• Sonuç bulunamadı

GELENEKTEN GÜNÜMÜZE TIBBİ VE AROMATİK BİTKİLER

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "GELENEKTEN GÜNÜMÜZE TIBBİ VE AROMATİK BİTKİLER"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ÖZET: Kadim tıp kültüründe bitkilerin tedavideki yeri yadsına-maz. Bitkiler, halk tıbbında acı, ağrı ve birçok semptomun giderilme-sinde, ayrıca duygu durum sorunlarında ilk başvurulan paydaşlardır. Endüstrileşme ile yaygınlaşan sentetik ürünler, cazibesini kaybetmeye ve yerini doğala bırakmaya başlamıştır. Bu kapsamda tıbbi tedavilerde bitkisel tercihlerin yeri artmış, tıbbi aromatik bitkiler, ilaç endüstrisinin öncelikli bir ilgi alanı haline gelmiştir. Hücre koruyucu, kanama durdu-rucu, immunostimulan, antienflamatuvar, analjezik özelliklere sahip bitkiler, bitkisel ürünler ve fitokimyasallar, geleneksel ve tamamlayıcı tıbbi uygulamalar kadar konvansiyonel tıpta da önemli bir yere sahip-tir. Günümüzde daha etkin ve az riskli tedavi modaliteleri geliştirilmesi amacıyla bitkiler ve fitokimyasallar cazip bir AR-GE alanıdır. Dünya Sağ-lık Örgütü, sağSağ-lıklı diyetin ağırSağ-lıklı olarak bitkilerden oluşması gerekti-ğini bildirmiş, bu da tıbbi ve ıtri bitkilere ilgiyi artıran bir diğer önemli faktör olmuştur. Derleme, tıbbi ve ıtri bitkilere tarihçe, sınıflandırma ve yaygın kullanım alanları açısından yaklaşmaktadır.

ANAHTAR KELİMELER: Tıbbi bitkiler, ıtri bitkiler, aromatik bitki-ler, ilaç ve tedavi

ABSTRACT: Especially the folkloric medicine culture was built on plants. In traditional public health; in case of different kind of symp-toms, pain, mood disorders, plants are the first applicants. Nowadays, when the synthetic products started with the industrial revolution began to lose their appeal, the process of turning back to nature has begun to be re-emphasized and the place of vegetative preferences started to increase. Medicinal and aromatic plants have therefore been updated and become one of the primary interests of researchers, the medical and pharmaceutical industry. Phytochemicals, plants and her-bal products with medical properties such as potentiator, cell preserva-tive, antihemorrhagic, immunostimulant, and anti-inflammatory have an important place in conventional medicine as well as conventional, alternative and complementary medical applications. The healthy diet recommended by the World Health Organization consists mainly of plants is another important factor of extraordinary interest to medical and herbal plants. The review deals with the history, classification and widespread use of medicinal and indoor plants.

KEYWORDS: Medical and herbal plants, aromatic plants, drug and therapy

Zeyneb KARAKUŞ Afyon Kocatepe Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Kimya AD Prof. Dr. Recep ASLAN

Afyon Kocatepe Üniversitesi Veteriner Fak Fizyoloji AD

(2)

GİRİŞ

Ekolojik ve coğrafi koşulları, ül-kemizi birçok bitki türünün ana vatanı yapmaktadır. 11.000’ i aşan bitki çeşit-liliği arasında tıbbi ve aromatik bitki-ler, bu zenginliğin önemli bir parçasını oluşturmakta; ilaç ve gıda olarak kul-lanılmaktadırlar. Günümüzde onlarca türünün ekonomi ve ticarete konu ol-duğu tıbbi ve aromatik bitkiler kimya, kozmetik, ilaç, gıda sektörlerinde dik-kat çeken bir kullanım alanına sahiptir. Bitkilerdeki kimyasal maddelerin teda-vi edici, sağlık koruyucu ve zindeliği destekleyici özellikleri insan ve hay-vanlar tarafından hissedilmiş, insan ve hayvanlar hastalıklarını bitkilerle teda-vi etmeye meyilli olmuşlardır. Bir açı-dan fitoterapi de diyebileceğimiz bu yöneliş hem çok eski hem de başarılı sonuçlar alınmış bir yoldur (1). İlk çağ-lardan bu yana, bitkilerin yaşantıda koruyucu ve tedavi edici birer paydaş olarak kullanımı günümüze kadar de-vam etmiştir. Hastalıklara ve hastalık etkenlerine karşı bitkilerden yararlan-mak ilk insandan itibaren bir arayış ala-nıdır (2, 3). Bu durum, içgüdülerle baş-lamış daha sonra bitkiler, hayvanlar, hayvansal doku ve ürünler, sıcak, su ve

çamur gibi faktörler tedavilerde yarar-lanılan obje olarak kullanılmaya baş-lanmıştır. Bitkilerin, bitkisel ekstre ve özütlerin, glikozit ve esansiyel yağların iyileştirici etkilerinin yaygın olarak ka-bul görmesi çok eski çağlara dayanan bir yaklaşımdır. Tıbbi aromatik bitkiler gıda sektöründe içecekleri korumakta, renk ve aroma oluşturmakta kullanıl-dığı gibi doğrudan şifalı gıda olarak da tüketiliyor. Sağlık sektöründe insan, hayvan ve bitki sağlığını koruyucu ürünlerde kullanılırken; her geçen gün kullanılan ürün sayısı ve kullanım şekli artıyor. Kozmetik sektöründe ise ürün çeşidi ve kullanım alanları doğal ve or-ganik ürünlere olan tüketici talepleri doğrultusunda artış gösteriyor (2, 4).

