ABAKAN — ABALIOĞLU
11
Abakan lehçeleri uzak. Kelime başlarında y yerine n sesi de buluna bilir: yumurtka, nuburtka ( — yumurta) gibi. Kelime ortalarında öbür lehçelerdeki .d/1 ve y sesleri Abakan’da s olur: Uygur tod-, Ya. kut tot-, Türkiye Türkçesi d o y - ( mak), Abakan tos- gibi. Bu lehçe lerde kelime sonlarında z, (, ve c sesleri yerine s k ullan ılır: baı yerine bas, ktf yerine kıs, kız yerine yine kıs, ka( yerine kas denir. İki vokal arasında ise bu seslerin karşılığı z’dir: içip yerine izıp, kili yerine k'tzi gibi.
ABAKANSK: UST - ABAKANSK’a bk.
'
77
-S/SÜS
ise çok incedir. Onun buradaki vazifesi, taşımaktan ziyade İon baş lığının kıvrımlarını başkirişle doğrudan doğruya temastan kurtara rak onların incinip kınlmamalarına yardım etmektir. İon sütun başlığındaki tabla çok defa süslerle bezenmiştir. Abaküs keiimesi İmparator Augustus devrinde mimarlık hakkında kitap yazmış olan Vitruvius’un eserinde ince bir tabla mânasına geldiğine göre onu daha çok İon sütun başlığı için kullanmak uygun olur. Yunan Korent nizamında abakus’lar kavislidir. Bizans, Ortaçağ, Rönesans sanat ları Yunan mimarlığını devam ettirdikleri veya örnek aldıkları için onların tablaları da Yunan başlığı tablasını andırır.
ABAKS (A b a x ), kınkanatlıların yürür böceklerinden bir cins. Ormanlarda, taşların altlarında barınırlar. Ümüsü bol topraklarda az raslanır. En çoğu düz kara olur.
ABAKTİNAL: AMBULAKRALa bk. ABAKUK (A bacuc, Habaluık, İbranca: Habakkük), İsrail oğulları arasında çıkan pey
gamberlerden birinin adıdır. Ahdi atik'te bu adı taşıyan kitabın müellifidir.
ABAKULUS, eski Romalıların duvarları ve yer döşe melerini süslemek için kullandıkları mermer veya camdan zar şeklindeki mozaiklere verilen isimdir. I. asırda (M. S.) yaşa mış olan ve «Eski» lakabiyle sonrakinden ayrılan Romalı bilgin Plinius’un Naturalis hislo ria adındaki kitabından alınan bu tabirin Abakulus şeklindeki okunuşu kesin olarak kabul edilme miştir. Küçük mozaik taşlan manasına gelen «Abakiskoi» sözü daha doğrudur.
A B A K Ü S (Ark.) [Yunanca abaks, Lâtince abacus], sütun başlığı tablası. Yunan ve Roma mimarlığında sütun başlığının en üstünde bulunan ve başkirişle doğrudan doğruya te mas eden, tabla şeklindeki kısım. Bu tablalaı her mimarlık üslûbuna gör: değişir. Helen’lere bu bakımdan da örneklik etmiş olan Mısır sanatında abakus lar sadece bir tabla, yani bir çeşit semerdir. Dor sütun başlıklarında bu tabla kalın ve oturaklıdır. Sütunun kendisi de başlığı gibi taşıyıcı bir unsurdur. İon sütun başlığındaki tabla
ABALIOĞLU, Yunus Naili (doğ. 1880), tanınmış gazete- çilerımizdendir. Muğla mn Fetiş''-f- kas-»h-ısında donmuştur. Abalı- zade Hacı H alil Efendinin
