• Sonuç bulunamadı

YDS ZAMANLARA TOPLU BAKIŞ Konu Anlatımı | 18346

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "YDS ZAMANLARA TOPLU BAKIŞ Konu Anlatımı | 18346"

Copied!
26
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ZAMANLARA TOPLU BAKIŞ

GÖZDEN GEÇİRME DERSLERİ

İÇİNDEKİLER

Ders 1: Gerçek Eylemleri Anlatan Zamanlar

Ders 2: Geleceği Anlatan Geniş Zamanlar

Ders 3: Gerçek Olmayan Durumları (Varsayım)

Anlatan Zamanlar

Ders 1: Gerçek Eylemleri Anlatan Zamanlar

Giriş

İngilizce’de zamanlar iki guruba ayrılırlar. Bir gurup zaman gerçekleri (fact) anlatırken, diğeri gerçek olmayan durumları (non-fact) ifade etmekte

kullanılır. Fact zamanlar, gerçek olarak değerlen- dirdiğimiz ya da

gerçekleşmesini mümkün gördüğümüz eylem ya da olayları karşılar; oysa ki, non-fact zamanlar gerçek olmayan (unreal) ya da gerçekleşmesi

mümkün görülmeyen (improbable) varsayım (supposition) ya da dileklerin (wishes) aktarımında kullanılır.

1. I became a teacher five years ago. (fact) 2. I’ll soon be forty-five. (fact)

3. I wish I were somebody. (non-fact : wish)

4. Then I’d have many people at my command. (non-fact: supposition) Fact doğrudan zamanla ilintili iken, non-fact değildir: Gerçekten de

yukarıdaki örnekte geçen became ya da will be eylemlerinin zaman tüneli içerisinde belli bir yeri varken, were ya da would have fiilleri boşlukta asılı dururlar. Fact zamanlar 1. ve 2., non-fact olanlar ise Gözden Geçirme Dersleri 3. Bölüm’de incelenecektir.

(2)

a)

Simple Past Tense geçmişte belirli bir an (five years ago, in 1970,

then)* ya da zaman aralığına (during my service, in my childhood)** işaret eder ve geçmişle ilgili “Ne zaman?/Ne kadar süre?” sorularına cevap verir. *Thomas Edison invented the electric bulb in 1878.

**Thomas Edison was considered to be a lazy boy during his primary

school education.

Eğer yukarıdaki sorulara cevap vermiyor, sadece bir eylemin, olayın

meydana geldiğini anlatmak için kullanılıyorsa, Simple Past çekimli bir

cümlede zamana işaret eden bir zarf bulunmayabilir* ya da bu zarf eylemin, olayın zamanını kesin olarak vermeyebilir**.

*The Second World War claimed (mal oldu) many lives.

**Edison invented the electric bulb some time in the last century.

b)

Past Perfect Simple geçmişteki bir noktadan (then) öncesine* işaret

eder.

*As he had already failed the exam twice before, he gave up hope of passing it.

Past Simple gibi, bu zaman da How long ve When sorularına karşılık verebilir.

How long had you been Personnel Manager?

Ancak, bu tense'in tek başına kullanılması mümkün olmadığından, arada mutlaka bir Simple Past geçiş bulunması gerekir:

I started to work as Personnel Manager. Then I became General Manager. (Ya da: After I had started to work as Personnel Manager, I became

General Manager.)

Örnekteki kişinin personel müdürü olarak çalışmaya başlaması, genel

müdür oluşundan öncedir. Böyle bir öncelik-sonralık sırası olmasaydı, 'How long had you been Personnel Manager?' sorusunu soramazdık.

c)

Present Perfect Simple geçmişten bugüne kadar sürmüş bir zaman

aralığına işaret eder. Past Simple’dan farklı olarak, Present Perfect Simple geçmişteki bir noktaya doğrudan değil, ancak dolaylı yoldan göndermede

(3)

bulunabilir*. Ayrıca, already, recently, just now ya da just recently gibi bir çok zarf bu zamanın geçmişle köprü kurmasını sağlar**.

*The meat has been cooking for nearly an hour ya da dolaylı olarak The meat began to cook nearly an hour ago.

**He has just told me that he has recently been made Managing Director. Aynı zaman zarflarına Past Simple örneklerde de rastlamak mümkündür. Ancak, bu zarfların kullanım önceliği Present Perfect Simple'a aittir.

d)

Present Simple, temelde her zaman (geçmişte, şimdi, gelecekte)

tekrarlanan eylemleri (repeated actions)* ve alışkanlıkları (habits) dile getirmek için kullanılır. Bu tense, tek bir eyleme işaret etmez.

* - When do you leave work?

- I normally leave at five but we occasionally do overtime.

e)

Belli bir programa, tarifeye ya da tüzüğe uygun olarak planlanmış bir eylem söz konusu ise, Present Simple geleceğe işaret edebilir (m ile karşılaştırınız). Present Simple, bu durumda tek bir eylemi karşılayabilir*. *When do you retire? – I retire next June.

f)

Future Simple kesin bir plan ya da niyetin olmadığı (Bkz. p ) ya da bir eylemin gerçekleşmesinin herhangi bir şarta* bağlı olduğu durumlarda kullanılır. Bu nedenden ötürü, Future Simple think, expect, wonder, hope** gibi fiillerle, probably, perhaps, possible gibi sıfatlar ve zarflarla birlikte görülür ve if, when ya da until gibi şart ve zaman bağlaçlı ana cümlelerde kullanılır.

*I’ll come with you unless the weather gets worse. **I hope the weather will get fine.

Eğer kullanılan fiilin progressive formu yoksa (have, be, belong to, own vs.), Future Simple planlı bir eylem için de kullanılabilir* (Bkz. s ).

*I’ll have my new car next month.

g)

Future Perfect Simple gelecekte belli bir zamana kadar sürmüş ya da o zamandan önce* gerçekleşmiş olacağı varsayılan eylemlere işaret etmek

(4)

için kullanılır. Bu tense, zaman tünelinde belli bir ana doğrudan göndermede bulunabilir.**

*Meteorologists forecast that rainy weather will have left the country in a week’s time.

**I’ll be tired when I arrive, because I’ll have taken an oral exam to defend my doctoral dissertation (doktora tezi) the day before.

