• Sonuç bulunamadı

Basit hayat ve hürriyet

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Basit hayat ve hürriyet"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1

K Ö Ş E M D E N

İ"

1

I

Basit hayat ve hürriyet

Yazan

H A Ş A N Â L İ YÜCEL

T a rih te n önceki insan m idesile

ta rih te n sonraki ve b u g ü n k ü m i­ delerim iz arasında acaba b ü y ü k bir fark v a r m ı? K örbarsağım ız, acaba M ilâddan kaç asır evvel, am elden sa k ıt oldu? Taş d evrinin bilm em ne adam ı ile M ısırın eli asâlı, başı k ü ­ lâhlı S en u srit fira v n u n u n y ü re k le ri veya karaciğ erleri b irb irin e ne k a ­ d ar benziyordu?

M üsbet ilm in bug ü n e k a d a r y a p ­ tığı incaÜemeler, insan yapısında ve bu arad a m idesinde pek öyle b ü y ü k b ir değişiklik olduğunu gös­ term iyor. Mide, değişm ediğine gö­ re, yediklerim iz ve yiyiş tarzlarım ız da değişm em ek lâzım gelm ez mi? İşte b u rad a m esele çatallanıyor. İnsan, öküz gibi ot, arslan gibi et yiyen m ahlûk olm ağa devam e t­ m ekle b e ra b e r yed ik leri ve yiyişleri çok değişm iştir. Eski atalarım ızın şölenlerini tak lid ed erek te rtib le - nen b ir ziyafette k ısra k sü tü n d en yapılm ış kım ız, Z iya G ökalp m er­ h u m u n m idesini bozm uş ve onu h asta etm işti. H epim iz miHyetçi ol­ d uğum uz halde b u ağır içkiye m i­ delerim iz b ir tü rlü taham m ül e d e ­ m iyor.

Eski Ram azan iftarların d ak i y e ­ m ek bolluğunu, pek iyi hatırlarım . Önce reçeller, peynirler, p astırm a­ lar, su cu k lar, m is k o k u lu sim itler... S onra çorba. A rkasından pastırm alı veya soğanlı y u m u rta. Et. Börek. E tli sebze. Z eytinyağlı veya sarm a dolm a. Pilâv, ta tlı v esaire... M üs­ lüm anlığım ız ne k a d a r k u v v etli o - lu rsa olsun, bu on, on beş tü r lü y i­ yeceğe, ne k a d a r lezzetli o lurlarsa olsunlar, d ayanacak kaç m ide k a l­ m ıştır?

K araciğer b o zu k lu k ların a T ü ık hastalığı adını v eren V iyanalı p ro ­ fesör, Ş a rk m em leketlerine gitsin de oralard a mide, b arsak ve k a ra ­ ciğer nasıl bozulur, görsün. H al­ b u k i sindirm e cihazlarını perişan eden b a h a ra t için insanlık, tarih in u zu n b ir devresinde uzun deniz ve k ara seferlerine katlanm ış, h a ttâ bu \ özden h a rb le r bile çıkm ıştır. A - m erik an ın keşfine b a h a ra tın sebeb o ld u ğ u n u söylediğim iz zam an, ilk bakışta b u n a inanm ak ne k ad ar g ü çtü r?

son, ikisi arasın d ak i m uvazenesiz­ lik te insanlık için b ü y ü k teh lik eler sezm ekte ve b u n u açığa v u rm a k ­ tad ır. B u n u n la b e ra b e r istikbalden b ü sb ü tü n üm idsiz değildir. B asit h ay ata dönüş im k ân ların ı aradığı sahifelerde şu fik irleri söylüyor:

«Bu tü rlü m üşahedeler, a h lâ k ­ çıya h ü zü n verecek şeylerdir. B u ­ n u n la b erab er üzerin d e düşünelim , onda üm id sebebleri de bulabiliriz. B ir gün gelecek, gittikçe a rta n r e ­ fah ihtiyacı, eğlence susuzluğu, a - şırı lü k s zevki, insanlığın geleceği için b ü y ü k endişeler v eren b ü tü n bu şeyler -ç ü n k ü insanlık onlarda sağlam m e m n u n lu k lar b u lu n d u ğ u ­ n u san ıy o r- b ü tü n b u şeyler, içine çılgınca h av a d o ld u ru lan balonlar gibi, b ir v u ru ş ta p ö rsüyecektir. B i­ liyoruz, b ir taşk ın lık k arşıtı olan, başka b ir ta şk ın lık çağırır. H u su - sile b u g ü n k ü olay ların , geçm işin olaylarile kıyaslanm ası; bizi daim î görü n en zevkleri, geçici gibi g ö r­ m eğe davet eder. M adem ki bugün b ir otom obili olm ak b ir çok in san ­ la rın en b ü y ü k ih tirasıd ır, otom o­ bilin gördüğü k ıy as götürm ez h iz ­ m eti tanıyalım , m akineciliğin bu h arik asın ı ta k d ir edelim , artm asını tem enni edelim ve ona ihtiyacı o- lan h e r y ere yayılm asını diliyelim . F a k a t diliyelim ki, sadece hoş gö­ rü n m e k v eya lü k s h a y a t sürm ek zevki için p ek az zam an sonra a r ­ tık arzu edilir h ald en çıksın. B unun la beraber, b u g ü n k aran fil ve ta r ­ çında olduğu gibi tam am ile te rk e - dilm esini de tem en n i etm iyelim .»

