• Sonuç bulunamadı

Bağımlılık kişilik özellikleri ile ebeveyn duygusal erişebilirliği ve helikopter ebevyn tutumu ilişkisinde kişilerarası ilişki boyutlarının aracı rolü

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bağımlılık kişilik özellikleri ile ebeveyn duygusal erişebilirliği ve helikopter ebevyn tutumu ilişkisinde kişilerarası ilişki boyutlarının aracı rolü"

Copied!
87
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

Ğ ÖZ EBEVEYN DUYGUSAL

Ğ H U U U

BOYUTLARININ ARACI

Z HAZIRLAYAN Ezgi Erkan Z r. Öğr. yesi sra üven

(2)
(3)
(4)
(5)

Bu süreç boyunca bilgisi, sabrı ve samimiyetiyle her yokuş başında düzlüğe çıkabilmem için geri bildirimlerini eksik etmeyen ve verdiği içten desteklerle her zaman erişilebilir olan çok değerli süpervizörüm ve danışmanım Dr. Öğr. Üyesi Esra Güven’e çok teşekkürler. Hem süpervizyon hem araştırma sürecinde ‘nasıl’ sorularımı bilgi ve umut ilişkisiyle yanıtladığı ve beni her daim anlayışı ile motive eden ışığı için ayrıca teşekkürler.

Akademik katkıları ve yorumlarıyla bakış açımı geliştirmeme yardımcı olan ve tez

sürecime katılmayı kabul ederek de katkılarını esirgemeyen değerli hocam Doç. Dr. Okan Cem Çırakoğlu’na, tez savunma sürecimde olmayı kabul ederek bana büyük katkı sağlayan Prof. Dr. Hatice Gülsen Erden’e çok teşekkür ederim.

Yüksek lisans sürecinde hedeflerime yön vermiş ve katkılarını esirgememiş kıymetli hocam Prof. Dr. Nesrin Hisli Şahin’e, bilgi birikimini farklı bakış açıları eşliğinde bizlerle paylaşmış hocam Prof. Dr. Doğan Kökdemir’e, bu süreçte mesleki ve kişisel alandaki amaçlarıma ulaşmama yönlendirmeleriyle büyük katkılar sağlamış hocam Psk. Dr. Çiğdem Kudiaki’ye, yüksek lisans eğitim sürecindeki akademik katkılarından dolayı Psk. Dr. Dilay Eldoğan’a, istatistik bilgi paylaşım katkılarıyla tez sürecimi kolaylaştırmış Psk. Dr.

İbrahim Yiğit’e çok teşekkür ederim.

Yüksek lisans yolculuğuna iyi ki de beraber çıktığım tüm dönem arkadaşlarıma ve ayrıca tez sürecinde ve zorluk dolu görevlerde umut ışıklarım Gizem Kavalcı’ya, Beliz

Toroslu’ya ve Eda Cengiz Yavuz’a desteklerinden dolayı çok teşekkürler.

Düzenlemedeki yardımları ve eşliği ile yanımda olan ablam Sibel Demirel’e, beraber yeniden büyümekte olduğumuz Geştalt Terapi Eğitim grubundaki dostlarıma desteği ve eşliği için çok teşekkürler.

Araştırmaya katılıp içtenlik ve sabırla soruları cevaplayan tüm katılımcılara, katılımcılara ulaşmamı sağlayan Özel Emine Örnek Eğitim Kurumlarına ve araştırma linkini paylaşan tüm arkadaşlarıma yardımları için teşekkürler.

(6)

Her zaman güvenle ‘beni’ paylaştığım çok kıymetli dostlarım, yollarımızı kesiştirmiş hayata ve bana öğrettiklerinize şükürler olsun, yanımda olmayan dostlarım iyi ki vardınız, yanımda yürüyen yol arkadaşlarım iyi ki varsınız, hepinize sonsuz teşekkürler. Ayrıca birlikte gözyaşı ve kahkaha içerikli çok değerli anılar biriktirdiğim dostum Bengü Yazar’a, neşesi ve yardımlarıyla hep yanımda olan Ayşenur Soykan’a ve Esin Kırcalı’ya ve eşliği ve samimiyeti ile yanımda olan Efsane Akıncı’ya çok teşekkürler.

Sevgisini her daim hissettiğim ilk adımımdan itibaren tüm adımlarımda bana destek olan ve bana inanmaktan vazgeçmeyen annem Emel Erkan’a, hoşgörüsü ve duruşu ile örnek aldığım yanımdan erken ayrılmış babam Asım Erkan’a, kucağıma aldığım andan beri kalbimin birlikte attığı güzel kalbi ile her yeri ısıtan kardeşim Volkan Erkan’a sonsuz teşekkürler. Bana her zaman güvenli alan oluşturmuş kanatsız meleğim anneannem Gülter Demirel’e, sevginin emek olduğunu öğreten Hacer annem Hacer Demirel’e, her zaman yanımda ve desteklerini esirgemeyen dayılarım Kemal, İsmet ve Cemal Demirel’e, halam Ayşe Erkan’a sonsuz teşekkürler. Ayrıca sevgisini ve desteğini esirgemeyen diğer aile üyelerime çok teşekkürler. Bana çalışkanlığı ve azmiyle her zaman öncü olan gittiğim her yolu ışığı ile aydınlatan kocaman yürekli kahramanım Emine annem, Emine Örnek’e sonsuz teşekkürler.

(7)

I Ö ÖZ

Bağımlı kişilik bozukluğu, bütün kişilik bozukluklarının %2,5’unu oluşturmaktadır (Köroğlu ve Bayraktar, 2012). Ayrıca bağımlı kişilik özelliklerinin yüksek düzeyde olması depresyon, kaygı bozuklukları, yeme bozuklukları ve madde kullanım ile eş tanı ilişkisi yükseltmektedir (Bornstein, 1993). Erken dönemde ebeveyn tutumları aracılığıyla oluşan kendiliğe ve kişilerarası ilişkiye dair tutumlar bağımlı kişilik özellikleri üzerinde etkilidir.

Bu çalışma kapsamında erken dönem ebeveyn tutumlarının bağımlı kişilik özellikleri üzerindeki etkileri, bireylerin ebeveynlerinin duygusal destek ve ihtiyaç duyduklarında ulaşılabilirlik ve ebeveynlerinin helikopterlik ölçütü olan müdahaleci ve eleştirel tutumları algısı üzerinden değerlendirilmiştir.

Modele aracı olarak dahil edilen kişilerarası ilişki boyutları onay bağımlılığı, başkalarına güven ve duygu farkındalığı alt boyutları, ebeveyn tutumlarından etkilenerek oluşmakta olup bağımlı kişilik özelliklerini etkilemektedir.

Bireylerin hayata ve kendilerine dair algılarını ilk ve temel şemalar ebeveyn aracılığı ile oluşur ve oluşan şemalar bireyleri sonraki dönemlerde takip eder. Bu araştırmada maruz kalınan ebeveyn tutumlarının bireyin bağımlı kişilik özelliklerini etkilediği görülmektedir. Ebeveyn tutumlarını değerlendirmek koruyucu ve önleyici bir yol göstermektedir.

(8)

II ÖZET

ERKAN, Ezgi. Bağımlı Kişilik Özellikleri ile Ebeveyn Duygusal Erişilebilirliği ve

Helikopter Ebeveyn Tutumu İlişkisinde Kişilerarası İlişki Boyutlarının Aracı Rolü. Yüksek Lisans Tezi, 2019.

Bu çalışmada, katılımcıların erken dönem yaşantılarında helikopter ebeveyn tutumlarına maruz kalma ve ebeveynlerine duygusal olarak erişebilme düzeyleri ile erişkin dönem bağımlı kişilik özellikleri arasındaki ilişkide kişilerarası ilişki boyutlarının aracı rolünün sınanması amaçlanmaktadır. Araştırmanın örneklemini, farklı illerde yaşayan, 20- 55 yaş arası, 127 kadın ve 75 erkek olmak üzere 202 bireyden oluşmaktadır. Araştırmada veri toplama amacıyla Demografik Bilgi Formu, Kişilik İnanç Ölçeği Kısa Formu, Algılanan Helikopter Ebeveyn Ölçeği, Ebeveyn Duygusal Erişilebilirlik Ölçeği, Kişilerarası İlişki Boyutlarını Ölçeği kullanılmıştır. Önerilen model Yapısal Eşitlik Modeli (YEM) aracılığıyla test edilmiştir. Araştırma bulguları, bağımlı kişilik özelliklerinin, kişilerarası ilişki boyutlarında empati dışında tüm değişkenlerle istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki içinde olduğunu göstermektedir. Bağımlı kişilik özellikleri ile onay bağımlılığı ve algılanan helikopter ebeveyn tutumları arasında istatistiksel olarak pozitif yönde anlamlı ilişki bulunmuştur. Diğer bir yandan bağımlı kişilik özellikleri ile başkalarına güven, duygu farkındalığı ve ebeveyn duygusal erişilebilirliği arasında istatistiksel olarak negatif yönde anlamlı ilişki bulunmuştur. Sonuç olarak, helikopter ebeveyn düzeyinin artması ve ebeveyn duygusal erişilebilirliği düzeyleri azalması onay bağımlılığını arttırmaktayken başkalarına güven ve duygu farkındalığı düzeylerini azalmaktadır. Erken dönem yaşantılarda müdahaleci ve eleştirel yaklaşım ile karakterize helikopter ebeveyn tutumları ve katılımcıların ebeveynlerine duygusal olarak erişebilme düzeylerinden kişiler arası ilişki boyutları üzerinden giden bu yol da bağımlı kişilik özelliklerini artmaktadır.

nahtar özcükler

Bağımlı Kişilik Özellikleri, Ebeveyn Duygusal, Algılanan Helikopter Ebeveyn Tutumu, Kişilerarası İlişki Boyutları, Onay Bağımlılığı, Başkalarına Güven, Empati, Duygu Farkındalığı

(9)

III

ABSTRACT

ERKAN, Ezgi. As a Mediator Role of Dimension of Interpersonal Relationship in the

Relationship between Dependent Personality Traits and Emotional Availability of Parent and Helicopter Parent Attitudes. Postgraduate Thesis, 2019.

