• Sonuç bulunamadı

Başlık: GELENEKSELCİLİK-DAVRANIŞSALCILIK TARTIŞMASINI BAĞLAMINDA ANLAMAKYazar(lar):ÖZLÜK, ErdemCilt: 64 Sayı: 3 Sayfa: 197-220 DOI: 10.1501/SBFder_0000002118 Yayın Tarihi: 2009 PDF

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başlık: GELENEKSELCİLİK-DAVRANIŞSALCILIK TARTIŞMASINI BAĞLAMINDA ANLAMAKYazar(lar):ÖZLÜK, ErdemCilt: 64 Sayı: 3 Sayfa: 197-220 DOI: 10.1501/SBFder_0000002118 Yayın Tarihi: 2009 PDF"

Copied!
24
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

BA LAMINDA ANLAMAK

Erdem Özlük Selçuk Üniversitesi ktisadi ve dari Bilimler Fakültesi

Ara rma Görevlisi

Özet

Uluslararas li kiler disiplininin tarihini büyük tart malar üzerinden yazmak bir gelenek halini alm r. Bu tart malardan ilki olan dealizm-Realizm tart mas , disiplinin terminolojisini yerle tirmek ve rlar tespit etmek konusundaki katk lar ile disiplinin kurucu tart mas say r. kinci büyük tart ma olarak adland lan Gelenekselcilik-Davran salc k tart mas ise disipline özerklik ve daha “bilimsel” bir hüviyet kazand rm r. Bu tart mada Davran salc n oynad rol özellikle vurgulanmal r. Sistem yakla mlar , oyun teorileri, veri depolama, karar alma yakla , simülasyon, analiz düzeyi, çat ma çözümlemesi ve içerik analizi ba ta olmak üzere birçok ba kta Davran salc n disipline önemli katk lar olmu tur. Do a bilimlerinin kulland yol ve yöntemlerin U çal malar nda da kullan labilece ini savunan Davran salc lar, Uluslararas li kiler e itimine pedagojik ve metodolojik anlamda da hat say r bir katk yapm lard r. kinci büyük tart ma sadece belirli bir dönem için disiplini etkilememi ; disiplinin bugününü bile ekillendirmi tir. Davran salc lar postpozitivistlerin ele tirilerine maruz kal p, pozitivizmle malul olsa da; etkileri hala hissedilen bir tart ma olarak, U teorisinin en az ndan tarihsel omurgas ndaki önemli halkalardan biri olmay sürdürmektedir. Bu anlamda Davran salc ve ikinci büyük tart may ba lam nda ele almak taraflar n anla lmas ve disipline katk lar n takdir edilmesi aç ndan önemlidir.

Anahtar Kelimeler: Gelenekselcilik, davran salc k, idealizm, realizm, ikinci büyük tart ma.

Traditionalism vs. Behavioralism: Understanding the Second Great Debate in its Context

Abstract

It has become a tradition to write the history of International Relations (IR) discipline over the great debates. Idealism-Realism debate, the first among them, is seen as the founding debate through its contribution in settling the terminology of the discipline and determining its boundaries. Traditionalism-Behavioralism debate, known as the second debate, has led the discipline gain autonomy and “more scientific” identity. In this debate, the role of Behavioralism should be further emphasized via system(ic) approaches, game theories, data making, decision-making approach, simulation, level of analysis, conflict resolution. Behavioralists, defending the methods of natural sciences could be applied within the IR, has made a remarkable contribution in IR education both in pedagogical and methodological ways. The debate did not affected the discipline not for some period but it has also shaped its current era. The debate still continues to be one of the important links in the historical backbone of the discipline. It is important to evaluate Behavioralism and the second great debate in its context in order to understand and appreciate the sides and their contributions in the discipline.

(2)

Gelenekselcilik-Davran salc k Tart mas

Ba lam nda Anlamak

Özgün bir disiplin olarak Uluslararas li kiler’in milâd , yayg n ekilde kabul edildi i üzere I. Dünya Sava ’n n sonuna tekabül eder. Sava n bir ürünü olan disiplinin ilk y llar nda, uluslararas ili kilerde bar n tesisi imkânlar temel analiz parametresi olarak benimseyen dealizm etkili olmu ancak iki sava aras dönemde konjonktür olabildi ine Realist bir havaya bürününce, uluslar aras ndaki ili kiler bar tan/i birli inden ziyade “s r toplaml bir oyun” içindeki “gerçekler” üzerinden analiz edilmi tir. Disiplinin hüviyetini kazanmas nda ve ilk ad mlar atmas nda; terminolojisini yerle tirmek, rlar çizmek gibi asli görevleri üstlenen dealizm, bu s fat ile disiplinin gerçek anlamda ilk kuramsal çerçevesi unvan da kazanm r. dealistler “nas l daha bar l bir dünya yaratabiliriz? I. Dünya Sava gibi büyük felaketlerin önüne nas l geçeriz?” sorunsal tart maya açarak alana bir disiplin hüviyeti kazand rmay ba arm lard r (Çal /Özlük, 2007: 229).

Bu dealist duru a kar k, güç dengesi politikalar n yeniden i lemeye ba lad 1930’lu y llar n prati i ve E. H. Carr’ n provokatif retori i, dealizm’i derinden sarsm ve kendilerini Thucydides’den, Kautilya’dan beri dile getirilen gerçeklerin sözcüleri olarak tan mlayan Realistler, disiplinde a rl klar hissettirmi lerdir. Uluslararas ili kilerin mant anlayabilecek, dünya politikalar analiz edebilecek, sorunlar n nedeni ve çözümüne dair en geçerli reçeteyi sunabilecek “güç” ve “gerçe e” sahip oldu unu savunan Realizm, geni bir yelpazede yank bulmu tur. Realizm basit bir mant a, daha az karma k bir aç klama biçimine ve meta anlat larla bezeli, sözde insan do as na dayal genellemelerle zenginle tirilmi bir çerçeveye ve dolay yla çok büyük kitleleri kendisine ba layacak bir cazibeye sahiptir (Uzgel, 2004: 18-19). Bu ba lamda da, disiplinde hem en geni spektrumda kabul görmü hem de en çok

(3)

ele tiriye maruz kalan yakla m olmu tur. Hatta birçoklar na göre asl nda disiplindeki di er teorilerin de varl k sebebini te kil etmi tir; ne yaz k ki ço u defa Realizmi sarsabildi i ölçüde bir yakla m ya da paradigma kabul görmü ve özgün olarak nitelendirilmi tir. Ancak gerçekte Realizm, ad uluslararas ili kiler olarak tan mlanan ili kiler yuma tan mlamakta k sa sürede (hatta hemen II. Dünya Sava sonras dünyas analiz etmekte) yetersiz kalm ; etkisini yitirmeye, taraftarlar kaybetmeye ba lam r.1

Çünkü II. Dünya Sava hem sava n mahiyeti aç ndan hem de sonuçlar bak ndan ilkinden birçok noktada ayr lmaktad r. Sava n hemen sonu ile do um yeri Avrupa olan disiplinin merkezi, dünya politikas ndaki güç merkezinin hareketine paralel bir biçimde Amerika’ya do ru kaym , bir aktör olarak ABD’nin oynad role uygun bir ekilde de disiplinin içeri i de mi tir (Smith, 2002: 67–85). Sava sonras nda dealist ve Realist (Gelenekselcilik) bak aç lar öz olarak anakronik, konjonktür ise alg lanamayacak kadar anomalik bir nitelik kazanm r. Bu geli melerin etkisi ile yeni çözümleme araçlar na ihtiyaç hâs l olmu ve bu ihtiyaç, disiplinde ikinci büyük tart ma olarak da adland lan Gelenekselcilik-Davran salc k tart mas n do unu tetiklemi tir (Özlük, 2006: 10).

Gelenekselcilik Davran salc k tart mas2 Uluslararas li kiler

disiplininde 1950–1970 y llar aras nda etkili olmu bir tart mad r. Çal ma bu tart man n zaman , zemini ve anlam üzerinde odaklanacak ve tart man n taraflar ve taraflar n temel tezlerini ve birbirlerine yönelik ele tirilerini analiz edecektir. Daha çok metodolojik bir tart ma olarak adland lan bu tart man n Davran salc ekseni, özellikle ABD’de yürütülen Uluslararas li kiler çal malar nda halen etkisini göstermektedir. Bu anlamda tart ma birçoklar n iddia etti i üzere etkisini kaybetmi bir tart ma olarak de erlendirilemeyece i gibi bu çal ma da sadece tarihsel bir analiz olarak görülmemelidir. Uluslararas

li kiler disiplininin özerkli ini kazanmas nda ve metodolojik sorunlar n tart lmas nda yads namayacak katk lar olan bu tart ma ile disiplinin gerçek anlamda bir disiplin olup olmad da sorgulanm r. Tart ma hem do u hem de tezleri ile So uk Sava ortam ndaki ko ullardan derinden etkilenmi tir. Bu yönü ile ideolojik bir yön de içermektedir. Çal ma tart man n ve özelde de 1 dealizm-Realizm tart mas n ve her bir paradigman n tek ba na ne anlama geldi i, disipline neler katt ile ilgili olarak bu konuda temel kaynak olarak gösterilen çal ma için bkz: (Griffiths, 1992).

2 Disiplinde tart man n ismi ile bir oyda man n oldu unu söyleyebilmek zordur. Yayg n olarak kullan lan Gelenekselcilik-Davran salc k tart mas d nda bilim ya da bilimselcilik (scientism) ve tarih ya da tarihselcilik tart mas tabiri de kullan lmaktad r.

(4)

Davran salc eksenin ideolojik reflekslerini de çözümlemeyi amaçlamaktad r. Tart ma ideolojik yönüne, enerjisinin büyük bir bölümünü metodolojik sorunsallara ay rm olmas na, ABD’deki akademisyenler d nda gelip geçici bir fenomen olarak görülmesine ra men disiplinin geli imine önemli katk larda bulunmu tur. Çal ma bu katk lar ortaya koyman n yan nda tart maya yönelik ele tirilere de yer vermektedir.