İkinci örnekte, sözü edilen eylemlerin geçmişte yaşanmış olduklarını varsayarsak, aşağıdaki durum ortaya çıkar:

**I was tired when I arrived, because I had taken an oral exam to defend my doctoral dissertation the day before.

Bu durum, Future Perfect Tense'in, belli bir zamandan önce meydana gelmiş eylemleri anlatırken Past Perfect Tense'e benzer bir görev üstlenebildiğini göstermektedir (zaman tünelinde belli bir ana doğrudan göndermede bulunmak).

h)

Past Continuous ya da diğer adıyla Past Progressive zaman

geçmişte belli bir noktada devam etmekte olan bir eyleme işaret eder (Bkz.

l). Bu özellik ortadan kalkmışsa, bu tense yerini Past Simple’a bırakır*. *Yesterday I completed the project.

Ancak, eylem devamlılık gösteren türde ve eylemin devam ettiği süre açık bir şekilde veriliyorsa, Past Simple kadar Past Progressive zaman da iş görür.*

*Yesterday I was working/worked from eight in the morning until nine at night.

j)

Past Perfect Progressive geçmişte belli bir noktadan önce başlamış

(then) ve o belli noktaya kadar devam etmiş* eylemler için kullanılır. Present

Perfect’te** olduğu gibi, eylemin geçmişte belli bir noktaya kadar etkisinin sürmüş olması Past Perfect Progressive zamanın kullanılması için yeterli bir nedendir.

*I didn’t get home until eight o’clock, because I’d been working late at the office.

(5)

k)

Present Perfect Progressive, kişinin bir olayı anlatmak üzere

konuşmaya başladığı (aktarıma girdiği) ana kadar devam etmiş bir eylemi karşılar. Present Perfect’ten farklı olarak, before zarfıyla birlikte

kullanılmaz*.

*I’ve worked here before (have been working here before değil). Since*, for ve bazen de already bu tense ile akla gelen zaman zarflarındandır.

*We’ve been waiting for the doctor since dawn.

l)

Present Progressive şu an ya da bugünlerde (yani geçici bir süre için) yapılmakta olan eylemleri karşılar*. Bu türden bir eylem, başka bir eylemle kesişiyor** ya da o meydana geldiği zaman başlıyorsa*** Present

Progressive yine görev başındadır.

*The Board are negotiating an important contract. *We are having hard times these days.

**I don’t smoke while I’m driving.

***They’re always watching (= They start to watch) television when I visit them.

m)

Present Progressive’in geleceğe işaret etmek üzere kullanımı, söz konusu eylem planlanmış ise geçerlik kazanır. Ancak, Present Simple (Bkz.

e) ve Future Progressive’den (Bkz. n ) farklıdır. Şöyle ki; Present Simple* belli bir programa, tarifeye ya da tüzüğe uygun olarak planlanmış bir eylemi ifade ederken, Present Progressive** kişisel bir kararı akla getirir*.

*According to my travel schedule prepared by my Manager, I don’t return until next week (Müdürümün hazırladığı programa göre, gelecek haftaya kadar dönmeyeceğim/dönmüyorum).

Yukarıdaki örneği aşağıda verilenle karşılaştıralım:

**I’m not returning until next week. (I planned/arranged it this way.)

n)

Future Progressive gelecek zaman içerisinde belli bir anda

(6)

göndermede bulunur. Aynı tense, going to kipine benzer bir plan ya da beklentiyi** ifade etmek için de kullanılabilir.

*This time next week I’ll be swimming in the cool waters of Bozcaada. **I’ll be passing (am going to pass) by the supermarket, if there’s anything you’d like me to buy.

**After the operation, you won't be doing (are not going to do) any sport for a while.

p)

Going to kipi niyet (intention) anlatır. Bu aşamada, plan henüz bütün

ayrıntılarıyla ortaya çıkmış değildir. Konuşmacı daha işin başındadır, ama bu aşama, yapmak istediği işin konuşmacının aklına düştüğü ilk niyet anı da değildir. Çünkü bu durumda bir İngiliz Future Simple’ı tercih edecektir. Örnek cümleleri karşılaştıralım:

- I’m taking a few days off next week. (I’ve already arranged it.)

- So you’re going to Spain. How nice ! I’ll take a few days off and come too. (I’ve suddenly thought of it.)

İlk konuşmadan, eylemin gerçekleşmesi için gerekli düzenlemelerin

yapıldığı, yani hazırlıkların tamamlandığı anlaşılıyor. Eylemi gerçekleştirme konusunda kesin niyetli ve kararlı olduğu için, konuşmacı bu ayrıntıyı

gözardı edip sadece going to kullanmakla da yetinebilirdi: - I’m going to take a few days off next week.

Bu durum, bize iki zaman arasında çok belirgin bir fark olmadığını

gösteriyor. Ancak, birinci konuşmacıdan farklı olarak, ikinci konuşmacı, 'Ben de birkaç gün tatil yapayım/yapacağım.' derken, aklına o esnada gelmiş bir plandan söz ettiği ve bu konuda hiçbir ön hazırlığı olmadığı için Future Simple'da kalmak zorundadır.

Bir eylemin gerçekleşeceğine ve geri dönüşün mümkün olmadığına inanıyor isek* ya da mevcut koşullar bizi böyle düşünmeye yöneltmiş ise** geleceği anlatmak için sadece going to kipini tercih ederiz.

*(i) She is going to have a baby soon. (Bu durumda She will have a baby cümlesi büyük bir hatadır.)

**In these circumstances (= Bu durumda), she (i örneğindeki kişi kastediliyor) will find it difficult to carry on working.

(7)

*(ii) Look ! That car is going to hit that old lady. (Bu örnekte de geri dönüş mümkün görünmüyor. Sürücü, belki yine de frene basıp durabilir, ama bu neredeyse imkansız.)

Geçmişteki bir noktadan geleceğe yöneldiğimiz zaman was/were going to* kipi kullanılır. Ancak, bu kipte kurulan cümle sadece bu eyleme niyet

edildiğini anlatır; eylemin gerçekleşip gerçekleşmediğini belirtmez.

*He was going to sit an important exam; I hope he managed/has managed it.

q)

Future Perfect Progressive temelde Past Perfect Progressive ve Present Perfect Progressive'e benzer. Ancak, bu tense’in belli bir referans noktası vardır (aşağıdaki örnekte arrive in İstanbul) ve gelecekte belli bir zaman boyunca (aşağıdaki örnekte for 12 hours) süreceği varsayılan türden bir eylemi anlatır.

