten koruyucu ürünler tam

(8)

bir koruma sağlayamamaktadır. Radikal korunma yöntemi, yaz aylarında gün or-tasındaki 3-4 saatlik sürede doğrudan güneşe maruziyetten kaçınmaktır. Ayrıca, bireyleri güneş ışınlarının zararlı etkilerine karşı bilgilendirmekle yetinmeyip, zararlı ışınımlardan korunma bilinci için algı yö-netimi yapılması, korunma algısının yer-leştirilmesi gerekmektedir.

Güneşin zararlı etkileri ve korun-ma yöntemleri hakkındaki bilginin yüksek olmasına karşın, bireyler bilgi birikimlerini korunma davranışına dönüştürmede ye-terli hassasiyeti göstermemektedir. Güneş ışınları ile güçlü bir etkileşim içinde olan beyin, beyin sapı ve tüm sinir sistemi ne-deniyle insan ve hayvanların psikolojile-rinin etkilenebileceği konusunda araştır-malar ve farkındalık yetersizdir. Saçların beyin ve sinir sistemi için bir koruyucu ba-riyer oluşunun fark edilmediği görülmek-tedir. Yaz aylarında saçlarını iyice kısal-tılması davranışıyla sıkça karşılaşılmakta olduğu düşünüldüğünde, güneşin zararlı etkilerine karşı farkındalık oluşturmada, güneş ışınımları ve sinir sistemi etkileşimi ile saçların koruyuculuğunun göz önün-de bulundurulması uygun olacaktır. Eksik ve yetersiz korunma alanları ile ilgili olarak kamu spotları, yaygın ve etkin bilgilendir-me görselleri, sosyal bilgilendir-medya imkânları ile algı yönetimi çalışmaları sürdürülebilir olarak başlatılmalıdır. Kreşten orta öğre-tim kurumlarına tüm eğiöğre-tim süreçlerinde, bireylerin güneşten korunma konusunda eğitilmesi, güneşten koruyucular dahil tüm yöntemlerin eğitim müfredatında yer

alması, toplum sağılığı ve sağlık ekonomi-si açısından bir kazanım olacaktır.

KAYNAKLAR

1) Wolpowitz D, Gilchrest BA. (2006) The vi-tamin D questions: how much do you need and how should you get it? J Am Acad Der-matol. 54:301-17.

2) Terzi S, Başak PY, Erturan İ. (2017) Evalu-ation of knowledge, attitude, and behavior about harmful effects of the sun and sun protection among patients attending an outpatient clinic. Turkderm-Turk Arch Der-matol Venereolgy 51:2-6.

3) Gönüllü MT, Varınca KB. (2006) Türkiye’de Güneş Enerjisi Potansiyeli ve Bu Potansiye-lin Kullanım Derecesi, Yöntemi ve Yaygınlı-ğı Üzerine Bir Araştırma. I. Ulusal Güneş ve Hidrojen Enerjisi Kongresi, 21-23 Haziran, ESOGÜ, Eskişehir.

4) Palmer SJ, Rycroft MJ, Cermac M. (2006) Solar and geomagnetic activity, extremely low frequency magnetic and electric fields and human health at the Earth’s surface. Surv Geophys. 27 (5): 557-595.

5) Aydemir EH. (2009) Sunscreens. Türkderm. 43 (1): 7-11.

6) Dündar Y. (2015) Sen Tanrı mısın? 5. Baskı. Sayfa: 128-130 ISBN: 978-605-88309-8-1 7) Dündar Y (2015). Burçlar ve Küfürler. 1. Baskı. Sayfa: 19-20 ISBN: 978-605-5142-17-9 8) Kokino S, Pekindil Y, Hakgüder A, Yıldız A. (2004) The Comparison of Bone Mineral Density, D Vitamin Levels and Other Labo-ratory Parameters in Postmenopausal Wo-men. Turkish Journal of Osteoporosis. 10 (2): 70-73.

9) Lowe NJ. (1992) Advances in sunscreen

protection and evaluation. The Environ-mental Threat to the Skin. London. Say-fa:131-135.

10) Rigopoulos D, Antoniou C, Katsambas AD (2002) Sunscreens. European Handbook of Dermatological Treatments’da. Springer, Berlin sayfa: 825-828.

11) Baumann L. (2002) Sunscreens in Cosme-tic Dermatology. Graw Hill. Newyork s:75-83. 12) Levy SB. (2007) Sunscreens and pho-toprotection. In Comprehensive Dermato-logic Drug Therapy. 2nd ed. Philadelphia Saunders Elsevier sayfa: 703-718.

13) Palm MD, Donoghue MN. (2007) Update on Photoprotection Derm Therapy 20: 360-76.

14) Moyal DD, Fourtannier AM. (2008) Broad spectrum sunscreens provde better protecti-on from solar UV -simulated radiatiprotecti-on and natural sunlight- induced immunosuppres-sion in human beings. J Am Acad Dermatol. 58;148-54.

15) Wulf HC. (2004) Photoprotection in gene-ral, related to the every day praxis. 2. EADV Spring Symp. Budapest. JEADV Vol 18: 109. 16) Anonim (2018) Ultraviyole radyasyonu nedir? https://www.ozguroptik.com/ultravi-yole-radyasyonu-nedir

17) Anonim (2017) Güneş Işınları. https:// www.rentek.com.tr/diyaliz-blog/gunes-isin-lari

18) Anonim (2019) SPF seviyeleri ve koru-ma düzeyleri. https://static01.nyt.com/ikoru-ma- https://static01.nyt.com/ima-ges/2007/08/06/science/spf_sq_450.jpg

Referanslar

Benzer Belgeler

Merkel hücreli karsinom derinin küçük hücreli karsinomu olarak da bilinen malign kutanöz nöroendokrin bir tümör- dür.. Seyrek tanı alan bu kanserin yüksek lokal nüks,

Bazal hücreli karsinom, perianal ve genital bölge gibi deri alanlarýnda nadir olarak karþýlaþýlan ancak non-melonama deri kanserlerinin %75’ini oluþturan, insanlarda en

Matched comparison of radical nephrectomy vs nephron sparing surgery in patients with unilateral renal cell carcinoma and a normal contralateral kidney. Mayo

Makalemizde ara ara kanlı kulak akıntısı ve kaşıntı yakınması ile kliniğimize başvuran ve dış kulak yo- lundan alınan biyopsi sonucu pigmente BCC tanısı konulan

Clear cell basal cell carcinoma with neuroendocrine differentiation Nöroendokrin diferansiyasyon gösteren berrak hücreli bazal..

Bu makalede, verruka plana, pitriyazis versikolor benzeri lezyonlar ve günefle maruz kalan böl- gelerde skuamöz hücreli karsinom geliflen iki k›z kardefl hastal›¤›n

Nevoid bazal hücreli karsinom sendromu (Gorlin sendromu) çok say›da bazal hücreli karsinomlar (BHK), mandibulada kerato- kistler, palmoplantar çukurcuklar ve falks

Klas 2 HLA antijenleri ve BHK aras›ndaki iliflkiyi araflt›rmak için Czarnecki ve arkadafllar›n›n yapt›¤› 74 hastal›k çal›flmaya göre HLA-DR 1 istatistiksel