In this study, it is aimed to test as a mediating role of the interpersonal relationship dimensions which are approval dependence, empathy, misting others, and emotional awareness in the relationship between dependent personality traits and being exposed to helicopter parent attitudes in early life and having emotionally available parent in early life. The sample of the study consisted of 202 individuals; 127 females and 75 males, between the ages of 20 and 55, living in different states. Demographic Information Form, Personality Belief Scale Short Form, Helicopter Parent Attitudes Scale, Parental Emotional Avalability Scale, Scale of Dimensions of Interpersonal Relationship Dimensions Scale were used for data collection. The proposed model was tested through the Structural Equation Model (SEM). The findings of the study show that dependency personality traits have a statistically significant relationship with all dimensions of interpersonal relationship except the dimension of the empathy. A statistically positive correlation was found between dependent personality traits and approval dependence and perceived helicopter parent. On the other hand, there was a statistically significant negative correlation between dependent personality traits, trust to others, emotion awareness and parental emotional avalability. There was no statistically significant relationship between dependent personality traits and empathy. As a result, increasing level of helicopter parent attitudes and decreasing level of emotional availability to parent increase the dependency of approval while decreasing misting others and emotional awareness. This relationship are increasing dependent personality traits.

Key words

Parental Emotional Availability, Helicopter Parental Attitude, Dimensions of Interpersonal Relationship, Dependent Personality Traits, Approval Dependence, Empathy, Misting Others, Emotional Awareness

(10)

IV Ç Ö ÖZ ... I ÖZ ... II ABSTRACT ... III Z ... VII Z ... VIII BÖLÜM I ... 1 GİRİŞ ... 1

1.1. Bağımlı Kişilik Özellikleri ... 1

1.1.1. Bağımlı Kişilik Bozukluğunun Klinik Belirtileri ... 1

1.1.2 DSM- 5 Tanı Ölçütleri ... 1

1.1.3 Bağımlı Kişilik Gelişiminde Rol Oynayan Etkenler ... 2

1.2. Ebeveyn Duygusal Erişilebilirliği ... 4

1.2.1. Bağımlı Kişilik Özellikleri ve Ebeveyn Duygusal Erişilebilirliği ... 5

1.3. Helikopter Ebeveynlik ... 6

1.3.1. Bağımlı Kişilik Özellikleri ve Helikopter Ebeveynlik ... 7

1.4. Bağımlı Kişilik Özellikleri, Ebeveyn Tutumları ve Kişilerarası İlişki Boyutları ... 8

1.4.1. Bağımlı Kişilik Özellikleri, Ebeveyn Tutumları ve Onay Bağımlılığı ... 9

1.4.1.1. Ebeveynin Duygusal Erişilebilirliği ve Onay Bağımlılığı ... 10

1.4.1.2. Helikopter Ebeveyn ve Onay Bağımlılığı ... 10

1.4.2. Bağımlı Kişilik Özellikleri, Ebeveyn Tutumları ve Başkalarına Güven ... 11

1.4.2.1. Ebeveynin Duygusal Erişilebilirliği ve Başkalarına Güven ... 11

1.4.2.2. Helikopter Ebeveyn ve Başkalarına Güven... 12

1.4.3. Bağımlı Kişilik Özellikleri, Ebeveyn Tutumları ve Empati ... 13

1.4.3.1. Ebeveynin Duygusal Erişilebilirliği ve Empati ... 14

1.4.3.2. Helikopter Ebeveyn ve Empati ... 14

1.4.4. Bağımlı Kişilik Özellikleri, Ebeveyn Tutumları ve Duygu Farkındalığı ... 15

1.4.1.1. Ebeveynin Duygusal Erişilebilirliği ve Duygu Farkındalığı ... 16

1.4.1.2. Helikopter Ebeveyn ve Duygu Farkındalığı ... 17

1.5. Tezin Amacı ... 18

(11)

V

BÖLÜM II ... 20

YÖNTEM ... 20

2.1. Araştırmanın Örneklemi ... 20

2.2. Veri Toplama Araçları... 21

2.1.1. Bilgilendirilmiş Onam Formu ... 22

2.1.2. Demografik Bilgi Formu ... 22

2.1.3. Duygusal Erişilebilirlik Ölçekleri (Emotional Availability Scales) ... 22

2.1.4. Algılanan Helikopter Ebeveyn Tutum Ölçeği (Helicopter Parent Attitude/s Scale) ... 23

2.1.5. Kişilerarası İlişki Boyutları Ölçeği ... 23

2.1.6. Kişilik İnancı Ölçeği Formu (Personality Belief Questionnaire- Form) ... 24

2.3. İŞLEM ... 25

BÖLÜM III ... 26

BULGULAR ... 26

3.1. Ebeveyn Duygusal Erişilebilirliği, Algılanan Helikopter Ebeveynliği, Onay Bağımlılığı, Başkalarına Güven, Duygu Farkındalığı, Empati ve Bağımlı Kişilik Özellikleri Değişkenleri Arasındaki Korelasyon Bulguları ... 27

3.2. Ebeveyn Duygusal Erişilebilirliği ve Algılanan Helikopter Ebeveynliği ile Bağımlı Kişilik Özellikleri İlişkisinde Onay Bağımlılığı, Başkalarına Güven, Duygu Farkındalığı ve Empati Aracı Rolüne İlişkin Önerilen Modelin Sınanması ... 30

3.2.1. Ölçüm Modeli ve Doğrulayıcı Faktör Analizine İlişkin Bulgular ... 31

3.2.2. Önerilen Modelin Sınanmasına İlişkin Bulgular ... 35

BÖLÜM IV ... 40

TARTIŞMA ... 40

4.1. Ebeveyn Duygusal Erişilebilirliği, Algılanan Helikopter Ebeveynliği, Onay Bağımlılığı, Başkalarına Güven, Duygu Farkındalığı, Empati ve Bağımlı Kişilik Özellikleri Değişkenleri Arasındaki Korelasyon Bulguların Tartışılması ... 41

4.2. Önerilen Modelin Sınanmasına İlişkin Bulguların Tartışılması ... 46

4.3. Klinik Çıkarımlar ... 50

4.4. Araştırmanın Sınırlılıkları ... 51

4.5. Sonuç ... 52

KAYNAKÇA ... 55

(12)

VI

EK 1- Bilgilendirilmiş Onay Formu ... 63

EK 2- Demografik Bilgi Formu ... 64

EK 3- Ebeveyn Duygusal Erişilebilirliği Ölçeği ... 66

EK 4- Algılanan Helikopter Ebeveyn Tutum Ölçeği (AHETÖ) ... 68

EK 5 - Kişilerarasi İlişki Boyutları Ölçeği (KİBÖ) ... 70

(13)

VII

T Z

Tablo 1 Katılımcıların Demografik Özellikleri ... 20

Tablo 2 Değişkenler Ortalama, Standart Sapma ve Değişkenler Arası Korelasyonları ... 29

Tablo 3 Ölçüm Modelinin Uyum İndeks Değerleri ... 32

Tablo 4 Önerilen Modelin Doğrulayıcı Faktör Analizi Sonuçları ... 32

Tablo 5 Önerilen Modelin Faktörler Arası Korelasyon Değerleri ... 35

Tablo 6 Önerilen Modelin Yapısal Eşitlik Analizi Uyum İndeks Değerleri ... 36

Tablo 7 Önerilen Modelin Yapısal Eşitlik Analizine İlişkin Regresyon Ağırlık Değerleri ... 36 Tablo 8 Önerilen Modelin Yapısal Eşitlik Analizine İlişkin Dolaylı İlişkilerin Değerleri….38

(14)

VIII

Z

ekil 1 Önerilen Modeli Oluşturan Doğrudan ve Dolaylı İlişkiler ... 19 ekil 2 Ölçüm Modeline İlişkin Beta Değerleri ... 34 ekil 3 Önerilen Modeli Yapısal Eşitlik Modeli Beta Değerleri ... 39

(15)

1 Ö

Bağımlı olma, kişilerarası ilişkileri sağlama ve sürdürme bakımından kurulan ilişkilerin temel motivasyonunu yansıtan bir kişilik özelliğidir (Pincus ve Wilson, 2001). Bağımlı kişilik bozukluğu, bütün kişilik bozukluklarının %2,5’unu oluşturmaktadır (Köroğlu ve Bayraktar, 2012). Bağımlı kişilik örüntüsünün belirgin özelliklerinden olan kurulan ilişkilerde yapışkan tutum ve başkalarına muhtaç tavırlar kişilerarası ilişkiler üzerinde olumsuz etkiye sahiptir (Overholser, 1996). Aile içi ilişki sorunları, evlilik ve sosyal ilişkilerdeki doyum sorunu sözü edilen kişilerarası ilişki sorunlarına örnek verilebilir (Samuels. 2011). Bağımlı kişilik özellikleri depresyon, madde kullanımı, obezite ve diğer yemek bozuklukları ve bağımlı kişilik bozukluğuna sebep olabilmektedir (Bornstein, 2001). Özetle bağımlı kişilik özellikleri kişilerin yaşamını kişisel psikolojik sağlık durumlarını ve kişilerarası ilişkilerini olumsuz etkilemektedir.

1.1. ağımlı işilik Özellikleri

1.1.1. ağımlı işilik ozukluğunun linik elirtileri

C kümesine ait bağımlı kişilik bozukluğu örüntülerine sahip kişiler itaatkar ve yapışkan davranış kalıpları içindedir (Castonguay ve Oltmanns, 2013). İlişkide olduğu kişilerden ayrılma korkusu içindedirler çünkü onların tavsiyelerine ve güvencelerine bağımlıdırlar. Yalnız kaldıklarında ise kaygılı ve çaresiz hissederler. Eleştirilmeye ve onaylanmamaya karşı aşırı duyarlıdırlar, bu da öz güvenlerinin düşmesine sebep olmaktadır. Sıralanan özelliklerin etkisiyle sahip oldukları yakın ilişkiyi kaybetmekten korkarlar (Castonguay ve Oltmanns, 2013). Bağımlı kişilik bozukluğu DSM-5’te (DSM-V, 2013) aşağıdaki tanı ölçütleri ile tanımlanmaktadır:

(16)

2

Aşağıdakilerden en az beşi ile belirli; erken erişkinlikte ve başlayan ve değişik bağlamlarda ortaya çıkan, boyun eğici ve yapışkan davranışlara ve ayrılma korkularına yol açan, ilgilenilme gereksinimi ile giden yaygın örüntü;

1- Başkalarından çok öğüt ve güvence almadıkça gündelik kararlarını vermekte güçlük çeker.

2- Yaşamının çoğu önemli alanında, kendisinin yerine başkasının sorumluluk almasını gereksinir.

3- Desteklerini çekecekleri ya da kabul görmeyeceği korkusuyla başkalarıyla aynı görüşte olmadığını söylemekte güçlük çeker.

4- Kendi başına bir işe girişmekte ya da iş yapmakta güçlük çeker (istediğinin ya da yapacak gücünüm olmadığından çok kendi yargılarına güvenmediğinden).

