• Sonuç bulunamadı

Transseksüalizm tanılı karşı cins hormon replasman tedavisi alan bireylerin metabolik parametrelerinin retrospektif incelenmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Transseksüalizm tanılı karşı cins hormon replasman tedavisi alan bireylerin metabolik parametrelerinin retrospektif incelenmesi"

Copied!
73
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C

EGE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ

İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI

TRANSSEKSÜALİZM TANILI KARŞI CİNS HORMON REPLASMAN TEDAVİSİ ALAN BİREYLERİN METABOLİK PARAMETRELERİNİN

RETROSPEKTİF İNCELENMESİ

UZMANLIK TEZİ

Dr. Pınar TEZEL

TEZ DANIŞMANI

Prof. Dr. L. Füsun SAYGILI

İZMİR Ekim 2020

(2)

ii

TEŞEKKÜR

Uzmanlık eğitimimin ilk gününden itibaren hep yol gösterici olan, hiçbir zaman ilgi ve desteğini esirgemeyen değerli hocam İç Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı

Sayın Prof. Dr. Selahattin Fehmi AKÇİÇEK’ e,

Tez çalışmamda ve uzmanlık eğitimimin diğer aşamalarında her zaman yardımcı ve öğretici olan, akademik vizyonu ve deneyimleri ile aydınlatan, mesleğine olan saygısı ve değer

yargılarıyla her zaman kendime örnek aldığım danışman hocam Sayın Prof. Dr. L. Füsun SAYGILI’ ya

Tez sürecimde bilgi ve deneyimleri ile yoluma ışık tutan Sayın Doç. Dr. Banu ŞARER YÜREKLİ’ ye

Uzmanlık eğitimim süresince beni meslek hayatına hazırlayan tüm hocalarıma,

Beraber bir ekip olarak çalıştığımız asistan arkadaşlarım, hemşirelerimiz ve sağlık personellerimize,

Tezimin hazırlık sürecindeki yardımları için endokrinoloji poliklinik sekreteri Gülizar Efe’ye

Bu tezin ortaya konma aşamaları da dahil olmak üzere tüm asistanlığım boyunca yanımda olduğunu hep hissettiren Dr. Sadettin DOLAR’ a

Dostlukları ile bana güç veren sevgili Dr. Dilşah BAŞKOL ve Dr. Tugay ELİK’ e ,

Tanımaktan ve beraber olmaktan çok keyif aldığım, asistanlık sürecimi güzel kılan Uz. Dr. Damla GÜNENÇ, Uz. Dr. Cansu BULUT, Uz. Dr. Gözde DALKILINÇ

ve Dr. Müge YILMAZ’ a

Hayatın bana en güzel hediyesi olan canım kardeşim Fatih TEZEL’ e

Beni yetiştiren, sonsuz özveri ile bugünlere getiren, kıymetli anne ve babama,

Teşekkürlerimle.. Dr. Pınar Tezel

(3)

İÇİNDEKİLER TABLOLAR DİZİNİ ... ii ŞEKİLLER DİZİNİ ... iii KISALTMALAR DİZİNİ ... iv ÖZET ... v 1.GİRİŞ VE AMAÇ ... 1 2.GENEL BİLGİLER ... 2 2.1.TANIM ... 2

2.1.1. Biyolojik Cinsiyet, Cinsel Kimlik, Cinsel Yönelim Kavramları ... 2

2.1.2. Cinsiyetinden Hoşnutsuzluk, Transgender/Transseksüel Terimleri ... 2

2.2.TRANSSEKSÜALİZMİN ETYOLOJİSİ ... 3

2.3.EPİDEMİYOLOJİ VE SIKLIK ... 4

2.4. TARİHÇE ve TANI ... 5

2.5. CİNSİYET DEĞİŞİM SÜRECİNE MULTİDİSİPLİNER YAKLAŞIM ... 6

2.6. TRANSSEKSÜEL BİREYLERDE HORMON TEDAVİSİ ... 8

2.6.1.Transseksüel Bireylerde Hormon Tedavisinin Etkisi ve Amacı ... 8

2.6.2.Transseksüel Bireylerde Hormon Tedavisinin Başlangıcı... 9

2.6.3.Transseksüel Bireylerde Kullanılan Hormon Rejimleri ... 10

2.6.4.Trans Bireylerde Hormon Tedavisinin İzlemi ... 12

2.6.5. Hormon Tedavisinin Etkileri ... 13

2.6.6.Hormon Terapisinin Olası Yan Etkileri ... 16

3.MATERYAL METOD ... 18

3.1.Hastaların Seçilmesi ve Çalışma Tasarımı ... 18

3.2.İstatistiksel Analiz ... 18

4.BULGULAR ... 19

5.TARTIŞMA ... 50

6. SONUÇ... 58

(4)

ii

TABLOLAR DİZİNİ

Tablo 1: ICD-10 Transseksualizmin (F64.0) tanı kriterleri Tablo 2: Cinsiyet Değişim Sürecine Multidisipliner Yaklaşım

Tablo 3: Trans Bireylerde Hormon Replasman Tedavisine Başlama Kriterleri Tablo 4: Trans Erkeklerde Kullanılan Hormon Rejimleri

Tablo 5: Trans Kadınlarda Kullanılan Hormon Rejimleri

Tablo 6: Maskülizan Hormonların Trans Erkekler Üzerindeki Etkileri Tablo 7: Feminizan Hormonların Trans Kadınlar Üzerindeki Etkileri Tablo 8: Hormon Tedavisi ile Gelişebilecek Yan Etki Riskleri

Tablo 9: Bireylerin Cinsel Kimliklerine Göre İlk Başvuru Yaşı Dağılımları Tablo 10: Bireylerin Eğitim Düzeyleri

Tablo 11: Bireylerin Çalışma Durumları Tablo 12: Bireylerin Takip Süreleri Tablo 13: Bireylerin Yaş Dağılımları Tablo 14: Trans Erkeklerin Takip Süreci

Tablo 15: Trans Erkeklerde Hormonların Etki Zamanı

Tablo 16: Trans Erkeklerde Hormon Tedavisi ile Metabolik Parametrelerin Değişimi Tablo 17: Trans Erkeklerde Hormon Tedavisi Hematolojik Parametrelerin Değişimi Tablo 18: Trans Erkeklerde Sigara Kullanımının Hemoglobin Değişimine Etkisi Tablo 19: Trans Erkeklerde Hormon Tedavisi Sonrası Saptanan Yan Etkiler

(5)

iii

ŞEKİLLER DİZİNİ

Şekil 1: Tüm Başvuruların Cinsel Kimliklerine Göre Dağılımı Şekil 2: Bireylerin Başvuru Yıllarına Göre Dağılımı

Şekil 3: Çalışmaya Dahil Edilen Bireylerin Cinsel Kimliklerine Göre Dağılımları

Şekil 4: Trans Erkeklerde Hormon Tedavisi ile Karaciğer Fonksiyon Testlerinin Değişimi Şekil 5: Trans erkeklerde testosteron preparatına göre AST ve ALT Değişiklikleri

Şekil 6: Trans erkeklerde testosteron preparatına göre ALP ve GGT Değişiklikleri Şekil 7: Trans Erkeklerde Hormon Tedavisi ile Kreatinin Değişimi

Şekil 8: Trans Erkeklerde Testosteron Preparatına Göre Kreatinin Değişimi Şekil 9: Trans Erkeklerde Hormon Tedavisi ile Lipid Parametrelerinin Değişimi Şekil 10: Trans Erkeklerde Testosteron Preparatına Göre Total Kolesterol Değişimi Şekil 11: Trans Erkeklerde Testosteron Preparatına Göre Trigliserid Değişimi Şekil 12: Trans Erkeklerde Testosteron Preparatına Göre LDL Değişimi Şekil 13: Trans Erkeklerde Testosteron Preparatına Göre HDL Değişimi

Şekil 14: Trans Erkeklerde Hormon Tedavisi ile Açlık Kan Glukozunun Değişimi Şekil 15: Trans Erkeklerde Testosteron Preparatına Göre TSH Değişimi

Şekil 16: Trans Erkeklerde Testosteron Preparatına Göre Ft4 Değişimi Şekil 17: Trans Erkeklerde Hormon Tedavisi ile Kalsiyum Değişimi Şekil 18: Trans Erkeklerde Hormon Tedavisi ile SHBG Değişimi

Şekil 19: Trans Erkeklerde Testosteron Preparatına Göre Total Testosteron Değişimi Şekil 20: Trans Erkeklerde Testosteron Preparatına Göre Östradiol Değişimi

Şekil 21: Trans Erkeklerde Testosteron Preparatına Göre Hemoglobin Değişimi Şekil 22: Trans Erkeklerde Testosteron Preparatına Göre Trombosit Değişimi Şekil 23: Trans Erkeklerde Testosteron Preparatına Göre Trombosit Değişimi

(6)

iv

KISALTMALAR DİZİNİ

DSM V: Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve istatistiksel El Kitabı - 5 FtM: Female To Male / Transseksüel erkek birey / Trans erkek

MtF: Male To Female / Transseksüel kadın birey / Trans kadın WPATH: Dünya Profesyonel Transseksüel Sağlığı Birliği ICD-10: Hastalıkların Uluslararası Sınıflaması-10

HRT: Hormon Replasman Tedavisinin GnRH: Gonadotropin salgılayan hormon HDL: Yüksek yoğunluklu lipoprotein LDL: Düşük yoğunluklu lipoprotein LH: Luteinleştirici hormon

FSH: Folikül uyarıcı hormon

SHBG: Seks Hormonu Bağlayıcı Globulin AST: Aspartat Aminotransferaz

ALT: Alanin Aminotransferaz TSH: Tiroid stimüle edici hormon Ft4: Serbest T4 hormonu

PKOS: Polikistik over sendromu

(7)

v

ÖZET

Giriş ve Amaç: Transseksüalizm tanılı bireylerde cerrahi ve hormonal prosedürlerle

karşı cinsiyet özellikleri geliştirilmesi temel prensiptir. Trans bireylerin hormon tedavisi endokrinologların çok önemli bir rol oynadığı multidisipliner bir yaklaşımı gerektirir. Hormon tedavisinin, kısa ve orta vadede kabul edilebilir derecede güvenli olduğunu, endişe duyulan etkilerin suprafizyolojik dozlarda ortaya çıktığını gösteren çalışmalar olmakla birlikte ; transseksüel bireylerin hormon tedavisinin sağlanmasında ve takibinde yeterli bilgi ve deneyimin olmaması sağlık hizmetlerinin önünde bir engeldir.

