2
Hakimiyeti Milliye w nin edebî tefrikası: 52
Napoleon
Yazan: Emil Ludvig Tercüme eden: Ruşen Eşref
Üçüncü kitap
Nehir
Un beş yıl müddet silah gürültülerinden sağırlaşmaksızın halk tan, hesaplarının hiç kavramadığı ve fazla olarak da onun hayaline müracaat eden bu halktan yükse len uğultuya daima daha fazla dikkatle kulak verecektir.
Bonaparte tam da Fikri Kuvvet ten üstün gördüğü içindir ki o- lanca gayretini muharebeye ve fetihlere doğru değil, nizam ve sulha doğru tevcih edecektir.
Ve nizam onun nazarında mü savatın miiradifidir, hürriyetin de ğil! Onun Diktatörlüğü elinde ve aklında, İhtilalin bu iki fetih eserinden yalnız birini tutacak tır. Zavahire rağmen, ve ancak birkaç müstesna halin gayrısında \apoleon müsavata daima riayet edecektir. Fakat hürriyet? Nedir hürriyet? “Medenî insan da tıpkı vahşî insan gibi bir efendiye, haya linin dizginini elinde tutan, onu sıkı bir zapt ve rapt altına, alan, onu zincire bağlıyan, onu lüzum suz yere ısırmaktan menedip ica bında ıslah eden bir sihirbaza muhtaçtır. İnsan itaat etmek için ;aratılmıştır. Bundan daha fazlasına lâyık değildir ve hiç bir hakkı yoktur.,,
Bu hakir görücü sözler onun düşüncesini kısmen ifade eder. Zira onun, değer sahiplerine her vakit büyük bir yer ayırdığını, onları diğerlerinin fevkine yiik- seltttiğini göreceğiz: Bizzat kendi de sırf tefevvuku ve yüksekliği sayesinde iktidar mevkiine erişmiş değil midir? U, pek âlâ, İhtilalin yetiştirdiği adamdır ve bu bakıma
bütün saltanatı esnasında da öyle kalacaktır. Ondakı kuvvet ve nii- nufuzu anlatan şey de budur.'
Hükümranlığı daha fazla şü mul kazandıkça iş ortakları da, li- yakata şeref, servet, nüfuz husu sunda dileyebileciği her şeyi veren bir rejimde kendi istikballe rini daha müemmen hissediyor. Esasen o ta başlangıcından itibaren umdelerini de tahakkuk sahasına ç.karıyor. Sieyes, raporunda, sırf tem sil etmek ve imza eylemekle mü kellef bir reis tayin edilmesini tek lif ettiği cihetle Bonaparte, onu şu kat'i ve kısa kelimelerle tayyeder: “Çayırda domuz istemez.,, ve hü kümetin dizginlerini kendi ele alır. Ayni zamanda orduların ve harici siyasetin nazım ve müdürlüğü ile meşgul olarak bütün nazırları, el çileri. devlet şûrası azalarını, vali
leri, zabit ve hâkimleri nasp ve tayin ederek muazzam bir iş ye tiştirir. Kendisi tarafından naspe- dilmiş otuz âyan, kendileri de kendi refiklerini seçmek hakkına maliktir. Fakat teşrii meclis ve mahkeme kanun teklif edemediği gibi Sena da teklif edemez. Bu meclisler ancak bir kürsüyü poli tikacılarla donatmak ve âyan aza- larına müstevîa maaşlar temin ey lemek maksadı ile yaratılmışa ben zer.
Bonaparte mutlak kudret sahibi reis olunca etrafına ancak değer sahibi adamlar toplar. Hasep, ne sep ve entrika artık insanı hiç bir makama yükseltmez; en kü çük vazifeler gibi en mühim ma kamları da bundan böyle ancak çalışkanlar tutar! Devlet şurası azalan seçkisinde de ayni prensip!