TIBBİ BİTKİLERDEN YARARLANMADA TARİHSEL

SÜREÇ

İnsan ve hayvanların içgüdü ve ilhama dayalı olarak tıbbi ıtri bitkilere yöneldikleri, daha sonra kazanılmış öğrenme ve tecrübe ile bu yararlanım sürecinin geliştiği düşünülmektedir. Tarihsel çağlara ait yazıt ve belgeler, tıbbî aromatik bitkilerin Asur, Babil, Eski Mısır, Eski Yunan gibi

uygarlıklar-da, hastalıkların tedavisi, performans ve zindelik amaçlı beslenme, fere-monlarının yaydıkları hoş kokulardan yararlanma ve ölü mumyalamada bit-kilerden yararlandıklarını göstermek-tedir (5, 10). Milattan önceki 2000’ li yıllara ait papiruslarda 450 kadar has-talığın kaydedildiği, nebati bitkisel ilaç terkipleri bulunduğu, yaralanma, kırık ve burkulmalara ait tedavi yön-temlerinin anlatıldığı görülmektedir. Aristo “Tabii İlimler Tarihi” kitabında, o devirde tıbbi bitkilerin kullanılışını, Te-ofrastos botanik konusunu, Plinius’un “Tabiat Tarihi”, yaşadığı döneme kadar geçen zamanlardaki tıbbi başarı öykü-lerini ele almaktadır. Bizans’ta hekimli-ğin ve ilaç formüllerine yönelişin, yan-lış inanışlar nedeniyle göreceli olarak önemini yitirdiği düşünülür. Buna rağ-men sorgulama ve araştırmalar devam etmiş, yeni bitkisel ilaç formülleri ve antidotlar keşfedilmiştir. Örneğin Ga-len, günümüzde de kullanılan bitkisel menşeli yeni formüller tertip etmiştir. Çin’de, MÖ 3000 yıllarında bitki, hay-van, mineral ve madenlerden müte-şekkil birçok ilacın kullanılmıştır. “Ben Sao” adlı kitap (MÖ 2600), bu kapsam-da yaklaşık 900 cins bitki ismini kay-detmiştir. 16. Yüzyıl Çin hekimlerinden

(3)

Li Şiç Jen, notlarında tıbbi bitki sayısı-nı 1900 civarında zikretmektedir. Tüm uygarlıklarda olduğu gibi Hindistan ve Tibet’te de tıbbî bitkilerle tedavi uygulamaları yaygın olarak kullanıl-mış, hatta bunlardan bazıları günü-müze kadar ulaşmıştır. Hint tıbbına ait klasiklerden “Susruta” (MÖ 2000), 700’den fazla tıbbî bitkiyi tasnif eder. O dönemde Cüzzam hastalığının te-davi edilebildiğini de bu kitaptaki notlardan öğrenmekteyiz (4, 5, 9).

İslam ile birlikte tıbba bakış değişmiştir. Bu bakış açısı evrilmesi sadece tıp teknikleri ve tedavi amaçlı kullanılan bitkisel terkipler konusun-da değildir. Eşyaya ve hayata bakış güncellenmiş, yeniden evrensel genel doğrularla uyumlu hale getirilmiştir. Bu sebeple, İslam hekimleri tababet, tıbbi ve ıtri bitkiler ile koruyucu hekim-lik ve tedavi uygulamaları konusunda ciddi çalışmaları yapmışlardır. Bazı araştırmacıların o günkü koşullarda, bir bitkinin toksik olup olmadığını an-lamak için hayvan deneyleri yaptıkları kaydedilmiştir. İslami tıp araştırmaları kurumsal hale getirdikleri iki önemli adım nedeniyle önemli bulgularla so-nuçlanmıştır. 1) İkinci asırda Tıp Okulu, üçüncü asırda Bilimler Akademisi ku-rulmuştur. 2) Kaynaklara göre, ilk kez tedavi işi hekimlikten ayrı bir araştır-ma alanı olarak görülmüş ve İlaç Bilimi “Farmakope” oluşturulmuştur. Bu kap-samda İbn-i Sina’nın yüz civarındaki eserinden biri olan 3 cilt halindeki “El Kanun fi’t Tıb” 900 civarında tıbbi ve ıtri bitki, hayvansal ve inorganik men-şeli ilaç hakkında tanımlamalar ve bil-giler içermektedir. Orta Çağ’da müslü-man hekim ve eczacıların 2000’ e yakın tıbbi bitkiyi bilip yararlandıkları, diğer medeniyetlerdeki bilgileri önemseyip inceledikleri ve okumalar yaptıkları görülmektedir. Edindikleri bilgi ve tec-rübeyi dünya ile paylaşan İslam hekim ve eczacıları dünyaya tıp ve eczacılık klasiklerini miras bırakmışlardır. Dine-veri’ nin Kitâb en Nebât ile Kitâb el Bâh’ ını, Birûni’nin Kitab el Saydala fîl Tıb’ ını ve İbni Sina’nın Şifa’ sı ile Kânûn fi’t