5- Başkalarından bakım ve destek sağlayabilmek için, hoş olmayan işleri yapmaya gönüllü olmaya dek giden ölçüde aşırı uçlara gider.

6- Kendisine bakamayacağına ilişkin aşırı korkuları yüzünden, tek başına kaldığında kendisini rahatsız ya da çaresiz hisseder.

7- Yakın bir ilişkisi sonlandığında, bir bakım ve destek kaynağı olarak, ivedilikle başka bir ilişki arayışına girer.

8- Kendi kendine bakmak durumunda bırakılacağı korkularıyla, gerçekçi olmayan biçimde uğraşır durur (DSM-IV, 2013).

Tanı ölçütleri göz önüne alındığında bağımlı kişilik örüntüsü, kişinin uzun süre kalıplaşmış şekilde aşırı bağımlı olma içinde olmasıyla karakterizedir ve karar verme süreçlerinde başkalarının düşüncelerine ve güvencelerine aşırı biçimde ihtiyaç duyma belirgindir. Dolayısıyla kendi başlarına sorumluluk almaktan kaçınırlar. Kişinin özerklik ve kendi kendine yeterlilik kazanması için kabul edilme ve duygusal destek alma ihtiyacının karşılanması gerekmektedir (Bornstein, 1993)

1.1.3 ağımlı işilik elişiminde ol ynayan tkenler

Ergenlerde ve yetişkinlerde görülen bağımlı kişilik özelliklerinin oluşumunda hangi etmenlerin neden olduğu konusunda farklı yaklaşımlar vardır (Bornstein, 2001).

(17)

3

Psikanalistlere göre, 1 ve 2 yaş arası oral dönemde özerklik ve yeterlilik kazanamama etmenleri ile bağımlı kişilik özellikleri arasında ilişki bulunmaktadır. Sosyal öğrenme modeli yaklaşımına göre ise, bağımlı kişilik özelliklerinin otorite figürü olan ebeveynler tarafından pasif ve yardım arama davranışlarının ödüllendirmesi arasında ilişki bulunmaktadır (Bornstein, 2001). Bağlanma kuramına göre ise, bağımlı kişilik özelliklerinin güvensiz bağlanma ile ilişkisi bulunmaktadır (Bornstein, 2001). Zaman içerisinde evrimleşen bu farklı yaklaşımlara göre kişinin bağımlı kişilik özelliklerine sahip olmasında erken dönemdeki ilişki deneyimlerinden öğrendiklerinin etkileri üzerinde durulduğu görülmektedir.

Üzerinde durulan erken dönem ilişki deneyimlerinin çocukluk etkileşimleri ile ilişkili olduğu düşünülmektedir. Ebeveynlerin çocukların bağımsız davranışlarına izin vermemeleri ve bağımsız davranmalarını onaylamamaları, çocuklarda bağımlı kişilik oluşumuna neden olabilmektedir (Bayat ve Şengül, 2007). Otoriter ebeveyn tutumunun çocuklara savunmasız, güçsüz ve yetersiz olduklarına dair mesajlar vermesi çocukların güçlü ve yeterli gördükleri kişilere bağımlı olmalarını artmasına neden olmaktadır (Köroğlu ve Bayraktar, 2012). Çocukların en temel psikolojik ihtiyaçlarından olan ebeveyn sevgisi ve onayı yeteri kadar karşılanmazsa çocuk ‘ait olma’ ve ‘güvende olma’ hissini yaşamak için kendi ihtiyaçlarını değil ebeveyninin ihtiyaçlarını karşılayarak ebeveyniyle iç içe geçebilmektedir (Polster ve Polster, 1974). Ebeveynin kurallarına uyarak onlar tarafından onaylanma ve kabul edilme beklentisi içinde ebeveyniyle iç içe geçen çocuğun zamanla kendisi ile diğeri arasındaki sınırların büyük ölçüde ortadan kalktığı görülmektedir (Perls, Hefferline ve Goodman, 1951). Kendilik sınırının oluşamaması ileri dönem ilişkilerindeki sınırları da etkilemektedir.

Duygusal yoksunluğa ve onaylanmamaya maruz kalmamak için kişilerarası ilişkilerinde kopma zorluğu ve endişesi yaşayan kişiler ilişkide olduğu kişiler tarafından fiziksel veya psikolojik şiddete maruz kalsa veya mutsuz ve anlamsız bir ilişki içinde de olsa ilişkilerini sonlandırmakta güçlük çeker (Siegel, 1999). Kendilerini güçsüz ve yetersiz olarak değerlendirmeleri nedeniyle güçlü ve yeterli gördüğü diğer kişilere yapışırlar (Bornstein, 2001).

(18)

4

Sözü edilen özelliklerin kişinin bağlanma örüntüleri ile şekillendiğinden söz edilmektedir. Güvenli bağlanma, çocuğun anneyi dünyayı keşfetmesine destek verici ve stresli zamanlarda dönmek için güvenli biri olarak içselleştirmesiyle tanımlanır (Siegel, 1999). Siegel’a (1999) göre güvenli bağlanmış çocukların yetişkinlikte de güvenli bir şekilde ilişki kurma ve ilişkilerini sürdürme ihtimalleri daha yüksektir. Güvenli bağlanma, olumlu benlik, yeteri kadar güven duyulan ilişkiler ile karakterize iken güvensiz bağlanma olumsuz benlik algısı, kişinin kendisine, dünyaya karşı veya hem kendisine hem dünyaya karşı güvensizlik algısı ile karakterizedir (Bowlby, 1977 ve Siegel, 1999). Bowlby'ye (1977) göre, çocuklukta kurulan güvensiz bağlanma evlilik sorunlarına, ebeveynlikte sorun yaşamaya ve kişilik bozukluklarına neden olabilmektedir. Bir güvensiz bağlanma olan saplantılı bağlanma, kişi için ‘ben’ kavramı ve ‘sen’ kavramı yerine ‘biz’ kavramının önemli olduğu, yüksek kaygı ve düşük kaçınma ile karakterizedir (Kuyumcu, 2011). Olumsuz benlik algısı ve yüksek kaygı kişinin başkalarına bağımlı olduğu yakın ilişkilerle bağlantılıdır (Griffin ve Bartholomew, 1994).

Erken dönemde maruz kalınan ebeveynin duygusal olarak erişilebilir olmaması ya da anneden ayrılma sonucu yaşanan güvensizlik gibi stresörlerin neden olduğu strese karşı duyarlılık, sonradan deneyimlenen stresörlerle birlikte belleğe ekleme yapar ve bunun sonucunda kaygılı ve bağımlı ilişki modelleri daha kalıcı bir hale gelir (Jetty, Charney ve Goddard, 2001; Livesley, Schroeder ve Jackson, 1990). Başka bir anlatımla, çocuğun duygularını işlevsel bir biçimde düzenleyebilmesi ve kendine ilişkin atıflarında değerli hissedebilmesi için kaygılı olduğunda veya duygusal destek ihtiyacı içinde olduğunda ebeveyninin çocuk için erişilebilir olması ve müdahaleci olmadan destekleyen bir tutumda olması gerektiği vurgulanmaktadır.

1.2. Ebeveyn Duygusal Erişilebilirliği

Çocuğa aile ortamında verilen kendilik kabulü ve duygusal destek çocuğun kendine ve başkalarına karşı inançlarını şekillendirmektedir. Bu ilişki bağlanma figürünün kişilik gelişimindeki gücünü ortaya koymaktadır (Bowlby,1973; Masterson, 2016). Bağlanma kuramı, ebeveyn tepkilerine, duyarlılığına ve duygusal katılımına dayanmaktadır ve bu başlıklar ebeveyn duygusal erişilebilirliğinin çerçevesini oluşturmaktadır (Biringen, 2000).

(19)

5

Erken dönemde ebeveynler ile yaşanan travmatik kırgınlıklar (örn; çocuğun ihtiyaçlarının karşılanmaması) yüzünden ebeveynlerin sakinleştiricilik ve yatıştırıcılık özellikleri çocukta içselleştirilmezse, ileri dönemde bütünlük tehdit altında hissedildiğinde kendilik algısında dağılmalar görülebilmektedir (Kohut, 1971). Kendiliklerindeki dağılma kaygısının sebebi ‘yeniden yaklaşma’ alt döneminin tamamlanmamasıdır (Akhtar, 1994). Ayrılma ve birleşmenin ilk deneyimleri ile karakterize yeniden yaklaşma dönemine kadar çocuk belirli bir düzeyde bağımsızlığını kazanır ancak ebeveyninin kendisinin yanında olmasına ve kendisine güven sağlamasına ihtiyaç duyar (Mahler, 1972), güvenin sağlanması için annenin duygusal olarak erişilebilir olması gerekmektedir (Bowlby, 1973). Bu dönemde çocuk ‘Kendim yaparım.’ diyerek yardımı reddetme ve annesinin yardımına koşması isteği arasında gidip gelir, bu nedenle bu dönemin çocuğun otonomi kazanması için kritik önem taşıdığı görülebilmektedir. Bu kritik dönemde ebeveynin çocuğa güven vermek için duygusal olarak erişilebilir olması çocuğun deneyimlerine karşı müdahaleci olmayan bunu yerine cesaretlendiren tutumlarla ve düşmanca tutumdan uzak empatik bir tavırla çocuğun yanında yer alması ile mümkün olmaktadır (Ann Easterbrooks ve Biringen, 2000). Sözü edilen tutum ve tavır bağımlı kişilik özelliklerinin gelişiminde koruyucu olmakla birlikte, erişilebilir olmayan ebeveyn tutumlarına maruz kalan çocukların ilişki örüntülerinde bağımlı özelliklerin gelişme riski artmaktadır. Bu bağlantı bir sonraki alt başlıkta ayrıntıları ile ele alınmaktadır. 1.2.1. ağımlı işilik Özellikleri ve beveyn uygusal rişilebilirliği

Kişilik patolojilerinin oluşumunda çevresel faktörlerin katkısı büyüktür (MacMillan, Fleming, Streiner, Lin, Boyle, Jamieson ve Beardslee, 2001). Hem boylamsal hem geriye dönük araştırmalar kişinin uyumsuz yapıda ebeveynlere ve aile ilişkilerine sahip olmasının kişilik bozukluğu geliştirmesi ihtimalini arttırmakta olduğunu göstermektedir (Helgeland ve Torgersen, 2004; Johnson, Cohen, Brown, Smailes ve Bernstein, 1999; Ruggiero, Bernstein ve Handelsman, 1999). Ergenlerde yapılan boylamsal bir araştırma, çocuklukta maruz kalınan olumsuz davranışlar ile kişilik bozukluğu ilişkisini ortaya koymaktadır; raporlanan olumsuz davranışlar; fiziksel istismar ve duygusal ihmaldir (Johnson, Cohen, Brown, Smailes ve Bernstein, 1999; Johnson, Cohen, Smailes, Skodol, Brown ve Oldham, 2001).