Gereç ve Yöntem: 2010-2020 yılları arasında Ege Üniversitesi Hastanesi Endokrinoloji Bilim Dalı Polikliniğine başvurmuş ve transseksüalizm tanısı ile hormon replasman tedavisi başlanmış bireyler dahil edilmiştir. 326 dosya retrospektif olarak

taranarak, 167 bireyin analizleri yapılmıştır. Bireylerin hormon tedavisine başlamadan önceki metabolik parametreleri ile hormon tedavisi sonrası 3-6.ay , 1. yıl ve 2.yıl takiplerindeki metabolik parametreleri karşılaştırılmıştır.

Bulgular: Endokrinoloji kliniği başvurusu yapıp hormon tedavisi başlanan trans

bireylerin %51’i takibe devam etmiştir. Bu bireylerin de %95 ini trans erkek bireylerin

oluşturduğu görülmüştür. Trans erkeklerde hormonların metabolik parametreler üzerine etkisi incelenmiştir. Lipid parametreleri açısından zaman bağımlı olarak incelendiğinde, 2 yıllık takipte total kolesterol değeri artmıştır ancak bu artış istatistiki olarak anlamlı bulunmamıştır (p>0.05). Trigliseridde bazal değer ile her üç takipte saptanan değeri karşılaştırılmış ve 3-6.ay, 1.yıl , 2. yıl takiplerinde bazal değere göre anlamlı bir artış saptanmıştır (p<0.05). LDL artışı hormon öncesi ile 1. yıl ve hormon öncesi ile 2. yıl arasında anlamlı olarak bulunmuştur (p<0.05). HDL ise hormon öncesi ile 1.yıl, hormon öncesi ile 2.yıl arasında anlamlı olarak azalmıştır (p<0.05). Hormon kullanımının iki yıllık izlemde karaciğer fonksiyon testlerinden AST,ALT,GGT üzerinde istatistiki anlamlı değişime yol açmadığı görülmüştür. ALP üzerinde ise bazal değerler ile 1.yıl izlemi arasındaki değer arası fark anlamlı bulunmuştur. Kreatininin bazal değerler ile kıyaslanmasında 1.yıl hariç her üç takip zamanında da istatistiki olarak anlamlı olarak arttığı görülmüştür (p<0.05). Hemoglobin değerindeki artış hormon öncesi ile 3-6.ay, 1.yıl ve 2.yıl arasında anlamlı bulunmuştur (p<0.05).

(8)

vi

Sonuç: Trans bireylerde hormon kullanımı başta lipid paneli olmak üzere metabolik

parametreler üzerinde etkili bulunmuştur. Hormon tedavisinin hemogram parametreleri ve metabolik parametreler üzerine olan etkisinin kardiyovasküler ve endokrinolojik

komplikasyonlar ile ilişkisi açısından ileri çalışmalar gerekmektedir.

Anahtar Kelimeler: Transeksualizm, trans birey, trans erkek, dislipidemi, metabolik, kardiyovasküler hastalık

(9)

vii

ABSTRACT

Background: It is the basic principle to develop opposite sex characteristics in

transsexual individuals by surgical and hormonal procedures. Hormonal therapy for transgender individuals requires a multidisciplinary approach. Endocrinologists play a big part in this process. Lack of sufficient knowledge and experience in the practice and follow-up of hormonal therapy for transgender individuals is an obstacle for healthcare services. In this study, it was aimed to show whether hormonal therapy has an effect on metabolic parameters in transgender individuals.

Mehtods: Outpatients who applied to the Ege University Faculty of Medicine

Department of Endocrinology and Metabolic Diseases between 2010 and 2020 and were started on hormone replacement therapy due to transsexualism were included in this study. 167 individuals were analyzed by scanning 326 files retrospectively. The metabolic

parameters of the individuals before starting hormone therapy were compared with the metabolic parameters in the 3-6th month, first year and second year after the initiation of hormone therapy.

Results: 51% of transgender individuals who applied to the endocrinology clinic

and started hormone therapy continued to follow up. It has been observed that 95% of these individuals are trans men. The effects of hormones on metabolic parameters in trans men have been examined. The alteration of lipid parameters was examined as time-dependent. During the 2-year follow-up, the total cholesterol value increased, but this increase was not statistically significant (p> 0.05). The value of triglyceride that before treatment and the values after treatment were compared. Accordingly, a significant increase was found in the 3-6th month, 1st year, and 2nd year compared to the basal value (p <0.05). LDL (low-density lipoprotein) values were found to be significantly increased between before hormone therapy and 1st year, and between before hormone therapy and 2nd year (p <0.05). HDL (high-density lipoprotein) values were found to be significantly decreased between before hormone therapy and 1st year, and between before hormone therapy and 2nd year (p <0.05). In addition, the liver function test was evaluated. AST (aspartate aminotransferase), ALT (alanine aminotransferase), and GGT (gamma-glutamyl

transferase) values were not found to be statistically significant during the two-year follow-up of hormone therapy. ALP (alkaline phosphatase) was found to be increased significantly between before treatment and 1st-year follow-up (p <0.05). The creatinine levels in the

(10)

3rd-viii 6th month, 1st year, and 2nd year were compared with the baseline values. Creatinine levels were found to be increased compared to the basal value all three times. This result was found to be statistically significant (p <0.05). In addition, the increase in hemoglobin value compared with baseline level and 3-6th months, 1st year, and 2nd-year levels were found to be statistically significant (p <0.05).

Conclusion: Further studies are required to evaluate relationship between the effects

of hormone therapy on metabolic parameters and complications of cardiovascular and endocrinological.

Keywords: Transsexual; transgender person; female to male; dyslipidemias;

(11)

1.GİRİŞ VE AMAÇ

Transseksüalizm kişinin bedensel özelliklerine göre doğumda atanmış cinsiyete ait hissetmeyerek farklı bir cinsiyet kimliğini benimsemesi durumudur. Bu duruma sahip kimseleri tanımlamak için “trans birey” ifadesi kullanılır ve bu durum cinsel yönelimden tamamen bağımsız bir olgudur. Son yıllarda hem toplumda hem de bilim dünyasında bu

kavramın anlaşılmasına yönelik bir ilgi artışı vardır. Bu konuda dünyada ve ülkemizde sağlık kuruluşlarına başvuran kişi sayısı arttıkça sağlık profesyonellerinin konu hakkında bilgi ve deneyim edinmesi ihtiyacı da artmaktadır.

Şu anda ICD-10 da “cinsiyet kimliği bozuklukları” tanı kategorisinin bir parçası olarak transseksüalizm yer almaktadır. Transseksüalizm tanısı ruh sağlığı uzmanları tarafından konulan bir tanı olup , tanı sonrası hormonal ve cerrahi prosedürlerle izlenen bireylerin fenotipik ve metabolik değişimleri konusunda yakın endokrinolojik takip gerekmektedir. Trans bireylerin hormon replasman tedavisi (HRT) endokrinologların çok önemli bir rol oynadığı multidisipliner bir yaklaşımı gerektirir.

Trans erkeklerde kullanılan testosteron preparatlarının eritrositoz, lipid

parametrelerine bozulma, karaciğer hasarı yapması ihtimali ; trans kadınlarda ise östrojen ve antiandrogen tedavi ile tromboembolik hastalık, serebrovasküler hastalık, şiddetli migren baş ağrıları, hiperlipidemi ve karaciğer fonksiyon testlerinde bozulma görülmesi ihtimali bu preparatların kullanımında klinisyenleri endişelendiren durumlardır. Her iki cinsiyet hormon kullanımının da hormon duyarlı tümörleri ve kardiyovasküler hastalıkları tetikleyebileceği yönünde endişeler bulunmaktadır.

Hormon tedavisinin, kısa ve orta vadede kabul edilebilir derecede güvenli olduğunu, endişe duyulan etkilerin suprafizyolojik dozlarda ortaya çıktığını gösteren çalışmalar olmakla birlikte; trans bireyler ile ilgili yapılmış uzun süreli ve kontrollü çalışmalara ihtiyaç vardır.

Bu çalışmada, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Endokrinoloji kliniğine 2010-2020 yılları arasında başvurarak transseksüalizm tanısı konulan ve hormon tedavisi başlanan bireylerin retrospektif olarak incelenmesi planlanmıştır. Dosya ve hastane

sistemindeki kayıtlı veriler kullanılarak demografik verileri, laboratuvar tetkikleri, aldıkları tedaviler ve tedavilere verilen yanıt, yan etki profili, fenotipik değişimlerin izlemleri kayıt altına alınarak kullanılan hormonların etki ve yan etkileri ile ilgili geniş çaplı bir

(12)

2

2.GENEL BİLGİLER 2.1.TANIM

2.1.1. Biyolojik Cinsiyet, Cinsel Kimlik, Cinsel Yönelim Kavramları

Biyolojik cinsiyet; kişinin kromozomu, iç ve dış üreme organları, hormonal yapısı, gonadlar ve ikincil cinsiyet karakterleri gibi doğumda atanan yapısal özelliklerinden oluşur.

Cinsiyet kimliği; kişinin bedenini ve benliğini belli bir cinsiyette algılamasıdır. Kişinin kendini hangi cinsiyetle özdeşleştirdiğine bağlı kişisel bir yaşantıdır (1).

Cinsel rol; toplum içinde bir kişinin cinsiyet kimliğini davranış, giyim, saç stilleri, ses veya vücut özellikleri aracılığıyla başkalarına iletme biçimidir (2).

Cinsel yönelim ise kişinin istek, duygu ve davranışlarının bir cinsiyete çekimidir (3).

2.1.2. Cinsiyetinden Hoşnutsuzluk, Transgender/Transseksüel Terimleri

Cinsiyetinden hoşnutsuzluk (cinsiyet disforisi) kavramı; kişinin hissettiği veya dışa vurduğu cinsiyeti ile doğumda atanan cinsiyeti arasında belirgin uyumsuzluk bulunması ve bu uyumsuzluktan kaynaklı önemli derecede rahatsızlık olarak tanımlanmıştır. Bu kavram ilk kez Amerikan Psikiyatri Briliği Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı’nın beşinci baskısında (DSM-V) kullanılmıştır (4) (2013) DSM-V ten önceki 3. ve 4. Baskılarda

“Cinsiyet Kimliği Bozukluğu” olarak adlandırılan patolojik bir durum olarak tanımlanmaktaydı (5) .