Tıb’ ı bunlar arasında en dikkat çekici olanlardır. Selçuklular’ da tıp ve halk sağlığı çok önemsenmiş, hastane ve şifahaneler tesis edilmiş, uçucu yağlar, ıtri bitkiler, aromatik sular şifa amacıy-la kulamacıy-lanılmış, farklı macun ve pomat-lardan tedavi amacıyla yararlanılmış-tır. Osmanlılar, devraldıkları bu mirası geliştirmişlerdir. Örneğin, Şemseddin Muhammed bin Hamza (Akşemsed-din) bir hekim olarak, hastalık neden-leri konusunda çağının bilgineden-lerini aşan araştırma bulguları ortaya koymuştur. Mikrobu Louis Pastör’den yaklaşık 400 yıl önce tanımlamış, genetik hastalık-larla mikrobiyel hastalıkları ayırmış, tedavide tıbbi bitkilerle yakından ilgi-lenmiştir. Eczacılık bilgisindeki derinli-ği sayesinde hangi bitkinin hangi has-talığa iyi geldiğini iyi bildiği, bir bitkiyi gördüğünde hangi hastalığa deva ola-bileceğini hemen öngörebildiği not edilmiştir. Fatih Sultan Mehmet’ in, kızı Gevher Sultan’ı yaptığı bitkisel ilaçlarla tedavi ettiği bilinmektedir. Günümüze ulaşmış eserleri arasında Mücerrebat ve Madde’tül Hayat, hastalıklar ve ilaç-lar hakkında önemli bilgiler içeren iki tıp klasiği konumundadır (11).

Kadim kültürlerdeki bu bit-kiler listesine Amerika kıtasının keş-fiyle birlikte kakao ağacı, kinin ağacı, koka, sütotu gibi bitkiler eklenmeye başlamıştır. İlerleyen yıllarda bitkile-rin kimyasal içerikleri (fitokimyasallar) incelenmeye başlamış, 19. yüzyılda ilaç sanayi oluşmuş, majistral ilaçların yerini müstahzar ilaçlar almaya başla-mıştır. Hızla gelişen eczacılık disiplini sayesinde Farmakognozi (Tıbbî Bit-kiler) bilim alanı ve fitokimya disipli-nini doğmuştur. 1806 yılında, afyon/

haşhaş (Papaver somniferum) bitki-sinden saf morfin alkoloidi elde edi-lerek morfinin anestezik etkisinden tıpta yararlanılabileceği fark edilmiş-tir. Bu gelişme, bilim adamlarını bit-kilerin aktif maddelerine yöneltmiş, kısa süre sonra kinin, striknin, verat-rin alkoloidleri izole edilmiştir. Takip eden yıllarda glikozitler, saponinler ve reçineler gibi aktif bitki maddeleri tanımlanmıştır. 20. yüzyıl başlarında vitaminlerin bulunmasıyla tıpta yeni sayfa açılmış, akabinde “bakterisidal moleküller teorisi” ile mantar ve orga-nizmalardan antibiyotikler üretilmiştir (4, 5, 10).

TIBBİ ve AROMATİK BİTKİLER ENVANTERİ

Sistematikçiler, dünyada yaşa-yan bir milyon kadar bitki türü oldu-ğunu öngörmektedir. Bitki sistemati-ği (taksonomi) kapsamında 500.000 kadar bitki tanımlanmıştır. Buna yılda yaklaşık 2000 yeni bitki türü eklen-mektedir. Tıbbi amaçlı bitkilerin sayı-sı 19. yüzyıl kaynaklarına göre o dö-nemde 13.000 civarındadır. Günümüz imkânları, tıbbi ve zirai bitki sayısını artırmış, gıda amaçlı 3.000 zirai bitki yanı sıra 10.000 kadar yabani bitkinin eklenmesiyle tıbbi bitki türleri günü-müzde 50.000’ e yaklaşmıştır (1, 4).

Bir ilham, bir tesadüf veya ilgi ve merak sonucu tedavi ediciliği fark edilen bitkiler üzerinde yapılan araş-tırmalar, o bitkilerin tedavi edici farklı özelliklerini ortaya koymakta ve tıbbi uygulamalarda kullanılabilecek yeni medikal bitkiler ve bitkisel kompozis-yonlar tespit edilmektedir (2, 3, 6). Bit-kilerin aroma, renk, koku ve iştah açıcı-lık gibi özelliklerinin psikoloji, obezite ve metabolizmayla ilişkileri gündem-dedir. Bütün bunlar, tedavi amaçlı ola-rak bitkisel ürünlere yönelimi artırmış, etken maddesi doğal olan ilaçlar ter-cih edilmeye başlamıştır (2, 7, 8). Do-ğal kaynaklı ilaç kullanımı gelişmiş ül-kelerde %60 iken, bu oran gelişmekte olan ülkelerde %4 civarındadır (5).

(4)

Tıbbi ve aromatik bitkilerde-ki aktif maddeler üzerindebitkilerde-ki AR-GE ve ürün amaçlı çalışmalar, bitkilerden doğrudan yararlanmayı, daha hızlı ve kolay, daha ucuz ve riski düşük tedavi yöntemlerine ulaşmayı hedeflemek-tedir. Sentetik kimyasallardan elde edilen aktif molekül ve bileşiklerin yan etkileri bu araştırmaları zorunlu kılmaktadır. Bitkisel kaynaklı bazı ilaç hammaddeleri sentetik olanlardan ucuz ve elde edilmeleri daha kolaydır. Bu tabloya bitkisel ürünlerin nispeten risksiz olmaları eklendiğinde cazibe daha da artmaktadır (4, 5). Günümüz-de, yüz bin civarında bitkinin modern tıpta, geleneksel ve tamamlayıcı tıbbi uygulamalarda tedavi amaçlı olarak kullanıldığı düşünülmektedir (5, 9).