Diktatör hakiki bir değerli adamlar meclisine riyaset eder. İşte Institut (Enstitü ) yü şereflen dirmek için yekten dahiliye nazırı naspettiği Laplace ( Laplas ). İşte memur ve gazeteci Roederer Kon sülün yanındaki en müstakil adam. ( )nun Napoleonla musahabeleri bize kadar ulaşabilen en alâka
uyandırıcı sohbetlerdir. İşte zama nının en birinci kanunşinası olan Tronchet (Trorşe) ; işte kıralcılar, Jacobinler,- her biri zekâ senaklinin hür ve müsavi vatandaşları!
Celsenin zabıtnamesine vakıf olduktan sonra Konsül vatandaş: "Bilhassa hukuki salâhiyet sahip lerinin fikrini bilmek mühimdir; bu, eyi bir tesir yapar; biz harp ve para adamlarının düşündüğü müz şeyler o kadar ehemmiyeti haiz cieğildir. Ben anî coşkunlukla ekse riya öyle şeyler söylemişimdir ki hemen derakap sonra onların doğru olmadığını kendim de tasdik etmi şimdir. Ben olduğumdan daha eyi görünmek istemem.,, dedi.
Kendi fikrinde reyde bulunuldu ğunu gördüğü zaman: “Siz burada benimle bir fikirde olmak için değil, bana kendi fikirlerinizi bil dirmek için bulunuyorsunuz. Ben bunlardan hangisinin daha eyi okluğuna hüküm vermek için o reyi sonra kendi fikrimle mukayese edeceğim.„ derdi.
Gündüzün konsül müstacel iş leri çıkarmakla meşgul olduğu için ekseriya akşamın ancak saat dokuzunda başlıyan bu celseler bazan ta sabahın saat beşinde ni hayet bulurdu. Bir müşavire gev şeklik geldiği, hatta harbiye nazı rının adam akıllı uyuduğu vaki oldu mu onları çekip uykuların dan uyandırır; “ Haydi vatandaş lar haydi, uyanalım. Daha saat iki. Fransız milletinin bize verdiği parayı hakketmek lâzım „ derdi. Gerçi kendi, bu içtimalardakilerin en gençlerinden biri idi. Otuz ya şına daha yeni girmişti.
i ç sefer, Alpler aşırdığı ve deniz aşırı çöle kadar sevkettiği yüz bin kişilik bir ordunun teşkil ve tanzimi onu bir memleket idaresine, imrenilecek surette, ha zırlamıştı.
Zira belki de Bonaparte ın daha şimdiden derpiş ettiği hükümet hikmeti yüzünden talâk fikri |o- sephine'in zihnini de sık sık kur calıyordu.
Ye kanun izdivacı tahkim ve takviye etsin diye kadın kendi nüfuzunu kullandığı halde; Bona parte de onu bozmak imkânını kendi elinde bulundurmak istivor- du. lskandalden sakınmak ve şe refi kurtarmak için, karı koca arasında bir barışma tecrübesi va ki olmadan evel karı koca arasın- daki münazaaları hususunda hü küm vermek hakkından mahke meleri mahrum etmeğe kanun va- z’ını sevkeden de gene şahsi bir duygudur. “ Dava bir talâk sebebi olmayıp, talâkın lüzumuna bir işa retten başka bir şey olmıyan ta rafeyn rızası üzerine açılmış ol malıdır. Aile şûrası vakıaları tetkik edip kararını verir. Zira itti ham larının ıskandalinden sakınmak maksadı ile davalar aile meclisi ta rafından hüküm görmek icap eder. Beden ve mal ayrılığı husu sunu kanuna sokuyor, fakat yal nız karı koca arasında ittifak ile karar verildikten sonra ... Çünkü arada bir barışma ihtimali kalmak için, işin umum muvace hesinde muamele görmesi lâzım gelmez. İhtilalci olmadığı, nizam intizam taraftarı, hükümet recülti olduğu için gayesi aile hayatını korumak olacaktır. Şunu da söy ler ki, şayet zina eden kadın talâk ile cezalandırılmana idi, ka nun tarafından ceza görmek icap ederdi.
