• Sonuç bulunamadı

Başlık: KAYSERİ'DEKİ HUNAD CAMİİNİN RESTİTÜSYONU VE HUNAD MANZUMESİNİN KRONOLOJİSİ HAKKINDA BA'ZI MÜLAHAZALARYazar(lar):KAHAMAĞARALI, HalukCilt: 21 Sayı: 1 DOI: 10.1501/Ilhfak_0000000548 Yayın Tarihi: 1973 PDF

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başlık: KAYSERİ'DEKİ HUNAD CAMİİNİN RESTİTÜSYONU VE HUNAD MANZUMESİNİN KRONOLOJİSİ HAKKINDA BA'ZI MÜLAHAZALARYazar(lar):KAHAMAĞARALI, HalukCilt: 21 Sayı: 1 DOI: 10.1501/Ilhfak_0000000548 Yayın Tarihi: 1973 PDF"

Copied!
47
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

KAYSERİ'DEKİ

HUNAD

CAMİİNİN

RESTİTÜSYONU

VE HUNAD

MANZUMESİNİN

KRONOLOJİSİ

HAKKINDA

BA'ZI

MGLAHAZALAR

HALÜK

KAHAMAGAHALI

Selçuklulardan bize kalan külliyye ve l11anzıımelerin en

mühim-lerinden biri olan Hunad ):fanzumesi, Sılrtln dışında ve İçkale'nin

do-ğusunda hulunmaktadır

(ı.

şek.). Bu manzume, uzun l11ihveri kıble

istikametinde olmak üzere inşa edilmiş hir cami ile, camiin meydana

hakan hatı cephesinin önünde çapraz "vaziyette bulunan hir çifte hamam;

cfuniin kuzey tarafında da, kısnıen camic hitişik olan ve doğu-batı

istikamctinde uzanan bir medrese ve kapısı medreseye açılmak üzere,

camiin kuzey-batı köşesinin iç tarafına yerleştirilen bir türbeden mürek-kehdir

(2.

şek.,

ı.

res.). Manztımenin, hir külliyyc gihi, bütün olarak

planlandığı ve hey'et-i lIlmımiyyesinin Mah-peri lIat un tarafından

yaptırıldığı tezi bugüne kadar kabul edilegelmiştir.! Manzum(~yi teşkil eden hinaların tarihleri hakkında da değişik fikirler ileri süriilmüştür.'

Manztımcnin vaz'iyyet planı incelendiği zaman, terkibin organik

olma-dığı, yani haşlangıçta, hinaların bir bütün teşkil etmek üzere

düzen-lenmediği; bu topluluğun, farklı zamanlarda düş'Ünülüp hirhirine

ek-i Fransız Taeschııcr, Ana/olisclıe Forsclıııııgerı, 1927, llL.s.; Aluert Gauriel, Morıumen/s

Turcs d'Anaıolie, L Paris 1931,39. S.; S. Kemal Yctki", Islam Mimarisi, 3. baskı, Aııkara 196.1,

123. s. vc Türk Mimarisi, Ankara 1970, 72-n. S.; Semra Ögel, Arıadolu Selçuklularırım Taş

Tez-)'ina/ı, Ankara 1966,3:1. s. ve Die osmarıisclıelZ Baukomplexe, Aııatolica, J, 1967, 118. S.; Mahmut

Akok, Kayseri'de Hımali Mimari Kül/i)"esilZirı Rölövesi, Tiirk Arkenloji Dcrgisi, X VI-I. sayı,

1967, 5-7. s.; Fcriduıı Akozaıı, Türk Kül/i)'eleri, Vakıflar Dergisi, VIII, 1969,306. s.; Aptullah

Kuran, Arıadolu 1I1cdrescleri, I, Aııkara 1969, 70.S.; Erol Yurdakul, Sorı Bulun/ulara Gi;re

Ka)'-.<eri'deki /fımaı Hamamı, Selçuklu Araştırmaları Dcrgisi, II (1970),1971,151. S.; Oktay

Aslana-pa, Turkish Arı arıd Arclıitectııre, Londoıı 1971, ıı:ı,143.s.'"C Türk Saııatı, JJ, 1sta11111\11973,

52, 110 ve 133. s.

2 Albert Gauriel. a.e., "10.s.; Malımut Ak"k, a.IIl., 5-7. S.; Mctin Sözeıı, Aııadolıı

(2)

200

HALl'K KARAMAGARALI

lenen binalarla vüclid bulduğu ve hcl' yeni elaman planlanırken hem

çevrenin, hem de daha evvel yapılmış bulunan binaların vaz'iyyetinc

uyulmak mechi'rriyyetinde kalındığı anla~ılmaktadır.

Cami, manzumeyi teşkil eden diğer yapılarla bağlantısı ve bu

münasebetle manzumenin kronolojisini, dolayısı ile medrese ve hamamın

-takribi de olsa- tarihlerini tesbit etmek imkanını vermesi

bakımın-dan, ayrı bir ehemmiyyeti hazidir. Bu sebeble ve bu zaviyeden, camiin bugüne kadar üzcrinde durulmamış veya isabetli olarak kıymetlendiril-memiş bazı hususiyyetlerine işaret etmek ieab etmektedir.

Cimi içten 4,3.67 X 52.93 m. eb'adındadır. Duvarların kalınlığı

1.55 m. dir. Kuzey duvaruıın tekriben sekizde üçü medrese ilc

miiş-terektir. Bu kısım camiin gerek kuzey duvarının müstakil kısmından,

gerekse diğer duvarlarından daha ince olup medresenin bütün duvarlar~ gibi 1.15 m. kalınhğındadır.

Bütün yapı Kayseri civarında çıkan &arımtrak esmer bir taşla kaplan mıştır. Kubhe, tonozlar ve hafifee taşkın sivri kemerlerle onları taşıyan ayaklar da (2. res.) kesme taşla yapılmışlardır. İşçilik temiz ve i'tina-hdıl'. Medresede de aynı malzemeyi ve aynı işçiliği görmekteyiz.

Plan, esas i'tibariyle, Kayseri Ulu Camiinde gördüğümüz planııı

bir benzcridir 3 (5. şek.). Burada da orta sahııı, gcrek genişliği, gerekse

3 Aptullah Kuran, ayaklarııı her iki yiinde müsavi açıklıkta oluşu ve rnihrili önümle bir

kubbenin bulunuşu sebebi ile, Hunad Camiinin Sivas Ulu Ciimii ile Konya'daki Alaeddin

Camii-nin bir halitası olduğunu söylemektedir (iıle Devir Osmanlı Mimarisinde Cami, Ankara 196,1,

31. s. ve The llJosque in Early Olloman Archilecl"re, Chicago and London 1968, 148. s.).

Sivas Ulu Ciiınii (593 LLL 97) içinde açıklığı bulunmayan, buna mukabil, dışında avlusu olan

bir plan tipine salıibdir. Konya Aliieddin Camii ise iHivelerle büyümüş, organik olınayan bir plan

arzeder. Bununla beraber, onun da, gerek Konya Ulu Camii (SSO IIISS) ni teşkil eden doğu

ka-nadının, gerek bu kısma eklenen kubhcli bölümle batı kanadı (616-617/1219-1220) nın dışında

avlu bulunduğu gibi, içerde, hiç bir bölümünde, bir açıklık mevefıd değildir. Hunad Ciimiinde

ise, bu iki eiiıııiin tam aksine, dışarda avlu yoktur, fakat içerde bir açıklık bulunmaktadır. Bu

bakımdan Hunad Ciiıııii Sivas Ulu Ciimii ile Konya Aliieddin Camiinden tamamen ayrı bir pliin

tipini temsil eder. Diğer taraftan Hunad Ciimiinde mibrab önünde bulunan kubbe de, Aliieddiu

Ciimündeki knlıheden -eiimiin diğer elemanları ilc kompozisyonu ve dolayısı ile menşei

Iıakımın-dan- farklı bir karakter arzeder. Bilindiği üzere Hunad Ciiıııiindeki kubbeli kısım, Büyük

Sel-çuklu me,cid.i eum'alarmda esas mekanı teşkil eden ve bir eyvanla merkezi a"luya açılan

kubbe-li kısmın Anadolu'da istilıiile geçirmiş devamından ibarettir. Aliieddin Gmıiindeki Muhammed

bin Havlanu'<!-Dınuşki'nin eseri olan ve -doğrudan doğruya avlu)'a açılan bir eyvana

Iıağlan-mayarak- iiç kemerli bir girişle avludan teerid edilen kubhcli Insııu ise Uıııeyye Ciimiinden mül-lıemdir.

(3)

IIliNAD MAC'lzblEsİ

201

tanzımi hakımından yan sahınlardan ayırdedilmiş Ye kuvvetle

helir-tilmiştir. Orta sahııın nihayetinde bulunan mihrah hücresi dışardan bir

kontrforla takviye edilmiştir. Mihrab önünde Imlıınan iki kemergözü

açıklığındaki kubbe, kasnaksız olarak,4 doğrudan doğruya kemer ve

pandantifJerle, kıble eihetiııde iki giimme ayağa, mukabil cihette ise

,. şeklinde iki ayağa oturtulmuştur. Kuhbenin dışındaki külah

(3,6.

şek.) bilemediğimiz bir zamanda ortadan kalkmıştır. Kubbedeki

pen-eereler muahhar bir müdahalenin cseridir5 (3. res.). Selçuklu camiIerinde

kubbe kavsi üzerinde peneere meveud değildir. Kubbenin önünde

ey-vana tekahül eden ve kuhhe ile !iahnın ortasındaki ışıklığı hirbirine hağ-layan hir kısım yer almaktadır. Bir kenarı iki kemergözü ölçüsünde olan ışıklığın üzeri, hugün, kasnağı çepeçevre penecreli yüksek hir kuhbc ilc

örtülüdür (2. şek. ve 4,. res.). Vaktiyle Kuyfıd-i Kadime-i Vakfiyye

İdaresinde hulunan 1139 (1726) tarihli bir iluında,6 camiin bilinmeyen

Büliin bunlardan sarfınazar, Kayseri'de, H una d Camiiııe plan şellıas, hakımından örnek

leşkil etme durumtmda olan hir Ulu Ciimi (takriben II ,W) rneveuddur (Aptullah Kuran,

Thirteenıh and Fourteenıh Celllury illosqııcs iıı Turkey, Archadog)', .Tunc 1971' 24. C., 3. sayı,

251' s.). Bu mülahazalarla Apdullah Kuran'ın Hunad Camii 1,lfııııııın Sivas ulu Camii ile Konya

Alaeddin Camiinin ayrı husı1siyyeılerinin hirleşmesinden meydana geldiği yolundaki fikirlerine

iştirak edemiyorllz.