TÜRKİYE’DE TIBBİ VE AROMATİK BİTKİ ÜRETİMİ VE ENDÜSTRİSİ

Ülkemizde doğadan toplanan tür ve çeşitler ile birlikte iç piyasada ticarete konu olan tıbbi ve ıtri bitki sa-yısı yaklaşık 350 civarındadır. Bunlar-dan 100 kadarının endüstriyel ticareti ve ihracatı yapılmaktadır. 20 tıbbi ve aromatik bitki çeşidinin, yaklaşık 1,3 milyon dekar alanda ekilip hasat edil-diği, bunların başında siyah çay, kırmı-zıbiber, haşhaş, kimyon, nane, kekik, yağlık gül ve anasonun yer aldığı gö-rülmektedir. Bunları defne, ekinezya, fesleğen, karabuğday, kinoa, oğulotu, rezene, portakal nergisi, safran, sarı kantaron, sakız, salep orkidesi, stevia, şeker otu, şevki bostan takip et-mektedir. Tıbbi ve aromatik bitkilerin tarımı ve işlenmesi daha çok Ege, Ak-deniz, Marmara, Karadeniz ve İç Ana-dolu bölgelerindedir. Medikal bitkiler açısından zengin florası ile Türkiye avantajlı ülkelerdendir. Türkiye üç bi-yo-coğrafi alanın kesiştiği yer olması, iki gen merkezini barındırması ve en-vantere kayıtlı 11 bin 707 bitki çeşidi ile büyük bir zenginliğe sahiptir. Bu bitkilerin 3649’u yöresel iklim ve top-rak koşullarında yetişen alt endemik tür ve çeşitlerdir ki ülkemizi tıbbi ve

aromatik bitki ekosistemi açısından öne çıkarıyor. Ticareti yapılan onlar-ca tıbbi ve aromatik bitki mevcuttur. Bunlardan bazıları endüstri bitkileri sı-nıfında olmasına rağmen tıbbi ve aro-matik bitki olarak da kabul edilir. Tıb-bi ve aromatik Tıb-bitki ihracatı yaklaşık 303,6 milyon dolardır. İhracatta kekik, haşhaş, defne, çay, anason, kimyon, adaçayı, çörekotu, lavanta, mahlep, kırmızıbiber ve bitkisel çaylar ilk sıra-lardadır. Özellikle kekik, defne ve haş-haş ihracatında Türkiye dünyanın en önemli ülkesidir. Kekik üretiminin

yarı-sı Ege Serbest Bölgesi’nde gerçekleşti-rilmektedir. İthal ettiğimiz kahve, çay, keten, karabiber, keçiboynuzu, kim-yon, çörekotu, şerbetçiotu gibi tıbbi ve ıtri bitkilerin ülkemizde yetiştirilmesi için girişimciler, üniversiteler ve kamu erkinin el ele vermesi gerekmektedir. Uluslararası talebe uygun kalitede ve sürdürülebilirlikte tıbbi aromatik bitki üretiminin artırılması için destekleme politikaları devam etmektedir. İyi ta-rım uygulamaları kapsamında 2018 yılı tıbbi ve aromatik bitki yetiştiren çiftçilere dekar başına 50-100 TL des-tek, 14 TL mazot ve gübre desteği, organik tarım yapanlara ayrıca ürün

kategorilerine göre 10-100 TL arasın-da değişen destekleme yapılmaktadır. Milli Tarım ve Havza Bazlı Destekleme Modeli kapsamında tıbbi aromatik bit-kileri planlı olarak desteklenmektedir (12).

Tıbbi aromatik bitkiler ya do-ğadan toplanmakta veya kültürü ya-pılarak üretilmektedir. Doğal olarak ormanlar, meralar, atıl tarım arazileri, bağ ve bahçeler gibi yerlerde kendili-ğinden yetişen bitkilerin meyve, sap, yaprak ve çiçekleri gibi kısımları ile

tarım alanlarındaki yabani otlar tıbbi bitki olabilmektedir. Tüm dünyada ti-careti yapılan tıbbi aromatik bitkilerin önemli kısmı doğadan toplanır. Dün-yada ticari amaçlarla kültürü yapılan tıbbi aromatik bitki sayısı 900 kadardır. Ülkemizdeki tıbbi bitki türlerinin 1000 kadarından yararlanıldığı, 400’ ünün ise ticaretinin yapıldığı sanılmaktadır. Ülkemizde de ticareti yapılan tıbbi bit-kilerin önemli kısmı doğadan toplan-makta, kültürü yapılan tıbbi ve aroma-tik bitkiler de bulunmaktadır. Kapsül haşhaş, kimyon, kekik, anason, çöre-kotu, rezene, kişniş, süpürge otu, şer-betçi otu, oğulotu, adaçayı, yağlık gül, karanfil, lavanta, çemen, semizotu, de-reotu, kırmızı biber, maydanoz, roka, tere ülkemizde yaygın olarak üretilen tıbbi ve aromatik bitkilerdir. Tarımı ya-pılan tıbbi ve aromatik bitkilerin üre-tim rakamları incelendiğinde, kültürü yapılan ihracatta önemli potansiyele sahip olanların kırmızı biber, haşhaş, kimyon, kekik, yağlık gül ve anason ilk sıralarda yer almaktadır. Özellikle kekik ekim ve üretimi her yıl artmak-tadır. Ülkemiz özellikle kekik ve haşhaş üretiminde ilk sırada yer almakta, Tür-kiye ve Hindistan; Birleşmiş Milletler tarafından geleneksel haşhaş üreticisi ülkeler olarak kabul edilmektedir (14).