1. TARTI MANIN ZAMANI ve ZEM

Uluslararas li kiler disiplininin yakla k bir as rl k tarihinde etkili olmu tart malar ve yakla mlar pratikte ya anan geli melerden do rudan etkilenmi ve büyük oranda pratikten beslenmi lerdir. Bu anlamda siyasi tarih aç ndan

lma noktalar olarak de erlendirilen geli meler Uluslararas li kiler disiplininde de epistemik k lmalar n ya anmas na yol açm r. Disiplinin I. Dünya Sava ’ndan sonra özgün bir çal ma alan olarak do mas , II. Dünya Sava ile yeni bir döneme geçi ya anmas , dekolonizasyon süreci, Vietnam Sava , Petrol Krizi vb. gibi geli meler ve nihai olarak da So uk Sava n sona ermesi ile disiplindeki büyük tart malar (great debates) aras nda tesadüf ile aç klanamayacak düzeyde bir paralellik vard r. Bununla birlikte disiplinin tarihini sadece bu k lma noktalar üzerinden yazmak epistemik birikimi ve disiplinin köklerini olu turan gelene i görmezden gelmek olacakt r. Zira disiplinin köklerini olu turan gelenek,3 disiplinin otonomisini kazanmas ile büyük tart malar n ç kmas na yol açm (Evans, 1972: 722) ve özgün bir çal ma olarak do du u andan bugüne uzanan çizgide, büyük tart malar üzerinden disiplinin tarihini yazmak bir gelenek halini alm r (Wæver, 1997: 8; Brown, 1997: 11).

Disiplinin yakla k bir as rl k tarihindeki üç büyük tart man n4 ikincisi

1950-1970 y llar aras nda etkili olan Gelenekselcilik-Davran salc k tart mas r. Bu tart man n s rlar , uluslararas politikan n zemininde ya anan önemli hareketliliklere paralel olarak netle mi ve o dönemde ya anan geli meler tart man n zeminini belirlemi tir. Bu dönemde Westphalia 3 Burada gelenekten kastedilen ey, disiplinin otonomisini kazanmadan önce “diplomasi tarihi, uluslararas hukuk, siyaset bilimi, ekonomi, strateji ve jeopolitik” konusunda yürütülen çal malard r.

4 Disiplinde asl nda üç tart man n de il dört ve hatta be tart man n ya and iddia edenler oldu u gibi, disiplinin tarihini tart malar üzerinden yazman n disiplinin gerçek tarihini alg lamak konusunda baz s nt lar do urdu unu ileri sürenler de vard r. Ancak disiplinde üç büyük tart ma tasnifi büyük oranda kabul gördü ü için bu çal mada da temel referans olarak al nm r.

(5)

Antla mas ’ndan beri kimi zaman aksam olsa da yakla k üç as r boyunca uluslararas sistemde yer alan aktörlerin davran kal plar ekillendiren güç dengesi sistemi sona ermi ve iki dünya sava kendi orta sahas nda ya ayan Avrupal güçler geçmi e oranla güçlerini kaybetmi lerdir. Bu durum Avrupa merkezli dünya politikalar nda bir özne de imini beraberinde getirmi ve daha global bir uluslararas ili kiler alg yerle meye ba lam r. Yine bu dönem ile birlikte ideolojiler devletlerin d politika formasyonlar ve birimler aras ili kileri ekillendirmeye ba lam r. Sava n yaralar sarmak kolektif bilinci yeniden öne ç karm , ba ta Avrupa’da olmak üzere dünyan n çe itli yerlerinde entegrasyon hareketleri h z kazanm r. Ulus in as ; kolonilerin çözülmesi ile I. Dünya Sava ’ndan sonra en parlak y llar geçiriyor; demokrasi dalgas kesintili olsa da art k her yerde hissediliyordu. Bilim ve teknolojideki geli meler ise insanl n neolitik ve sanayi devrimlerinden sonra üçüncü büyük devrimin e inde oldu unu gösteriyordu (Skolnikoff, 1993: 5).

te tüm bu faktörler bir ili ki türü olarak uluslararas ili kileri etkiledi i düzeyde disiplinin ajandas da birincil planda etkiledi (Fox/Fox, 1966: 7). Zira yeni dönem, geli meleri anlamaya ve çözüm üretmeye yönelik yeni tart malar beraberinde getirse de, sorunlar katlanarak art yordu. Bu nedenle disiplinin “sorun çözücü” (problem solving) niteli i yine öne ç yor ve tehditler ile çözüm yollar aras nda s disiplin, yeni bir yöne do ru kaymaya ba yordu (Weiss, 2005: 302). Ancak dealizm ve Realizm’in devlet merkezli duru u (Milner, 1998: 764; Crawford, 2000: 79), bu dönemi alg lamakta yetersiz kald ve yeni paradigmalar -Kuhn’un kulland anlamda-ola an dönemi sarst . D politika yönelimli disiplinin politika yap lara alternatifler sunmadaki yetersizli i herkesçe görülüyordu. Art k hem bir ili ki türü olarak hem de bir disiplin türü olarak Uluslararas li kiler’in gündemi yeni dil, yol ve yöntemlerin kullan lmas zorunlu k lmaya ba lam (Alger, 1963: 406). Al lm söylemler ve bunlarla yürütülen tart malar yeni dönemin parametrelerini kar lamakta yetersiz kal yordu (Thompson, 1952: 434-445).

Bu pratik gerekçeler ve sosyal bilimlerin genelinde ya anan paradigmatik de imlerin de etkisiyle, geleneksel Uluslararas li kiler anlay na alternatif aray lar disiplinde giderek daha çok tart lmaya ba land . Disiplinin do undan beri disiplini ekillendiren iki temel etken (yani olgu ve olay) üzerinde yo unla mak uluslararas ili kileri anlamak ad na yeterli de ildi. Art k meseleye yeni bir boyuttan bakmak, disiplinin ihmal edilmi üçüncü boyutu (yani yöntem -metodoloji) üzerinde de yo unla mak gerekiyordu (King, 1989:146). Oysaki Uluslararas li kiler’deki üçüncü boyut çal malar na yönelik “geç ilgi” sosyal bilimlerin birçok alan nda neredeyse yar m as rl k bir ömre ula ve yöntem üzerinde sosyal bilimlerde de belli bir a ama kaydedilmi ti. Teknoloji, ileti im ve bili im alan ndaki geli meler ile ili kilerin

(6)

ve ili kilere ait çal ma ve tart ma alan n giderek geni lemesi ile Uluslararas li kiler disiplininde de yeni bir döneme do ru ad m at lm oldu (Keyfitz, 1979: 190; Vandenberg, 1959: 162).

Asl nda bu de im süreci II. Dünya Sava ’n n öncesinde sosyal bilimcileri ikiye ay rm (Plantan, 2002: 108). Bir k m sosyal bilimciler özellikle de Siyaset Bilimi, Sosyoloji ve Psikoloji alan nda çal anlar; art k elde edilen veriler ve bu verileri analiz etmeye yarayan yeni teknikler sayesinde, toplumsal ve insani bilimlerin de, aynen do a bilimlerinde oldu u gibi denenebilir, s nanabilir, artlar olu tu unda ya da normal artlar alt nda, kendisini tekrar eden olgulara sahip ve kesin sonuçlar üretebilir bir a amaya geldi ini iddia etmeye ba lam lard . Onlara göre sosyal bilimler e er “bilimsellik” iddias nda ise do a bilimlerinin yol, yöntem ve ilkeleriyle hareket etmeliydi. Öte yandan sosyal bilimlerin bilimsel olmas için illaki do a bilimlerinin analiz yöntem ve kal plar na sahip olmas gerekmedi ini, geleneksel olarak bilinen yakla mlar n da bilimd olmad ; i in sui generis özelliklerinin oldu unu iddia edenler de vard . Sosyal bilimlerin genelinde II. Dünya Sava sona erdi inde bu tart man n taraflar s rlar keskinle tirmi ve tart ma alevlenmeye ba lam .

Bu tart ma Uluslararas li kiler’e ilk olarak disiplinin özerkli inin sorgulanmas (Wolfers, 1947: 25) eklinde yans , daha sonra tart malar metodoloji üzerinde yo unla nca kinci Büyük Tart ma’n n omurgas ortaya kmaya ba lam . Uluslararas li kiler’de bilimsel bir devrim gerçekle tir-meye aday oldu u iddias ta yan Davran salc lar do a bilimlerindeki ara rma tekniklerini kullanarak, gelece e yönelik tahminlerde bulunmak ad na uluslararas ili kilerdeki kal plar ve trendler üzerine yo unla may tercih etmekteydiler (McClelland, 1969: 4). Çünkü Davran salc lara göre, bilimsel davran belirli bir hedefe yönelmi tir ve bunlar önceden kestirilebilecek kadar geneldir (MacNeal, 1997: 314). Bilimin tarihsel olarak birçok soruna çözüm buldu unu ve bilim sayesinde insan n do ay kontrol edebildi ini vurgulayan Davran salc lar, bilimin ayn zamanda sosyal hastal klara da çare bulabilece ine inan yorlard . Zira onlar do a bilimlerindeki kurumsalla ara rman n sosyal bilimler için de geçerli olaca ve do a bilimleri ve sosyal bilimler aras ndaki fark n abart ld iddia ediyorlard (Kaplan, 1974: 443; Rapoport, 1970: 276: Smith, 1997: 202).

Böylelikle Davran salc lar hem formasyon olarak hem de kullanm olduklar ara rma yöntemleri bak ndan Gelenekselcilerden birçok noktada ayr ld lar. Zaten Davran salc paradigman n temsilcisi konumda olan birçok isim uluslararas ili kiler ile ilgilenmeden önce ba ta do a bilimleri olmak üzere farkl disiplinlerin çat alt nda çal malar sürdürmekteydiler. Önemli bir bölümü ise do a bilimlerinin mant ile donanm idi. Modeller, zaman

(7)

serileri, matematik ve istatistikî ara rma tekniklerini s kl kla kullan yorlard . Özellikle ABD’de 1960’larda Uluslararas li kiler ö rencilerinin sözcük da arc istatistiksel ve matematiksel yeni kavramlarla çe itlenmi (Braumoeller/Sartori, 1999; Pfaltzgraff, 1974: 31-35), yeni analiz araçlar ile birlikte bak aç lar de mi ti (Zinnes, 1968: 258). Formasyon anlam ndaki bu farkl k do ru orant olarak çal ma konular na ve yöntemlerine de yans makta gecikmedi. Davran salc lar 1950’li y llar n sonundan itibaren; kavramsalla rma (daha kesin ya da kesinle tirilebilir olgular üzerinde yo unla lar), tarihsel aç klama (tarihteki teklikler yerine genellikler üzerinde durdular), kan tlama (a priori mant a dayanmak yerine veri toplad lar), varsay m testi (ki bu konu Gelenekselcilerin hiç ba vurmad bir ba kt ) ve son olarak da teori (teori normatif e ilimlerle ve fakat ampirik terimlerle ifade edilmeli) gibi temel konu ba klar nda Gelenekselcilerden ayr ld lar (Hass, 1974:7).

