• Sonuç bulunamadı

26 ncı ölüm yıldönümünde:Üstad Ahmed Rasimden hatıralar, fıkralar...

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "26 ncı ölüm yıldönümünde:Üstad Ahmed Rasimden hatıralar, fıkralar..."

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

23 Eylül 1958

TT-TffG&t'

H A V

26

ncı ölüm yıldönümünde:

• •

Ustad

Ahm ed Ea si

hâtıralar, fıkralar...

R

AHMETLİ üstad, son za­ manlarında diline doladı­ ğı üç dileği ara sıra tek­ rarlıyor, bu dileklerinin yerine gelmesi için Tan­ rıya dua ediyordu. Biz de buna daha epeyce zaman lâzım oldu­ ğunu söylüyor ve bîzleri çok ü- zen bu sözlerden vazgeçmesini yalvarıyorduk. Bu üç dileği şun­ lardı:

1 — ölürken (Allah) demesi, 2 — Kendini bilmiyecek bir durumda can vermesi,

3 — Cenazesinin cuma günü gömülmesi.

Ahmed Rasim Beyin bu ön- duyusu, şaşılacak kadar yakın bir zamanda, gerçekleşti ve di­ leklerinin üçü de yerine geldi... üstad 23 Eylül 1932 Perşembe günü kendini bilmez bir halde ve (Allah) diye diye rahmete ka­ vuştu e ertesi 24 Eylül. 1932 Cu­ ma günü de Heybeliadada topra­ ğa verildi.

Yarım yüzyıla yakın bir za­ man, bir lokma ve bir hırka kar­ şılığı yurdda bilginin yükselme­ sine bütün gücü ile çalışan (Ah­ med Rasim) halk tarafından kıs­ kanacak kadar sevilmişti. Ha­ yalının hazan pek üzüntülü ge­ çen zamanları da olmuşsa da he­ men hemen ekseri vakitleri zevk ve neş’e içinde geçmiştir.

Üstadın geniş muhayyilesi o- na, zamanın olaylarına uygun nüktelerle dolu, öyle fıkralar ib da! ettirirdi ki okuduğumuz va kit kahkahalarımızı tutamaz, gül mekten katılırdık. Rahmetlinin her tarakta bezi olduğu için ma­ halle çapkınlıkları, Beyoğlu â- lemrî. çilingir sofralarile ilgili fıkralarını (Fuhş-u-Atik) gibi e- serlerinde toplamış ise de bun ların dışında bilhassa bir (Ma­ halle Baskını) fıkrası vardır ki, kendi başından geçtiği için, bu­ nu yazılarında açıklamamış ve yakın dostlarına anlatmıştır. Bu baskın hikâyesi hatırımda kaldı­ ğına göre galiba şöyle idi, bunu rahmetlinin ağzından dinleyelim: «Hey gidi gençlik hey!. Genç­ tim, daha evlenmemiştim bile.. Bir gün Direklerarası piyasasın­ da dolaşırken uzunca boylu, si­ yah çarşaflı, sol gerisinde siyahi bir halayık, genç olduğu keklik

olan bir hatun kişi ile karşılaş­ tım. Kaim siyah peçesini kaşla­ rına kadar şöyle bir sıyırdı aman Allah o iri kara gözleri, uzun kirpikleri, mahmur bakışları ile beni mest eden bu (Şirin eda) (*) bana başı ile takip etmekliğimi işaret etti. Onlar önde ben ar­ kada Şehzadebaşına doğru yürü­ meğe başladık. Tam Şehzade Se bili önünden sağa saptılar ben

Yazan: Muharrem GİRAY

de, arayı biraz açarak, arkala­ rından takibe başladım. Köşeyi dönerek Vefaya doğru yürüdü­ ler, ben de arkalarından, velha­ sıl konak yavrusu bir evin önün­ de durdular. Siyahi bacı elinde­ ki anahtarla sokak kapısını açtı, hanımefendi başı ile beni hafif­ çe selâmlayarak içeri girdi ve kapıyı kapadı. Bacı benim ar­ kamdan yürümeğe başladı

epey-c -epey-c ı ı c A i c u i f k . i 'i ı ı ı a j r c b ¿ y a n ı m a

yaklaşan bacı çetrefil türkçesiyle: — Bizi hanımına Selâm solâdi yassı vaktina beklio. Ben kaplı­ nın yanındaki combada seni bek-leyece...

Dedi ve uzaklaştı.

