• Sonuç bulunamadı

[Altınyıldız Şirketler Grubu Yürütme Kurulu Başkanı Cem Boyner ve eşi tarafından gönderilen "Ayvazovski" sergisinin açılış davetiyesi]

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "[Altınyıldız Şirketler Grubu Yürütme Kurulu Başkanı Cem Boyner ve eşi tarafından gönderilen "Ayvazovski" sergisinin açılış davetiyesi]"

Copied!
10
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

A Y V A Z O V S K I

(2)
(3)

A Y V A Z O V S K î

S

E

R

G

İ

S

İ

26 K asım -10 Aralık 1988

EL_______

derlenen resimleri burada sergilemeyi bir gelenek haline getirdi. Sanatseverlerin kolay ulaşamayacakları ve topluca görme olanağı bulamayacakları resimler, her sezon bir ressam ya da tema çerçevesinde bir araya getirilerek sunuldu. Abdülmecid Efendi; Zonaro; Zaman, Zemin ve Kadın ile Interior Sergilerinin ardından, şimdi de Ayvazovski'nin resimleri bu geleneğin devamını oluşturuyor.

Ondokuzuncu yüzyılın ünlü deniz ressamı Ayvazovski'nin çok sayıdaki eserleri arasında, İstanbul'a gelişlerinde yaptığı manzaralar da önemli bir yer tutar. Bu sergide resim meraklıları, Türkiye'de çeşitli resmi kuruluşlarda ve özel kolek­ siyonlarda bulunan Ayvazovski resimlerinden örnekler izleyecekler. Değerli ressam ve restoratör Doç. Fethi Kayaalp'in danış­ manlığında düzenlenen sergi için ülkemize gelen Moskova Tretyakov Resim Galerisi Başuzmanı Galina Sergeyevna Çurak'ın değerlendirmeleriyle Türkiye'de Ayvazovski'nin yeniden gündeme geleceğine inanıyoruz. Böylece Beymen, Abdülmecid Efendi ve Zonaro'dan sonra, bir başka önemli ressama Türk sanatseverlerin ilgisini çekmekle, yeni bir kültür hizmeti gerçek­ leştirmiş olacaktır.

Ayvazovski Sergisinin gerçekleşmesinde katkılarını esirgemeyen Sovyetler Birliği Başkonsolosu Sayın Youri Savostianov'a, Türkiye Ermeni Patriği Sayın Şınork Kalustyan'a, Sayın Kevork Pamukciyan'a, Sayın Taha Toros'a, Sayın Pars Tuğlacıya, Sayın Prof. Nezih Eldem'e ve tablolarının sergilenmesine izin veren sanatseverler ile Askeri Müzeye, Deniz Müze­ sine ve özellikle ekspertizinden yararlandığımız Sayın Doç. Fethi Kayaalp'e teşekkürlerimizi sunarız.

(4)

.van Konstantinoviç Ayvazovskl

(

1817

-

1900

)

Ayvazovski Kırım'ın bir kıyı kenti olan Feodosyada bir tüccar ailesinin en küçükçocuğu olarakdünyaya geldi.Osmanlı uyruklu Ermeniler olan ataları 18. yüzyılda Galiçya'ya göç ettikten sonra Ayvazovski'nin babası Kevork Ayvazyan önce Eflak'da ve Boğdan'da yaşadı. 19. yüzyıl başında da Kırım a yerleşti. Baba Ayvaz birkaç dil bilen kültürlü bir kişi ve iyi bir tüccardı, ne var ki 1812'de kentte veba salgını baş göstermesi sonu­ cunda işleri bozuldu. Küçük Ayvazovski de Feodosya'daki kahvehanelerde çalışmak zorunda kaldı ve buralarda İtalyanca, Rumca, Türkçe, Ermenice ve Tatarca öğrendi.

İvan'ın ağabeyi Kapriyel Ayvazovski (1812-1880) bir din adamı, tarihçi ve yazardı. Bir süre Venedik Mıhitharist Manastırında rahiplik yap­ tıktan sonra Gregoryen Mezhebine geçerek Paris'de bir okul kurdu ve bir dergi çıkardı. Sonraları İstanbul'da da bir süre kalan Başpiskopos Kapriyel Ayvazovski, 1841 de Venedik'de "Osmanlı Devleti Tarihi" adlı iki ciltlik b ir eser yayımladı.