*By the time we arrive in İstanbul, we shall have been travelling for 12 hours.

r)

Future Simple’da will-shall farkı: Will, shall yardımcısından farklı olarak bütün şahıslarda kullanılabilir. Sadece 1. tekil ve çoğul şahıslarda karşımıza çıkan shall ise, bazen soru cümlelerinde karışıklığa yol açabilir: Will* / Shall** I carry the luggage?

*Bavulu ben mi taşıyacağım; benden beklenen, yapmam gereken bu mu? (Kişi kendisine talimat verilmesini bekliyor?)

**Bavulu taşımamı ister misiniz? (Kişi yardım teklifinde bulunuyor. Aslında bu işi yapmak zorunda değil.)

Kararlılık ifade etmek üzere 1. tekil ve çoğul şahıslarda shall yerine will kullanımı tercih nedenidir. Ancak, yapılan kısaltmalar nedeniyle (I

will/shall=I’ll), herhangi bir cümle içerisinde, gerçekte hangi

kipin/yardımcının kullanıldığını anlamak mümkün olmaz. *I'll (will?; shall?) find a new house.

Ayrıca, shall 2. ve 3. tekil ve çoğul şahıslar için bir yasanın amir hüküm ya da hükümlerini bildirmek için hukuk dilinde kullanılır:

*Anyone who breaks the law shall strictly be punished. (Kanunu ihlal edenler şiddetle cezalandırılacaklardır.)

(8)

Should, yukarıdaki görevde kullanılan shall’in yumuşatılmış biçimidir. *You should listen to your doctor’s advice.

s)

Progressive formların kullanılmadığı haller: Present Progressive tense’in henüz bitmemiş, tamamlanmamış, halen sürmekte olan işler için kullanıldığını hatırlayalım. Love, think, hate, believe, have (= possess) ve like gibi fiiiler bu nedenle progressive formlarda çekim almazlar. Çünkü bir İngiliz “I believe in something” diyor ise, bunu, bir şeye inanmasını sağlayan işlemler bütünü zihninde tamamlandığı için söylüyordur. Ancak, bu fiiller henüz tamamlanmamış bir düşünme, değerlendirme sürecine işaret

ediyorlarsa* ya da gerçekte olduğundan farklı bir anlamda kullanılmışlarsa** (have= eat, drink, spend vs.), progressive formlarda karşımıza çıkabilirler: *She is considering the job offer (hala düşünüyor, henüz karar vermemiş) of a new multinational company.

**I’m having a holiday (tatile çıkmak) next month. I’m thinking of (hala düşünüyorum, henüz karar vermedim) going to Spain.

Bu gurup içerisinde yer alan duyu fiilleri de (see, hear, taste, smell, feel) bazen şaşırtmaca yapabilir ve karşımıza progressive bir formda

çıkabileceklerini hatırlayınız:

*Tomorrow, I’m seeing my doctor about my cough. *I’ve been hearing a lot about her lately.

*The cat is smelling the meat.

Ders 2 : Geleceği Anlatan Geniş Zamanlar

Giriş

Bir önceki dersimizde, tense’leri zaman tüneli içerisinde ait oldukları yerlerde görmüştük. Bu dersimizde ise, şart ya da zaman bağlaçlarını

izleyen yan cümlelerde future ya da future perfect tense’ler yerine doğrudan present ya da present perfect kullanımını göreceğiz. Önce belli başlı şart ve zaman bağlaçlarını listeleyelim:

(9)

if

providing, provided (that) as/so long as

even if unless

supposing (genellikle 2. ve 3. Tip) whether ... (or)

however, no matter how

whoever, wherever, whenever vs. no matter who/where/when vs. Time Links

after, while before, until/till

when, as as soon as immediately, by the time

Şimdi de, bu bağlaçlarla ilgili esas açıklamalara geçmeden önce, birkaç örnek cümle verelim:

*I’ll tell her more on Monday if she comes. (Perhaps she’ll come on Monday; I’ll tell her more then.)

Örnekte, if’li cümleye bağlı comes fiilinin repeated ya da habitual bir action olmadığı açık. Cümleden anlaşılan o ki; bu eylem gelecekte sadece bir defaya mahsus gerçekleşecektir. Aslında böyle bir eylem için Simple Present çekim düşülebilecek en büyük hatalardan biridir. Ancak, eylem bir conditional link’e bağlanarak şart anlatır hale gelmiştir. Yani, eylemin Simple Present çekim eki alarak üstlendiği şu anki görevi bir şartın varlığına işaret etmekten ibarettir. Halbuki, Future Tense’in böyle bir özelliği yoktur; bu tense en fazla konuşmacının bir eylemi gerçekleştirmeye yarım yamalak niyet ettiğini anlatabilir ve buradan daha ileriye gidemez. İşte, Simple Future Tense’in bir conditional link’e bağlanması bu nedenle sakıncalıdır.

Conditional link’lere benzer bir ilişkiyi Simple Present, time link’leriyle de kurar:

(10)

Cümleden anlaşılan o ki; konuşmacının, babasının işini devir alması için önce okulundan mezun olması gerekiyor. O halde, buradaki örnekte if’li cümlelere oldukça benzer bir şart var. Simple Future Tense’in şartları ifade edecek kudrette olmadığını bildiğimize göre, graduate fiili yukarıdaki örnek cümlede doğru zamanda kurulmuştur.

**When I’ve read the book, I’ll lend it to him. (I’ll lend him the book next week; I’ll have read it by then.)

İkinci örneğimizde, Simple Present yerine Present Perfect kullanılmış. Bu iki tense’in birbirlerinden farklı oldukları doğrudur. Ancak, her ikisi de temelde present bir tense’tir ve ortak özellikleri vardır. Dolayısıyla, bu iki tense’in zaman zaman birbirlerini replace edebilmelerini doğal karşılamak gerekir. Şu farkla ki;

*Bir yan cümlede kullandığımız Present Perfect, gerçekleşeceği varsayılan eylemin tamamlanmış olması şartını öncelikle arar (Kitabı, arkadaşıma tamamen okuyup bitirdikten sonra ödünç vereceğim.),

*Böyle bir cümlede kullandığımız Present Perfect, ikinci eyleme beklemeksizin geçileceğini vurgulamış olabilir (Kitabı okur okumaz arkadaşıma ödünç vereceğim.),

*Bu tense ile kurulmuş bir yan cümle, konuşmacının eylemin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği konusunda kuşku duyduğunu anlatıyor olabilir: (We can change this house when I have received a pay rise, of which I'm not

certain).

