Dile düşmüş Beyoğlu1nun yaşayan en sevimli kişiliklerinden Vahan Bey
Dünyanın en yoksul sahafı
Vahan Bey’i atlayarak yazılmış bir
“ İstanbul Kütüğü” eksik kalmış
demektir. O, 1960’ta Beyoğlu’na
çıkmış ve bir daha oradan
inmemiştir. 30 yıldır Galatasaray’da
kitap satar.
Ü M İD BAYAZOĞLU 0 ;
-Vahan Bey’i atlayarak yazılmış bir “ İstanbul Kütüğü” eksik kal mış demektir. Çünkü o, şu dile düş müş Beyoğlu’nun yaşayan en se vimli elemanlarından” biridir.
Kimi Pera apartmanlarının cep helerinde keşfedilmemiş heykelcik ler vardır. Hep göz seviyesinden bakmaya koşullandığımızdan onları çoğu zaman göre
meyiz. Bir gün başımızı kaldırıp da baktığımızda, gü zelliğinin karşısında dalgınlığımızdan utanarak şaşırıp kalırız.
Vahan Bey de işte bunlardan biridir. 1960’ta Beyoğ lu’na çıkmış ve bir daha oradan hiç inmemiştir. 30 yıl dır Galatasaray’da (Galatasaray Lisesi’ nin duvarında) ki tap satar. Belki yüzlerce kere önünden geçmişsinizdir. Hatta onunla alışveriş bile yapmışsınızdır. Ama Vahan Bey’i fark edemezsiniz. Herhalde gölgesini onun kadar sessiz sürükleyen bir başka insan yoktur. Yaşadığım bel li etmekten utanır gibi duvar diplerine saklanır. O, bi raz pasaklı bir sokak kedisi gibidir.
Vahan Bey, İstanbul’a iki yaşında düşmüş bir Yozgat- Boğazlıyan Ermenisidir. Dedesi zangoçmuş, bugün 90 yaşında olan babası ise duvar ustası. İstanbul’da kendi lerine bir yer buluncaya kadar göçmenlere kucak aç mış kiliselerde barınmışlar. Mezarlıklarda yattıkları bile olmuş. Sonunda Yıldız’da kafalarını sokacak bir ev bul muşlar.
Vahan Bey kısa bir süre Beşiktaş’taki Makruhyan okuluna devam ettikten sonra bir kundura ustasına çı rak verilmiş. Sahaflığa, o yılların “ mutena” semti Ci hangir’de ayakkabıcılık yaparken başlamış. Vitrininde, pençesi değişmiş iskarpinler, danslarda topuğu incin miş ruganlar kitaplarla yan yana dururmuş.
Vahan Bey’le aynı zamanda sahaflığa başlayan bütün meslektaşları bugün iyi-kötü bir dükkân sahibidir. Ama o, 1960’ta kapattığı ilk ve son dükkânından sonra kal dırımlara düşmüş, çok iyi bir sahaf olduğu halde bir türlü mülk sahibi olamamıştır. Onunla bu mesleğe gi ren Tuncay Yalçınkaya, “ Vahan’ın elinden öyle ki
taplar, albümler, öyle gravürler geçti ki, bugün hepsi milyonlara satılıyor. Ama bundan istifade edemedi. Çünkü haddinden fazla dürüst ve çok ucuzcuydu”
diyor. Alışveriş sırasında gözü çok kara, hatta biraz
“ paldır küldürmüş.”
Siz, onun şimdiki yoksul haline bakmayın, bir zaman lar “ kredisi gayet geniş”, şık giyinmeye meraklı, şöhretli dostları olan ve aranan biriymiş. Şimdiki hali, kitap saplantısıyla hayatım karartmış biri gibi gözükü yor ama, zamanında bir yandan en bulunmaz
“ parçaları” alıp satarken bir yandan da hayatın tadını çıkarmayı ihmal etmezmiş. Eski zaman bilardocuları onu, “ Lüksemburg Salonu’nda ıstakasıyla harikalar yaratırdı” diye anıyorlar. Sonra fotoğrafçılığı da var. Fırsat buldu mu makinesiyle sokak sokak dolaşıp İs tanbul peyzajları görüntülermiş.
Amerika’dan, Fransa’dan kitap siparişleri aldığı o gün lerde, kitap meraklıları ona uğramadan Galatasaray’ dan kattiyen geçmezlermiş. “M arazi” müşterileri için sergisini sabahın yedisinde açar, gece yansı tiyatrolar dan, sinemalardan başı “ hülyalı” dağılan insanlar son müşterileri olurmuş. Mesela Cahit Irgat, Ayfer Feray,
Özdemir Asaf, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Afif Yesari,
Necdet Mahfi Ayral, Erol Günaydın, Nejat Uygur bu türden en sadık müşterileriymiş. Tabii o saate kadar çalışan Vahan Bey, çoğu gece tezgâhını toplamadan ki taplarıyla kaldırımda uyurmuş.
Dünyanın en yoksul sahafı Vahan Bey bugün 60 ya şında. Ve hâlâ Galatasaray Lisesi’nin duvarında kitap satıyor. Ona bir gün mutlaka uğrayın. Selüloz çamu ruyla kara elini çekinmeden ve samimiyetle sıkın, onun la konuşun, hatırını sorun. Sigara ikramını geri çevir meyin, size çay getirmek için tezgâhını bırakıp, ta Ba- lıkpazarı’na giderse engel olmayın. Ona ya kitap verin ya da ondan bir kitap, bir kartpostal alın. Vahan Bey’- in hayattan bunlardan başka hiçbir talebi yoktur. □
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Ta h a Toros Arşivi