Napoleon
Emil Ludvig Tercüme eden: Ruşen Eşref
Üçüncü kitap
N ehir
2 --- --- — --- ---— ---- --- ---“ Hakimiyeti Milliye w nirt edebî tefrikası: 60
O devre doğru, dahiliye nazırının bırakıp geçirdiği imzasız bir risale onu öfkelendiriyor. “Cesar, Crom- vvell ( Kromvel ) ve Bonaparte a- rasında mukayese „ atlı bu kitap monarşiyi istiyor. Onun gizli dü şüncelerini böyle halka bildirmek ve tavsiye etmek cüretini göste ren kimdir? Teklifsizlerinden biri projelerinin üstündeki örtüyü sı yırmrk saati daha kat'iyyen hulul etmemiş olduğu fikrini beyan edince o, hiç bir cevap vermiyor. Fakat hayatına ve tasavvurlarına karşı vaki olan bu iki sui kastın neticeleri Hürriyete vurulan en gaddar köstekler olacaktır.
Herhangi bir fıkranın yardımı ile Tribunat' ( Tribüna — Fski komada ümmetin haklarını koru makla mükellef hâkimin sıfatı, me murluğun devam müddeti) nın ve meclislerin beşte birini hazfediyor. Constant (Konstan), Chenier ({se tliye ) ve diğer hakikî demokrat lar bertaraf ediliyor, 73 gazeteden 61 i kapatılıyor; her risale, her tiyatro piyesi sansöre tâbi tutu luyor. Devleş Şurası ona matbuatın hürriyetini hatırlattığı vakit o diyor ki: “Fransanın bulunduğu şu va ziyet içinde toplanmalara müsaade etmenin ağır tehlikeleri olmaz diye mi düşünüyorsunuz ? Bir gazeteci bir hatip değil midir, aboneleri de hakiki bir kulüp teşkil etmez mi?... Bühtan ve iftiranın yapacağı kötülük zeytin yağı lekesine benzer, daima *iz bırakır. İngiltere ile Fransa arasın daki fark mühimdir. İngiliz hükü meti eski, bizimki yenidir... iler gün benim hakkımda kötü kötü şeyler söylerler, zehirlenmek kor
kusundan günlerce yemek yemek sizin vakit geçirdiğimi söylerler. Fırkalar ancak kendileri için mü cadele çdecek tyıeydan kalmama sından memnun olurlar,„
Bunlar, onun hükümetine, fay dalı, fakat Hürriyeti öldürücü nice nice eyi-. muhakemeler Ve sebeplerdir. ■ ,
. y
‘ Bu risaleyi bırakıp ; geçirten, ih- timalki hatta onu yazmış ve bu suretle Birinci Kösüie-zârar ver miş olan adam 18 brümerde onu kurtarmış olan adamdan başka biri değildir, yani kardeşi Lucien’dir.
Öteki kardeşlerinden daha çok evsafa . malik . ve Bonaparte'tan altı yas daha küçük olan Lucien Bonaparte'tan daha genç olduğu halde onun sayesinde şereflere nail olmuştur: bununla beraber ikbalse.verliğin gözü doymak bil miyor Küçük kardeş bu gün, dâ hinin gölgesinde, onun himaye
ve teveccühünden o kadar ıstırap çekiyor ki sonraları onun hışmına uğradığı vakit bile bu derecesinin çekmiyecektir. Hükümet darbesi sahnesi onun hatırasında her za man hazır ve nazır .duruyor, Ağa- beyisinin her şeyi bu kardeşine borçlu olduğunu unutamıyor.; böyle olunca da o kadar neden ona itaat etsin, dahiliye nazırı sı- îatile onun elinde basit dir alet olmağa neden tahammül etsin?Bir vaziyet onun tenkitçi ruhu ve is yankâr mizacı için tecviz edilir bir vaziyet değil.