Dikkat: Zaman ya da şart bağlaçlı bir yan cümlede kullanılan be, believe, love, own, have (= possess) gibi hareket anlatmayan duyu-duygu fiilleri sadece Simple Present çekim alırlar. Bu tür cümlelerde, bu gibi fiillerin Simple Present yerine, Present Perfect çekimleri kullanılamaz. (Örneğin: believe fiilinin Present Perfect çekim almadığını hatırlayınız. I believe in

God yerine I have believed in God diyemezsiniz.)

Şart ve Zaman Bağlaçlarıyla İlgili Örnek Cümleler

1. Providing you are back by 6 o'clock, we can go to Jane's wedding

ceremony. (a)

2. You must come back then even if you haven't finished your work in the office. (b, j)

(11)

4. Whether it snows or not, the couple (evlenecek çift) will have a terrific ceremony. (d)

5. I'm not going to miss the chance of seeing them however cold/no

matter how cold the weather is. (e)

6. There will be a lot of young boys to collect money at the entrance of the wedding hall whenever/no matter when a couple arrives. (f) 7. What will the couple do supposing the boys get out of control? (g) 8. Some of the boys will be pretty (hayli, oldukça) impatient by the time

the couple arrives. (h)

9. Here comes the couple! (İşte çift geliyor!) Can I borrow your camera? I'll give it back as soon as I have taken their photo. (j)

10. Don't worry. The bride's (gelin) brothers will stop those who try to get too close to the couple. (k)

11. Look at that boy! He doesn't care what the bride's brothers do. What a shame! (Ne ayıp!) (l)

12. It will be the first time (that) I have seen the groom (damat). (m) 13. If you boys will stop

(istisnai durum) pushing, we will all be able to move freely, won't we? (n)

Açıklamalar

a)

Providing, provided (that), as/so long as if’in vurgulu ve eşdeğer formlarıdır. Hepsi de güçlü bir şartın varlığına işaret ederler.

1. Providing you are back by 6 o'clock, we can go to Jane's wedding ceremony.

Cümlede kullanılan tense’e gelince: Present Perfect ya da Present Progressive’de çekilemeyeceğine göre, be fiili için Simple Present tense zorunludur.

b)

Even if (2) olağandışı bir şartı akla getirir. Vurgu even üzerindedir, if’te değildir.

(12)

2. You must come back then even if you haven't finished your work in the office.

Gelelim şartlı cümlede Present Perfect kullanımına: Gerçekleşeceği varsayılan eylem için açık bir saat verilmemiş (then); ancak, bir önceki cümleye bakarak then zarfının saat 6'yı karşıladığı anlaşılıyor. İşin bu saate kadar bitmiş olacağını anlatan bağımsız bir cümle herhalde aşağıdaki gibi kurulurdu:

*You will have finished your work by 6 o’clock.

If’li kısımda Future tense’e yer olmadığına göre, will kalkacak ve have

finished yerinde kalacaktır. Konuşmacı olumsuz bir şarttan söz ettiği için fiil

çekimine not ekleyecektir: have not finished.

Bir an için, hataya düşerek ...if you don’t finish çekimini yaptığımızı

varsayalım. Belli bir saatte tamamlanmış olacağı düşünülen bir eylem için Simple Future kullanamayacağımızı biliyoruz: You will arrive by 6) cümlesi tense açısından hatalıdır (Doğrusu: You will have arrived by 6). O halde böyle bir ifadeyi, bir if’li yan cümleye neden Simple Present olarak

taşıyamayacağımız da anlaşılmış olur. Ancak, aşağıdaki şartlı cümle Simple Present çekimi haklı çıkartan bir örnektir:

*I shall carry on and stand my ground even if they don’t accept any one of my demands. (Taleplerimden bir tanesini dahi kabul etmeseler de,

görüşlerimden vazgeçmeyeceğim.)

Örnekteki konuşmacı şunu söylemek istiyor: I am sure they will not accept my demands.

c)

Unless (3) genellikle if ... not yerine geçer (if it’s not raining). Fakat except when bazen if ... not bağlacından daha iyi iş görür ve vurgu gücü

açısından unless ile eşitlenir:

*I won’t ever use the car for work unless=except when it’s raining. Şimdi de 3. örnek cümlemizi inceleyelim:

3. We will drive to the wedding hall unless it is snowing.

Present köklü bir zaman olduğu için if’li cümlede Present Progressive’in kullanılması hatalı değil. Örnekteki konuşmacı, kar yağışının belli bir anına atıfta bulunmuş. Bu örnek cümleyi şöyle de ifade edebiliriz:

(13)

* Perhaps it will be snowing tomorrow evening at 8 o'clock. We won’t drive to the wedding hall then.

d)

4 numaralı örnek cümlede, whether ... or dolaylı soru aktarımındaki görevinden farklı bir konumdadır. Önce dolaylı soru aktarımında whether ...

or’u hatırlayalım:

*I wonder whether / if they’ll come or not.

Böyle bir cümlede future köklü bir tense yanlış olmayacaktır. Burada whether’ın yerine if kullanabilmek de mümkün. Çünkü bu bir soru

cümlesinin aktarımıdır: Will they come (or not)?. Halbuki, örnek cümlelerde karşımıza çıkan whether ... or bir zıtlık bağlacıdır ve even if’e benzer şekilde konuşmacının, bir eylemi hangi koşul altında olursa olsun gerçekleştirmek istediğine, yani genellemeye işaret eder.

Buna göre, 4 numaralı örnek cümlemizde altı çizili snow fiili Simple Present çekimde kalmalıdır.

4. Whether it snows or not, the couple (evlenecek çift) will have a terrific ceremony.

Benzer bir örnek daha inceleyelim:

*Whether you like it or not, I’ll watch this game of football.

Whether ... or’un yukarıdaki örnekte iki farklı ve birbirinden bağımsız

cümleyi biraraya getirdiğine dikkat ediniz. Aşağıdaki kullanımında (soru aktarımında) ise, whether'ın bağladığı iki farklı cümleden söz etmek mümkün görünmüyor!

*I doubt whether he’ll agree to our proposal.

Whether'dan bağımsız düşünüldüğünde, I doubt girişinin tümleci eksiktir ve bir yan cümle olarak görülemez. Halbuki, yukarıda verilen I’ll watch this

game of football cümlesi bütün ögeleriyle tam bir cümledir.

