• Sonuç bulunamadı

Aziz Ogan

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Aziz Ogan"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T T - M 5 2 ,1

TÜRKİYE TURING ve OTOMOBİL KURUMU

Aziz

Sayın Aziz Oğan’ın ve Türk müzecilik tarihi­ nin bu önemli gününde müze arkadaşlarım, be­ nim bir eski müzeci ve Aziz Beyin eski bir me­ sai arkadaşı olmam dolâyısile, bir kaç söz söyle­ memi tensip ettiklerinden dolâyı kendilerine bil­ hassa teşekkür ederim. Aziz Beyin çeşitli me­ muriyetleri esnasında ele aldığı ve başardığı iş­ lerden bilmem uzun uzadıya bahsetmeğe lüzum varımdır ? Bugün dahi canlı eserler olarak kar­ şımızda duran bu işleri hepimiz biliyoruz. Bu­ nunla beraber müsaadenizle başarılarla dolu bir meslek hayatının hiç olmazsa ana hatlarını te­ barüz ettirmeğe çalışacağım. Böylece Türk mü­ zecilik tarihinin bir sayfasını bir az aydınlatmış olacağımı ümid ediyorum.

Aziz Oğan, Türk müzeleri ve müzeciliğinin banileri Osman Hamdi ve Halil Ethem Beylerin kurdukları ekolün, eğer yanılmıyorsam, son mü­ messilidir. 1907 senesinde o zamanlar müzelere bağlı bulunan «Sanayii Nefise» mektebinden res­ sam olarak neş’et etmiş ve bunu müteakip he­ men müzelere intisap eylemiştir. O zamanlar Darülfünunda arkeoloji tedris edilmiyordu; hat­ tâ Avrupa üniversitelerinin bir kısmında bile arkeoloji klâsik filolojinin vasiliğinden kendini kurtaramamıştı. Binaenaleyh, o zamanlar mem­ leketimiz gençleri için müzelere girmenin biricik yolu bu «Sanayii Nefise» mektebi yolu idi. işte Aziz Oğan da bu yoldan yürümüş, müzenin çe­ şitli seksiyonlarında çalışmak ve, arkeoloji sa­ dece masa başında yapılamıyacağından, Ephe- sos, Sardes, Aphrodisias, Didyma kazılarında komiser olarak bulunmak suretile, tedricî suret­ te arkeoloji sahasındaki bilgisini arttırmış ve kendini forme etmiştir. Müzecilik sahasında gös­ terdiği kabiliyetten dolâyı âmirlerinin teveccü­ hünü kazanmış olan Aziz Bey 1914 senesinde tzmire asarı atika müfettişi olarak gönderilmiş, fakat kısa bir müddet sonra, birinci cihan har­ binin patlak vermesi üzerine, ihtiyat zabiti ola­ rak Çanakkale, Kafkaslar cephesi ve Şamda Dördüncü Ordu emrinde vatanî vazifesini yap­ mıştır.

O zamanlar dördüncü ordu kumandanı olan Cemal Paşa ordu karargâhında bir asarı atika müşavirliği kurmuş ve bu işin başına Priene, Miletos ve Didyma kazılan ile kendine milletler­ arası bir şöhret sağlamış olan Alman arkeologu Th. Wiegand’ı geçirmişti. Wiegand’a muavin

ola-O ğ a n

rak terfik olunan Aziz Bey, aynı büroda çalışan Prof. Zürcher, Watzinger ve VVulzinger gibi de­ ğerli bilginler ile işbirliği yapmak suretile Şamda bir müze tesisi, Emeviye camiinin etrafının açıl­ ması ve şehrin eski plânının tesbiti gibi önemli işlerin başarılmasında âmil olmuştur. Bundan sonra Baalbek’teki mabedler manzumesinin ta­ mir ve restorasyon projelerini ele almıştı ki harp, bildiğimiz şekilde, sona ermiş, Suriye biz­ den ayrılmış, böylece Aziz Bey de tekrar îzmir- deki vazifesi başına dönerek o zamanlar park haline getirilen Bahri Baba mezarlığında mey­ dana çıkan mozayik ve diğer eserleri emniyet altına almıştır.