4 Mahmuı Akok "Orta Ileriıı mihrap üstünde, kemerleric /aşırımı köşeli kasııa/;!, bir

kııb-bcs; vardır" (a.m .. 9. s.) demekıe isc de, kendi rölüvesi de dahil, neşredilmiş kesitlerin (A.

\'aLri-el, o.e., 21 ve 30. şek.: M. Akok, o.m., 39.S.,33. pl.; A.1<uran, Thirtecnth aııd FoıırteenthCelllııry

}\fOS'l"CS ;n Turkey, 250-251. s.) ledkikinden de anlaşılaeağı iizere, kııhhcnin alımda kasnak

yok-tur.

5 Selçuklu camiIerinde kuLbe kavsi üzeriilde pencere meveud değildir. KubLeler lama.

men sağırdır. Pencereler ancak kasnakta hulunahilir.13inaenaleyh Hunacl Camiind" ınihrtıb

iiniin-deki kuhbenin pencerelerini orijinal kal"il etmeğe (A. Gahriel, o.e., 41. s. ve 21' 30. şek.;

S.Ke-mal Yetkin, Isliim l\limoris;, i24,.s. ve Türk Mimari"i, n.s.) imkan göreıııiyoruz.

(, "Kuyud-i Kadime-i Vakfiyye Idaresin,le mahfıiz 1139 tarihli ilamda hademe.i vakf

"CLimi-i mczkiır ma'nıfır olub inhidamı ve nokı:fnn yok iken va~atında bir dn"arbinaidüp ve

ze-mini iizre sal la'Lir olnnur taş döşeyüL ye sakf ve dıvarlarım ye kemerlerini kireç ile sıvadulı ye

miieeddeden minare ye ınahfel hina idüL hir kuLbe-i gayr.i muklaziye peyda ilmekle sual

"Iu-nnb ihkak-ı hakk olunmak matliıbumuzdur." siıreıinde iddiaları üzerine Huvand IHıtiin

:Vled-rcsesi müderrisi ve evkafııim müleveHisi el-llac Elıiıbekr Efendi "Cami-i mezkur sathlJllII orlası

kadimden açık "luL eyyam-ı şitada şedid Liirudetden eda.i salatda usret "luL eyyam-ı sayfde

dnhi karlinıİnıcfruş olan taşları fcnf! hulnıağın zeminin toprağını rüzgar cCırni.jşerifin içine

sa-vurub eda.i salıit içiin hazır olan müslimin müteezzi oluL ve cami-i mezkur mahfuz olmamağla

rnefruş olan döşemc1eri zayi "Imağın k,bel-i şer'den ba'de.l-keşf orlasmdan müee,ldeden dıvar

!ıma idüb ve zemin üzerine taş düşedüh miiceddeden minare ve mahfellıina ve sfıir tiimirlerini

(4)

202

/

hir zamandan heri açık olan ortasına hir knbhe yaptırıldığı kayıtlıdır. Diğer taraftan Ch. Texier'nin anlattıklarına ve planına göre? (7. şek.), hu kısmın üzeri 1834 de açık idi. H. F. Tozer'in yazoıkları da hu duru-mun 1879 da değişmediğini göstermektedir.8 Bn vesikalara gÖl'e, camiin ortasındaki açıklığın üzerine 1726 yılında bir kuhbe yaptırılmış; hu kubbe

bilahire YJkılmı~;

XIX.

asrın sonunda oa bugünki kubbe yapılmış

ol-mak gerekir (4.res.).

Xıı-xıv.

asırlardan kalan oiğer hazı camiIerin

de orta sahnının ortasında bulunan bu mekanın üstünün aslında açık

olduğu kanaati yaygındn.9 Fakat iklimi sert bir bölgedeki bir camiin

ortasında, hem de bu ölçüde hir kısmın üzerinin tamamen açık

bıra-kılabileceği fikri bize ma'kul gelmemektedir. Nitekim Im durumun

doğurduğu mahzı1rlar yukarıda bahsettiğim.iz ibimda da mufass.alan

anlatılmaktadır. LO Işıklık '\Cya aydınlık tabir ettiğimiz bu açıklığın

üzeri, aslında, Anadolu'da hulunan aynı tipteki hütün camilel'oe bir

fenerIc örtülmüş olmalıdır. ıi ışıklığm altında ıla abdest alm.aya mahsus

kaplıSU mahalle içinde \'aki' \'e bir kapusu ';arşuya ınütefettih olma!!;la dahil-i eıuni tarik olub

rical.i nİsvan mürur ve ulıfır idüb kıışelcri kelh yatağı olduğundan ı;ayri ba'zı erazil. .. ilh."

siizleri)'le ta'mirfıt.ı mezkureye ihtiyae messittiği şühudun şehadetleriy!e beraber mezkur i1amn

ilaveten dere "lunmuştur (Halil Edhem, Ka)'seri)'}'e Şehri, İstanbul 1334, 63.S" 2. hilşiye vd.).

7 Ch. Texier, Deseripıiorı de [,Asie Mirıeııre, II, Paris 1849. Sıl ve 72. ~., LXXXVI. pl.

II H.F.Tozer, türbeniu bulııııduğu ve hir revakh avlu)'a (extensive dois/er) benzettiği

sahadan bahsederken kemerlerinin atnalı biçiminde olduğunu söylemekle onu orta salıındaki

açıklıkla karıştırıynr. Bundan, ı;irişteki avlu !iibi, orta sahındaki atnah kemerli, kare biçi

mindeki mekamn da üstüuüu a~"k olduğu mfıııası çıkartılabilir (H.F.Tozer, Turkish Armerıia

/lrıli Easlerlt Asia Jlin"r, London 1881, IIı.s.).

LJCh. Texier. /I.e.,58 ve 72.S.; Halil Edhem, a.e.•63. s.; F.Taesehner, a.m .•112. s.; A.Gah.

riel. /i." •.42. S.; K.Erdmann, Die Soııdersıe/lurıg der an/llo/iuh.n MO.•ehee des XII . .I/ıdıs .. First

T nternational Congress of Turkish Art. 19 th • 24 tlı Oelober, 1959. ComunieatiollS Presentcd to

the Congresö. Ankara 1961, 98. ".; A.Kuran, J/k Devir Osnıarı/ı J1imarisirıde Cami. 31. s. ve The

J10sqllt, irı Ear/)' Olloman Arehilee!ııre, 149. ~. ve Thirıeeıııh /irıci Fourleenıh Cenlur)' Mosque .• in

Tıırk,,)', 2Sı. S.; :\J.Akok. (1.111., 10. s.. 2. PI. (H. s.); O. Aslanapa, Turkish Arı ...• 113. s. \'e Tiirk

San/llı ll, 52. ".

LO (6) numarah nota bakuıız.

11 Camilerdeki bu fenerlerden hiç biri günümüze kadar gc1ememiştir. Bu durum, bunla.

rın formları icabı narin ve mukavemetsiz olmaları (A.Galıricl, /I.e., 42. s.) veya ahşabtan

yapıl-mış hulunmaları (Doğan Kuban. Anado/u Türk .~linıarisiııin Ka)'nak ve Sorunlan, İstanbul

1965, 122. s.), dolayısı ile zamanla yıkılmaları ve ta'mir!er sırasında da çoğulılın kubbeye

(5)

llUNAD MANZUMESİ 203

hir ~adırvan bulunmakta idi!2

(5-6.

şek.).

İçeriyi alınmış bir avlu mahiyyetinde olan hu açıklığın kuzey tarafı iki çapraz tonozla, camiin diğer kısımları ise sivri beşik tonozlarla

örtül-müştür. Mihrilb önündeki kuhhenin iki yanında hulunan birer sahınla,

kuzeyde orta sahnın devamı olan iki sahnııı tonozlan kıhle duvarına

dik, diğer sahınlannki muvazidir. Böylece orta sahının iki yanında en-lemesine tanzim edilmiş onar sahııı teşekküI etmektedir. Batıdaki taç-kapının açıldığı salının örtüsü ise, aslında doğu-batı istikametinde uza-nan bir beşik tonoz iken, sonraları statik mülahazaları ilc, kıbIeye dik üç küçük tonozla değiştirilmiştir (4-5. şek.). Bu ta'dilata aşağıda tekrar döneceğiz.

Dam ürtüsü hakkında farklı gürüşler ileri sürülınüştür. A. Cabrie!, çatının üzerinde kubbenin yalnız sırtının güründüğünü; tonozların

bel-lerine kadar kalın Lir toprak tabakası ile örtülü olduğunu ve tonoz

sırtlarının aralarında kalan çukurların yağmur sularını toplayıp

çör-tenlere sevk ettiğini yazmaktadır. 13 M. Akok ise, dam örtüsünün taş

döşemeli olduğunun restorasyonlar sırasında görüldüğünü; dam örtüsü

projelerinin hazırlanması sırasında bu hususun kendisi tarafından da

yerind.e (mahallinde) görülerek gerçekleştirildiğini kaydetmf~ktcdir.1 4

Ancak, hu taş döşemenin nerede ve ne şekilde bulunduğu

helirtilme-12 Ch. Texier, u.e., 72. s.

