• Sonuç bulunamadı

Ressam Feyhaman Duran 1886-1970

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ressam Feyhaman Duran 1886-1970"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

RESSAM FEYHAMAN DURAN

1 8 S İ— 1970

Or d. Prof. Dr. A. Süheyl ÜNVER

Hey gidi dünya hey! Hikme­ tinden sual olunmaz. Üç yaşında babadan, yedi yaşında anneden ayrıl., ilk tahsilden sonra Galata- sarayı'na yazdırılsın.. Oranın ho­ calarından Abdurrahman Şeref Bey manevî himayesine alsın... Hakkıyla bu hizmeti Tanrı’nın ho­ şuna gitsin... Galatasarayı’nı bi­

tirince, haydi yazı hocalığı ile

beş seneliğine yine orada... Kim bu? İbrahim Feyhaman...

Bir odası var. Orada tabiî

kaabi! iy- . i i e resme çalışıyor.

Şair Tevfik Fikretde Sultanî'nin müdürü.. Gençlik çağının Gala- tasarayı güzideleri ile bir ara­

da... Evet! Babadan ve anneden

ayrı!.. Fakat ona ebeyvenlik

eden babalardan birisi de Ab­ bas Halim Paşa olsun... Onun iyi­ liğine karşı asla nankör olma­ mış... Daima tekrimetmiş.. Bu güzide sanatsever, ince ruhlu

zât, resim kaabiliyetini anlıyor

ve onu iki sene Paris'de tutuyor. Gelelim Paris'e : Orada

Gü-zel Sanatlar Akademilerine ve meşhur ressamların atölyelerine devam ediyor. Avdetinde res­ samlar cemiyetini kuranlardan...

Resmî ve hususî sergilerde na- tör mort, peyzaj ve portrelerini teşhirederek, sanatında çok mu­ vaffak olduğunu, bu eserleri or­ taya koyuyor.

İstanbul'da, ona bir güzide­ miz daha rastlıyor. Resim sana­ tına bigâne olmayan, bu devre­ nin ünlü hekim ve filozofu, örnek ve milletlerarası bir şöhrete sa­ hip, âlim ve fâzıl Doktor Âkil Muhtar’la çalışmaları onun, aile­ si efradının ve çalışma hayatı­ nın en parlak anlarını fırçasıyla tarihimize mâledilmesine sebep oluyor ki bunlar, C. P. Tıp Fakül­ tesi Tıp Tarihi Enstitümüzde Dr. Âkil Muhtar Özden kütüphane ve müzesini süslemektedir. XIX. as­ rın ilk yarısında Türk tıbbının sembollerinden bir zâtın hatıra­ larını ebedileştiriyor.

Yalnız bu mu? Hiç bir yer

türk’le Etibank’ın yemekhanesini gezerken Melâhat Üren'in rit­ mik, nefis bir natürmortunu (çi­ çekler) gördüm. Bir kere daha rahmetle andım onu. Ölüm, etti­ ği ile kalsın, öldüremiyor sanat eserlerini.

YENİ BELİRTİLER

Cihangir Oztürk, iyi bir res­ sam, şakşafasız. Melih Soley, figüratif resim sancıları, buhran­ ları içinde.. Yumurtanın kabuğu­ nu handiyse kıracak.

ESKİ BİR TEŞHİS

Doğruluğunu, isabetini ko­ rumakta bu eski teşhis. Rahmet­

li ressam Leopold Levy, bizim

Devlet Resim ve Heykel Sergi­ miz için, küçük çapta (adet az­ lığını kastederek) bir “ Salon D Autonne" demişti. Bu güzel bir hükümdür; tazeliğinden, bu gün de hiç bir şey kaybetmiş değil.

Alemin ağzı torba da olmadığı için, ver yansıîn edecekler bu­ lunabilir.

BİR TUHAF OLDUM

31. Devlet Resim ve Heykel sergisinden içeri girince. Etrafı, siyah bir kurdelâ ile çevrili bir panoda Cemal Tollu ve Melâhat Üren'in resimleri asılıydı. Ce- mâl'in resimlerini Melâhat, Me- lâhatınkilerini de Cemâl çok tu­ tardı. Aynı panoda bu birleşme, yan yana oluş ne hazin! Tablola­ rında yaşıyorlar artık. Her kula

nasib olur mu bu? Mekânları

Cennet olsun. Allah rahmet eyle­ sin.