TIBBİ VE ITRİ BİTKİLERİN SINIFLANDIRILMASI

Tıbbi ve aromatik bitkiler, bit-kinin tipi, etken maddeleri ve kulla-nım alanları yönüyle ele alınmaktadır.

(5)

Bitki sayısı çok fazla olduğu için tıbbi bitkileri familyalarına göre bir grupta toplamak mümkün olmaz. Bu durum, onların içerdikleri etken maddeler ve etkilerine göre gruplamak için de ge-çerlidir, çünkü çok farklı etken madde içeriği ve etki tarzı mevcuttur. Bir de bitki etken maddeleri bitkinin her or-ganında bulunabildiği gibi, bazen de çok belirli organlarında bulunmakta-dır. Bu sebeplerle, uluslararası ve bilim-sel olarak standart bir gruplandırma yoktur. Yapılan sınıflandırmalar göre-celi ve yereldir, araştırmacılara, sektöre veya kurumlara göre bir bakış içerir. Bu kapsamda biz de bazı gruplamalar ya-palım.

Bitki Familyalarına Göre: Tıbbi ve aro-matik bitkileri familyalarına göre grup-lamak, bir çok familyaya ait bitkinin bu amaçla kullanılıyor olması nede-niyle pratikte mümkün değildir. Böyle bir gruplama yapılmak istendiğinde çok sayıda familyadaki binlerce tıbbi amaçlı aromatik bitki karmaşık bir tas-nife tabi tutulacaktır.

Farmakolojik Etkilerine Göre: Kardi-yovasküler sisteme, solunum sistemi, bronşlar ve akciğerlere, sinir sistemi ve sinirsel iletiye, gastrointestinal sistem fonksiyonlarına, genital sistem ve cin-sel fonksiyonlara etkili bitkiler olarak tasnif edilmektedir.

Etken Maddelerine Göre: Tıbbi ve aromatik bitkilerdeki fitokimyasal içe-rik onların etken maddelerini oluştur-maktadır. Buna göre şöyle bir listeleme yapılabilir:

Acı madde içerenler (Gensiyan, Vermut), alkoloid içerenler (Atropa, Nicotiana, Papaver somniferum), fla-vonoid içerenler (Silybum, Verbasum), glikozit içerenler (Adasoğanı, Digita-lis), saponin içerenler (Saponaria off., Hedere helia, Yucca Shidegera), tanen içerenler (Hamamelis, Quercus), uçucu yağ bitkileri (Anason, Adaçayı, Kekik, Maydanoz, Nane).

Tablo: Geleneksel tıpta bazı tıbbi bitkilerin kullanım alanları (5, 13). Ağız yaraları için Adaçayı, Dut şurubu, Kantaron, Kitre, Papatya, Şap Ağrı kesici olarak Hardal tohumu, Kekik yağı, Nane, Papatya

Antiseptik olarak

Acıelma yağı, Adaçayı, Ardıç tohumu, Defne yaprağı, İğde çiçeği, Karabaş yağı, Karanfil, Kekik, Muskat, Nane yağı, Oğulotu, Okaliptüs yağı, Sığla yağı,

Arpacık sağaltı-mında

Meyan kökü, Papatya, Sinirli ot, Sarımsak Anemilerde Kınakına

Antipretik ateş dü-şürücü

Acı yonga, Eğir kökü, İğde çiçeği, Papatya, Pelinotu, Zeytin yaprağı, sirkeli su

Bademcik iltiha-bında

Böğürtlen, Udihindi

Balgam söktürücü

Andız kökü, Bamya çiçeği, Besbase, Dağçayı, Deniz kadayıfı, Gelincik çiçeği, Hatmi çiçeği, Hünnap, Ihlamur, Mahlep, Mersin yaprağı, Me-yan kökü

Basurda

Acı yonga, Altınotu (haricen), Civanperçemi (haricen), Devedikeni tohumu, Kakao yağı, Mürsafi, Papatya (haricen), Servi kozalağı (hari-cen), Üzerlik tohumu

Baş ağrısında Arslanpençesi, Biberiye, Ihlamur, Kekik, Kereviz tohumu, Nane Cilt kuruluğuna

karşı

Badem yağı, Haşhaş yağı, Kakao yağı Çıbanlarda Bamya çiçeği, Kudret narı, Sarısabır Damar sertliğinde Civanperçemi, Zeytin yaprağı Damar açıcı Biberiye, Ökse otu, Keten tohumu Diyabette

Acı bakla, Adaçayı, Böğürtlen, Damla sakızı, Hünnap, Kekik, Kısa-mahmut, Kuşburnu, Mahlep, Marul tohumu, Mersin yağı, Salep, Servi kozalağı, Susam yağı, Zahter, Zeytin yaprağı

Egzamalarda Çöven kökü, Kudret narı Gaz giderici olarak

Acıelma yağı, Anason, Civanperçemi, Dağçayı, Eğir kökü, Fesleğen, Havuç tohumu, Kakule, Karanfil yağı, Kimyon, Kişniş, Rezene, Zence-fil, Zerdeçal