Transgender terimi doğumda atanan cinsiyeti ile hissettiği cinsiyeti arasında belirgin uyumsuzluk bulunan bireyleri ifade eder (6). Transgender terimi transseksüel bireyleri

kapsamanın yanında; kendilerini her iki cinsiyetli yada cinsiyetsiz olarak ifade eden non-binary (gender queer) denen grubu, toplum tarafından karşı cins olarak kabul edilen

kıyafetleri eğlence veya moda amacıyla giyen drag king / queenleri ve akışkan cinsiyet yada üçüncü cinsiyet gibi tanımlamaları da barındıran geniş kapsamlı bir terimdir (2) .

Transseksüel terimi ise biyolojik cinsiyeti ile ilişkili özelliklerden rahatsız olmasının yanında kendisini karşı cinsiyette algılayan ve karşı cinsin cinsiyet özelliklerine sahip olmak isteyen , bu amaçla hormonoterapi ve/veya cerrahi tedavi almış/almakta olan bireyleri tanımlamak için kullanılır(3,4). Bu kişiler daha sık olarak “transseksüel birey / trans birey” olarak adlandırılmaktadır.

Transseksüel erkek ; doğumunda biyolojik olarak kadın olarak atanan ancak

(13)

3 da tercih edilmektedir. Tıbbi literatürde “Female To Male (FtM)” en yaygın kullanım

şekillerindendir.

Transseksüel kadın ; doğumunda biyolojik olarak erkek olarak atanan ancak kendilerini kadın olarak tanımlayan kişilerdir(7). Yaygın kullanım olarak “trans kadın” kullanımı da tercih edilmektedir. . Tıbbi literatürde “Male To Female (MtF)” en yaygın kullanım şekillerindendir.

2.2.TRANSSEKSÜALİZMİN ETYOLOJİSİ

Transseksüalizmi anlayabilmek için tıp profesyonelleri uzun yıllardır psikiyatrik, hormonal ve nörolojik çalışmalar yapmaktadırlar.

Endokrinolojik çalışmalarda transseksüel ve transseksüel olmayan bireyler arasındaki hormon düzeyleri arasında fark saptanmamıştır(8). Bununla birlikte, cinsiyet hoşnutsuzluğu olan çoğu kişide bir cinsel gelişim bozukluğu olmamasına rağmen, hormonların cinsiyet kimliğinde oynadığı rol hakkında fikir sahibi olmamıza yardımcı olan bazı çalışmalar vardır. Androjen reseptörünü kodlayan gende tekrar eden polimorfizmlerin transseksüel kadınlarda varlığını bildiren çalışmalar vardır (9,10). Hamile anne tarafından alınan ilaçlarla ilişkili düşük androjen seviyelerinin, artan cinsiyet disforisi insidansı ile ilişkilendirilmeye

çalışılmıştır(11). Virilize konjenital adrenal hiperplazili 46,XX yetişkin bireylerin çoğu bir kadın cinsiyet kimliği bildirmiş olsa da, transseksüalizm yoğunluğunun bu grupta genel popülasyona göre fazla saptandığını gösteren çalışmalar vardır(12-14). Doğum öncesi androjen maruziyetinin cinsiyet kimliğinden ziyade cinsiyet davranışını ve cinsel yönelimi etkileme olasılığının daha yüksek olduğunu gösteren çalışmalar (15,16) olsa da , cinsel kimlik gelişiminde doğum öncesi / doğum sonrası androjenlerin de bir rolü olduğu hipotezi devam etmektedir.

Etyolojiye yönelik yapılan çalışmalarda transseksüalizmin kalıtımsallığını araştıran çalışmalar da bulunmaktadır. Transseksüel ikizlerde yapılan bir çalışmada 23 monozigotik ikizde cinsiyet kimliği bozukluğu için % 39.1 uyumluluk oranı saptandı, ancak bunun yanında 21 aynı cinsiyetten dizigotik ve 7 karşı cins dizigotik ikiz çiftte aynı durum gözlenmedi(17). Çok sayıda çalışma ile cinsiyet hoşnutsuzluğu ile ilişkili spesifik genler belirlenmeye çalışsa da, bu çalışmalar tutarsızdır ve güçlü bir istatistiksel öneme sahip değildir (9,10,18-20).

Nöroanatomik olarak beyin yapısına odaklanan bir araştırma, cinsiyet hoşnutsuzluğu olan ve hormon terapisi alan kişilerin beyin yapılarının kontrol erkeklerinden ve dişilerinden

(14)

4 çeşitli şekillerde farklı olduğunu, ancak beyin yapılarında cinsiyetin tam olarak karşı cinsiyete dönmediğini göstermektedir (21).

Özetle ; genetik, endokrin ve nöroanatomik değerlendirme ile yapılan çalışmalar, cinsiyet kimliğinin biyolojik, çevresel ve kültürel faktörlerin karmaşık bir etkileşimini yansıttığı fikrini desteklemektedir(22-25).

2.3.EPİDEMİYOLOJİ VE SIKLIK

Erişkinlerde transseksüalizmin prevalansı net bir şekilde bilinmemektedir. DSM-V “cinsiyetinden hoşnutsuzluk” tanısı için doğumunda erkek biyolojik cinsiyetine sahip olanlarda %0,005-%0,014 arasında ve kadın biyolojik cinsiyete sahip olanlarda %0,002-%0,003 arasında yaygınlık bildirmektedir(26).

Cinsiyetinden hoşnutsuzluk durumunun erişkinlerdeki yaygınlığı ile ilgili Avrupa’da endokrinoloji ve cerrahi kliniklerinden alınan verilere dayandırılarak yapılan tahminlerde doğumunda erkek biyolojik cinsiyet özelliklerine sahip olanlarda 11.000’de 1, kadın biyolojik cinsiyet özelliklerine sahip olarak doğanlarda 30.000’de 1 olarak gösterilmiştir(4).

İsveç’te devlet kurumlarına cinsiyet statülerini yasal olarak değiştirmek için dilekçe veren kişilerin sayısını inceleyen 50 yıllık bir araştırmaya göre 1972 ve 2010 yılları arasında insidans trans erkeklerde 0.16'dan 0.42 / 100.000 / yıl' a ve trans kadınlarda 0.23'ten 0.73 / 100.000 / yıl'a (MF) önemli ölçüde artmıştır. En belirgin artış 2000 sonrasında

gerçekleşmiştir(27).

Dünya Profesyonel Transseksüel Sağlığı Birliği (WPATH) kadın transseksüellerin (FtM ) oranı 1/30.400 ile 1/200.000 arasında, erkek transseksüellerin (MtF) oranı ise 1/11.900 ile 1/45.000 arasında göstermektedir(28).

Verilerin değişkenliği çalışmaların yetersizliğinden ve bu çalışmalara hormon tedavisi ve/veya cerrahi tedavi almak üzere sağlık kuruluşlarına başvuran kişilerin dahil edilmesinden kaynaklanmaktadır.

Toplumda kendisini transseksüel olarak ifade eden kişilerin nüfus temelli yapılan araştırmalarda çok daha fazla olduğu bildirilmiştir (29-31).

(15)

5

2.4. TARİHÇE ve TANI

1800’lü yıllara kadar bir sapkınlık ve suç unsuru olarak görülen norm dışı cinsiyet davranışları, ilk kez bir psikiyatrist ve adli tıp uzmanı olan Krafft-Ebing tarafından bir psikopatoloji olarak tanımlanmış ve tıp dünyasında bu konu ele alınmaya başlamıştır(32).

Transseksüalizm kavramı ise ilk kez 1923 te bir endokrinolog olan Harry Benjamin tarafından kullanılmaya başlamıştır. 1935’te testosteronun bulunması ile etkin hormonal tedavi verilmeye başlanmıştır(25). 20.yüzyılın ikinci yarısında hormon kullanımı ve cinsiyet değişim operasyonları uygulanan kişiler basında yer almaya başlamıştır. Cinsiyet değişkenliği modern tarihte insanlar arasında biyolojik, psikolojik ve sosyolojik tartışmaların bir parçası olmuştur. 20. yüzyıl, yanlış bedene "hapsolmuş" şeklinde ifade edilen erkekler ve kadınlar için sosyal bir uyanışın başlangıcı olmuştur(33).

Bugünkü adı ile Dünya Transseksüel Sağlığı Profesyonel Birliği (WPATH) olarak bilinen Harry Benjamin Uluslararası Cinsiyet Disforisi Derneği Eylül 1979'da kuruldu. Dernek ruh sağlığı ve tıp uzmanlarına transseksüel kişilerin değerlendirilmesi ve tedavisi için genel yönergeler içeren ilk kılavuzu hazırlamıştır. Amacı mevcut tıbbi literatüre ve klinik deneyime dayanarak, endokrinologların psikiyatristler tarafından transseksüalizm teşhisi konan bireyler için güvenli ve etkili endokrin tedavisi sağlamalarına olanak tanımaktır (25,28).

Transseksüalizmin tanı sistemlerine ilk girişi 1980’de III ile olmuştur. DSM-III’te psikoseksüel bir bozukluk olarak değerlendirilmiş ve en az iki yıl fiziksel ve sosyal olarak cinsiyetini değiştirmeyle ilgili yoğun uğraşısı olan ve cinsiyetinden memnun olmayan bireyler için kullanılmıştır. 2013 te yayınlanan DSM-V te ise “bozukluk” kavramı

çıkarılmıştır ve cinsiyet hoşnutsuzluğu olarak tanımlanmıştır (26).

Bugün halen Hastalıkların Uluslararası Sınıflaması-10 (International Classification of Diseases- ICD-10) F64. tanı kodu ile Cinsiyet Kimlik Bozuklukları tanı kategorisinin bir parçası olarak transseksüalizm teşhisini içermektedir.

(16)

6

Tablo 1: ICD-10 Transseksualizmin (F64.0) tanı kriterleri

1. Karşı cinsiyetten biri gibi yaşama ve bu şekilde kabul edilme arzusu , genellikle ameliyat ve hormon tedavileri yoluyla vücudunu tercih edilen cinsiyetle mümkün olduğunca uyumlu hale getirme isteğinin eşlik eder

2. En az 2 yıldır ısrarla devam eden karşı cinsiyet kimliği

3. Bu bozukluğu açıklayacak başka bir mental, genetik, kromozamal bozukluğun olmaması

Her transseksüel birey yoğun bir cinsiyet hoşnutsuzluğuna sahip olmayabilir(6). Bazıları için fiziksel müdahaleye gerek kalmadan sosyal değişim yeterli olabilirken çoğu hormon tedavisi ve cinsiyet değişim operasyonu için sağlık hizmeti almak üzere başvurur (34).