îzmirin işgali üzerine Aziz Beyi tekrar İs­ tanbul müzelerinde buluyoruz. îzmirin kurtarıl­ masını müteakip tekrar Izmirdeki vazifesi ba­ şına dönen Aziz Oğan İzmir gibi önemli bir mer­ kezde eski eserler sevgisini uyandırmak ve bura­ da bir müze vücude getirmek için çalışmağa baş­ lamıştır. Sıfırdan başlamak suretile bir müze kurmanın ne kadar güç bir iş olduğunu zannede­ rim izaha lüzum yoktur. Aziz Oğan karşısına dikilen engellerden yılmaksızın ve yorulmaksızın bu iş uğrunda uzun müddet çalışmış, fakat bu çalışmaların mükâfatı olarak, vali Kâzım Dirik zamanında, İzmir müzesi vücud bulmuştur. Bu­ gün zengin muhteviyatı ve iyi tertiplenmiş ka- talcğu ile vilâyet müzeleri arasında mümtaz bir yer alan bu müze Aziz Oğan’ın eseridir ve oraya bâni olarak bir heykelinin dikilmesi icab eder. Müzeyi zenginleştirmek, aynı zamanda eski eser sevgisini yaymak üzere kurulan «İzmir ve Ha­ valisi Asarı Atika Muhipleri Cemiyeti» de Aziz Oğan’ın eseridir. Bu cemiyetin kısmen telif, kısmen de tercüme olarak bastırdığı eserler bu­ gün dahi bu bölgenin arkeoloji ve tarihi ile uğ­ raşanlara değerli yardımlarda, bulunmaktadır.

1931 senesinde Aziz Oğan, yaş haddini doldu­ ran Halil Ethem beyin yerine ilk feyzini almış olduğu İstanbul Asarı Atika Müzeleri umum mü­ dürlüğüne tayin edilmiş ve bu vazifede tam 23 sene kalmıştır.

Osman Hamdi Beyin müdürlük zamanım mü­ zelerin kuruluş devri, Halil Ethem Beyin zamanı idaresini müzelerin teşkilâtlandırılma devri ola­ rak gösterecek olursak, Aziz Beyin müdürlük zamanını bu teşkilâtlandırma devrinin bir

(2)

de-ŞUBAT 1954 7

vamı olarak kabul edebiliriz. Aziz Oğan îstan- bulda işe başladığı zaman İstanbul Müzelerinin ana hatları artık teessüs etmiş, bu müzeler ge­ rek zengin ve çeşitli kolleksiyonları, gerek neş­ riyatları sayesinde cihan müzeleri arasında mümtaz bir yer almış olduğundan müzeleri belki bir khaos’a sokacak büyük değişikliklerden, za­ manımızda maalesef emsaline şahid olduğumuz kolleksiyon dağıtılmasından sarfınazar edilmiş, müzelerin tedricî tekâmül kaidesine tabi olduğu göz önünde bulundurularak bazı kolleksiyonlar son İlmî usullere göre tanzim edilmiş, mevcut kolleksiyonlara yenileri katılarak bunlar ayrı ayrı salonlarda teşhir olunmuştur. Nitekim «Eski Şark Eserleri Müzesi» nde ikisi Mısır, biri Himyari ve diğeri Part eserlerine ait olmak üzere yeni dört salon açılmış, eski salonlar esas­ lı bir tasnife tabi tutulmuş, bugün zenginliği, in­ tizamı ile bihakkın öğünülecek bir derecede olan ve yüzbinlerce yazılı vesika ihtiva eden tablet arşivi onun himmeti ile vücut bulmuştur. Klâsik eserler kısmında ise büyük bir kısmı Üni­ versite kazısından çıkan eserlerden müteşekkil bir salon açılmış, zengin Bizans keramik k olek ­ siyonları teşhir edilmiş, tezyini eserler, sikke ve madalya kolleksiyonu dahi halkın ziyaretine açılmıştır. Bundan başka müzeler için hayatî önemde bazı tesisler, meselâ kimya laboratuvarı ve fotoğraf atölyesi Aziz Beyin müdürlüğü za­ manında vücut bulmuştur. Bu vesile ile fotoğraf atölyesinin başında uzun müddet büyük bir vu­ kuf ve sanat aşkı ile kendini yıpratırcasına ça­ lışmış ve kısa bir müddet önce emekliye ayrılmış olan Esad Tengizman’ı hürmetle selâmlarım.

Aziz Bey müzenin üst katında bir konferans salonu ihdas etmiş, bu suretle uzmanların yap­ tıkları tetkiklere dair konferanslar vermeleri ve Müze çatısı altında ahenkli bir çalışmanın tees­ süs etmesi sağlanmıştır. Aziz Oğan’ın başardığı son büyük iş ise müzelerin ahşap olan çatısının betona tahvili, böylece müzeler üzerine bir kâ­ bus gibi çöken yangın tehlikesinin bertaraf edil­ mesi olmuştur. Bu suretle aynı zamanda, müze­ lerin yerinden oynatılması fikri de Olympos tan­ rılarının önünde yerde yatan Gigant’lar gibi tam bir hezimete uğramış oluyor.