Bu ayr m noktalar n kaç lmaz sonucu olarak Davran salc lar, gözlemlenebilir yap ve gerçeklerle gözlemlenemez süreç aras nda keskin bir ayr m yap yor, önceliklerini yap ve gerçekliklere veriyorlard . Bu noktada kamuoyu yoklamalar , sibernetik, simülasyon, oyun teorileri, sistem modelleri, içerik analizi, vs. gibi konu ba klar Uluslararas li kiler’in gündeminde de yerini almaya ba lad (Deutsch, 1958: 278–284). Sadece analiz metodunu de tirmekle kalmay p ayn zamanda analiz edilen materyal türlerini de de tiren Davran salc k, yeni analiz yöntemleri ile birçok çevre taraf ndan Uluslararas li kiler’de bir devrim olarak görülmeye ba land (Little, 1978: 181-182).

Her ne kadar Davran salc lar n kendi içinde de hangi metotlar n kullan laca ile ilgili önemli farkl klar olsa da (Ferguson/Little, 2004: 3; Mintz, 2005) Davran salc k, Realizm’in determinizmini, güç ile örülmü uluslararas ili kiler mant ve “bilardo topu” yakla aç kça reddetti (Hollis/Smith, 2000:853). statistiksel olarak ifade edilebilecek ve bu anlamda da ampirik ili kilere dayal bir uluslararas politika kurgulamaya çal (Porter, 1994: 107). Örne in Davran salc lar yapt klar çal malarda ç kar n Realist yaz mda çok büyük bir yer i gal etmesini ele tirerek, asl nda ç kar n hesaplanamaz ve gözlemlenemez oldu unu ve bu yüzden de bilimsel olmad vurgulam lard r (Ayd n, 2004: 57; Wendt, 2001: 48).5

5 Realist yaz nda önemli bir analiz birimi olan güç olgusunun da gözlemlenemedi i ya da soyut ekilde tan mlanmaya devam etti i müddetçe çok da fazla anlam n olmad na yönelik tezler için ayr ca bak z: (Singer, 1963: 420).

(8)

Davran salc k, bunlar n d nda disiplinin özerklik kazanmas ad na da hat say r bir katk yapm r. Disipline egemen geleneksel yöntemlerin ve büyük a rl olan Felsefe ve Siyaset Bilimi etkilerinin temizlenmesi gerekti ini s kl kla vurgulayan Davran salc lar, nevi ahs na münhas r yöntemleri ile özellikle siyaset teorisi ile iç içe geçmi Uluslararas li kiler teorisi aras ndaki ayr n netle tirilmesini de sa lam lard r (Schmidt, 2002: 118). Bu katk lar ile önceden yap lan analizlerin s rlar zorlayan ve daha kesin sonuçlara ula may hedefleyen Davran salc lar (Sylvan, 1994: 64) art k özgün bir disiplin olarak Uluslararas li kiler’in varl sorgulaman n anlams z oldu unu da kan tlam lard r.

2. DAVRANI SALCI MÜDAHALE ve ETK

N

ARKA PLANI

1960’l y llara gelindi inde disiplinin dördüncü dalga olarak adland lan bir dönemi tecrübe etti i ba ta Karl Deutsch olmak üzere birçok Davran salc taraf ndan yayg n bir ekilde kabul görmekteydi. lk dalga; 1899–1907 La Hey Konferanslar sonucunda olu an havadan dolay a rl k kazanan “uluslararas hukuk” çal malar kaps yordu. kinci dalgan n etkili oldu u dönemde, I. Dünya Sava sonras düzenlemelerin hayata geçirildi i Paris Bar Görü meleri “diplomasi tarihi” ve tarihçileri için çok iyi bir laboratuar konumundayd . Üçüncü dalga ise II. Dünya Sava sonras nda kendisini gösteren ve yeni ku ak Uluslararas li kiler mensuplar n bir ürünü olan Davran salc kt . Son dalga, analitik ve nicel ara rma teknikleri ve yöntemlerinin yayg nl k kazand , üçüncü dalgan n uzant olarak beliriyordu (Star, 1974:345). Son iki dalga, ilk ikisinden farkl olarak yeni bir disiplin yaratmak gibi bir misyonu temel hareket noktas olarak benimsemi ti. Çünkü Geleneksel Uluslararas li kiler yaz nda bilimsel yol ve yöntemler neredeyse hiç kullan lm yor bu da do ru orant olarak Uluslararas li kiler’in gerçek bir disiplin olmas önlüyordu (Özlük, 2008: 377).

Örne in Finnegan’a göre, Davran salc devrim olmadan önce Uluslararas li kiler yaz nda bilimsel metot6 kullan lan çal malar n oran %10’a bile ula amam (Finnegan, 1972: 41). Ancak 1950’li y llar n ortalar ndan itibaren ise ba ta ABD’de olmak üzere kendisini Uluslararas

li kiler’in bir mensubu olarak gören herkes en az ndan bir çal mas nda

6 Davran salc lara göre, bilimsel metodun amac e ilimlerimizi daha net bir ekilde göstermek ve prosedürlerin herkes taraf ndan bilinmesine ve yeniden kullan lmas na hizmet etmekti (Singer, 1990: 60).

(9)

Davran salc paradigman n unsurlar kullanm ve bilimsel-nicel metotlar n kullan ld çal malar n oran büyük bir art göstermi tir. Bu art n alt nda yatan en temel gerekçelerden biri ABD’deki ara rma merkezlerinin (think-thank kurulu lar n) özellikle nicel metotlarla yap lan ara rmalara sa lam oldu u fonlard r. Örne in 1946-1958 y llar aras nda ba ta Siyaset Bilimi olmak üzere sosyal bilimlere tahsis edilen toplam maddi destek 85 milyon dolar düzeyinde iken sadece 1964 y nda bu miktar Ford Foundation,7 Rockefeller Foundation ve Carnegie Endowment’ n katk lar ile 100 milyon dolara ula r (Plantan, 2002: 115). Bu kurulu lar n katk lar ile hayata geçirilen çal malarda, üç özelli in ön plana ç kt görüyoruz: ilk olarak verileri nicelikselle tirmek ve somutla rmak; ikincisi toplanan veriler aras ndaki ili kileri matematiksel olarak ifade etmek ve son olarak ise, veriler ve elde edilen bulgular aras ndaki e itlikleri çözmeye çal makt (Longley, 1993: 21-23). Art k bu nitelikteki çal malar ile ‘nicelikselle tirme’ (quantification) Uluslararas li kiler’in sine qua nonu haline geliyordu.

Yeni ara rma tekniklerini geli tiren, sosyal bilimlerde daha i levsel bir teori kurgusunu peki tiren, do a bilimlerinin dilini alternatif bir dil olarak kullanmaya çal an, sosyal bilimlerdeki ideolojileri analiz eden, do a ve sosyal bilimleri bir çat alt nda toplamaya çal an (Deutsch/Russett, 1963: 19–20), Uluslararas li kiler’in otonomisini ilan eden, siyaset teorisi ile uluslararas teori aras ndaki ayr keskinle tiren ve bu ayr m üzerinden normatif konular marjinalle tiren Davran salc n disiplinde varl hissettirmesi ile disiplinde ABD a rl n yerle mesi aras nda çarp bir paralellik oldu unu da eklemeliyiz (Schmidt, 2002: 14; Bremer, 2003: 4). Zira Lewis F. Richardson’u saymayacak olursak 1960’l y llarda Davran salc paradigman n temsilcisi olarak nitelendirilen akademisyenlerin neredeyse tamam Amerikal yd .

Amerikal lar, So uk Sava atmosferinde ba ta Sovyet tehdidinin etkisi ile kendi ülkelerinin güçlerini tespit etmek ve bu yolla propaganda yapmak amac ile Davran salc lara büyük destek verdiler (Bauer, 1958: 11). ABD’nin aç k deste inin yan nda CIA dâhil her yolla akademisyenleri bu yönde yönlendirmek için gizliden destekledi i de bilinmektedir. Çünkü Davran salc lar n temel hareket noktas olan bilimsellik, bizatihi kendisi zaten meta bir anlat olarak ba ba na bu kavram kullananlara bir üstünlük sa yor

7 1958 y nda sadece 5 milyon dolar ay ran Ford Foundation, 1964 y nda 23 milyon dolarl k bir fonu Davran bilimcilerine tahsis ediyordu. Ford Foundation’ n Amerika’da Davran salc lar n yapm oldu u çal malara yönelik katk için bak z: (Cutler, 1958: 10).