İdrar söktürücü

Acıelma yağı, Alıç, Ardıç tohumu, Atkuyruğu, Biberiye, Böğürtlen, Civanperçemi, Çekem, Çörekotu, Fesleğen, Funda, Ihlamur, Kereviz tohumu, Kiraz sapı, Mısır püskülü, Papatya, Şahtere

İshal kesici Alıç, Böğürtlen, Çekem, Funda, Günlük, Kara halile, Kızılcık, Mazı, Sarı kantaron, Servi kozalağı

İştah açıcı Acı yonga, Amber, Civanperçemi, Çörekotu, Dağçayı, Isırgan, Kakule, Kantaron, Kereviz tohumu, Pelinotu, Şerbetçiotu, Tarhun, Tarçın yağı Kabızlık giderici Bamya çiçeği, Ceviz yağı, Demirhindi, Hint yağı, Hünnap, Keten

tohu-mu, Salep, Sarısabır, Sinameki, Susam yağı, Tatlı badem yağı Kalp çarpıntısında Ihlamur, Nane

Dolaşımı güçlen-dirici

Alıç, Amber, Ginseng, Ökse otu, Biberiye Kansere karşı Zakkum (günde 1 çiçek), Isırgan tohumu Hazım sorunları

Acıelma yağı, Ardıç tohumu, Dağ çayı, Defne yaprağı, Fesleğen, Ha-vuç tohumu, Kakule, Karanfil, Kekik, Kınakına, Kısamahmut, Kudret narı, Nane, Oğulotu, Tarçın yağı, Zerdeçal

(6)

Tüketim ve Kullanımlarına Göre: Ba-harat bitkileri (Biberiye, Hardal, Kekik), boya bitkileri (Alkana tinctorium, Bixa orellana), ilaç bitkileri (Atropa, Digita-lis), insektisit bitkiler (Anabasis aphylla chrysanthemum), uyarıcı bitkiler (Çay, Kahve, Tütün), mum bitkileri (Jojoba, Myrica cerifera), parfüm ve kozmetik bitkileri (Gül, Lavanta), reçine bitkileri (Ferula, Liquidambar), tanen bitkileri (Astronium balansae), zamk ve müsilaj bitkileri (Acacia, Astragalus, Plantago). Yararlanılan Bitki Organına Göre: Çi-çeklerinden yararlanılanlar, herbasın-dan yararlanılanlar, yapraklarınherbasın-dan yararlanılanlar, kitre ve zamkından yararlanılanlar, rizom ve köklerinden yararlanılanlar, odun ve kabuğundan yararlanılanlar, sütümsü sıvılarından yararlanılanlar, tohum ve meyvelerin-den yararlanılanlar, tüy ve düze gibi öğelerinden yararlanılanlar, yumrula-rından yararlanılanlar, özütünden ya-rarlanılanlar (5).

BİTKİLERİN TEDAVİ AMAÇLI KULLANIMI

Tıbbi ve aromatik bitkilerin te-davi amaçlı kullanımı ülkelerin geliş-mişlik düzeyine göre farklılık göster-mektedir. Gelişmekte olan ülkelerde nüfusun % 80’ i bitkisel ürünlerden tedavi amaçlı faydalanmakta, Asya, Afrika, Ortadoğu ülkelerinde bu oran % 95’e kadar çıkmaktadır. Bu oran Almanya’ da % 40-50, ABD’ de % 42, Avustralya’ da % 48, Fransa’ da % 49 düzeylerinde olmasına rağmen tıb-bi ve aromatik tıb-bitkilerin endüstriyel olarak üretildiği ticari kuruluşların Al-manya, ABD, Japonya ve İngiltere’de olduğu dikkat çekmektedir. Ancak gelişen bir diğer yaklaşım, geleneksel tıptaki bitkisel ilaç formülleri üzerin-de çalışılarak yerli patentli ilaçlar elüzerin-de edilmesidir. Ankaferd gibi yeni formül-lerle üretilen ve ilaç faz denemeleri ta-mamlanan ve süren çalışmalar da her geçen gün artmaktadır (2). Bir ilacın tedavi edici etkisi dozuna, kişinin fizik-sel yapısına, kullanılan ilaca gösterilen vücut direncine/tepkisine bağlı olarak

değişirken yan etkileri çok çeşitli ola-bilmektedir. Yan etkiler konusunda oluşan olumsuz ve gerçekçilik payı da olan algı, bitkisel etken maddelerden hazırlanan ilaçlardan yüksek bir etki beklentisine ve güvenlilik duygusuna yol açmaktadır. Tıbbi bitkilerin tedavi edici etkileri konusunda yaygın kanı, bitkilerin ilaçlara göre yavaş ama daha uzun süren kalıcı etkiye sahip oldukla-rı yönündedir. Bu sebeple, bitkilerden yararlanırken beklenen fayda için kul-lanıma uzun süre devam edilmelidir. Bitkilerin bu amaçla kullanımında en yaygın yöntem infüzyon da denilen demleme yöntemidir. Çiçek ve ince yaprak taşıyan bitkisel ilaçlar infüzyon yöntemiyle hazırlanır ve infüzyonlar her defasında taze olarak hazırlanır. Tabloda, bazı tıbbi bitkilerin folklorik tıpta kullanım alanları gösterilmiştir (5, 13).