Josephinenin düşmanı olduğu için, onu dostlarının da. bilhassa her fırsat zuhurunda kabahatleri dahiliye nazırına yiiklemkte te reddüt göstemiyen Fouche.nin de düşmanıdır. Kendi de ağabeyisi ka dar kuruntudan . ve takayyütten miiberrra bulunan Lucien ona ben ziyor, fakat bunda ondaki dirayet veya hükümet recüllüğü hüneri yok.
Yüzünün- inanası her şeyi yapabilir bir adam hali gösteriyor. İ ler ne kadar daha henüz 25 yaşında iken
iktidar mevkiine geçmişse de, hır sından ve küskünlüğünden, macera da daha ileri atılacaktır. Bir lokan- tacnın kızı ile evleniyor, inhisar ve imtiyaz irtikâplarında bulunuyor, buğday üzerine ihtikâr yapıyor, çalışacağı yerde masraflı ve şata fatlı bir hayat sürüyor. Civarın en güzel şatosunu satın alıyor, onu döşeyip dayayor, yeniden yaptırıyor, gene döşetip dayatıyor, efsanevî ziyafetler veriyor, şenlik ler tertip ediyor, tiyatrolar, mıs ralar yazıyor, ve bütün bunları, biraz da yarı şuurî bir surette, ağabeyisine şüphe vermek arzusu ile yapıyor.
Biribirine kırılmaları, birilikle ri ile alâkalarını kesmeleri mukad derdir. Luccien 18 brıımer hikâye sini reisinin başına atıyor, onun üstüne yükliyor. Bundan öfkele nen Bonaparte gerçi onu büsbü tün sürüp ortadan kaldırmak is terdi, fakat onu. haysiyete doku nur rezaletli hallerine bir nihayet vermek için Paristeki memuriye tinden çıkarmakla iktifa ediyor, ve Madrid'e elçi tayin ediyör, orada da Lucien in cebine yeni milyon lar akacaktır, lakat onun mahareti orada tngilizlere karşı Fransız menafiine hizmet görecektir. Be kâr kalınca Lucien hemen geri geliyor ve şöhreti vakti ile Jo- sephinein haiz olduğu şöhrete eş bir güzellikte olan metresi ile evleniyor. Kardeşinin siyasî bir izdivaç yapmasını dileyen birinci Konsül öfkeleniyor.
SenJ ve zarif Joseph; Bonapar- te'ın kendini garketriği serveti ve şerefleri kabul ediyor, fakat rahip lerle birlik oluyor ve açıktan açığa Madam dö Stael in salonuna sık sık gidiyor, orada yaptığı tenkitler Bonaparte a tesir ediyor. Roma da sefir olmak artık ona kâfi gelmiyor; İtalya Cumhuriyeti reisi olmağı, Senatom şanşöyİesi olmağı filan reddediyor, unutamı yor ki en büyük evlât kendisidir, .ailenin reisidir.
, Hem dem şair- olan Luis, he,nüz mütereddittir. Yıllarca Jösehpinein akrabasından bir kızı seviyor, ala cağı. Hortense (Hortans) ı değil.
Ln küçükleri, hoppa babacan bir çocuk olan Jerome ( Jerom ) ise kardeşi tarafından sert bir ter biyeye tâbi tutuluyor:
Vatandaş Jeneral, vtandaş Jerome'u bahriyede çıraklığını yap mak üzre gönderiyorum. Biliyor sunuz ki gayet sert tutulmağa ihtiyacı vardır. Talep ediniz ki giriştiği işin bütün icabatını yap sın. „
Keza şeref ve paraya garkettiği kız kardeşlerine gelince, hiç mem nun olmak nedir bildikleri yok, boyuna daha çoğunu istiyorlar. İşte Eliza ki en sevdiği kardeşi Lucien in yanında çılgınları ile bütün Parisi güldürüyor. Bir ama tör tiyatrosunda Konsüle ey ev: “Artık bu derecesi de olmaz! Ben eyi ahlâklar yerleştireyim diye canımı çıkarıyorum, bizim bira derler ile hemşireler ise kendile rini sahnede adeta çini çıplak teşhir ediyorlar!,, dedirecek kadar pembe bir mayyo ile kendini teşhir ediyor. Bu sözlerden sonra da Konsül arkasını dönünce, on lar gene bildiklerini yapıyorlar.