Kişilik bozukluğu olan kişiler duygularına empatik bir biçimde eşlik etmeyen ebeveyn

(20)

6

işlevsiz modellere sahip olabilmektedir (Siegel, 1999 ve Cozolino, 2002). Oysa yakınlık ve samimiyet, bakım verenlerimize bağlanmamızı sürdürmek için evrimsel olarak uyarlanmış ihtiyacımızdır, yani insan temelde ilişkiseldir (Bowlby, 1969). Ancak bağlanma figürü olan ebeveyn çocuk korktuğunda ve üzüldüğünde, yani olumsuz duygular deneyimlediğinde, çocuğun yanında onu yatıştırmak için bulunmazsa çocuk süregelen kaygı içinde duygusal olarak aşırı rahatsızlık hisseder (Ein- Dor, Viglin ve Doron, 2015 ve Badenoch, 2008). Duygularını yatıştırmayı modelleyemeyen çocuk, duygu düzenleme becerisi kazanamakta güçlük yaşadığı için ebeveyni kendisinin güvenliğini sağlamak için erişilebilir olana kadar dikkat ve endişeyle kaygıya karşı aşırı uyarılmış olarak kalır (Mikulincer, Shaver ve Pereg, 2003; Mikulincer ve Shaver, 2007). Ebeveynin duygusal duyarsızlığı ve çocuğun duygusal olarak yatışmaya ihtiyacı olduğunda duygusal olarak erişilebilirliğinin (Biringen, 2000) düşük olması çocuğun duygu durumu düzenleme becerisi kazanamamasına ve özerklik oluşturamamasına neden olmaktadır (Masterson, 2008; Schore ve Schore, 2008), bu tarz tutumlar bağımlı kişiliğin tanımlayıcı özellikleri arasında yer almaktadır (Bornstein, 2001). Young’a göre ebeveynin onay veren ve ödüllendiren tutumları çocuğu ‘herkese nasıl olduğumu göstermeliyim böylece iyi hissederim’ inancını pekiştirerek çocuğun onay beklentisini ileriki döneme taşımasına sebep olmaktadır (Loose, Graaf ve Zarbock, 2013). Yüksek onay beklentisi de bağımlı kişilik bozukluğunun temel belirtilerinden biridir (DSM-IV, 2013).

Buraya kadar ele alınan bulgular çocuğun özerklik kazanmasını teşvik eden ya da ketleyen anne baba tutumlarının bağımlı kişilik özelliklerinin gelişiminde önemli rolü olduğuna işaret etmektedir. Bir sonraki alt başlıkta çocuğun özerkliği çeşitli açılardan etkilediği düşünülen helikopter ebeveynlik tutumlarına ilişkin kuramsal ayrıntılara yer verilecektir.

1.3. Helikopter Ebeveynlik

Çocuğun özerklik kazanma ihtiyacı büyüdükçe artmakta ve çocuk bu ihtiyacı karşılamak için bağımsız bir genç yetişkin olmaya çabalamaktadır (Erikson, 1968). Ebeveynlerin çocukların eylemlerine aşırı katılım düzeyleri, sürekli kontrolleri ve çocukları adına karar verme tutumları Ginott (1969) tarafından ‘helikopter ebeveynlik’ olarak tanımlanmaktadır (Kwon, Yoo ve Bingham, 2016; Soenens, Vansteenkiste, Lens, Luyckx,

(21)

7

Goossens, Beyers ve Ryan, 2007; Yılmaz, 2019). Helikopter ebeveynlerin çocuklarının, yaşamlarının ileriki dönemlerinde diğer çocuklara oranla daha çok duygusal sorun yaşadığı bulgulanmıştır (Kouros, Pruitt, Ekas, Kiriaki ve Sunderland, 2017). Ayrıca helikopter ebeveynlerin çocuklarının sosyal alanları incelendiğinde bu çocukların karar vermede zorlandığı ve bireyleşememe ile gelişen bağlanma sorunları yaşadıkları gözlenmektedir (Farley ve Kim-Spoon, 2014; van Ingen, Freiheit, Steinfeldt ve Roberts, 2015).

Young’a (2005) göre tipik ebeveyn davranışları belirli çocuksu bilişlere yol açmakta ve bunun sonucunda kişi -teslim olma, kaçınma ve aşırı telafi- başa çıkma stratejileri geliştirmektedir (Loose, Graaf ve Zarbock, 2013). Çocuk bilişleri, bağımsızlık, yetersizlik ve dayanıksızlık şemalarının etkisiyle kendisine ilişkin zayıf ve çaresiz atıflarını içselleştiren çocuk, başkası olmadan bir şey yapamayacağını öğrenmekte ve olumsuzluklara karşı sürekli bir endişe deneyimlemektedir (Loose, Graaf ve Zarbock, 2013). Dolayısıyla dünyanın tehlikeli bir yer olmasına karşın kendisinin de yetersiz olduğunu düşünen çocuk başkalarına bağımlı hale gelip sorumluluklarını yerine getirmekte zorluk yaşamaktadır. Sözü edilen bilişsel yapının gelişmesinde aşırı müdahaleci ve korumacı ebeveyn tutumunun etkisi üzerinde durulmaktadır (Bronson ve Merryman, 2009). Aşırı müdahaleci ve korumacı ebeveynlerin çocukları daha az yetkin ve stresörlere karşı daha dayanıksız olabilmektedir (Bronson ve Merryman, 2009). Erken dönemde çevrede ve kişilerarası ilişkide aşağılayıcı olarak algılanan tutumlara maruz kalmak çocukların kendilik algısını yetersizlik üzerinde temellendirebilmekte ve bu durum ileri dönem yetersizlik algısından kaçınmak için sosyal ortamdan uzaklaşmaya neden olabilmektedir (Baker ve Edelmann, 2002; Marteinsdottir, Svensson, Svedberg, Anderberg ve Von Knorring, 2007; Castonguay ve Oltmanns, 2013). Bu durum kişilerarası ilişkilerin minimum düzeye inmesi demektir. Dolayısıyla, erken dönem maruz kalınan kaygılı ve müdahaleci tutumlar ile beslenen çocuğun kendisine yönelik yetersizlik algısı ileriki dönemdeki kişilerarası ilişkilerde de sürdürülürse kişiyi karşısındakine bağımlı hale getirebilmektedir.

1.3.1. ağımlı işilik Özellikleri ve Helikopter beveynlik

Ebeveynin fazlasıyla öğüt verip çocuğun yaptığı her şeyin içinde olması yani çocuğu kendisine bağımlı hale getirmesi iç içelik şemasını beslemektedir ve bunun sonucunda çocuğun yaptığı her şeyi ebeveynlerine karşı görev olarak görüp her şeyi onların istediği

(22)

8

şekilde yapmaya çalışma ihtimali artmaktadır (Loose, Graaf ve Zarbock, 2013). Bu etkileşim sonucunda çocuk ilişkilerinde talepleri gerçekleştiren ve ilişkileri sonlandıramayan taraf haline gelmektedir. Çünkü bu yollarla çocuk ailede aşırı müdahaleye maruz kalarak hatalara ya da özerk davranışlarına karşı suçluluk duymayı öğrenmiştir. Ayrıca özerklik gelişimi ebeveyn tutumlarının etkisi ile tamamlanamayan çocuğun ilerleyen süreçte başkalarına bağımlı bir yetişkin haline gelme ihtimali de artmaktadır (Bornstein, 2001 ve Schultz ve Schultz, 2016).

Anne ve babanın çocuğuna karşı ‘ben senin yerine ve senin için her şeyin en iyisini bilirim’ diyerek pervane misali çocuğunun tepesinde uçmaları yani, helikopter ebeveyn tutumları ve ebeveynin duygusal olarak erişilebilir olmaması çocuğun kendine ve dünyaya olan atıflarını etkileyerek kendisi ve kişilerarasını ilişkilerini şekillendirmektedir. Kendilik atıfları bağımlı kişilik özelliklerini taşırken diğerlerine karşı yapılan atıflar kişilerarası ilişkileri olumsuz etkileyebilmektedir. Messer ve Beidel (1994)’e göre ileri yaştaki sosyal çevrenin tehdit algısı erken dönem sosyal referanslardan ve modellemelerden etkilenerek oluşur. Bu durum erken dönemin ileri dönemdeki kişilerarası ilişkilere aktarma yatkınlığını gösterebilmektedir.

1.4. ağımlı işilik Özellikleri, beveyn utumları ve işilerarası lişki oyutları

Daha önce ele alındığı gibi erken dönem yaşantılarla gelişen örüntüler kişilerarası ilişkileri çeşitli açılardan etkileyebilir. Bowlby’e (1973) göre, bebeğin bakım verenlerle olan ilişkileri sayesinde bebek kendisi ve başkaları arasındaki ilişki ile ilgili zihinsel temsilcilik geliştirir ve kişilerarası ilişkiler hakkında ‘içsel çalışan modeller’ geliştirir. İçsel modeller, kişilik gelişimini organize etmek ve gelecekte geliştirilecek ilişkilerin doğasını şekillendirme işlevinde olan ilişkiler hakkında beklenti setleridir (Levy, 2005). Bunun anlamı, içsel modelde olumlu bir bakım veren, bebeğin ihtiyaçlarını karşıladığı takdirde, bebek başkalarını güvenilir ve ileride kendisini sorumlu ve değerli olarak görmeyi öğrenebilir. Tam tersi olarak, ihmal eden veya duygusal açıdan bebekle uyumlu olmayan ebeveyn, bebeğin ilişkilerle ilgili içsel çalışan modelini olumsuz etkileyerek ilişkilerinde güvensiz, sorumsuz olması ve değersiz algılamasına sebep olabilir.

(23)

9

Araştırmalar çocuk stres altındayken veya ebeveyninden desteğine ihtiyaç duyduğunda ebeveynlerinin tutumlarının duyarsız, çocuğun yetersizliğini empoze eden ve aşırı müdahaleci olmasının çocuğun kaygılı bağlanmasına yol açtığını göstermektedir (Sümer, Ünal, Selçuk, Kaya, Polat ve Çekem, 2009). İlişkilerde kaygılı bağlanma ve duygusal bağımlılık ayrılma korkusuna ve savunmasız olarak yalnız kalmışlık hissine sebep olabilmektedir (Loose, Graaf ve Zarbock, 2013).