SONUÇ

Dünyadaki bitki türlerinden yaklaşık 72.000’ inin tıbbi ve aromatik bitki kapsamında değerlendirildiği, popüler tıbbi ve aromatik bitki sayısı-nın 6.000, ticareti yapılan tür sayısısayısı-nın ise 3000 kadar olduğu belirtilmektedir. En fazla aromatik bitki türü sırasıyla Çin, ABD ve Hindistan’ da bulunmakta-dır. Ülkemizde bulunan toplam tür ve tür altı takson sayısı 11.707, endemik takson sayısı 3.649, endemizm oranı % 31.82 olarak rapor edilmiştir. Endemik türler açısından en zengin bölgeler Akdeniz, Doğu Anadolu ve İç Anadolu bölgeleridir (14).

Doğaya dönüşümün yaşam tarzı haline geldiği günümüzde tıb-bi ve aromatik tıb-bitkiler ülkemizde de önemli hale gelmiştir. Artık pek çok bit-kinin gen merkezi oluşturulmuş, bazı endemik türler farklı coğrafi bölgelere adapte edilmişlerdir. İnsan, tarih bo-yunca mikrobiyel, metabolik ve psiko-lojik birçok sağlık sorununa bitkiler ile çare aramaya bulmaya çalışmıştır. Bazı hastalıkları bitkilerle tedavi yöntemleri bu yüzden derin bir tecrübeye dayan-Öksürük kesici

Acı yonga, Andız kökü, Darilfülfül, Deve dikeni, Defne tohumu, Har-dal tohumu, Hünnap, Keten tohumu, Meyan kökü, Salep, Tere tohumu, Udülkahir, Zencefil

Parazitlere karşı Acı yonga, Andız kökü, Aspir, Besbase, Kekik yağı, Nane, Pelinotu, Sığla yağı, Üzerlik tohumu

Romatizmalarda

Alabalık yağı, Ardıç tohumu, Aspir, Biberiye yağı, Defne yağı, Eğir kökü, Hardal tohumu, Isırganotu, Karanfil yağı, Kekik yağı, Lavanta, Mısır püskülü, Pelesenk yağı, Sandalos, Terebentin

Saç bakımında Civanperçemi, Çörekotu yağı, Çöven kökü, Defne yağı, Fesleğen, Isır-gan otu, Kekik, Lavanta, Menekşe yağı, Terebentin

Safra söktürücü Andız kökü, Biberiye, Ceviz yağı, Devedikeni tohumu, Kekik yağı, Lavanta, Nane, Papatya, Zerdeçal, Zeytinyağı

Süt artırıcı Anason, Çörekotu, Dereotu tohumu, Kimyon, Rezene Tansiyon düşürücü Anason, Çekem, Şahtere, Zeytin yaprağı, Limon,

Taş düşürücü Böğürtlen, Kereviz tohumu, Kuşburnu, Mısır püskülü, Şerbetçiotu Sakinleştirici,

din-lendirici

Adaçayı, Anason, Biberiye, Civanperçemi, Karanfil, Kekik, Kimyon, Kişniş, Limon yağı, Mercanköşk, Nane, Rezene, Safran, Tarçın, Vanil-ya, Zencefil

Uyuza karşı Kekik, Nane

Yanıklarda Badem yağı, Haşhaş yağı, Keten yağı

Yaralarda Acıelma yağı, Bademyağı, Biberiye, Civanperçemi, Halile, Havacıva, Kudret narı, Sığla yağı

(7)

makta olup oldukça başarılı sonuçlar içermekte, bundan dolayı tedavide bitkisel ürün kullanımı günümüzde de devam etmektedir. Bir ilhama, meraka veya tecrübeye dayalı olarak tıbbi et-kileri fark edilen bu doğal ilaçlar, halk hekimliğinde yaygın olarak bilinmek-te, bu bilgi havuzuna yıllarla birlikte yeni ve farklı bitkiler eklenmektedir. Diğer bir ilgi çekici özellik, tıbbi ve ıtri bitkilerin, beslenme fizyolojisinde kul-lanılmalarıdır. Aromalarını oluşturan lezzet, koku, tad verici ve iştah açıcı özellikleri anlaşıldıkça yeni bitkilerin beslenmede terapotik ve iyi hissettirici etkileri nedeniyle kullanımları artmak-tadır. Ancak, artan ilgi ve bilinçsiz yak-laşımlar nedeniyle doğal floradan aşırı toplanma sonucu tıbbi ve aromatik bitkiler baskı altındadır. Baskı altında olan ülkemiz florası tıbbi ve aromatik bitkilerinin kültüre alma ve genlerinin korunması projeleri, her bir aroma-tik bitki için önemle uygulanmalıdır. Bunlardan ekonomik olanların önce ıslahı, sonra da her bir coğrafi bölgeye adaptasyonu sağlanarak endüstriyel olarak yetiştirilmeleri sağlanmalıdır. Bu bitkilerin tarımını yapacak aile ve kurumların bilgilendirilmeleri, bilinç-lendirilmeleri, teşvik ve muafiyetlerle özendirilmeleri gerekmektedir. Kekik,

adaçayı, lavanta ve biberiye gibi so-ğuk/sıcak iklim koşullarına dayanıklı tıbbi bitkilerin tarımı her bölgeye ya-yılmalı, tıbbi ve aromatik bitkilerde devlet alım garantisi başlatılmalıdır. Doğadan toplanan ürün çeşitliliği ve sürdürülebilirliliği için ise, köylülerin bu bitkilerin özellikleri ve toplama za-manları konusunda bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Ülkemizde, gelişmiş birçok ülkeye göre son derece sınırlı olan tıbbi ve aromatik bitki tescilli to-humluk ve sentetik varyete sayımızın arttırılması önemli bir hedef olmalı, yetiştiricilere yüksek verim ve kaliteli uçucu yağ oranlarına sahip tıbbi aro-matik bitki çeşitleri sağlanarak tarımı, endüstriyel üretimi ve ilaç, kimya, gıda ve kozmetik gibi sektörlerde katma değeri yüksek ürünlere dönüşümü için ARGE projeleri desteklenmelidir. KAYNAKLAR