Önemli Not: Kendisinden sonra infinitive fiil geliyorsa, whether yerine if kullanılamaz: “I don’t know whether to stay or go out.”

e)

Zıt sonuç anlatan zarf bağlacı olarak yararlandığımız however’ı, zıt neden anlatan şart bağlacı however (cold etc.) ile karıştırmamalıyız. Örnekleri görelim:

(14)

1. I don’t fancy him at all; however, I’ll still attend his wedding. (zıt sonuç anlatan zarf bağlacı)

2. a) However much I hate him, I’ll still attend his wedding

ya da

b) I’ll attend his wedding however much I hate him.

Görüldüğü gibi, sonuç bağlacı iki cümlenin ortasında durmuş. Ayrıca, kendisinden sonra bir sıfat ya da zarf almamış. En önemlisi ise bağlaçtan sonra Simple Future kullanılmış. Demek ki, bu kesinlikle bir şart cümlesi değil. İkinci örnekte, zıt neden bağlacı cümlenin başında ya da sonunda bulunabiliyor. Ayrıca, kendisinden sonra bir sıfat gelmiş*. Simple Future ise ana cümlede bulunuyor; şart cümlesinde değil.

Tarz anlatan however ya da no matter how’dan sonra sıfat/zarf

kullanılmayan istisna bir durum vardır: Bu durumda however=whatever way eşitliği söz konusudur. Şöyle ki;

1. *The disco will let you in however you’re dressed. 2. No matter how you talk to me, I won’t be offended.

İlk örnekte, her türden giyim kastedildiği için ayrıca giyimin türü belirtilmemiş. Cümle şöyle de kurulabilirdi:

*The disco will let you in however casually (pejmürde, gelişigüzel) you’re dressed.

Benzer şekilde, ikinci cümleye rudely zarfı eklenebilirdi: **No matter how rudely you talk to me, I won’t be offended.

Yukarıda yaptığımız açıklamalar ışığında, 5 numaralı örnek cümlemizin yan cümle tense çekimi geniş zaman olmalıdır. Simple Future ya da Present Perfect çekimleri hatalıdır:

5. I'm not going to miss the chance of seeing them however cold/no matter

how cold the weather is.

f)

Whenever ve diğer –ever formları, no matter when vs. ile yer

değiştirebilir. Ancak whenever, (at) any time (that) anlamına da gelebilir. Bu iki kullanımı ayırt etmekte yarar var:

(15)

1. Whenever/No matter when he visits us, he leads to a chaos. 2. Please visit us whenever/(at) any time (that) you wish to.

Birinci örnekte, her ziyarette olagelen, değişmeyen bir sonuçtan söz ediliyor. İkinci örnekte ise belki de bugüne kadar gerçekleşmemiş, ama gerçekleşmesi istenen tek bir eylem var. Ancak, her iki durumda da sonuç değişmez ve tense çekimi geniş zaman kalır. Whenever’ın taşıdığı geniş anlam gereği, Simple Present bu bağlaç için düşünülebilecek en uygun tense’tir. 6 numaralı örnek cümlemiz için de durum aynı olup arrive fiili Simple Present çekilmelidir.

6. There will be a lot of young boys to collect money at the entrance of the wedding hall whenever/no matter when a couple arrives.

Not: Yukarıda verilen ikinci örnekte, no matter when replasmanı

yapamayacağımızı not ediniz. Buna, no matter when bağlantı elemanının genelde taşıdığı olumsuz anlam engeldir. Ancak, aynı cümle içerisinde mümkün olabilecek alternatifler yine de var:

*Please visit us any time (=whenever) you wish to, whenever (no matter when) it is. (Bizi her zaman ziyaret edebilirsiniz, zamanın önemi yok, ne

zaman olursa.)

Dilerseniz, öğrendiğimiz bu yeni formu başka bir örnek cümle içerisinde görelim:

*The police will stop anyone who (=whoever) tries to get too close to the visiting (ülkemizi ziyaret etmekte olan) Prime Minister, whoever (=no matter who) it is. (Polis visiting Başbakan'a yaklaşmaya çalışan herkesi

durduracak; bu kişi kim olursa olsun.)

g)

Supposing diğer bağlaçlara benzer bir şekilde cümle başında karşımıza çıkabilir. Ancak, bu durumda kendisini izleyen cümlenin bağımsız

yazılmasını gerektirecek ve suppose ile replace edilebilecektir. (Not: Günlük kullanımda bu kurala dikkat edilmemektedir.

*Supposing/Suppose the boys get out of control. What will the couple do then?

7. What will the couple do supposing the boys get out of control?

7 numaralı örnekte, fiil çekimi get olacaktır, çünkü bu alışıldık tarz bir 1. Tip koşul cümlesidir.

(16)

h)

By the time bağlacını herhangi bir eyleme ait kesin bir gerçekleşme

zamanı veremediğimiz durumlarda kullanırız: by the time the couple arrives

= some time not later than when the couple arrives (çiftin varacağı vakitten

daha geç olmayan bir vakitte, yani tam çiftin vardığı anda değil). Buna göre, örneğin; by the time it is eight o’clock ya da kısaca by eight o’clock = not

later than eight o’clock demektir.

8 numaralı cümlede fiil çekimi yine Simple Present olacaktır: arrives. Ancak, bu bölümün başında yaptığımız açıklamalara uygun olarak, aynı fiili has arrived biçiminde çekmek de mümkündür (Bkz. 2.Bölüm).

8. Some of the boys will be pretty (hayli, oldukça) impatient by the time the couple arrives/has arrived.

j)

When, after vs.’den sonra bir eylemin tamamlanmış olacağı zamanı (özellikle saniyesi saniyesine, dakikası dakikasına) vurgulamak

istediğimizde görev Present Perfect Tense’e düşer. Bu vurgudan feragat ederseniz, have taken yerine doğrudan take çekimini kullanabilirsiniz (Bkz.

b ) .

9. Here comes the couple! (İşte çift geliyor!) Can I borrow your camera? I'll give it back as soon as I have taken their photo.

k)

Who ve benzeri tanımlayıcı ilgi zamirleri geleceğe işaret etmek için geniş zamandan yararlanırlar. Burada kural ana cümle öznesinin zaten Simple Future’da çekilmiş olmasıdır. Yani diğer şartlı cümlelerde olduğu gibi, ana cümlede kullanılan gelecek zaman yan cümle için de geçerli sayılır ve tekrar edilmez. Özet olarak, “İki cambaz (future tense) bir ipte oynamaz:” 10. Don't worry. The bride's (gelin) brothers will stop those who try to get too close to the couple.