Erken dönem yaşantılarda ebeveyn tutumlarıyla oluşan ve bağımlı kişilik özelliklerinin kişiler arası ilişkilerinde ön plana çıkan kişilerarası ilişki boyutları aşağıdaki alt başlıklarda ayrıntılandırılmıştır.

1.4.1. ağımlı işilik Özellikleri, beveyn utumları ve nay ağımlılığı

Yüksek onay beklentisi bağımlı kişiliğin kişilerarası ilişkilerinde en karakterize özelliklerinden biridir, bu durum teslimci, yardıma muhtaç ve aşırı uyumlu olarak tanımlanabilmektedir (Bornstein, 2001). Yardıma muhtaç halleri ve yalnızlık korkusu terk edilme kaygısını beraberinde getirmektedir, bu nedenle kişi yakın ilişkide olduğu insanlara adeta yapışkan bir durumdadır (Castonguay ve Oltmanns, 2013). Bağımlı kişilik özellikleri gösteren kişilerin bilişsel ve motivasyonel süreçleri erken dönem aşırı korumacı ve otoriter ebeveyn tutumlarının etkisiyle süregelen yetersizlik inancıyla şekillenebilir ve bu durum başkalarından yardım alma beklentisini beraberinde getirir (Bornstein, 2011). Şema modeline göre bağımlı kişilik özellikleri olan kişilerde ceza veren ebeveyn modeli ve başkalarının beklentilerine ve ihtiyaçlarına boyun eğme ile karakterize olan ‘söz dinleyen teslimci’ mod ön plandadır (Arntz, 2012). Bunun anlamı kişi kendi ihtiyaçlarının ve isteklerinin yerine diğerlerinin ihtiyaç ve istekleri doğrultusunda hareket eder. Dolayısıyla kişinin onaylanma beklentisi sonucu karşısındakinin isteklerine göre seçimlerde bulunması kişiyi karşısındakine bağlamaktadır.

İkili ilişkilerde iç- içe geçmiş yani partnerine bağımlı hale gelmiş kişi partneriyle aynı duygu, düşünce ve istekte olmazsa kendini yalnız hissetmektedir (Joyce ve Sills, 2003). Dolayısıyla bu yalnız kalma ihtimaline karşı partneri tarafından onaylanmama durumunu ortadan kaldırmak isteyen kişi, kendini partnerinin seçimlerine teslim edebilmektedir.

(24)

10

1.4.1.1. Ebeveynin uygusal rişilebilirliği ve nay ağımlılığı

Ebeveyn yani bakım veren figürün çocuğu reddedici bir şekilde ihmalkâr olmasına karşın çocuğun bağlanma figürüyle duygusal düzen ve uyum içinde olma ihtiyacı, çocukları bağlanma figüründen onay alma davranışlarının içinde olmaya itmektedir (Cozolino, 2002). Onay arayan ve kaygıya karşı aşırı duyarlı olan çocuk, ileri dönemlerde yakın ilişkilerinde geri çekilme eğiliminde veya yakın ilişkide olduğu kişiye aşırı düşkün olabilir, çünkü erken dönem maruz kalınan duygusal yoksunluk gibi olumsuz tutumlar, ileriki dönemde yaşanacak kişilerarası ilişki deneyimlerin de negatif kodlanmasına neden olabilmektedir (Cozolino, 2002; Siegel, 1999). Başka bir araştırma, çocukluktaki onay beklentisinin ileriki dönemlerde kişinin kişilerarası ilişkilerinde kaygılı olmaya yatkınlığını desteklemektedir (Castonguay ve Oltmanns, 2013). Onay arayışı ile tetiklenen kaygı, kişilerarası ihtiyaçların beklentiler üzerinden algılanması ile ilişkili olabilmektedir (Cozolino, 2002). Beklentiler, ilişkileri katı bir tutuma sürükleyebilir. Kaygılı insanlar, ikili ilişkilerinde farklı durumlara karşı kaygısız insanlara göre daha katı bir ilişki tarzı sergilemektedir (Przeworski, Newman, Pincus, Kasoff, Yamasaki, Castonguay ve Berlin, 2011).

1.4.1.2. Helikopter Ebeveyn ve Onay Bağımlılığı

Linehan'ın (1993) modelinde çocuğun gelişimindeki en önemli çevresel faktör, geçersiz bir aile ortamıdır ki bu faktörün psikoanalitik alanyazında Kohut’un ‘ebeveyn hataları’ tanımıyla örtüşebilen kavramları vardır (Craighead, Miklowitz ve Craighead, 2013). Bunun anlamı, çocuğun kendi gerçek iç deneyimleriyle ilgili iletişimlerini ebeveynin çocuğa, gerçekten olanlara uygun olmayan, düzensiz veya başka şekilde temas ederek yanıtlamasıdır (Fruzzetti, Shenk ve Hoffman, 2005). Örneğin, çocuğun yemek istediği için ‘Açım’ demesine karşın, ebeveynin ‘Hayır değilsin, bunu yemek istemiyorsun’ demesi geçersiz bir yanıt olabilir. Buna karşın, ebeveynin ‘Evet, bunu yemek istediğini biliyorum ama yemek vaktimize az kaldı, bu yüzden şimdi yemek yiyerek iştahını bozmanı istemiyorum.’ yanıtı geçerlidir ve bu yanıtta çocuk onaylanmıştır. Geçerlilik ile tatminin aynı şey olmadığına dikkat ederek hiçbir durumda çocuk verilen yanıtı tatmin edici olarak kabul etmese de ikinci (geçerliliği onaylanmış) örnekte, çocuğun içsel deneyimleri; aç hissetmesi ve istekte bulunması ihmal edilmemiştir. Dolayısıyla onaylanan çocuk, ihtiyaçlarının kabul edildiğini ve önemsendiğini algılamaktadır.

(25)

11

Katı tutumların getirdiği esneklik kaybı kişileri başkalarının kurallarına karşı itaatkar hale getirebilir (Castonguay ve Oltmanns, 2013). Kaygılı bağlanma biçimine sahip, kendisine güveni düşük olan çocuk ileriki dönemlerinde kaygı temelli bir psikopatoloji geliştirmede risk grubu içindedir (Collins, Cooper, Albino ve Allard, 2002).

1.4.2. ağımlı işilik Özellikleri, beveyn utumları ve aşkalarına üven

Çocuk döneminde oluşan bilişlerde bağımlı olma ve yetersizlik şemaları, çocuğa başkası olmadan bir şey yapamayacağını öğretmiştir (Loose, Graaf ve Zarbock, 2013). Erken yaşantılar zamanla kişilik özelliklerini oluşturur ve tekrarlanarak katılaşır (Yontef, 1993). Başka bir ifadeyle kişilerin deneyimleri kişilikleri oluşturmaktadır. Çocuğun cömert tutumlarının ebeveyni tarafından kontrol edilerek davranışının aşağılanması, çocuk üzüldüğünde ebeveyni tarafından zayıflık olarak görülmesi ve ebeveynin çocuğun arkadaşlarını eleştirerek kiminle görüşüp kiminle görüşmeyeceğe karar vermesi gibi durumlarda çocuğun ailenin istekleri ile çatışmamak için onların isteklerine uygun davranarak kararlarını ebeveyninin yönetimine bırakması bir iç- içe geçmişliktir. İç içe geçme, kişi ile diğeri arasındaki temas sınırının ortadan kalkması demektir (Clarkson ve Mackewn, 1993). Çocuğuyla iç- içe geçen ebeveynler, çocukların bireyleşmesine izin vermezler, bu durum çocukların ebeveynlerine göre hareket etmelerine sebep olmaktadır (Perls, 1973). Değerli hissetmek için çocuk, kendisine uygun olanı seçmek yerine ebeveynine uygun olanı seçer, çünkü kendi seçimlerinin ‘yanlış ve uygunsuz’ olduğunu öğrenmiştir (Clarkson ve Mackewn, 1993 ve Cozolino, 2002). Kendi seçimlerini ebeveynin seçimlerine göre ayarlayan çocuk, daha sonra kendini bulmak yerine başkalarının kendi yaşamını belirlemesine izin verir (Polster ve Polster, 1974).

1.4.2.1. Ebeveynin uygusal rişilebilirliği ve aşkalarına üven

Duygusal olarak 'orada olma' ve gerektiğinde görünür olma, gereksiz müdahale olmama tutumunun göstergesidir (Biringen, Robinson ve Emde, 2000). Müdahalecilik; fazla yönlendirme, aşırı uyarılma ve aşırı korumanın niteliklerini ifade eder. Çocuğa bebek gibi gereksiz müdahaleye bir örnektir. Çocuğun otonomi kazanımı bu tür ebeveyn davranışlarıyla ketlenmektedir.

(26)

12

Stresli anında veya duygularını yatıştırıp dengelemeye ihtiyaç duyduğunda ebeveynine ulaşabilen çocuk, ebeveyne gereklilik duygusu olmadan cevap verme ile ayrışıp bireyleştiği faaliyetleri arasındaki seçimlerinde en uygun dengeyi göstermektedir (Biringen, Robinson ve Emde, 2000). Ebeveyni ile etkileşimde olan çocuk, ebeveyninin tekliflerini genel olarak cevaplamasına rağmen, çocuğun oyun oynarken ebeveyninin teklifini görmezden gelmesi buna örnek olarak verilebilir. Bunun aksine, yoğun bir duygusallık yaşayan çocuğun ebeveyni tarafından yatıştırılmaması sonucu çocuk duygu düzenlemeyi modelleyemez ve yoğun duygusal yaşantılar tekrarlandıkça duygusal olarak savunmasız kalır (Badenoch, 2008 ve Ein- Dor, Viglin ve Doron, 2015). Dolayısıyla hayal kırıklığına karşı düşük tolerans gibi yoğun duygusal yaşantılarla başa çıkamama durumunda kişi kendini yetersiz hisseder ve bu durumda başkalarını kendisinden daha güçlü ve yeterli görme eğilimindedir (Bornstein, 2012).

1.4.2.2. Helikopter Ebeveyn ve Başkalarına üven

Aşırı müdahaleci ve korumacı ebeveynlerin çocukları daha az yetkin ve stresörlere karşı daha dayanıksız olabilmektedir (Bronson ve Merryman, 2009). Bunun anlamı çocuğun kendisini yetersiz ve dayanıksız olarak atfetmesidir. Çocuğun pasif ve yardıma muhtaç davranışlarının otoriter ebeveyn tarafından ödüllendirilmesi çocuğun ileriki dönemde bağımlı olmasıyla yüksek korelasyon içindedir (Bornstein, 2001). Her şeye çocuk adına karar veren otoriter anne- baba çocuğun kendini sorgulamasını ve deneme- yanılma yoluyla keşifler yapmasını engellediğinden çocuk kendi sınırlarını öğrenemez (Masterson, 2008). Aşırı müdahalecilik, aynı zamanda kişilere duyguları yönetmekle ilgili sorunlar yaratabilir ve ‘kendiliğinden geçersizlik’ (kişinin kendi duygusal yanıtlarına güvenmemesi) eğilimine yol açabilir.