(10)

ve bu da özellikle ideolojik söylemlere yaslanan bir çat ma döneminde ilgili taraflara sava sürdürme yönünde aç k bir me ruluk zemini kazand yordu (Dryzek, 2006: 490). So uk Sava döneminde bilimsel metot ve nesnel ko ullar sosyalist söylemin temel dayanaklar ve toplumsal hareketlerin ak yönünü belirleyecek güçte görünmekteydi. Özellikle yeni yeti en nesiller için e itlik temelinde bilimsel bir yeryüzü cenneti vadeden ve bunu sadece ve sadece ak lla kuraca iddia eden bir söylem yeryüzü ölçe inde kar konulmaz bir cazibe merkezi yaratmaktayd . Dekolonizasyonun parlak y llar nda her ne kadar milliyetçi hareketler güçlü görünseler de özellikle entelektüel çevreler için sadece Avrupa’da de il do udan bat ya kuzeyden güneye her yerde, komünist-sosyalist-sosyal demokrat ideolojiler içerdikleri hümaniteryen öz ve e itlik ideali yan nda anti-emperyalist görünü ü ile inan lmaz bir çekim merkezi olu turmaktayd lar. “Bilimsellik” bu aç dan bak ld nda Bat ’n n a il topu unu olu turmaktayd (Chomsky, 1997; Leslie, 1994).

te tam da bu ortamda Davran salc lar n bilimsellik iddias ndaki yakla mlar anti-komünist çevrelere içinde bulunduklar ideolojik sava için ciddi bir s nak, kullan bir retorik altyap sunmaktayd . Bir yandan gençler ve sosyal bilimciler “sosyalistle mekten” kurtar rken, öte yandan da, özünde “sosyal” alanda ve “sözel” araçlarla sürdürülen bir sava anlam na gelen So uk Sava ortam nda taraflara oldukça önemli mühimmat sa lanm oluyordu (McDougall, 2000: 117-118). Özellikle davran bilimleri ve onlar n paralelinde bilimselliklerini sürdürmeye çal an Uluslararas li kiler gibi disiplinler Davran salc n bu dayan lmaz cazibesinden kurtulamam lard . Burada ikili bir mekanizman n, Davran salc larla So uk Sava kahramanlar aras nda simbiyotik bir ili kinin ortaya ç kt kestirmek çok da güç olmasa gerek. Çünkü Davran salc cazibe aç ktan ya da el alt ndan yap lan maddi-manevi desteklerle daha da güçlendirilmi ti. Dü ünce kurulu lar ve üniversitelere bazen do rudan bazen de proje mukabilinde ba ta ABD olmak üzere bu dönemde aktar lan maddi kaynaklar “bilimsel” çal malara, dolay yla da Davran salc ak n geli imine destek sa lam (Robin, 2001: 5-6. Larson, 2003: 617). Öte yandan bu ak m ba ka kanallarla da beslenmekte ve desteklenmekteydi. Fa izm, Nazizim ve sava n deh etini ya ayan ço u do a bilimleri kökenli Avrupal lar da Amerika’ya göç etmi ler ve Amerika’daki sosyal bilim çal malar na da kat lmaya ba lam , geldikleri yer, bildikleri ve kulland klar yöntemler de Davran salc besler olmu tu (Bernstein, 2000: 43-45).

Ancak Davran salc n yükseli i sadece ABD’deki geli melere, bu geli meler do rultusunda yap lan çal malara ve Amerikal disiplin mensuplar n bu yöndeki çabalar na indirgenmemelidir. Çünkü zaten So uk Sava ve bu sava n uzant olarak ortaya ç kan nükleer, kimyasal ve biyolojik

(11)

silahlara dayal tehdit, ulusal güvenlik ve dolay yla Uluslararas li kiler ile ilgili konular da ister istemez do a bilimleri ile de ba lant konular haline getirdi. Bilim ve teknikte ortaya ç kan geli meler çat ma, sava ve bar konular n do as ve yönünü yeni bilgi, bulgu ve araçlarla yeniden belirledi ve Uluslararas li kiler disiplininin gündemi de bu geli melerden etkilendi. Buna “psikolojik sava ve propaganda” gibi konular da eklenince disiplin için Davran salc bak bir tercih de il nerdeyse bir zorunluluk halini ald . Ortaya kan zorunlu ili ki sadece gündemin de il içeri in ve yöntemin belirlenmesini de beraberinde getirdi. Bu do rultudaki geli meler akademik, siyasal ve sosyal çal malara damgas vurmakta da gecikmedi (Singer, 1958: 92; Harty/Model, 1991: 721-723). Bu dönemde akademisyenlerin yürüttükleri çal malar, kullanm olduklar ara rma yöntemleri ve analiz materyalleri disiplinde bilimsel bir devrimin (scientific revolution) ya anmas na yol açm . Ancak belirtmek gerekir ki bu devrim herkes için ayn sonuçlar do urmad ve devrimi sürekli olarak sözde (so-called) devrim olarak nitelendirenler, Atlanti in di er taraf ndan ele tirilerini yöneltmeye ba lad lar (Dunne, 1993: 308).

3. GELENEKSELC KAR I DURU

Gelenekselcilik-Davran salc k tart mas , 1950’lerin ba ndan 1960’l llar n sonuna kadar disiplinin formasyonunu do rudan etkilemi ve bu tart ma sonras dönemde Uluslararas li kiler çal malar , yeni bir boyut kazanm r. Bir “ku ak çat mas ” olarak da adland lan bu tart mada Davran salc lar, yeni ara rma teknikleri ve analiz metotlar ile yeni ku temsil ederlerken, Gelenekselciler olarak yaftalan p art k ayn safta kalan

dealist ve Realistler ise eski ku n temsilcileri olarak de erlendirilmi tir. Bu tart ma, Amerikal akademisyenlerin ABD’nin izolasyonist politikay terk etti i andan itibaren Uluslararas li kiler’e yönelik ilgilerinin artmas ile ilk sinyallerini vermeye ba lad . Tart may özellikle ilk y llar nda Amerikal ve ngiliz bak aç lar n çat mas olarak adland rmak bu anlamda haks z bir de erlendirme olmayacakt r (Halliday, 1994: 27; Lijphart, 1974: 63). Öz olarak pozitivist, (Geller/Vasquez, 2004: 1; Smith, 1996: 16-17) formasyon olarak Anglo-Saxon akademisyenlerin bu kadar ayn iken hangi noktada tart klar anlamak zor olsa da, iki paradigma aras nda anlaml farkl klar vard (Denemark, 1999: 43-76).

Her eyden önce Gelenekselciler, disiplinin as l sahiplerinin kendileri oldu unu iddia ediyor; di er disiplinlerde yeterince ba ar olamam ki ilerin Davran salc k kisvesi alt nda Uluslararas li kiler çal malar na dâhil olmalar kesinlikle kabul edemiyorlard . Onlara göre Davran salc k, disipline yöneltilmi en büyük tehditlerden biriydi (Puchala, 1990: 63). Çünkü

(12)

kendi metotlar , modelleri ve do a bilimine mahsus terminolojileri ile Uluslararas li kiler’e dâhil olmaya çal anlar “uluslararas ili kilerin” ve “Uluslararas li kiler”in gerçek do as asla özümseyemiyorlar ve çal malar nda birçok noktay görmezden geliyorlard (Rosenau, 1965: 519). Neredeyse bir anlamda tutunamayanlar disiplini haline dönen Uluslararas

li kiler’deki do a bilimi e iliminin temizlenmesi gerekti ini savunan Gelenekselciler, Davran salc lar n iddia etti i üzere do a bilimlerindeki yakla mlar n sosyal bilimlerde de tekrarlanabilece i tezini iddetle reddetmekteydiler (Wilmer, 2002: 19). Çünkü Gelenekselcilere göre; do a bilimleri do rusal ilerleme gösteren bir formasyona sahip iken sosyal bilimler için ‘ilerleme’ do ru bir tan mlama s fat de ildi. Öte yandan do a bilimleri birçok noktada tahmin için elveri li bir zemine sahip iken, sosyal bilimlerin böyle bir niteli i de yoktu (Chernoff, 2004: 52).

Do a ve sosyal bilimlerin formasyon anlam ndaki farkl üzerinden alevlenen tart ma çok k sa sürede daha geni bir alana do ru yay lmaya ba lad . Davran salc lar n, karar alma yakla ile ç kt klar yolda, simülasyonu, siberneti i, daha çok istatisti i ve matematiksel formülü kullanmalar alevlerin daha da artmas na yol açt . Art k 1960’l y llarla birlikte Uluslararas li kiler akademiyas ikiye bölünmü tü. Bu dönemde akademik dergiler (örne in The Journal of Conflict Resolution-Orbis), üniversiteler (örne in Chicago ve Princeton-Columbia) iki farkl terminolojiye yaslanmakta, alana ait iki farkl sesi yans tmaktayd lar.8 te bu ortamda daha önceden farkl

cephelerde yer alan dealistler ve Realistler art k bir cephede (Gelenekselciler saf nda) toplanm lar, bir anlamda ç ndan ç km Davran salc temayülün önüne geçmeye çal yorlard .

Gelenekselciler için Davran salc lar, nicelikselle tirmeye haddinden çok rl k veren, marjinal ya da uluslararas ili kiler ile ilgili alakas z konulara s rf metodik kayg larla önem atfeden; gerçekten uzak konularda model yaratma, metot geli tirme konusunda gereksiz çaba gösteren, bireyin de erlerini ve politik dünyadaki ideolojileri ihmal eden, uluslararas ili kilerin aktörlerini ve dinamiklerini çok fazla dikkate almayan ve geleneksel ara rmalar n ve tarihin katk lar kayda de er bulmayan bir paradigman n sözcüsüydüler (Finnegan, 1972: 42). Dahas , Gelenekselcilere göre Davran salc lar n tüm çal malar uzun süreli zaman diliminde hiçbir anlam ifade etmeyecekti. Kavramlar ölçülebilir materyaller haline sokmaya çal an bu yeni ku n yakla mlar ve di er disiplinlerle olan yak n ili kileri Uluslararas li kiler’in kurucu mant

8 Bu dönemde özellikle akademik dergiler aras ndaki ayr m ve nicel ve nitel çal ma-lara yer veren dergilerin listesi için bkz: (Grand, 2005: 9-11).

(13)

ile örtü müyordu. Sorunun insani yönü ve “ili ki” nosyonunun karma k boyutu ihmal edilmekteydi (Kim, 1965: 319).

Davran salc lar n, uluslararas ili kilerin en temel sorunlar /sorular çözümlemek ad na ihmalkâr davranmalar , disiplinin boyutlar a an ölçüde kesinli in pe inde ko malar (Gaddis, 1987: 7) ve ele ald klar konulara yönelik tahminde bulunma ve çözüm konusunda saplant olmalar bir di er ele tiri noktas te kil ediyordu (Hoffmann, 1986: 181). Gerçekten de feti ist boyutta say lar, gerçeklikle örtü meyen soyut modeller ile yak ndan ilgilenen Davran salc lar kimi zaman uluslararas politikan n gerçeklerini te et geçiyorlard . Mesela Morgan’a göre, Davran salc lar taraf ndan 1950’den 1970’li y llar n ba na kadar toplam 7.678 de ken uluslararas ili kileri analiz etmek ad na kullan ld . Ancak toplam de kenlerin sadece %2,4’ü istatistiksel olarak önemli bulgulara ula abildi (Morgan, 1987: 32).