İvan Ayvazovski'nin güzel sanatlara eğilimi ilkokul çağında fark edildi Bir yandan keman çalarken, diğer yandan portre ve savaş resimleri çizmeye başladı. 1830'da başladığı lise öğrenimi sırasında arkadaş olduğu, Dük Rosdobçin in torunu Feodor Dimitriyeviç için yaptığı "Yahudiler İbadethanelerinde” adlı yağlıboya resim, onun yeteneğini ortaya çıkardı ve bu ailenin aracılığı ile, yaptığı eskizler Çar I. Nikola'ya sunuldu. Bunları beğenen Çar, masrafları hâzineden karşılanarak Ayva­ zovski'nin Çarlık Güzel Sanatlar Akademisine gönderilmesini istedi. Böylece Ayvazovski Petersburg'a giderek 23 Ağustos 1833 de Akademiye girdi ve Vorobyov'un öğrencisi oldu. Rus resim sanatında ve özellikle Briullov un resimlerindeki belirgin romantizm eğilimi Ayavzovski yi etkiledi. Bu dönemde, müzelerde ve özel koleksiyonlardaki yapıtları inceleme olanağını da buldu.

Ayvazovski 1835 yılında Çar'ın emriyle saraydaki Fransız deniz ressamı PhilippeTanneur'e yardımcı olarak atandı. Aynı yıl Akademi Müdürü'nün siparişiyle yaptığı "Açık Denizde Hava" adlı resim Akademi Sergisi nde Gümüş Madalya aldı, ayrıca Çar da 1000 ruble ödül verdi. Ayvazovski'nin doğa ve özellikle deniz konusuna ilgisi tüm sanat yaşamı boyunca sürdü, Karadeniz ise her zaman tutkusu oldu.

1836 da Baltık Denizinde Rus donanmasının eğitim tatbikatlarına katılan Ayvazovski, bu konuda yedi resim yaptı. Bir yıl sonra Akademi'de sergilenen "Rahat" adlı tablosu Altın Madalya kazanınca, öğrenim süresi iki yıl kısaldı ve yurt dışına burs hakkını elde etti. 1837 yılı, Ayvazovski'nin verimli sanat yaşamının başlangıcı olarak kabul edilir.

Yılın bir bölümünü Petersburg'daki soylular çevresinde geçiren Ayvazovski, Puşkin, Krilov, Belinski, lukovski ve Çehov gibi aydınlarla dostluk kurdu. 1839’da Kafkasya sahilleri yakınlarındaki donanma tatbikatlarına katılarak, hem orada, hem de Feodosya’ya dönüşünde deniz görünümleri resimledi. Kırım da yaptığı Yalta", "Eski Feodosya , Kıyı , Kerç gibi tabloları için, 1839 yılı sonbaharında “ ressam" unvanını kazandı

1840 yazında Ayvazovski dört yıl sürecek bir Avrupa yolculuğuna çıkarak İtalya, Malta, İspanya, Portekiz, Fransa, Hollanda ve İngiltere'ye gitti. Roma, Venedik, Paris ve Amsterdam gibi sanat merkezlerinde sergilediği yapıtları büyük ilgi topladı, iyi eleştiriler aldı. Ünlü İngiliz manzara ressamı Turner 1842'de İtalya'ya gidişinde Ayvazovski'nin resimlerini gördü

(5)

ve onun için İtalyanca bir övgü şiiri yazdı. 1844'de Rusya'ya dönüşünde Bahriye Nezaretine birinci ressam olarak atanan Ayvazovski, Petersburg Güzel Sanatlar Akademisine de üye seçildi. Avrupa'da kazandığı başarıyı kendi ülkesinde de yineler­ ken, resimleri soylular tarafından kapışıldı. Çar Nikola, Ayvazovski'nin bir resmini saray için satın aldı, İtalya'da ise, Papa XVI. Gregorius onun "Kaos" adlı tablosunu Vatikan Sarayına astırdı.

Ayvazovski yaptığı çok sayıda geziler sırasında İstanbul'dan, Boğazlar'dan geçti ve beş defa İstanbul'da kaldı. İlk kez 1845'de, haziran ayı başlarında, yanında veliaht Büyük Dük Konstantin'le birlikte İstanbul, İzmit, Bursa ve Ege Adalarını kapsayan bir geziye çıkan sanatçı, özellikle İstanbul'un görüntülerini resimledi. Rusya'ya dönüşünde Feodosya'nın Karadeniz kıyısında sakin bir yaşama biçimini seçerek orada bir konut ve atölye yaptırdı. Böylece donanmayla ve denizle olan bağları da güçlenmiş oldu.