BİR SERGİ

Mezar taşlarından sevimli bir sergi çıkarmak kolay olmasa gerek. Genç bir sanatkâr olan

İsmail Türemen, çok şey vaad

ediyor yarınlar için.

ve teşekkül düşünülemez ki

onun emprestyonist fırçasından

çıkan, hakikate tercüman olan

sayısız eserlerinden bir kaçı bu­ rada bulunmasın. Onu resim ya­ parken çok gördüm. Bir hâl eh­ li gibi muvaffakiyeti derecesin­ de, neşât içinde, kendinden geç­ tiği zamanları hatırlarım.

Pederi Süleyman Hayri Bey mütefekkir bir şair.. Oğlu büyü­ düğü zaman okusun diye ismiy­ le tesmiye ettiği bir pendnâme

hazırlıyor ki, bir suretini bize

yazdırdı. O, cidden gençlerin okuyacağı bir uzun manzume...

Ressam Feyhaman mütefek­ kir bir ressam. Çok ciddi... Bir çok nev'j şahsına münhasır hu­

susiyetlere sahip.. Resimdeki

mahareti kadar kültürü de çok kuvvetli... Resimde aforizması- nı yapmış.. Bir doktrine sahip. Kimseyi küçük görmez... Lâkin büyüklük taksimatı da nadir de­ ğil, ama yerinde... Fikir ve tah­ minlerinde hiç tereddüdü yok... Tevcihleri yerinde...

Feyhaman Bey, konuşmala­

rında daima güzel misâller ve

fıkralara yer verir. Sohbetine do­ yulmaz. Bunları biz 30 sene de­ vam eden şahsî tanışıklığımızda

tesbit ettik. Bu mütefekkir ve

çok kültürlü ressamımızın afo-

rizmasını hazırladık. Ondan ze­ min ve zamana uygun bir kaç mi­ sâli ibret ve dikkatle, ondan bu satırları da okurken faydalanaca­ ğımız ve her türlü görüşlerine sahip olabileceğimiz, yüzleri çok aşan olgun tecrübe ve görüşle­ rine dayanan aforizmaiarından şu misâller ondan hepimize ar­ mağan olsun.

— Gayesi olan insan çok

yaşar.

— Sevdiklerime karşı sev­

gimi izhar etmem. Zamanı ge­

lince vazifemi yaparım. Minnet- darlıklarımı kalbimde yaşatırım.

— Tabiate karşı bitmez bir

(2)

sevgim vardır. Tabiatten olsun, herşeyi severim ve tefrik etmem.

— Çiçek koparmayı sev­ mem. Adam kesmek gibi .gelir. Ama resmini yaparım.

— Boş şeylerle yaşamak­

tansa idealle ve manevî zevk ile yaşamalı..

— Leonardo da Vinçi “ Ben

* , i, 'I ' ( • • î ' ; ;■:) -■ ", ■

J . 'ifv ': ! .«r'. v '.

İV;',.;-#' yi. iı:- t : :■■■■., . ; ; v.; Ç.

Ay'.v-; ''V*. .. • . V ; ’ . V

‘. i r ^ . _ , î ‘ V.İ.. ,1.,^.;. ¿tetilíí.í'.'.W ."

herşeyi yaparım. (Bunları birer

birer saymış) Fakat resim her

şeyden zor.’’ demiş.

— Portrenin ticaretinde de­ ğilim. Sanat yapmak istiyorum. — Sanatta tesadüf olmaz, işi tesadüfe bırakmamalı. Bazan hoş tesadüfler olmuş. Fakat mil­ yonda bir... Tesadüfen çalışmak­ la olmaz. Seh!-i mümtenidir. Ol­ sa da pek’ güçtür.

— Korku zevki bozar ve hür­ meti de bozar. Korku ile hürmet olmaz. Muhabbetle hürmet olur. Korku ile hürmet riyadır.