Öte yandan Davran salc lar, kendilerini Gelenekselcilerden ay ran en önemli unsurun veri-depolama oldu unu, örne in David Singer gibi önemli temsilcilerinin a ndan sürekli dile getirdiler (Singer, 1965: 69). Oysaki Davran salc lar n çok büyük bir aç m olarak sundu u veri-depolama, Gelenekselciler için disiplinin geli imi ad na hiç de olmazsa olmaz unsurlardan biri de ildi (Halliday, 1994:27; Lijphart, 1974: 65). Onlara göre, bunca çabaya ra men; özellikle ABD’deki ara rma merkezleri ve hatta do rudan Amerikan hükümeti taraf ndan ekonomik aç dan hat say r ölçüde destek görmelerine, teknolojinin tüm imkânlar veri-depolama ya da di er teknikler için kullanmalar na ra men Davran salc lar gerçek anlamda bir Uluslararas

li kiler teorisi de üretemediler (Bernstein, 2000: 45). Ortada gerçekten bir devrim olmad iddia eden Gelenekselcilere göre, illa ki bir devrimden bahsetmek gerekir ise, bu devrim kesinlikle teorik alanda de ildi; olsa olsa metodolojik alanda gerçekle en baz yeniliklerden söz edilebilirdi. Yani Davran salc lar eklî bir yenilik getirmi olabilirlerdi ama öz aynen orada durmakta, bir y n malumat hala analiz edilmeyi beklemekteydi.

Buna ra men metodoloji anlam nda da Davran salc lar pek çok aç dan kusurlu bulunmaktayd . Davran salc k, bir Uluslararas li kiler teorisi oldu u sav ta mas na ra men, Davran salc lar birbiri ile pek de uyumlu görünmeyen çok farkl unsurlar ele ald klar , ancak bu unsurlar n tarihsel ba lamlar göz önünde bulundurmadan bunlar bir araya getirdikleri için Gelenekselciler taraf ndan tarih-d 9 (ahistorik) olarak nitelendirilmekteydi

9 Alker (1990: 161), Gelenekselcilerin Davran salc a yöneltti i bu ele tiriyi tart -man n geneline yayarak 1960-1970’lerde disiplinde etkili olmu yakla mlar n

(14)

(Goertz/Diehl, 1993: 147; Thompson, 1955: 167). Örne in politik düzenlilikler pe inde ko an ve istatistikî düzenlilikler ile politik olanlar n ayn seyri takip edece ini ileri süren Davran salc lar, tarihsel de imin etkilerini, sosyal renmenin getirdiklerini göz ard etmi lerdi (North/Willard, 1984: 25). Kültürel faktörleri, ideolojileri ve sosyo-politik baz unsurlar –sadece karar alma yakla hariç- önemli bir analiz birimi olarak görmeyen Davran salc lar, ideolojik olarak ‘bilinçsiz-muhafazakâr’ bir formasyona sahipti. Çünkü sadece kay t tutuyorlar ama eylerin nas l olmas gerekti ine dair herhangi bir aç mda bulunmuyorlar ve bu yönü ile de bir anlamda statükoyu koruyorlard . Üstelik çal malar nda kulland klar verileri genellikle resmi makamlardan ald klar için devleti ve devlet merkezli yakla mlar güçlendiriyorlard (Banks, 1984: 10–14).

Gelenekselcilere göre, kendine özgü bir teorik yakla mdan yoksun, birtak m malumat ve modeller y nt ndan ibaret olan Davran salc k, uluslararas ili kilerin temel çal ma ba klar na dair genel bir bak aç getirememi , özel ko ullar ve durumlar alt nda uluslararas politikan n süreci ile ilgili neredeyse hiçbir katk da bulunamam (Joynt/Corbett, 1978: 49). Bu yüzden Davran salc lar n önemli bir k sm Realizm’in genel mant ndan kopamam (Linklater, 2000: 3) ve Realist argümanlara sar lmaya devam etmi lerdi (Guzzini/Leander, 2001: 319). Temel analiz biriminin devlet olmaya devam etmesi, iç ve d politika ayr n keskin s rlar n hala a nmam olmas ve güç politikalar üzerine yap lan vurgular, Davran salc lar n Realizm’den çok ey miras ald n kan tlar yd (Ferguson/Mansbach, 1988: 25–28). Disiplinin, Realizm’in tarihselcili i yüzünden zemin kaybetti ini ileri süren Davran salc lar n, Realizm’in özünü korumas ve sorunlar n Realist bak aç ile hangi metodolojik araçlarla yönetilece ini peki tirmekten öteye geçememesi, Davran salc lar n en temel açmaz yd (Schmidt, 2002: 11-12). Davran salc n ba ar Realizm’in ara rma sorunsallar yönlendirme ve onlar n çal malar detayland rma kapasitesi ile e tutulmu tur (Sjolander/Cox, 1994: 2). Hatta disiplinin soy kütü üne dair özellikle Post-pozitivistlerin kaleme ald çal malarda asl nda ikinci büyük bir tart man n hiç ya anmad sadece dealistler ile Davran salc lar aras nda bir tart man n ya and da s kl kla vurgulan r olmu tur. Çünkü Post-pozitivistler as l ayr n dealizm-Realizm de il dealizm-Davran salc k ayr oldu unu zikretmi -lerdir. Çünkü onlara göre Realistler de Davran salc yd -ya da bunun tersi (Cox, 1972).10

(15)

Disiplindeki Davran salc temayüle kar en büyük ve önemli ele tiri Hedley Bull’dan geldi. Hatta ikinci büyük tart man n Davran salc lar n ve/ya Amerikal lar n sözcüsü olan Morton Kaplan ile Atlanti in di er taraf n sözcüsü ve/ya Gelenekselci Hedley Bull aras nda ya anm (Bull-Kaplan tart mas ) bir tart ma oldu u bile iddia edildi (Forsyth, 1978: 411; Dunne, 1995: 125-157). Bull, Gelenekselcilerin ele tirilerini sistematik olarak ilk defa ifade etmesi bak ndan onlar için önemli bir isim iken Kaplan, hem geli tirmi oldu u sistem modelini savunmak ad na Davran salc paradigman n daha iyi anla lmas çabalar na hizmet etti i hem de Bull’un ele tirilerinin do rudan muhatab oldu u için Davran salc lar n sözcüsü konumundayd . Gelenekselcilik-Davran salc k tart mas ile özde le tirilen Bull-Kaplan tart mas nda ilk ele tiriler 1966 y nda World Politics dergisinin sayfalar ndan Bull taraf ndan yöneltilmi tir. Davran salc lar n kulland dili ele tirerek i e ba layan Bull’a göre;

“Davran salc lar n kulland klar dil oldukça sorunlu, terminoloji ise henüz oturmam . Bu paradigman n temsilcileri aynen Marksizm’in fraksiyonlar aras ndaki kar tl and r ekilde birbirlerine kar yd lar. Di er disiplinlerde ba ar z olup, kendi dillerini disipline ta yan yeni ku ak, disiplinde yeni bir skolastizmin üremesine yol açt . Davran salc lar Uluslararas li kiler’in temel sorunlar ile ilgilenmekten kaç nd lar ve sözde modeller ile uluslararas ili kileri aç klamaya çal p, say ve ölçüm feti istli ine kap p, teoriyi ihmal ettiler. Birçok disiplinde oldu u üzere Uluslararas li kiler’de de kesin kan lara ve verilere ihtiyaç var ancak bu ihtiyaç Gelenekselci çizgide kalarak da giderilebilir. Zira Geleneksel Uluslararas li kiler yaz bu aç kapatacak bir yap ya sahiptir” (Bull, 1966: 361-377).11

Bull’un bu sert ele tirilerine kar k Morton Kaplan ayn derginin sayfalar nda cevaplar ve kar ele tirilerini yöneltiyor ve çal mas n ba ‘yeni büyük tart ma’ (new great debate) koyuyordu. Kaplan, Bull’a ve Gelenekselcilere cevaben;

11 Bull, bu genel ele tirilerin ard ndan Davran salc paradigman n önderi konu-mundaki isimlerin çal malar na at fta bulunarak ele tirilerini özelle tirmeye ba yor. Örne in Morton Kaplan’ n sistem modelinde temel kurallar (essential

rules) olarak adland rd eylerin, asl nda uluslararas ili kilere dair yap lan günlük tart malarda bile kullan lan yorumlar kadar basit oldu unu belirterek, bu yakla n özgün olmad Kaplan’ n sadece entelektüel bir egzersiz yapt ima ediyordu. Bull’un ele tirilerinden Karl Deutsch ve Bruce Russett’te nasibini al yor.

(16)

“sistem ve sistem modellerinin belirli bir alandaki de imi anlamak ad na gerekli oldu unu belirtiyor ve sistemi anlamak ad na da bilimsel metotlara gereksinim oldu unu ekliyordu. Bu söylemin, fizi in ya da do a bilimlerinin prosedürlerinin kullan lmas eklinde yorumlanmamas gerekti ini belirten Kaplan, Bull’un normal sezgi ile bilimsel bilgiyi birbirine kar rd ve bilimsel sezginin tarihsel olarak birçok ke ifte ve yenilikte ne kadar hayati rolü oldu unu verdi i örnekler ile anlatmaya çal yordu” (Kaplan, 1966: 5-20). Kaplan’ n yöneltti i kar -ele tirilerden sonra Bull, ilk ba larda çok sert ele tirdi i Davran salc lar 1960’l y llar n sonlar ndan itibaren daha yumu ak bir dille ele tirmeye ba lam ve özellikle di er disiplinlerden gelenlerin katk lar de erlendirmenin gerekti ini vurgulam r. Ancak ba ta ekonomist ve istatistikçiler olmak üzere di er disiplin mensuplar n, Uluslararas

li kiler’in özü konusunda yetersiz olduklar ve bu ki ilerin çabalar n disipline dair bir birikim olu turamad noktas ndaki üphelerini eklemekten de geri kalmam r (Sondermann, 1968:120).