Xl [

ve

Xııı.

yüzyıllardan kalan Im tip caıııiilerin dı~ kımunda ahde,t almaya mah,lı, bir

te',is mevelıd değildir. Buna mukabil camün içinde -menşei bakıınından bir avlu

nıahiyyetin-de olan- ışıklığın zeıninindc~ için(~akan suları toplaınaya ve !'o'evketmeye malu.us hir havuz

bulun-maktadır. Yukarıda temas' edildiği veçhile IŞıklıi\'lıı üstünü açık kabiıl etmek miimkün

olama-dığı gibi, zemindeki bu havuzların da karları ve yağnııır sularını toplamak için yapıldıklannı

kabili etmek mantıki olamaz. Bunlar, hi,; ~üphesiz, abdest almaya mahsü, şuie'sislerini ihtin'i

ediyordu. Fakat, elimize hiç bir iirııek geçmediği için, burada mevclıd olduğunu kabiıl ettiğimiz

şadın'anın tipini ve biçiıninİ tayin etmek zordur. Bu su te'sisleri, mesela Atabe)' 'deki Erlokuş,

Konya'daki Karntay ve İnce \ilİnareli medreselerde göriildiiğü gibi, kapalı medreselerde de

a\"-lııya tekabül eden üstü fenerli ı~ıklıı;'1n zemininde me\'cuddur. Bundan dolayı Bursa Ulu Camii

kiiksüz ve miinferid bir iirııek addedilemez. Tiirk camii mimari,indeki plan tipleri ve gelişme

sey-ri tahlil edilirse, Bu",a Ulu Camiindı'ki şadırvamn Selçuklu camiIerindeki su te' sisleri ne

bağla-mak gerektiği ortaya çıkar. Yeşil Cami ve Hudavendigar gibi diğer bfızı Bursa yapılarında da

"ynı mahı'ilde, esas fonksiyonuııu kaylıetmİ~ hirer hiitıra olarak, kUçUk birer hanız yenilenmek

sfırctiyle gliııi.İınüzc kadar gelmiştir.

13 A. Cabriel, u.r., 45. s., 30. şek.

(6)

204 HALeK KARA~IAı:;ARALI

mi~tir.15 Kanaatimizce, damm onarımı sırasında kaldırılan toprak

ta-bakasının altında rastlanan ta~ döşeme hatalı olarak

kıymetlendiril-miştir. Burada, ne rölövede gösterildiği gihi kırma çatı hir damın,

ne dc -hu rölövc ilc alakası olmayan tamil'de yapıldığı gibi- satıhta bütün hacmi ilc heliren tonozıarın kesme taşla kaplanması (3,5. res.) bahis mevzuu olabilir.16 Toprağı kaldırma sırasında çekilen resimler

tedkik edildiğinde tonoz sırtlarının toprakla kaplandığı, iki tonoz

arasındaki çukuru meydana getiren tonoz yanlarının ise moloz olarak

bırakıldığı görülmektedir (6-7. res.). Bu resimlerde, tonoz sırtlarının

hemen aşağısında, boydan boya uzanan birer yarık bulunduğu dikkati

çekmektedir. Tono:ı aralan bu yarıklar hizasında sal döşeme ilc

kap-Ianmış; saııarın uar kenarları, bir yuva vazifesi gören bu yarıklara yer-leştirilmiş ve hilahire üstü kireç harçlı bir sıva tabakası ilc ürtülmüştür (8. şek.). Böylece, kemer ve ayakların üzerindeki yük azaltıldığı gibi, kar ve yağmur sularının tonoz aral.arında toplanmasını te'min eden hafif

hir ondülasyon ve bu sulari çörtenlere sevk eden kanaııar meydana

getirilmiş olmaktadır. Kayseri'de, Kölük Camiinde de bu tip bir dam

örtüsü mevetlddur (8-9. res.).

Camiin zemini, 6 ımmaralı notta metnini verdiğimiz vesikadan da

anlaşılacağı üzere, sal döşeli idi.

Harım, aydınlık fenerindeki pencereler ile duvarların yukarı kısım-larında hulunan mazgal biçiınindeki pencerelerden ışık almaktadır. Doğu ve kuzey ecbhelerindeki alt pencereler geç devirlerde açılmışlardır (2. şek.).

Camiin duvarları, dıştan, dört veya çok köşeli istinad kuleleri ile takviye edilmiştir (2-1.. ~ek.,

ı.

res.). Böylece, masif duvarların yeknesak-lığı da giderilmiş olmaktadır. Bu vaz'iyyet I-lunad Camii için hir

hustl-siyyet tcşkil etmektedir. Medresede korkuluk bakıyyeleri bulunmasına

dayanılarak, cami duvarlarının da üst kenarlarında mazgal sirerine

benzeyen korkulukların sıralandığı ileri sürülmektedir.17 Camide hiç

i5 Maalesef hem Vakıflar Genel :llüdürlüğüniin. hem de E.ki Eserler ve :Iiüzeler Genel

Müdürlüğünün arşivlerinde bu taş kaplamayı gö.teren -"e haUa tamirle ilgili- herhaugi bir

fo-toğrafa rastlayamadık. Y.Mimar Dr. Yılma>. Ünge'nin ta'mir sırasmda çektiği ve bize lutfettiği

fotoğraflar dam örtüsü ve taş kaplarıHI ıııes'clesinin aydııılanınasıııda çok faydah olmuştur.

16 Tamirde tonozlarııı dış satılıları eteklerine kadar muka","es taş kaplama olarak

yeni-lenmiştir (3,5. res.). ;1-1. Akok ise, ta'mirden sonra neşrettiği rölövede damı taş kaplama kırma

çatı şeklinde göstermektedir (u.t:., 2'1. s., 2. 1'1.).

(7)

HU;-ıAD nL\:-;zuMF.Sİ

205

hir iz bulunmamasına rağmen bu görüşe katılıyoruz. Mazgal siperine

benzeyen bu korkulukların mevefidiyyeti, duvarların dışındaki kuleleI'in

uyandırdığı imaji tamamlayacağı gibi, camiin medrese ile teşkü ettiği

kompozisyonun hütünlüğü bakımından da zarilridir (3. şek.).

Camiin iki taçkapısından biri doğuda, diğeri batıdadır. Bu kapılar ışıklığa açılmadıkları gibi, ayııı mihver üzerinde de değillerdir (2.,5.

şek.). Sokağa açılan doğudaki kapı güneyden dördüncü sahııın, buna

ınukabil batıda, çarşıya açılan cümle kapısı ise güncyden sekizinci

sahııın hizasında bulunmaktadırlar. Bu büyüklükteki bir camiin kuzey

eeblıesinde olması gereken asıl cümle kapısı, lŞıklıbrın kuzey tarafında

ve tam kıble mihveri üzerinde bir ayak sırasının bulunuşundan da

an-laşılacağı üzere (2., 4. şek.), yapılmamıştır. Kuzey duvarında, cami ile

medresenin birbirine bağlandığı köşede açılmış olan küçük kapı

muah-hardır. Doğudaki kapıııın ortadan daha güneye alınması, bugün hiç bir

iz kalmamış olmasına rağmen, hadınin güney-doğu köşesinde, sultana

mahsus ahşah bir mahfelin meveild olduğunu düşündürmektedir. Kuzey

eebhesinde bir taçkapının bulunmayışı ilc batıdaki taçkapının yeri,

mi'marın, çevrede bulunan daha eski yapılara uymak meeburiyyeti

karşısında, kapıların an' anevi ve tabii tanziminden ayrılmak zorunda

kaldığını göstermektedir. Kuzey eebhesinde cümle kapısının bulunmayışı,

medresenin bu eebheyi ana yoldan tamamen teerid etmiş olması ile

izah edilebilir. Batıdaki taçkapının yeri ise, çapraz olarak bu cebhenin

önünü kapatan hamama göre ayarlanmış olmalıdır. Bu durum,

manzu-menin kronolojisini tesbit bakımından mühimdir.

Camiin kuzey-batı köşesi, bugüne kadar üzerinde durulmamış

olan birtakım mes'elelerin girift olduğu yerdir:

Bu kısmın üzeri aslında örtülü mü, yoksa açık mı idi? Örtülü idi ise, bu örtü sonradan hangi sebeple kaldırılmıştır? Açık idi ise, niçin açık bırakılmıştır? Türbenin vaz'iyyetindeki gayr-i tabiilik neden ileri

gel-mektedir? Medrese duvar) üzerinde, türbenin iki yanında bulunan yapı

bakıyyesi (5, 9. şek.) nedir?

Başlıcalarını saydığımız bu mes'elelerin halli, sıkı sıkıya, yekdiğeri ile alakalıdır. Bunların herbiJ'i hakkında, mevcild durumu inceleyerek ileri süreeeğimiz faraziyyelerin karşılıklı olarak birbirini desteklemesi

ve tamamlaması ile yukarıdaki sualleri cevabladırmaııın mümkün

(8)

206

HALUK KARAMAGARALI

Batıdaki taçkapının iç yüzünün kuzey tarafında, bugünki yüksek

kcmerin duvara bağlandığı yerin altında, alçak bir kemere ait bir üzengi bulunmaktadır (10o res., 10. şek.). Bu üzenginin seviyyesi, vaktiyle ta-şıdığı kemerin, eamiin yan salunlarını örten enlemesine tonozların hir-birine açıldığı kemerleri c aynı olduğunu; binaenaleyh taçkapının açıldığı

tonozun da aslında doğu-batı istikametinde uzandığını (3-4. şek.);

halen bu kısmı örtmekte olan kuzey-güney istikametindeki üç

tono-zun ise (5. şek.) sonradan yapıldığını ortaya koymaktadır. Bu ta'dili zaruri kılan iki sebeb düşünülebilir: İlk tonoz, camiin kuzey-batı köşesi sonradan üstü açılarak bir avlu haline getirilirken statik mülahazaları ile

sökülmüş; veya, bu saha başlangıçta bir avlu olarak açık bırakılmış,

dolayısı ile kuzey yanı destekten mahrum kalmış olduğu için -kemerlerin alçak ve üstteki duvarın yüksek yapılmış hulunmasına rağmen- yıkılmış

ve yerine kuzey-güney istikametinde üç küçük tonoz yapılmış

olmalı-dır. Aşağıda, avlunun asli vaziyyetini tesbit ettiğimiz zaman, bu ihti-mallerden biri bertaraf edilmiş olacaktır.

