• Sonuç bulunamadı

BİR EDEBİYAT BİLİMCİSİNİN YOL BULMA SIKINTISININ ÖZGÜN NETİCESİ: PROF. DR. İSMET EMRE'NİN EDEBİYAT BİLİMİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "BİR EDEBİYAT BİLİMCİSİNİN YOL BULMA SIKINTISININ ÖZGÜN NETİCESİ: PROF. DR. İSMET EMRE'NİN EDEBİYAT BİLİMİ"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Y E N İ T Ü R K E D E B İ Y A T I A R A Ş T I R M A L A R I

179

E

debiyat biliminin imkânları üzerine

yıl-lardır çalışan Prof. Dr. İsmet Emre, konu ile ilgili birikimlerini nihayet okuyucularıy-la buluşturdu. “Sosyal bilimlerin önde gelen

şu-belerinden biri olan edebiyat biliminin rüştünü geç ispat etmesinden kaynaklanan teorik boşluk”ları

doldurmaya yönelik katkı sağlamayı amaç-layan eser, “bilimleşmenin gecikmesinden

kay-naklanan terimleşme sorunları”na da ciddi

an-lamda eğilmektedir (s. 9). Eser, dört bölüm-den ve bu bölümlerde ortaya konulan teorik görüşleri destekler mahiyetteki birbiriyle ilişkili; fakat müstakil çalışmaların yer aldı-ğı “Ekler”den oluşmaktadır.

Birinci bölümde yazar, “İnsan ve Doğa” başlığı altında edebiyatı sanat ve bilim ala-nında var eden insana ait özellikler üzerin-de durmaktadır. İnsanın yaradılıştan getirdi-ği meziyetleri edebiyat bağlamında sorgula-manın kişiyi ister istemez öznellik ve insanî duyuş gibi konularla yüz yüze getirdiğini be-lirten Prof. Dr. Emre, edebiyatı; bilim-bilim dışı ayrımında değerlendirirken “insan

bilin-cinin dokunduğu ve yorumladığı her türlü olu-şumun içinde mutlaka insana özgü bir esneklik, bir öznellik payı olduğunu daima göz önünde bu-lundur”mak gerektiğini vurgulamaktadır (s.

3). Ona göre, insanı insan yapan asıl özellik, insanın etrafındaki nesne ve eşyaları, tabia-ta ait unsurları kendi gerçekliklerinden çıka-rıp bilincine göre yorumlaması ve değiştir-mesidir. Prof. Dr. İsmet Emre bu noktada

so-yutlama, hayal gücü ve çarpıtma gibi

kavram-lara dikkati çekmektedir. Sanata ait insanî ya-ratmanın temelini de izah eden bu bölüm ko-nuya özgün yaklaşımın en güzel örneklerin-den birini içermektedir.

“İnsanal özün nesnelleşmesi”nin nasıl gerçek-leşeceğini tartışan Prof. Dr. Emre, insanî özün nesnellik içinde değerlendirilebilmesini hem kuramsal hem pratiklerimiz açısından gerek-li görmekte ve bu durumun insanî duyuyu ya-ratmak için bir zorunluluk olduğunu belirt-mektedir (s. 22). İnsanın özünü nesnelleştirir-ken de eylemlerimizin genel geçer gerçeklik-lerinden yola çıkmaktadır. Bu doğrultuda in-san eylemlerini üç kategoride inceleyen Prof. Dr. Emre, “yaşamsal enerji, fiziksel güç, duygu ve

duyarlılık” başlığı altında yeni kavramlara

ulaşmaktadır. Yaşamsal enerji insanın yeme içme gibi temel ihtiyaçlarına karşılık gelmek-te ve bütün insanlar için ortak özellikler gös-termektedir. Fiziksel güç, bedensel tatminden eğlenceye ve hayatı kolaylaştıran zanaata ge-çişi kapsamaktadır. Soyut eylemlerimizi içeren duygu ve duyarlılık ise yaşamsal enerjinin ve fiziksel gücün sanat ve estetik alanlarına dö-nüşmesine işaret etmektedir. Böylece insan için maddî eylemlerden soyut eylemlere geçişin aşamaları gösterilmeye çalışılmıştır.

