• Sonuç bulunamadı

14'üncü ölüm yıldönümünde M. Akif'i anarken

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "14'üncü ölüm yıldönümünde M. Akif'i anarken"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

14

ûüsc

I ölüm yılüö ıflmSftnde

M. A k if ’i

---

anarken’

i

Mehmet

Akif’in edebî şahsiyeti

-Şiirlerinden

örnekler - lstikJâl Marşı hangi

şartlar altında yazıldı

ve kabul edildi

Aruzun büyük mimarı ve fazi­ letin büyük örneği Akif, şahsında dürüstlük ve san'atı yanyana ve içiçe taşıyan şairlerimizdendir.

«Safahat» şairi ön plânda hak- ‘ sizlik ve istibdadın amansız düş­

manıdır:

j Zulmü alkışlıyamam, zâlimi asla sevemem; I Gelenin keyfi için geçmişe

kalkıp-sövemem. Hele hak namına haksızlığa ölsem

tapamam. Diğer bir manzumesinde de< hürriyet fikrinin ölmezliğinden ve kudretinden bahseder:

Sanıyorlar kafa kesmekle, beyin ezmekle! Fikr-i hürriyet ölür, hey gidi şaş­ kın hezele! Daha kuvvetleniyor kanla sulan­ mış toprak: Ekilen gövdelerin hepsi yarın fış­ kıracak.. Akif, din şairi olmakla beraber, garbın ileriliğine inanmış, oradan ilim ve fen almamızı tavsiye et­ miştir:

Bu cehitten, hani, hiç yılmasın, oğlum gözünüz Sade garbın, yalınız ilmine dönsün

,f yüzünüz

-uklarla beraber, gece gün- | düz didinin i Gidin üçyüz senelik iimi tezelden

edinin Fen diyarında sızan namütenahi pınarı, Hem için, hem getirin yurda o

nâfî sulan. Akif, ham sofular gibd hurafe­ lere inanmazdı. «Sıratı Müsta­ kim» mecmuasına bu yolda yaz­ dığı bir fıkrasını beraberce oku­ yalım:

«Okumakla, üflemekle hastalık tedavisin» kalkışmak zannedildiği gibi dindârane bir usul değildir. Bizim dinimize asla böyle bir şey sığmaz. Kur’andaki şifa, cehelenin anladığı gibi değildir. Fıkra meş­ hurdur ya: Arabi’nin biri uytıza tutulmuş develeri için Hazreti Ali’den dua istemiş, müşarünileyh te uyuza karşı en meşhur duala­ rın katran kadar müessir olamı- yacağını söylemiştir.»

Akif, dinin, şeriatın sonradan tamamen bozulduğuna kaanfdir: Çalış! dedikçe şeriat, çalışmadın

durdun, Onun hesabına bir çok hurâfe uy­ durdun. Sonunda bir de tevekkül sokuş­ turup araya

Merhum Mehmet Akif Zavallı dini çevirdin onunla mas­

karaya! (Safahat, sh. 213, 1944, İst.) M. Akif, edebiyatın gayesini bizzat şu satırlarla ifade etmekte­ dir:

«1 — Biz edebiyatta ahlâkî, iç

Yazan:

M ustafa BAYİİ

AR

timal bir faide bekleriz. Bizim iç­ tihadımıza göre, edepsizlik başla­ dığı yerde, edebiyat biter.

2 — Bizim için halka söyliye- cek eserler lâzım. Altıyüz bu ka­ dar senedenberi yalnız havassı düşüne düşüne avam olmuş git­ mişiz.

3 — Sade yazmak bizim için a- sıldır. Ne zaman bu asıldan ayrı düşmüşsek, mutlaka muztar kal­ mışız.»

O, bundan başka batı edebiya­ tına da sırtımızı çevirmeye taraf­ tar değildir: «Garbın dühat-ı ede­ binden (edebiyat dâhileri) bizim fakir edebiyatımız nasıl müstağni olablür.»

Tam İstanbul ağzı ile şiir yaz­ mak şerefi, bilhassa M. A kif e na- sîb oldu. Konularında realist bir romancı kadar müşahedesi olan Akif, dilde tam bir türkçüdür. Kocası sürgüne götürülürken ca­ nı yanan bir mahalle kadınının şu beddualı küfürleri ne kadar ha­ yatın kendisidir:

— «Sürün!» demiş ona şevketli­ nin iradesi var.