Bahsettiğimiz eski üzenginin bir parçasınlü üzerinde bulunduğu bir

blokun avlunun batı tarafını kapatan duvarın örgüsüne dahilolması

ve bu örgünün içte taçkapıya bağlandığı yerde diIatasyon bulunmaması, bu duvarın da, bazı ta'mir ve ta'dillere maruz kalmış olmakla beraber, cami ile birlikte yapıldığını göstermektedir. Yalnız, bu duvardaki hacct

penceresinin, avluya hakan yüzündeki alıştırmalardan (lLres.) ve ikİ

yüzdeki derzlerin birbirini tutm.aması ~ebebi ile dış yüzde kaplamanın kesilmİş olmasından (12. res.) anlaşılacağı üzere, sonradan ve içeriden

dışarıya doğru açılmış olduğuna dikkati çekmek lazımdır.

Camiin km,ey-batı köşesinin, aslında örtülü olduğu halde, sonradan açılmasına18 Mah-peri Hatunun türbesine yer bulmak mecbi'ıriyyetinden

başka bir sebeb gösterilemez. Fakat bu sebeb de tatmin edici olmaktan uzaktır. Zira bu kısım bu maksada avluya tahvil edilmiş olsaydı, türbe eğri bir geçitle ve an'anevi taçkapıdan vazgeçilmek suretiyle, zorlanarak (9 ve lL. şek.) medreseye bağlanmazdı. Türhe medreseye açılacak

olduk-tan sonra, medrese odalarından birini bu maksad için kullanmak ve bu

mahalli dışarıdan kısa bir gövde ve külah ilc belirtmek, dolayısı ile camii

bozmamak daha makulolurdu. Kaldı ki, avlu aslında örtülü olsa idi,

18 Ao Galıriel, Monumerıls .. o, 1, 41. So; So Kemal Yetkin, 1.,leim Mimari"i, 30 baskı, 124. s.

ve Tiirk ,\fimarisi, 730 So; Mo Akok, aomo, 100 So; 00 Aslanapa, Turkish Arı and Arclıilecı"rc, 113. s.

(9)

IIUNAD MANZUMESi 207

asıl hallerini muhafaza etmiş hulunan hatıdaki duvar ile kuzeydeki

medrese duvarında, kaldırılmış bir tonozun izleri görülmek icab ederdi.

Bütün bu mülahazalarla, hu avlunun sonradan açılmadığı, cami ile

beraber planlandığı neticesine varıyoruz. Bu netice ile birlikte, avlu ile

harim arasında, doğu-batı istikametinde uzanan tonozun da, kuzey

yanı desteksiz hulunduğu için yıkıldığı ve hu seheble istikametinin değiş-tirildiği ortaya çıkmaktadır.

Avlunun asli olduğunu tesbit etmekle heraber, Mah-peri Hatun

Türhesinin medreseye hağlanmasındaki gayr-i tahlilik dolayısı ile, bu

mahallin hu türbe için ayrılmış hulunduğunu kabul edemiyoruz.

Ohalde, mi'marı, burada üstü açık hir avlu bırakmaya zorlayan

haşka sebebler aramak lazım gelmektedir. Aynı sebebIcr, buraya

son-radan yapılan Mah-peri Hatıin Türbesinin de medreseye bağlanmasını

icab ettirmiş ve türbenin vaz'iyyetindeki anomaH bu yüzden meydana

gelmiştir.

Şimdi, hütün mes'elelerin düğümlendiği noktaya gelmiş

bulunu-yoruz: Avlu, sonradan açılmadığına ve cami yapılırken de Mah-peri

Hatıinun türbesi için ayrılmadığına göre, başta planın bozulması olmak

üzere, birtakım mahzıirlar19 bahasına, hangi zarurede yapılmıştır?

Mah-peri Hatıin Türbesini medrcseye bağlayan geçidin iki tarafın-da, medrese duvarından çıkıntı teşkil eden bir yapı bakıyesinin bulun-duğuna (13-14. res., 9 ve

ıl.

şek.) yukarıda işaret etmiştik. Bu

bakıy-yeye ait taşların kuyruklarının medrese duvarına gömülmüş ve medrese

19 Avlunun açık kemerlerI e harlme bağlanması, şüphesiz, iklim şartları bakınundan

malı-zurludur. Buna rağmen Malatya Ulu Camii (A. Gabrid, Voyages Archeologiques dans la Turquie

Orien/ale, I, 268, 275.S., 197, 200. şek.; M. Oluş Ank, Mala/ya Ulu Camiinin Asıı Pliinı ve Tarihi

Hakkında, Vakıflar Dergisi, VIII, 141-145. s., 1-2. şek.), Kayseri'deki Hacı Kılıç Camii (Gönül

Öney, Kayseri Hac. Kılıç Ciimii ve Medresesi, BeIleten, XXX, 119. sayı, 378-379. s.,

ı.

şek.)

gibi bazı binalarda harim geniş açıklıklarıo doğrudan doğruya avluya bağlanmaktadır. Kaldı

ki, Hunad Ciımiinde kemerlerin açık yapılması kaçımlmaz bir zaruret olmuştur. Çünkü,

av-lunun batısını kaptan duvar, yukarıda izah ettiğimiz üzere, camii ile beraber yapılmıştır. Eğer

avlu ile harim arasındaki kemerler dolu olsaydı, avlu dört taraftan Sab'1rve yüksek duvarlarla

çevrilmiş olurdu. Bu kısma batıdan bir kapı açılmanuş olması, burasının kuytu bir yer olması-run arzu edilmeyişi ile izah edilebilir (6. notun son kısmına bakınız). Kemerlerin açık

yapılması-nın doğurduğu mahzurlar kendisini kuvvetIe hissettirmiş (bk: 6. not) ve zaman zaman bunun

için tedbirler alınmaya çalışılnuştır. A. Gabriel'in plarunda (Monumenls Turcs d'Ana/olie, I,

43. s., 20. şek.) görülen muhdes duvarlar Ch. Texier'nin plamnda (makalemizde 7. şek.) işaret

(10)

208

HALUK KARAMAGAHALT

duvarı ile bu bakıyyenin her iki yanda dilatasyon meydana geti:-miş

olması, burada, medrese yapılırken muhafaza edilmiş bulunan eski bir

yapının mevefıdiyyetine delalet etmektedir. Bakıyye üzerinde el'an gö-rülebilen izler dikkatle kıymetlendirildiği takdirde/o bu yapının

for-munu Ye eb'admı, bunların yardımı ile de mahiyyetini tesbit etmek

mümkün olmaktadır.

Medrese duyarında, türbenin iki yanında görülen iki dilatasyonun arasındaki mesafe 6.45 m. dir. Binanın diğer kenarlarının da, takribi olarak, aynı uzunlukta olduğu kahi'II edilebilir. Bakıyyenin doğu ke-narındaki muntazam çıkıntıya göre (13. res., 9. şek.), bu eski yapının

du var kalınlığı 0.47 m. dir. Yine aynı tarafta, üstte bulunan ye iç

köşenin iki tarafından mukavves olarak dönen tonoz başlangıç taşları, iç örtünün değirmi tono:;,; kenarın üst köşesinde, eteğe ait olduğu an-laşılan profilli bir taş parçan da (13. res.), dış örtünün. dört köşeli hir

çeşit yıldız külalı olduğunu düşündürmektedir (12. şek.). Dıştaki hu

profilli silme kotunun içteki tonozun üzengi kotuna yakın olması ve

silmenin meyli, hem tonozun, hem de külahın çok basık olduğunu

or-taya koymaktadır. Silmenin ıneyli, aynı zamanda, binanın

yüksekliği-nin medrese duyarı ile hemen hemen aynı seviyede bulunduğunu da

tesbite imkan vermektedir. Duvar kalınlığı ve örtü sİstemi ile hu yapının

gayr-i İslami olduğuna hükmetmek gerekir.ıı

20 Bu izlerin kıymetlendirilmesi husıisunda kendileri ile fikir teatisinde bulundui\ıını ve

bilhassa bazı teknik mes'elelerin MIlinde görü~lerinden geniş ülçüde istifade ettiğim Y. Mimar

Dr. Yılmaz Önge, Y. Mimar Orhan Cezmi Tuncer ye Y. Mimar Ekrem Hakkı Ayverdi

Beyefeu-dilere şükranlanmı sunanm.

Esaslanm tesbit ettiğim restitüsyon projeleri Y. Mimar Dr. Yılmaz Önge taraf.ndan

çi-zilmiştir. Ayrıca Y. Mimar Orhan Cezmi Tuncer de, gürüşmelerimizde vardığımız neticelere

gü-re, eski yapının perspektif olarak takribi bir restitüsyonunu M,ıh-peri Hatıiu Türbesi'nin ve

çe\'-resinin perspektif gürünüşü ile ufki makla'ını çiımiştir. Kendilerinin bu lıituflarını da

şükr,ın-la kaydederim.

21 Karaman'da,

XVıı-xvııı.

asırlarda yapıldığı tahmin edileu ve halen hapishane

ola-rak kullanılan Ermeni kilisesinin (S. Eyice, Karadağ (Binbirkilise) ve Karaman Çcı:resinde Ar.

keolojik ıncelemeler, İstanbul 1971, 159. s.) güney-doğu küşesinde, "vaftiz hücresi" olduğu

sü)'-lenilen aym tipte bir yapı mevcıiddur (1. If.Konyalı, Abideleri ve Ki/iibderi ile Karaman Tarilıi

Ermenek ve Mut Abidderi, İstanbul 1967, 582. s.). Karaman Belediye Beisi Y. Mülı. Özcan Genç

Beyefendinin bize bildirdiğine güre, Kiliseden bir kapı ile girilen Im binanın eb'adı 4x4 m.,

dıı-var kalınlığı 0.60 m.dir. İçten çapruı tonozla örtülüdür ve mahzen kalı yoktur. Lfıtfettikleri bu

bilgilerden dolayı kendilerine teşekkür ederim. Mevzıiumuı olan Bunad Medresesine bitişik

(11)

HVXAD MA~zC~IEsİ

209

Bakıyyenin doğu tarafında görülen kemer şeklindeki iz (13. res.,

lL. şek.), eskiden burada bir topozun bulunduğuna işaret etmektedir.