2.5. CİNSİYET DEĞİŞİM SÜRECİNE MULTİDİSİPLİNER YAKLAŞIM

Cinsiyet değiştirme süreci hem süreci yaşayan kişi hem de sağlık hizmeti sağlayıcılarının iş birliği ile yürütülür.

Tedavi ekibi, transseksüel hormon terapisi konusunda bilgili bir endokrinolog, geçiş sürecinde yaşanabilecek ruh sağlığı endişeleri konusunda bilgili bir ruh sağlığı uzmanı ve transseksüel bireyler için uygun bakım sağlayabilecek bir birinci basamak sağlık hizmeti sağlayıcısını içermelidir(25).

Transseksüalizm tanısı günümüzde DSM-V tanı kriterleri esas alınarak konulan psikiyatrik bir tanıdır. Takip sürecinde psikiyatrik sürece ek olarak cerrahi işlemler ve hormonal prosedürlerle karşı cinsiyet özellikleri geliştirilmesini esas alan, multidisipliner bir yaklaşım gerekir(7). Bu yaklaşımda endokrinologların rolü kritiktir.

Adolesanlarda cinsiyet değiştirici hormon tedavisi klinik deneyimlere ve hastanın bireysel özelliklerine göre zaman zaman uygulansa da rutinde önerilmemektedir. Tanner Evre G2 / B2 olup cinsiyet hoşnutsuzluğu olanların gonadotropin salgılayan hormon agonistleri (GnRH) ile puberte baskılanarak tedavi edilmesi önerilmektedir (25,28).

Güncel kılavuzlar referans alınarak hazırlanan tabloda sürecin yönetiminde pek çok farklı alan ile ilgilenen tıp profesyonellerinin iş birliğinin gerekliliğini görmekteyiz. (tablo 2)

(17)

7

Tablo 2 : Cinsiyet Değişim Sürecine Multidisipliner Yaklaşım

Prepuberte Erken puberte Geç puberte Erişkin

Genel Yaklaşım

Mahremiyete saygılı, özgüvenli ve yargılayıcı olmayan bir yaklaşım Hastanın kendisi için seçtiği isim ile hitap etmek

Hastanın hedeflerini ve tedavi amaçlarını belirlemek

Hastanın psikososyal geçmişini, cinsiyet deneyimlerini, pozitif sosyal destek ve saldırıya uğrama riskini detaylandırmak

Ruh sağlığı

Mental hastalık ve psikotrop ilaç kullanımını sorgulamak Eğer hasta isterse aile üyeleri ile ilişkide yardımcı olmak DSM-V tanı kriterlerine göre tanı koymak

Danışmanlık ve psikoterapi Puberte baskılama ve puberte indüksiyonu Pediatrik endokrinologlar tarafından GnRH analoğu başlanması ve takibinde puberte indüksiyonu

Takip: Klinik ve laboratuvar takip

Spesifik cinsiyet değişim süreci yaklaşımı

Cinsiyet hoşnutsuzluğunun devamlı ve tutarlılığını değerlendirmek

Sosyal uyum açısından güvenli bir sosyal çevre varlığından emin olmak Karşı cins hormon replasman tedavisi başlatmak

Eğer daha önce hormon tedavisi varsa köprüleme tedavisi ile uygun medikal tedaviye geçmek Takip; istenen etki ve yan etkiler, laboratuvar bulguları, DEXA

Cerrahi operasyonlar, ses operasyonlar

Üreme sağlığı

Aile planlaması ve kontraseptif yöntemler hakkında bilgilendirme

Cinsel yolla bulaşan hastalıklar açısından takip Menstruasyonun baskılanması

Doğurganlığın korunması ve yapay üreme teknolojisi açısından yönlendirme

Koruyucu hekimlik

Kardiyovasküler hastalıklar, obezite, hipertansiyon, diyabet, hiperlipidemi açısından takip

Mevcut anatomiye uygun olarak olası kanserler açısından takip Kemik mineral dansitesi görüntüleme

(18)

8

2.6. TRANSSEKSÜEL BİREYLERDE HORMON TEDAVİSİ

2.6.1.Transseksüel Bireylerde Hormon Tedavisinin Etkisi ve Amacı

Birçok kesitsel çalışmada uyum bozuklukları, depresyon, anksiyete gibi affektif bozuklukların bu kişilerde yaygın olduğu gözlenmiştir (35,36). Aynı yaş ve cinsiyet grubu ile karşılaştıran bir çalışma, anksiyete bozukluklarının transseksüel bireyler arasında üç kat daha yaygın olduğu gösterilmiştir (37). Transfobik davranışlara maruz kalma, toplumsal ilişkilerde problemler, mevcut durumdan kaynaklı düşük özsaygı transseksüel bireylerde ruh sağlığı bozukluklarının tetikleyicisidir (37,38). Ancak toplumda cinsiyet kimliği ile uyumlu görünüme sahip olmak için fiziksel değişim isteği olan transseksüel bireylerde ise duygu durum bozukluklarının en güçlü tetikleyicisi hormon tedavisi alamamak olarak

gösterilmektedir (1, 37, 39). Avrupa’da yapılan birçok çalışmada hormon tedavisine

ulaşabilen transseksüel bireylerin anksiyete ve depresyon düzeylerinde önemli ölçüde azalma saptanmıştır (40-43). Hormon tedavisi ile fiziksel değişim sağlandıkça ruhsal olarak iyilik hali izlenmektedir (1). Hormon tedavisinde temel amaç bu bireylerin ruhsal ve fiziksel iyilik halini sürdürebilmesini sağlamaktır.

Hormonal tedavide temel ilke, kişinin cinsiyet kimliğiyle uyumlu olan hormon düzey ve etkilerini mümkün olduğunca sağlamaktır.

Bu iki temel prensip ile sağlanır:

1-Bireyin genetik / gonadal cinsiyeti tarafından belirlenen endojen seks hormonu salgılanmasını baskılamak

2-Bireyin onayladığı cinsiyet kimliği ile uyumlu olacak şekilde normal aralıkta seks hormonu seviyelerini korumak (6, 25, 44).

Ancak trans bireylerin bazıları hormonal müdahalelerle tam bir erkekleşme veya dişileşme elde etmek isteyebilirken, bazılarının yalnızca biraz daha maskulen / feminen bir görünüm elde etmek veya cinsiyet disforisinin semptomlarını hafifletmeye yetecek düzeyde hormon isteyebileceği unutulmamalıdır (44).

(19)

9

2.6.2.Transseksüel Bireylerde Hormon Tedavisinin Başlangıcı

Tedaviye başlamadan önce hormon tedavisini sağlayan hekim tarafından iyi bir

değerlendirme yapılmalıdır. Hastanın sağlık geçmişi, fizik muayenesi, risk değerlendirmesi ve gerekli laboratuvar testleri iyi değerlendirilmiş olmalıdır (28).

Tablo 3: Trans Bireylerde Hormon Replasman Tedavisine Başlama Kriterleri

1.Süreklilik gösteren cinsiyet hoşnutsuzluğu

2.Karar ve tedavi için bilinçli bir şekilde onay verebilme kapasitesi

3.Ülkeler için değişkenlik gösterebilen reşit olma kriterleri (eğer daha gençse adolesanlar için olan önerileri izlemek gerekir)

4.Ruh sağlığı açısından uygun ve tam bir değerlendirme yapılmış olması

*WPATH Standards of Care. Int. J. Tansgenderism referans alınmıştır.

Hormon tedavisine başlanırken bireyi çeşitli tedavi türlerinin (hormonal / cerrahi ve hormonal olmayan) olanakları , sınırlamaları ve yan etkileri hakkında bilgilendirmek ve tıbbi tedavi istendiğinde gerçekçi olmayan yüksek beklentileri önlemek için doğru bilgiler

sağlayarak hastanın onayını almak tıp profesyonellerinin primer sorumluluğudur. Tıbbi müdahalelerin olumsuz psikolojik, sosyal ve medikal sonuçlara yol açıp açmayacağının değerlendirilmesi ve ayrıca hormon tedavisinin doğurganlık üzerine etkisi, doğurganlığı koruma yöntemlerinin detaylı bilgilendirme ile sunularak birlikte değerlendirilmesi de bu sorumluluğun esaslarındandır(25).

(20)

10

2.6.3.Transseksüel Bireylerde Kullanılan Hormon Rejimleri

Tablo 4: Trans Erkeklerde Kullanılan Hormon Rejimleri

Trans Erkek Doz

Testosteron -Parenteral

Testosteron enanthate veya cypionate

Testosteron undekanoate

100–200 mg IM her 2-3 haftada bir veya 50% si haftalık olarak

1000 mg her 12 haftada bir -Transdermal Testosteron jel 1% Testosteron yama * 2.5–10 mg/gün 2.5–7.5 mg/gün

IM: intramuskuler, mg: miligram

*Başka kişilerle temasından kaçınmak gerekir

Ülkemizde sık kullanılmakta olan iki preparat mevcuttur;

-testosteron esterlerinden testosteron propiyonat, fenilpropiyonat, izokaproat ve dekanoatı farklı oranlarda içeren 250 mg/ml testosteron preparatı üç haftada bir

-testosteron undekanoat 1000mg/4 ml testosteron içeren testosteron preparatı üç ayda bir kullanılmaktadır.

Trans erkeklerde sekonder cinsiyet özelliklerini değiştirmeye yönelik rejimler, erkek hipogonadizminin hormon replasman tedavisinin genel ilkesini izler (45). Trans erkeklerde trans olmayan erkekler için uygun olan aralıktaki testosteron değerlerine ulaşmak hedeflenir.

(21)

11

Tablo 5: Trans Kadınlarda Kullanılan Hormon Rejimleri

Trans Kadın Doz

Östrojen Oral: östradiol

Transdermal: östradiol yama

Parenteral:östradiol valerate veya cypionate

2.0–6.0 mg/d

0,1-0,4 mg haftada iki 2–10 mg IM her hafta

5–30 mg IM her 2 haftada bir

Anti-androjenler Spironolakton Siproteron asetat 100–200 mg/ gün 50–100 mg/ gün GnRH agonist 3.75 mg sc aylık IM : intramuskuler , sc: subkutan

Trans kadınlarda hormon rejimi, trans erkekler için kullanılan rejimden daha karmaşıktır.

