• Sonuç bulunamadı

Ahmet Vefik Paşaya dair anlatılan fıkralar:"Ben kendime deli dedirtinceye kadar neler çektim!.."

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ahmet Vefik Paşaya dair anlatılan fıkralar:"Ben kendime deli dedirtinceye kadar neler çektim!..""

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

^ V TANIMADIĞIMIZ MEŞHURLAR:

A hm et V efik paşaya

anlatılan fıkralar.,

“Ben kendime deli dedirtinceye

kadar neler çektim!.,,

İsmim «deli» ye çıkınca rahat ettim!.

— Esnafı dolandıran mirasyedi — 1(

Ahm et Vefik paşanın sattırdığı at

— Süvari gelip piyade dönen adam —

Valinin arabası

— Bu devlete A diyö diyelim öyleyse.. — İki tokat hikâ- )

]

yesi

— Zor Nikâhın provası.. — Molas efendiye dair bir fıkra

bahşiş

— Edirne valiliği..

Ahmet Vefik paşanın valiliğinde bulunduğu Edime şehri Bugünkü dünya her türlü ga­

rabete müsait bir dünyadır, Ah­ met Vefik paşanın zamanı böyle değildi. Şöyle geniş bir gülümse­ me bile hafiflik addedilirdi. Böy­ le bir zamanda Ahmet Vefik bü-

: tün o hiç kimseye benzemiyen

Jhüviyetile büyük elçilik, nazırlık

i ve Başvekillik sandalyelerine. ka­

dar oturdu. Başkası olsaydı,

onun yaptıklarile pekâlâ yıkıla­ bilirdi. Fakat o her şeyine rağ­ men en önde yürüyen adam ol­ du. Bu da Ahmet Vefiğin şahsi­ yetindeki kudreti çok iyi göste­ rir.

Ona «deli» diyenler çıktı. Fa­ kat zaten Ahmet Vefik bu «deli» sözünden hiç ürkmezdi ki... Ürk­

mek şöyle dursun daima şunu

tekrarlardı:

— Ben kendime deli dedirtin- ciye kadar akla karayı seçtim.

Neler çektim. Nihayet ismim

«deli» ye çıktı ve rahat ettim...

Ahmet Vefiğin «garabet» diye

ortaya atılan bir kaç güzel vaka­ sını anlatayım:

Bursa valiliği zamanında ta­

nıdıkları arasında eşraftan bir

mirasyedi vardı. Ahmet Vefik *bu adamı katiyen sevmezdi. Zira bu zat, sef'h, boğazına kadar borç­ lu, etrafı dolandırmış!.. Üstelik

çarşıdaki esnaftan birine de

müthiş bir parayı borç takmıştı. Alacaklılar Ahmet Vef'ğe baş­

vurmuşlar, o da bir kaç kere

borçlu mirasyediye:

— Şu esnafın parasını verse­ niz çok iyi olur!., demişti.

Lâkin gelgelelim ki mirasyedi­ ye bu sözler tamamile vız gel­ mişti.

Adam parayı vermemesine

rağmen atından, arabasından,

saltanatından, cakasından da

vazgeçmiyordu. Bir gün yine

kendisi valiyi görmeğe gelmişti, Ahmet Vefik lâf arasında sordu:

— Atla mı teşrif ettiniz?... Arabayla mı?.

Adam cevap verdi; — Atla efendimiz!,,

Ahmet Vefik keyifli keyifli gü­ lerek:

— Mükemmel!., Mükemmel!., Dedikten sonra el çırptı. Ge­ len adamın kulağına bir şevler

söyledi. Valinin sözlerini dinle­

yen haırret etmiş gibi dışarı çık­ tı. Ahmet Vefik hovarda miras­ yediye sigara ikram etti. Kahve geürtti. Bir hayli de konuştu.

Nihayet biraz evvel valinin ku­ lağına bir şeyler sövlediği adam tekrar içeri gridi. Maşanın üstü­ ne bir kac kuruş bıraktı. Vali ziyaretçiye:

— Buyurunuz... Bu para sî­

zindir! dedi. Adam şaşırmıştı.

Almak istemeyince Ahmet Ve­

fik:

— Alıma ahnız... A turam pa­ rasından kalan bir kaç kuruş... Atı sattırdım. Parasım alacaklı­ larınıza dağıttım. Bu da kalanı... Merak etmeyiniz. Memurum cok itimatlı ve açıkgöz adamdır. Atı ivi bir fíate satmış. Sizi btr man- gırhk zarara sokmamıştır...

Adam havretten donakalrmrta. K°mfísi odada oturduğu müddet­ çe Ahmet Vefik pasa bu üsleri

becermişti!.. Borçlu şakır şakır, caka ile ve «süvari» olarak gel­ diği daireden, yaya olarak evine döndü,

İşte Ahmet Vefiğin delilikle­

rinden biri budur. Ne güzel, ne harikulâde delilik!..