oğludur. İlk tahsilden son ra Rodos'a gönderilmiş, Ahmet M ithat'la Ebuzziya Tevfik'in Rodos’ta sürgün iken o zamana göre ileri bir şekilde kurdukları Med- rese-i Süleymaniyede oku muştur. Orasını bitirdikten sonra İstanbul'a gelerek bir müddet Galatasaray Li sesine ve Hukuk mektebi ne de devam etmiştir. 1900 de Malûmat mecmuasın daki yazıları ile gazetecili ğe başlıyan Yunus Nadi, er' tesi yıl istibdat aleyhinde gizli bir cemiyet kuranlar arasında bulunmak suçiyle üç sene hapse mahkûm edi
lerek Midilli kalesine gönderilmiş ve ceza müddetini bitirdikten sonra memleketine dönmüştür. 1908 Meşrutiyet inkılâbından sonra İstanbul'a gelip ikdam ve Tasviriefkâr gazetelerinde muharrirlik et miş \ e T a s p i r i e fi â r ’ın yazı işleri müdürlüğünü yapmıştır. 1910 da Se- lân.k’te İttihad ve Terakki organı olan Rumeli gazetesinin başmuhar rirliğinde bulunmuştur. Osmanlı Mebusan Meclisinin ikinci seçim dev.esinde Aydın mebusu olmuş ve tekrar T asviriefk âtda yazı iş-\
ABAKS
12
ABALIOĞLU - ABANOZ TAHTASI
leri müdürü ve başmuharrir sıfatlariyle çalışmıştır. 1918 eylülünde Yeni Gün gazetesini tesis ile mütareke devrinin kötü cereyanlariyle mücadele etmiş ve 1920 martmda bu gazeteyi kapamaya mecbur olarak iŞgal altında bulunan İstanbul’dan kaçıp matbaasiyle birlikte Ankara’ya gelmiştir. Büyük Millet Meclisinin birinci devresine Muğla mebusluğiyle iştirak eden Abalıoğlu, Yeni Gürdü An. kara’da çıkartmakla beraber 7 mayıs 1924 de İstanbul’da, hâlâ ba şında çalıştığı Cumhuriyet gazetesini kurdu. Büyük Millet Meclisi nin altıncı devresi sonuna kadar Muğla mebusluğunda bulunmuştur. 29 tnat Graf Zeplinle seyahat adlı bir eseriyle 31 mart - 14 nisan olaylarına ait bir kitabı vardır.
ABALUS, eskilerin Kehliba r adası dedikleri, Königsberg’in
şimalinde Samland bölgesi olması ihtimali vardır.
ABAN, Zerdüşt dininde güneşin Akrep burcunda bu
lunduğu sıralardaki ayın adıdır. Türkçede bu aya birinci teşrin yahut orta güz ayı derler. Zerdüşt dininde Aban bir meleğin ismi dir ki demir madeninin koruyucusu sayılır. Aban ayında ve Aban gününde meydana gelen işlerin güdümü onun elinde bulunduğu na inanırlardı.
ABANA, Kastamonu vilâyetinin İnebolu kazasına bağlı
nahiye ve bu nahiyenin merkezi. Karadeniz kıyısında ve İnebolu- nun 20 km. doğusundadır. İskelesi engin ıüzgâlarına tamamiyle açık bulunduğu gibi, gerideki dağlar da iç memleket ile taşıt işlerini güçleştirir. Abana iskelesinin ehemmiyeti, .kereste ihraç etmesinden ileri gelir. Arabaların gelip gitmesinden açılmış bir kıyı yolu ile Ayancık ve İneboluya bağlanırsa da asıl bağlantı deniz yoluyla olur. Nüfusu 640 kişidir.
ABANCOURT [ a b a iü r ok.], Charles-Xavier-Josepli de Franqueville d’ (1758-1792), Fransız devlet adamı. 1792 tem
muzunda Harbiye nazırı olmuştur. 10 ağustosta Tuileries sarayı nın müdafaasını hazırlamış olmakla itham ve hapsedilmiş, 9 eylül 1792 de başka mevkuflarla birlikte Versailles’da öldürülmüştür.
ABANEÊME [ a b a n y eem e ok.], Cenup Amerika’da konuşulan
muahhar Guarani dili.
ABANEÊNGA [ a b a n yeen ga ok.], Brezilya ve Paraguay yer
lileri tarafından konuşulan ve Cenup Amerika dillerinin Tupi- Guarani ailesinden olan eski ve yayılmış bir dildir.