Kalbim halecan ve sevinçten duracak gibi oluyordu, buluşma vaktine daha dört buçuk beş saat vardı, bu uzun vakti nasıl ve ne­ relerde geçirecektim. Serseri­ ler gibi dolaştım durdum. Niha­ yet Sular karardı ve akşam oldu. Yatsı saat bir buçukta okunu­ yordu. Sevinç iştahımı da kapa­ mıştı, ne bir iki kadeh içebildim ne bir lokma bir şe.v yiyebildim. Vefa bozacılarının önüne geldi­ ğim vakit yatsı da okunmaya başladı, ben de yavaş yavaş eve yaklaştım. Kapıya geldim, etra­ fa bakındım, kimseler yok, cum­ badan:

— Kuçukunu bey kapı açık girsana..

Diye bir konuşma oldu. Bu, bacının sesi idi. Ben de açık du­ ran kapıdan içeri kaydım ve ka­ pıyı kapadım. İçerisi kaytan fi­ tilli bir idare lâmbasının verdiği pek az aydınlıkla yarı karnalık, kapının karşısında merdiven var. Bacı idare lâmbasını alarak yol gösterdi. Yukarı çıktık. Mer­ diven başında bizim (Şirineda) beni karşıladı. Aman Allahım bu ne güzellik, bu ne endam, bizim sevgili gönüllere kundak sokan bir âfetmiş meğer. Temen- nalaştık ve sofadan odaya gir­ dik. Mükellef bir içki masası ha­ zırlanmış, ne ise edebiyat yap- mıyayım, dört beş saat süren o bezimi germa germden zor ayrıl­ dım.

iki gece sonra bu bezmi tek­ rarladık. Ben ne olur, ne olmaz, Şirineda dışarı çıktığı vakit, et­ rafı iskandil ettim. Arka taraf­ ta ufarak bir bahçe var fakat at­ lamak tehlikeli. Çok yüksek. Bi- tişik evin bahçesi büyük, lâkin oraya da atlanmaz. Bir basılırsak iş kötüye saracak. O akşam da güzel bir eğlentiden sonra gene paçayı kurtardık...

üçüncü gece biraz yedik iç- tik, bacı sofrayı henüz toplama­ mış, ben de soyunmamışlım kİ sokaktan mu’tad hilafı sesler gel­ meye, patırtılar olmaya başla­ dı. Fesimi, ceketimi aldım, aşağı­ ya indik, cumbalı odaya girdik, cumbadan sokağa şöyle bir ba­ kayım dedim ne göreyim önde mahalle imamı, arkasında bir e- linde büyük bir muşamba fe­ ner öteki elinde sopasile bekçi, daha arkada fesli, sarılkı, sakallı, bıyıklı, entarili, şamhırkalı ve ma lûm kılıkları ile mahalle tulum­ bacıları velhasıl bir sürü halk hep bizim kapıya toplanıyorlar. Ben plânımı hazırladım. Şirine- daya:

— Kapıyı mümkün mertebe geç açalım, sen bacıya tenbih et lıemen rakı ve meze takımla­ rını gizlesin, ben sokak

kapısı-Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Her yönüyle kırılma konusuna da büyük bir derinlik kazandırdığı anlaşılan İbn el-Heysem, geliş açılarının kırılma açılarıyla olan bağıntıla- rının,

Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Özel Eğitim Bölümü Yüksek Lisans öğrencisi Tuncay ÇOLAK ile velisi bulunduğum Kilis Özel

Burada sayın arkadaşlarımıza eser hakkında bir fikir verebilmek için, yalnız İngiliz, Fransız, Ame­ rikalı, Alman, AvusturyalI, Belçikalı, Holândalı ve

de halen öğretim elemanı olarak görev yapan Levent Arşıray 1968 yılından buyana çeşitli Karma Sergilere eser vererek katılmıştır.. Kişisel Sergileri ve

[r]

Serbest bölgelerde faaliyette bulunmak isteyen bütün gerçek ve tüzel kişiler, Türkiye’de faaliyet gösteren firmaların bölgede şubeleri olacak kuruluşlar ara­ cılığı

V ALİ ve Belediye Reisi Gökayı’ın Boğaziçi hakkında çok miihlm bir karar almış olduğunu gazetelerde okudum; bundan sonra, Boğazın sahil kısmın­ da

Bu nedenle, Atatürk'ü tanıtmak için medyanın daha etkin davranması gerektiğini, televiz­ yonlarda Atatürk konulu belgesellerin daha sık yayınlanmasını