İnsanın doğayla ilişkisinde, farklı bir bakış açısına sahip olan sanatçıyı tanımla-maktan ziyade betimleme yolunu seçen Prof. Dr. Emre, bilincin duru hâline sahip olan sanatçıları, insanlar arasında seçkin

konum-Bir Edebiyat Bilimcisinin Yol Bulma Sıkıntısının Özgün Neticesi:

Prof. Dr. İsmet Emre’nin Edebiyat Bilimi

**





* Yrd. Doç., Bartın Üniversitesi, Türkçe Eğitimi Bölümü.

** Prof. Dr. İsmet Emre, Edebiyat Bilimi, Anı Yayınları, Ankara, 2012, 265. s.

Ayrıca Kesit Yayınları’nı da tebrik ederiz. Ayşe Demir’in doktora tezi örneğinde oldu-ğu üzere uzun ve yorucu bir süreç sonunda ortaya konulan yoğun bir emek ürünü olan

doktora tezlerini üniversite kütüphanele-rinde tozlanmaya bırakmadan ilim âlemine kazandırdıkları için.

(2)

K İ T A P T A N I T I M I

180

da görmektedir. Seçkin konumdaki sanatçı, üç dünyanın kesiştiği noktada sanat eserini oluşturmaktadır. Dış dünyanın çıplak gerçek-liği (Dünya 1), içsel-psikolojik dünyayı (Dün-ya 2), bu ikisinin kesişmesinden meydana ge-len ve sanat üretimlerinin oluştuğu dünya-yı ise (Dünya 3) şeklinde tanımlamaktadır. Böylece “Gerçeğimsi Tablosu”na ulaşılmak-tadır. Sanatçının sanat eserini meydana ge-tirirken gerçeğimsi bir dünyada var olduğu-nu oldukça orijinal bir bakış açısıyla betim-leyen Prof. Dr. Emre, üç dünya arasındaki ge-çişi, gerçeklik-iç dünya ve kurmaca dünya kavramlarıyla izah etmektedir.

Eserin ikinci bölümünde “Sanat ve Ede-biyatın Mahiyeti” tartışılmaktadır. Genel ola-rak sanat eseri nedir, sanatın bir dalı olaola-rak edebiyat neyi ifade eder, edebî eserin doğa-sı ve özellikleri, edebiyatın işlevi, edebî eser-edebî metin ve anlatı kavramlarının ne oldu-ğu bu bölümde incelenen konulardır. Yazar, sanatı “insan aklıyla ruhunun doğaya dokunarak

bir soyutlama” yapması şeklinde

tanımladık-tan sonra, sanatın özellikle insanın sert tabia-tını yumuşattığına dikkati çekmektedir (s. 59). Bir durum, hangi şartlarda sanatın alanına dâ-hil edilmektedir? Prof. Dr. Emre, bu önemli soruya; “Bir şey, bir durum… normal seyri

dı-şına çıkıp simgesel bir değer kazandığında” sanat

eseri sayılabilir cevabını vermektedir (s. 61). Sanat, hayatı renklendiren en önemli insan faaliyetidir. Sanatın bir dalı olan edebiyat ise malzemesi dil olması bakımından sanatın en incelikli alanını oluşturmaktadır.

İsmet Emre edebî eserin özelliklerini tes-pit ederken edebiyat biliminin nesnel kıstas-larının bu özellikler çerçevesinde değerlen-dirilebileceğini öne sürer. Bununla birlikte edebî eserin bütün kuralların ötesinde ken-dine has bir yapısının bulunduğunu da söy-lemektedir. Edebî eserin özellikleri; çokluk-ta birlik, çokluk-tarafsız düşünme, estetik mesafe, ko-nunun sınırlandırılması, sanatçının eserinde yeni buluşlar sergilemesi, hayal gücü ve yaratıcılıktır (s. 68-70).

