• Sonuç bulunamadı

Ahmet Vefik Paşa'ya ipek çarşaf işkencesi...

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ahmet Vefik Paşa'ya ipek çarşaf işkencesi..."

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

U’P

Ahmet Vefik Paşa sarayda yattığı yataktan şöyle şikayet ediyordu: “Ne tuhaf yatak.. İpekler içinde. Çarşaflar ipek, yastık, yüzleri ipek..

Yorganlar ipekli ve sırmalı. Terlikler ve entariler türlü türlü. Bir sürü hırka ve maşlahlar. Yatakta ne tarafa dönsem bir hışırtıdır gitti. Elimi oynatsam “Fışşş”, kolumu, ayağımı

oynatsam “Fışşş” diye bir ses. A z kalsın deli olacaktım. Şanımıza uygun bir yataktı ama neye yarar, alışmamışım.”

Ahmet Vefik Paşa’ya

• •

İpek Çarşaf işkencesi...

İ

kinci Abdiilhamid, saltanatının

ilk yıllarında, henüz hafiyeleri kullanarak devleti yönetme alış­ kanlığına başlamadığı ve onların oyunlarına düşüp kuşku çemberi­ ne kendini kaptırmadığı için önde gelen devlet adamları ile gayet açık ve serbest konuşurdu. Vezir­ leriyle, nazırlarıyla ve ulemadan kimselerle birlikte sık sık yemek yer, onlarla başta devlet

işleri olmak üzere hemen hemen her konuda soh­ bet ederdi. Çoğu kez de yemeğe alıkoyduğu kişi­ lerden kimilerini gece yatısına konuk ederdi.

Böyle bir akşam ye­ meği sonrası Sultan Ha- mid, Sadrazam (Başba­ kan) Ahmet Vefik Pa­ şa’ya sarayda kalmasını emretmişti. Paşa bundan çok mutlu oldu ve o ge­ ce sarayda kaldı. Fakat sabaha dek gözüne uyku

girmedi. Ertesi sabah Babıali’ye gelince Mühürdarı İbrahim Sarım Bey’e şöyle dert yandı:

“Ne tuhaf yatak. İpekler içinde. Çarşaflar ipek, yastık yüzleri ipek. Yorganlar ipekli ve sırmalı. Terlik­ ler ve entariler türlü türlü. Bir sü­ rü hırka ve maşlahlar. Yatakta ne tarafa dönsem bir hışırtıdır gitti. Elimi oynatsam “Fışşş”, kolumu, ayağımı oynatsam “Fışşş” diye bir ses. Az kalsın de­ li olacaktım. Şanımıza uy­ gun bir yataktı ama neye yarar, alışmamışım.”

Aradan bir hafta geç­ tikten sonra Abdülhamid, yine bir akşam yemeğin­ den sonra sadrazama sa­ rayda kalmasını emredin­ ce, Ahmet Vefik Paşa kısa bir izin istedi:

“Emredersiniz Padişa­ hım, fakat yarım saat ka­ dar izninizi rica edebilir miyim?” dedi. “Evime

ka-141

Tarihten

Mozaikler

Gürbüz

Atabek

(2)

Bütün D ünya • M ayıs 2 0 0 3

dar gidip geleyim. Karım hastadır. İlacını vereyim, hemen gelirim.”

Ahmet Vefik Paşa, bir süre sonra saraya döndüğünde, arabasında evdeki kendi yorganı, sırtında ise yatarken giydiği entari­ si vardı.

Saraya girer girmez, görevlilere emretti:

“Reni derhal yatak odama gö­ türün” dedi.

Sultan Aldülhamid bu olayı er­ tesi sabah duyduğunda kahkaha­ larla uzun uzun güldü ve sarayda birçok kişiye anlattı.

Birbirinizle

Dost Olun

Fakat Kardeş

Olmayın

B

aşmabeyinci Lütfi Bey, yakın dostlarına şu anısını anlatmak­ tan özel bir zevk duyardı:

“Mabeyn Başkatipliğine atanan Halit Ziya Bey, ileri görüşlü, çalış­ kan, anlayışlı, ayrıca edebiyatçılığı açısından da üstün değere sahip bir kişiydi. Onun arkadaşlığı beni gerçekten çok memnun etmişti. Üç yıl üç ay devam eden görev süre­ miz içinde onunla birbirimizi hiçbir zaman incitme- mişizdir bile. Birgün V. Sultan Mehmet Han (Sultan Reşat) ikimi­ ze dönerek şöyle dedi:

“Başmabeynci ile Başkatip’in aralarının açık olması bizim saray­ larımızın geleneklerindendir. Siz ise bu konuda gerçekten özel bir konumdasınız.”

Onun bu sözleri üzerine Halit Ziya Bey, şöyle karşılık verdi:

“Efendimiz, Başmabeyinci kulu­ nuzla biz iki kardeş gibiyizdir” dedi. Kardeş çekişmelerinden çok çekmiş olan V. Sultan Mehmet

142

Han, zarif bir latife yaptı:

“Aman sakın kardeş gibi olma­ yın da” dedi. “Dost gibi olunuz.”

“Atını

Sattım

Borcunu

Ödedim”

A

hmet Vefik Paşa, Adliye Nazı- rı’yken kendisine, büyük me­ murlardan birinin borçlarını ver­ mediği şikayet edildi. Paşa borçlu memuru daireye çağırttı. Borcunu ödemek için süre verdi. Borçlu yi­ ne borcunu vermeyince, kendisini bir kez daha çağırttı. Dönemin adetleri gereği bu kişi, sadrazamın çağrısına atıyla geldi.

Ahmet Vefik Paşa, ellerini birbirine vu­ rarak kapıcısını çağır­ dı ve onun kulağına kimsenin duyamaya­

cağı biçimde bir şeyler söyledi. Kapıcı çıktıktan sonra ise, borçlu­ yu karşısına oturttu ve onla uzun bir sohbete girişti.

Bir süre sonra kapıcı geldi ve paşaya bir paket içinde para getir­ di. Ahmet Vefik Paşa parayı ikiye ayırdı, bir bölümünü, içeri çağırttı­ ğı alacaklıya uzattı:

“Buyurun bu sizin alacağınız” dedi. Sonra borçluya döndü ve paranın öteki bölümünü ise ken­ disine verdi.

“Bu da size kalan para” dedi. Sonra da, olan bitenlerden bir şey anlayamayan borçluya, neler yaptığını açıkladı:

“Bu para da nereden çıktı böyle diye şaşırmayınız” de­ di. “Biraz önce pazarda atınızı sattırdım. Atınızın satışından gelen paranın bir bölümüyle ön­ ce borcunuz ödendi, bu para da size kaldı.»

Gurbuz.Atabek@butundunya.com.tr

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu çalışmada, kadınların evlerde sıklıkla el kesi- leri, burkulma ve incinme tarzı yaralanmalarla karşı- laştığı, eğitim düzeyi yüksek olan kadınların ilk yar- dım

Bandura’ya göre (1997), öğretmenlerin öz yeterlik inançları hem öğrencileri için oluşturdukları öğrenme ortamı türünü hem de öğrencilerin

Fifty-six CT slices bearing the largest hyperdense area of the series were picked up by manually from 76 consecutive patients admitted to the intensive care unit of a single

藥學院生藥學研究所賴奎宏老師學術分享:天然藥用資源的科學探索

Microglia constituted several immune molecules, such as the major histocompatibility complex class II antigens, complement type 3 receptors and macrophage lysosomal antigens of