10 numaralı örnek cümlemiz için pek uygun düşmese de, aşağıdaki gibi bir cümlede who ilgi zamirini takiben Simple Present yerine Present Perfect kullanımı çok daha uygun ve alışıldık bir durumdur:

The letters of the applicants who have completed the form and have posted it before the deadline will be replied. / Formu doldurmuş ve bunu son

başvuru tarihinden önce postalamış olan başvuru sahiplerinin mektuplarına cevap verilecektir.

Bunun, günlük bir gazetenin ilanı olduğunu varsayalım; bu ilana daha hiç kimse başvuru yapmış değildir. Ana cümle fiili (will be replied), yan cümle

(17)

fiillerini de (have completed/have posted) kendisiyle birlikte future tense'e taşıyor.

l)

Don’t care kendisini izleyen fiili daima geniş zamanda ister. Bu bir kuraldır.

11. Look at that boy! He doesn't care what the bride's brothers do. What a shame! (Ne ayıp!)

Ancak, hope fiili ile her iki tense çekimi de mümkündür:

*I hope you pass/will pass ya da I hope you don’t fail/won’t fail.

m)

It is/will be the first/second etc. time (that) kalıbından sonra Present Perfect gelir.

12. It will be the first time (that) I have seen the groom (damat).

Aktarım halinde kullanılan tense’lerin bir derece geçmişe gittiğini bildiğimize göre:

1. Olayın yaşandığı an: It is the first time I’ve spoken to a film star. 2. Aktarım anı: It was the first time I’d spoken to a film star.

Sözü edilen konuşma henüz yapılmamışsa, birinci örnekte is, will be ile yer değiştirecektir:

*It will be the first time I’ve spoken to a film star.

Bu cümle bir bakıma, “I will have spoken to a film star for the first time” demektir.

n)

Bazı istisnai durumlarda, if’li yan cümlede wiill ile karşılaşabiliriz:

13. If you boys will stop (istisnai durum) pushing, we will all be able to move freely, won't we?

İstisna 1: Karşımızdaki kişi ya da kişilerden bir ricada blunuyorsak (13), İstisna 2: Reddetmek anlamında will not kullanıyorsak: “If Henry won’t do it, I’ll ask Jane to help me.”,

(18)

İstisna 3: Geleceğe dair bir koşul (en azından bize göre) geniş anlamda gerçekleşecekse: “Provided this machine will solve our problem, I’ll buy it.” Önemli Not: Eğer konuşmacı üçüncü istisnai durum örneğinde, will solve yerine alışkın olduğumuz tarzda solves çekimini tercih etseydi;

Provided this machine solves our problem, I’ll buy it.

sözü edilen makinanın yine sözü edilen sorunu ancak bir defaya mahsus çözebileceği anlaşılırdı. Halbuki, will solve kullanımı ile konuşmacı if’li cümlede genişlik yaratmıştır. Bu da bize, zamanların birbirleri yerine

kullanılabileceklerini, hatta bazen kullanılmaları gerektiğini göstermektedir.

Ders 3 : Gerçek Olmayan Durumları (Varsayım)

Anlatan Zamanlar

Giriş

Varsayım anlatmak için önceki dersimizde listelediğimiz şart bağlaçlarından (conditional links) yararlanırız:

Conditional Links

if, providing, provided (that) as/so long as

even if unless supposing whether ... or

however, no matter how

whoever, wherever, whenever no matter who/where/when

Varsayım anlatmak için tercih ettiğimiz tense’ler, önceki derslerimizde kullandığımız tense'lerden farklıdır:

(19)

*My wife would wait for me if I was/were late. (Geleceğe işaret eden varsayım)

Önemli Not: Birinci örnekte, was yerine were (subjuctive mood= çekimsiz kip) kullanılamaz. Ancak, if yerine when kullanılabilir. Bu örnekte, şartlı cümlenin her iki yakasında da Simple Past çekim yapılabilmiş olmasını 0 (sıfır) tip if'li cümlenin aktarıma girmiş hali olarak düşünebiliriz:

My wife always waits for me if I am late. (Eşi hayatta.) My wife always waited for me if I was late. (Eşi ölmüş.)

Aktarım Anına ya da Geleceğe İşaret Eden ve Gerçekleşmesi Beklenen Şart (1. Tip If*)

Simple Form --- Progressive Form

will wait --- will be waiting

*If’li yan cümle present bir tense (Simple Present, Present Progressive, Present Perfect, nadiren Present Perfect Progressive) ile kurulacaktır.

Aktarım Anına ya da Geleceğe İşaret Eden ve Gerçekleşmesi Beklenmeyen Şart (2. Tip If*)

Simple Form --- Progressive Form

would wait --- would be waiting

*If’li yan cümle Simple Past ya da Past Progressive bir tense ile kurulacaktır.

Geçmişe İşaret Eden ve Gerçekleşmemiş Şart (3. Tip If)

Simple Form --- Progressive Form

would have waited --- would have been waiting

*If’li yan cümle Past Perfect ya da Past Perfect Progressive bir tense ile kurulacaktır.

(20)

Hatırlayacağınız gibi, yukarıdaki tense formları ana cümleye aittir. Yan cümlede ise, (2. ve 3. Tip) işaret edilen zaman aralığına uygun bir past tense kullanılır. Would'dan farklı olarak, could ve might hem ana cümlede, hem de yan cümlede karşımıza çıkabilecek iki önemli varsayım kipidir. Şimdi dilerseniz, yukarıdaki formlara bazı örnekler verelim:

*If I tell my cousin about my travel, she will wait for me/will meet me at the airport. (1. Tip)

*If you inform us about the details of your flight, one of our men will be waiting for you at the airport when you arrive. (1. Tip)

**If my cousin knew about my travel, she would now be waiting for me at the airport. (2. Tip)

***If my cousin had known about my travel, she would have certainly waited for me at the airport.(3. Tip)

***If it hadn’t been announced that the exam had been cancelled, the students would still have been waiting for it since morning. (3. Tip) Şart cümlelerinde, şart anlatan bağlacın yerini değiştirebileceğimizi biliyoruz:

*My cousin would now be waiting at the airport if she knew about my travel. Ancak, bunu yaparken şart kısmında would ve türevlerine yer vermemeliyiz. Bir istisna hariç (nezaket formu), would tamamen ana cümleye ait bir kiptir: *If you would assist us in realising this project, we would be much obliged to you. (Bu projenin gerçekleştirilmesinde yardımlarınızı esirgemezseniz, minnettar oluruz/olurduk.)