Sürüm sürüm siiriinüo tez zaman­ da alçaklar! Yılan bakışlı şebek, bir balan şu­

nun gözüne! Kazık boyundan utan... Tû! herif senin yüzüne Sakın mahallede erkek bırakma­

yın götürün, Sayıyla vermediler, öyle, posta posta sürün! Akif, şürde realisttir, hayal pe­ şinde koşmak istemez:

Hayır hayal ile yoktur benim alış verişim inan ki her ne demişsem görüp de

söylemişim Şudur cihanda benim en beğendi­ ğim meslek Sözüm odun gibi olsun, hakikat olsun tek. (Safahat, sh. 190, 1944, İst) Denilebilir ki hemen hemen hiç bir Türk şairi A kif in en temiz bir türkçe ile edebiyatımıza getirdi­ ği kuvvetli, realist, canlı tasvire ve tabiî muhavereye yaklaşama­ dı:

Aşağıdaki mısralar Neclt çölle­ rini, bize oranın ateşini hissettire­ cek bir kudrette tasvir etmektedir: Nâr-ı beyzâ mı nedir, öğle zama­

nında güneş, Tepesinden döküyor beynine âfâ'- kın ateş. O güzel sine, o çöl, şimdi ne kor­ kunç oluyor: Bir cehennem kİ uzanmış, dili çıkmış soluyor. Aynı zamanda çölün ruhunu, mânasını ve âhengini tek mısrada gözlerimiz önüne sermektedir:

«Şu çöl dedikleri aylarca bitme­ yen nakarat.» Kırışık bir alnı, yine en mahir bir şekilde ve en derin hatlarla tek mısraın içine sıkıştırır: «Sonra, hendekler açılmış gibi

kat kat bir alın.» İçtimai hayatımız ve devreleri­ miz gerek görünüşü, gerek psiko­ lojisi ile en canlı ve manidar bir şekilde Akif tarafından tasvir edildi, ikinci Meşrutiyetin ilânın­ da Istanbulun hali:

Bir de İstanbul» geldim kİ bütün çarşı pazar Nâradân çalkanıyer, öyle ya hür­ riyet var! Zurnalar şehrin ahalisini takmış

peşine, Yedisinden tutarak tâ dayanın

yetmişine! Ötüyor her taşın üstünde birer

dilli düdük, (Devamı 4 üncüde)

(2)

Mehmet Akif i anarken

(Baş tarafı 3 üncüde) ı Bu mısralardaki dal dal yemeni, Dinliyor kaplamış etrafını yüzler- çifte ezanlar, yazma seccadeler, ce hödük!, kıbleye doğrulma, âmin çekme, Kim ne söylerse hemen el vurup ' Hakka arzedilen niyaz, cıllığı çık- alkışlanacak: j mış minder diyebilmek için Akif — Yaşasın! Jgibi her çeşit Türkçeye gayet iyi

vâkıf ve âşinâ olmak icap eder. — Kim yaşasın?

— Ömrü olan! — Şak! şak! şak!

Akif, muhaverenin de en canlı, en tabiî ve en sanatkârane örne­ ğini vermiştir. Şu enfiye çekme ve çay getirtme konuşmasına ba­ kın:

— Hele bir çek bakalım! — Sen de bizimkinden çek! Hani çay gelmedi yahu?

— Ay unuttuk gerçek. Gitme, seslen, yalınız, nerde Emin

yok mu? — Emin!

Nerdesin? Baksana, çay demliye- ceklerdi demin. — Demlemişler, baba

— Sen gelsene oğlum buraya. El öperlerdi, unuttun mü?

— Hayır. — Oldu mu ya — Demin öptümdü baba.

— Öptün mü, git öyleyse hadi. Hele yarabbi şükür çay da nihayet

geldi. «Akif, divan Türkçesinden, ev ve sokak Türkçesine kadar, Türk- çenin her çeşidini biliyordu» (Mehmet Akif, Mithat Cemal Sh. 417).