1846'da sanat yaşamının onuncu yılını kutlamak için Sivastopol’dan öze! bir filo gönderildi. Ertesi yıl Petersburg Güzel Sanatlar Akademisi profesörü unvanını alan Ayvazovski'nin bu sıralarda yaptığı resimlerin konuları arasında Osmanlı- Rus ve Kırım deniz savaşları vardı. Moskova'da açtığı ilk sergide de (1848) bu resimlerin bazıları yer aldı.

1857 yılı mayıs sonlarında ve haziran başlarında Ayvazovski 13 gün İstanbul'da kaldı. Bu sırada Sultan Abdülme- cid'e bir resmini hediye etti ve ondan bir nişan aldı. Aynı yılın sonunda sanatçı Paris'e gitti. Orada altı ayda yaptığı 30 kadar resim Salon de Peinture'de sergilendi, övgüyle karşılanan resimleri Altın Madalya ile ödüllendirildi. Hemen ardında da Fran­ sız Hükümeti kendisine Légion d ’Honneur nişanını verdi. Ayrıca, İmparator III. Napolyon da bir takdirname gönderdi. Ayva­ zovski'nin resimleri bu dönemin gerçekçi eğilimlerini izlemekle birlikte, romantizmden tümüyle uzaklaşmadı ve lirik içeriğini hiç yitirmedi. Güçlü görsel hafızasını hayal dünyası ile birleştirerek doğa görünümlerini resmetmede kendine özgü bir yön­ tem geliştirdi. Sanatçı, hızlı çalışması ve üretkenliği ile tanındı.

1868'deki uzun Kafkasya yolculuğunun ve 1869'da Tiflis'deki sergisinin ardından Mısır'a, Süveyş Kanalının açılış törenlerine çağrılan Ayvazovski, kanalı resimleyen ilk sanatçı oldu.

Ayvazovski 1871 yılında Feodosya'da Tarih ve Arkeoloji Müzesini kurduktan sonra, resimlerini Nis ve Floransada sergiledi. !873'de ise, "Gökkuşağı” isimli ünlü tablosunu yaptı. 1874’de yeniden İstanbul'a gelerek iki ay kalan Ayvazovski, Osmanlı Sarayının başmimarı Sarkis Bey'in (1831-1899) konuğu oldu ve onun aracılığıyla, ününü daha önceden duymuş olan Sultan Abdülaziz'e takdim edildi. Bu İstanbul ziyareti sırasında yaptığı resimler, bugün başta Dolmabahçe Sarayı olmak üzere, Küçüksu Kasrı, Şale Köşkü, Çankaya Cumhurbaşkanlığı Köşkü, Askeri Müze ve Deniz Müzesinde bulunmaktadır. Ayva­ zovski, Sultan Abdülaziz tarafından ikinci kez huzura kabul edilerek kendisine Osmani Nişanı takıldı

1880'de Ayvazovski, Floransa Güzel Sanatlar Akademisine üye seçildi ve Pitti Galerisinin kendisine sipariş ettiği otoportresini yaptı. Aynı yıl Feodosya Resim Galerisi ni kurdu. Galeri bugün onun ismini taşımaktadır. 1887 de Ayvazovski nin sanat yaşamının ellinci yılı kutlandı, Petersburg Çarlık Akademisi onun adına bir madalya çıkardı.

II. Abdülhamit döneminde, 1888'de İstanbul'da açtığı sergi büyük ilgi topladı. 1890'da yeniden İstanbul'a gelişin­ de Padişaha iki tablosunu armağan etti ve Mecidi Nişanı ile taltif edildi. O yıl Paris'deki kişisel sergisinin ardından, I892'de Uluslararası Viyana Sergisinde de bir eseri yer aldı. 1892 sonbaharında ise Ayvazovski Amerika'ya giderek 14 peyzaj yaptı ve Uluslararası Chicago Sergisine 12 resmiyle katıldı. 1897'de sanat yaşamının altmışıncı yıldönümü kutlandı.

1900 tarihli "Okyanus" adlı resim Ayvazovski'nin tamamlayabildiği son eseriydi ve Paris'de sergilendi. Feodosya' daki evinde son nefesini verdiğinde fırçası elindeydi, "Osmanlı Gemisinin Patlaması" adlı resmi yarıda kaldı. Ayvazovski'nin cenazesi askeri törenle kaldırılarak, Feodosya'da, Surp Sarkis Kilisesinin avlusuna defnedildi.