1. Dündar Y. (2001) Fitokimyasallar ve Sağlıklı Yaşam. Kocatepe Tıp Dergisi 2(2): 131-138. 2. Aslan R. (2016) Hekimlikte Alternatif ve Ta-mamlayıcı Yaklaşımlar. Kocatepe Vet J 9(4): 36371.

3. Evcimen M, Aslan R (2015) Physiological Ef-fects of Commonly Used Medicinal and Aro-matic Plant’s, Antioxidant Phytochemicals. Kocatepe Vet J 8(2): 65-78.

4. Baytop, T. (1999), Türkiye’de Bitkiler ile Te-davi, İstanbul Üniversitesi Yayınları, Eczacılık

Fakültesi, No.40, İstanbul.

5. İli P. (2003) Bazı Tıbbi Bitkilerin Kimyasal İçe-rikleri ve Hayvanlara Etkileri. Pamukkale Üni-versitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi.

6. Ibis M, Kurt M, Onal İK, Haznedaroglu IC. (2008) Successful management of bleeding due to solitary rectal ulcer via topical applica-tion of Ankaferd blood stopper. The Journal of Alternative and Complementary Medicine 14(9):1073-74.

7. Bodeker G. A public health agenda for tra-ditional, complementary, and alternative me-dicine. Am J Public Health. 2002; 92:1582-91. 8. Bodeker G, Ong CK, Grundy C, Burford G, Shein K. Global Atlas of Traditional, Comple-mentary and Alternative Medicine World He-lath Organization, Kobe. 2005; p:XII-XIII. 9. Abacıoğlu, N., Onursal., E., Hatunoğlu, K. ve Abacıoğlu, H. (1998), Türkiye’de Tıbbi İlaç Reh-beri, Palme Yayıncılık, Ankara, 324, 598-599. 10. Faydalıoğlu E, Sürücüoğlu MS (2013) Tıbbi ve Aromatik Bitkilerin Antimikrobiyel, Antiok-sidan Aktiviteleri ve Kullanım Olanakları. EÜ Fen Bilimleri Enstitüsü Dergisi 6(2): 233-65. 11. Muhammed bin Hamza (Akşemseddin). (1989) TDV İslam Ansiklopedisi Cilt 2: 299-302. 12. Anonim. http://www.turktarim.gov.tr/Ha- ber/64/turkiye-tibbi-ve-aromatik-bitki-yetisti-riciliginde-oncu-ulkelerden.

13. Anonim. http://fgokalp.tripod.com/drog-lar.htm

14. Acıbuca V, Bostan Budak D. (2018) Dün-ya’da ve Türkiye’de Tıbbi ve Aromatik Bitkile-rin Yeri ve Önemi. Çukurova J Agric Food Sci. 33(1): 37-44.

Referanslar

Benzer Belgeler

Türkiye bitki örtüsü içinde tarih boyunca tedavi amaçlı olarak kullanılmış, hâlâ da kullanılan bitki türlerinden de çok sayıda var.. Eğir otu da (Acorus sp.) bu

Ekolojik olarak bakılınca da, gebere otu derin köklü, yayılıcı özelliği olan ve çok yıllık bir bitki olması nedeniyle erozyonla mücadele için de yararlı bir

Genel olarak bu tür ekosistemler, doğal olanlardan daha yüksek verim sağlasalar dahi çevre koşullarına uyum yapamazlarsa verimlilikleri

Kısa ve ince yapraklı, basılmaya dayanıklı, sık dokulu örtü oluşturan ve ÇOK YILLIK bir çim türüdür. Kardeşlenme özelliği nispeten az

Vaktimiz olmayacak dişbudakların düzgün gövdeleriyle kucaklaşmaya eğreti dallarla meşgul olmaktan Unutanlardan olacağız sonunda gökyüzüne ağmayı unutanlardan bir

Camiin ilk krsimlannda sanat degeri olan yazilar vardir, Sara Hatun camiinin Akkoyunlu HOkOmdan Bahadir Han (Uzun Hasan) In annesi Sara Hatun tarafmdan yaptmlrms oldugu

1 e Edebiyatl Bolumu, Yeni Turk Edebiyati dersinin kapsammda yap1lm1~tir. Mezuniyet cahsmastnda Ahmet Hamdi Tanpmar'm Mahur Beste adh romanmda olan kihk kiyafet unsurlan,

Rabia Hamm yanhzd. ve be§ parasizdr. Ostone Ostliik ikinci oglu Mehmet'I dogurmu§tu ve art,k yorulrnustu, Herkes o siralarda §ehirden katyordu ve bu kac;1§m ad, "kac;