Örnek Cümleler

1. If the boss were here, he would be shouting at her secretary as usual. 2. If she left her job tomorrow, she wouldn't find a new one easily as she

thinks.

3. Even if she had worked for a long time, the boss wouldn't have given her any promotion.

(21)

5. She would have told us frankly (açıkça) if she liked her present job. 6. She might now be holding a higher position if she had stayed in her

last job.

7. She could have made a fortune if she had accepted the other company's offer.

Açıklamalar

a)

Örnek cümle: If the boss were here, he would be shouting at his secretary as usual.

Burada, varolduğuna inanılmayan şu anki bir durumla ilgili kurgu yapılmış. Kesin bir dille ifade etmese de, konuşmacıya göre gerçek durum aşağıdaki gibidir:

*The boss is not here. He is not shouting at his secretary.

2. Tip bir şartlı cümlede, if, even if ya da unless bağlaçlarından sonra was yerine were kullanımı özellikle aşağıdaki ifadeyle* birlikte yaygındır. Ancak, diğer şart bağlaçlarıyla birlikte tekil şahıslar için were pek tercih edilmez. *If I were you, I would/should .... .

b)

Örnek cümle: If she left her job tomorrow, she wouldn't easily find a new one the next day as she thinks.

Gerçek Durum: She won't leave her job tomorrow (This is just a

supposition.). She thinks she will easily find a new one the next day.

Buradaki gönderme geleceğe yönelik. Ancak, kullanılan zamanlar birinciden farklı değil. Bu durumu, would kipinin hem geniş hem de gelecek zamanlar için kurgu yapabilme özelliğiyle açıklayabiliriz. Biz asıl gelecekle ilgili bu varsayımın neden yapılmış olabileceği üzerinde duralım:

i Bu şartlı cümlede, left-wouldn't find ikilisi olayın gerçekleşeceğine pek

ihtimal verilmediğini gösteriyor. Konuşmacı bunun tersine inansaydı cümleyi şöyle kurardı:

(22)

ii Bir olayın gerçekleşebileceğini mümkün görüyor ancak bu konuda kesin

karar veremiyorsak, ikinci tip bir if’li cümle iyi bir seçim olacaktır:

*Why not ask Jane to help us? (Jane'den niçin yardım istemiyoruz?) She would not hesitate to do so if we told her about the matter.

iii Nezaket formunda konuşuyor* ya da temkinli** bir yaklaşım sergiliyorsak,

seçim yine 2. Tip olacaktır:

*Would it be all right if I used your mobile? **Mary would refuse if you asked her out.

Bazen kurgu anlatmak üzere yan cümlede was to/were to ya da should kullanılabilir. Ancak bu türden bir should, ought to ile karıştırılmamalıdır. Çünkü örneğini göreceğimiz should, was to/were to kipine benzer şekilde, zorunluluk değil, düşük ihtimal anlatır ve ana cümlede olduğu gibi would ile yer değiştiremez: I should/would leave early tomorrow if I were you

replasmanı doğru, If she should/would leave her job, she would have

difficulty replasmanı yanlıştır.

*If she was to/were to/should leave her job, she would have difficulty in finding a new one.

Üstlendiği bu görevle, should, 1. Tip bir if’li cümlede de pekala karşımıza çıkabilir:

*If anyone should find my lost ring, he’ll be rewarded ya da devrik yapıda: *Should anyone find my lost ring, ... .

Önemli Not:

“Would it be all right if I used your mobile?” soru cümlesini aynı

özellikleri taşımak üzere şu şekilde de ifade edebiliriz:

*Would it be possible for me to use your mobile?

 Ana cümlede should kullanımı öneriye ya da yumuşatılmış bir

zorunluluğa* işaret ederken, aynı kip yan cümlede çok düşük ihtimal** bildirir:

*If you are to regain your health, you should listen to your doctor’s advice. (ana cümlede)

(23)

**Should you listen to your doctor’s advice, you will soon regain your health. (yan cümlede) (Dinlemezsin ya, dinleyeceğine inanmıyorum ya, ben yine de söyleyeyim: ....)

Meraklısına not: İstisna: 2. Tip’e ait bir ana cümlede, sadece I ve we şahıslarıyla birlikte görebileceğimiz should, shall’in aktarımı olup would’a eşdeğer görevdedir ve çıkış noktası shall olduğu için diğer şahıslarla kullanılmaz.

*'If I were you, I should take a chance (şansını denemek) on that girl.' Cümlesinde should kullanımı doğru, 'If you were clever enough, you should take a chance ...' cümlesinde ise aynı kipin kullanımı belirttiğimiz nedenden ötürü hatalıdır ve yerini would kipine bırakmalıdır.)

 Yan cümleye ait devrik yapılarda, if bağlacının ortadan kalktığına

dikkat ediniz. Bu durum diğer devrik if’li cümleler için de geçerlidir: *If I had known .... = Had I known .... .

c)

Örnek cümle: Even if she had worked for a long time in this company, the boss wouldn't have given her any promotion.

Örnekte, asla gerçekleşmemiş bir geçmiş eylemle ilgili kurgu yapılmış. Her şeyiyle 3. Tip bir if’li cümle. Kullanılan tense’lere dikkat ediniz:

Main clause: Conditional Perfect (would have given) Conditional clause: Past Perfect (had worked)

Örneğimiz, would, could, might gibi kiplerin yan cümlede, Simple Past, Past Perfect gibi tense’lerin ise ana cümlede neden kullanılamayacaklarını çok güzel açıklıyor. Öyle ya; yan cümlede gerçek bir eylemi şarta çeviren bir eleman (if) zaten var. O nedenle, yan cümlede bir kez daha şart anlatacak kip (would, could vs.) kullanmaya gerek kalmıyor. Örnek cümlemizdeki ana cümlede, böyle bir elemanın yokluğu kip kullanımını zorunlu kılmıştır. Bu kipler olmasa cümledeki eylem gerçekleşmiş gibi görünecektir.

d)

Örnek cümle: She would now be living comfortably if she hadn't quit her last job.

Mixed Type (3/2) if’li cümlelerde sık karşılaşılan bir durumdur. Ana cümle, örneğin present bir zaman noktasına işaret ederken, yan cümle geçmişle köprü kurabilir ya da bunun tam tersi bir durum da söz konusu olabilir:

(24)

*I would come with you if I hadn’t already promised to take the kids (çocuklar) for an outing (gezme). (Type 3/2)

Gerçek Durum: I will not (cannot) come with you. I promised to take the

kids (çocuklar) for an outing (gezme).

