• Sonuç bulunamadı

Ahmet Vefik Paşanın portresi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ahmet Vefik Paşanın portresi"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Ahmet Vefik Paşanın Portresi

TT- S U 5 5 >

İkinci başvekilliğinden soni’a Rumeli­

hisarı tepesindeki evine çekilmişti. Orada. 22 Şubat 1308 de vefat etti, Hisar kabrista­ nında medfundur. Ölümünde yetmiş yaşla rırıda idi.

Ahmed Vefik Paşa, temiz, doğru, bil­ gisi geniş, sert, vatanperver, cevval, hey­ betli bir sima idi. Fransızcayı ve Farisîyi pek güzel söyler ve telâffuzda millî edayı gösterirdi. Mütaleaya meftun olduğundan pek çok eser ve kitap gözden geçirmiş ve okuduğu şeyler kuvvetli hafızasından ihti­ yarlığında bile silinmemişti. İnad derecesi­ ne varan sebat ve metaneti ve mübalâğaya düşkünlüğü ve hareketlerindeki istibdadı darbımesel hükmüne girmiştir; bununla be­ raber en garip icraatında bile, aransa, bir hikmet bulunabilir. Hiç bir müşkülün kar­

114

şısında aciz göstermeyip bilmediği mesele­ ler hakkında bile hükümler uydurur ve son­ ra da kahkahayı salıverirdi. Mevki ve ser­ vete hor baktığı apaydındır. Son yıllarında üç dört ayda bir ziyaretine giderdim, zaten servet sahibi olmayıp her ay çıkmayan ma- zuliyet maaşı da sade olan ev idaresine ye­ tişmezdi. Eşya fersude ve hattâ minder ör­ tüleri yamalı idi. Tenezzül edip de ne maa­ şına zam, ne de birikmiş maaşlarının veril­ mesini istemiştir; Padişah, hastalığını işitip birikmiş maaşlarının verilmesi için irade çıktığında, teşekkür için bir kere saraya gitmişti. Kibir ve azametine pâyan yoktu. Sevmediği adamları, hangi rütbede bulu­ nursa bulunsun kabaca tahkir ederdi; Ha­ riciye Müsteşarı Artin Paşaya eteğini bile öptürmemişti. Hoşlandığı kimselere toz

(2)

kondurmazdı. O ihtiyar halinde, evlâdı ma­ kamında bulunan bizlere kendi eliyle ha­ remden şerbet getirdiği olur idi. Büyük püsküllü büyük fesi yuvarlak çehresine hu­ susî bir heybet vererek nurlu alnında bü­ yüklük, zekâ, ilim ve haysiyet ışıkları par­ lardı. Sokakta bir dilenci kıyafetine girse hiç tanımıyan kimse bu adam vezirdir der idi. Mücessemi hamiyet ve sadakat idi. Mil­ li âdet ve âdaba hürmetkâr olup haremine çedik pabuç ve ferace giydirir imiş. Zama­ na uymayı bilmez bir ferman dinlemezdi. Fuad Paşa: «Ahmed Vefik Efendi, binek ta­ şı büyüklüğünde bir pırlantadır; ne ziynet olarak işe yarar, ne de kaldırıma . konur» der imiş. Âli Paşa ile arası pek açıktı ve hakkında ağzına geleni söylerdi, Said Paşa ile de öyle idi. «Her tarafı dikenli bir yu­ varlak» ve Sernügûn olmuş kütübhane» tâbirleri Vefik Paşa hakkında söylenmişti.