Üçüncü bölüm, “Bilimin Bir Nesnesi Olarak Edebî Eser”e ayrılmıştır. Yazar bu

bö-lümde öncelikle bilim ile sanat arasındaki iliş-kiye yönelmektedir. Sanat eserinin bilimsel olarak nasıl ele alınması gerektiğini izah et-tikten sonra, edebiyat biliminin tanımını bugüne kadar konu ile ilgili yayımlanan ça-lışmalara da atıflarda bulunarak yapmakta-dır. Bu bölümün son konusu edebiyat bilimi ile edebî eser arasındaki ilişkidir.

Ona göre, bilimle sanat arasında farklılık-lar olduğu gibi benzerlikler de bulunmakta-dır. Bilimle sanat arasındaki en temel benzer-lik, ikisinin de “saklı olanı ortaya çıkarma,

bu-lanık olanı netleştirerek hayatı daha kolay ve ya-şabilir” hâle getirmesidir (s. 83). Bilimle sanat

arasındaki en önemli fark ise, bilimin katı bir akılcılıkla hareket etmesi, sanatın ise insan do-ğasının maddî olmayan, metafizik ve psişik dünyasına nüfuz edip bu noktadaki bilinmez-likleri ortaya çıkarmaya çalışmasıdır. Önem-li olan biÖnem-limle sanatın kendi çalışma alanla-rında birbirlerinden yararlanmalarıdır. Prof. Dr. Emre, bilimle sanat arasında ortak bir ala-nın mevcudiyetine vurgu yapmaktadır.

Sanatla bilimin yan yana gelip birbirini an-lamaya çalıştığı en önemli kavşak noktası sa-nat eserinin bilimsel olarak incelenmesidir (s. 87). Edebiyat araştırıcısı, edebî eseri bilimsel yöntemlerle incelerken edebiyat biliminin sı-nırlarını da çizmiş olur. Emre, eserinin “Ede-biyat Bilimi” başlığını taşıyan bölümünde ede-biyatı sosyal bilimlerin bir dalı olarak kabul etmeyen görüşleri tartışır. Nesnellik ve

(3)

öznel-Y E N İ T Ü R K E D E B İ öznel-Y A T I A R A Ş T I R M A L A R I

181

lik ayrımının hangi ilkelere göre yapılacağı, estetik değerin sadece kişisel zevk esas alına-rak belirlenmesinin yarattığı sorunlar, üzerin-de durulan konulardır.

Dördüncü bölüm, Prof. Dr. İsmet Emre’nin çalışmasının en kapsamlı bölümünü oluştur-maktadır. Yazar, bu bölümde edebiyat bilimi-nin hali hazırdaki ve muhtemel çalışma larını açıklamaktadır. Muhtemel çalışma alan-ları içinde kendisinin teklif ettiği konu başlık-ları da yer almaktadır. Ona göre edebiyat bi-liminin başlıca çalışma alanları şunlardır: Edebiyat teorisi, edebî eserler tarihi, edebî eleş-tiri, edebiyat felsefesi, edebiyat sosyolojisi, ede-biyat psikolojisi, edeede-biyat eğitimi, karşılaştır-malı edebiyat, edebiyat ve dilbilimi, edebiyat ve göstergebilimi. Edebiyat biliminin muhte-lif çalışma alanları ile ilgili olarak ise şu konu-lar yer almaktadır: Edebiyat ve sinema, biyat ve televizyon, edebiyat ve bilgisayar, ede-biyat ve gazete, edeede-biyat ve radyo, edeede-biyat ve din, edebiyat ve hukuk, edebiyat ve etik, edebiyat ve iktisat, edebiyat ve siyaset, ede-biyat ve gelecek (ütopya), edeede-biyat ve kültür. Görüldüğü üzere, edebiyat biliminin çalışma alanına, aslında, insanla ilgili edebî esere gi-ren birçok husus dâhil edilebilmektedir.