Östrojen , oral olarak konjuge östrojen veya 17β-estradiol ; parenteral olarak östrojen esterleri olarak verilebilir. Eskiden kullanılan etinil östradiol ile çok fazla tromboembolik olay görülmesinden dolayı artık kullanılması önerilmemektedir (25, 46, 47). 17β-estradiol en yaygın kullanılan ve fizyolojik östradiole en yakın hormondur. Estradiol valerate veya cypionate, yaygın olarak kullanılmadığı için çok fazla sonuç çalışması yapılmamıştır (48).

Tek başına östrojen ile tedavi, testosteron düzeylerini kadınlardaki normal aralığa getirmek için yetersizdir. Yayınlanmış klinik çalışmaların çoğunda, östrojen bir antiandrojen ile birlikte kullanılmaktadır (49, 50). Etkili olduğu gösterilen antiandrojenler, endojen testosteron seviyelerini yetişkin biyolojik kadınlarda bulunan seviyelere düşürerek östrojen tedavisinin tam etkisini göstermesini sağlar. Bu amaçla kullanılan ilaçlar antiandrojen aktivitesi olan progestinler ve GnRH agonistleridir (28, 51). Spironolakton, testosteron sekresyonunu doğrudan inhibe ederek ve androjen reseptörüne androjen bağlanmasını inhibe ederek antiandrojen özellik gösterir(52). Bir GnRH agonisti olan gosarelinin, östrojen ile birlikte kullanılması testosteron düzeyinin istenilen düzeye getirilmesini düşük düzeyde yan

(22)

12 etki profiliyle sağlar (51) Antiandrojenik özelliklere sahip bir progestasyonel bileşik olan siproteron asetat özellikle Avrupa da yaygın olarak kullanılmaktadır (53).

Oral, transdermal ve intramuskuler östradiol için takipte serum östradiol seviyeleri kullanılabilir. Kan testleri ile konjuge östrojen veya sentetik östrojen düzeyi izlenemez. Tedavi hedefi hormon seviyelerini normal premenopozal kadınların sahip olduğu hormon seviyesi aralığında tutmaktır(25).

2.6.4.Trans Bireylerde Hormon Tedavisinin İzlemi

Hormon replasman tedavisi hormon etki ve yan etkileri açısından fizik muayene ve laboratuvar parametreleri açısından rutin takipleri organize edilmelidir (28). Hastanın ihtiyaçları dahilinde birinci basamak sağlık hizmeti, ruh sağlığı uzmanı ve cerrahi branşlar arasında gereken yönlendirmeyi yapmak gerekebilir.

Karşı Cins Hormon Tedavisi Başlanan Trans Erkeklerin Klinik İzlemi *

1.Uygun virilizasyon belirtilerini ve yan etki gelişimini izlemek için ilk yıl her 3 ayda bir ve ardından yılda bir ila iki kez değerlendirme

2.Seviyeler normal fizyolojik erkek aralığına gelene kadar her 3 ayda bir serum testosteronu ölçümü

-Testosteron enantat / cypionate enjeksiyonları için, testosteron seviyesi enjeksiyonların ortasında ölçülmelidir. Hedef seviye 400-700 ng/dL’dir (54, 55).

-Testosteron undekanoat için, testosteron bir sonraki enjeksiyondan hemen önce ölçülmelidir. Değer <400 ng/dL ise dozlama aralığı yeniden değerlendirilmelidir.

-Transdermal testosteron için, testosteron seviyesi, 1 haftalık günlük uygulamadan daha kısa süre sonra ölçülebilir.

3.Hematokrit veya hemoglobinin ilk yıl her 3 ayda bir ve sonra yılda bir ila iki kez ölçümü. 4.Düzenli aralıklarla kilo, kan basıncı ve lipid değerlerinin izlemi

5.Hormon tedavisine uygun olmadığı için testosteron tedavisi kesilenlerde osteoporoz taraması

6.Servikal doku varlığı devam ettiği sürece düzenli aralıklarla jinekolojik değerlendirme 7.Hormon tedavisinden bir süre sonra gonadektomi açısından değerlendirme

8.Mastektomi yapıldıysa periareolar meme dokusu varlığı açısından yıllık meme muayenesi , mastektomi yapılmadıysa transseksüel olmayan kadınlarda önerildiği şekilde onkolojik takip

(23)

13

Karşı Cins Hormon Tedavisi Başlanan Trans Kadınların Klinik İzlemi *

1. Uygun hormon etkilerini ve yan etki gelişimini izlemek için, ilk yıl her 3 ayda bir ve ardından yılda bir ila iki kez değerlendirme

2. Serum testosteron ve östradiol seviyelerinin 3 ayda bir ölçümü : -Serum testosteron seviyesi <50 ng/dL olmalı

-Serum estradiol, en yüksek fizyolojik aralığı aşmamalı : 100–200 pg / mL.

3. Spiranolakton kullanmakta olan bireylerde başta potasyum olmak üzere serum elektrolitleri ilk yıl her 3 ayda bir düzenli olarak ölçülmeli , takipte sıkıntı olmazsa yılda bir veya iki kez olmak üzere takibe devam edilmeli

4. Tüm dokular açısından transseksüel olmayan bireylerde olduğu şekilde rutin kanser taramalarına devam edilmeli

5. Düşük riskli bireylerde 60 yaşından sonra veya hormon tedavisine uygun olmadığı için hormon tedavisi almayanlarda osteoporoz taraması

* The Journal of Clinical Endocrinology & Metabolism, Endocrine Treatment of Dysphoric / Gender-Incongruent Persons: An Endocrine Society Clinical Practice Guideline,2017

Takip süreci, fizik muayene ve laboratuvar değerlendirmeleri her birey için

kişiselleştirilmelidir. Adolesanlarda ergenliğin baskılanması ile gelişecek etkilerin takibi ve kemik gelişiminin izlemi, yetişkinlerde tedavi sırasında hem endojen hem de karşı cins

hormon düzeylerinin etkileri, hormonlara bağlı uzun süreli etki ve yan etkiler, antiandrojen ve progestinlerin gerekliliği ve etkileri dikkatle değerlendirilmesi ve karar verilmesi gereken durumlardır(25). Bu izlemin optimal olmasının sağlanması ruh sağlığı ve endokrinoloji hekimlerinin aynı teşhis ve dahil etme kriterlerini, ilaçları, tahlil yöntemlerini ve yanıt değerlendirme araçlarını kullanarak uzun vadeli işbirliği ile sağlanabilir.

2.6.5. Hormon Tedavisinin Etkileri

Fiziksel ve metabolik etkilerin derecesi ve meydana geliş zamanı, kişinin

özelliklerine, özel tıbbi hedeflerine (örneğin cinsiyet rol ifadesinde değişken beklentiler) ve tıbbi riske göre seçilen doz, uygulama yolu ve kullanılan ilaçlara bağlıdır. Büyük

(24)

14

Tablo 6: Maskülizan Hormonların Trans Erkekler Üzerindeki Etkileri

FENOTİPİK ETKİLERİ

Meme

Meme dokusu

Glandüler doku

Fibröz doku

Ses Ses Kalınlığı

Cilt yumuşaklığı

Sebum ve akne

Yüz ve vücut kılı

Erkek tipi kellik

Vücut yapısı Kas kitlesi

Yağ oranı

Vücut yüzey alanı

Vücut ağırlığı

Kas gücü

PSİKOSOSYAL VE NÖROLOJİK ETKİLERİ

Cinsiyet hoşnutsuzluğu

Anksiyete

Depresyon

Stres düzeyi

Yaşam kalitesi

Total gri madde hacmi

Kortikal kalınlık

ÜREME SİSTEMİ ÜZERİNE ETKİLERİ

Menstruasyonun sonlanması

Libido

Klitoris boyutu

Vajinal epitel doku kalınlığı

Endometrium kalınlığı A

Overlerde hiperplazi ve kist A

METABOLİK ETKİLERİ

Kan basıncı Sistolik kan basıncı

Lipid parametreleri HDL

Trigliserid

Hematolojik Hemoglobin ve hematokrit

Hormonal Estradiol

LH

FSH

Prolaktin

SHBG

A:sınırlı sayıda çalışma yapılmıştır

(25)

15

Tablo 7: Feminizan Hormonların Trans Kadınlar Üzerindeki Etkileri

FENOTİPİK ETKİLERİ

Meme Meme dokusu(değişken)

Ses Ses Kalınlığı

Cilt ve Saç Yapısı

Cilt yumuşaklığı

Sebum ve akne

Yüz ve vücut kılı

Erkek tipi kellik

Vücut yapısı Kas kitlesi

Yağ oranı PSİKOSOSYAL ETKİLERİ Cinsiyet hoşnutsuzluğu Anksiyete Depresyon Stres düzeyi Yaşam kalitesi ÜREME SİSTEMİ ÜZERİNE ETKİLERİ Erektil fonksiyon Testis boyutu Libido METABOLİK ETKİLERİ

Kan basıncı Sistolik kan basıncı

Lipid parametreleri LDL

Trigliserid

Hematolojik Hemoglobin ve hematokrit

Hormonal Testosteron

LH

FSH

Prolaktin

SHBG

(26)

16

2.6.6.Hormon Tedavisinin Olası Yan Etkileri

Transseksüel erkekler ve kadınlar için hormon tedavisi prosedürü, transseksüel olmayan kişilerde seks hormonu replasman tedavisi ile benzerdir. Riskler, seks hormonlarının suprafizyolojik dozlarının yanlışlıkla veya kasıtlı olarak kullanılması ve normal fizyolojiyi sürdürmek için yetersiz doz seks hormonu kullanımından kaynaklanır (25, 28, 50, 56).

WPATH’a göre karşı cins hormon kullanımı ile ilişkilendirilen riskler tablo 8 de gösterilmiştir.