Nazarında devlet memurları iki kısım idi: İyiler ve fenalar.. Fena bildikleri, rüş­ vet alan memurlar idi, bunlar, indinde, çer­ çöp makulesi sayılır ve haklarında husu­ met beslerdi; aciz ve iktidarsızlığı hırsızlı­ ğa tercih ederdi. Kıymeti çok büyük olan ve devletimizde bir eşi hatırlanamıyan Ah­ med Vefik Paşanın şahsiyetini belirtmek için pek çok olan menkıbelerinden bazıları­ nı hikâye edeceğim:

Rüsumat Emini iken Balıkhane Nazı­ rını çağırtıp balık rüsumunun miktarını sormuş. Nâzır üç senedenberi o memuriyet­ te bulunduğunu ve gösterdiği dikkat ve gayret sayesinde eski gelirin üç sene zar­ fında iki misline çıktığını söylemiş ve tak dir beklerken: «Ben biliyorum o ne tutar! Seni hırsız herif seni! Çık dışarı!» diye ko- ğulmuş. Meğer Balıkhane Nâzın, efendinin defterinde fenalar sütununda kayıdlı imiş.

Adliye Nâzırı iken esnafa ilâm ile mah­ kûm olduğu borçlarını vermiyen ricalden birini makamına çağırtmış, o zat, zamanın âdetince nezarete at ile gelmiş, Ahmed Ve­ fik Efendi odasında alıkoyup ve lâkırdı ile vakit geçirip o esnada hayvanını pazara göndertmiş, sattırmış ve tutarından borcu­ nu alıkoyup geri kalanını eline vermiş.

Sadaret Müsteşarı iken evraka bakma­ yıp «ben mektupçu değilim, vazifem, Sad­ razam mühim devlet işleri hakkında danış­ mak istediği zaman reyimi bildirmektir» der imiş. Hattâ bir gün Sadrazam tarafın­ dan üç dört kere çağırılmış, son defasında gitmemiş, kapısını kilidleyip oturmuş.

Bursa Valisi iken yaptırttığı

hastaha-115

Büyiik bilgin ve Devlet adamı Ahmet Vefik Paşa

neye gelir tedariki için tiyatro açmış, ken­ disi Molyerin komedyalarını tercüme eder ve memurları ve eşrafı cebren tiyatroya a- bone yazdırır idi. Bursa naibi Asım Bey, meslek icabı tiyatroya gidemiyeceğini ba­ hane ederek abone bedelini vermemiş. Bir sabah bakar ki, arabalığının kapısı gece va­ linin emri ile duvar ile ördürülüp hayvanla­ rı içeride mahpus kalmış. Bursada kira araba- sile sokak sokak dolaşır ve arabacıyı kas- den çıkmaz sokaklara sokar ve araba du­ runca: «Vali Paşanın arabası durmak hiç olur mu?» diyerek belediyeden amele ge­ tirtip karşı gelen duvarları hemen yıktırır imiş. Bu suretle hayli çıkmaz sokağı açmış.

Bir defa, Mudanya Kaymakamına fi­ lân mevkie kadar Bursa yolunun iki

(3)

tarafı-na ağaç diktirmesini emretmiş. Ormanlar­ dan çıkarılan fidanlar fazla geldiğinden, kaymakam, tayin edilen noktadan ilerisine de diktirmiş. Ahmed Vefik Paşa muayene ve tetkike gittiğinde, gösterdiği noktadan ileriye ne kadar ağaç dikilmiş ise söletürt- müş, hikmeti sorulduğunda: «Kaymakam verdiğim emri bu kere fazlasile yaptı, ya­ rın da eksik yapabilir, emir ne ise onu tam yapmağa alışmalıdır» demiş. Bir gün bir köylü kadın kendisine müracaat edip saa­ tini kaybettiğini ve aradığı halde bulama­ dığını ve Vali Paşa tek gözlüğünü takar ise gaib şeylerin bulunduğu yeri keşfettiğini haber verdiklerinden onun için köyünden Bursaya kadar geldiğini söylemiş. Paşa sa­ atini ne zaman kaybettiğini sorup anladık­ tan sonra bir müddet beklemesini emrey- ler ve çarşıya adam gönderip münasip bir saat aldırır ve kadını çağırıp tek gözlüğü­ nü takar: «Hanım; ben gaibleri bulurum amma taze iken bulurum. Sen vaktini ge­ çirmişsin, şimdi bu saati al kullan» diye gönlünü alıp göndermiş.