SONUÇ YER NE: TARTI MAYI

DE ERLEND RMEK

Gelenekselcilerin baz noktalardaki kayg lar hakl k pay ta makla birlikte Davran salc sadece metodolojik bir devrim olarak görmek, onun disipline yapt katk lar yok saymak demektir.12 Uluslararas li kiler’in

tarihine bakarak disiplinin geli iminde, özerklik kazanmas nda, terminolojisinin oturmas nda ve özellikle de yapt klar d politika analizi çal malar dikkate al narak Davran salc lar disiplinin geli imine hat say r düzeyde katk yapm lard r. Gelenekselciler, Davran salc Uluslararas li kiler nosyonundan yoksun yeni ku n bir hevesle ba latt gelip geçici bir i olarak görmü ancak 1950’lerde ba layan hava disiplinin bugünün de bile esmeye devam etmi tir (Monroe, 2004: 98).

Davran salc n, ortodoks Uluslararas li kiler yaz na alternatif olmaktan ziyade ikincil olabildi i (Halliday, 1990: 507),13 öte yandan temel önceli inin ise metodolojik konularla s rl oldu u dile getirilmi ve bunun bir

12 Örne in, Siyaset Biliminde Davran salc ekolün en önemli temsilcilerinden biri olan Easton, Davran salc XX. yüzy lda sosyal bilimler alan nda ya anan en büyük dönü üm olarak de erlendirilmi tir (Easton, 1985: 137).

13 Halliday’ n tersine Davran salc sadece bir metodolojik çaba olarak görmekten ziyade onun bir alternatif oldu una dair görü ler için bak z: (Drulak, 2004: 80).

(17)

eksiklik oldu u da ifade edilmi tir. Ancak bu konuda daha do ru bir de erlendirme ve daha makul bir ele tiri için u sorular n da ele tiri yapanlar taraf ndan yan tlanmas gerekir: dealizm-Realizm perspektifinden II. Dünya Sava sonras dönemin okunamayaca , her ikisinin de arkaik oldu unu anlamak ad na daha ne kadar beklemek gerekiyordu? Uluslararas li kiler’in temel konular ile ilgilenmedi i noktas nda ele tirilerde bulunan Gelenekselciler, çat ma çözümlemesi, karar alma yakla , i birli i, ekonomik ili kiler, uluslararas sistem, teknolojik yenilikler, devlet d aktörler, içerik analizi, kamuoyu çal malar ve daha birçok konuda hangi teorik aç mlarda bulunmu lard r? Güç dengesi gibi hipotetik, uluslararas toplum gibi ütopik dayanaklarla gayet somut bir gerçeklik olan uluslararas ili kileri nas l analiz etmi lerdir? Felsefeyi gizli özne, tarihi ve hukuku temel referans kayna alarak ve di er tüm etkenleri göz ard ederek uluslararas ili kileri ne düzeyde aç klayabilmi lerdir?

Felsefeyi d lad klar , tarihi yok sayd klar ve sosyo-politik gerçeklikleri görmezden geldikleri gerekçesi ile Davran salc lar n ele tirilmesinin de sa lam dayanaklar n olmad ortadad r. Davran salc lar felsefi olarak tercihlerini mant ksal pozitivizmden yana kullan rken, tarihe de temel analiz unsuru gözüyle bakt lar ve hatta Gelenekselcilerden bir ad m öteye giderek tarihi kodlamaya çal lar. Say ve model feti izmi ele tirisi k smen geçerli olsa da, yapt klar daha çok sosyo-politik gerçeklikleri daha i levsel hale getirmek; ham bilgiyi s fland p modellemek, bunlar anlaml istatistiksel metotlarla kar la labilir hale getirmekten ibaretti (Puchala, 2004: 18-19). Ampirik bulgularla felsefi yakla mlar aras nda ba lant kurmakta zorland klar (Hoffman, 1969: 32-35) itiraf etmekle birlikte felsefeyi ve geleneksel dü ünce formlar da tamamen yok saymad lar. Gelenekselcilerin analizlerinde asla yer vermedi i birçok konuyu tamamen özgün çal malarla, Uluslararas li kiler literatürüne katan Davran salc lar n önemli bir kesiminin do a bilimcisi olmas ise bu özgünlü e bir halel getirmemektedir.

Öte yandan önemli katk lar n yan s ra Davran salc lar n birçok yerde önemli eksikliklerinin ve teorik aç dan kusurlu yanlar n oldu unu kabul etmeliyiz. Ancak bu kusurlar Davran salc sadece metodoloji ile özde le tirmeyi ya da Davran salc lar n teorik bir bak a sahibi olmad ileri sürmeyi gerektirmez. Bu noktada Davran salc lar n as l amac n grand bir teori üretmek olmad n da vurgulanmas gerekir.14 Onlar asl nda oldukça

14 Örne in, Davran salc n en önemli temsilcilerinden biri olan Morton Kaplan, uluslararas politikadaki teorik yakla mlar n tek tek her eylemi aç klamas n mümkün olmad çünkü çok say da de kenin oldu unu ve sorunlar n çok

(18)

geni bir alan olan uluslararas ili kileri orta boy modeller ya da teorik yakla mlarla aç klaman n ve bu anlamda da disiplini zenginle tirmenin pe indeydiler (Holsti, 1991: 13–15). Davran salc lar, uluslararas ili kilerdeki tüm sorunlar n Gelenekselcilerin savundu u gibi salt sözel anlat lara dayal teorik yakla mlarla çözümlenemeyece ini, bazen matematiksel ya da istatistikî modellerle anla labilece ini iddia ediyorlard .

Sonuç olarak tümdengelimci ve veri toplamaya odaklanan Davran -salc k ile genellikle tümevar mc ve tarih disiplini metotlar yla ara rma üzerine yo unla Gelenekselciler aras ndaki tart ma (Navon, 2001: 614), Uluslararas li kiler disiplininin kendi kimli ini bulmas ba lam nda yads namayacak bir fonksiyon icra etmi tir (Lapid, 2002: 8). lk büyük tart ma “kurgusal” bir yön ta rken, Gelenekselcilik-Davran salc k tart mas , kendine has tarihsel ba lama sahip “gerçek” bir tart mad r (Wæver, 1997: 12). Disiplinde bunun aksini iddia edenler ve “asl nda ortada bir tart ma yoktu” diyenler de vard r.15 Ancak bu yöndeki ele tirilerin yersiz oldu u, bu tart ma sayesinde disiplinin yeni bir forma büründü ü geni bir platformda kabul görüyor. Bu tart may her disiplinde ya anmas gereken “sanc bir dönem” olarak görmek de tart may do ru okumamakla e de erdir. Zira sosyal bilimlerin bir üyesi olan Uluslararas li kiler’in sosyal yönünü ihmal etmeden, vurguyu bilime veren Davran salc k her eyden önce bir dönem de il süreçtir. Bu süreç hala devam etmekte, demokratik bar tezinden oyun teorilerine, pazarl k stratejilerinden sistem modellerine kadar uzanan geni bir yelpazede yolculu unu sürdürmektedir (Frieden/Lake, 2005: 149-156. Tow, 2003: 314).

karma k oldu unu belirtmi tir. (Kaplan, 1982: 278). Uluslararas politika teorilerinin bireysel eylemleri ya da küçük olaylar aç klayamayaca çünkü uluslararas politika içerisindeki etkile imlerin ve parametrelerin çok oldu unu belirten Kaplan, (uluslararas sistem yakla mlar gibi) orta boy yakla mlar n baz kal plar n ya da karakteristik unsurlar n tespit edilmesinde önemli oldu unu vurgulam r (Kaplan, 1968: 383).

15 Steve Smith’e göre, Gelenekselci kanad n sözcüsü konumundaki Hedley Bull ile Davran salc lar n lideri konumundaki Morton Kaplan uluslararas ili kilerin ne oldu una dair ayn pencereden bak yorlar yani ayn ontolojik gerçekli e farkl metodolojik aç lardan yakla yorlard ; bu yüzden de Gelenekselcilerle Davran salc lar aras ndaki tart ma yapmac k/sahteydi (phoney war). Çünkü Davran salc lar, Gelenekselcilerin özünü korumaktan öteye geçememi lerdi”. lk tart man n ya anmad , Realizmin galip gelmedi ini ileri süren Smith, ayn

eyleri ikinci büyük tart ma için de tekrarlar. Smith ayr ca bu tart man n sadece metodolojik oldu unu farkl çal malar nda birçok kez vurgulayarak asl nda bu tart ma, uluslararas teori alg lamas n ne kadar s rl oldu unun resmidir” der (Smith, 1994: 17; Smith, 1989: 20).

(19)

Kabul etmek gerekir ki Davran salc lar, “bilimsel devrim” olmadan önce s bir gündemi olan Uluslararas li kiler disiplinine zenginlik katm lar ve derinlik kazand rm lard r. Birçoklar için hiçbir anlam ifade etmese de kendilerine has teknikleri, modelleri, yakla mlar ile disiplinde bir ç r açm lard r. Bu anlamda Davran salc lar n etkisini s rl bir dönem ve nesille, belli ba baz konu ba klar na indirgemek çok da do ru olmayacakt r. So uk Sava sonras dönemde giderek artan ölçüde Davran salc yöntemlere ba vurulmaktad r. Özellikle ABD’deki Uluslararas li kiler çal malar nda Davran salc paradigma hala etkisini sürdürmektedir.16 1960’l y llar n veri

depolama dalgas ile hayata geçirilen birçok proje hala sürdürülürken, Singer çat ma çözümlemesinde, Deutsch entegrasyon teorilerinde, Kaplan ise sistem modellerinde en çok referans gösterilen isim olmaya devam ediyor. Oyun teorileri geli tirilmeye ve her olaya uyarlanmaya çal yor. Güç analizi Gelenekselci analiz mant n d na ta arak hala kullan yor. Karar alma yakla mlar art k kendi ba na bir çal ma konusu haline bürünmü durumda. Teknoloji geli tikçe yeni dönem Davran salc lar –her ne kadar kendisini böyle tan mlayan bir grup olmasa da- ilk dönem Davran salc lar gibi uluslararas ili kileri analiz etmede teknolojinin tüm imkânlar kullan yorlar.