Bir ilim müessesi olarak müzeler neşriyatsız olamıyacağından Aziz Oğan müzelerde yeni ka­ taloglar yapılmasına ve «Arkeoloji Müzeleri Neşriyatı» serisinin devam ettirilmesine önem vermiş ve eski seviyeyi muhafaza etmek suretile

bu neşriyatın başarılı bir surette devam ettiril­ mesinde başlıca âmil olmuştur.

Müzelerde sükûn ve huzur içinde çalışmak şarttır. Müzelerde öteden beri kurulmuş samimî ve sıcak bir atmosfer vardır kı arkadaşlar ara­ sında ahenkli bir çalışmayı sağlıyan bu atmos­ feri Aziz Oğan büyük bir titizlikle idameye mu­ vaffak olmuştur. Müzeciler ailesinin kendisi tam manasile babası olmuş, tevazuu, şefkati ve vazi­ fesine bağlılığı ile genç elemanlara daima bir ör­ nek teşkil etmiştir. Bu çatı altında kendisi ile 15 sene işbirliği yapmış bir insan sıfatı ile bu hususu tebarüz ettirmekten haz duyuyorum.

Aziz Oğan bugün resmî mevzuat icabı müze­ lerden ayrılmaktadır. Fakat Türk müzeciler aile­ si onu daima bir baba olarak telâkki edecek ve inşallah daha birçok seneler kendisinin geniş tecrübe ve bilgisinden faydalanacaktır. Esasen kendisinin «Eski Eserleri Koruma Encümenbnin azası bulunması müzeler çatısı altında sık sık g ö­ rünmesine vesile olacaktır. Bütün mesai arka­ daşlarının kalbden gelen sevgi ve hürmet teza­ hürleri arasında elli senelik bir çalışmadan son­ ra resmî vazifesinden ayrılmakta olan Aziz Oğan’a bundan böyle tam bir sıhhat ve huzur seneleri dilerim. Son olarak kendisinden bir ri­ cada bulunacağım ki o da kendi hatıralarını ka­ leme almasıdır. Bu hatıralar, eminim ki, yalnız meslek hayatında başarı göstermiş bir insanın değil, fakat Türk müzecilik tarihinin önemli bir faslı olacaktır.

Prof. Dr. A rif Müfid M A N S E L

İngiltere’ ye turist akını

İngiltere Millî seyahat bürosunun neşrettiği son istatistikler 1953 senesinde Ingiltere’ye gel­ miş olan yabancıların yeni bir rekor teşkil et­ mekte olduklarını göstermektedir.

1952 senesinde îngiltereye gelmiş olan turist­ lerin 1953 senesinde 733.000 den 810.000 e yük­ selmiş olduğu bu istatistiklerden anlaşılmakta­ dır.

Bu turistlerden Ingiliz hava ve deniz nakliye şirketleri 125 milyon sterlin bir hasılat elde et­ mişlerdir. Bu sene içinde en çok dolar getiren «tek iş» turist nakliyatı olmuştur.

1954 senesinin 1953 ten de daha yüksek ola­ cağı alâkalılar tarafından muhakkak addedil­ mektedir.

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Pensant, comme Metchnikoff, que, dans nombre de cas, l’ immunité dépend de la vigueur des phago­ cytes, il en conclut que, si l’ on peut entretenir et

Dümbüllü İsmail, 55 yıl önce «Aptal Bekçi» adlı komedi ile çık­ tığı Dilküşa tiyatrosundan baş­ ladı, «Bak kızım buralarda kıvrım kıvrım

İşin üzücü yanı, 1950-60 yılları arasında önemli bir restorasyon geçiren yapının mimarı­ na yeterli saygının gösterilmemiş olması, üsta­ dın türbesinin

nazesi Çarşam ba günü Şişli ca-“ miinde öğle namazı kılındıktan sonra gazetemize getirilecek ve burada kendisine son saygı du­ ruşu yapıldıktan sonra

Anahtar Kelimeler: Yonga levha, sürekli pres, klasik pres, eğilme direnci, elastiklik modülü, yüzeye dik çekme direnci, vida tutma gücü, kalınlığına şişme

Yahya Kemal'in Kerkük Türkleri tarafından da büyük hayranlıkla okunan şiirleri, bölgenin edebiyat çevrele­ rinde geniş yankılar uyandırmıştı.. Oldukça titiz

Bu faktörler göz önünde bulundurularak yaklaşık 400 bambu türü içerisinden özellikle birinci sınıf çay bölgesi ekolojisine uyum sağlayabilecek ve ekonomik

1926 yılında İstanbul’da doğan Mediha Demirkıran 1952 yılında İ s ­ tanbul Radyosu’nda ses sanatçılığına başladı.. Daha sonra A nka ra R adyosu’na geçen