Eserin sonuna yerleştirilen “Ekler” bölü-mü, yazarın konu ile ilgili muhtelif makale-lerinden oluşmaktadır. Burada özellikle iki

ma-kalenin önemine değinmek gerekmektedir. Bi-rincisi, “Yeni Türk Edebiyatındaki Bazı Kav-ramları Nesnelleştirme Denemesi” başlığını taşımaktadır. Bütün bilimsel disiplinlerin kendine ait terimleri bulunmaktadır. Edebiyat bilimi terimlerinin nesnelliği ise birçok boşlu-ğu barındırmaktadır. Prof. Dr. Emre’nin, bu boşluğu doldurmak için öne sürdüğü fikirle-rin tartışılması alana önemli katkı sağlayacak-tır. İkinci önemli çalışma, “Yeni Türk Edebi-yatının Psikoloji Kaynakları” başlığını taşımak-tadır. Edebiyat biliminin dallarından biri olan “Edebiyat Psikolojisi” ile ilgili Prof. Dr. Em-re’nin müstakil çalışması bulunmaktadır. Bu-nun yanı sıra makalesiyle edebiyat-psikoloji ilişkisine katkı sağlanmaktadır. Bununla bir-likte “Ekler” bölümünde edebiyat biliminin gelişimine katkı niteliğindeki diğer önemli ça-lışmalar, “Bir Metin Kurucu Olarak Yazar-Öz-nenin Yaratma Süreçleri, Edebiyat ve Edebi-yat Dışı, Türk Dili ve EdebiEdebi-yatı Bölümlerinin Sorunları” adı altında toplanmıştır.

Edebiyat Bilimi ismini taşıyan Prof. Dr.

İs-met Emre’nin bu önemli çalışması “Teoriler-Yöntemler-Uygulamalar” alt başlığı ile sunul-muştur. Edebiyat bilimi ile ilgilenen okuyu-cuyu alanın gelişimi açısından sevindiren şey ise bu eserin birinci cilt olmasıdır. Devamı merakla beklenmektedir.

Mehmet Yılmaz*

* Cumhuriyet Üniversitesi, Türk Dili Bölümü.

** İsmail Kara - Fulya İbanoğlu, Sessiz Yaşadım, Matbuatta Mehmed Âkif 1936-1940, Zeytinburnu Belediyesi Ya-yını, İstanbul, 2011, 797 s.

1 Mehmed Âkif Ersoy, “Resmim İçin”, Gölgeler (Safahat, 7. Kitap), (hzl. Fazıl Gökçek), Dergâh Yayınları,

İs-tanbul, 2007, s. 82.

Sessiz Yaşadım

**





G

ölgeler’deki kıt’alarından birinde1şöyle

diyor Mehmed Âkif;

Toprakta gezen gölgeme toprak çekilince Günler şu heyulayı da er geç silecektir

Rahmetle anılmaktadır amma ebediyet Sessiz yaşadım, kim beni nerden bilecektir?

Ancak gerek sessiz sedasız kaldırılmak istenen cenazesinin üniversite öğrencileri

Referanslar

Benzer Belgeler

rosulans örneğinin çeşitli çözücü- ler yardımı ile hazırlanan ekstraksiyonlarının disk difüzyon tes- tinden elde edilen değerleri aşağıdaki çizelgelerde verilmiştir

The purpose of this lesson is to teach the description, historical development and relations of the drama with the other demonstrations and the plastic fields, the required

Scholarsteer, Directory of Research Journals Indexing (DRJI), Scientific Indexing Services (SIS), Open Academic Journal Index (OAJI), Journal Index (JI), Academic Resource

Sema ve Âlem’in altıncı faslında göksel cisimlerin hareketini üç farklı te- ori üzerinden tartışan ve sonuncuya (yıldızların felekî cirmin içine gömülü olarak

Zira ahlâkî önermelerin kaynağının meşhurat olduğu şeklindeki iddialarıy- la yazarın eleştirisine konu olan kimseler, Aristoteles’in mutluluğu nihai gaye olarak

O-PPS grubunda epitel hasarı-inflamatuvar değişiklikler ve mast hücre sayısı heparin grubuna göre daha fazla ancak diğer gruplara göre daha az gözlendi.. İV- SH ve

Thus; it was aimed to investigate the incidence and risk factors of latex allergy in meningomyelocele (MMC) patients who required clean intermittent catheterization

Results: The NRS, LANSS, and sleep interference scale (SIS) scores of the patients in Group 1 and Group 2 were found to be significantly lower at the 24 th hour, week 4, and week