V alin in arabası..

Yine valiliği zamanında ara­ bası Bursada Kayan semti civa­ rında gayet dar bir sokaktan ge­ çiyor. Lâkin büyük araba «zınk!» diye duruyor. Sokak o kadar da­ ralmıştır ki bir arabanın geçme­ sine imkân yoktur.

Bunun üzerine arabacı:

— Döneceğiz efendim!,, de­

miştir.

İşte Ahmet Vefiği çüdırtan bir söz:

— Sokaklarının darlığından

dolayı bir şehrin valisinin araba­ sı durur mu?.

Ve böyle söyliyerek iki yangın duvarını o dakikada yıktırtıp arabasını geçiriyor. Ve sonra ora­ ya da güzel bir yol yaptırıyor!..

Maalesef, Ahmet Vefik devrin­ de tam mânasile anlaşılmış bir insan değildir. O kadar anlaşıl­ mamıştır ki kendisi müfettiş ola­ rak Anadoluya gittiği zaman ar­ kasından başka bir müfettiş gön­ derilmiştir.

Ve Ahmet Vefiğin hikmeti, in­ celiği anlaşılmayan hareketleri Tstanbula aksettiği zaman hattâ Âli pasa gibi meşhur bir kimse bile:

«Canım efendim. Biz bu ada­ mın her şeyine göz yumarsak ar­ tık bu devlete adiyö demeliyiz.» sözünü sarfetmiştir.

Lâkin Ahmet Vefik zaman

geçtikçe daha iyi anlaşılıyor. Vo zaman geçtikçe daha iyi takdir edilecektir.

İki tokat hikâyesi..

Ahmet Vefik paşanın şiddeti­ ne ait şu vakalar gösteriliyor: Paris sefaretinde bulunduğu za­ man Asım paşa, maiyetinde kâ­ tip imiş. Ahmet Vefik kızdığı za­

man gözü bir şeyi görmezmiş.

Hattâ bir defa Asım paşayı döğ- müş. Asım paşa sonra Hariciye Nazırı olduğu zaman bile daya­ ğın korkusunu unutamamıştır.

îkinci vaka da şudur:

Ahmet Vefik paşanın, Bursada Torna s Fasulyaciyan efendinin tiyatrosuna büyük yardımı do künmuştu. Bu kumpanyayı ta- mamile benimsemişti. Tiyatroyu fyiets bir mektep otoritesile ida-

se ediyordu. Bir çok provalarda

bulunurdu. Hattâ «Zor Nikâh»

piyesinin provası esnasında bu

sahneyi beğenmemişti: — Olmadı... Olmadı!..

Sözlerde Holas efendinin yanı­ na yaklaşmış ve o hiddetle ken­

disine bir tokat atmıştı. Lâkin

sonra Holas efendi rolünü o ka­

dar iyi oynamıştı ki Bursadaki

Fransız konsolosu M. Jermagi:

— Bu bir dâhi aktör!., de­

mişti.

Ahmet Vefik paşa temsilden

sonra Holas efendiyi locasına ça­ ğırmış, kendisine:

— Berhüdar ol...

Demiş ve 10 altın lira vermişti. S o n . derecede izzeti nefis sahibi olan Holas da bu tokadın bir sa­ nat tokadı olduğunu bildiği için mesçle yapmağı akimdan geçir- memişti.

Bu iki hâdise, bilhassa Asım

paşa meselesi hakkında Ahmet

Vefik paşanın sayın kerimesine müracaat ettim. Aldığım cevap aynen şudur: «Kendisi çok hid­ detliydi. Fakat adam döğdüğünli hiç duymadık ve görmedik. Asım paşa Pariste kendi kâtibiydi. Se- vişirlerdi. Hattâ bilâhara kendi

kardeşi Sami beye, büyük kızı

Adviye hanımı vermiştir.»

Ahmet Vefik paşanın bir ara­ lık Edirne valiliği de vaı*dır; Ve­

zir olduktan sonra vali olarak

gittiği Edirneyi de Bursa gibi

tiyatrosile meşhur bir şehir yap­ mağı çok istemişti, Fakat Maa­ rif Nazırlığile Edirneden Tstan­ bula götürüldü.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Bandura’ya göre (1997), öğretmenlerin öz yeterlik inançları hem öğrencileri için oluşturdukları öğrenme ortamı türünü hem de öğrencilerin

[r]

Fifty-six CT slices bearing the largest hyperdense area of the series were picked up by manually from 76 consecutive patients admitted to the intensive care unit of a single

藥學院生藥學研究所賴奎宏老師學術分享:天然藥用資源的科學探索

Microglia constituted several immune molecules, such as the major histocompatibility complex class II antigens, complement type 3 receptors and macrophage lysosomal antigens of