Bu tonoz, medrese yapılırken muhafaza edilmiş olan küçük binayı,

vaktiyle güneyinde bulunan bir mekana bağlamakta idi. Bu mekan,

muhtemelen, medresenin inşa edileceği saha)'ı kısmen işgal

etmek-te olan ve fonksiyonunu kayhettiği, dolayısı ile bakımsız kaldığı için

kaldırılan gayr-i İslami bir yapının bünyesine dahil bulunuyordu.

Bahis mevzfıu ettiğimiz ton07:, küçük yapının tam mihverinde değildir. :l\Iedrese yapılırken, odaların yüksekliğine göre basık kalan tonozu kal. dııınak zartlreti hasıl olmuş; ton07: kaldırılırken de, küçük yapının içine kemer olarak akseden kısmı -duvar ince olduğu için- tabii olarak kalkmış ve buraya medreseden girişi te'min maksadı ilc bir kapı yapılmış olmalı-dır. Bugün görülen kemer şeklindeki iz, eski tonoz kemerinin dış kena-rına rastlayan duvar taşlarının kemer kavsine göre kesilerek örülmüş ve tonoz yıkıldıktan sonra yapılan kapı ile kavisli taşların araSlılda kalan

kısmın da alıştırma suretiyle doldurulmuş olmasından meydana

gelmiş-tir.

Üzerinde durduğumuz gayr-i İslami küçük binanın, sırf medrese

duvarının dışına rastlamasından dolayı yıkılm.ayarak m.uhafaza

edil-diğiııi söyleyemeyiz. Çüııki bu yapı medrese ile il'tibatIandırılmıştır. Bu husus, bu yapıya medresenin inşasıillIan önce İslami bir hüviyyet veril. diğini, yani, burasınıll. manevi mertebesi olan bir müslimanın türbesi

haline getirilmiş bulunduğunu göstermektedirP Nitekim bu küçük

22 Ch. Texier, c,uııiin XIV. ,,,nn ortalarında, Hacı Bayram .•ıı arkadaşı ve bir tarikatın

kurucu", olan IIo\"elı acllı bir dervişin hatırasma yaptınldığını yazmaktadır (Descripıiorı de

1'-Asie lvIirıeure, lI, 58. s.). Aynı kayda, hiraz farklı olarak, H.F.Tozer'de de tes,idiif etmekteyiz

(Turkish Armerıia and Easlem Asia 111irlOr,LIO ve i12. s.). Tozcr, ayrıca, türhenin de, mahalll

olarak Hwant telftffUz edilen Hoveıı adlı dervişe ftid olduğunu belirtmiştir. Devrimizin san' at

tarihçileri, Hunad H,itun'un hüviyyetiııin kat'i olarak hiliniilesi karşısında, hu seyyUhların

nakilleriru üzerinde durmaya dalıi layık görmemişlerdir. Ancak, hiz hu rivftyel.de, asırlar

bo-yunca nesillerden nesiııere intik"li sırasında değişerek tanınınayacak h,ile gelmiş bir hakikatin

izlerinin me\"eud olduğunu diişünüyoruz. Medrese ve bilftlıire cftmi yapılırken muhftfaza edilmiş

bulunan gayr-i islftmi küçük yapının, ancak İslami bir lıüviyyet kazanmış, yftııi, manevi

mertebesi olan hir müslümanın türbesi hftline getirilnıiş olması dolayısı ilc muhafaza edilmiş

olahileceğinc yukarıda iş,iret etmiştik. Bu tiirhe yıkıldıktan ve yerine Hunad Hfttun'un türbesi

yapıldıktan sonra, zamanla, ilk türhede medfun bulunan dervişlc Huııad lftkahı arasında bir

bağ teessüs etmiş ve hakikat halıis mevzfıu ettiğimiz rivayete tahavvül etmiş olmalıdır.

Erzu-rum'daki Hfttiıruye Medresesi ile alakalı böyle hir riv"yeti de hir makalemizde talılil etmiştik

(Erzıırunı'daki Hallt"iye 1I1edrese.,inirı Tarihi ve Biirıi.i llakkırıda Jl1iiliihazalar, Selçuklu

(12)

210

HALUK KARAMAGARALI

bina, İslamı hüviyetti ile, cami yapılırken de, planı bozmak bahasına,

yerinde bırakılmış ve bulunduğu saha açık kemcrlerIe harime bağlanan

bir avlu halinde caJnÜn planına idhal edilmiştir (3-4. şek.).

Avlu ile harım arasında kalan doğu-batı istikametindeki tonozun,

kuzey yanı desteksiz kaldığı için yıkıldığına ve yenilenirken de istika-metinin değiştirildiğine yukarıda işaret etmiştik. Bu hadisenin ne za.

man vuku bulduğunu bilemiyoruz. Ancak, bu hadise ile Mah.peri

Hatun Türbesinin yapılışı arasında bir alakanın bulunduğunu düşü.

nüyoruz. Tonozun yıkı1lrken, gövdesi de, örtüsü de esasen zayıf olan

gayr-i İslami menşe'li küçük binayı da ağır hasara uğrattığı muhakkaktır.

Manzumenin tertibinden de anlaşılacağ! üzere, Mah-peri Hatun'un

türbesi için civarda yer bulmak güçtü. Bu avluda ise hasara uğramış,

belki de yıkılmış bir türbe bulunuyordu. Bu müsait zeminde, eski

türbedeki kabri de içine almak üzere, onun mahzen katı veya temelleri üzerine yeni türbenin inşa edilmiş olm.ası bize çok makul görünmektedir.

Yeni türbenin zorlanarak medreseye bağlanması, hem siihanın

m.i'mii-rın serbestisini tahdid etmesi, hem de eski yapının hakıyyesinden

faydalanmak arzusu ile ızah edilebilir. Bu seheble serhest cehhelerden birine taçkapı yapılamadığı için, bu taçkapıya çıkılacak merdivenlere

de ihtiyaç kalmamıştır. Bu durum, mi'miirı, buradaki ncv'i şahsına

mahsus mukarnaslı kaideyi yapmaya sevketmiştir. Mevzuumuzun

sınırlarını aşmamak için türbenin tafsilatına girmiyoruz.

Batıdaki taçkapının güney yanına eklenmiş olan minare 1139 11726

da yapılmışrtır.ı3 Daha önceleri ezan muhtemelen damdan

okunuyor-du. Dama, harimin doğu duvarının içinde bulunan hir merdivenle

çı-kılmaktadır.

CaJnÜn içi ve dışı çok sadedir. Tezyiniit mihrahla minher ve

taç-kapılarda toplanmıştır. Milirab değişik hir kompozisyon gösterir (15.

res.). İki düz bordür arasında yer alan hendesi bir ağ ile çerçevelenen köşeli mihrah hücresinin içinde istiridye kabuğu hiçiminde dilimlerle

nihayetlenen ince-uzun üç küçük niş bulunmaktadır. Bu kısım kMi

yazıyı andıran hendesi geçmelerden müteşekkil hir şeride üstteki

mu-Burada bir hususu da hatırlatmakta fayda mülahaza ediyoruz: İstanbul'daki Ayasofya'mn

Vaftizhanesi fetihten sonra fonksiyonunu kaybettiği için boş olarak durmakta iken, 1. Sultan

Mustafa (1617-1623) buraya giimülmüş ve böylece Vaftizlıane bir türde Iıiiline getirilmiştir (F.

Dirimtekin, Ayaso/ya Babıisteri, Türk Arkeoloji Dergisi, XII-2. sayı (1963), 1965, 5.4. s.).

(13)

HUNAD MANZUMESi

211

karnas sıralarından ayrılmaktadır. Üzeri yine hendesi örgülerle süslü

olan mihrab kemeri akant başlıklı, burmalı birer sÜllınceye

dayan-maktadır.

Kündekarı taklidi olarak yapılan al1!ial, minberİn yüzleri çıtalarla teşkil edilen hendesi şebekelerle kaplanmı!?tır

(16.

res.). İnci dizileri ile çerçevclenen poligonal parçaların içleri ince ve kes if riımi ağları ilc süslenmiştir. Pervazlardaki yazılar Süre ve

A

yetlerdir.24 Bu güzel

min-ber, maalesef, üzerine yeşil yağlı boya sürülmek ve her iki yüzünün or-tasından dikdörtgen biçiminde birer parça kesilip çıkarılmak süretiyle bozulmu.ştur.

Taçkapıların her ikisinin de giriş kısımlarının yanları mihrabiyeli, üstleri mukarnaslıdır

(17-18.

res.). Önyüzleri değişik yıldız

kompozis-yonları ilc çerçevelenmiştir. Batıdaki kapı daha hüyük ve tezyinat

bakımından daha zcngindir.25 Her iki kapının da yukarı kısımlarında

mermer üzerine sülüsle vazılnui'

.

, birer kitabe hulunmaktadır.

Batı kapısının üstündeki üç satırlık kitithe şudur 26

(19.

res.):

l.;..ul uL"

t~ç.'j\ iJlk.Lll

il~l

J

!..I):L\

LlJ:.I

.i~

ilJ~":

.J'.I (ı

~l~~"

~..

JJ'->":)'

C:..:J \

.J:

i

-:z ..u

iJ

o...ıJ

J

ül~!I":"S:li

0'_..ı.ll)L;..ı.l\ilyi"",

öJ.A>\)I d.1.W\

il~lI

~U.\

(2

JJU; ~\ ibi

Doğu kapısının üstündeki üç satırlık kitiibe şudur 27 (20. res.):

24 Zeki Oral, Anado/u'da Saıı'aı Değeri O/aıı Ahşap Miııber/er. Kilabelcr; ve Tarihçelcri,

Vakıflar Dergisi, V, 1962, 41-42. s.

25 Taçkapılann tezyİniltl hakkıııda lefermiıllı bilgi için bk: Seıııra Ögel, Aııado/ıı Selçuk.

lıı/arının Taş Tez)';ııaı" 33-35. s.