Safahat şairi, aym zamanda is­ tiklâl marşımızın da şairidir. Aki-» fin karakterini açıkça anlatmak bakmamdan istiklâl marşının n a l sil ve hangi şartlarla yazıldığın» kısaca belirtelim:

Akif, istiklâl marşını yazmayı, o zamanki Millî Eğitim Baltan} Hamdullah Suphiden ancak bis şartla kabul etti. O da para alma­ mak şartı ile.

Hamdulah Suphi bu münase­ betle 5 Şubat 1921 de Akife aşa­ ğıdaki mektubu gönderdi:

«Pek aziz ve muhterem efen- dim,

istiklâl marşı için açılan müsa«- ¡bakaya iştirak buyurmamalarına daki sebebin izalesi için pek çok tedbirler vardır Asîl endişenizin icap ettirdiği ne varsa hepsini ya­ parız. Memleketi bu müessir t e l ­

kin ve teheyyüç vasıtasından mahrum bırakmamanızı rica va bu vesile ile en derin hürmet ve muhabbetlerimi arz ve tekrar ey­ lerim efendim.»

Hamdullah Suphinin Meclisteki sözleri:

«Halkın ruhunu ve heyecanını Mavi boncuk, oyanın türlüsü, d al. jfa(j e eden şiirler yazmaları içir» yemem; j şairlerimize müracaat ettik Hiç Yatsı bir hayli geçer, çifte ezanlar birisi para hakkında bir şey

söy-verilir; Yazma seccadeler artık yere boy

boy serilir, Doğrulur Kıbleye herkes, kılınır

şimdi namaz; Derken âmin çekilip arzedilir Hakka niyaz.

Çekilir altına bir cıllığı çıkmış minder.

lememiştir. Mehmet Akif bey ki para meselesinden kaçınan arka­ daşlarımızdan biridir. Yazmaktan kaçınması, bazılarının hatırına para gelir diye korkmasmdandır.»

Bunun üzerine Akif tarafından yazılan marş, Meclise gelmiş va büyük bir ekseriyetle kabul edil­ miştir. Bunu müteakip Konya milletvekili Refik Bey aşağıdaki sözleri söylemiştir:

«Milletin ruhuna tercüman olan işbu istiklâl marşının ayakta okun­ masını teklif ediyorum.»

«Hamdullah Suphi bey, istiklâl marşım kürsüde okudu. Azay-ı kiram, sürekli akışlar arasında a - yakta dinlediler.»

(Meclis zabıtlarından) Düşünce bakımından bazı hu­ suslarda Akiften ayrılabiliriz. Bu pek tabiîdir.

Fakat «Çanakkale Şehitlerine» isimli şiirile hamasî «Mahalle kah vesi» ile realist ve «Bülbül» gibi lirik şiirile edebiyatımıza en iyi örnekler veren Akif, değerini, ve büyüklüğünü ifadede güçlük çek­ tiğimiz faziletiyle, san’atiyle dai­ ma aramızda yaşıyor.

Mustafa BAYDAR

T ah a T o ro s Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Ana ve yan dallardaki yaprak koltuklarında poligerm (çok embriyolu) çeşitlerde 2-5, monogerm (tek embriyolu) çeşitlerde ise bir adet çiçeğin bir yumak şeklinde

• Sonuçtaki anlamlı rakama sayısı veriler arasında en az anlamlı rakam içerendeki kadar olmalıdır.... Kimya da ilk keşifler ve Dalton

Yenidoğan döneminden sonra sağ ventrikül hiperirofisi geri giderken siit çağmda inkomplet sağ dal bloku olarak yorumlanabilecek R' dalgalarının sıklığı, özelliği

Koroner bypass cerrahisinde sık olarak kullanılan sol intern mammarya arter'in (sol lMA) anomalileri, cerrahi.. tekniği ve sonuçları

Olgumuzun özgeçmişinde inmemiş testis olması nedeni ile testisin germ hücreli tümörlerinin inmemiş testiste tümör gelişme riski 50-150 kat fazla olup tek taraflı

Şu günler geçecek, bir gün neslinden olan bir arkadaşın kalbini kıracak, bir gün hiç sevmediğin biri medhiyeni yanlış yapacak, ve sana hiçbir kaari hitap etmezken

Aşılı ve aşısız domates çeşitlerine farklı gelişme dönemlerinde deniz yosunu gübresi uygulamalarının toplam ortalama meyve sayısı (adet) üzerine etkileri Çeşit

sısı eııı ıııe kaıılnıası