Tablo 8 : Hormon Tedavisi ile Gelişebilecek Yan Etki Riskleri

Risk Düzeyi Maskulizan Hormon Feminizan Hormon

Yüksek Olasılıkla Risk Artışı

Polistemi Kilo artışı Akne

Androjenik alopesi (erkek tipi kellik)

Obstruktif uyku apne sendromu

Venöz tromboembolik hastalık a

Safra taşı

Karaciğer enzim artışı Kilo artışı

Hipertrigliseridemi

Ek risk faktörlerinin varlığında yüksek olasılıkla risk artışı b

Kardiyovasküler hastalıklar

Olası risk artışı Karaciğer enzimlerinde yükselme Hiperlipidemi Hipertansiyon Hiperprolaktinemi / Prolaktinoma Ek risk faktörlerinin varlığında olası risk artışı b

Psikiyatrik bozukluklar c

Kardiyovasküler hastalıklar Hipertansiyon

Tip 2 Diyabet

Tip 2 Diyabet a

Risk artışı yok / Yeterli çalışma yok

Kemik dansitesinde azalma Meme kanseri Serviks kanseri Over kanseri Uterin kanser Serebrovasküler hastalık Meme kanseri

a: oral östrojen kullanımında parenteral kullanıma göre artmış risk mevcuttur. b: ek risk faktörlerine yaş dahildir.

c: bipolar bozukluk , şizaffektif bozukluk ve psikotik bozuklukları içeren durumlar. Bu durumlar testosteronun suprafizyolojik kullanımı ile ilişkilendirilmektedir.

(27)

17 Yayınlanmış kılavuzların tamamı bu kişilerin hormon tedavisine başlandıktan

sonraki ilk bir yılda her üç ayda bir , sonrasında da altı ayda bir rutin takibini önermektedir (25, 28).

Her ne kadar trans bireyler hormon tedavisi için sağlık merkezlerine artık daha fazla erişiyor olsalar da, transseksüel bireylerdeki hormon kullanımının olası metabolik

bozuklukları ve yaygınlığı hakkında çok az şey bilinmektedir (57).

Bizim bu çalışmadaki amacımız transseksüel bireylerin geçmişe yönelik izleminden yola çıkarak, kullanmakta olduğumuz hormonların beklenen etki ve yan etkileri hakkında fikir sahibi olmaktır.

(28)

18

3.MATERYAL METOD

Bu tez çalışması retrospektif dosya taraması olarak Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Klinik Araştırmalar Kurulu’nun 20-9.1T/51 karar numarası ile 17.09.2020 tarihinde etik kurul onayı alınarak yapılmıştır.

3.1.Hastaların Seçilmesi ve Çalışma Tasarımı

Transseksüalizm tanısı ile 2010-2020 yılları arasında endokrinoloji kliniğimize başvurmuş bireylerin dosyaları poliklinik sistemimiz üzerinden retrospektif olarak değerlendirildi. Hastane arşivinden bilgilerine ve laboratuvar verilerine ulaşıldı.

ICD-10 F.64 tanı kodu ile başvurusu olan ve hormon replasman tedavisi alan 326 hasta dosyası incelendi. Herhangi bir metabolik, hormonal, genetik bozukluk sebebiyle cinsiyet gelişim bozukluğu olan hastalar bu gruba dahil edilmedi.

Başvuru öncesi hekim gözetimi olmaksızın hormon tedavisine başlayan, hormon replasman tedavisi başlanması öncesine ait laboratuvar verileri olmayan, hormon tedavisini farklı ajanları değiştirerek kullanan ve polikliniğimizde takibe devam etmeyen kişilerin de dosyaları incelendi. Ancak metabolik parametreler açısından değerlendirmeye dahil edilmedi. Bireylerin yaş, cinsiyet, ilk başvuru tarihi, hormon replasman tedavisine başlama tarihi, kullanılan ajan, sigara kullanım öyküsü, hormonların fenotipik görünüme etkisi ve etkilerin meydana geliş zamanı, hormon ilişki yan etkiler, cinsiyet değiştirme amaçlı operasyon zamanları, son vizit tarihi gibi bilgiler kaydedildi.

Hastane elektronik sisteminden laboratuvar verilerine ulaşıldı. Takipteki poliklinik başvuru tarihleri ile uyumlu olacak şekilde veriler kaydedildi.

3.2.İstatistiksel Analiz

Çalışmada elde edilen veriler değerlendirilirken, istatistiksel analizler için Statistical Package for Social Sciences (SPSS) version 23.0 for Windows kullanılmıştır. Tanımlayıcı istatistikler sayı, yüzde, ortalama ve standart sapma ile belirtilmiştir. Çalışma verileri değerlendirilirken frekans tabloları, bar grafik ve pasta grafikler kullanılmıştır. Bireylerde meydana gelen biyokimyasal değişimler, kullanılan hormonun etki süresine göre göre bağımsız örneklem t testi ile incelenerek karşılaştırılmıştır. Ayrıca hormon tedavisi öncesi, 3-6. ay, 1. yıl ve 2. yıl takiplerindeki biyokimyasal değişiklikler tek yönlü ANOVA testi ile test edilmiştir. Trans kadın bireylerde de hormon öncesi, 3-6. ay ve 12-24. ay takiplerindeki biyokimya verileri tek yönlü ANOVA testi ile test edilmiştir. P değerinin 0.05’ten küçük olması istatistiksel olarak anlamlı kabul edilmiştir.

(29)

19

4.BULGULAR

Ege Üniversitesi Hastanesi Endokrinoloji Kliniğine ICD.10 tanı kodu sistemine göre F64 tanı kodu girişi ile 2010-2020 yılları arasında başvurusu alınmış bireyler taranmıştır.

Ruh sağlığı değerlendirmesi sonrası hormon kullanımı uygun görülmüş ve

tarafımızca transseksüalizm tanısı ile dosya açılmış toplam 326 bireyin dosyasına ulaşılmıştır. Veriler geçmişe yönelik olarak incelenmiştir.

4.1. Bireylerin Tanımlayıcı Özellikleri

Kliniğimize başvuran toplam 326 transseksüel bireyin dosyası retrospektif olarak incelendiğinde başvuruların %76.7 si (n=250) trans erkek (FTM) , %23.3 ü (n=76) trans kadın (MTF) olarak görülmektedir (şekil 1).

Şekil 1 : Tüm Başvuruların Cinsel Kimliklerine Göre Dağılımı Kısaltmalar: FTM=Trans Erkek , MTF=Trans kadın

250, 77% 76, 23%

(30)

20

Şekil 2 : Bireylerin Başvuru Yıllarına Göre Dağılımı

Şekil 2 de 2011-2013 yılları arasında 2 birey/yıl başvuru olmuştur. 2014 yılında bu sayı artarak 23 olarak saptanmıştır. 2014-2019 yılları arasında başvuran hasta sayısında önemli oranda artış mevcuttur. En yüksek sayıda başvuru 86 bireyle 2019 yılında yapıldığı tespit edilmiştir.

Tablo 9: Bireylerin Cinsel Kimliklerine Göre İlk Başvuru Yaşları Yaş

(ortalama±standart sapma)

Trans erkek 28.44 ± 5.47

Trans kadın 31.25 ± 7.67

Tablo 9 ’da bireylerin cinsel kimliklerine göre yaşları incelenmiştir. Buna göre trans erkeklerin başvuru yaşlarının ortalama 28.44 ± 5.47 iken, trans kadınların yaşlarının ortalama 31.25 ± 7.67 olduğu görülmüştür.

Yaş gruplarına göre bakıldığında tüm başvuruların büyük çoğunluğunun 18-30 yaş arasındaki bireylerden oluştuğu görülmüştür. 30 yaş ve sonrasında başvuran birey sayısı 33, 40 yaş ve sonrasında başvuran birey sayısı 4 ve 50 yaş sonrasında başvuran 1 birey tespit edilmiştir.

(31)

21 Takip konusunda aksaklıkları olan ve verileri yetersiz olan bireyler çıkarılmış, uzun süreli takibe devam eden bireyler metabolik parametreleri açısından değerlendirilmiştir. 167 trans bireyin metabolik açıdan değerlendirmek üzere yeterli takip süresi ve verisi olduğu görülmüştür.

Kısaltmalar: FTM=Trans Erkek; MTF= Trans Kadın

Şekil 3: Çalışmaya Dahil Edilen Bireylerin Cinsel Kimliklerine Göre Dağılımları

Şekil 3’te düzenli olarak takibe devam eden 167 bireyin cinsel kimlikleri incelenmiştir. Bireylerin %95,21’si (n=159) trans erkek ve %4,79’u (n=8 kişi) trans kadın olarak tespit edilmiştir.

(32)

22

Tablo 10 : Bireylerin Eğitim Düzeyleri

Eğitim Düzeyi % (N)

Okur yazar değil % 0.64 (1)

İlkokul Mezunu %12.18 (19)

Lise Mezunu %39.74 (62)

Lisans Mezunu %45.51 (71)

Yüksek Lisans Mezunu %1.28 (2)

Tablo 11 : Bireylerin Çalışma Durumları

Çalışma Durumu % (N)

Çalışan %60.26 (94)

İşsiz %27.56 (43)

Öğrenci %12.18 (19)

Tablo 10 da bireylerin eğitim düzeyleri incelenmiştir. Verisine ulaşılabilen bireylerin %45.51’i (n=71) lisans mezunu, %39.74’ü (n=62) lise, %12.18’i (n=19) ilkokul 1.28’i (n=2) yüksek lisans mezunu iken %0.64’ü (n=1) okur yazar değildir.

Tablo 11 de çalışma durumları incelenmiştir. Verisine ulaşılabilen 156 bireyin %60.26’sının (n=94) aktif olarak çalışmakta olduğu, %27.56’sının (n=43) çalışmadığı ve %12.18’inin (n=19) öğrenci olduğu görülmüştür.

Tablo 12: Bireylerin Takip Süreleri

Takip süresi (ay) (ortalama ± standart sapma)

Trans Erkek 25.29 ± 18.14

Trans Kadın 17.63 ± 19.54

Toplam 25.29 ± 18.13

Tablo 12’de bireylerin takip süreleri incelenmiştir. Tüm bireyler 25.29 ± 18.13 ay takip edilmiştir. Trans erkekler 25.68 ± 18.04 ay , trans kadınlar ise 17.63 ± 19.54 ay takip edilmişlerdir.