Genç yaşta üne kavuşup, birçok ülkede ödüller alan ve çeşitli akademilere üye seçilen Ayvazovski'nin çok sayıda yapıtı olduğu bilinmekle birlikte, eserlerinin gerçek sayısı konusunda farklı bilgiler vardır. Kimilerince 4000 kabul edilen eser­ lerinin sayısı, kimilerine göre 6000'e ulaşır. Ayvazovski'nin 130 yağlıboya tablosu ve 270 krokisi Feodosya'da kendi adını taşı­ yan sanat galerisindedir.

(6)
(7)

ndokuzuncu yüzyıl sanat ortamında Ayvazovski

19. yüzyıl, resim sanatında arayışların arttığı bir dönemdir. Çağın sanatçıları, üretimin makineleşmesiyle, sosyal olduğu kadar psikolojik yapısı da değişen bireyin oluşturduğu çok seçenekli dinamik ortamda birbirinden farklı anlayışlara yönelmişlerdir. Birkaçı yeni ifade biçimleri ararken, önemli bir bölümü de ortak zevklere yanıt verecek Neo-klasik, Romantik ya da Oryantalist bir yaklaşım benimsemişlerdir. 1800'lerin başında İngiltere'de Turner (1775-1851) doğadan soyut kavram­ lara varır, 1870lerde İzlenimciler nesnenin ışık altında tanımlanması çabalarıyla yeni bir gerçeğin ifadesini ararlarken, bir­ çokları da 19. yüzyılın ilk çeyreğinde Fransa'da David (1748-1825) ve Ingres'in (1780-1867) başlattığı geriye bakışın peşinde geçmişi, uzak iklimleri ve doğayı konu almışlardır. Batı Avrupa'ya kapalı Rusya’da ise bir yandan klasik kurallarla biçimlenmiş yaşam ve sanat sürerken, Romantik akımlar bu ülkede de etkilerini göstermiştir.

Böyle bir ortamda Rusya'da ressamlığıyla tanınan, Batıyla olan yakın ilişkisinde endüstriyel, toplumsal ve kültürel değişimlere tanık olmasına karşın, onlardan etkilenmeyen İvan Konstantinoviç Ayvazovski (1817-1900) doğanın bir öğrencisi olarak sanatını yaratmış, başarısını Rusya'nın dışında da sürdürmüştür. Kırım'ın bir kıyı kenti olan Feodosya'da doğan Ayva- zovski'nin özellikle denizi konu alması ve yaşamı boyunca binlerce yapıtla onu kutlaması, yüceltmesi doğaldır. Bunda hiç kuşkusuz Petersburg Akademisinde yanında çalıştığı ressam M. Vorobyov'un da katkısı olmuştur. Avrupa ve Amerika'ya yap­ tığı gezi ve açtığı sergilerde tanıdığı sanatçılar, dostları Çehov (1860-1904) ve Puşkin in (1799-1904 (etkisi ya da kendi çok yönlü kişiliğinin yeni gelişmeleri ülkesinde, hatta kendi yaşadığı kentte .gerçekleştirmedeki tavrına rağmen, doğaya olan tutkusu değişmemiş, doğa ve deniz Ayvazovski'nin başlıca konusu olarak kalmıştır. Portre ve figürü kullanmışsa da, ilgisinin odaklaştığı konu doğa ve denizdir. Zaman zaman türlü boyutlardaki resimlerinde: dini konuları,kar manzaralarını ve canlıları işlerken bile bunları sanki doğayı yüceltmek için seçmiştir. Gözlemlerini romantik bir yorumla tuvale aktarırken, sanatı mistik bir methiyenin, saygılı bir yaklaşımın, hatta tapınmanın belgeleri olarak geleceğe kalmıştır. Gök, dağ, tepe, deniz gizemli bir ışık ve dalga ağı ile örülürken, evrenin büyüklüğü, insan ve insanın var ettiği gemiler, kayıklar ve evler bu büyüklüğün içinde erir, ufalır, önemini kaybeder. Evrenin yüceliği, insanın güçsüzlüğü ile bir kez daha belirginleşir. Aslında bu, ressamın bakış açı­ sıdır, yaşam anlayışıdır. Çok sayıda yaptığı tuvalleri bu sevginin, tutkunun, "inancın" kanıtlarıdır.