H alkım ızın son sen elerd e açığa v u rd u ğ u h u su sî tren , resm î otomo

bil düşm anlığını yalnız b ir cephe- sile düşü n m ek doğ ru olmaz. «B un­ da sade m adeni bende yok, onda da olm asın» şeklinde ve kıskanm a hissinden gelen b ir görü şü n hâkim o lduğunu zannetm ek h atad ır. K ıs­ kan çlık hissini de insan ru h u n d an sökem eyiz. F a k a t onun hissesini m ü balâğa etm eden h alk tak i b u te p ­ kiyi d ik k atle m ü talea etm eliyiz B ir m ahallenin h e r evinde elek trik olduğu zam an halk, b u n u k ıs k a n ı­ yor m u? O halde m edenî vasıta o- lan, h a y a tı daha kolay y ü k len ile- bilir h ale getiren h e r şeyi ferdçe ve to p lu lu k ça elde etm enin çaresine bakm alıyız. Y alnız to p lu lu k ça b u ­ n u sağlam ağa im kân y o k tu r. D e­ m ek istiyorum ki h e r şeyi h ü k ü ­ m etten ve d evletten beklem ek doğ­ ru değildir. Tek olarak da b ü tü n k u d re t ve em eklerim izi seferber e t ­ meliyiz, çalışm alı ve kazanm alıyız D evletten on p ara m aaş alm adan sab ah ın altı buçu ğ u n d a işine gelip akşam ın sekizinde işinden ayrılan vatandaşları kendim ize niçin örnek alm ıyoruz?

M illetim izin h e r ferdi, yerden 50-60 santim y ü k sek b ir yerde, te ­ miz ve ra h a t b ir y a ta k ta y atab il- m elidir. Ş eh irler arasında d ö rt beş liraya gidip gelen otobüsler çoğal­ dığı zam an, şehir içindeki hu su sî o- tom obilleri saran gayız ve hased havası yavaş yavaş eriyecektir Halk, y ü zü n ü yıkam aya su b u la ­ m azken som aki m erm erli banyoları devlet d airelerin e so k an lara k ızı­ y o rlar diye suratım ızı b u ru ştu rm ak ta hakkım ız olabilir m i? İki ta ra f da insaflı olmalı. C em iyetim izdeki

eşitsizliği fazla co şk u n lu k la ve kendim izi k ay b ed erek y ık m ay a k a l­ karsak, yıkılan şeyler arasın a biz­ zat h a lk a faydalı o lan lar da k a r ı­ şabilir. Bu k a d a r b ü y ü k ü n iv ersite binası o lu r m u, b u k a d a r geniş h astan ey e ne ih tiy aç var, derk en bu b inaların içinde o k uyup y e ti­ şeceklerin evlâdlarım ız, yatacakla^ rın k ardeşlerim iz olduğunu u n u t­ m am alıyız.

Basit, fak at eşit hayat. B irbirine ra h a tta ve asgarî ihtaycda eşit h a ­ yat. Eşitliği n azarî olarak ifade e- dip de b ir h abbe şek er b u lu p ç a ­ yına koyam ıyan yüz m ilyonları id a ­ re edenlerin, h av y arlı k ah v altılarla çaylarını veya v o tk alarım içenlerin yalancı eşitliğinden bahsetm iyorum insan to p lu lu k ların d an dev let m e r­ kezlerinin civarındaki k âşânelerine kaçıp çekilen hodbin m ünzevilerin- k in i söylem iyorum . İnsan şeref, h a ­ y a t ve h ü rriy e tile k ed in in farelerle oynam ası gibi oynıy an ların en y ü k ­ sek idealleri, b ir zulüm ve esaret vasıtası o larak k u lla n a n la rın lâfta söyledikleri m ü sav atı kasd etm iy o - rum . B enim istediğim kızıl eşitlik değil, beyaz eşitlik tir. K endinden başka m illetleri esir etm ek v icd a­ nında y er bulm ıyan, başka m illet­ lere esir olm ağa taham m ül etm iyen bizim eşitliğim iz...

U nutm ıyalım k i ne k a d a r zarif elbiseler içine k orsak koyalım , bu nazik bedenim izi b ir gün, hışırtısı, sinirlerim izi ü rp e rte n , k efen d ed ik ­ leri beyaz beze saracak lar. B ugün ne k a d a r lezzetli yem ekler, av e t­ leri ve daha bilm em n eler yersek yiyelim ; b u yağlı vücudlerim izi, kım ıldayışları içimize tik sin ti v e ­ ren acayib şekilli h a y v a n la r k e m i­ rip yiyecektir. İnsan için en aziz duygu olan h ü rriy eti, sonu bövie olan hayatım ızı basitleştirm eksizin m anen kazanm aya im kân yo k tu r.