26 Halil Edhem, a.c., 64-65. s.

(14)

212 RALl'K KAR.BfAGARALI

L;..ul

o.)r.-.,p

ö~sJI

~<Lt\

~LA..) 0'. J.r;":~ e:"~lI.)~1 . --lll

v.

( 2

i.>

J. ol,...

u.

..ıJIJ

4:~"'"

J

~~t

J U""';' ;,;. .•.••

'-.:'

~

\fJ~~

J~1;

.iilI ibi

.:".)j\.>

( 3

Her iki kitabc

dp

dmiin yapılmasınm emredildiği seneyi

bildir-mekle beraber, hatı kapısındaki kitahe ayrıca senenin ayını; doğu

kapısmdaki kitabc ise htıniyenin adını ihtiva etmektedir.

Manzumcyi teşkil eden yapılar içinde yalmz cami kitabelidir. Ca.

mideki

635/1238

tarihi, şüphesiz, manzumenin diğer unsurlarına teşıniI edilemez. Ancak, cami ile bağlantılarını ve vaziyet pliirunı inceleyerek

medresenin ve hamamm tarihlerini takribi olarak tesbit edehiliriz:

Cami ilc medrese arasındaki müşterek duvar hem eamiin kuzey

duvarının, hem de medrescnin güncy duvarının bir parçasını teşkil

etmektedir (2,3,.5. şek.). Bu müşterek duvar, devamı olduğu camİin

kuzey duvarının müstakil lusmından daha ince, huna mukabil, aynı

şekilde devanu oldu~u medresenin güney duvarınuı müstakil kısm.ı

ile aynı kalınlıktadır. Bu husus, iki yapı arasında kalan ve onları bir. leştiren bu duvarın aslında medrcseye ait olduğunu; dolayısı ile, camii n

medreseye eklenmiş bulunduğunu göstermektedir.ıs Nitekim, bu

miiş-terek duvar ilc cami duvarlarının birleştiği köşelerde meveüd olan di.

latasyon da (21.22. res.) hu görüşü te'yid etmektedir. Camiin cümle

kapısının kuzey cehhesinde açılmayışının da, medresenin bu eebhe.

yi batıdaki ana yoldan ve meydandan teerid etmiş olması ile iziHı

edilehileeeğine yukarıda işaret etmiştik.

Medresenin dmitfcn evvel yapılmış olduğu ortaya konulm.uş hu.

lunmakla beraber, inşa tarihi tam olarak tesbit edilememektcdir. Ancak, Malı.peri Hatun'un ihtida etmiş olduğu tarih medreseyi belli sınırlar

içinde tarihlendirmemizi mümkün kılmaktadır. Tesbit ettiğimize göre

Malı-peri ılatün İslamiyycti ŞevvaI

634.. -

Şevval

635

(Haziran

1237-28 Aptııııa)ı Kurau "Cami ve medrese d/HarlaTlnm iltisak şekli camiin daha önce

yapıldı-.ı;ma işareı eder," demekte (Anadolu Medrese!eri, 72. s.), fakat bu iltisak ~eklindenILLI hiikme

nu-"i vardığını iz,l!ı etmemektcdir. Kendi planları da dahil, biitün plıınlarda açıkca görüldüğü Ye

yukarıda i7.ah edil<iiği ü7.ere, iltisakı temin eden duvar medreseye "ittir. Bundan dolayı A.

(15)

nVXAD MANZUMESİ 21~ Haziran 1238) tarihleri arasında kabul etmiştir.29 Yukarıda medresenin

camiden evvel yapıldığmı ızah etmiştik. Böyle hir yapının ancak iki-üç

yılda tamamlanahileceğini de dikkate almak lazundır. Bu durumda

medresenin Mah-peri Hatım'un ihtida etmesinden evvel yapılmış

ol-duğu ortaya çıkmaktadır. Bir hristiyanın medrese yaptırması

düşünüle-miyeceği cihetle, hahis mevzuu medresenin hanısinin Mah-peri Hatun

olamayacağı da açıktır. Bu husus hugüne kadar dikkati çekmemiş,

yeni bir mes'cle olarak karşımıza çıkmaktadır. lVIel1resenin kitahesi ve

kaynaklarda herhangi hir kayıd mevcı1d olmadığı için hanınin

hüviy-yeti meçhfıldür. Bununla heraber, Mah-peri Hatün'ım camiinin ve

tür-besinin herhangi bir kimse tarafından yaptırılmış olan bir medreseye

bağlanınası ihtimilli de ;ıayıftır. Bu sehehle, Im medresenin Alaeddin Keykübad tarafından 1235 yılı civarında yaptırılmış olabileceğini kuv-vetli bir ihtimalolarak ileri sürebiliriz. Medrese ve eamiin malzeme ve işçilik bakımından arzettiği benzerlik, aralarında uzun hir zaman

far-kının bulunmadığını, hatta, muhtemelen aynı ekip tarafından inşa

edildiklerini göstermektedir.

29 i. Alaeddin Keykubad Kalonoros (Alaiyyc) kalesini 1221 de fctlıetıni~ ve şehrin hakimi

Kyr Vart'm sonradan l\iah-peri Hatıııı adım alan kızı ile evlenmiştir (İbn Bibi, Anadolu Selçuk;

D"ı-leti Tarihi. Houtsma neşri j\lu/ılasar Tarih-i AI-i Selçuk'dan çev. M. l\uri Gencosnıan,

An-kara 1941,94-97. S.;Osman Turan, IJes Souveraiııs Scldjoııkide., "IIm" .ujets rıon-mu.ıılman,

Stu-Lia ıslamiea, 1, 82. s. ve Selçuklıılar Zamarıında Tiirki)',!, İstanbul 1971, 337 vc 403-404. s. Müd.

lif bu eserine eklediği "Kronoloji Cedyeli"nde ise fethin 1223 de yuku bulduğunu yazmaktadır.).

Bir miiddet Iıristiyan olarak kalan Malı-peri I1atün'un ihtida ettiği tarilı bugüne kadar tesbit

edilememiştir. Oğlu 1r.Gıyascddin Keyhusre\' İstanbul Liitin İmparatoru Baudouin'e

gönder-diği bir mektupta anasılUn lırİ5tiyan olduğunu ve babasının sağlığında dinini ınnhafaza ettiğini

yazmıştır (Osman Turan, Se/çltMıılar Zamaııuıda Tiirkiy", 4.03 ve 119. s.). Aliıeddin Keykııbad

4,Şevval 63,ı/31 Mayıs 1237 de ülmüş; lIi:ih-peri Hatün da Şevva! 635/?1fayıs-Haziran 1238 de

camün inşasını emrctnıiştir. llüylecc Mfıh-pcri Htttfın'un lslaıriycti bu Lir yıl i<;inde kabul

etmiş olduğu ortaya çıkmaktadır.

AJaedelin Keykııbad Şam seferme çıkmak üzere Kayseri'de bulunduğu sırada büyük

oğ-lu Gıyiıseddin Keyhusrev'i tekrar Erzinean JlcIiki, ikinci zeveesi Mdike-i AeliliY)'e'den doğan

küçük oğlu İzzedelin Kıhç Arslan'ı da \'Clialıd ta'yin etmiş ye bütün devlet büyüklerini ona

ye-minle blat ettirmişti (İbn Bibi,a,,,., 186. S.; Osmaıı Tııran, a.".,389 ve 4,0,ı-405. s.). Bu

ta'}'in]er-den sonra sultamn zehirlenip öhncsi üzerine, hazı cmirlerin muhalefetine rağmen, Sadedelin

Kö-pek'in entrikalan ile Gıyaseddin Keyhıısrev tahta çıkarılmıştır (İbn Bibi, a.e., 188-189. s.;

Os-man Turan, U.C., 404-405. s.). Alaeddin Keykubad ile onaltı yıl siiren evl.iliği devamınca

luisti-yan kalmış olan lIHıh-peri Hattın'un ancak onun ülümünden sonra ihtida etmesi. herhalde

bir-takım mühim sebebiere dayanmak lazım gelir. Bıı hadise, kanaatimizcc, Gıyaseddin

Keyhusrev'-in tahta ç-ıkarılması sırasında, anasının hristiy[ın olınası dolayısı ile doğnıası ınuhtemel bir mu.

(16)

214.

HALl;K KARAMAGAHALI

Hamam, doğudaki erkeklere, hatıdaki kadınlara ait olmak üzere

iki kısımdan mürekkehdir.30 İki kısmın ayrı zamanlarda inşa edilmiş

olduğu tertibinden anlaşılmaktadır. Bunlarm, tarihleri kat'i olarak tesbit

edilememekle berabeı, kronoloji bakımından, birbirlerine ve

manzu-menin diger yapılanna nishetleri hakkıııda bazı fikirler ileri sürmek mümkündür.

Hamamm erkekler kısmının, önce yapılmış olmasJllı tabiı

hulmak-tayız. Kadınlara mahsus hamamın kuzey cebhesinin, erkekler hamamının

sonradan kesilmiş bulunan ön kısmına göre ayarlanmış olması da kadın-lar hamamının hiliilıire inşa edilmiş olduğuna bir karine teşkil etmektedir.

Cam.iin batıdaki taçkapısının son haddine kadar eehhcnin kuzey

yanına alınması, hamamın doğu kısmının camiden evvel yapılmış ve

cami planlanırken l)ll vaz'iyyetc uyulmak mecburiyyetinde kabnmış

olması ile ızah edilebilir

(2-3.

şek.). 1969 da hamamın külhan kısmında

yapılan hafriyyaıta, külhan temelinin güney-doğu köşesinin camiin

temel duvarlarının altında kalmış olduğunun tcshit edilmesi 31 bu

hu-susda hiç hir tereddiide mahal hırakmamaktadır (2-4. şek., 23. res.).

Hamamın ön kısmı, camiin meydihıa bakan kapısınm önünü biraz

açmak için kaldmlmış olmalıdır (2-3. şek.).