Murat ile evlenen Caroline (Karolin) ise daha şimdiden koca sı ile ve Bernadotte ile birlik olup Konsülün aleyhine tertipler yapmağa başlıyor, bunların entri kaları akamete uğrayor; bu entri kalar Bonaparte'ın kulağına ge lince dişlerini kıcırdatıyor ve Murat'tım kurşuna dizilmeği hak kettiğini söyliyor...
— - 14 Mayi i ... * Hakimiyeti Milliye , nin edebî tefrikası: 71
Napoleon
Yazan Emil Ludvig: Tercüme eden: Kuşen Eşref
Üçüncü kitap
Nehir
Her yıl, birçok defa, eserlerini de, şahsını da Paristen, mef tunluğu sıyıracak bir azimle uzak tuttuğu Madam de Stael mevzuu bahistir, Buunlaberaber İmparator hakkında: “ Kadınlarla konuştuğu zaman bakışında sonsuz bir tatlı lık vardır„diyen o kadındı. Bürün Avrııpadaki fikrî hürriyet şam piyonlarının .İmparatordan sıtkı sıyrılıyor. Lord Byron (Bayrın)kı ona parlak tazimler arzetmişti, şimdi onu inkâr ediyor, Beethoven (Beetofen ) de Symphonie lleroi- que (Senfoni Ercik) inden, ona olan ithafı çıkarıyor. Birinci Kon sülün şahsında ihtilali tenkil eden adamı kutlulamış olan deli Çar Paul (Pol)un tazimi kadar Napole- onun hoşuna gitmedik hiç bir şey daha olmasa gerektir.
Marengo’dan beri o bütün gay retini Avrupa kılasında sulhu kuvvetlendirmeğe sarfetmişti; dört yıl müddet her vasıta ile sulhu kendi kudretli elinde tutmuştu. Şimdi ise hümayun Fransanın, prensler tarafından ciimhuriyet Fransasıra karşı beslenen husumeti, kini yatıştırmağa muvaffak olması lâzımdı.
Son zamanlarda vukua gelen iki ölüm hadisesi onun projelerini kolaylaştırmıştı. Çar öldürülmüştü, ve îngilterenin bu düşmanına transız filozoflarının yetiştirdiği tatlı ve hülyalı bir idealist, demok rat fikirlerine ruhu açık, kendinde eyi bir hükümdar olmak arzusunu besler olan genç oğlu halef olu yordu. Tahta culûs ettiği andan iti baren genç Alexandre ( Aleksan- dr ) İngiltere tarafına yanaşmıştı. İngilterede Fox ( ^oks ) öleliberi, Fransa ile itilaf hakkında mevcut olan zayıf ve süreksiz arzular eski itirazların karşısında duramamıştı.
Ingilizler Maltayı evelce takar rür eden tarihte tahliye etmemiş ve bu hususa dair yeni şartlar koşmuş oldukları için, sulh inkıtaa uğramıştı. Fransa nerde ise Büyük Britanyanın, Burbonların tekrar tahtlarını fethetmesi maksadı ile tuttuğu bir Avrupa devletleri ko- alisiyonu karşısında bulunacaktı. Değer ve hüner sahibi insanların hükümet mevkiine gelmesinin milletler için ne kötü bir örneği!
Tetevv üçten bir yıl önce, Bri- tanyalılarla harp şu halde yeniden başlamıştı, ve bu harp bizzat Na- poleon'un kendisi ile birlikte bite
cekti. Açık muhasama şeklinde ol maktan ziyade, bir nevi hali harp içinde bulunuluyordu ve işte bii- biik Jeneral olması dolayısı ile bu yüzden ne o hale bir nihayet verebili
yordu, ne de kati bir zafer elde ede biliyordu. Îngilterenin, kendi düşman ları üzerine ve hususu ile Fransa üzerine ehemmiyetli tefevvukları vardı; o bir adadır, ve her yerde hazır nazırdır. Napoléon, kendi sinde mevcut olan Tarih hissi ile îngilterenin zatında yeni İskender imparatorluğunun mündemiç bu lunduğunu tasdik ediyor. Evelce îskenderin imparatorluğu da Asya ve
Afrikanın adalarına kadar yayılırdı, o da ta darmadağınık olduğu güne kadar böyle üzerine saldırılmaz bir halde bulunmuştu.