Aşırı koruyucu ve otoriter tutumun çocuklarda yüksek düzeyde bağımlı olma yatkınlığı yarattığı ortaya konmuştur, çünkü aşırı koruyucu ve otoriter ebeveynler, çocuğun kendi kendine yetmesine, özerklik kazanmasına ve olumlu kendilik inancı oluşturmasına yardımcı deneme-yanılma yöntemini engeller (Bornstein, 2001). Dolayısıyla, aşırı koruyucu ve otoriter ebeveynlerin çocuğu, kendini güçsüz ve etkisiz olarak algılamakta ve bu nedenle

(27)

13

dış figürden (arkadaş gibi) kendisine tavsiye vermesini ve kendisinin yerine sorumluluğunu almasını beklemektedir.

1.4.3. ağımlı işilik Özellikleri, beveyn utumları ve mpati

Davis (1983) empatinin sosyal yeterlilik, kendine güven ve başkalarına duyarlılık temellerine dayandığını vurgulamıştır. Sosyal yeterlilik, kişinin kendi bakış açısını yansıtmadan farklı bakış açılarını anlayıp onlara saygı duyması ile doğru orantılıdır. Dolayısıyla kişi, diğerlerinin duygu, düşünce ve davranışlarını anlamada ve yorumlamada tutarlı tahminlerde bulunup kendini ona göre ayarlayabilmektedir. Farklı bakış açılarına saygı ise kendine güven ile doğru orantılıyken kişilerin kaygı seviyeleri ve güvensizlikleri ile ters orantılıdır (Davis, 1983). Bağımlı kişilik özelliklerinde yer alan düşük öz- güven, ayrılma korkusu ve yetersizlik algıları düşünüldüğünde başkalarını algılama ve saygının az olması beklenmektedir. Duru (2002) psikososyal değişkenlere göre farklılaşan davranışların empati düzeyini incelediği çalışmasında algılanan kişisel değer yönelimi ve algılanan sorumluluk ile empati ilişkisi arasında pozitif korelasyon bulgulamıştır. Dolayısıyla kişinin kendine verdiği değer, yani yeterli ve değerli olduğuna dair edindiği bilişleri ve ayrıca sorumluluk alabilme özelliği kişinin başkalarının duygu ve düşüncelerini anlamasına yardımcı olmaktadır. Bu durum bağımlı kişilik özelliğinde yer alan başkasının sorumluluk almasına muhtaç tutumlar ve kendi kendine yetemeyeceğine dair çaresizlik hissi bu durumun tersi olarak değerlendirilebilmektedir.

Nörobiyolojik beyin araştırmaları sağ beynin duyguları anlamlandırıp düzenlemesinden sorumlu olduğunu ve gelişiminin en hızlı olduğu dönemi erken dönem olarak ifade eder (Masterson, 2008). Çocuğun beynin gelişim döneminde ebeveyn ile duygularının etkileşimi sayesinde çocuk, duyguların davranışlar ile ilişkisini öğrenir (Siegel, 1999). Başka bir deyişle çocuk ebeveynden aldığı tepkilere duyguları anlamlandırır. Ebeveynin çocuğun duygularına eşlik etmesi sürecinde, endişeli, çözümsüz ve kayıtsız ebeveyn, çocuğun prefrontal korteksin gelişimemesine yani yetersiz organizasyona sahip olmasına sebep olur (Masterson, 2008). Bu bölgedeki duygu organizasyonunun yetersiz olması, başkalarının duygularını anlama kapasitesini azaltır ve empati becerisini geliştiren duygusal ipuçlarını doğru yorumlamayı engeller (Masterson, 2008 ve Siegel, 1999) .

(28)

14

1.4.3.1. Ebeveynin Duygusal Erişilebilirliği ve Empati

Çocuğa aile ortamında verilen kendilik kabulü ve duygusal destek, çocuğun kendine ve başkalarına karşı inançlarını şekillendirmesi bağlanma figürünün kişilik gelişimindeki gücünü ortaya koymaktadır (Bowlby, 1973; Masterson, 2016). Bağlanma kuramı, ebeveyn tepkilerine, duyarlılığına ve duygusal katılımına dayanmaktadır ve bu başlıklar ebeveyn duygusal erişilebilirliğinin çerçevesini oluşturmaktadır (Biringen, 2000).

Anne bakışlarıyla ve tepkileriyle çocuğun duygusal ve kişisel deneyimlerini çocuğa yansıtmaktadır böylelikle aynı duyuşsal yönde hareket etme becerisi ortaya çıkmış olur (Masterson, 2008). Kendini başkasında görebilme ve yansıtmayı algılama sonraki dönemde empati becerisi için önemli bir zemindir (Masterson, 2008). Çocuğa ayna görevi yaparak yansıtma yapılması sonucu çocuğun duygusal işlevlerinin yürütüldüğü sağ beyni etkileşim içinde olur (Siegel, 1999). Bu etkileşim empati becerisi için oldukça önemlidir.

Empati kurma kapasitesi veren beyinden beyne bağlantı sağlayan ayna nöronlar erken dönemden itibaren işleyişe geçerler (Siegel, 1999). Güvenli bağlanan çocuklar, kendilerine neyin iyi hissettirdiğini öğrendikleri gibi kötü hissettirenleri de öğrenirler ve bununla birlikte diğerlerinin nasıl hissettiğini de algılarlar (van der Kolk, 2015). Bu durumda çocuklar duygularını ve davranışlarını diğer kişinin tepkilerine göre değiştirebilirler. Bunun aksine ihmal edilen ve duygusal yoksunluk yaşayan çocuğun ayna nöronların yeteri kadar aktif olmaması ve duygularının ebeveyni tarafından yansıtılmaması gibi nedenlerle duyguları anlayarak duruma göre davranmayı öğrenemediğinden çocuk empati becerisi kazanamayabilir.

1.4.3.2. Helikopter Ebeveyn ve Empati

Çocuğun duygu, düşünce ve davranışlarının yok sayıldığı, kabul edilmediği ve kararlarının doğru- yanlış olduğuna ebeveynin karar verdiğini belirten geçersiz ebeveyn yanıtlarının neden olduğu düşünülen birçok sorun vardır. İletişim geçersiz hale getirildikten hemen sonra artan duygusal uyarılma, kişinin kendi duygularını nasıl doğru bir şekilde etiketleyeceğini öğrenememesine sebep olabilir. Kendi duygularını fark edip etiketleyemeyen

(29)

15

çocuk diğerlerinin de duygularını anlamlandıramadığından dolayı empati becerisini kazanamayabilir.

Olumlu bir kendilik algısı ve yeterliliği destekleyen yaşantılar empatinin gelişimini desteklerken sert, katı ve otoriter ebeveyn tutumların kendilik algısına (cezalayıcı veya aşağılayıcı gibi) zarar veren şekillerde olması çocukların başkalarının duygularına karşı duyarlı olmasına daha az eğilimli olmaları beklenmektedir (Ein- Dor, Viglin ve Doron, 2015 ve Hoehn-Saric, Hazlett ve McLeod, 1993).

1.4.4. ağımlı işilik Özellikleri, beveyn utumları ve uygu Farkındalığı

Duygularının farkında olma ve duyguları ile olumlu bir şekilde başa çıkabilme olarak kavramsallaştırılan kendini düzenleme, kişinin kendisi ve diğerleri ile ilişkilerini dengelemede rol oynayan içsel bir mekanizmadır (Siegel, 1999). Dolayısıyla kendini düzenleme becerisi olan kişi uyaranlara karşı gelişen duygularının farkına varıp duygularını tanımlayabilmekte ve duyguları ile ilişkileri arasında köprü kurarak duygularını işlevsel olarak ayarlayabilmektedir. Duyguların farkında olmayan kişi duygularını ifade edememekte ve duyguları ile içsel yaşantıları, duyguları ile kendisi, duyguları ve diğerleri ile ilişkileri arasında köprü kuramamaktadır (Daş, 2017). Oysa duyguların amacı kişinin ihtiyacını karşılamak için kişiye yol göstermektir. Stresli durumlarda kişinin kaygı duygusunun ortaya çıkması kişiyi koruma amaçlıdır ve stres ortadan kalkınca kaygının bitmesi gerekir ancak kaygının diğer durumlara da genellenerek süregelen bir duyguya dönüşmesi aşırı duygusal rahatsızlık yaratır (Cozolino, 2002 ve Siegel, 1999). Bağımlı kişilik özellikleri gösteren kişilerin bireyleşmeye karşı aşırı kaygılı tutumları ve aşırı onay ihtiyacı sebebiyle eleştiriye aşırı duyarlılıkları, duygularını dolayısıyla kendilerini düzenleyemediklerini göstermektedir.

Kendini düzenleme becerisi, ilişkiyi başlatma, sürdürme ve sonlandırma süreçlerinin sağlıklı olması ile pozitif korelasyona sahiptir (İmamoğlu, 2008). Dolayısıyla kendini düzenleme becerisi olan kişiler, ilişkilerinde farklılıklardan çıkan sorunları araştırmakta, kendilerini ifade etmekte ve karşı tarafı dinlemektedirler. Oysa bağımlı kişilik özellikleri gösteren kişiler ilişki süresince diğer kişiyle aşırı iç- içe geçme halinde ve farklılıklardan dolayı onaylanmama korkusu yaşamaktadır.

(30)

16

Empatiden yoksun ve ilgisiz ebeveyn tutumları, çocuğun duygularını ifade etmesini zorlaştırmaktadır (Siegel, 1999). Stres gibi olumsuz duygulara neden olan durumlarda kaygılanan çocuk, ebeveyni tarafından yatıştılmazsa daha sonra kendi kendini yatıştırma becerisini kazanmakta zorluk çeker (Cozolino, 2002 ve Siegel, 1999). Başka bir deyişle çocuk olumsuz duygularını düzenlemek için önce bunu ebeveyninden öğrenmesi gerekmektedir.

1.4.1.1. beveynin uygusal rişilebilirliği ve uygu Farkındalığı

Linehan’ın (1993) biyososyal yaklaşımına göre duygusal hassasiyete sahip kişiler hassasiyetleriyle başa çıkabilirlerse iyilik hali içinde olabilirler. Bununla birlikte, aile ortamı, duygusal hassasiyetine karşı çocuğa güçlü duygularla baş etmesi için gerekli becerileri kazandırmazsa; bu durum çocukta ciddi seviyede duygusal düzensizlik ve davranışsal dengesizliğe sebep olabilir.