Vaz'iyyet planıııın tedkikindcn anlaşılacağı üzere, hamam,

isti-kamet bakımından, cami ilc olduğu gibi medre"e ilc de uyuşmamak-tadır. İşgal ettiği yere ve yöniine göre hamam, hiç bir yapı ile birlik ve ahenk teşkil etmesi düşünülmeden, münferid bir bina olarak yapılmış

görünmekted;.'-. Hamamın yönünün Kalenin doğusundaki Yeni Kapı

ile Sivas Kapısının açıldığı anayola göre düzenlenmiş olduğu

anlaşıl-maktadır (1. şek.). Fakat medrese inşa edilirken, kapısının anayola

veya meydana açılmasından haşka, kıble istikametini de dikkate almak

zarftrı idi. Bundan dolayı hu bina, cebhesinin anayola veya meydana

hakmasıııı da temın için, kiiçük mihveri kıhle istikametinde olmak

üzere yerleştirilmiştir. Böylece, manzftmenin bu iki binası arasındaki

yön farkı ızah edildiği gibi, hamamın doğu kısmının medreseden de

önee yapılmış olduğu ortaya çıkmaktadır.

30 Erol Yurdakul, Sım B,dufl/ltlarn Göre Kayseri'deki l1,".a/ Hamam/., Selçuklu

Araştır-maları Dergisi, 11(1970),1971, 142. s. vd., 1, şek.; Yılmaz Ünge, Kayseri IIltand (M:ahperi

Halun) Kii/li.yesinin Hamam, t'e Yeni B"lun1l1' Çini Tez)"iflaı" Onasya, IV, 17. say', 1969, ll, s.

(17)

HU;\,AD )IANZl:MESİ

215

Hamamın kadınlar (batı) kısmında bulunan çinilerle Kubadabad

çinileri arasında büyiik hir henzerlik meHiiddurY Her iki yapıdaki

çinilerin de aynı ustalar tarafından yapıldığından şüphe edilemez. Bu

düşünce ile kadınlar hamamının Kuhadfthad sarayından ıJ sonra

yapıl-mış olduğuna hükmedebiliriz.

Her iki hamamın da banısi meçhfıliiınüzdür• Aneak,Mah-pcri

Hiltiin'un, camiinden başka, bilinen iki e~erinden Tokat yakınındaki

Pazar'da bulunan Hiltiin Ilanı 636/1238-39; .'4 Yozgat'lIl Karaınağara

nilhiyesindeki ÇınçınIı Sultan Haııı ise 637 /1239-40 35 yılındandır.

Bi-32 Erol Yurdakul. a.m., 151. •.

33 KuLiidi,biid sarayının tiirihi ke,in olarak ortaya konulamamıştır. Hafirlerin ileri siir.

düğü 1236 tiirihi (K. OUo Dorn - M. Ünder, Kubad-Abiid Kazıları 196;; Yılı Öıı Raporu, Tiirk

Arkeoloji Dergisi, XIV-I-2, 1965, 237. s.) ilim iilemince de kal",1 edilmiştir (Mesela: O. Aslana.

pa, Turkish Arı aııd Arehiıecıure ... , 163. s. ve Türk Sıııııı/ı, Il. 176-177. s.). Bu t,irih nereden

Çl-kanlnuştır? Kuhadiibiid'ın yakınındaki Kürtler Küyii mc,cidinin Hamazmı 6:13 IMayıs 1236

tiirihli kitıibesinde, hiini Bedredilin Sutaş Kulıiidiihiid dlisi olarak kavdedilmiştir (Zeki Oral,

Kubiid-Ablid Nasıl B"lund,,'?, İliihiyat Fakülte,i Derili,i, 195:1. II-III. 175-176 .•. ). Bir vali ilc

idiire edililiğine göre Kubiıdıibi,d bu tiirihten iince kurulmuş bulunuyordu.

Alıieddin Keykuh;id, 622/1225 ,le Erzincan' da Menııüeek hükiimdarlığım ele alan Diiviıd.

Şiih ile bu tarihten kısa bir müddet sonra Kay,eri'de görüşmiiş: Diivüd-Şiih Erzincan'a dünerken,

o da Akdeniz siıhillerine doğru hareket etmiş ve bu yolcu Ink ••ra.ında Kub,idi,biid'ın inşiismı

emretmi~tir (Osman Turan. Selç"klular Zamııııırıtln Türkiyc .., 253-254 .. s.). Bu emrin ) 226

,i"

verilmiş olduğunu kabiıI edebiliriz. Diğer bir kavıt sarayın kısa bir müddet içinde ikmal

edildi-ğini bildirmektedir (İhn Bibi.a.c., 135. ,.). 'litekim, Aliıedilin Keyknbad'ın i228 de Kubi,diibii,i'"

uğrayıp inşaatı tedkik ettiği ve 1230 da )'assı Çimen z"ferini müteakip Saltuk ilini ülk"in" kaı.

tıktım sonra. Kubiidiibıid'da Halifeden, Eyyiılıi hükiinllliirmd"n gelen elc;ilerin ve emirlerin

teh-riklerini kabul ettiği de bilinmektedir (Osman Turan, II.C •• 355 ve 314. s.).

Bu durumda artık 1230 yılı hir /"rmi"us anle 'luem olmaktadır. Biniienaleyb saraym 1226.

1230 arasında yapıldığını kat'iyyede söyleyebiliriz.

34 İ.Hakkl Uzunçarşılı, Kiıcibeler. I, htunlıul 1927, 74--75 .•. ; A. Galıriel, ]~1onunıelıls Turc.'

d'Aıııı/olie, IL Paris 1934, 115-116. s.: K. Erdmann, Da.• ııııa/olisehe Karaı;ıııı.•ııra)' de.• 13.

lahr-/ıuııderıs, Berlin 1961' Katalog. 138-) :l9. s.

35 Sonradan Karaıııağara'daki dımie k"nulıııu~ "Ian i Şahan 6:17/26 Şubat 1240 tarihli

kitıibenin (K. Erdmann, ii. e., 142 s.) de, Çöteli'de bulunan Safer 637/2-30 Eylul 1239 t,irihli

diğer bir kitıibenin (K. Erdmann, ii.e.. 142.].1.3.S.; 1\1.K. Üzer:;in, Atıııdol,,'rla Selçukı"

Kerı;atı-sara)'ları, Tarih Dergi.i, XV. e., 20. sayı, 147. s. ) de Çmçınlı Sultan Hamna ,iid olduğuna kani

bulunuyoruz. Bunlardan Çöteli'deki kitiibe rlaha evvel tamamlanmış olan kapalı kısmın taç

kapı>ına. Karanıağara'daki kiti,be de bir kaç ay farkla ikmal edilmiş olmı avlulu k"nun taç

kapı>ına iiid olmalıdır. Burada mevzuumuzu doğrudan doğruya alakadar etmeyen bir me,eleyi

müniikaş" etmeyi zıiid aıldediyoruz. Ancak şunu kuydedelim ki, Çöteli'de bulunan kitahe başka

bir kcn"ansaruya itid is~. bu, hizİnı gürü~iimti7.ü teyid eden yeni bir mis.il olur.

Biz, burada, Miih-peri Hattın tarafından yaptırılrlığı kat'i olarak bilinen ve tiirihleri de belli

olan iki kervan,<ırayı zikrettik. Çekerek Suyu Halil (K. Errlmann. a. c..57. '.: M. K. Özergin.

a. m.), Tahtoba nam (K. Erdmann, n. e., 58. '.; M. K. Üzergin. a.1/1., 16:!. s.), İbihse Ham (K.

Erdmann, a. e., 192. s.), Ezine Pazar Ham (K. Erdıııanu. ii. ('..160. s.: M. K. Üzergin. a. m.,

iSO .•. )gihi eserler de !lliihperi Battın'a aıfedilmektedir. Fakat IlimIarın hepsinin Gıyii.eddin

Keyhusrev zamanında yaptırılmış nldukları da ileri sürülınektedir. Bu gürüşler de ayrıca hizi

(18)

216

llALCK KARAMA~ARALI

linenlerı: göre hüküm vermek lazım gelirse, Miih-peri Hatlın, Alaeddin Keykubad'ın zamanında tck eser yaptırmamıştır. Kitabeli olan üç eseri de o~lu II. Gıyaseddin Kcy husrev'in tahta çıkışından ve kendisinin de

İslamiyyeti kabulünden sonra in~a edilmiştir. Yukarıda, hamamın doğu

kısnunın camiden hatta medreseden de evvel yaptırılmLŞ olduğunu izah

~tmiştik. Bu sebeble Im binanın Mah-peri Hatun'un eseri olması

ihti-malini varid görmüyoruz. Doğudaki hamama sonradan eklenmiş olan

kadınlar kısmının ise, bilhassa çinileri ile Kuhadfıbad çinileri arasınuaki benzerlik dolayısı ilc, Mah-peri IHtun tarafından ve cami ile birlikte

yaptırılmış olması bize en galip ihtimalolarak görünmektedir.

Manztımenin son yapısı olan tiirhe de

(2, 9-10.

şek. ve

24-28.

res.)

kitabesizdir. Mah-peri lUtun'un sandukasındaki kitabede, ölüm tarihi

kayıtlı olmamakla beraber, "valideti'l-Su[tani'l-merhum Gıyasü'd-Dünya ve'd-Vin Keyhusrev bin Keykubad" 36 olarak anılması, kendisinin oğlu II.

Gıyaseddin Keyhusrev'in ölümünde3? hayatta olduğunu ifade etmektedir.

Emir Karatay'ın ülümünden (28 Ramazan 652/10 Kasım 1254.)38

sonra-ki hadiseler sırasında İbn Bihi'nin "Sultan Gıyaseddin 'in annc.si"nden

hahsetmesi,39 Mah-peri Hatun'un

1254

yılı sonlarında ıla hayatta

ol-duğunu göst ermektedir. Üslfıp husi'ısiyyetIerinc göre, türbenin bu

tarihten sonra yapılmış olduğu muhakkaktır. Zengin mukarnash yük.

sek bir oturmahğı bulunması, gövdenin dış yüzlerinin tezyin edilmiş ve

kornişteki mukarnas sıralarının artnuş olması, Döner Kümbed (1285

eivarı)40 ilc arada hir bağ teşkil etmekle beraber, tezyinatın kemerlerle

köşeliklere ve sütuneelere inhisar etmesi ve hemen hemen tamamen

hendesi oluşu, rıuninin yalnız küçük pencerelerin kemerlerinde kul.

lanılması Malı-peri Hatun Türbesinin daha eski olduğunu göstermektedir. Bütün bu mülahazalarla bu türbenin 1260-1270 yılları arasında yapılmış

olduğunu kabul ediyoruz.