O, daha Abukirin ertesi günü görmüştü ki fransız donanmasının yeniden inşa edilmesi için on yıl lâzımdır. O tarihten bu yana ancak beş yıl geçmişti, düşmanın kudret ve şevketi de daha büyümüştü. Mı sır seferinin kıtaları, kısa bir tatili muhasamat sayesinde İngiliz gemi leri vasıtası ile tekrar vatanlarına dönebilmiştir. Fransa Ümit burnu
ile daha başka müstemlekeler,n İngiltereye aidiyetini tasdik etmiş ti, fakat olanca kuvvetini deniz şevketinin yeniden doğmasına hasredemiyordı.
İmparator için bir deniz gemisi de ne idi ? O bir topun resmini çizmesini, o topu dökmesini, vida larından hangisi olursa olsun yeri ne başkasını koymasını, çekerin tekerleklerini veya dümen yeke lerini unarmasını biliyordu. Seferi bir fırının verimini, bütün bir topçu veya süvari bölüğü hayvan larının nallanmasının ne kadar vakte
muhtaç olduğunu doğrusu doğrusu na biliyordu; teknik malûmatı ona büyük bir tıiifuz ve salâhiyet ka zandırıyor ve onun her an giriş tiği teftiş ve murakabeden hem herkesin gözünü yıldırıyor, hem de herkeste reisin ilim ve fennin hakkında bir hürmet uyandırıyor ve bu suretle, verdiği emirleri tam olarak yerine getirilmesini temin ediyordu.
Fakat nasıl bir topun yanı ba şında büyümüş olmak icap ederse bir geminin de üstünde yetişmiş bulunmak lâzım gelir. Amiraller İmparatorun deniz işlerini büyük ve şaşılacak âir süratle kavrama sından dolayı büyük hayranlıkla rını söyledikleri vakit, dâhi ama tör hakkındaki hükümleri biraz da müsamahalı kalıyor.
Napoleon bunun böyle olduğu nu eyi biliyor. Elinde eyi bir donanmâ bulunmadığı gibi eyi bir amiral de olmadığı için ve bir seferin sevk ve idaresini asla başka birinin eline emanet etme diği cihetle İngiltereyi yenmek için yeni bir muharebe tarzı icat edecektir.
Hamburgtan Tarantoya kadar sihili İngiliz gemilerinin yaklaşmasına karşı müdafaa edecek, ta ki bir tüccar milleti bir ticaret harbi ile mahvetsin. İngiltereye asker çıkarmak fikri zihninde yeniden tavazzuh ediyor; yalnız, adaya bir ayak basabilse idi, kendi hava sının içinde bulunmuş olacak ve kendini tamamı ile hâkim duyacaktı. İşte o gene Bulonyada, tıpkı Mısır seferine gitmeden önce yap tığı gibi gene bir yanaşma ve adaya asker dökme ihtimal ve imkânlarını tetkik ediyor. İçinde şüphesiz hesapçı ilmi de hüküm süren cüretli hülyalardan hoşlanır Napoleon, denize gelince, artık hiç de doğru bilgili san at adamı de ğil, diletantenin, heveskârın, hul- yaseverin biridir
Mahrem mektuplarından biç bi rinin içinde bir fırtına gecesi pa lamarlarını koparan bir top araba sı hakkında Josephint’e yazdığı mektuptaki cümleler gibi cümleler bulamıyoruz: “ Bu, hayran kalına cak bir temaşa idi! Tehlike çan ve topunun sesleri, bütün sahili kaplıyan ateşler, köpüklü deniz ve
Taha Toros Arşivi