Aile ortamının çocuğun duygularını fark edip uygun olarak ayarlaması sonucu kendini düzenleme becerisi kazanması için Winnicot'un (1953) ‘yeterince iyi annelik’ olarak bahsettiği yeterlilik anlayışını pekiştiren ve duygularına eşlik eden bir ebeveynlik gerekmektedir. Buradaki temel bileşenler, çocuğun dünyadaki güçlü yönlerini ve çabalarını yansıtan ve yeterlilik anlayışını doğrulayan empatik tepkilerdir. Bakım veren ebeveynler çocuğun ihtiyaçlarını bu şekilde karşılayabildikleri zaman, çocuğun kendilik duygusu geliştirebilir. Bir başka deyişle çocuk bakım verenin içsel temsilini yatıştırma kaynağı olarak duygu düzenleme becerisini kullanarak kendilik algısı üzerinde uygun bilişsel kazanımlar elde etmektedir. Dolayısıyla bunun tersi olarak tepkisiz, empatisiz ve müdahaleci bir aile ortamında, çocuğun olumlu duygularını anlamlandırması ve şekillendirmesi engellenmektedir.

Özetle, çocuk kendiliği ile ilgili yansımalarını ebeveyninin kendisine yansıttıklarından oluşmaktadır, dolayısıyla bu durum çocuğun ebeveyninin gözünden aynaya bakması olarak ifade edilebilir. Kohut’a göre ebeveyn çocuğun psikolojik ihtiyaçlarını giderirken ayna görevini üstlenerek çocuğa varlığının değerli olduğunu yansıtması çocuğun kendisine olumlu atıflar yapabilmesini sağlarken reddedici, duygusal açıdan yoksun bırakan veya her şeye

(31)

17

müdahale ederek çocuğu yetersiz hissettiren ebeveyn ise çocuğun kendisine olumsuz atıflarda bulunmasına neden olmaktadır (Schultz ve Schultz, 2016).

1.4.1.2. Helikopter beveyn ve uygu Farkındalığı

Kişinin duygularının farkında olması, yoğun duygularını ihtiyaçlarına göre zamansal olarak yönetebilmesi, değerlendirilmesi ve değiştirmesinden sorumlu duygu düzenleme mekanizmasıdır (Thompson, 1994; Thompson ve Meyer, 2007). Duygu düzenleme sayesinde kişi kendisi ve çevresiyle ilgili duygusal ve bilişsel bilgileri uygun olarak algılayabilirken yani kendini düzenleyebilirken kaygıya aşırı duyarlılık içindeki kişi ise uyaran içeriklerine karşı tetikte bir tutum içinde kendini savunmaya yönelik değerlendirme içindedir (Chris Fraley, Niedenthal, Marks, Brumbaugh ve Vicary, 2006; Fraley, Garner ve Shaver, 2000). Aile ortamı, çocuğun aile içindeki kendini düzenleme becerisi kazanmasında önemli bir rol oynamaktadır (Morris, Silk, Steinberg, Myers ve Robinson, 2007). Ebeveyn girişimleri, bireyin ebeveyn figürleriyle “iç diyalog” içine girmesine olanak sağlar ve kişinin kendini düzenlemesine yardımcı olmaktadır.

Sonuç olarak erken dönemde başlayan ve ileriki dönemde kişilerarası ilişkilerle pekişen onay bekleme, duygusal yoksunluk, aşırı eleştirel tutumları içeren negatif döngü sürekli olan bir kaygıya dönüşebilir (Safran ve Segan, 1990). Süreklilik içinde olan duygu, düşünce, tutum ve davranışların kişilik inancında daha köklü bir yer alacağı düşünülmektedir.

(32)

18 1.5. raştırmanın Amacı

Buraya kadar özetlenen kuramsal çerçeve bağlamında bağımlı kişilik özelliklerinin gelişiminde; alt boyutları; onay bağımlılığı, başkalarına güven, empati ve duygu farkındalığı olan kişilerarası ilişki boyutlarının yordayıcı olabileceği düşünülmektedir. Bununla birlikte ebeveyn duygusal erişilebilirliğinin duygusal destek yetersizliği açısından, helikopter ebeveynliğin ise aşırı müdahaleci yaklaşımından dolayı kişilerarası ilişki boyutları (onay bağımlılığı, başkalarına güven, empati ve duygu farkındalığı) için risk faktörü olarak değerlendirilmektedir. Ebeveyn duygusal erişilebilirliği ve helikopter ebeveynlik aynı zamanda bağımlı kişilik özellikleri için de başkalarına bağımlı olma ve kendi başına olamama bağlamlarında etkili gibi görünmektedir. Bu çalışmada özetlenen bu ikili ilişkiler göz önünde bulundurularak bağımlı kişilik özelliklerini sözü edilen ebeveyn özellik ve tutumlarının kişilerarası ilişki boyutlarına etkileri üzerinden bütüncül bir bakış açısı ile açıklamaya çalışan bir model önerilmesi amaçlanmaktadır.

1.5.1. raştırma oruları/ Hipotezler

Bu araştırmada, kişinin erken dönem yaşantılarında helikopter ebeveyn tutumlarına maruz kalması ile ebeveyne duygusal olarak erişilebilir olması kişinin erişkin dönemde bağımlı kişilik örüntüsüne sahip olması ile nasıl ilişkilidir sorusu araştırılmaktadır.

Bununla birlikte bu ilişkide kişinin onay bağımlılığı, başkalarına güven, empati ve duygu farkındalığı olan kişilerarası ilişki boyutlarının aracı rolü var mıdır sorusuna cevap bulmak amaçlanmaktadır.

Aşağıda ifade edilen ilişkiler bağımlı kişilik özelliklerine sahip olmayı açıklamakta mıdır? Model, Şekil 1 de gösterilmektedir.

1. Ebeveyn duygusal erişilebilirliği ve helikopter ebeveyn puanları, kişilerarası ilişki boyutları; onay bağımlılığı, başkalarına güven, empati ve duygu farkındalığı

(33)

19

puanlarını yordamaktadır. Ebeveyn duygusal erişilebilirliği puanı, onay bağımlılığı ve başkalarına güven puanlarını negatif yönde yordamakta iken helikopter ebeveyn puanı, onay bağımlılığı ve başkalarına güven puanlarını pozitif yönde yordamaktadır. Ebeveyn duygusal erişilebilirliği puanı, empati ve duygu farkındalığı puanlarını pozitif yönde yordamakta iken helikopter ebeveyn puanı ile empati ve duygu farkındalığı puanları negatif yönde yordamaktadır.

2. Kişilerarası ilişki boyutları; onay bağımlılığı, başkalarına güven, empati ve duygu farkındalığı puanları bağımlı kişilik özellikleri puanını yordamaktadır. Onay bağımlılığı ve başkalarına güven puanları, bağımlı kişilik özellikleri puanını pozitif yönde yordamakta iken empati ve duygu puanları, bağımlı kişilik özellikleri puanını negatif yönde yordamaktadır.

3. Bağımlı kişilik özellikleri ile ebeveyn duygusal erişilebilirliği ve helikopter ebeveynlik arasındaki ilişkide kişilerarası ilişki boyutları aracı rol oynamaktadır.

Şekil 1 Önerilen odeli luşturan oğrudan ve olaylı lişkiler

Dolaylı ilişki

(34)

20 Ö

Ö

Bu bölümde araştırmanın örneklemi, ölçüm araçları ve istatistiksel işlem hakkında bilgi verilmiştir.

2.1. raştırmanın Örneklemi

Araştırmanın örneklemi, Bursa, Ankara, İstanbul, İzmir, Muğla gibi çeşitli illerde yaşamakta olan 20- 55 yaş arası 202 bireyden oluşmaktadır. Araştırmaya dair ölçekler bireylerden internet üzerinden toplanmıştır. Araştırmaya 326 kişi katılmıştır, 97 kişi boş veriler, 15 kişi çocukluğunu anne babasıyla birlikte geçirmemesi ve 12 kişi uç değerler sebebiyle araştırmaya dahil edilmemiştir. Yaş ortalaması 32,3 (SS=9.74) olan katılımcılar 127 kadın (% 62.8) ve 75 erkek ‘ten (%37.2) oluşmaktadır. Örneklemin medeni durumuna bakıldığında 96’sı (%47.5) evli, 63’ü (%31.2) bekar, 31’i (%15.3) bekar ve ilişkim var ve 12’si (%5.9) boşanmış olarak görülmektedir. Eğitim durumuna bakıldığında, 2’sinin (%1.0) ilkokul mezunu, 1’inin (%0.5) ortaokul mezunu, 22’sinin (%10.9) lise mezunu, 132’sinin (%65.3) üniversite mezunu, 45’inin (%22.3) lisanüstü olduğu görülmektedir. Örneklemin 79’u (39.1) çocuklu ve 123’ü (60.9) çocuksuzdur. Örneklemde 9 kişinin (%4.45) psikolojik rahatsızlığı bulunmaktadır. Araştırmanın örneklemle ilgili demografik bilgilerinin sıklığı ve yüzdeliği Tablo 1 de verilmiştir.

Tablo 1 Katılımcıların Demografik Özellikleri

Sıklık Yüzde CİNSİYET Kadın 127 62.8 Erkek 75 37.2 YAŞ 20- 35 126 62.4 36- 55 76 37.6 MEDENİ DURUM Evli 96 45.7 Bekar 63 31.2 Bekar 31 15.3

(35)

21 (İlişkisi Var) Boşanmış 12 5.9 EĞİTİM DURUMU İlkokul 2 1.0 Ortaokul 1 .5 Lise 22 10.9 Üniversite 132 65.3 Lisanüstü 45 22.3

ÇOCUK SAYISI Çocuklu 79 39.1

Çocuksuz 123 60.9

PSİKOLOJİK RAHATSIZLIK

Var 193 95.5

Yok 9 .5

2.2. eri oplama raçları

Yukarıda ifade edilmiş araştırma amaçları doğrultusunda veriler ölçekler aracılığı ile bireylerden toplanmıştır.