İnsan, yaşam ak ister; yaşam ak için yem ek lâzım dır; yem ek için de kazanm alıyız. Bu kaide, yüzde yüz doğru olsaydı, m eselâ m ily a r­ d er Rocfeller, y etm işini çoktan geç­ m iş olan annem den d aha çok y e ­ m ek yem eli idi. H alb u k i b u zengin adam , b ü y ü k serv etin in m ühim b ir kısm ını h a y ır işlerinde yem iştir. B olluk senelerinde ziyaret ettiğim L o n d ran ın b ir otelinde, o tu ru p sa­ bah k ah v altısı yiyen, zayıf ve uzun b ir İngiliz, beni h ay retlere d ü şü r­ m üştü. O k a d a r çok şey yedi. Y ağ­ da y u m u rta, sucuk, balık, s ü t ve d aha bilm em n eler... H er h ald e o zam anki gene benim için, hiç d e ­ ğilse üç öğünlük yiyecek. 1945 de yaptığım seyahatte, B evin gibi şiş­ m an İngilizlerin bile Savm ı D avud tu ttu k la rım gördüm .

V ücudçe ne k a d a r sağlam o lu r­ sak olalım, kesem iz ne k a d a r dolu olursa olsun, m ide m ah d u d ve e- ritm e k u d re ti belirli olduğuna gö­ re yiyeceklerim iz de b u n a pekâlâ u y ab ilir ve u y d u ru lab ilir. O halde b u k a d a r çabalam a niçin? A ltm t a ­ b a k ta y enen b ir haşlam a ile temiz, ucuz b ir beyaz porselene konulm uş olanı a ra sın d a k i fark, sadece b ir heves fark ıd ır. B u fa rk ın m illetler a ra sın d a k i ism i lü k stü r. L üks, in ­ s a n ru h u n d a , h ırsın şişirdiği b ir tü m ö rd ü r. B u hastalığa uğram am ak elim izdedir. B ir defa uğram ışsak, şu u ru m u z u n n e şte rd e onu d eşm e­ sin i bilm eli ve içindeki ih tiras İri­ n in i akıtm alıyız. Y oksa b u iltih a ­ b ın verdiği ateş, bizi k a v u ru r, y a ­ k a r. R u h u m u zu n h a ra re ti norm ali geçti mi, h ü r olm aktan çıkarız. Y a­ ta k içinde yanaklarım ız pençe p e n ­ çe kırm ızılaşsa da m aneviyatım ız h a sta d ır ve herh an g i b ir h arek et, m an ev î tıbça yasak edilm iş b u lu ­ n u r.

G iyinm e, b ir evde o tu rm a gibi d iğ er h a y a t şek illeri için de aynı kaide, y ü rü rlü k te d ir. Son asrın en b ü y ü k filosofu Bergson, b u m ese­ leyi, son eseri olan «A hlâk ile D inîn İk i K aynağı» isim li k itab ın d a in ­ celem ektedir (1). B u g ü n k ü m ede­ n iy etin iri b ir vücu d ü , fa k a t u fa l­ m ış b ir ru h u old u ğ u n u gören B erg-(1) M illî E ğitim B akanlığının k lâsik ler serisinde çıkan b u kitabı o k u y u cu larım a h a ra re tle tavsiye e - derim . G ene T ü rk filosofu M. Ka~ rasan ın tü rk çesin d e n o kunacak bu k ita b d a kendim izi terb iy e etm ek için çok şey bulacağım ıza eminim .

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Böylelikle, her iki yaklaşımı birleştiren ve hiye- rarşik verinin her bir düzeyi (birey ve grup düzeyi) için eş zamanlı olarak test edilebilmesine olanak sağlayan çok

7) İzmir Büyükşehir Belediyesi Kadın Erkek Eşitliği Birimi 8) Kadıköy Belediyesi Toplumsal Eşitlik Birimia. 9) Karabağlar Belediyesi Kadın Erkek Eşitliği Birimi 10)

• Birden fazla kültürel oluşuma sahip çokkültürlü toplumların doğasını ve politik yapısını anlamak için araştırma yapan bilim insanları özellikle farklılık, çokluk

ÖLÇME, DEĞERLENDİRME VE SINAV HİZMETLERİ GENEL

Örneğin İskandinav ülkelerinde ve “sosyal demokrat model” olarak adlandırılan model içinde sosyal devletin, eğitim ve sağlık, çalışma koşulları ve güvenceleri,

Mevcut Eylem Planı’nın son yılı içinde bir sonraki üç yıllık döneme ait plan Yerel Eşitlik İzleme Platformu tarafından hazırlanır. Platform, yeni izleme

1. Osmanlı Devleti’nde azınlık isyanlarının yaşandığı XIX. yüzyılda, hürriyet, eşitlik ve adalet gibi fikirleri savunan Jön Türkler bu isyanları önleyebilmek için

MÜDAHALE ALANI3: KADININ EKONOMİK HAYATA KATILIMI MÜDAHALE ALANI4: KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELE. MÜDAHALE ALANI5: KADINLARIN KARAR ALMA MEKANİZMALARINA