Berlin kongresinin ilk günleri müza­ kerelerinden de anlaşılacağı üzere, Rus or­ duları İstanbul yanında bulunduğundan, payitahtta heyecan arttığını ve İslâm aha­ li tarafından Hıristiyanların katlolunacağı- nı Rus murahhasları ileri sürerek İstanbu- la asker sokmayı istiyorlardı. Zaptiye Na­ zırı Hafız Paşadan bir gün Bâbıâliye müs­ tacel bir tezkere gelip Tatavlada bir çok Rum ahali toplanarak isyan alâmetleri gös­ terdikleri haber veriliyor ve Taşkışla’dan ve Beyoğlu ihtiyat kışlasından hemen bir­ kaç tabur asker tertibile ayaklanmalarının bastırılması lüzumu beyan edilir. Başvekil bulunan Ahmed Vefik Paşa hemen araba­ sını hazırlatıp Tatavlaya gitmiş. Vakıa ma­ rangoz kalfası ve terzi çırağı makulesin- den beş altı yüz eclâf toplanıp bağırmakta imişler. Ahmed Vefik Paşayı görünce ürk­ müşler. Paşa arabadan inip topallıya topal- lıya (romatizmadan muztarip idi) nümayiş­ çilerden birini yakalıyarak kalın bastonu ile bir iki darbe indirdikten sonra elindeki kurtulunca bir diğerini tutmak üzere bir iki adım seğirttikde güruh çil yavrusu gibi dağılmış.. Paşa oradan doğru Yıldıza gidip Zaptiye Nazırını getirtmiş.. Kendisine bir mühim kâğıd göstermek üzere o gün Yıldı­ za gelen tahriratı hariciye kalemi mümeyyi­ zi Nişan Efendi kurena odasında hikâye et­ mişti: «Ahmed Vefik Paşa şurada (mevkiini göstererek) oturuyordu. Hafız Paşa içeri gir-

116

İncili Kese

K o n y a eski eserler müzesinde 274 n u m a r a d a teh şir edilen bu kese, baş- dan başa iri ve k ı y m e t l i i n c ile rl e d o ­ k u n m u ş ve süs le nmiş tir. M e v l e v î l e r b u ­ na « H u z u r u şerif a n a h t a r kesesi» d e r ­ ler. Bu kesede M e v l â n a C e lâ le d d in i R û ­ mi tü r b e s in in güm üş k a pıs ının a n a h ta r ı s a k la n ı r d ı . T ü r b e d a r l a r , c u m a ve b a y ­ ra m g ün leri m a n e v î k ı y m e t i k a d a r m a d - ' dî değeri de çok y ü k s e k olan bu İncili j keseyi b o y u n l a r ı n a t a k a r l a r d ı .

di. Vefik Paşa yakına geliniz diye çağıra­ rak aralarında bir kaç adım kaldıkta ayağa kalktı, iki parmağını uzatarak: — Ben a- damın iki gözünü birden oyarım! diye Hâ- fız Paşanın üzerine yürüdü ve: — Seni mis­ kin herif seni! Taburlarla asker sevk ede­ ceğine kendin gidip de o karga derneğini niçin dağıtmadın?! Devletin başına gaile mi açacaksın?! tekdirlerile dışarı koğdu.» Me­ ğer, bu Tatavla derneği çıban başı kopart­ mak ve Rusyanın emellerine hizmet için müretteb imiş..

Abdurrahman Şeref

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Bandura’ya göre (1997), öğretmenlerin öz yeterlik inançları hem öğrencileri için oluşturdukları öğrenme ortamı türünü hem de öğrencilerin

Fifty-six CT slices bearing the largest hyperdense area of the series were picked up by manually from 76 consecutive patients admitted to the intensive care unit of a single

藥學院生藥學研究所賴奎宏老師學術分享:天然藥用資源的科學探索

Microglia constituted several immune molecules, such as the major histocompatibility complex class II antigens, complement type 3 receptors and macrophage lysosomal antigens of

有天,有個和她同名同姓的人在她先 生臉書上看到蕭麗華先前受訪的新