-Katılımcıları araştırma hakkında bilgilendirmek ve onay almak amacıyla “Bilgilendirilmiş Onay Formu”

-Katılımcıların demografik özelliklerini belirlemek amacıyla “Demografik Bilgi

Formu”,

-Katılımcıların bağımlı kişilik özelliklerini belirlemek amacıyla “Kişilik İnanç Ölçeği

Kısa Form”,

-Katılımcıların erken dönemde ebeveynlerini algıladıkları helikopter düzeyini belirlemek amacıyla “Algılanan Helikopter Ebeveyn Ölçeği”,

-Katılımcıların erken dönemde ebeveynlerinin duygusal olarak erişilebilirlik düzeylerini belirlemek için “Ebeveyn Duygusal Erişilebilirlik Ölçeği”,

- Katılımcıların kişilerarası ilişki boyutlarını belirlemek amacıyla ise “Kişilerarası

(36)

22

Ölçeklerin sorumlu kişilerinden uygulama izni alınmıştır. Ölçeklerin tamamı tüm katılımcılar tarafından gönüllülük esaslarına dayanarak doldurulmuştur. Akış, ölçüm araçlarının detaylı anlatımıyla devam etmektedir.

2.1.1. ilgilendirilmiş nam Formu

Ölçeklerin ilk sayfasında katılımcıları araştırma hakkında bilgilendirme ve katılımcıların araştırmaya gönüllü olarak katıldıklarına dair onamı içeren bilgi ve onay formudur.

2.1.2. Demografik Bilgi Formu

Örneklemi oluşturan katılımcıların yaş, cinsiyet, eğitim durumu, ebeveyn varlığı/kaybı, psikiyatrik, fiziksel veya nörolojik öyküsünü sorgulayan demografik bilgi formudur.

2.1.3. uygusal rişilebilirlik Ölçekleri ( motional vailability cales)

“Lum Emotional Availability of Parents” ölçeği ebeveyn duygusal erişilebilirliğini ölçmek amacıyla 2005 yılında Lum ve Phares tarafından oluşturulmuş ve 2013 te Gökçe tarafından Türkçeye uyarlanmıştır (Gökçe, 2013; Lum ve Phares, 2005). Toplamda 15 maddeden oluşan ölçekte kişiler anne ve babalarını ayrı ayrı değerlendirmektedir. Ölçek, 6’lı Likert tipte olup 1 (hiçbir zaman) ile 6 (her zaman) arasında puanlandırılmaktadır. Ölçekte anne ve baba formlarından alınan yüksek puanlar ebeveynlerin duygusal olarak erişilebilirlik düzeyinin yüksek olduğunu göstermektedir. ‘Benim için önemli olan şeyleri hatırlar’ gibi anne ve babanın davranış şekillerini değerlendirmeye yönelik 15 maddeden oluşmaktadır.

Ölçeğin geçerlik güvenirlik çalışmalarını Lum ve Phares klinik ve klinik olmayan örneklemde değerlendirmiştir (2005). Çalışma sonucunda ölçeğin tek faktörlü bir yapı gösterdiği ve Cronbach Alfa iç tutarlık katsayıları, klinik olmayan örneklemde anne formu için .96, baba formu için .97; klinik örneklemde anne formu için .92, baba formu için .93 olduğu saptanmıştır. Test-tekrar test güvenirliği ise anne formu için .92, baba formu için .85

(37)

23

olarak bulunmuştur (Lum ve Phares, 2005). Ölçeğin Gökçe (2013) tarafından uyarlanan Türkçe formunda örneklem üzerinde uygulanan geçerlik güvenirlik analizlerinde, Cronbach Alfa iç tutarlık katsayısı anne formu için .95, baba formu için .97 olarak belirlenmiştir. Ölçeğin madde test korelasyonuna bakıldığında, anne formunun değerlerinin .65 ile . 83 arasında ve baba formunun değerlerinin .76 ile .86 arasında değiştiği saptanmıştır (Gökçe, 2013).

2.1.4. lgılanan Helikopter beveyn utum Ölçeği (Helicopter arent ttitude/s cale)

Yılmaz (2019) tarafından geliştirilen toplamda 25 maddeden oluşan ölçeğin 4 alt boyutu vardır; temel güven konusundaki helikopter tutum, duygusal- kişisel yaşam alanında helikopter tutum, akademik yaşam alanında helikopter tutum, etik- ahlaki konularda helikopter tutum şeklindedir. Ölçekte kişiler anne ve babalarını ayrı ayrı değerlendirmektedir. Ölçek, 4’lü Likert tipte olup 1 (hiç böyle davranmaz) ile 4 (hep böyle davranır) arasında puanlandırılmaktadır. 56 puan ve üzeri helikopter ebeveyn tutumu olarak değerlendirilmektedir. ‘Yüz kızartıcı bir davranışta bulunmamam konusunda çok nasihat ederdi’ gibi anne ve baba tutum ve davranışlarını değerlendiren 21 maddeden oluşmaktadır. Yılmaz’ın (2019) değerlendirdiği geçerlik ve güvenirlik sonuçlarına göre Cronbach Alfa iç tutarlık katsayıları .70’ten büyük olarak saptanmıştır.

2.1.5. işilerarası lişki oyutları Ölçeği

Erden İmamoğlu ve Aydın (2009) kişilerarası ilişkileri yordayan ve ilişki boyutlarını belirleyen özgün bir ölçek geliştirmeyi amaçlamış ve ölçüt geçerliği için Sosyal Beceri Değerlendirme Ölçeği, Sosyal Kaygı Ölçeği ve İletişim Becerileri Envanterlerinden yararlanarak Kişilerarası İlişki Boyutları Ölçeğini geliştirmişlerdir. 23’ü ters madde bulunmak üzere 53 maddeden oluşan ölçek, onay bağımlılığı, başkalarına güven, empati ve duygu farkındalığı alt boyutlarından oluşmaktadır. Kişinin yüksek puan aldığı ilgili alt boyutun değerlendirdiği özelliğe daha fazla sahip olduğunu göstermektedir. Ölçeğin puanlaması (tamamen tanımlıyor- oldukça tanımlıyor- kısmen tanımlıyor- çok az tanımlıyor- hiç tanımlamıyor) bölümlerine işaretlenen ‘X’ lerin tanımlandığı faktöre yapılmaktadır. ‘Karşımdaki insana duygularımı beli etmekte zorlanmam’ gibi kişiyi ne kadar tanımladığı kişi tarafından değerlendirilen 53 maddeden oluşmaktadır. Faktörlerin alt boyut madde numaraları verilmiştir.

(38)

24

Ölçeğin yapı geçerliliği temel bileşenler yöntemi ile sınanmış ve ölçek; onay bağımlılığı, empati, başkalarına güven ve duygu farkındalığı faktörleri adı altında oluşturulmuştur. Güvenirlik analizinde Cronbach Alfa iç tutarlık katsayıları .78 ile .85 arasında ve test-tekrar test güvenirliği ise .62 ile .96 arasında değiştiği bulunmuştur (Erden İmamoğlu ve Aydın, 2009).

2.1.6. işilik nancı Ölçeği ısa Formu (Personality Belief Questionnaire- Short Form)

Ölçeğin orijinali Beck ve Beck (1991) tarafından DSM’de tanımlanan kişilik bozukluklarına özgü işlevsel olmayan inançların test uygulayan kişilerde varolup olmadığı ve varsa var olan inançlara inanma derecesini değerlendirmek üzere geliştirilmiştir (Taymur, Türkçapar, Örsel, Sargın ve Akkoyunlu, 2011). Kişilik İnancı Ölçeği Formu, kişinin kendisi, diğerleri ve dünya ile ilgili inançlarını ölçmeye yönelik ifadelerden oluşmaktadır ve her soru DSM’deki kişilik bozukluklarını belirleyen çekingen, bağımlı, pasif-agresif, histriyonik, narsistik, antisosyal, obsesif- kompülsif, şizoid ve paranoid tutumlar ile ilgilidir (Taymur, Türkçapar, Örsel, Sargın ve Akkoyunlu, 2011). 9 kişilik özelliğini sınamakta olan ölçek, toplam 65 maddeden oluşmaktadır. Bu araştırmanı amacı doğrultusunda ölçeğin bağımlı kişilik özelliklerini sınayan 7 sorusu kullanılmıştır. Kişiler ifadelerin kendilerine uyması veya uymamasını 0 (hiç inanmıyorum) ile 4 (tamamıyla inanıyorum) arasında puanlandırılmaktadır. ‘Yalnız başıma bırakıldığımda çaresizim’ gibi ifadeler verilmiş olup ne kadar inandığına göre puanlanmaktadır. Bu çalışmada araştırmanın amacı ile bağlantılı olarak sadece bağımlı kişilik boyutu kullanılmıştır.

Güvenirlik analizinde Cronbach Alfa iç tutarlık katsayıları .92 ve Alt boyutlarından olan bağımlı kişilik ölçen maddelerin iç tutarlılık güvenilirlik (.66) olarak bulunmuştur (Taymur ve ark., 2011). Ölçüt geçerliği ve güvenirliği için Fonksiyonel Olmayan Tutumlar Ölçeği ve Mizaç ve Karakter Envanterinden yararlanılmıştır.

Şekil

Şekil 1 Önerilen  odeli  luşturan  oğrudan ve  olaylı  lişkiler
Tablo 1 Katılımcıların Demografik Özellikleri
Tablo 4 Önerilen Modelin Doğrulayıcı Faktör Analizi Sonuçları
Tablo 5 Ölçüm Modelinin Faktörler Arası Korelasyon Değerleri  Ebeveyn  Duygusal  Erişilebilirliği  Algılanan  Helikopter Ebeveyn  Kişilerarası  İlişki Boyutları  Bağımlı Kişilik Özellikleri  Ebeveyn  Duygusal  Erişilebilirliği  -  .12***  -.21***  -.21***
+3

Referanslar

Benzer Belgeler

Müşriklerle hısım, akraba bile olsa dostluk kurulması yasaklanmakta ve müminlere yalnızca Allah'ın kendilerine yardım edeceğini hatırlatmaktadır (Derveze, 1998g:

[r]

Bu konu üzerinde çalışan şirketler daha da ileri giderek dizüstü bilgisayar gibi, cep telefonuna göre daha çok enerji isteyen cihazları bu panelleri kullanarak şarj

Bundan farklı olarak, ebeveynlerin dışadönüklük, yumuşakbaşlılık, sorumluluk, duygusal dengesizlik ve gelişime açıklık kişilik özellikleri ile çocuklarının

Yapılan regresyon analizleri sonucuna göre, olumlu kişilerarası ilişki tarzının evlilik doyumunu ve evlilikte özyeterliği yordadığı, olumlu kişilerarası

In cases with poor glycemic control by oral treatment in type 2 DM patients, addition of basal insulin treatment is accepted as the most effective treatment approach both by

Araştırmaya katılan hastaların bağımsızlık puanları ortalamalarının daha önce cerrahi girişim geçirme durumu değişkeni açısından anlamlı bir farklılık