ABANO, Pietro d’ : PIETRO D’ABANO'ya bk.
ABA-NOVÂK \obonovdk ok] Vilmos (doğ. 1897). tanınmış
A BA-N O VA K TN «BÜ Y Ü K SU B A SK IN I» TABLOSU
Macar ressamıdır. Şahsiyetini bilhassa gravürde göstermiştir. M illet lerarası sergilerde yeni Macar sanatını liyakatle temsil etmektedir.
ÂBANO TERME [abano t e r m e ok.}, İtalyanın Venezia
(Venedig) vilâyetinin Padova kazasında, Eugan dağlarının şimal- doğu eteklerinde Padova-Venedig demir yolulunun 11 inci kilo metresinde bir nahiyedir. Nüfusu 7060 (1936). Roma devrinde Aquae Aponi ve Aquae Patavinae adlariyle tanınmış olan bu na hiyenin radioaktif tuzlu suları (sıcaklığı 87°) ve çamur banyoları meşhurdur. Montegrotto mevkiinde banyo harabeleri vardır.
ABANOZ AĞACI (Bot.), abanozgillerden D iosp yr os ve
Maba cinslerine mensup göbek odunları koyu renkli, sık dokulu, ağır ve sağlam olan, bun
dan dolayı da ince maran gozluk ve doğramacılıkta çok makbul tutulan tür lerin adıdır. Abanoz ağaç ları doğu Hindistan ve Malaya adalarında yetişir. D io sp yr o s cinsinden aba noz tahtası veren türlerin başlıcaları şunlardır: Di o sp yr o s ebenum , D. me- lanoxylon, D. hirsuta, D. haploslylis, D. ebenaster. Abanoz tahtasının yetiştiği yer, renk ve diğer vasıf larına göre piyasada Sey lan, Madagaskar, Bombay abanoz odunu diye ve başka adlarla anılan türlü çeşitleri vardır. D iospyros cinsinden odunları mak bul olmamakla beraber Filipinler'de meyva ağacı olarak D. Philipinensis, doğu Japonya ve Çin’de
D. kaki ve bizde doğu ABANOZ DALI (D . ebenum) Karadeniz kıyılarında kendi kendine yetişen ve Akdeniz bölgesin de meyvaları için ekilen D. lotu s vardır (bk. TRABZON HUR MASI).
ABANOZGİLLER (Ebenaceac), bitkilerden Ebenales takı
mından bir familyadır. 350 kadar türlü olan bu familyaya mensup j bitkilerin çoğu tropikal ve astropikal memleketlerde yetişen ağaç- ' laldır. İnce marangozluk işlerinde abanoz adlı ve çok makbul tutu, lan tahta bu familyaya mensup ağaçlardan yapıldığı gibi süs ve ye miş ağacı olarak yetiştirilen çeşitleri de vardır ( bk. ABA NOZ AĞACI )
ABANOZ TAHTASI (San.) [Yunanca e b e n o s —taş]. Adının
da gösterdiği gibi sert ve ağır olan abanoz tahtası ince marangozluk, ta ve doğramacılıkta kullanılır. Ortaçağlarda abanozun sihirli has- salan bulunduğuna ve korkuya karşı iyi geldiğine inananlar vardı. Avrupa müzelerinde küçük prenslere mahsus olmak üzere abanoz dan yapılma beşikler görülür.
Doğu Hindistan'da yetişen hakikî abanozun rengi koyu si yahtan iâciverdimsi siyaha kadar değişir. Diospyros Ebenum cinsi nin içodunu koyu siyahtır, hareleri görünmez, ağır, sık dokunuşlu ve serttir. Özel ağırlığı 1,187 dir.
Eignonia leuco xylon (yeşil, kahverengi, sarı) abanozunu ce. rıubî Amerika ve batı Hindistan yetiştirir. Bu cins sert ve dayanık- J lıdır. Yeni kesildiğinde kahverengi, sarımtırak ve yeşil beneklidir,
j
sonradan havayla temas edince yeşil izleri bulunan siyahımsı birI renk alır. Özel ağırlığı 1,210 dur.