1970 y nda disiplinin önde gelen isimlerinden biri olan Morgenthau, “Uluslararas li kiler’in hiçbir zaman gerçek anlamda bir disiplin olamad çünkü onu di erlerinden ay ran epistemik s rlar n belli olmad ” vurgulam ve “disiplinin hala eklini alamad , ortak bir epistemik oda n olmad ve metodolojinin yerle medi ini” savunmu tur (Morgenthau, 1970: 114). Aradan yakla k 40 y l geçmi olmas na ra men Morgenthau’nun bu tespiti hala tart lmakta ve birçok ki i taraf ndan benimsenmektedir. Ancak disiplinin hem epistemik hem de metodolojik s rlar n belirlenmesinde, terminolojinin yerle mesinde ve metodolojik sorunlar n tart maya aç lmas nda ikinci büyük tart man n ve özelde de Davran salc n önemli roller üstlendi ini kabul etmeliyiz. Zira Gelenekselcilik-Davran salc k tart mas , disiplinin biyografisi yaz rken özellikle de Türkçe literatürde yeterince üzerinde durulmam , birkaç paragraf geçmeyecek ekilde yüzeysel olarak ele al nm bir konudur. Oysa genel olarak bu tart ma özel olarak da Davran sal-k, elbette daha fazlas hak etmektedir. Tart may tam olarak kavramak, anlamak ve de erlendirmek için de, taraflar n söylemleri yan nda tart may kendi zaman, zemin ve ba lam ndan koparmadan ele almak gerekmektedir. 16 Örne in Alker ve Biersteker, 1980’lerin ba nda üniversitelerin okuma listelerine

bakarak Uluslararas li kiler teorisi ile ilgili 792 makale ve kitab analiz etmi ve bunlar n 553’ünün davran salc ekolden oldu unu tespit etmi tir (Alker/Biersteker, 1984: 129).

(20)

Kaynakça

ALGER, Chadwick (1963), “Comparison of Intranational and International Politics,” The American Political Science Review, 57/2.

ALKER, Hayward R. (1990), “Rescuing 'Reason' from the 'Rationalists': Reading Vico, Marx and Weber as Reflective Institutionalists,” Millennium: Journal of International Studies, 19/2.

ALKER, Hayward/BIERSTEKER, Thomas (1984), “The Dialectics of World Order: Notes for a Future Archeologist of International Savoir Faire,” International Studies Quarterly, 28/2. AYDIN, Mustafa (2004), “Uluslararas li kilerin Gerçekçi Teorisi: Kökeni, Kapsam , Kriti i,”

Uluslararas li kiler, 1/1.

BANKS, Michael (1984), “The Evolution of International Relations Theory,” BANKS, Michael (ed.), Conflict in World Society: A New Perspective on International Relations (Sussex: Wheatsheaf Books).

BAUER, Raymond A., et al. (1958), “National Support for Behavioral Science,” Political Research Organization and Design, 1/5.

BERNSTEIN, Steven, et al. (2000), “God Gave Physics the Easy Problems: Adapting Social Sciences to An Unpredictable World,” European Journal of International Relations, 6/1. BRAUMOELLER, Bear F./SARTORI, Anne E. (1999), “Empirical-Quantitative Approaches to the

Study of International Relations,” SPRINZ, Detlef/WOLINSKY, Yael (eds.), The Analysis of International Relations (Evanston: Northwestern University Press).

BREMER, Stuart A., et al. (2003), “Building a Science of World Politics: Emerging Methodologies and the Study of Conflict,”Journal of Conflict Resolution, 47/1.

BROWN, Chris (1997), Understanding International Relations (London: Macmillan Press).

BULL, Hedley (1966), “International Theory: The Case for A Classical Approach,” World Politics, 18/3.

CHERNOFF, Fred (2004), “The Study of Democratic Peace and Progress in International Relations,” International Studies Review, 6/1.

CHOMSKY, Noam, et al. (1997), The Cold War and the University: Toward an Intellectual History of the Postwar Years (New York: The New Press).

COX, Robert W. (1972), “Science in the Study of International Organization: A Rejoinder,” International Organization, 26/1.

CRAWFORD, Robert (2000), Idealism and Realism in International Relations: Beyond the Discipline (London: Routledge).

CUTLER, Preston (1958), “Political Scientist at the Behavioral Sciences Center,” Political Research Organization and Design, 1/4.

ÇALI , aban/ÖZLÜK, Erdem (2007), “Uluslararas li kiler Tarihinin Yap sökümü: dealizm-Realizm Tart mas ,” Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 18. DENEMARK, Robert A. (1999), “World System History: From Traditional International Politics to

the Study of Global Relations,” International Studies Review, 1/2.

DEUTSCH, Karl (1958), “The Place of Behavioral Sciences in Graduate Training in International Relations”, Behavioral Science, 3/3.

DEUTSCH, Karl/RUSSETT, Bruce M. (1963), “International Trade and Political Independence,” The American Behavioral Scientist, 6/7.

DOUGHERTY, James/PFALTZGRAFF, Robert (1981), Contending Theories of International Relations (New York: Harper Row Publishers).

DRULAK, Petr (2004), “The Theory of International Relations,” Perspectives, 21.

DRYZEK, John (2006), “Revolutions Without Enemies: Key Transformations in Political Science,” American Political Science Review, 100/4.

(21)

DUNNE, Timothy (1993), “Mythology or Methodology? Traditions in International Theory,” Review of International Studies, 19/3.

DUNNE, Timothy (1995), “International Society: Theoretical Promises Fulfilled?,” Cooperation and Conflict, 30/2.

EASTON, David (1985), “Political Science in the United States: Past and Present,” International Political Science Review, 6/1.

EVANS, Graham (1972), “Some Problems with a History of Thought in International Relations,” International Relations, 4/6.

FERGUSON, Yale/LITTLE, Richard (2004), “From International Politics to Global Politics: An Evolving Field,” Fifth Pan European International Relations Conference Paper (Hague: September).

FERGUSON, Yale/MANSBACH, Richard (1988), The Elusive Quest: Theory and International Politics (Columbia: University of South Carolina Press).

FINNEGAN, Richard (1972), “International Relations: The Disputed Search for Method,” Review of Politics, 34/1.

FORSYTH, Murray (1978), “The Classical Theory of International Relations,” Political Studies, 26/3.

FOX, William/FOX, Annethe (1966), “The Teaching of International Relations in the United States,” OLSON, William/SONDERMANN, Fred (eds.), The Theory and Practice of International Politics (New Jersey: Prentice Hall).

FRIEDEN, Jeffry/LAKE, David (2005), “International Relations as a Social Science: Rigor and Relevance,” The Annals of the American Academy, 600.

GADDIS, John Lewis (1987), “Expanding the Data Base: Historians, Political Scientists, and the Enrichment of Security Studies,” International Security, 12/1.

GELLER, Daniel/VASQUEZ, John (2004), “The Construction and Cumulation of Knowledge in International Relations,” International Studies Review, 6/2.

GOERTZ, Gary/DIEHL, Paul (1993), “Enduring Rivalries: Theoretical Constructs and Empirical Patterns,” International Studies Quarterly, 37/2.

GRAND, James C. (2005), “Integration and Fragmentation in Political Science: Exploring Patterns of Scholarly Communication in A Divided Discipline,” The Journal of Politics, 67/4. GRIFFITHS, Martin (1992), Realism, Idealism and International Politics: A Reinterpretation

(London: Routledge).

GUZZINI, Stefano/LEANDER, Anna (2001), “Social Theory of International Relations: An Apprasial of Alexander Wendt’s Theoretical and Disciplinary Synthesis,” Journal of International Relations and Development, 4/4.

HALLIDAY, Fred (1990), “The Pertinence of International Relations,” Political Studies, 38/3. HALLIDAY, Fred (1994), Rethinking International Relations (Hampshire: Macmillan Press). HARTY, Martha/MODELL, John (1991), “The First Conflict Resolution Movement, 1956-1971,” The

Journal of Conflict Resolution, 35/4.

HASS, Michael (1974), International Systems: A Behavioral Approach (New York: Chandler Publishing).

HOFFMANN, Stanley (1969), “Theory and International Relations,” ROSENAU, James (ed.), International Politics and Foreign Policy (New York: The Free Press).

HOFFMANN, Stanley (1986), “Hedley Bull and His Contribution to International Relations,” International Affairs, 62/2.

HOLLIS, Martin/SMITH, Steve (2000), “The International System,” LINKLATER Andrew (ed.), Critical Concepts in Political Science Vol. III (New York: Routledge).

HOLSTI, Kalevi (1991), Change in the International System: Essays on the Theory and Practice of International Relations (New York: Edwar Elgar).

(22)

JOYNT, Carey B./CORBETT Percy (1978), Theory and Reality in World Politics (London: MacMillan).

KAPLAN, Morton (1966), “The New Great Debate: Traditionalism versus Science in International Relations,” World Politics, 19/1.

KAPLAN, Morton (1974), “Systems Theory and Objectivity,” Theory and Decision, 5/4.

KAPLAN, Morton (1982), “Traditional Theory and All the King’s Men,” Theory and Decision, 14/2. KAPLAN, Morton A. (1968), “The Systems Approaches to International Politics,” KAPLAN, Morton

A. (ed.), New Approaches to International Relations (New York: St. Martin’s Press). KEYFITZ, Nathan (1979), “Understanding World Models,” Behavioral Science, 24/3.

KIM, K. W. (1965), “Limits of Behavioural Explanation in Politics,” The Canadian Journal of Economics and Political Science, 31/3.

KING, Gary (1989), “Event Count Models for International Relations: Generalizations and Applications,” International Studies Quarterly, 33/2.

LAPID, Yosef (2002), “Sculpting the Academic Identity: Disciplinary Reflections at the Dawn of a New Millennium,” PUCHALA, Donald J. (ed.), Visions of International Relations: Assessing an Academic Field (Columbia: University of South Carolina Press).

LARSON, Deborah W. (2003), “Academic Warriors and the Cold War Enemy,” Diplomatic History, 27/4.