*I would have accepted your kind invitation if I wasn’t going out with the kids. (Type 2/3)

Gerçek durum: I didn't (couldn't) accept your offer. I am going out with the

kids.

Type 3/2 ile diğerine kıyasla daha sık karşılaşırız. Okunuş sırasına göre, 3/2'de ilk rakam (3) yan cümle tipini karşılar. İkinci rakam (2) ise ana cümlenin tipini belirler. If’li kısmın, şart cümlesinin başında değil, sonunda yer alması okunuş sırasını değiştirmez.

Önemli Not: Bu bölümde (d) yaptığımız açıklamalar, yukarıda verilmiş olan 5 numaralı örnek cümle için de geçerlidir:

5 numaralı örnek cümle: She would have told us frankly (açıkça) if she liked her present job.

Gerçek Durum: She didn't tell/hasn't told us frankly. She doesn't like her

present job.

e)

Örnek cümle: She might now be holding a higher position if she had stayed in her last job.

Gerçek Durum: She is now holding a lower position. She didn't stay in her

last job.

Might, would perhaps yerine kullanılır. Buna göre, might have + V3 için would have perhaps + V3 replasmanı uygun olacaktır. Şimdi, formülüze

ettiğimiz might perfect'li 3. Tip'in açıklamasına geçelim:

1. She might/would perhaps be somebody (önemli biri) now if she had married that influential (nüfuzlu) man.

2. She might have become/would perhaps have become a director long ago if she had not refused that company’s offer.

1. cümlenin 3/2 bir Mixed Type olduğunu hatırlayalım. Now, bu tipin diğerlerinden ayrılmasını kolaylaştıran önemli bir zaman zarfıdır. Ancak,

(25)

*Had we taken the teacher’s advice, we might have passed this exam long before now.

Önemli Not: 3. Tip may have + V3 kullanımına kapalıdır. Taşıdığı anlam

gereği may have + V3 bir conditional perfect değildir ve bir eylemin meydana gelip gelmediği konusunda hiçbir fikir beyan etmez. Eylemin gerçekleşmiş olabileceğini söylemekle yetinir. Halbuki, 3. Tip bir şart cümlesinde sonuç bellidir.

*If you had found out about the address in detail we might (may değil) have been saved a lot of trouble.

Adresi doğru düzgün öğrenseydin, bunca sıkıntıyı çekmeyebilirdik. (Ama çektik.)

Cümle, yanlışlıkla may kipi ile kurulmuş olsaydı, şöyle saçma bir anlam verirdi:

Adresi doğru düzgün öğrenseydin, bunca sıkıntıyı çekmemiş olabiliriz. (Ne demekse !)

f)

Örnek cümle: She could have made a fortune if she had accepted the other company's offer.

Could, if’li cümlede would be able to yerine geçer ve yetenek ya da ihtimal anlatır: could make= would be able to make.

*If you spoke English fluently, you could easily / would be able to easily find a better job.

Ancak, 2. Tip cümlelerin doğası gereği could, şu an ya da gelecekte, sözü edilen yetenek ya da ihtimalin var olduğuna/olacağına inanılmadığı mesajını taşır.

If you spoke English fluently, you could easily / would be able to easily find a better job.

Gerçek Durum: You don't speak English fluently. You cannot easily / will

not be able to easily find a better job.

3. Tip'te ise could, conditional perfect görevini üstlenir: could have made =

would have been able to make. Bu bölümün girişinde verilen örnek cümleyi

(26)

She could have made a fortune if she had accepted the other company's offer.

Gerçek Durum: She didn't/couldn't make a fortune. She didn't accept the

other company's offer.

g)

Daha önceki dersimizde, any time (that) gibi bir link’in whenever yerine geçebileceğini öğrenmiştik. Benzer biçimde, any thing (that), whatever thing ifadesi ile yer değiştirebilir ve bir varsayım cümlesinde şart bağlacı olarak görev yapabilir.

Bu durumu açıklayacak birkaç örnek görelim:

*They’d have done anything (=whatever) she’d asked.

Bu örnek cümlenin alıştığımız tarzda if'li cümle karşılığı şöyle olurdu: They would have done anything if she had asked (for it).

*I’d give a reward to anyone who (=to whoever) found my necklace. 2. örneğin if'li cümle hali:

I would give anyone a reward if s/he found my necklace.

Örneklerde kullanılan defining relatives (who, that vs.) tanımlayıcı ilgi zamirleridir ve bazen –ever’li formlara kıyasla daha kesin anlamlar taşırlar: *I’d punish any child of mine who (whoever değil) did a thing like that. *For my holiday I’d choose a nice seaside resort that (wherever değil) promised some sun.

Non-defining relatives, yani tanımlayıcı olmayan (iki virgül arasında yer alan) ilgi zamirleri şart bağlacı görevinde kullanılamazlar. Çünkü bir non-defining relative, canlı ya da cansız özel bir nesneye işaret eder:

*My one and only (biricik) car, which is a real heap of junk (külüstür), costs me a fortune to get serviced.

Referanslar

Benzer Belgeler

Sözleşme gereğince N İ L O S H K A tarafından teslim edilecek ürünler teslimat esnasında ALICI ve/veya Internet Sitesi tarafından kontrol edilir ve teknik olarak hatalı /

The Simple Past Tense yapısında olumlu cümlelerde sonu “1 sessiz harf + y” ile biten düzenli fiiller geçmiş zaman kalıbına dönüşürken fiilin sonundaki “-y”

Aşağıdaki boşluklara parantez içinde verilen filleri Simple Past Tense göre çekimleyerek yazınız.. I………(see) a camel on holiday

Find Receive Make a guess Healthy life Definitely Come true. Suddenly Future Pass the exam Career Believe

The Simple Past Tense ve The Past Continuous Tense “when” ve “while” cümlelerinde çok sık karşımıza çıkar.. Geçmişte devam etmekte olan bir eylem sırasında bir

a cake an hour ago. in the sea for an hour. a lot of Coke last night. all his money last week. She ……… a bath two minutes ago. his wallet last night. on the old chair a minute ago.

Indicating an action which started in the past but finished recently or very close to the moment of speaking:.. • Mary has already typed

The past perfect tense is used with the following structures when the time references is past:.. Wish clauses: It’s a pity you were absent from