(33)

23

Tablo 13: Bireylerin Yaş Dağılımları

Yaş (Ortalama ± Standart Sapma)

Trans Erkek 25.12 ± 5.03

Trans Kadın 24.20 ± 2.16

Toplam 25.08 ± 4.96

Trans erkeklerin yaşları ortalama 25.12 ± 5.03 iken, trans kadınların yaşları 24.20 ± 2.16 olarak saptanmıştır. Ayrıca tüm bireylerin yaş ortalaması 25.08 ± 4.96 olarak görülmüştür. Takibe devam edebilen bireylerde aile desteği alıp alamama durumları incelendiğinde verisi olan 123 bireyden %78.9’unda (97 kişi) aile desteği var iken, %21.1’inde (26 kişi) aile desteği olmadığı görülmüştür.

4.3.Trans Erkeklerde Hormon Tedavisi Süreci

Metabolik parametreler açısından değerlendirmek üzere çalışmaya dahil edilen 159 trans erkek (FTM) hastanın takip süreci ve verileri detaylı incelenmiştir.

Verisi olan 122 birey hormon tedavisi öncesi menstrual döngü düzensizliği açısında incelendiğinde %29.5’inde (36 kişi) menstrual döngü düzensizliği var iken %68’inde (83 kişi) düzensizlik yoktur, bireylerin %2.5’i (3 kişi) menstrual düzensizliği olup olmadığını hatırlamamaktadır. Diğer 37 hastanın menstruasyon durumu verilerden elde edilememiştir. Verisi olan bireylerin ilk menstruasyon yaşı ortalama 13.80 ± 1.93 olarak tespit edilmiştir.

Verisi olan bireylerin hormon tedavisi öncesi hirşutizm durumu incelendiğinde %23.9’unda (27 kişi) hirşutizm var iken %76.1’inde (86 kişi) hirşutizm olmadığı görülmüştür.

Bireylerin 2 tanesinde hormon tedavisi öncesinde ek olarak hiperandrojenizm saptanmış ve klinik olarak polikistik over (PKOS) tanısı konarak obezite / insülin direnci nedeniyle oral antidiyabetik başlanmıştır.

(34)

24

Tablo 14 : Trans Erkeklerin Takip Süreci

Ay (Ortalama ± Standart Sapma)

Toplam Takip Süresi 25.29 ± 18.14

İlk Başvuru Sonrası Hormona Başlama Süresi 17.34 ± 18.44

Hormon Başlangıcı – Gonadektomi*Arası Süre 19.16 ± 10.80

*Total abdominal histerektomi/bilateral salpingoooferektomi şeklinde yapılmıştır.

Tablo 14 ‘te bireylerin takip, hormona başlama ve ameliyat olma süreleri incelenmiştir. Bireylerin takip süresi ortalama 25.29 ± 18.14 ay, takibe alındıktan sonra hormona başlama süresi 17.34 ± 18.44 ay ve hormon kullanımının başlangıcından itibaren gonadektomi operasyonu olma süresi 19.16 ± 10.80 ay olarak tespit edilmiştir.

Hormon değişikliği yapılan bireyler de çıkarıldıktan sonra 159 trans erkeğin %75,5 kadarına (n=120) kısa etkili testosteron , %24,5 kadarına (n=39) uzun etkili testosteron başlandığı ve düzenli kullanıldığı görülmüştür.

Tablo 15 : Trans Erkeklerde Hormonların Etki Zamanı

Etki Etki Başlama Süresi (ay) Etki tamamlanma süresi (ay)

Seste Kalınlaşma 0-4 12

Sakal 0-7 24

Akne 0-8 24

Vücutta Kıllanma Artışı 0-9 24

Menstruasyon Sonlanma Zamanı 1-5 12

Kliteromegali 2-10 24

Erkeksi Vücut Yapısı 2-14 24

Tablo 15’te trans erkeklerin hormon replasman tedavisi sonrası hormon etkileri incelenmiştir. Trans erkeklerde hormon tedavisine başlanması sonrası ses kalınlaşması 0-4 ay, sakal çıkması 0-7 ay, akne artışı 0-8 ay ,vücutta kıllanma artışı 0-9 ay, erkeksi vücut yapısı 2-14 ay, kliteromegali 2-10 ay ve mens sonlanma zamanı 1-5 ay arasında başladığı tespit edilmiştir.

Ayrıca trans erkeklerin ayak numaralarında hormon kullanımı sonrası ortalama 0-2 numara artış olduğu gözlenmiştir.

(35)

25

TRANS ERKEKLERDE HORMON TEDAVİSİNİN METABOLİK PARAMETRELER ÜZERİNE ETKİSİ

Şekil 4: Trans Erkeklerde Hormon Tedavisi Sonrası Karaciğer Fonksiyon Testlerinin Değişimi

Şekil 4’te testosteron başlanan bireylerde karaciğer fonksiyon testlerinin hormon öncesi değerleri ile 3-6 ay , 1.yıl ve 2.yıl değerleri karşılaştırılmıştır. AST, ALT ve GGT de hormon öncesi ile karşılaştırıldığında her üç takip zamanında da anlamlı bir değişiklik saptanmamıştır. ALP değerinde hormon öncesi ile 1. yıl takip değeri arasındaki artış istatistiki olarak anlamlı bulunmuştur (p < 0.05)

(36)

26

Şekil 5: Trans erkeklerde testosteron preparatına göre AST ve ALT Değişiklikleri

İki yıl boyunca düzenli takip edilen 157 bireyin AST değişimleri incelenmiş ve kısa etkili testosteron kullananlarla uzun etkili testosteron kullananların değişimleri karşılaştırılmıştır. Kısa süreli testosteron kullanan bireylerin AST değeri ortalama 1.2 U/L artar iken uzun süreli testosteron kullanan bireylerin AST değeri ortalama 0.87 U/L arttığı görülmüştür. İki grup arasında AST değişimi açısından fark olup olmadığı bağımsız örneklem t testi ile incelenmiş ve %95 güvenle 2 yıllık AST değerleri değişimi açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmamıştır (p>0.05). Ayrıca testosteron yarı ömrüne bakılmaksızın 3 yıl süre ile takip edilen 39 bireyin AST değeri ortalama 3.56 U/L, 4 yıl süre ile takip edilen 21 bireyin AST değeri ortalama 8.15 U/L , 5 yıl süre ile takip edilen 15 bireyin AST değeri ortalama 5.26 U/L ve 6 yıl süre ile takip edilen 7 bireyin AST değeri ortalama 16.0 U/L artmıştır.

İki yıl boyunca düzenli takip edilen 154 bireyin ALT değişimi incelenmiştir ve iki gruğ karşılaştırılmıştır. Kısa etkili testosteron preparatını kullananların ALT değeri ortalama 2.85 U/L artar iken uzun etkili testosteron kullanan bireylerin ALT değeri ortalama 3.67 U/L artmaktadır. Bu iki grup arasında ALT değişimi açısından fark olup olmadığı bağımsız örneklem t testi ile incelenmiş ve %95 güvenle bu iki hormon arasında 2 yıllık ALT değerleri değişimi açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmamıştır (p>0.05).

Ayrıca testosteron yarı ömrüne bakılmaksızın 3 yıl süre ile takip edilen 42 bireyin ALT değeri ortalama 2.65 U/L, 4 yıl süre ile takip edilen 22 bireyin ALT değeri ortalama 7.84 U/L, 5 yıl süre ile takip edilen 16 bireyin ALT değeri ortalama 17.25 U/L ve 6 yıl süre ile takip edilen 8 bireyin ALT değeri ortalama 11.5 U/L artmıştır.

(37)

27

Şekil 6:Trans erkeklerde testosteron preparatına göre ALP ve GGT Değişiklikleri

İki yıl boyunca düzenli takip edilen 134 bireyin ALP değişimleri incelenmiştir. Kısa etkili testosteron kullanan bireylerin ALP değeri ortalama 4.21 U/L artar iken uzun etkili testosteron kullanan bireylerin ALP değeri ortalama 5.83 U/L artmaktadır. İki grup arasında ALP değişimi açısından fark olup olmadığı bağımsız örneklem t testi ile incelenmiş ve %95 güvenle 2 yıllık ALP değerleri değişimi açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmamıştır (p>0.05). Ayrıca hormonun etki süresine bakılmaksızın 3 yıl süre ile takip edilen 35 bireyin ALP değeri ortalama 6.04 U/L, 4 yıl süre ile takip edilen 15 bireyin ALP değeri ortalama 8.83 U/L, 5 yıl süre ile takip edilen 13 bireyin ALP değeri ortalama 1.69 U/L,6 yıl süre ile takip edilen 6 bireyin ALP değeri ortalama 3.83 U/L artmıştır.

İki yıllık izlemde kısa etkili testosteron kullanan bireylerin GGT değerinde artış var iken uzun etkili testosteron kullanan bireylerin GGT değeri 3-6 ay izleminde hızla düşmüş ve daha sonra artışa geçmiştir. 2 yıl boyunca düzenli takip edilen 92 bireyin GGT değişimleri incelenmiş ve ilk gruptaki bireylerin GGT değeri ortalama 3.23 U/L artar iken uzun etkili testosteron undekanoat kullanan bireylerin GGT değeri ortalama 0.12 U/L azalmaktadır. Bu iki hormon prepreatı arasında GGT değerleri değişimi açısından fark olup olmadığı bağımsız örneklem t testi ile incelenmiş ve %95 güvenle 2 yıllık GGT değerleri değişimi açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmamıştır (p>0.05).

Ayrıca testosteronun etki süresine bakılmaksızın 3 yıl süre ile takip edilen 24 bireyin GGT değeri ortalama 2.43 U/L, 4 yıl süre ile takip edilen 10 bireyin GGT değeri ortalama 5.70 U/L, 5 yıl süre ile takip edilen 10 bireyin GGT değeri ortalama 13.80 U/L ve 6 yıl süre ile takip edilen 5 bireyin GGT değeri ortalama 10.8 U/L artmıştır.

(38)

28

Şekil 7: Trans Erkeklerde Hormon Tedavisi Sonrası Kreatinin Değişimi

İzlem zamanlarının tamamı bazal kreatinin değeri ile karşılaştırılmıştır. 1.yıl hariç diğer takip zamanlarındaki kreatinin artışının anlamlı olduğu saptanmıştır (p<0.05).

3 yıl süre ile takip edilen 36 bireyin kreatinin değeri ortalama 0.15 mg/dL, 4 yıl süre ile takip edilen 19 bireyin kreatinin değeri ortalama 0.17 mg/dL, 5 yıl süre ile takip edilen 16 bireyin kreatin değeri ortalama 0.15 mg/dL ve 6 yıl süre ile takip edilen 7 bireyin kreatin değeri ortalama 0.11 mg/dL artmıştır.