36 Halil Edhcm, a.p .• 68. s.

37 "J1,,,,las,/-, ",iih-, r.ccb scncı-i selas. l'C .rbaine vc siııcmi)'e" /6 Aralık 1245 (Tiirih-;

Al-i Selçuk dcr Anadolıı, F. Nafiz Uzlnk neşri, Tıpkı ba.ıın, İstanbul 1369: 50. s.). :{BtI.C., 52. F.

39 İlın Bibi, ti.C., 249. >.

40 Halük Karamağaralı, Erzurum'daki Haıuni)'" ı11cdrcsesi'lıilı Tarilıi ve Banisi

(19)

217

JOO

...

~

III!l\AD ~ıAl\zL"MEsi•

100i lOO

(20)

218

'0 20 tn

Hor'amır' carrı y<.pılır k('rl kaldırılon ~ısmı ~onı,jm(lnin ılk yapısı olan hamam (l'rk~kıe-r 1(1Smı )

!id

D

r;:JL

~

Mor-ızÜIT'C'nın ıkincı ya;-ır51 olar. mC'dr~sp

Môh_pQrı !löt~n'un yo::ı:1rdlgl camı ""Oh_ P'Hı Hôı.jıı 'Cır'. yo;>ılon lurbQ

hamam ( kadınlar kısmı)

~. şek. - Manzlııneyi teşkil eden binıiların \"ıİziyyetini ve kronolojisini gösLeren plıin.

(21)

IIUNAD l\IANZflllESİ

219

(22)

0':.::0.:

" if

i

10m ıo .,

0::

:0:

::

i ,':

.:O~:::::O

~:

::::::0

:::0

::0.

HAL0K KARAMA~ARA1.( .'

..:0 ...'.: D :::....0:::::: O::: :::0

:0'.'

>.

-~-- -

...o

:o

"

...

::::0 ..:.:.0.

220

'. i ~ ,

O'" ::0::

:..0:'

:0 ..

:0 ::::0 __

:::

, ' :

O:: .::0.

::0:'.

:: O:

'0'::: ..::'0 .',::::

:0:::::: O:: ::::

" " " " ,'I .',

..0.:.__

.::0-:-::..:0. '.:::0 ::',:.0

" '~:'

Mct'drQ>';Q> ilC' !l.J~:ıerıin ye-rındtl etvvelce rT".", •••cud O~C\n yopırın kolrnl131 MOr1Z1>n('nin ıkınc. ıapısı o:on

,Jl(>(jr C'~Q

ii

D

Monzümtl:ıin hamam M.jh' p.ri cômi ıllıl yapı!.ı oLan Hatun' un yoplırdl91.

(23)

IIC'AD )1Ai\ZUMESİ 221

/

K 10

..

IOm ,

:0: '::.0

:.

'd.'

,.. '~:.'.'.' ,'. :', . ,

...;c:: ...

c'J

:0

: :

:0"

:D:.

O::: :

[]:::'

-I~:r

•...'. .".- 0 ._._. ::~...-.-.--~ ::: ::::: O:.:.'.';.~:O~"'"

':ci':'

::'

...

:".... .

-:~:.., :: d',_::,-: Ci:'.::::'-..

0.' ~--.

;;

...

"'"...-,.

,.~.

~')

::.~~.'.','.'.ij ...'..

0

":::'0:"'_"'.:0

.._0: ....

._.0:::

.. 0 D

III

ii

MQdr(,~Q vG' lurb('nı"ı yıır-n<:a ('v,';!:tQ mQvc,jd olnn 'jGl)lrı ro. I(c. ~"ı~ı Monı,jm<:>n,n ı'o:.!l':: ):::;:,.1.,. eler. MQdl •••~e:

:<X es. :.ırroların:~c yı:-;;':"::n 'ru~.d(!S ~uvcr

=

O

'-lerıl ~ r(Jllır t'.cTlr.r'" '.tat-..p(': <.l: ..•..•, ...

,.,

i

-'

5. ~ek. 1\1tıh-perİ Hattıll Camiiniıı türbc yapıldıktan ~Olınıki durulIlli

(24)

222

HALUK KARAMAGARAL!

~

" '"-'"

~

~

~

::ı

~

:~

~

::;

-=

"'"

::

~

;;;

::'

;::

~

,;..:> U

"

r.:ı ;:: '3

~:

,"

:ı::

~

'"

e-L

<"

~

.;i

~

~

(25)

ııı:"'AU ~IA],;Z(;MESi

o

'

Lo,- 20 in.

i

(26)

Kirııe, hore I'

(27)

J11'N.\D ~ıA:"Z(j}ıESi

"'--'

~-~

Il

.=--=-=--=....:..:....:._._. __ .

'----rr

~"-

----+-Sm

-_

..•.

_--_

..••.

- ..•.-

'

nun

~..•~dr('::.c. Ve! ı....,:tl;>,""ı"' y~r ınd::, ('" •....~~c(> :;,.::,vcud 01:1'1 yc;::I"1In ;..alır~I,.,1

~

D

~(llll.um~:'.p

fY'(>~: C')~

M~~ -po:, ıi:~';.ı'\: i" P ~r ~ ~ıt')i

1,',:11'. pc.' i~. ~C'c;i

(;('" •. 1.1t> :'.V,J 1;"::J,IIJl

(28)

226

',""

'!

(29)

',.

2~7

,=

':: :ı:

(30)

rcstit iisynııu. yapının tahınİni ..., <' •••• / <ki o o i rinde bulunan c-o ••• A Türhesıilın ~e i - '1;jlı-perı Hatun 12, şek. o_lU~cr~

(31)

=

(32)

230

2. rC3. - II uııad etımiinİn içİıulen g()r~jııii~.

(33)

, .,

'i

~

(34)

232

6. re:-,. - 1962 tamirİn i( c, toprak

HALUK KARAMAGAHALI

~

',"

-"t •••.

tahal",,, k i i i - '

h.ıkl\_ ,eler!.V ".( ırı ırkcn(Y U. ngı')ıne\"( ..' !.ııı" ,ıka, ,n e-k'iıl,un oıtii"ııniin.

(35)

IIUi'öAO ~IAi'öZf:MESi

lL. re,.. - Kay",,,i. Küliik Ciımiiııin damındaki toprak tabakası kaldırıldıktaıı sonra meydana

çıkan eski ton"zlar. (E. Yurdaknl).

(36)

234 HAL0K KARAMA~AllAU

(37)

1Lres. - Türbe avlusunun batl'Indaki duvarda sonradan açılıruş olan haeet penceresinin içten görünüşü.

12. res. - Aynı pencerenin, kaplama kesilmek süretiyle açılan

dış tarafı ve ınuahhar dolgusu.

~

;;

~

> t:: :::: >

~

N C::' :::: t'1 iJL tl>

~

<.;:; v.

(38)

13. res. - Medrese duvarındaki e,ki yapı bakıyye,iııin doğu tarafı. (O. Tuncer).

14.res. - Aynı yapı hakıyyesinin türbenin hatısında

kalan kısmı.

~

W 0\

~

-;..

t'" C>

~

~

:.-:ıl

:.-..

;;:

Ç';<

;..

::.:

;..

(39)
(40)

238

.". , cc, ~~:.;".

HALUK KARAMACARALI

(41)

HUi'öAIl MANZlrMESİ 239

(42)

19. res. - Batıdaki ta,:k"p,da buluuan kiıithe.

(43)

JlUNAD ~ıANZ(;ME"i L~\

r

"

.•... fi

~

ij

::

-~

~' ;; 5

=

~

"c ... :1 ..:

-=

.~

's

~

.~

'- "'-eS

(44)

242

(45)

IJUNAD ~IA "IZVMESi 243

(46)

244 HALCK KARA)IA(;ARALI

25. res. - Türhe pencerelerinden birinin <lct.ı)i.

(47)

IIIJi'OAD ~L\NZL\II.:si 245

27. re,. - Miıh-peri Haıiın'uıı sandıik'Hııdaki kil.i!>e.

Referanslar

Benzer Belgeler

ralarını banka ve polise ihmal veya vergi sebebiyle bildirmemiştir. Bir sene son­ ra bir şahıs sahte hüviyetle kendisini takdim ederek mezkûr senetleri rehin ve­ rerek

Bu telâkkiye gö­ re, tarafların ilk müzakereler safhasında akdin meydana gelmesi için lüzumlu addettiği (condictio sine qua non) ve o nokta üzerinde anlaşmaya varılmadıkça

AAüellife göre, «Şahsın yaşadığı memleketin hükümran kudretini bilme­ mesi mazeret sayılmaz; çünkü o, mevcudiyeti sayesinde muhafaza edilmekte olduğu kudrete dikkat

işsizliğe yer verilmemiştir. Klâsik faraziyeler bizim ilerde tayin ve tarif edeceği­ miz bir üçüncü nev'i «gayrı iradî» işsizlik imkânını kabul etmemektedir.

Ceux qui reussissent aux examens d'agregation portent le titre de «doçent de l'universite» (agreges) s'ils ne sont pas incorpores dans les cadres d'une faculte; une fois

Yemek esna­ sında içilen bira ise hazmı oldukça yavaşlatır (Hilman). Yemekle beraber içilen su miktarının, çiğnemenin, salyanın gıdaya iyice karışmamasının hazımdaki

6 ENGİZİSYON MUHAKEME USULÜNÜN TEDVİN DEVRİ avukatının (savcının) (3) veya şahsî tarafın haklarını suçlunun ik­ rar ve ittirafma istinad ettirmek istediklerini

tmza anında Avrupa Konseyinde 10 devlet bulunuyordu : önce imzalamış olan Bruxelles Pakt'ının beş üyesi (Fransa, Büyük Bri­ tanya, Belçika, Hollanda, Lüksemburg) italya