LESLIE, Stuart (1994), The Cold War and American Science: The Military-Industrial-Academic Complex at MIT and Stanford (New York: Columbia University Press).

LIJPHART, Arend (1974), “The Structure of the Theoretical Revolution in International Relations,” International Studies Quarterly, 18/1.

LINKLATER, Andrew (2000), “General Introduction”, LINKLATER, Andrew (ed.), International Relations: Critical Concepts in Political Science Vol. I (New York: Routledge). LITTLE, Richard (1978), “A Systems Approach,” TAYLOR, Trevor (ed.), Approaches and Theory in

International Relations (New York: Longman).

LONGLEY, Henry (1993), Emergent Scientific Epistemology and International Relations (University of Miami: Unpublished PhD Thesis).

MACNEAL, Edward (1997), “Foundations of A Theory of Decision Making,” et Cetera, 54/3. McCLELLAND, Charles A. (1969), “International Relations: Wisdom or Science?,” ROSENAU, James

(ed.), International Politics and Foreign Policy (New York: The Free Press). McDOUGALL, Walter (2000), “The Cold War Excursion of Science,” Diplomatic History, 24/1. MILNER, Helen (1998), “Rationalizing Politics: The Emerging Synthesis of International, American,

and Comparative Politics,” International Organization, 52/4.

MINTZ, Alex (2005), “The Method of Analysis Problem in International Relations”, MINTZ, Alex/RUSSETT, Bruce (ed.), New Directions for International Relations: Confronting the Method of Analysis Problem (Lanham: Lexington Books).

MONROE, Kristen R. (2004), “The Chicago School: Forgotten but Not Gone,” Perspectives on Politics, 2/1.

MORGAN, Patrick (1987), Theories and Approaches to International Politics: What Are We to Think? (New Brunswick: Transaction Books).

MORGENTHAU, Hans J. (1970), “International Relations 1965-1969,” Annals of the American Academy of Political and Social Science, 390.

NAVON, Emmanuel (2001), “The Third Debate Revisited,” Review of International Studies, 27/4. NORTH, Robert/WILLARD, Matthew (1984), “The Post-Behavioralism Debate: Indeterminism,

Probabilism and the Interaction of Data and Theory,” BANKS, Michael (ed.), Conflict in World Society: A New Perspective on International Relations (Sussex: Wheatsheaf Books).

(23)

ÖZLÜK, Erdem (2006), Uluslararas li kiler Disiplininde Gelenekselcilik Davran salc k Tart mas ve Ça da Uluslararas li kiler Teorilerine Etkisi, (Konya: Selçuk Üniversitesi) (Yay nlanmam Yüksek Lisans Tezi).

ÖZLÜK, Erdem (2008), “Uluslararas li kiler Disiplininde Davran salc Paradigman n Anlam , Kökeni ve Çat ma Çözümlemesi Örne inde Davran salc n Katk ,” Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 19.

PFALTZGRAFF, Robert (1974), “International Relations Theory: Retrospect and Prospect,” International Affairs, 50/1.

PLANTAN, Frankan (2002), A History of International Relations As A Field of Study (University of Pennsylvania: Unpublished PhD Thesis).

PORTER, Tony (1994), “Postmodern Political Realism and International Relations Theory’s Third Debate,” SJOLANDER, Claire T./COX, Wayne S. (eds.), Beyond Positivism: Critical Reflections on International Relations (Boulder: Lynne Rienner).

PUCHALA, Donald (1990), “Woe to the Orphans of the Scientific Revolution”, Journal of International Affairs, 44/1.

PUCHALA, Donald (2004), Theory and History in International Relations (New York: Routledge). RAPOPORT, Anatol (1970), “Can Peace Research be Applied?,” The Journal of Conflict

Resolution, 14/2.

ROBIN, Ron (2001), The Making of the Cold War Enemy: Culture and Politics in the Military-Intellectual Complex (Princeton: Princeton University Press).

ROSENAU, James N. (1965), “Behavioral Science and the Study of International Relations,” The Journal of Conflict Resolution, 9/4.

SCHMIDT, Brian C. (2002), “On the History and Historiography of International Relations,” CARLSNAES, W. et al. (ed.), Handbook of International Relations (London: Sage Publications).

SCHMIDT, Brian C. (2002), “Together Again: Reuniting Political Theory and International Relations Theory,” British Journal of Politics and International Relations, 4/1.

SINGER, David J. (1958), “Threat Perception and the Armament Tension Dilemma,” The Journal of Conflict Resolution, 2/1.

SINGER, David J. (1963), “Inter-Nation Influence: A Formal Model,” The American Political Science Review, 57/2.

SINGER, David J. (1965), “Data-Making in International Relations,” Behavioral Science, 10/1. SINGER, David J. (1990), Models, Methods and Process in World Politics: A Peace Research

Odyssey, Models (Boulder: Westview Press).

SJOLANDER Claire T./COX, Wayne S. Cox (1994), “Critical Reflections on International Relations,” SJOLANDER, Claire T./COX, Wayne S. Cox (eds.), Beyond Positivism: Critical Reflections on International Relations (Boulder: Lynne Rienner).

SKOLNIKOFF, Eugene (1993), Elusive Transformation: Science, Technology and the Evolution of International Politics (New Jersey: Princeton University Press).

SMITH, Steve (1989), “Paradigm Dominance in International Relations: The Development of International Relations as a Social Science,” DYER, Hugh C./MANGASARIAN, Leon (ed.), The Study of International Relations: The State of the Art (London: MacMillan).

SMITH, Steve (1994), “The Self-Images of a Discipline: A Genealogy of International Relations Theory,” SMITH, Steve/BOOTH, Ken (eds.), International Relations Theory Today (Cambridge: Polity Press).

SMITH, Steve (1996), “Positivism and Beyond,” BOOTH, Ken et al. (ed.), International Theory: Positivism and Beyond, (Cambridge: Cambridge University Press).

SMITH, Steve (2002), “The United States and the Discipline of International Relations: Hegemonic Country Hegemonic Discipline,” International Studies Review, 4/2.

(24)

SMITH, Thomas W. (1997), The Use and Abuse of History in the Study of International Relations (The University of Virginia: Unpublished PhD Thesis).

SONDERMANN, Fred A. (1968), “Methodology in International Studies: A Critique,” International Studies Quarterly, 12/1.

STARR, Harvey (1974), “The Quantative International Relations As Surfer Riding the Fourth Wave,” The Journal of Conflict Resolution, 18/2.

SYLVAN, Donald A. (1994), “Case-Based, Model-Based, Explanation-Based Styles of Reasoning in Foreign Policy,” International Studies Quarterly, 38/1.

TANRISEVER, Oktay (2000), “Yöntem Sorunu: Gelenekselcilik Davran salc k Tart mas ” ERALP, Atila (ed.), Devlet Sistem ve Kimlik: Uluslararas li kilerde Temel Yakla mlar

stanbul: leti im).

THOMPSON, Kenneth W. (1955), “Beyond National Interest: A Critical Evaluation of Reinhold Niebuhr’s Theory of International Politics,” Review of Politics, 17/2.

THOMPSON, Kennteh W. (1952), “The Study of International Politics: A Survey of Trends and Developments,” The Review of Politics, 14/4.

TOW, William (2003), “Apocalypse Forever? International Relations Implications of 11 September,” Australian Journal of Politics and History, 49/3.

UZGEL, lhan (2004), Ulusal Ç kar ve D Politika: Türk D Politikas n Belirlenmesinde Ulusal kar n Rolü: 1983-1991 (Ankara: mge Kitabevi).

VANDENBERG, Steven G. (1959), “Some Thought About Possible Changes in Research Practices Resulting From the Use of Electronic Computers,” Behavioral Science, 4/2.

WÆVER, Ole (1997), “Figures of International Thought: Introducing Persons Instead of Paradigms,” NEUMANN, Iver/WÆVER, Ole (eds.), The Future of International Relations (London: Routledge).

WEISS, Charles (2005), “Science, Technology and International Relations,” Technology in Society, 27.

WENDT, Alexander (2001), Social Theory of International Politics (Cambridge: Cambridge University Press).

WILMER, Franke (2002), The Social Construction of Man, the State, and War: Identity, Conflict, and Violence in Former Yugoslavia (New York: Routledge).

WOLFERS, Arnold (1947), “International Relations as a Field of Study,” Columbia Journal of International Affairs, 1/1.

ZINNES, Dina A. (1968), “An Introduction to the Behavioral Approach: A Review,” The Journal of Conflict Resolution, 12/2.

Referanslar

Benzer Belgeler

: Opitz, Altorientalische Gussformen (Festschrift Max Freihern von Oppenheim Berlin 1933) Lev. VI, 5) benzemesi, Damga mühürlerin-bir kaç tane Boğazköyün 1400-1200 yıllarına

Osman Taştan (Ankara Üniversitesi) Ömer Özsoy (Goethe-Universität Frankfurt) Mustafa Öztürk (Çukurova Üniversitesi) Andrew Rippin (University of Victoria) İsmail Hakkı

İbn Sīnā’nın zihin düşüncesinde, haz ve acının iki değişik şekilde eylem sürecinde ortaya çıktığı anlaşılmaktadır: Birincisi, duyu organı aracılığıyla

In order to meet this phenomenon successfully, they showed two main concerns: “reform in education and the need for a new theology.” 10 Muslim intellectuals began to reform

Bunun yanında Türk kızları ile Türkiye’de gelecekte etkinlik sağlamak için ilgilenilmeli, Ermeni ve Rum rehberleri gibi Türk rehberler aracılığıyla

Son olarak, Speculum Maius adlı Ortaçağın en etkili Avrupa ansiklopedisinin [Ortaçağ boyunca kullanılan başlıca ansiklopedi] yazarı Vincent de Beauvais (ö.1264)

Ancak kaynakların konuyla ilgili aktarmış olduğu ve yazarın dikkate almadığı diğer rivayetlere bakıldığında bizzat bu sahabilerin yazılan mektupları tekzip ettikleri

Çeşitli bakış açılarından yapılan tanımlamalar ve yaşam için tespit edilen özellikler, üzerinde anlaşılmış kesinlik arz etmemektedir. Bununla