Tüm tuvali sararcasına yüzeye bırakılmış ay ya da güneş ışığı, varlığını sürekli hissetiren hava, sis, dalgalar izleyiciye bu mistik duyguyu aşılamakta başlıca etkenlerdir. İşığın silüetleştirdiği biçimler bu ışıkla erirken, dalganın, bulutların, ışığın, bazen de bitki örtüsünün dokusu netleşir. Daima varolan ışık izleyiciyi estetik bir hazza iterken, az boyayla görünmez ama hünerli bir fırçanın var ettiği bulutların, dalgaların resmi bütünleştirdiğini ona hissettirmez. Geniş yüzeyler içinde insan, kalyon, gemi, araba ve hayvan, resmin merkezinde olsa bile önemini yitirir, doğanın görkemi ile insanın onun içindeki yeri bir büyüklük- küçüklük, güçlülük-zayıflık dengesi içinde belirginleşir.

İşık Ve derinlik, resim sanatında birbirini tamamlayan iki öğedir. Resimsel derinliğin yaratılmasında ışığın ustalıkla kullanılması başlıca etken­ lerden biridir. 19. yüzyıl resminde önce İngiliz Turner'ın, sonra Fransız İzlenimci­ lerin desen pahasına biçimi yumuşatarak, atmosferik ortamı, dolayısıyla farklı espasları var etmeleri mümkün olmuştur. Ancak Turner doğadaki görünmeyen fakat hissedilen güçleri ifade etmek için biçimden vazgeçip onu soyutlarken, İzlenimciler nesneyi ışıkla tanımlamayı tercih etmişler, serbest fırça darbeleriyle

belirli bir mesafede nefes alan farklı bir ritmi ve derinliği oluşturmuşlardır. Ayvazovski ise ışığı bir duygu ortamı yaratmak için kullanmış, İzlenimciler gibi çağa damgasını basmamış olsa bile, 1873-75 tarihlerinde yapmış olduğu ve Milli Saraylar Kolek- siyonu’nda bulunan bazı yapıtları, örneğin "Fırtına" ile Romantikleri aşarak peyzaja yeni bir anlam kazandırmıştır.

(8)
(9)

Yararlanılan kaynaklar

P. Tuğlacı, Ayvazovski Türkiye’de, İstanbul 1983

Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi, İstanbul 1983, cilt I, s. 542, 543 Aivazovsky, Londra ve Leningrad 1980

Encyclopedia of World Art, Londra 1968, cilt XIV, s. 481, 482, 577 M, Gazaryan, Haygagan Sovyedagan Hanrakidaran

(Ermeni Sovyet Ansiklopedisi), Erivan 1974, cilt 1, s. 350, 351 N. S. Barsamov, İ. K. Ayvazovski, Moskova 1967 (Rusçal

N. S. Barsamov, İ. K. Ayvazovski, dokum enti i materiali, Erivan 1967 (Rusça) M. Sarkisyan, Hovhannes Ayvazovski, Erivan 1967 (Ermenice)

R. M. Boduryan, "Ayvazovski, Hovhannes Konstantin",

(10)

Bu sergi broşürü Beymen'in kültür etkinlikleri çerçevesinde hazırlanmıştır. Kaynak gösterilmesi koşulu ile alıntı yapılabilir.

Referanslar

Benzer Belgeler

Sivas Ağırceza Reisi merhum Remzi Görele ve merhume Rukiye Naciye Hanım­ efendinin oğlu, Şükran Görele’nin sevgili eşi, Tonya Fidangenç ve Aydın Görele’­ nin

Bu çalışma Doğu Anadolu Bölgesi nin en büyük ili olan Van bölgesinde yapılan işitme tarama sonuçlarının değerlendirildiği ilk işitme tarama çalışmasıdır. Mevcut

Sancakdar Baba, Mah Baba, Gül Ba­ ba, Gözcü Baba Göztepede, Eren Ba­ ba Erenköyiinde, Kartal Baba Kartal da ele geçip öldürülmüş ve müridleri.. tarafından

Bu maksatla 1940 yılına yeni hamlelerle girecek olan Vilâyetimizin programını da şimdiden tahayyül edebilir ve yapılacak işlerle yapıl­ ması icap edecek

Burunun uç kısmında oluşan geniş defekler için alın yan ve skalp fleplerinin, burun kökü çevresinde oluşan geniş defektlerde alın orta hat fleplerinin uygun

These isoxazolidines are used in the syntheses of β-lactams (Padwa et al., 1981; Padwa et al., 1984) which are of value in the treatment of bacterial infections (Ochiai et al.,

Parazitin insanlar üzerindeki etkilerinden en tu- hafı, daha kesin olarak kanıtlanmamış olsa da, beyin- de hayat boyu kalan ve dopamin gibi kimyasalların salgısını artıran

İnkontinansı olan kadınların eğitim durumuna göre yaşam kalitesi puanları incelendiğinde, eğitimi ortaokul düzeyinde ve daha az olan kadınların puan