(39)

29

Şekil 8: Trans Erkeklerde Testosteron Preparatına Göre Kreatinin Değişimi

İki yıllık izlemde her iki ayrı preparatı da kullanan bireylerin kreatinin değerinde artan bir trend görülmektedir. 2 yıl boyunca düzenli takip edilen 147 bireyden kısa etkili testosteron kullananların kreatinin değeri ortalama 0.09 mg/dL artar iken uzun etkili testosteron kullanan bireylerin kreatinin değeri ortalama 0.19 mg/dL arttığı görülmüştür. Bu iki grup arasında kreatinin değerleri değişimi açısından fark olup olmadığı bağımsız örneklem t testi ile incelenmiş ve %95 güvenle bu iki hormon arasında 2 yıllık kreatin değerleri değişimi açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmıştır (p<0.05).

(40)

30

Şekil 9: Trans Erkeklerde Hormon Tedavisi Sonrası Lipid Parametrelerinin Değişimi

Şekil 9’da trans erkeklerde hormon tedavisi sonrası lipid parametrelerinde meydana gelen değişim incelenmiştir. 2 yıllık takibin sonunda total kolesterol değeri artmıştır ancak bu artış istatistiki olarak anlamlı bulunmamıştır (p>0.05). Trigliseridde bazal değer ile her üç takipte saptanan değeri karşılaştırılmış ve 3-6.ay, 1.yıl , 2. yıl takiplerinde bazal değere göre anlamlı bir artış saptanmıştır (p<0.05). LDL artışı hormon öncesi ile 1. yıl ve hormon öncesi ile 2. yıl arasında anlamlı olarak bulunmuştur (p<0.05). HDL ise hormon öncesi ile 1.yıl, hormon öncesi ile 2.yıl arasında anlamlı olarak azalmıştır (p<0.05).

(41)

31

Şekil 10: Trans Erkeklerde Testosteron Preparatına Göre Total Kolesterol Değişimi

İki yıllık izlemde iki farklı hormon preparatına bağlı değişimler karşılaştırıldığında; her iki hormon preparatını kullanan bireylerin her ikisinde de kolesterol değerinde düzenli ve yavaş bir artış görülmektedir. 2 yıl boyunca düzenli takip edilen 146 bireyin kolesterol değişimleri incelenmiş ve kısa etkili testosteron kullananların kolesterol değeri ortalama 4.8 mg/dL artar iken uzun etkili testosteron kullanan bireylerin kolesterol değeri ortalama 16.05 mg/dL arttığı görülmüştür. Bu iki grup arasında kolesterol değerleri değişimi açısından fark olup olmadığı bağımsız örneklem t testi ile incelenmiş ve %95 güvenle iki grup arasında 2 yıllık kolesterol değerleri değişimi açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmıştır (p<0.05).

Ayrıca hormon preparatı farkına bakılmaksızın, hormon öncesi değerleri ile karşılaştırıldığında; 3 yıl süre ile takip edilen 39 bireyin kolesterol değeri ortalama 17.43 mg/dL, 4 yıl süre ile takip edilen 16 bireyin kolesterol değeri ortalama 28.03 mg/dL, 5 yıl süre ile takip edilen 11 bireyin kolesterol değeri ortalama 21.09 mg/dL ve 6 yıl süre ile takip edilen 6 bireyin kolesterol değeri ortalama 20.41 mg/dL artmıştır.

(42)

32

Şekil 11:Trans Erkeklerde Testosteron Preparatına Göre Trigliserid Değişimi

İki yıllık izlemde her iki preparatı da kullanan bireylerin trigliserid değerinde artış vardır. Ancak uzun etki süreli testosteron kullanan bireylerde daha keskin bir artış görülmektedir. 2 yıl boyunca düzenli takip edilen 147 bireyin trigliserid değişimleri incelenmiş ve ilk gruptaki bireylerin trigliserid değeri ortalama 16.64 mg/dL artar iken uzun etki süreli testosteron kullanan bireylerin trigiserid değerinin ortalama 24.5 mg/dL arttığı görülmüştür. Bu iki hormon arasında trigliserid değerleri değişimi açısından fark olup olmadığı bağımsız örneklem t testi ile incelenmiş ve %95 güvenle bu iki hormon arasında 2 yıllık TG değerleri değişimi açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanamamıştır (p>0.05).

Ayrıca hormon süresine bakılmaksızın 3 yıl süre ile takip edilen 38 bireyin trigliserid değeri ortalama 41.15 mg/dL, 4 yıl süre ile takip edilen 17 bireyin trigliserid değeri ortalama 45.11 mg/dL, 5 yıl süre ile takip edilen 11 bireyin trigliserid değeri ortalama 61.54 mg/dL ve 6 yıl süre ile takip edilen 6 bireyin trigliserid değeri ortalama 55.75 mg/dL artmıştır.

(43)

33

Şekil 12: Trans Erkeklerde Testosteron Preparatına Göre LDL Değişimi

İki yıllık izlem sonunda kısa etki süreli testosteron kullanan bireylerin LDL değerinde yavaş artan bir trend var iken uzun etki süreli testosteron kullanan bireylerde daha keskin bir artış görülmektedir. 2 yıl boyunca düzenli takip edilen 142 bireyin LDL değişimleri incelenmiş ve ilk gruptaki bireylerin LDL değeri ortalama 8.24 mg/dL artar iken ikinci gruptaki kullanan bireylerin LDL değeri ortalama 20 mg/dL arttığı görülmüştür. Bu iki grup arasında LDL değerleri değişimi açısından fark olup olmadığı bağımsız örneklem t testi ile incelenmiş ve %95 güvenle bu iki hormon arasında 2 yıllık LDL değerleri değişimi açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmıştır (p<0.05).

Ayrıca hormon türüne bakılmaksızın 3 yıl süre ile takip edilen 36 bireyin LDL değeri ortalama 24.8 mg/dL, 4 yıl süre ile takip edilen 15 bireyin LDL değeri ortalama 31.33 mg/dL, 5 yıl süre ile takip edilen 12 bireyin LDL değeri ortalama 25.08 mg/dL ve 6 yıl süre ile takip edilen 6 bireyin LDL değeri ortalama 15.17 mg/dL artmıştır.

(44)

34

Şekil 13. Trans Erkeklerde Testosteron Preparatına Göre HDL Değişimi

İki yıllık izlem sonucunda iki farklı hormon preparatını kullanan iki grupta da HDL değerinde bir azalma görülmüştür. 2 yıl boyunca düzenli takip edilen 144 bireyin HDL değişimleri incelenmiş ve kısa etki süreli testosteron kullanan bireylerin HDL değeri ortalama 7.78 mg/dL azalır iken uzun etki süreli testosteron kullanan bireylerin HDL değeri ortalama 6.84 azaldığı görülmüştür. Bu iki hormon arasında HDL değerleri değişimi açısından fark olup olmadığı bağımsız örneklem t testi ile incelenmiş ve %95 güvenle bu iki hormon arasında 2 yıllık HDL değerleri değişimi açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanamamıştır (p>0.05).

Ayrıca hormon preparatının türüne bakılmaksızın 3 yıl süre ile takip edilen 38 bireyin HDL değeri ortalama 5.21 mg/dL, 4 yıl süre ile takip edilen 16 bireyin HDL değeri ortalama 10.43 mg/dL, 5 yıl süre ile takip edilen 12 bireyin HDL değeri ortalama 9.16 mg/dL ve 6 yıl süre ile takip edilen 6 bireyin HDL değeri ortalama 3 mg/dL azalmıştır.

(45)

35

Şekil 14: Trans Erkeklerde Hormon Tedavisi ile Açlık Kan Glukozunun Değişimi

İki yıl boyunca düzenli takip edilen 155 bireyin açlık kan glukozu değişimleri incelenmiştir. İlk iki yılda bireylerin kan glukoz düzeyinde ortalama 3,58 mg/dL azalma saptanmıştır. İki preparat arasında 2 yıllık glukoz değerleri değişimi açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmamıştır (p>0.05).

İki yıllık takipten sonraki süreçte 3 yıl süre ile takip edilen 41 bireyin glukoz değeri ortalama 1.03 mg/dL, 5 yıl süre ile takip edilen 13 bireyin glukoz değeri ortalama 3 mg/dL, 4 yıl süre ile takip edilen 21 bireyin glukoz değeri ortalama 0.02 mg/dL azalmıştır.

Şekil

Tablo 2 : Cinsiyet Değişim Sürecine Multidisipliner Yaklaşım
Tablo 4: Trans Erkeklerde Kullanılan Hormon Rejimleri
Tablo 5: Trans Kadınlarda Kullanılan Hormon Rejimleri
Tablo 6: Maskülizan Hormonların Trans Erkekler Üzerindeki Etkileri
+7

Referanslar

Outline

Benzer Belgeler

kalınlık ölçümü; uterus anteroposterior görüntüde iken fundusa yakın olan en kalın kesimden iki endometrial yüzeyin de toplam ölçümü alınarak yapıldı

KOAH’lı grupta serum total kolesterol (ortalama 158.1 mg/dL) ve trigliserid (95.9 mg/dL) seviyesi kontrol grubuna (koles- terol ortalama değeri 213 mg/dL, trigliserid ortalama

HHSKÖ toplam puan ortalamasına göre bu araştırma- daki HD tedavisi alan bireylerin sıvı kısıtlamasına uyum- ları orta düzeyde bulunmuş olup, HHSKÖ alt boyut puan

For iris localization, they used the Circular Hough transform followed by automated extraction of features using CNN from localized iris input image regions and then

Metabolik sendrom olmayan hastalar incelendiùinde, KAH olan hastalarda KAH olmayanlara göre açlık ve oral lipid yüklemesi sonrası trigliserid deùerlerinin yüksek

PEPİ Çalışmasında (Postmenopausal Estrogen- Progestin Interventional Trial) farklı östrojen tedavi rejimlerinin koroner damar hastalığı risk faktörleri üzerindeki

GATA Spor Hekimliği Anabilim Dalında klinik rehabilitasyona alınan 779 hasta retrospektif olarak incelendi.. Rekreasyonel ve elit sporcuların branşlarına göre

ler hastalık, dislipidemi) öyküsü olmayan postmeno- pozal dönemdeki kadınlarda HOMA-IR formülüne göre insülin rezistansı pozitif olan olgu sayısını HRT