— Sizi anlayandan korkun! Anlamayandan korkmayın!

— insan bir şeyi severse, onu iyi yapar.

— Bir süs var. Bir güzellik var Birbirinden ayrı şeyler.

— Portrede bir kalıp var, bir de mânâsı.. Birisi olunca kâfi de­ ğil.. Onun için portre güçtür.

— Avrupa tezyinatını almak olmaz. Onu alıyorlar, çünkü ko­ lay.. Biz çalışmayı sevmiyoruz. Kendimizden bir şey yapmak

is-f É M y i " İ l r ■' ' t - ' . :3L;■ ı ?;>»■ »¿Ç .3 1 ’ • f ; < * -■ö'-'* f ':U I V i, . ■ ' : » : ■, ■ r ; " 'V-r- ; A " -, A' ' ■ ■ ,£ A t i ■ V * . V r. ?>* H V V 'Ğ f a . y f J» ■" ;-,v‘. *i/m!. â s. ' v - v - . '* 1 ' V V*■■■ c y v . /- i’ ı .T ' f V ' h " ' r • T•). ' . a , 'I '. ! , > V & . aİ V ' î - ' 0-' v ' • c r - i S . â ' ı-.-V •

1Î)G0 yıllarında Feyhaman Duran

temiyoruz. Bizim tezyinatımızı da tetkik etmek lâzım.

— Sanat ne havas için, ne avam içindir, iş bunu birleştir­ mektir.

— Bir manzaradan âlim de boşlanır, çoban da zevk alır. Sa­

nat da öyle olmalı insanın ruhu var.

— Resim yapanın ruhu ince­ lir. Ne yaparsa daha iyi olur. Da­ ha iz’.anlı daha terbiyeli bir hâl

alır.

— Resim çok terbiye eder. Bu öyle bir terbiye kî, gözden gi­ riyor. Leonardo da Vinçi der ki : “ insanın vücudunda en mühim uzuv gözdür. Gözden giren her şey daha yüksektir. Ben hem ressamım, hem musikişinasım, hem de şairim. Lâkin resmi ter­ cih ederim.”

— Sanatta ustalık, onu yap­ ma kolaylığını bulma demektir.

— Kendini kendine beğendi- remeyen, başkalarının beğenme­ sine inanmamalıdır.

— Kıymet bilen toplar. — Herkes kafasına göre gö­ rür.

— Bazı adam öğrendiğiyle görür; yani dimağıyla.. Göz kâ­ fi değil.. Hissi ile beraber göre­

cek.. Hem o, orijinal ve daha

mükemmel olur.

Vecih Bereketoglu Peyzaj, İstanbul’dan

9

Referanslar

Benzer Belgeler

In contrast, during the transient increase in D-Asp levels in 7-day-old rats, D-Asp IR was additionally evident in regions where differentiating bipolar cells had begun to

The results of sensitivity analysis of uranium price, enrichment price, fabrication price, spent fuel disposal cost, reprocess cost, escalation ratio and discount rate for

The E&amp;T activities in the field of occupational radiation protection at the national and international level are mainly interested and implemented by Ankara

Çin, ışınlanmış gıda ticareti konusunda en önemli ülkelerden biridir ve 200’den fazla onaylı ışınlama tesisi rapor edilmiştir.. Türkiye’de Türkiye’de iki adet gama

“Sağlık Müzesi” de bir hastalıklar sergisi olmamalı, gerçekten sağlığı anlatan, sağlığı öğreten bir müze olmalıdır.. &#34;Sağlık Müzesi”

Cenazesi bugünkü pazartesi gü­ nü Kadıköy'ünde Moda çayırındaki köşkünden saat 15 da kaldırılarak Kadıköy Osmanağa camiinde ikindi namazı kılındıktan

Mayors of Budapest have been regular visitors to the Lukács baths, while staff from the Hungarian Foreign Ministry have preferred to immerse themselves in the affairs

Hilmi Ziya Ülken, Şekip Tunç onuruna düzenlenen bir gecede &#34;Düşünce tarihimizde iz bırakan dü­ şünürleri hatırlamak, doğum günle­ rinde onlarla ilgili